TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
FİKRİ YAZAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/6796)
Karar Tarihi:15/10/2015
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör Yrd.
Yusuf Enes KAYA
Başvurucular
1. Fikri YAZAN
2. Kartal İsfendiyarbey Özel Güvenlik Sanayi Tic. Ltd. Şti.
3. Salt Beton Parke Taah. Temizlik Turizm Gıda Ltd. Şti.
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; uzun süreli tutukluluk, tutukluluğun kanuni süreyi aşması, yargılamanın makul olmayan bir süredir devam etmesi, kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine katılmalarının iki yıl süre ile yasaklanması kararının infazının sona ermesine rağmen yasağın hâlen devam etmesi nedenleriyle adil yargılanma ve kişi özgürlüğü ve güvenliği haklarının ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/8/2013 tarihinde Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 10/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 26/6/2015 tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığına (Bakanlık) başvuru konusu olay ve olgular bildirilmiş, başvuru belgelerinin bir örneği görüş için gönderilmiştir. Bakanlığın 14/7/2015 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu Fikri Yazan Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 1/7/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve 4/7/2009 tarihinde tutuklanmıştır.
8. Başvurucu Fikri Yazan hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, 235. maddesi uyarınca ihaleye fesat karıştırma suçlarından Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığınca 24/6/2011 tarihli ve E.2011/1170 sayılı iddianame düzenlenmiş ve Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/142 sayılı dosyasında kamu davası açılmıştır.
9. Başvurucu Fikri Yazan, Kastamonu Sulh Ceza Mahkemesince 18/2/2010 tarihinde tahliye edilmiştir.
10. Başvurucu Fikri Yazan’ın, Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinin 26/2/2013 tarihli ve E.2011/142, K.2013/51 sayılı kararıyla dokuz ayrı ihaleye fesat karıştırmaktan dokuz kez 4 yıl 2 ay hapis cezası ile bir ihale yönünden ise ihalede kamu zararına sebebiyet verildiğinden 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, diğer suçlardan beraatına ve hükümle birlikte tutuklanmasına, başvurucu Şirketlerin üzerlerine atılı ihaleye fesat karıştırmak suçunu işlediklerinin sabit olması nedeniyle 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 58. maddesi uyarınca kamu kurum ve kuruluşlarının ihalesine katılmalarının ikişer yıl süre ile yasaklanmasına karar verilmiştir.
11. Başvurucu Fikri Yazan, verilen mahkûmiyet hükmü sonrasında birçok kez tahliye talebinde bulunmuş ancak bu talepleri reddedilmiştir. Başvurucu Fikri Yazan son olarak 17/6/2013 tarihli dilekçesiyle Kastamonu İnfaz Hâkimliğine infazın durdurulması ve tutukluluğun kaldırılması istemiyle başvurmuştur.
12. Kastamonu İnfaz Hâkimliği 9/7/2013 tarihli ve E.2013/699, K.2013/735 sayılı kararıyla başvurucunun talebi hakkında karar vermeye yetkili olmadığını belirterek tahliye talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına itiraz yolu açık olmak üzere karar vermiştir.
13. Başvurucunun bu karara itiraz etmesi üzerine Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi 17/7/2013 tarihli ve 2013/458 Değişik İş sayılı kararıyla dava dosyasının Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderildiğini belirterek tahliye talebi hakkında Yargıtay 5. Ceza Dairesinin karar verebileceği gerekçesiyle talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve talep hususunda değerlendirme yapmak üzere talep dilekçesinin Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmesi gerektiğine karar vermiştir. Bu karar 23/7/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucular, 23/8/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
15. Temyiz üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesi 1/7/2013 tarihli ve E.2013/10024, K.2013/7332 sayılı kararında kamu davasından haberdar edilmemiş olup da katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olanların kanun yollarına başvurma haklarının bulunduğu gözetilerek hükmün bildirilmesinin gerektiği, yapılan ihalelerle ilgili kamu kuruluşlarının duruşmadan haberdar edildiğine ve temyiz haklarını kullanabilmeleri için hükmün tebliğ edildiğine ilişkin bilgi ve belgeye rastlanmadığı gerekçesiyle dosyanın İlk Derece Mahkemesine iade edilmesine karar vermiştir.
16. Eksikliklerin tamamlanmasından sonra yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 5. Ceza Dairesi 22/11/2013 tarihli ve E.2013/14403, K.2013/11111 sayılı ilamıyla İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına ve başvurucunun tahliye edilmesine karar vermiştir.
17. Bozma üzerine yapılan yargılamada Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi, 7/5/2014 tarihli ve E.2014/6, K.2014/76 sayılı kararıyla başvurucunun bazı ihaleler yönünden beraatına, bazı ihaleler yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, bazı ihaleler yönünden mahkûmiyetine karar vermiştir.
18. Anılan karar temyiz edilmiş olup temyiz incelemesi hâlen devam etmektedir.
B. İlgili Hukuk
19. 5237 sayılı Kanun'un 235. maddesi şöyledir:
“Kamu kurumu veya kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara ilişkin ihaleler ile yapım ihalelerine fesat karıştıran kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Aşağıdaki hallerde ihaleye fesat karıştırılmış sayılır:
a) Hileli davranışlarla;
1. İhaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olan kişilerin ihaleye veya ihale sürecindeki işlemlere katılmalarını engellemek,
2. İhaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak,
3. Teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olduğu halde, sahip olmadığından bahisle değerlendirme dışı bırakmak,
4. Teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olmadığı halde, sahip olduğundan bahisle değerlendirmeye almak.
b) Tekliflerle ilgili olup da ihale mevzuatına veya şartnamelere göre gizli tutulması gereken bilgilere başkalarının ulaşmasını sağlamak.
c) Cebir veya tehdit kullanmak suretiyle ya da hukuka aykırı diğer davranışlarla, ihaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olan kişilerin ihaleye, ihale sürecindeki işlemlere katılmalarını engellemek.
d) İhaleye katılmak isteyen veya katılan kişilerin ihale şartlarını ve özellikle fiyatı etkilemek için aralarında açık veya gizli anlaşma yapmaları.
(3) (Değişik: 11/4/2013-6459/12 md.) İhaleye fesat karıştırma suçunun;
a) Cebir veya tehdit kullanmak suretiyle işlenmesi hâlinde temel cezanın alt sınırı beş yıldan az olamaz. Ancak, kasten yaralama veya tehdit suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bu suçlar dolayısıyla cezaya hükmolunur.
b) İşlenmesi sonucunda ilgili kamu kurumu veya kuruluşu açısından bir zarar meydana gelmemiş ise, bu fıkranın (a) bendinde belirtilen hâller hariç olmak üzere, fail hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(4) İhaleye fesat karıştırma dolayısıyla menfaat temin eden görevli kişiler, ayrıca bu nedenle ilgili suç hükmüne göre cezalandırılırlar.
(5) Yukarıdaki fıkralar hükümleri, kamu kurum veya kuruluşları aracılığı ile yapılan artırma veya eksiltmeler ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler veya kooperatifler adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara fesat karıştırılması halinde de uygulanır.”
20. 4734 sayılı Kanun'un 58. maddesi şöyledir:
“(Değişik birinci fıkra: 30/7/2003-4964/ 35 md.) 17 nci maddede belirtilen fiil veya davranışlarda bulundukları tespit edilenler hakkında fiil veya davranışlarının özelliğine göre, bir yıldan az olmamak üzere iki yıla kadar, üzerine ihale yapıldığı halde mücbir sebep halleri dışında usulüne göre sözleşme yapmayanlar hakkında ise altı aydan az olmamak üzere bir yıla kadar, 2 nci ve 3 üncü maddeler ile istisna edilenler dahil bütün kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine katılmaktan yasaklama kararı verilir. Katılma yasakları, ihaleyi yapan bakanlık veya ilgili veya bağlı bulunulan bakanlık, herhangi bir bakanlığın ilgili veya bağlı kuruluşu sayılmayan idarelerde bu idarelerin ihale yetkilileri, il özel idareleri ve belediyeler ile bunlara bağlı birlik, müessese ve işletmelerde ise İçişleri Bakanlığı tarafından verilir. Haklarında yasaklama kararı verilen tüzel kişilerin şahıs şirketi olması halinde şirket ortaklarının tamamı hakkında, sermaye şirketi olması halinde ise sermayesinin yarısından fazlasına sahip olan gerçek veya tüzel kişi ortaklar hakkında birinci fıkra hükmüne göre yasaklama kararı verilir.
Haklarında yasaklama kararı verilenlerin gerçek veya tüzel kişi olması durumuna göre; ayrıca bir şahıs şirketinde ortak olmaları halinde bu şahıs şirketi hakkında da, sermaye şirketinde ortak olmaları halinde ise sermayesinin yarısından fazlasına sahip olmaları kaydıyla bu sermaye şirketi hakkında da aynı şekilde yasaklama kararı verilir.
İhale sırasında veya sonrasında bu fiil veya davranışlarda bulundukları tespit edilenler, idarelerce o ihaleye iştirak ettirilmeyecekleri gibi yasaklama kararının yürürlüğe girdiği tarihe kadar aynı idare tarafından yapılacak sonraki ihalelere de iştirak ettirilmezler.
Yasaklama kararları, yasaklamayı gerektiren fiil veya davranışın tespit edildiği tarihi izleyen en geç kırkbeş gün içinde verilir. Verilen bu karar Resmi Gazetede yayımlanmak üzere en geç onbeş gün içinde gönderilir ve yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Bu kararlar Kamu İhale Kurumunca izlenerek, kamu ihalelerine katılmaktan yasaklı olanlara ilişkin siciller tutulur.
İhaleyi yapan idareler, ihalelere katılmaktan yasaklamayı gerektirir bir durumla karşılaştıkları takdirde, gereğinin yapılması için bu durumu ilgili veya bağlı bulunulan bakanlığa bildirmekle yükümlüdür.”
21. 4734 sayılı Kanun'un 59. maddesi şöyledir:
“ Taahhüt tamamlandıktan ve kabul işlemi yapıldıktan sonra tespit edilmiş olsa dahi, 17 nci maddede belirtilen fiil veya davranışlardan Türk Ceza Kanununa göre suç teşkil eden fiil veya davranışlarda bulunan gerçek veya tüzel kişiler ile o işteki ortak veya vekilleri hakkında Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre ceza kovuşturması yapılmak üzere yetkili Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulur. Hükmolunacak cezanın yanısıra, idarece 58 inci maddeye göre verilen yasaklama kararının bitiş tarihini izleyen günden itibaren uygulanmak şartıyla bir yıldan az olmamak üzere üç yıla kadar bu Kanun kapsamında yer alan bütün kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine katılmaktan mahkeme kararıyla 58 inci maddenin ikinci fıkrasında sayılanlarla birlikte yasaklanırlar.
Bu Kanun kapsamında yapılan ihalelerden dolayı haklarında birinci fıkra gereğince ceza kovuşturması yapılarak kamu davası açılmasına karar verilenler ve 58 inci maddenin ikinci fıkrasında sayılanlar yargılama sonuna kadar Kanun kapsamında yer alan kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine katılamaz. Haklarında kamu davası açılmasına karar verilenler, Cumhuriyet Savcılıklarınca sicillerine işlenmek üzere Kamu İhale Kurumuna bildirilir.
Bu Kanunda belirtilen yasak fiil veya davranışları nedeniyle haklarında mükerrer ceza hükmolunanlar ile bu kişilerin sermayesinin yarısından fazlasına sahip olduğu sermaye şirketleri veya bu kişilerin ortağı olduğu şahıs şirketleri, mahkeme kararı ile sürekli olarak kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanır.
Bu madde hükümlerine göre; mahkeme kararı ile yasaklananlar ve ceza hükmolunanlar, Cumhuriyet Savcılıklarınca sicillerine işlenmek üzere Kamu İhale Kurumuna, meslek sicillerine işlenmek üzere de ilgili meslek odalarına bildirilir.
Sürekli olarak kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanmış olanlara ilişkin mahkeme kararları, Kamu İhale Kurumunca, bildirimi izleyen onbeş gün içinde Resmî Gazetede yayımlanmak suretiyle duyurulur.”
22. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
…
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (Madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
(4) (Değişik: 2/7/2012-6352/96 md.) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 15/10/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 23/8/2013 tarihli ve 2013/6796 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu Fikri Yazan, uzun bir süredir tutuklu olduğunu, tutukluluğunun kanuni süreyi aştığını, yargılamasının makul olmayan bir süredir devam ettiğini belirterek adil yargılanma ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu Şirketler ise haklarında verilen bütün kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine katılmalarının iki yıl süre ile yasaklanması kararının infazının sona ermesine rağmen yasağın hâlen devam ettiğini, bu yasaklama kararının başlangıç ve bitiş tarihlerinin İlk Derece Mahkemesi kararında yer almadığını, bu eksikliklerin ek karar ile giderilmesi taleplerinin dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiği İddiası
25. Başvurucu Fikri Yazan uzun süredir tutuklu olduğunu ve tutukluluğun kanuni süreyi aştığını ileri sürmüştür.
i. 1/7/2009 ile 18/2/2010 Tarihleri Arasındaki Tutukluluk Hâli Yönünden
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”
27. Bu hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkemenin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14,).
28. Kişi serbest bırakılmadan yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibariyle de tutukluluk hâli sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru incelemesi açısından, tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete hükmedilmesi arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar verilmiş olmakla isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya ve/veya para cezasına hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hâli sona ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 33).
29. Somut olayda Başvurucu, Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 1/7/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve 4/7/2009 tarihinde tutuklanmıştır. Yargılama devam ederken başvurucu, Kastamonu Sulh Ceza Mahkemesince 18/2/2010 tarihinde tahliye edilmiş dolayısıyla tutukluluk hâli Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinden önce sona ermiştir.
30. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tutukluluğa ilişkin şikâyetlerine konu olan kararların tamamının Anayasa Mahkemesinin yetkisinin başladığı tarihten önce kesinleştiği anlaşıldığından başvurunun zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. 26/2/2013 Tarihinden Sonraki Tutukluluk Hâli Yönünden
31. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
“Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; … halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.”
32. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
33. Anayasa'nın 19. maddenin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu, ikinci ve üçüncü fıkralarında ise bireylerin bu haktan şekil ve şartları kanunda gösterilen bazı istisnai durumlarda mahrum edilebileceği kuralı yer almaktadır (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 38). Buna göre hürriyetten yoksun bırakılma ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir. (Fikret Eskin, B. No: 2012/348, 4/12/2013, § 39). "Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların yerine getirilmesi" amacıyla kişilerin hürriyetinden yoksun bırakılması maddenin ikinci fıkrasında sayılan hâllerden biridir.
34. Somut olayda Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 26/2/2013 tarihinde başvurucunun ihaleye fesat karıştırma suçundan hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükümle birlikte tutuklanmasına karar verilmiştir. Mahkemenin vermiş olduğu mahkûmiyet kararı sonrasındaki bu tutma hâli, Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasındaki “mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların yerine getirilmesi” kapsamındadır.
35. Açıklanan nedenlerle 26/2/2013 tarihinden sonraki tutukluluk dönemine ilişkin şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiaları
i. Şirketlerin İhalelere Katılma Yasağına İlişkin Şikâyetleri Yönünden
36. Başvurucu Şirketler, haklarında verilen kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine katılmalarının iki yıl süre ile yasaklanması kararının infazının sona ermesine rağmen yasağın hâlen devam ettiğini, bu yasaklama kararının başlangıç ve bitiş tarihlerinin İlk Derece Mahkemesi kararında yer almadığını, bu eksikliklerin ek karar ile giderilmesi taleplerinin dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
37. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
38. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması, başka bir deyişle bireysel başvuru yapıldığı tarihte başvuru koşullarının tamamının sağlanmış olması gerekir. Bununla birlikte bir başvuru yolu yoksa ya da olan başvuru yolları etkili değilse Mahkeme somut olayın koşullarını dikkate alarak bir başvurunun incelenmesine karar verebilir. Başvuru konusu olay dikkate alındığında başvuru yollarının tüketilmesi kuralına istisna tanınmasını gerektiren bir durumun bulunmadığı görülmektedir (Ümit Ata, B. No: 2012/254, 6/2/2014, § 33).
39. Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi, 26/2/2013 tarihli ve E.2011/142, K.2013/51 sayılı kararıyla atılı suçlardan başvurucu Fikri Yazan’ın mahkûmiyetine ve başvurucu Şirketlerin iki yıl süre ile ihalelere katılmasının yasaklanmasına karar vermiştir. Başvurucuların bu şikâyetleri temyiz kanun yolunda incelenebilecek niteliktedir. Başvuru yapıldığı tarihte anılan kararın temyiz incelemesi sonuçlanmamıştır. Dolayısıyla bu şikâyetler bakımından olağan kanun yolları tüketilmemiştir.
40. Açıklanan nedenlerle kanunda öngörülmüş yargısal başvuru yollarının tamamı tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden
41. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığından kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
42. Başvurucu Fikri Yazan, “örgüt kurma ve yönetme” ve “ihaleye fesat karıştırma” suçundan hakkında açılan kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
43. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18) Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında ilgili hükmü, Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).
44. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
45. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B.E., B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda başvurucu hakkında, “örgüt kurma ve yönetme” ve “ihaleye fesat karıştırma” suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar 5237 sayılı Kanun’un 220. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, 235. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ve (3) numaralı fıkrasının (b) bentlerinde hapis cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B.E., § 32).
46. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun göz altına alındığı 1/7/2009 tarihidir.
47. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 1/7/2009 tarihinde gözaltına alınarak 4/7/2009 tarihinde tutuklanan başvurucu hakkında, Başsavcılığın 24/6/2011 tarihli iddianamesi ile “örgüt kurma ve yönetme” ve “ihaleye fesat karıştırma” suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı, Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun savunmasının alındığı, müştekilerin dinlendiği, iletişim tespit tutanakları ve bilirkişi raporları değerlendirilerek 26/2/2013 tarihli karar ile başvurucunun, dokuz ayrı ihaleye fesat karıştırmaktan dokuz kez 4 yıl 2 ay hapis cezası ile bir ihale yönünden ise ihalede kamu zararına sebebiyet verildiğinden 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükümle birlikte tutuklanmasına karar verilmiştir. Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 22/11/2013 tarihli ilamıyla hükmün bozulmasına karar verildiği belirlenmiştir. Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada Mahkemece, başvurucunun bazı ihaleler yönünden beraatına, bazı ihaleler yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, bazı ihaleler yönünden mahkûmiyetine karar verildiği, bu kararın temyiz incelemesinin hâlen devam ettiği anlaşılmıştır.
48. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B.E.,§§ 23-41; Ersin Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
49. Başvuruya konu davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yargılama sürecinde altı yılı aşkın süredir devam eden makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
50. Açıklanan nedenlerle başvurucu Fikri Yazan’ın Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
51. Başvurucu Fikri Yazan, maruz kaldığı zararın karşılığı olarak tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
52. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
53. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin altı yılı aşkın süredir devam eden yargılama süresi nazara alındığında yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 3.150 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
54. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucu Fikri Yazan'a ödenmesine karar verilmesi gerekir.
55. Başvuruya konu yargılamanın altı yılı aşkın süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen kararın bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvuruculardan,
1. Fikri Yazan’ın,
a. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerinin;
i. 4/11/2009 ile 6/2/2013 tarihleri arasındaki tutukluluk hâli yönünden süre aşımı nedeniyle,
ii. 26/2/2013 tarihinden sonraki tutukluluk hâli yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
b. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Şirketlerin ihalelere katılma yasağına ilişkin şikâyetlerinin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Başvurucu Fikri Yazan’ın Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucu Fikri Yazan’a net 3.150 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D. 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucu Fikri Yazan'a ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
F. Kararın bir örneğinin Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmesine
15/10/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.