TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
OKTAY ÖZTÜRK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6800)
|
|
Karar Tarihi:15/10/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Oktay ÖZTÜRK
|
Vekili
|
:
|
Av. Nazmi KÜÇÜKOSMANOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, formül gerekçelerle
tutukluluğun devamına karar verilmesi ve tutukluluğun makul olmayan bir süredir
devam etmesi nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, yargılamanın makul
olmayan bir süredir devam etmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 19/7/2013 tarihinde
Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca 30/12/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
9/1/2014 tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular 13/1/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına (Bakanlık) bildirilmiştir.
Bakanlık, görüşünü 11/2/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa
Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya 20/2/2014 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu, karşı beyanlarını 25/2/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının 2006/1229 Soruşturma sayılı dosyası kapsamında başvurucu ve
diğer 19 şüphelinin 11/8/2006 ve 27/5/2010 tarihli iddianamelerle silahlı suç
örgütü kurup yönetmek, iki kişiyi öldürülmek, yedi kişinin öldürülmesine
teşebbüs etmek, bir kişi hakkında yağma eylemini gerçekleştirmek, bir kişi
hakkında yağma eylemine teşebbüs etmek suçlarından cezalandırılmaları talep edilmiştir.
9. Başvurucu, Kocaeli 3. Sulh
Ceza Mahkemesinin 1/5/2006 tarihli ve 2006/503 Değişik İş sayılı kararı ile
tutuklanmış ve aynı mahkemenin E.2006/231 sayılı dava dosyası kapsamında
yargılanmaya başlanmıştır.
10. Başvurucu vekili, tutukluluğun
yedi yıldır devam ettiğini belirterek 2/1/2013 tarihinde İstanbul 10. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2006/231 sayılı dosyasında, tutukluluğun devamına ilişkin
verilen karara itiraz etmiştir.
11. İstanbul 11. Ağır Ceza
Mahkemesinin 17/1/2013 tarihli ve 2013/23 Değişik İş sayılı kararıyla
tutukluluğun devamına ilişkin karara yapılan itiraz reddedilmiştir.
12. 28/3/2013 ve 28/5/2013
tarihlerinde duruşma yapılarak "....
mağdur beyanları, raporlar ve tutanaklar göz
önünde bulunduğunda kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular, suçlara
öngörülen cezaların alt ve üst sınırlarına göre kaçma şüphesinin varlığını
gösteren olgular ve atılı suçların 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinin 3. fıkrasında gösterilmesi tutukluma
nedenlerinin bulunduğu, ayrıca tutuklama nedenlerine göre de adli kontrol
hükümlerinin uygulanması yetersiz kalacağı ve tutuklama tedbirinin ölçülü
olduğu anlaşılmakla; yine 5271 sayılı Kanun 'un 102. maddesinde Ağır Ceza
Mahkemesinin görevine giren işlerde tutuklu süresinin en çok 2 yıl olduğu, bu
sürenin zorunlu hallerde gerekçesi gösterilmek suretiyle 3 yıl daha
uzatılabileceği, diğer suçlarda tutuklama süresinin 1 yıl olduğu, zorunlu
hallerde 6 ay daha uzatılabileceği düzenlendiği, sanıklara atılı suçlar gerek
765 Sayılı gerek 26/9/2004 tarihli ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanun'larında
bağımsız olarak düzenlenmiş, her biri subutu halinde
ayrı cezayı gerektirdiği, 5271 sayılı Kanunu'na göre her suç ayrı bir kamu
davasına konu olup, kişisel, hukuki ve fiili bağlantılar nedeniyle kamu
davalarının birleştirilerek görülmesi mümkün bulunduğu, dosyamızda da sanıklara
atılı suçlar fiili, kişisel ve hukuki bağlantı nedeniyle birlikte kamu davasına
konu edilmiş ve aynı dosyada da yargılamaları sürdürüldüğü, davaların
birleştirilmesi halinde de suçlar bağımsızlıklarını koruduğundan her suç için
tutukluluk süresinin bağımsız olarak değerlendirilmesi gerektiği kabul edilerek
bu nedenle sanıkların birden çok Ağır Ceza Mahkemesinin görevine giren suçlardan
tutuklanmış olmaları ve kamu davasının kapsamı, sanık sayısı dikkate alınarak
yargılamanın alacağı zaman nedeniyle kanunda belirtilen tutukluluk sürelerinin
uzatılmasında zorunluluk bulunması, her suç yönünden gerekli olan tutukluluk
sürelerinin dolmamış olması" gerekçesiyle başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
13. 16/7/2013 tarihli duruşmada
26/6/2013 tarihinde dosya üzerinden tutukluluk incelemesi yapıldığı
belirtilerek yeni bir karar verilmemiştir.
14. Başvurucu 19/7/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. İstanbul 10. Ağır Ceza
Mahkemesinin 08.11.2013 tarihli ve E.2006/231, K.2013/194 sayılı kararıyla
başvurucunun, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan 2 yıl 9 ay 10 gün
hapis, M. Ö.yü kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 9
yıl 5 ay 10 gün hapis, K. D.yi kasten öldürme
suçundan 25 yıl hapis, Z. İ. E.yi kasten öldürme
suçundan müebbet hapis, M. T.yi kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 12 yıl 6 ay
hapis, N. K. D.yi kasten öldürmeye teşebbüs suçundan
11 yıl 8 ay hapis, S. S.yi kasten öldürmeye teşebbüs
suçundan 12 yıl 6 ay hapis, A. B.yi kasten öldürmeye
teşebbüs suçundan 12 yıl 6 ay hapis, M. N. K.yi
kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 14 yıl 2 ay hapis, A. İ.yi
kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 11 yıl 8 ay hapis, 10/7/1953 tarihli ve 6136
sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet
etmekten 5 yıl hapis ve 375 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir.
16. Bu karar temyiz edilmiş olup
temyiz incelemesi hâlen devam etmektedir.
17. Bakanlık tarafından Anayasa
Mahkemesine sunulan görüş ve başvurucunun bu görüşe verdiği cevaptan
başvurucunun bireysel başvuru konusu yargılama dışında bir suçtan 19/8/2004
tarihinde gözaltına alındığı, 3/12/2009 tarihinde bu suçtan mahkûm olduğu, bu
kararın 30/3/2010 tarihli Yargıtay kararıyla onandığı ve 3/9/2011 tarihi
itibarıyla bu cezanın infazına başlandığı anlaşılmıştır.
18. Başvurucu 11/3/2014
tarihinde tahliye edilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
19. 26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 81., 82. ve 220. maddeleri,
ve 6136 sayılı Kanun'un 13. maddesi.
20. 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve
bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında
tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik
tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı
şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması
girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe
sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununda yer alan;
…
9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci
fıkralar hariç, madde 220),
…
(4) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis
cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı
verilemez.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
21. Mahkemenin 15/10/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 19/7/2013 tarihli ve 2013/6800
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
22. Başvurucu, tutukluluğun
Kanun'da belirtilen azami süreyi aşması ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve uzun tutukluluk nedeniyle hak
ihlalinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
23. Başvurucunun şikâyetinin
özü, kanunda öngörülen azami tutukluluk süresi aşılmasına rağmen tutukluluk
hâlinin devamına karar verilmesidir. Tutuklu olarak devam eden yargılamanın makul
sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının da ihlal edildiği
ifade edilmiş ise de başvuru formunun sonuç ve talep kısmında uzun tutukluluk
nedeniyle hak ihlaline karar verilmesi talep edildiğinden incelemenin, kanuni
tutukluluk süresinin aşılması iddiası çerçevesinde kişi hürriyeti ve güvenliği
kapsamında yapılması gerekir.
24. 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru
hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem
ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
25. 6216 sayılı
Kanun'un "Bireysel başvuru usulü"
kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
26. Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir hukuk yoludur. Bu nedenle
kanunlarda yer alan idari ve yargısal başvuru yollarının bireysel başvurudan
önce tüketilmiş olması gerekir (Ömer Osman
Soylu, B. No: 2012/363, 5/3/2013, § 17).
27. Devam eden
tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda
şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını
haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit
yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk hâlinin devamına
gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece
kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen
nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla
yapılacak bireysel başvuruların, olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla
tutukluluk hâli devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (Korcan Polatsü, B. No:
2012/726, 2/7/2013, § 30).
28. Bununla birlikte başvuru
yollarının tüketilmesi kuralının bir dereceye kadar esneklikle ve aşırı
şekilcilikten uzak olacak şekilde uygulanması gerekir. Buna ek olarak başvuru
yollarının tüketilmesi kuralı mutlak olmadığı gibi otomatik olarak
uygulanabilir nitelikte bir kural da değildir. Bu kurala uyulup uyulmadığının
denetlenmesi sırasında her bir olayın özel şartlarına dikkat edilmesi gerekir.
Yani bu kurala uyulup uyulmadığı denetlenirken hukuk sistemindeki biçimsel
hukuk yollarının varlığı dışında, bu yolların işlerlik kazandıkları genel
hukuki ve siyasal bağlam ile başvurucunun kişisel durumu da gerçekçi bir
biçimde dikkate alınmak zorundadır (Benzer yönde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
(AİHM) kararı için Akdıvar ve diğerleri/ Türkiye [BD], B. No:
21893/93, 16/9/1996, § 69). Son olarak davanın tüm koşulları çerçevesinde,
başvurucunun kendisinden başvuru yollarını tüketmek bağlamında beklenebilecek
her şeyi yerine getirip getirmediğini incelemesi gerekmektedir (Kozacıoğlu/Türkiye [BD], B. No: 2334/03, 19/2/2009,
§ 40).
29. “Bir suç
isnadına bağlı olarak tutuklu olma” durumunda,
tutukluluk süresinin kanuni süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla
yapılacak bireysel başvurunun, ilk derece yargılaması devam ederken
tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada, başvuru yolları tüketildikten
sonra veya serbest bırakılmadan itibaren başvuru süresi içinde yapılması
gerekir (Mehmet Emin Kılıç, B.
No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28). Bununla birlikte anılan kural mutlak değildir.
Bazı hâllerde kuralın, hakların kullanılmasına engel olacak aşırı şekilcilikten
uzak bir şekilde esnek yorumlanması gerekebilir. Özellikle daha önce birçok kez tutukluluğun
devamı kararlarına itiraz edilmiş ve sonuç alınamamışsa veya tutukluluğun uzun
süredir devam ettiği durumlarda en son verilen tutukluluğun devamı kararına
itiraz edilmediği, dolayısıyla başvuru yollarının tüketilmediği gerekçesiyle
başvuru reddedilmemelidir (Serdar Ziriğ, B. No: 2013/7766, 2/7/2015, § 27).
30. Başvuru konusu yargılama
kapsamında 1/5/2006 tarihinde tutuklanan başvurucunun başka bir suç nedeniyle
19/8/2004 tarihinde gözaltına alındığı, 3/12/2009 tarihinde ikinci tutuklamaya
ilişkin yargılama sonunda mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin devamına karar
verildiği anlaşılmaktadır. 3/12/2009 tarihi itibarıyla başvurucu hakkında,
başvuru konusu yargılama ve sonraki yargılamaya ilişkin olmak üzere iki ayrı
tutuklama kararı mevcut olmakla birlikte 3/12/2009 tarihli karar “suç isnadına
bağlı olarak” verilen bir tutuklama kararı olmamakta; hürriyetten yoksun
bırakılmanın nedenini bu aşamada İlk Derece Mahkemesince verilen mahkûmiyet
hükmü oluşturmaktadır. Başvuru konusu yargılama kapsamındaki tutukluluk hâli bu
aşamada varlığını devam ettirmekte ise de 3/12/2009 tarihinde mahkûmiyet
hükmüyle birlikte verilen tutukluluğun devamına ilişkin karar, başvurucunun
hürriyetinin kısıtlanmasına tek başına ve “suç isnadına bağlı olma” hâlinden
bağımsız olarak neden olmaktadır. Bu nedenle 1/5/2006 tarihinde tutuklanmasıyla
başlayan başvuru konusu yargılama devam ettiği sırada, başka bir suçtan
3/12/2009 tarihinde verilen tutukluluk hâlinin devamını da içeren İlk Derece
Mahkemesinin mahkûmiyet kararıyla başvurucunun 1/5/2006 tarihinde başlayan
tutulma hâlinin kesintiye uğradığı sonucuna varmak gerekir. Anayasa Mahkemesi
tutukluluğun makul süre şartına uygunluğunun denetlenmesinde, bir suçtan
verilen tutukluluk kararı ile başka bir suçtan verilen mahkûmiyet kararının
kesişmesi durumunda, mahkûmiyet kapsamında çektirilen sürelerin makul süre
hesabına dâhil edilmeyeceğine karar vermiştir (Fikret
Eskin, B. No: 2012/348, 4/12/2013, § 49). Bu çerçevede başvuru
konusu yargılama kapsamında “suç isnadına bağlı olarak” tutulma hâlinin
1/5/2006 ile 3/12/2009 tarihleri arasında gerçekleştiği ve başvurucuya isnat
edilen suçların ağır olduğu dikkate alındığında tutuklu kalınan sürenin ilk
bakışta (prima facie) çok uzun
süreli olmadığı söylenebilir. Bu durumda başvuru konusu olayın, özel şartları
açısından dikkate değer bir durumunun olmadığı anlaşılmaktadır.
31. Başvurucunun başvuru
yollarını tüketmek bağlamında kendisinden beklenebilecek her şeyi yerine
getirip getirmediği açısından bakıldığında ise somut
olayda, başvuru formunda ihlal iddiasına dayanak karar olarak yargılamanın
yürütüldüğü İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2006/231 sayılı dosyasında
verilen 16/7/2013 tarihli duruşma ara kararı gösterilmiş, sonrasında eksiklik
giderilmesi bildirimi üzerine sunulan başvuru formunda 17/1/2013 tarihli
kararla başvuru yollarının tüketildiği belirtilmiştir. Buna göre tutukluluğun
devamına ilişkin karara karşı itiraz yoluna başvuru üzerine verilen karar
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/1/2013 tarihli ve 2013/23 Değişik İş
sayılı kararıdır. Bu karardan sonra ve bireysel başvuru öncesinde gerçekleşen
duruşmalarda da tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiş olmasına karşın
bunlara itiraz edildiğine dair bir bilgi ve belge sunulmamıştır. Dolayısıyla
başvurucunun tutukluluğun devamı kararlarına karşı defaatle
itiraz ettiği ve sonuç alamadığı söylenemez. Açıklanan nedenlerle başvurucunun başvuru
yollarını tüketmek bağlamında bir çaba sarf etmediği sonucuna ulaşılmıştır.
32. İlk derece
yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada
başvuru yolları tüketildikten sonra bireysel başvuru yapılabileceği dikkate alındığında
tutukluluğun devamı kararına itiraz üzerine verilen 17/1/2013 tarihli karar
yönünden süre aşımı olduğu, bireysel başvuruda ilk olarak belirtilen ve
incelemeye esas alınan 16/7/2013 tarihli duruşmada verilen karar yönünden ise
olağan başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varılmaktadır.
33. Açıklanan
nedenlerle başvuru konusu karara ilişkin olağan kanun yolu olan itiraz yoluna
başvurulmadığından başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun, kişi özgürlüğü
ve güvenliği hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin
başvurucu üzerinde bırakılmasına
15/10/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.