TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FİKRİ YAZAN VE DİĞERLERİ
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6796)
|
|
Karar Tarihi:15/10/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucular
|
:
|
1. Fikri YAZAN
|
|
|
2. Kartal İsfendiyarbey
Özel Güvenlik Sanayi Tic. Ltd. Şti.
|
|
|
3. Salt Beton Parke Taah.
Temizlik Turizm Gıda Ltd. Şti.
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; uzun süreli
tutukluluk, tutukluluğun kanuni süreyi aşması, yargılamanın makul olmayan bir
süredir devam etmesi, kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine katılmalarının
iki yıl süre ile yasaklanması kararının infazının sona ermesine rağmen yasağın
hâlen devam etmesi nedenleriyle adil yargılanma ve kişi özgürlüğü ve güvenliği
haklarının ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 23/8/2013 tarihinde
Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca 10/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
26/6/2015 tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) başvuru konusu olay ve olgular bildirilmiş, başvuru belgelerinin bir
örneği görüş için gönderilmiştir. Bakanlığın 14/7/2015 tarihli yazısında
Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine
atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu Fikri Yazan
Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 1/7/2009
tarihinde gözaltına alınmış ve 4/7/2009 tarihinde tutuklanmıştır.
8. Başvurucu Fikri Yazan
hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin
(1) numaralı fıkrası uyarınca suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, 235.
maddesi uyarınca ihaleye fesat karıştırma suçlarından Kastamonu Cumhuriyet
Başsavcılığınca 24/6/2011 tarihli ve E.2011/1170 sayılı iddianame düzenlenmiş
ve Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/142 sayılı dosyasında kamu davası
açılmıştır.
9. Başvurucu Fikri Yazan,
Kastamonu Sulh Ceza Mahkemesince 18/2/2010 tarihinde tahliye edilmiştir.
10. Başvurucu Fikri Yazan’ın, Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinin 26/2/2013
tarihli ve E.2011/142, K.2013/51 sayılı kararıyla dokuz ayrı ihaleye fesat
karıştırmaktan dokuz kez 4 yıl 2 ay hapis cezası ile bir ihale yönünden ise
ihalede kamu zararına sebebiyet verildiğinden 6 yıl 3 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına, diğer suçlardan beraatına ve hükümle birlikte
tutuklanmasına, başvurucu Şirketlerin üzerlerine atılı ihaleye fesat
karıştırmak suçunu işlediklerinin sabit olması nedeniyle 4/1/2002 tarihli ve
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 58. maddesi uyarınca kamu kurum ve
kuruluşlarının ihalesine katılmalarının ikişer yıl süre ile yasaklanmasına
karar verilmiştir.
11. Başvurucu Fikri Yazan,
verilen mahkûmiyet hükmü sonrasında birçok kez tahliye talebinde bulunmuş ancak
bu talepleri reddedilmiştir. Başvurucu Fikri Yazan son olarak 17/6/2013 tarihli
dilekçesiyle Kastamonu İnfaz Hâkimliğine infazın durdurulması ve tutukluluğun kaldırılması
istemiyle başvurmuştur.
12. Kastamonu İnfaz Hâkimliği
9/7/2013 tarihli ve E.2013/699, K.2013/735 sayılı kararıyla başvurucunun talebi
hakkında karar vermeye yetkili olmadığını belirterek tahliye talebi hakkında
karar verilmesine yer olmadığına itiraz yolu açık olmak üzere karar vermiştir.
13. Başvurucunun bu karara
itiraz etmesi üzerine Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi 17/7/2013 tarihli ve
2013/458 Değişik İş sayılı kararıyla dava dosyasının Yargıtay 5. Ceza Dairesine
gönderildiğini belirterek tahliye talebi hakkında Yargıtay 5. Ceza Dairesinin
karar verebileceği gerekçesiyle talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına
ve talep hususunda değerlendirme yapmak üzere talep dilekçesinin Yargıtay 5.
Ceza Dairesine gönderilmesi gerektiğine karar vermiştir. Bu karar 23/7/2013
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucular, 23/8/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
15. Temyiz üzerine Yargıtay 5.
Ceza Dairesi 1/7/2013 tarihli ve E.2013/10024, K.2013/7332 sayılı kararında
kamu davasından haberdar edilmemiş olup da katılan sıfatını alabilecek surette
suçtan zarar görmüş olanların kanun yollarına başvurma haklarının bulunduğu
gözetilerek hükmün bildirilmesinin gerektiği, yapılan ihalelerle ilgili kamu
kuruluşlarının duruşmadan haberdar edildiğine ve temyiz haklarını
kullanabilmeleri için hükmün tebliğ edildiğine ilişkin bilgi ve belgeye
rastlanmadığı gerekçesiyle dosyanın İlk Derece Mahkemesine iade edilmesine
karar vermiştir.
16. Eksikliklerin tamamlanmasından
sonra yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 5. Ceza Dairesi 22/11/2013
tarihli ve E.2013/14403, K.2013/11111 sayılı ilamıyla İlk Derece Mahkemesi
kararının bozulmasına ve başvurucunun tahliye edilmesine karar vermiştir.
17. Bozma üzerine yapılan
yargılamada Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi, 7/5/2014 tarihli ve E.2014/6,
K.2014/76 sayılı kararıyla başvurucunun bazı ihaleler yönünden beraatına, bazı
ihaleler yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, bazı ihaleler
yönünden mahkûmiyetine karar vermiştir.
18. Anılan karar temyiz edilmiş
olup temyiz incelemesi hâlen devam etmektedir.
B. İlgili Hukuk
19. 5237 sayılı Kanun'un 235.
maddesi şöyledir:
“Kamu kurumu veya
kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da
kiralamalara ilişkin ihaleler ile yapım ihalelerine fesat karıştıran kişi, üç
yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Aşağıdaki hallerde ihaleye fesat karıştırılmış sayılır:
a) Hileli davranışlarla;
1. İhaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olan
kişilerin ihaleye veya ihale sürecindeki işlemlere katılmalarını engellemek,
2. İhaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip
olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak,
3. Teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen
niteliklere sahip olduğu halde, sahip olmadığından bahisle değerlendirme dışı
bırakmak,
4. Teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen
niteliklere sahip olmadığı halde, sahip olduğundan bahisle değerlendirmeye
almak.
b) Tekliflerle ilgili
olup da ihale mevzuatına veya şartnamelere göre gizli tutulması gereken
bilgilere başkalarının ulaşmasını sağlamak.
c) Cebir veya tehdit kullanmak suretiyle ya da hukuka aykırı
diğer davranışlarla, ihaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olan
kişilerin ihaleye, ihale sürecindeki işlemlere katılmalarını engellemek.
d) İhaleye katılmak isteyen veya katılan kişilerin ihale
şartlarını ve özellikle fiyatı etkilemek için aralarında açık veya gizli
anlaşma yapmaları.
(3) (Değişik: 11/4/2013-6459/12 md.)
İhaleye fesat karıştırma suçunun;
a) Cebir veya tehdit kullanmak suretiyle işlenmesi hâlinde
temel cezanın alt sınırı beş yıldan az olamaz. Ancak, kasten yaralama veya
tehdit suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleşmesi
durumunda, ayrıca bu suçlar dolayısıyla cezaya hükmolunur.
b) İşlenmesi sonucunda ilgili kamu kurumu veya kuruluşu
açısından bir zarar meydana gelmemiş ise, bu fıkranın (a) bendinde belirtilen
hâller hariç olmak üzere, fail hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur.
(4) İhaleye fesat karıştırma dolayısıyla menfaat temin eden
görevli kişiler, ayrıca bu nedenle ilgili suç hükmüne göre cezalandırılırlar.
(5) Yukarıdaki fıkralar hükümleri, kamu kurum veya
kuruluşları aracılığı ile yapılan artırma veya eksiltmeler ile kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler,
bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan
dernekler veya kooperatifler adına yapılan mal veya hizmet alım veya
satımlarına ya da kiralamalara fesat karıştırılması halinde de uygulanır.”
20. 4734 sayılı
Kanun'un 58. maddesi şöyledir:
“(Değişik birinci fıkra: 30/7/2003-4964/ 35 md.) 17 nci maddede belirtilen
fiil veya davranışlarda bulundukları tespit edilenler hakkında fiil veya
davranışlarının özelliğine göre, bir yıldan az olmamak üzere iki yıla kadar,
üzerine ihale yapıldığı halde mücbir sebep halleri dışında usulüne göre
sözleşme yapmayanlar hakkında ise altı aydan az olmamak üzere bir yıla kadar, 2
nci ve 3 üncü maddeler ile istisna edilenler dahil
bütün kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine katılmaktan yasaklama kararı
verilir. Katılma yasakları, ihaleyi yapan bakanlık veya ilgili veya bağlı
bulunulan bakanlık, herhangi bir bakanlığın ilgili veya bağlı kuruluşu
sayılmayan idarelerde bu idarelerin ihale yetkilileri, il özel idareleri ve
belediyeler ile bunlara bağlı birlik, müessese ve işletmelerde ise İçişleri
Bakanlığı tarafından verilir. Haklarında yasaklama kararı verilen tüzel
kişilerin şahıs şirketi olması halinde şirket ortaklarının tamamı hakkında,
sermaye şirketi olması halinde ise sermayesinin yarısından fazlasına sahip olan
gerçek veya tüzel kişi ortaklar hakkında birinci fıkra hükmüne göre yasaklama
kararı verilir.
Haklarında yasaklama kararı verilenlerin gerçek veya tüzel
kişi olması durumuna göre; ayrıca bir şahıs şirketinde ortak olmaları halinde
bu şahıs şirketi hakkında da, sermaye şirketinde ortak
olmaları halinde ise sermayesinin yarısından fazlasına sahip olmaları kaydıyla
bu sermaye şirketi hakkında da aynı şekilde yasaklama kararı verilir.
İhale sırasında veya sonrasında bu fiil veya davranışlarda
bulundukları tespit edilenler, idarelerce o ihaleye iştirak ettirilmeyecekleri
gibi yasaklama kararının yürürlüğe girdiği tarihe kadar aynı idare tarafından
yapılacak sonraki ihalelere de iştirak ettirilmezler.
Yasaklama kararları, yasaklamayı gerektiren fiil veya
davranışın tespit edildiği tarihi izleyen en geç kırkbeş
gün içinde verilir. Verilen bu karar Resmi Gazetede
yayımlanmak üzere en geç onbeş gün içinde gönderilir
ve yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Bu kararlar Kamu İhale Kurumunca
izlenerek, kamu ihalelerine katılmaktan yasaklı olanlara ilişkin siciller
tutulur.
İhaleyi yapan idareler, ihalelere katılmaktan yasaklamayı
gerektirir bir durumla karşılaştıkları takdirde, gereğinin yapılması için bu
durumu ilgili veya bağlı bulunulan bakanlığa bildirmekle yükümlüdür.”
21. 4734 sayılı
Kanun'un 59. maddesi şöyledir:
“ Taahhüt tamamlandıktan ve kabul işlemi yapıldıktan
sonra tespit edilmiş olsa dahi, 17 nci maddede
belirtilen fiil veya davranışlardan Türk Ceza Kanununa göre suç teşkil eden
fiil veya davranışlarda bulunan gerçek veya tüzel kişiler ile o işteki ortak
veya vekilleri hakkında Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre ceza kovuşturması
yapılmak üzere yetkili Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulur.
Hükmolunacak cezanın yanısıra, idarece 58 inci
maddeye göre verilen yasaklama kararının bitiş tarihini izleyen günden itibaren
uygulanmak şartıyla bir yıldan az olmamak üzere üç yıla kadar bu Kanun
kapsamında yer alan bütün kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine katılmaktan
mahkeme kararıyla 58 inci maddenin ikinci fıkrasında sayılanlarla birlikte
yasaklanırlar.
Bu Kanun kapsamında yapılan ihalelerden dolayı haklarında
birinci fıkra gereğince ceza kovuşturması yapılarak kamu davası açılmasına
karar verilenler ve 58 inci maddenin ikinci fıkrasında sayılanlar yargılama
sonuna kadar Kanun kapsamında yer alan kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine
katılamaz. Haklarında kamu davası açılmasına karar verilenler, Cumhuriyet
Savcılıklarınca sicillerine işlenmek üzere Kamu İhale Kurumuna bildirilir.
Bu Kanunda belirtilen yasak fiil veya davranışları nedeniyle
haklarında mükerrer ceza hükmolunanlar ile bu kişilerin sermayesinin yarısından
fazlasına sahip olduğu sermaye şirketleri veya bu kişilerin ortağı olduğu şahıs
şirketleri, mahkeme kararı ile sürekli olarak kamu ihalelerine katılmaktan
yasaklanır.
Bu madde hükümlerine göre; mahkeme kararı ile yasaklananlar
ve ceza hükmolunanlar, Cumhuriyet Savcılıklarınca sicillerine işlenmek üzere
Kamu İhale Kurumuna, meslek sicillerine işlenmek üzere de ilgili meslek
odalarına bildirilir.
Sürekli olarak kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanmış
olanlara ilişkin mahkeme kararları, Kamu İhale Kurumunca, bildirimi izleyen onbeş gün içinde Resmî Gazetede yayımlanmak suretiyle
duyurulur.”
22. 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya
sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen
ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı
verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini
uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması
girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe
sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununda yer alan;
…
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar
(Madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
…
(4) (Değişik: 2/7/2012-6352/96 md.) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya
hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı
verilemez.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
23. Mahkemenin 15/10/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 23/8/2013 tarihli ve 2013/6796
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
24. Başvurucu Fikri Yazan, uzun
bir süredir tutuklu olduğunu, tutukluluğunun kanuni süreyi aştığını,
yargılamasının makul olmayan bir süredir devam ettiğini belirterek adil
yargılanma ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür. Başvurucu Şirketler ise haklarında verilen bütün kamu kurum ve
kuruluşlarının ihalelerine katılmalarının iki yıl süre ile yasaklanması
kararının infazının sona ermesine rağmen yasağın hâlen devam ettiğini, bu
yasaklama kararının başlangıç ve bitiş tarihlerinin İlk Derece Mahkemesi
kararında yer almadığını, bu eksikliklerin ek karar ile giderilmesi
taleplerinin dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiği
İddiası
25. Başvurucu Fikri Yazan uzun
süredir tutuklu olduğunu ve tutukluluğun kanuni süreyi aştığını ileri
sürmüştür.
i. 1/7/2009 ile 18/2/2010 Tarihleri Arasındaki Tutukluluk
Hâli Yönünden
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme,
23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine
yapılacak bireysel başvuruları inceler.”
27. Bu hüküm gereğince Anayasa
Mahkemesi, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkemenin zaman
bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu
düzenleme karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları
da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14,).
28. Kişi
serbest bırakılmadan yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla
mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibariyle de tutukluluk hâli sona erer. Çünkü
bu durumda kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma
kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru incelemesi açısından, tutuklamanın
şartları ile mahkûmiyete hükmedilmesi arasındaki esaslı fark bunu gerektirir.
Zira mahkûmiyete karar verilmiş olmakla isnat olunan suçun işlendiği, bundan
failin sorumlu olduğunun sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık
hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya ve/veya para cezasına hükmedilmektedir.
Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine
bağlı olarak tutukluluk hâli sona ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet kararının
kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726,
2/7/2013, § 33).
29. Somut olayda Başvurucu,
Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 1/7/2009
tarihinde gözaltına alınmış ve 4/7/2009 tarihinde tutuklanmıştır. Yargılama
devam ederken başvurucu, Kastamonu Sulh Ceza Mahkemesince 18/2/2010 tarihinde
tahliye edilmiş dolayısıyla tutukluluk hâli Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisinden önce sona ermiştir.
30. Açıklanan nedenlerle
başvurucunun tutukluluğa ilişkin şikâyetlerine konu olan kararların tamamının
Anayasa Mahkemesinin yetkisinin başladığı tarihten önce kesinleştiği
anlaşıldığından başvurunun zaman bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
ii. 26/2/2013
Tarihinden Sonraki Tutukluluk Hâli Yönünden
31. Anayasa'nın 19. maddesinin
ikinci fıkrası şöyledir:
“Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve
güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; … halleri dışında kimse
hürriyetinden yoksun bırakılamaz.”
32. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik
şartları ve incelenmesi" kenar başlıklı 48. maddesinin (2)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine
karar verebilir.”
33. Anayasa'nın
19. maddenin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına
sahip olduğu, ikinci ve üçüncü fıkralarında ise bireylerin bu haktan şekil ve
şartları kanunda gösterilen bazı istisnai durumlarda mahrum edilebileceği
kuralı yer almaktadır (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, §
38). Buna göre hürriyetten yoksun bırakılma ancak Anayasa'nın anılan
maddesi kapsamında belirlenen durumlardan birinin varlığı hâlinde söz konusu
olabilir. (Fikret Eskin, B.
No: 2012/348, 4/12/2013, § 39). "Mahkemelerce
verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların yerine getirilmesi"
amacıyla kişilerin hürriyetinden yoksun bırakılması maddenin ikinci fıkrasında
sayılan hâllerden biridir.
34. Somut
olayda Kastamonu
Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 26/2/2013 tarihinde
başvurucunun ihaleye fesat karıştırma suçundan hapis cezası ile
cezalandırılmasına ve hükümle birlikte tutuklanmasına karar verilmiştir. Mahkemenin vermiş olduğu mahkûmiyet kararı
sonrasındaki bu tutma hâli, Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasındaki “mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların
yerine getirilmesi” kapsamındadır.
35. Açıklanan
nedenlerle 26/2/2013 tarihinden sonraki tutukluluk dönemine ilişkin şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği
İddiaları
i. Şirketlerin İhalelere Katılma Yasağına
İlişkin Şikâyetleri Yönünden
36. Başvurucu Şirketler,
haklarında verilen kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine katılmalarının iki
yıl süre ile yasaklanması kararının infazının sona ermesine rağmen yasağın
hâlen devam ettiğini, bu yasaklama kararının başlangıç ve bitiş tarihlerinin
İlk Derece Mahkemesi kararında yer almadığını, bu eksikliklerin ek karar ile
giderilmesi taleplerinin dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
37. Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun
yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne
getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere
usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını
zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu
takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
38. 6216 sayılı
Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca ihlale neden olduğu ileri
sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru
yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması, başka
bir deyişle bireysel başvuru yapıldığı tarihte başvuru koşullarının tamamının
sağlanmış olması gerekir. Bununla birlikte bir başvuru yolu yoksa ya da olan
başvuru yolları etkili değilse Mahkeme somut olayın koşullarını dikkate alarak
bir başvurunun incelenmesine karar verebilir. Başvuru konusu olay dikkate
alındığında başvuru yollarının tüketilmesi kuralına istisna tanınmasını
gerektiren bir durumun bulunmadığı görülmektedir (Ümit Ata, B. No: 2012/254, 6/2/2014, § 33).
39. Kastamonu Ağır Ceza
Mahkemesi, 26/2/2013 tarihli ve E.2011/142, K.2013/51 sayılı kararıyla atılı
suçlardan başvurucu Fikri Yazan’ın mahkûmiyetine ve
başvurucu Şirketlerin iki yıl süre ile ihalelere katılmasının yasaklanmasına
karar vermiştir. Başvurucuların bu şikâyetleri temyiz kanun yolunda
incelenebilecek niteliktedir. Başvuru yapıldığı tarihte anılan kararın temyiz
incelemesi sonuçlanmamıştır. Dolayısıyla bu şikâyetler bakımından olağan kanun
yolları tüketilmemiştir.
40. Açıklanan
nedenlerle kanunda öngörülmüş yargısal başvuru yollarının tamamı tüketilmeden
bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Makul
Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden
41. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar
verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığından kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
42. Başvurucu Fikri Yazan, “örgüt kurma ve yönetme” ve
“ihaleye fesat karıştırma” suçundan hakkında açılan kamu davasında makul sürede
yargılama yapılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
43. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18) Sözleşme metni
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında
ilgili hükmü, Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak
suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil
yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36.
maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul
sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 38, 39).
44. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve
diğerleri, §§ 41-45).
45. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B.E., B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31).
Başvuru konusu olayda başvurucu hakkında, “örgüt kurma ve yönetme” ve “ihaleye
fesat karıştırma” suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.
Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar 5237 sayılı Kanun’un 220. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında, 235. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ve (3) numaralı
fıkrasının (b) bentlerinde hapis cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu
çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36.
maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B.E., § 32).
46. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının
yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği
arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru
açısından bu tarih, başvurucunun göz altına alındığı 1/7/2009 tarihidir.
47. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 1/7/2009 tarihinde gözaltına alınarak 4/7/2009 tarihinde
tutuklanan başvurucu hakkında, Başsavcılığın 24/6/2011 tarihli iddianamesi ile “örgüt
kurma ve yönetme” ve “ihaleye fesat karıştırma” suçlarını işlediği iddiasıyla
kamu davası açıldığı, Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun
savunmasının alındığı, müştekilerin dinlendiği, iletişim tespit tutanakları ve
bilirkişi raporları değerlendirilerek 26/2/2013 tarihli karar ile başvurucunun,
dokuz ayrı ihaleye fesat karıştırmaktan dokuz kez 4 yıl 2 ay hapis cezası ile
bir ihale yönünden ise ihalede kamu zararına sebebiyet verildiğinden 6 yıl 3 ay
hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükümle birlikte tutuklanmasına karar
verilmiştir. Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin
22/11/2013 tarihli ilamıyla hükmün bozulmasına karar verildiği belirlenmiştir.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada Mahkemece, başvurucunun bazı
ihaleler yönünden beraatına, bazı ihaleler yönünden hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına, bazı ihaleler yönünden mahkûmiyetine karar verildiği, bu kararın
temyiz incelemesinin hâlen devam ettiği anlaşılmıştır.
48. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B.E.,§§
23-41; Ersin Ceyhan, B. No:
2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
49. Başvuruya konu davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken
usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya
koymakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu
yargılama sürecinde altı yılı aşkın süredir devam eden makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
50. Açıklanan nedenlerle
başvurucu Fikri Yazan’ın Anayasanın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
51. Başvurucu Fikri Yazan, maruz kaldığı zararın karşılığı
olarak tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
52. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
53. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin altı yılı
aşkın süredir devam eden yargılama süresi nazara alındığında yargılama
faaliyetinin uzunluğu sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan
manevi zararları karşılığında başvurucuya net 3.150 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
54. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler
uyarınca tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucu
Fikri Yazan'a ödenmesine karar verilmesi gerekir.
55. Başvuruya konu yargılamanın
altı yılı aşkın süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını
ihlal ettiği gözetilerek anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir
yargılama dosyasında hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A.
Başvuruculardan,
1.
Fikri Yazan’ın,
a.
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerinin;
i.
4/11/2009 ile 6/2/2013 tarihleri arasındaki tutukluluk hâli yönünden süre aşımı nedeniyle,
ii.
26/2/2013 tarihinden sonraki tutukluluk hâli yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
b.
Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2.
Şirketlerin ihalelere katılma yasağına ilişkin şikâyetlerinin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B.
Başvurucu Fikri Yazan’ın Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C.
Başvurucu Fikri Yazan’a net 3.150 TL manevi TAZMİNAT
ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D.
198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucu Fikri Yazan'a ÖDENMESİNE,
E.
Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru
tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde
bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz
uygulanmasına,
F.
Kararın bir örneğinin Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmesine
15/10/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.