TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MUSTAFA AVCIOĞLU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/6831)
Karar Tarihi: 31/3/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör Yrd.
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
Basvurucu
Mustafa AVCIOĞLU
Vekili
Av. Senem DOĞANOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltında işkenceye maruz bırakılma ve işkence iddialarına yönelik etkili soruşturma yapılmaması nedenleriyle işkence ve kötü muamele yasağı ile adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/8/2013 tarihinde Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 27/3/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 2/11/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvurunun bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 30/11/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 7/12/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 16/12/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, yasadışı terör örgütüne yardım ve yataklık etmek suç isnadıyla resmî kayıtlara göre 30/5/2003, başvurucunun iddiasına göre 28/5/2003 tarihinde gözaltına alınmıştır.
9. 31/5/2003 tarihinde tutuklanarak ceza infaz kurumuna sevk edilen başvurucu, 22/7/2003 tarihinde tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmiş 30/9/2003 tarihinde ise atılı suçtan beraatına hükmedilmiştir.
10. Başvurucu, gözaltında kaldığı süre içinde fiziksel ve psikolojik işkenceye maruz bırakıldığını ileri sürmektedir.
11. Başvurucu, tutuksuz yargılandığı süre zarfında önce İstanbul iline gitmiş, daha sonra ülkeyi terk ederek İngiltere'ye yerleşmiş ve iltica talebinde bulunmuştur. Başvurucunun iltica talebinin 10/2/2004 tarihi itibarıyla kabul edildiği anlaşılmaktadır.
12. İltica talebinin kabulünün üzerinden altı yıl geçtikten sonra İngiltere'de faaliyet gösteren "Medical Foundation for the care of victims of torture" adlı Tıp Vakfı tarafından 9/2/2010 tarihinde muayene edilen başvurucu hakkında düzenlenen raporda; başvurucunun bel omurunda disk kayması, her iki bacağın ön tarafında yaklaşık yedi tane düzensiz künt cisim travmasıyla uyumlu yara, her iki ayak topuğunda yumuşak dokuda ağrı ve hassasiyet mevcut olduğu belirtilmiş, işkence öyküsü ile anılan tıbbi bulguların oldukça tutarlı olduğu ifade edilmiştir. Başvurucunun ruh sağlığına ilişkin muayenesinde ayrıca "travma sonrası stres bozukluğu" ve "duygusal düzensizlik" tespit edilmiştir.
13. Başvurucu 9/3/2012 tarihinde avukatı vasıtasıyla Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunarak 2003 yılı mayıs ayında gözaltında kaldığı sırada alınan ifadesine ilişkin tutanakta imzası bulunan C.O., gözaltı esnasında tutulduğu nezarethanenin sorumlusu Ad.At., yakalama tutanağında imzası bulunan görevliler, suç tarihi ve yerinde görev yapan JİTEM ve Jandarma mensupları ile kendisine yapıldığını ileri sürdüğü işkence sırasında etkin konumda olduğunu belirterek eşkâlini bildirdiği başka bir görevli hakkında şikâyetçi olmuştur.
14. Başvurucu ihbar dilekçesinde özetle Bingöl ili Zeynelli köyünde ikamet ettiği ve taşımacılık yaptığı 2000-2003 yılları arasında askerler tarafından köye sık sık baskınlar yapıldığını, 28/5/2003 tarihinde saat 16:30 civarında evinin kapısının önünde oturmakta iken 30-40 araçlık Jandarma grubunun köyü sardığını, üçü resmî kıyafetli, ikisi sivil beş kişinin yanına gelerek kendisini çağırdıklarını, bunlardan N... isimli komutanı tanıdığını, iki resmi kıyafetli görevliyi de daha önce görmüş olduğunu ancak iki sivil giyimli görevliyi hiç görmemiş olduğunu, bunların JİTEM mensubu olduklarını düşündüğünü, araçların olduğu yere gittiklerinde sivil giyimli kişilerden birinin botunun alt kısmıyla omurgasına çok sert ve acı veren bir şekilde vurduğunu, bu darbe nedeniyle yere düştüğünü ve belinde ciddi bir ağrı hissettiğini, daha sonra araçlardan birine bindirildiğini, aynı köyden M.S. ile birlikte Yayladere Jandarma Karakoluna götürüldüklerini, karakolda tüm kişisel eşyalarını alıp kendilerini 4mx2m ebatlarında bir hücreye kilitlediklerini, hücreye girerken görevlilerden birinin ağzına silah namlusu soktuğunu ve öldürüleceğini düşündüğünü, üç gün boyunca yemek vermediklerini ve hücrenin koşullarının oldukça kötü olduğunu, ilerleyen saatlerde kendisini merdivenlerle çıkılan bir sorgu odasına götürdüklerini burada ikisi sivil toplam beş kişi bulunduğunu, sivil görevlilerden eşkalini bildirdiği birinin kendisini gözaltına alan kişiler arasında olduğunu, sorgu sırasında küfür ve hakaret edildiğini, kendisini cinsel organından asmakla tehdit ettiklerini ve ağzına silah namlusu dayadıklarını, kaba dayağa maruz kaldığını, bunun bir çok kez tekrarlandığını, hücrede yedi kişi kalmaya başladıklarını, ikinci gün gözleri kapalı bir şekilde falaka uygulandığını, üçüncü gün elektrik verildiğini, kendisine 12 sayfadan oluşan bir metin imzalattıklarını, dördüncü gün önce Savcı önüne çıkarıldığını daha sonra tutuklama kararı veren hâkim önüne çıkarıldığını, odalarda kendisine işkence yapan kişilerle birlikte bulunmaları nedeniyle ne savcıya ne hâkime ifade sırasında işkenceye maruz kaldıklarını beyan edemediğini, tutuklanarak Bingöl E Tipi Ceza İnfaz Kurumuna sevk edildiğini, burada kendisini ziyaret eden avukatlara da yanlarında gardiyan olması nedeniyle beyanda bulunamadığını, tahliye edildikten sonra İngiltere'ye yerleşerek iltica talebinde bulunduğunu, iltica sürecinde bağlantı kurduğu hukuk örgütünün kendisini rapor alması için Tıp Vakfına yönlendirdiğini, Türkiye'ye 2011 yılına kadar korktuğu için giriş yapamadığını, hukuk örgütünün yönlendirmesi ve Tıp Vakfında başladığı tedaviye katkısı olacağı düşüncesiyle hukuksal süreçlere başvurmaya karar verdiğini, sorumluların tespit edilerek cezalandırılmalarını istediğini belirtmiştir.
15. Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı 21/3/2013 tarihinde yer itibarıyla yetkisizlik kararı vererek dosyayı Karakoçan Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
16. Karakoçan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucunun ihbar dilekçesinde ismini verdiği ifade mümzi C.O., ifade tutanağında imzası bulunduğu tespit edilen bir diğer görevli Al.Ac. ve yine başvurucunun ismini verdiği nezarethane sorumlusu Ad.At. soruşturma kapsamına dahil edilerek, Yayladere İlçe Jandarma Komutanlığından anılan kişilerin açık kimlik ve adres bilgilerinin bildirilmesi istenmiştir. Yapılan yazışmalar neticesinde C.O. ve Al.Ac.nin kimlik ve adres bilgileri tespit edilirken Ad.At.nin kimlik ve adres bilgilerine ulaşılamadığı ve ifadesinin alınamadığı anlaşılmaktadır.
17. Al. Ac. Karakoçan Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine Hopa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 27/7/2012 tarihinde şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde özetle; 2003 yılında yakalanan terör örgütü mensuplarının kendilerine yardım eden şahısların evlerini gösterdiklerini, gösterilen evlerdeki vatandaşların ifadelerinin alınması için karakola götürüldüklerini başvurucunun bu kişilerin arasında bulunup bulunmadığını hatırlamadığını ancak götürülen kişilere kötü muamelede bulunmadıklarını, ihbar dilekçesinde eşkali tarif edilen görevlinin İl Jandarma Komutanlığından gelen personel arasında olabileceğini, İlçe Jandarma Komutanlığında görev yapan kişiler arasında tarife uyan bir personel bulunmadığını beyan etmiştir.
18. C.O. Karakoçan Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 18/7/2012 tarihinde şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde özetle; başvurucunun minibüsçülük yaptığını ve terör örgütüne erzak taşıdığı isnadıyla gözaltına alındığını, kendisinin ifade alınması sırasında da bulunduğunu, işlemlerin usulüne uygun yürütüldüğünü, işkence ve kötü muamelenin söz konusu olmadığını, başvurucunun iddialarının yurt dışında mülteci statüsü elde etmeye yönelik olduğunu düşündüğünü beyan etmiştir.
19. Karakoçan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ayrıca başvurucunun kendisi ile birlikte gözaltına alındığını ifade ettiği M.S.nin beyanına başvurulmuştur. M.S.nin adres tespiti yapıldıktan sonra beyanının alınması için Ümraniye Cumhuriyet Başsavcılığına talimat yazısı yazıldığı, Ümraniye Cumhuriyet Başsavcılığın ise gereğinin yapılması istemiyle talimatı Ümraniye İlçe Emniyet Müdürlüğüne yönlendirmesi neticesinde, beyanın Ümraniye Polis Merkezinde polis memurları tarafından alındığı anlaşılmaktadır.
20. M.S. anılan beyanında özetle Bingöl ili Zeynelli Köyünde 2000-2003 yılları arasında ailesiyle birlikte yaşadığını, Mustafa Avcıouğlunun (başvurucu) da anılan tarihlerde köyde ikamet etmekte olduğunu, köye Jandarma görevlilerinin zaman zaman gelerek herkesi köy meydanında topladıklarını, kendilerine yardımcı olmalarını ve bildiklerini anlatmalarını söylediklerini, başvurucu ile kendisini ve birkaç başka kişiyi ihbar sonucu karakola götürdüklerini, ifadelerini aldıklarını savcı ve hâkim önüne çıkarıldıktan sonra tutuklanarak ceza infaz kurumuna sevk edildiklerini, iki ay sonra serbest bırakıldıklarını, bu süre zarfında herhangi bir işkenceye ya da kötü muameleye maruz kalmadığını, başvurucunun da kaldığını görmediğini belirtmiştir.
21. Karakoçan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Yayladere İlçe Jandarma Komutanlığından 28/5/2003 - 1/6/2003 tarihleri arasınaki nezerathene kayıtları talep edilmiş, Yayladere İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından verilen cevapta anılan tarihlere ait kayıtlarının bulunmadığı bildirilmiştir.
22. Anılan işlemler akabinde, Karakoçan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir. Anılan 11/1/2013 tarihli ve S.No.2012/183, K.2013/5 sayılı kararın gerekçesi şöyledir:
''şüpheli C...O...'nun ...şüpheli A...A...'nın...üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini belirttiği, bahse onu olayda adı geçen mağdur M...S...'nin ... şüphelilerin ifadelerini destekler nitelikte beyanda bulunduğu... yapılan soruşturma sonucunda... müştekinin soyut iddiası dışında... kamu davası açmaya esas ve yeterli delil bulunmadığı...''
23. Başvurucunun anılan karara karşı yaptığı itiraz, Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 11/6/2013 tarihli ve 2013/704 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir.
24. İtirazın reddi kararı başvurucuya 29/7/2013 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 28/8/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
25. 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 243. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Bir kimseye cürümlerini söyletmek, mağdurun, şahsi davacının, davaya katılan kimsenin veya bir tanığın olayları bildirmesini engellemek, şikayet veya ihbarda bulunmasını önlemek için yahut şikayet veya ihbarda bulunması veya tanıklık etmesi sebebiyle veya diğer herhangi bir sebeple işkence eden veya zalimane veya gayriinsani veya haysiyet kırıcı muamelelere başvuran memur veya diğer kamu görevlilerine sekiz yıla kadar ağır hapis ve sürekli veya geçici olarak kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezası verilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 31/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu, gözaltında ve sorgu sürecinde kaba dayak, tecrit, beslenmeme, öldürme tehdidi, hakaret, uyutmama, aşağılama, elektrik verme, falakaya yatırma ve cinsel organın tekmelenmesi şeklinde gerçekleşen ağır fiziksel ve ruhsal işkenceye maruz kaldığını, avukata erişim, etkin bir tıbbi muayeneden geçme gibi işkenceye yönelik usule ilişkin güvencelerden yararlandırılmadığını, anılan iddialara yönelik yürütülen soruşturmaya etkin katılımının sağlanmadığını, ifadesi alınan iki şüpheli dışındaki failler yönünden araştırma yapılmadığını, keşif işlemi yapılmadığını, diğer mağdur beyanının tarafsızlık ilkesine aykırı olarak polis memurları tarafından alındığını belirterek işkence ve kötü muamele yasağı ile adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, soruşturmanın yenilenmesi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). İşkence ve kötü muamele yasağına ilişkin olarak devletin etkili soruşturma yapma sorumluluğu kapsamında, yargılama süreci değerlendirileceğinden başvurucunun adil yargılanma ve etkili bir hukuk yoluna başvurma haklarına ilişkin şikâyetleri yönünden ayrı değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiş, başvurucunun iddialarının tümünün işkence ve kötü muamele yasağının ihlali iddiası kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
30. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Herkes, … maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
31. Başvurucu, gözaltında tutulduğu süre zarfında işkenceye maruz kaldığını ve anılan iddialara yönelik etkili bir soruşturma yürütülmediğini ileri sürmektedir.
32. Bakanlık görüşünde; başvurucunun kötü muamele iddialarını bir sağlık raporu ile desteklediği, beyanı alınan bir diğer mağdurun ise kötü muamele iddialarını kesin olarak reddettiği, başvurucunun şikâyette bulunması üzerine derhal bir ceza soruşturması başlatıldığı ve yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ancak anılan kararda başvurucunun sunduğu tıbbi rapordan hiç bahsedilmediği belirtilmiştir.
33. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı sunduğu beyan dilekçesinde; sağlık raporu ile tespit edilmiş tıbbi durumu ve kamu ajanlarının usul güvencelerine yönelik yanıltıcı bilgi belge tanzimi dikkate alınarak esas yönünden, etkili ve bağımsız soruşturma yürütülmemesi nedeniyle usul yönünden işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmesini talep ettiğini belirtmiştir.
34. İncelemeye konu başvuruya ilişkin, gerek bireysel başvuru dosyasında gerek soruşturma dosyasında başvurucunun işkence ve kötü muamele iddialarının esasına yönelik bir sonuca varılmasını sağlayacak yeterli veri bulunmadığı ve değerlendirmenin ancak etkili bir soruşturma yapılması sonucunda mümkün olacağı anlaşıldığından başvuru, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü devletin etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğü ile sınırlı olarak incelenecektir.
a. Genel İlkeler
35. Devletin, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, doğal olmayan her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda, bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 110)
36. Buna göre bireyin, bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi, “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Şayet bu olanaklı olmazsa bu madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hale gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiili dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).
37. Usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma türünün, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının esasına ilişkin yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak tespiti gerekmektedir. Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana gelen ölüm ve yaralama olaylarına ilişkin davalarda Anayasa’nın 17. maddesi gereğince devletin, ölümcül ya da yaralamalı saldırı durumunda sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda, yürütülen idari ve hukuki soruşturmalar ve davalar sonucunda sadece tazminat ödenmesi, bu hak ihlalini gidermek ve mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 55).
38. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil, uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).
39. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edebilmek için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma, bağımsız, hızlı ve derinlikli bir şekilde yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı ve soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdırlar. Bu kapsamda yetkililer diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdırlar(Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).
40. Bu tür olaylarla ilgili cezai soruşturmaların etkililiğini sağlayan hususlardan biri de teoride olduğu gibi pratikte de hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine açık olmasıdır. Buna ilaveten her olayda, mağdurların meşru menfaatlerini korumak için bu sürece etkili bir şekilde katılmaları sağlanmalıdır. (Cezmi Demir ve diğerleri, § 115).
41. Yetkililer resmî şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmelidirler. Şikâyet yapılmadığında bile işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli kesin belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda soruşturmanın derhal başlaması, bağımsız biçimde kamu denetimine tabi olarak özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir (Tahir Canan, § 25).
42. Kamu görevlileri tarafından yapılan işkence ve kötü muamele iddiaları hakkında yürütülen soruşturmanın etkili olması için soruşturmadan sorumlu ve tetkikleri yapan kişiler olaylara karışan kişilerden bağımsız olmalıdır. Soruşturmanın bağımsızlığı sadece hiyerarşik ya da kurumsal bağlantının olmamasını değil, aynı zamanda somut bir bağımsızlığı da gerektirir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 117).
43. Kötü muameleye ilişkin şikâyetler hakkında yapılan soruşturma söz konusu olduğunda yetkililerin hızlı davranması önemlidir. Bununla birlikte belirli bir durumda bir soruşturmanın ilerlemesini engelleyen sebepler ya da zorlukların olabileceği de kabul edilmelidir. Ancak kötü muameleye yönelik soruşturmalarda, hukuk devletine bağlılığın sağlanması, hukuka aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi, herhangi bir hile ya da kanunsuz eyleme izin verilmemesi ve kamuoyunun güveninin sürdürülmesi için yetkililer tarafından soruşturmanın azami bir hız ve özenle yürütülmesi gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 119).
44. Anayasa’nın 17. maddesinin amacı, kişinin maddi ve manevi varlığına ilişkin bir ölüm ya da yaralama olayında mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların tespit edilerek hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü olmayıp uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Dolayısıyla bu kapsamda açılmış olan tüm davaların mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlanması zorunluluğu bulunmamaktadır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 127). Ancak usul yükümünün bir unsuru olarak tespit edilen sorumlulara fiilleriyle orantılı cezalar verilmeli ve mağdur açısından uygun giderim sağlanmalıdır.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
45. Somut olayda başvurucunun 2003 yılında gözaltında tutulduğu sırada işkenceye maruz kaldığı iddiasıyla 2012 yılında ihbarda bulunduğu, ihbar üzerine derhal soruşturma başlatıldığı, yapılan soruşturma kapsamında, olay tarihinde başvurucunun gözaltında tutulduğu karakolda görevli olduğu tespit edilen iki kamu görevlisinin ifadesinin alındığı ayrıca başvurucu ile birlikte gözaltında tutulduğu tespit edilen bir kişinin beyanına başvurulduğu ve ''şüpheli C...O...'nun ...şüpheli A...A...'nın...üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini belirttiği, bahse onu olayda adı geçen mağdur M...S...'nin ... şüphelilerin ifadelerini destekler nitelikte beyanda bulunduğu... yapılan soruşturma sonucunda... müştekinin soyut iddiası dışında... kamu davası açmaya esas ve yeterli delil bulunmadığı...'' gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği anlaşılmaktadır.
46. Devletin etkili soruşturma yapma yükümlülüğü kapsamında; bireyin, bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması halinde yukarıdaki ilkelere uygun bir soruşturma yürütülmesi gerekmektedir.
47. Başvurucu gözaltı işlemi sonrasında çıkarıldığı kamu makamları önünde kötü muamele gördüğüne ilişkin beyanda bulunmadığını belirtmektedir. Başvurucu hakkında yürütülen yargılama evraklarından, sanıkların hiçbirinin kolluk ifadelerini kabul etmediklerini, ifadeleri okumadan imzaladıklarını beyan ettikleri ancak kötü muamele iddiasında bulunmadıkları anlaşılmaktadır. Hakkında yürütülen yargılama sırasında çıkarıldığı makamlar önünde bulunduğu sırada başvurucunun vücudunda, işkence veya kötü muameleye maruz kaldığını düşündürecek yara bere izi gibi belirtiler bulunup bulunmadığı da tespit edilememektedir.
48. Başvurucunun işkenceye maruz kaldığı iddiasıyla yaptığı ihbara konu olayların gerçekleştiği ileri sürülen tarihten oldukça ileri bir tarihte yapılmış olması nedeniyle soruşturmanın gerçekleştirilmesi esnasında birtakım güçlüklerin ortaya çıkabileceği gerçeği kabul edilmelidir. Bununla birlikte devlete ait etkili soruşturma yükümü kapsamında, maddi olayın ortaya çıkarılması için gerekli tüm adımların atılması beklenmektedir.
49. Başvurucu, olay tarihinde kendisi ile birlikte gözaltına alınan M.S.'nin beyanının polis memurları tarafından alınmasının tarafsız ve bağımsız soruşturma ilkelerine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürmektedir.
50. Soruşturma kapsamında yürütülen işlemlere dâhil olan polis memurlarının Savcılığın talimat ve bilgisi dahilinde işlem yürüttükleri ve soruşturmada adli kolluk gücü olarak görev aldıklarının kabul edilmesi gerekmektedir. Cumhuriyet Savcıları, adli kolluk işlemleri kapsamında ceza soruşturmalarına katılan polislerin hiyerarşik amiridir. Bu nedenle başvuru konusu olay açısından polislerin soruşturma işlemlerinde görev almaları kural olarak kurumsal ve hiyerarşik açıdan yürütülen soruşturmanın bağımsızlığına halel getirmeyecektir (Cemil Danışman, B.No: 2013/6319, 16/7/2014, §103).
51. Bununla birlikte her somut olayda bu bağımsızlığın gerçekleşip gerçekleşmediğinin yürütülen soruşturmanın özel koşulları açısından ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir (Cemil Danışman, B.No: 2013/6319, 16/7/2014, §104).
52. Somut olayda, başvurucunun M.S. ile birlikte Yayladere Jandarma Komutanlığında gözaltında tutuldukları zaman zarfında işkenceye ve kötü muameleye maruz kaldıklarını ileri sürmesi nedeniyle, Ümraniye Polis Merkezinde polis memurları tarafından M.S'nin beyanına başvurulduğu anlaşılmaktadır. Suç inat edilen Yayladere Jandarma Komutanlığında görevli jandarma personeli ile M.S.'nin beyanının alındığı Ümraniye Polis Merkezi arasında kurumsal veya hiyerarşik herhangi bir bağ bulunmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle yürütülen soruşturmanın uygulamada da bağımsızlığı ve tarafsızlığı noktasında herhangi bir eksikliğin bulunmadığına kanaat getirilmiştir.
53. Soruşturmanın etkili olarak yapılıp yapılmadığının ise ayrıca incelenmesi gerekmektedir. Yapılan soruşturma kapsamında; şüpheliler C.O. ve Al.Ac.nin ifadesine ve tanık M.S.'nin beyanına başvurulmuştur. Başvurucunun gözaltında kaldığını ileri sürdüğü zaman dilimine ilişkin nezarethane kayıtları istenmiş ancak nezarethane kayıtlarının bulunmadığı anlaşılmıştır.
54. Başvurucunun gözaltında bulunduğu sırada işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı yönündeki şikayetini destekler nitelikte bir sağlık raporunu soruşturma dosyasına sunduğu anlaşılmaktadır. Soruşturma aşamasında yapılan incelemede, olay tarihinden oldukça sonraki bir tarihte gönüllü bir sağlık kuruluşundan alınmış olan sağlık raporunun olay anlatımı ile bağlantısının kurulması ve kötü muamele iddiaları yönünden değerlendirilmesi için karşılaştırma yapmak amacıyla, başvurucunun gözaltı giriş ve çıkış sağlık raporlarının bulunup bulunmadığının araştırılmadığı, başvurucuya resmi bir sağlık kuruluşundan rapor aldırılması yoluna da gidilmediği anlaşılmaktadır. Soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararda başvurucunun sunduğu sağlık raporuna ilişkin bir değerlendirmeye de yer verilmemiştir.
55. Başvuruya konu soruşturmada, başvurucunun gözaltı ve ifade süreçlerinde görev alan kamu görevlilerinin tespitine yönelik bir araştırma yapılmaksızın soruşturmanın başvurucunun verdiği iki isim ve ifade tutanağında imzası bulunan bir diğer kamu görevlisi ile sınırlı tutulduğu anlaşılmaktadır. Başvurucunun; eşkalini bildirdiği ve kötü muamele sırasında oldukça etkili olduğunu vurguladığı kamu görevlisinin diğer şüphelilere sorulmakla yetinildiği, anılan kişinin kimlik tespitine yönelik başkaca bir girişimde bulunmadığı tespit edilmektedir.
56. Nezarethane sorumlusu olduğu tespit edilen ve başvurucunun ihbar dilekçesinde ismini verdiği Ad.At.nin şüpheliler arasında yer almakla birlikte açık adresinin ve kimlik bilgilerinin tespiti amacıyla yapılan yazışmalarda anılan kişinin 2005 yılında Çankırı Jandarma Komutanlığına atandığının tespit edildiği ancak araştırmanın burada kesilerek anılan şüphelinin ifadesinin alınamadığı anlaşılmıştır.
57. Yapılan soruşturma kapsamında, kötü muamele iddiasının aydınlatılmasına yönelik tanık beyanı gibi başkaca bir delil elde edilip edilemeyeceğine ilişkin bir araştırmanın yapılmadığı anlaşılmış, süreç bir bütün olarak değerlendirildiğinde maddi olayın açıklığa kavuşturulmasını ve olası sorumluların tespitini sağlayabilecek yeterlilikte bir soruşturma yürütülmesi konusunda gerekli hassasiyetin gösterilmediği sonucuna ulaşılmaktadır.
58. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü devletin etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
59. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
60. Başvurucu, Anayasa’nın 17. maddesinin ihlal edildiğinin tespiti ile soruşturmanın yenilenmesi ve 150.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
61. Başvuru konusu olayda, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü devletin etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
62. Etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama (soruşturma) yapılmak üzere Karakoçan Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
63. Etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğünün ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
64. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlaline ilişkin iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama (soruşturma) yapılmak üzere Karakoçan Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
31/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.