TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ADİL GÖKALP BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2013/6850)
|
|
Karar Tarihi: 17/3/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Adil GÖKALP
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali AYDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, kadastro davasının makul sürede bitirilememesi
nedeniyle adil yargılanma ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 6/9/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır.
İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir
durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 22/7/2014 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 13/3/2015 tarihinde, kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 14/4/2015 tarihli yazısında,
Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine
atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama
dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Mardin ili Derik ilçesi Hisaraltı
köyünde, 1967 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonunda 103, 119, 120, 121
ve 122 parsel numaralı taşınmazlar mera olarak tespit edilmiş, başvurucunun
murisi Ömer Gökalp ve arkadaşlarının tespite yaptığı itiraz Kızıltepe Tapulama
Müdürlüğünün 26/7/1967 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
8. Bu karardan sonra S.D. tarafından 16/8/1967 tarihli
dilekçeyle 103 parsel numaralı taşınmaza ilişkin olarak Derik Kadastro
Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz davası açılmış, dava, Derik Kadastro
Mahkemesinin E.1967/78 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
9. Başvurucuların murisi ve arkadaşları tarafından,
25/8/1967 tarihli dilekçeyle de Derik Kadastro Mahkemesinde kadastro tespitine
itiraz davası açılmış, dava, Derik Kadastro Mahkemesinin E.1967/89 sayılı
dosyasına kaydedilmiştir.
10. Mahkemece, 30/4/1971 tarih ve E.1967/89, K.1971/18 sayılı
karar ile hakimlerin davadan çekinmeleri nedeniyle merci tayini için dosyanın Yargıtaya gönderilmesine karar verilmiş, Yargıtay 4. Hukuk
Dairesi, 25/5/1971 tarih ve E.1971/610, K.1971/5033 sayılı ilâmıyla Kızıltepe
Kadastro Mahkemesini davaya bakmak için görevlendirilmiştir.
11. Merci tayininden sonra dava, Kızıltepe Kadastro
Mahkemesinin E.1972/10 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
12. Derik Kadastro Mahkemesi, 18/8/1972 tarih ve E.1967/78,
K.1972/9 sayılı kararıyla E.1967/78 sayılı dava dosyasının sehven mükerrer
açıldığı gerekçesiyle E.1967/78 sayılı dosya ile Kızıltepe Kadastro
Mahkemesinde devam eden E.1967/89 sayılı dosyanın birleştirilmesine, E.1967/78
sayılı dosyanın E.1967/89 (E.1972/10) sayılı dosyanın içine konulması için
Kızıltepe Kadastro Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
13. Mahkeme, 25/3/1974 tarih ve E.1972/10, K.1974/76 sayılı
kararı ile davayı kısmen kabul etmiş, temyiz üzerine anılan karar, Yargıtay 7.
Hukuk Dairesinin 1/12/1978 tarih ve E.1978/10147, K.1978/14408 sayılı ilâmı ile
bozulmuştur.
14. Bozma ilamı sonrası Kızıltepe Kadastro Mahkemesi,
20/3/1981 tarih ve E.1979/11, K.1981/25 sayılı kararı ile dosyanın görevsizlik
nedeniyle Derik Tapulama Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, anılan karar
da Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 20/10/1981 tarih ve E.1981/12510, K.1981/10719
sayılı ilâmı ile bozulmuştur.
15. Bu ilâm sonrası dava dosyası, Kızıltepe Kadastro
Mahkemesinin E.1982/38 sayılı dosyasına kaydedilmiş, Mahkeme, 23/5/2000 tarih
ve E.1982/38, K.2000/6 sayılı karar ile davanın, aynı Mahkemenin E.1981/23
sayılı dosyası ile birleştirilmesine ve yargılamanın E.1981/23 sayılı dosya
üzerinden yürütülmesine karar vermiştir.
16. Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin kapatılması ve dava
dosyalarının Mardin Kadastro Mahkemesine devredilmesinden sonra dava dosyası,
Mardin Kadastro Mahkemesinin E.2013/75 sayılı dosyasına kaydedilmiş olup
yargılama halen devam etmektedir.
17. Başvurucu, 6/9/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
18. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ile 21/6/1987 tarih ve 3402
sayılı Kadastro Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrası, 28. maddesinin
birinci fıkrası, 29. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları, 30.
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 32. maddesinin birinci fıkrası ve 36.
maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi (bkz. Güher Ergun ve Tosun Tayfun Ergun, B. No: 2012/12,
17/9/2013, §§ 16-22).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 17/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 6/9/2013 tarih ve 2013/6850 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, 25/8/1967 tarihinde murisi tarafından Derik
Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının Mardin
Kadastro Mahkemesinde halen devam ettiğini, yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını kullanamadığını,
taşınmazlarının gelirlerinden yararlanamadığını belirterek, mülkiyet ve adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
22. Başvurucu, 25/8/1967 tarihinde murisi tarafından Derik
Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının Mardin
Kadastro Mahkemesinde halen devam ettiğini, yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını kullanamadığını,
taşınmazlarının gelirlerinden yararlanamadığını belirterek, mülkiyet ve adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
23. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından
ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve
haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da
unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM
içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan
ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 38–39).
24. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve Diğerleri,§§
41–45).
25. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin
6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul
sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda taşınmaz
mülkiyeti hakkında Kızıltepe Kadastro Mahkemesinde açılan ve bu Mahkemenin
kapatılmasından sonra Mardin Kadastro Mahkemesine gönderilen kadastro tespitine
itiraz davasında, 3402 ve 6100 sayılı Kanunlarda yer alan usul hükümlerine göre
yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan
bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (Güher
Ergun ve Diğerleri, § 49).
26. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih
25/8/1967 tarihidir.
27. Başvuruya konu dava, başvurucunun miras bırakanından
intikalle takip etmekte olduğu bir uyuşmazlık olup, bu yönüyle makul süre
değerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin başlangıç anı, mirasçının
yargılamaya katıldığı an değil, somut olayda muris açısından değerlendirmeye
esas alınan sürenin başlangıç anıdır (Gülseren
Erdal ve Diğerleri, B. No: 2013/1115, 5/12/2013, § 51).
28. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden
yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını
içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi
olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı
başvurunun karara bağlandığı tarihtir (Güher
Ergun ve Diğerleri, § 52).
29. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
başvurucuların murisi tarafından 25/8/1967 tarihinde kadastro tespitine itiraz
davası açıldığı, davanın Derik Tapulama Mahkemesinin E.1967/89 sayılı dosyasına
kaydedildiği, Mahkemenin 30/4/1971 tarihli kararıyla ile hâkimlerin davadan
çekinmeleri nedeniyle merci tayini için dosyanın Yargıtaya
gönderilmesine karar verildiği, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin davaya bakmak için
Kızıltepe Tapulama Mahkemesini görevlendirdiği anlaşılmıştır. Kızıltepe
Tapulama Mahkemesinin 25/3/1974 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulüne karar
verildiği, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 1/12/1978 tarihli ilâmı ile İlk Derece
Mahkemesi kararının bozulduğu, bozma üzerine davanın, Kızıltepe Tapulama
Mahkemesinin E.1982/38 sayılı dosyasına kaydedildikten sonra Mahkemenin
E.1981/23 sayılı dosyası ile birleştirilmesine ve yargılamanın E.1981/23 sayılı
dosya üzerinden yürütülmesine karar verildiği tespit edilmiştir. Mahkemece,
Derik Tapulama Mahkemesine keşif yapılması konusunda talimatlar yazıldığı,
ancak bu talimatların yerine getirilmediği, yapılan duruşmalarda talimat
cevaplarının beklendiği ve dosya kapsamında henüz keşif yapılamadığı
anlaşılmıştır. Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin kapatılması üzerine dosyanın
Mardin Kadastro Mahkemesine devredildiği ve yargılamanın halen devam ettiği
belirlenmiştir.
30. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya
konu yargılamanın Kadastro Mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, 3402 sayılı
Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir
yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel
usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul
sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 18).
31. Kadastro mahkemesi nezdindeki yargılamaların makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve
Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle 3402 sayılı Kanun’da yer alan ve
yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı
göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
yönünde kararlar verilmiştir (Güher Ergun ve
Diğerleri, §§ 54-64; Güher Ergun
ve Tosun Tayfun Ergun, §§ 53-62; Gülseren
Erdal ve Diğerleri, §§ 60-67; Haydar
İzgi, B. No: 2012/673, 19/12/2013, §§ 37-43).
32. Başvuruya konu davanın taraf sayısı ve mahiyeti nedeniyle
icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık
niteliğinin bulunduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında,
3402 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine
ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir
yön bulunmadığı ve kırk sekiz yılı aşkın süredir devam eden yargılama sürecinde
makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
33. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucu ayrıca, uzun süren
yargılama nedeniyle taşınmazını kullanamadığını, taşınmazının gelirlerinden
yararlanamadığını belirterek, Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet
hakkının ihlal edildiğini iddia etmişse de başvurucunun makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitler ışığında,
mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının ayrıca
değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
35. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
36. Başvurucu, maruz kaldığı zarar karşılığı olarak
250.000,00 TL maddi, 300.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
37. Başvuruda adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
38. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık
kırk sekiz yılı aşkın süredir devam eden yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 750,00 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
39. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş
olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında
illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat talebinin
reddine karar verilmesi gerekir.
40. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler
uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
41. Başvuruya konu yargılamanın
kırk sekiz yılı aşkın süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede
yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği
açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven
ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın
mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen,
kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C.
Başvurucuya net 750,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata
ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL
harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben
başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
F. Kararın
bir örneğinin Mardin Kadastro Mahkemesine gönderilmesine,
G. Kararın
bir örneğinin Bakanlığa GÖNDERİLMESİNE,
17/3/2016
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.