logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(O.Y. [1.B.], B. No: 2013/6899, 20/4/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

O.Y. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/6899)

 

Karar Tarihi: 20/4/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Erdal TERCAN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Okan TAŞDELEN

Başvurucu

:

O.Y

Vekili

:

Av. Özlem GÜMÜŞTAŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; hazır bulunması gereken kişilerin tamamı olmaksızın gerçekleştirilen ev aramasının, başka bir dosya kapsamında müdafileri olmaksızın kollukta verilen ve işkence altında alındığını ileri sürerek sonraki aşamalarda geri alınan tanık ifadelerinin, polis kaydı (GBT) ya da bilgi fişi yoluyla dosyaya girmiş olan ve beraatla sonuçlanan protesto/gösteri eylemlerine ilişkin bilgilerin hükme esas alınması ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle masumiyet karinesinin ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki hukuka aykırı delil yasağının, gerekçeli karar ile makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/9/2013 tarihinde İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 30/1/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 20/10/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 23/12/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 6/1/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 19/1/2016 tarihinde ibraz etmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) bilişim sistemi aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) terör örgütüne yönelik bir soruşturma çerçevesinde Eskişehir'de bulunan bir evde 1/10/2004 tarihinde arama yapılmıştır. Arama sırasında tutanak tanığı olarak mahalle muhtarı hazır edilmiştir.

9. Eskişehir Sulh Ceza Mahkemesinin 2/10/2004 tarihli ve 2004/1010 Değişik İş sayılı kararı ile arama emrinin yasalara uygun olduğuna karar verilmiştir.

10. 5/10/2004 tarihli uzman raporuna göre aramada ele geçen kitaplardan birinin üzerinde başvurucunun parmak izi tespit edilmiştir.

11. Başvurucu 3/1/2005 tarihinde gözaltına alınmıştır.

12. Başvurucu 6/1/2005 tarihinde Cumhuriyet savcısı önündeki ve sorgusundaki ifadelerinde okuduğu kitapları ikinci ele satması nedeniyle üzerinde parmak izine rastlanan kitabın Eskişehir'e ulaşmış olabileceğini, örgütün üniversite yapılanması içinde faaliyet gösterdiği yönünde başka bir soruşturma kapsamında kolluğa ifade veren G.B., S.G., B.Y. isimli kişileri tanımadığını söylemiştir. Başvurucunun müdafii, adı geçen şahısların Cumhuriyet savcısı önündeki beyanlarında işkence ve baskı gördüklerini söyleyerek kolluktaki ifadelerini reddettiklerini ve haklarındaki yargılamanın başka bir adliyede sürdüğünü belirtmiştir. Başvurucu müdafii, belirtilen kişilerin ifadelerini geri aldıklarına ilişkin tutanakları Cumhuriyet savcısına ibraz etmiştir.

13. Başvurucunun MLKP terör örgütü içinde yer aldığına dair kolluk aşamasında ifade veren G.B., S.G. ve B.Y.nin, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 1999/413 Hazırlık numarasına kaydedilen soruşturma esnasında Cumhuriyet savcısı önündeki ve sorgudaki ifadelerinde kolluk beyanlarının baskı ve/veya işkence zoruyla elde edildiğini ve ifadeleri kabul etmediklerini söyledikleri görülmektedir. Tanık G.B, ağır işkencelere ve kaba dayağa maruz kaldığını söylemiştir. Tanık S.G., gözaltı süresinde askıya alındığını, çıplak şekilde ıslak battaniyeyle yatırıldığını, hayalarının sıkıldığını ileri sürmüştür. Tanık B.Y. ise fiziki bir muameleye maruz bırakılmadığını fakat uzun saatler gözlerinin kapalı tutulduğunu, işkence seslerinin kendisine dinletildiğini ve diğer tanıklara yapılanlara maruz kalmak istemiyorsa ifadeyi imzalamasının kendisine söylendiğini iddia etmiştir.

14. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi 6/1/2005 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir.

15. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 15/3/2005 tarihinde, başvurucu ve diğer dört sanık hakkında "silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak, silahlı terör örgütüne üye olmak" suçlarından iddianame düzenlemiştir. İddianamede, başvurucunun 17/4/2000 tarihinde İstanbul Beyoğlu İTÜ kampüsünde düzenlenen IMF'yi protesto eylemlerine katıldığı, 22/5/2000 tarihinde izinsiz gösteriye katılması ve Millî Eğitim Müdürlüğü önünde düzenlenen protesto gösterisinde yer alması nedeniyle hakkında soruşturma olduğu belirtilmiştir. Diğer bir sanığın kaldığı evde ele geçirilen bir kitap üzerinde başvurucunun parmak izinin tespit edilmesi ise başvurucunun örgütle bağlantısının ve örgüt üyeliğinin devam ettiği yönünde yorumlanmıştır. Başvurucu dışındaki sanıkların örgüt üyeliğiyle bağlantılı gerçekleştirildiği değerlendirilen çok sayıda eylemi bulunmaktadır.

16. (Kapatılan) Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde ile görevli) 31/1/2008 tarihli ve E.2005/91, K.2008/32 sayılı kararı ile başvurucunun örgüt üyeliği suçundan mahkûmiyetine hükmetmiştir. Mahkeme, kararını G.B., S.G. ve B.Y.nin başvurucuya ilişkin kolluğa verdikleri ifadelerine, aramada ele geçen kitap üzerinde parmak izinin rastlanmasına, ayrıca 17/4/2000 tarihinde İstanbul İTÜ Gümüşsuyu kampüsünde düzenlenen protesto eylemine, 22/5/2000 tarihinde İstanbul'un Beyoğlu semtinde düzenlenen gösteriye ve 27/7/2000 ile 13/6/2001 tarihli eylemlere katılması nedeniyle hakkında soruşturma açılmasına dayandırmıştır. Mahkeme, toplantıya katılma eylemlerinin örgüt üyeliği faaliyeti çerçevesinde bulunduğunu değerlendirmiştir.

17. Başvurucu bu kararı, G.B., S.G. ve B.Y.nin kolluktaki ifadelerinin müdafileri olmaksızın alındığını, bu kişilerin Cumhuriyet savcılığı ve mahkeme aşamasında bu ifadelerini baskı ve tehdit altında verdiklerini belirterek reddettiklerini, dolayısıyla bu ifadelerin hükme esas alınamayacağını, S.G.nin gözaltında uğradığını iddia ettiği muameleler nedeniyle kolluk görevlilerine karşı açılan davanın zamanaşımı nedeniyle düşürüldüğünü, bu hususta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) ihlal kararı verdiğini, örgüt üyeliğine gerekçe yapılan eylemler dolayısıyla açılan davalarda beraatına karar verildiğini, arama yapılan evde bulunan bir kitap üzerinde parmak izinin tespit edilmesinin mahkûmiyetine yetmeyeceğini, suçun ve cezanın tespitinde hata yapıldığını belirterek temyiz etmiştir.

18. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 6/5/2009 tarihli ve E.2008/17004, K.2009/5508 sayılı ilamı ile diğer hususların yanı sıra her bir sanığın sabit görülen eyleminin neler olduğunun, sanıkların hangi eylemlere ne şekilde katıldığının açıkça belirlenerek hangi delillerle bu sonuca varıldığının tartışılıp değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle kararı bozmuştur.

19. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, bozma sonrası yirmi bir duruşma gerçekleştirmiştir (15/9/2009, 10/11/2009, 2/3/2010, 4/5/2010, 29/7/2010, 21/102010, 2/11/2010, 18/1/2011, 5/4/2011, 21/6/2011, 4/10/2011, 13/12/2011, 21/2/2012, 10/4/2012, 15/5/2012, 12/6/2012, 24/7/2012, 31/7/2012, 7/8/2012, 14/8/2012 ve 28/8/2012).

29. Mahkeme 15/9/2009 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine, İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğünden ve ilgili Mahkemelerden belge/dosya istenmesine karar vermiştir.

21. 29/7/2010 tarihli duruşmada esas hakkında mütalaasını vermek üzere dosya Cumhuriyet savcısına tevdi edilmiştir.

22. Cumhuriyet savcısı mütalaasını 2/11/2010 tarihinde Mahkemeye sunmuştur.

23. Başvurucu veya müdafii 10/11/2010 ile 4/10/2011 tarihleri arasındaki duruşmalara mazeret bildirerek ya da herhangi bir beyanda bulunmaksızın katılmamıştır. Bu duruşmaların kiminde diğer sanık ya da sanık vekilleri de mazeret bildirmiş veya esas hakkındaki savunmalarını hazırlamak için Mahkeme onlara süre tanımıştır.

24. 13/12/2011 tarihli duruşmaya katılan başvurucu müdafii savunma hazırlamak için süre talep etmiştir.

25. Başvurucu müdafii 15/5/2012 tarihli duruşmaya gelmiş ve savunmasını yazılı olarak sunmuştur.

26. Başvurucu müdafii 12/6/2012 ve 7/8/2012 tarihli duruşmalara da katılmamıştır. Bu duruşmalarda diğer bir sanık müdafiine savunma için süre verilmiş, bir mahkemeden istenen belgelerin gelmesi beklenmiş ve bir sanık müdafii de mazeret bildirerek duruşmaya katılmamıştır.

27. Sonuç olarak Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 28/8/2012 tarihli ve E.2009/275, K.2012/159 sayılı kararı ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyeliği suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.

28. Mahkeme kararının ilgili kısımları şöyledir:

"DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: ....

...

- İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün 21.05.2003 tarihli yazısında; .... bahse konu MLKP örgütünün silahlı bir terör örgütü olup faaliyetlerine devam etmekte olduğunun belirtildiği, örgüt üyeleri arasında sanıklardan T... L... ve N... Ş... isimlerinin geçtiği belirlenmiştir.

...

YASADIŞI SİLAHLI MLKP (...) TERÖR ÖRGÜTÜ:

...

Soruşturmamıza konu edilen sanıkların MLKP terör örgütünün yöntemlerine uygun bir şekilde suç tarihinde YÖK protestosunu bahane ederek izinsiz korsan gösteri yaptıkları, kamu görevlilerine direndikleri, slogan attıkları, molotof kokteyli ve taş kullandıkları belirlenmiştir.

...

KGÖ gençliğin kitleler halinde komünizme yönelmesini sağlamak ve MLKP Terör Örgütüne eleman kazandırmak için oluşturulmuştur. Yürüyüş sırasında atılan sloganlar, taşınan pankart ve flamalara konu olan SGD (Sosyalist Gençlik Derneği) de MLKP Terör Örgütünün gençlik yapılanması olan KGÖ üyelerinin rahat hareket etmelerin[i] sağlamak amacıyla legalize edilmiş uzantısıdır.

...

SANIKLARIN HUKUKİ DURUMLARI YÖNÜNDEN MAHKEMEMİZİN DEĞERLENDİRİLMESİ:

...

4-SANIK O.Y.:

Sanık O.Y'nin yasadışı silahlı MLKP terör örgütünün yöneticisi konumunda olan diğer sanıklarla irtibatlı olup sanıkların yakalanmasından sonra Eskişehir'deki örgüte ait hücre evinde yapılan araştırma neticesinde, hücre evinde bulunan O Yıl Hiçbir Yerde Değildik ibaresi yazılı kitabın yüzeyinde sanığın sol el işaret parmağının tespit olunduğu, sanık hakkında beyanda bulunan G... B...'ın sanığın KGÖ. Üniversitesi komitesinin sekreteri ve örgütlenmeden sorumlu olduğu, S... G...'in sanığın KGÖ. İstanbul sorumlusu olduğu ve yine B... Y...'ın sanık O.Y'nin KGÖ. yapılanmasından sorumlu olduğu şeklindeki beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde, sanığın örgütle organik bağ oluşturacak şekilde süreklililik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylem ve faaliyetlerinin örgüt üyeliği suçuna vücut verdiği kanaatine varılarak eylemine uyan ve lehine olan 5237 Sayılı TCK.nun 314/2. maddesi gereğince mahkumiyeti cihetine gidilmiştir."

29. Başvurucu, ulusal ve uluslararası hükümlere aykırı olması nedeniyle hükmü temyiz etmek istediğini belirterek süre tutum dilekçesi vermiştir. Başvurucunun sunduğu belgeler arasında ve UYAP vasıtasıyla dosyasında yapılan incelemede gerekçeli temyiz dilekçesine rastlanmamıştır.

30. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 8/7/2013 tarihli ve E.2013/4821, K.2013/10539 sayılı ilamı ile mahkûmiyet hükmünü onanmıştır. Yargıtay ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"... sanıklar T... L... ve N... Ş...'in üyesi bulunduğu silahlı terör örgütünün, Türkiye CumhuriyetiAnayasasını cebir ve şiddet kullanarak değiştirme amacına yönelik olarak vahamet arz eden olayları gerçekleştirdiği, sanıkların sübutu kabul olunan eylemlerinin amaç suçun işlenmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ile ülke genelindeki organik bütünlüğüne göre amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu belirlenip, kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde suçun vasfı tayin edilmiş, sanık M... Ç...'nin anılan örgütün yöneticisi sanık O.Y'nin ise üyesi olduğu kabul edilmiş, tüm sanıkların cezalarını azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosya kapsamına göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, Cumhuriyet savcısı ile sanıklar ... müdafilerinin temyiz itirazlarının reddiyle ... hükümlerin ONANMASINA,"

31. Başvurucu, kendisine herhangi bir tebligat yapılmadığını; internet yoluyla nihai karardan haberdar olduğunu belirtmektedir.

32. Başvurucu 2/9/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

33. Başvurucunun mahkûmiyetine konu silahlı örgüt üyeliği suçu 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenmiştir.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

34. Mahkemenin 20/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

35. Başvurucu; avukat yokluğunda ve işkence/baskı altında kollukta verilen, sonradan Mahkeme huzurunda geri alınan tanık ifadelerinin hükme esas alındığını, avukat ve sanığın yokluğunda işlem tanıkları olmaksızın yapılan hukuka aykırı ev aramasına ve burada ele geçen delillere dayanıldığını, yargılama konusu olmayan ve beraat kararları verilen eylemlerin cezalandırılmasına gerekçe yapıldığını, bu eylemlerin GBT kaydı veya bilgi fişi olarak dosyaya sokulduğunu, hukuka aykırı delillere dayanılarak hüküm kurulduğunu ve yargılamanın uzun sürdüğünü belirterek adil yargılanma hakkının ve Anayasa'nın 38. maddesindeki ilkelerin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuş ve mahkeme masraflarını karşılayacak ekonomik gücünün bulunmadığını belirterek adli yardıma karar verilmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme

1. Adli Yardım Talebi Yönünden

36. Somut olayda, başvurucunun 2/9/2013 tarihli bireysel başvuru formunda adli yardım talep ettiği ancak aynı tarihte gerekli harcı da yatırdığı anlaşılmıştır. Bireysel başvuruda harç dışında başvurucu tarafından ödenmesi gereken başka bir yargılama gideri bulunmamaktadır.

37. Bu itibarla başvuru harcının yatırılmış olması ve adli yardımın daha önce yapılan giderleri kapsamaması nedeniyle başvurucunun adli yardım talebi hakkında karar verilmesine yer bulunmamaktadır (Fettah Hansu, B. No: 2013/906, 16/4/2013, § 21).

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun; hakkında beraat kararı verilen eylemlerin de mahkûmiyetine esas alındığına ilişkin iddiasının masumiyet karinesi yönünden; diğer iddiaların ise yapılan aramayı ilgilendirdiği ölçüde hukuka aykırı delil yasağı, daha sonradan geri alınan ifadelerin hükme esas alınmasını ilgilendirdiği ölçüde gerekçeli karar hakkı ve yargılama süresini ilgilendirdiği ölçüde makul sürede yargılanma hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Hukuka Aykırı Delil Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

39. Başvurucu, usulüne uygun biçimde gerçekleştirilen aramanın hukuka aykırı delil niteliğinde olduğunu ileri sürmüştür.

40. Anayasa’nın 148. maddesinin (3) numaralı fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

42. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği olarak öncelikle olağan başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi,bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, §§ 18, 19).

43. Olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dayanılmayan iddialar, bireysel başvuruya konu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (Bayram Gök, § 20).

44. Başvuruya konu olay bakımından aramanın hukuka aykırı biçimde gerçekleştirildiğine dair temyiz aşamasında herhangi bir iddia dile getirilmediği görülmektedir (bkz. §§ 17, 29).

45. Bu itibarla iddia edilen hak ihlalinin temyiz aşamasında düzeltilmesi imkânını yargılama makamlarına tanımaksızın başvuruda bulunulduğu, diğer bir ifadeyle bireysel başvuruya konu şikâyetin Derece Mahkemeleri önünde ileri sürülmeksizin ilk defa bireysel başvuru aşamasında dile getirildiği anlaşılmıştır (Metin Polat, B. No: 2013/1145, 10/6/2015, § 25).

46. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

47. Başvurucu; tanıkların müdafiileri olmaksızın ve baskı altında verdiklerini söyledikleri, daha sonraki aşamalarda kabul etmedikleri ifadelerinin mahkûmiyeti kararına gerekçe yapıldığını ileri sürmüştür.

48. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

c. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

49. Başvurucu, hakkındaki yargılamanın uzun sürede sonuçlandırıldığını ileri sürmüştür.

50. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

d. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

51. Başvurucu, beraat kararı verilmiş eylemlerinin de mahkûmiyetine esas alındığını ileri sürmüştür.

52. Bakanlık yazısında mahkûmiyet kararının gerekçesinde başvurucunun örgütle olan bağlantısını ortaya koymak için başvurucunun 17/4/2000, 22/5/2000 ve 13/6/2001 tarihlerinde düzenlenen eylemlere katılmış ve hakkında soruşturma açılmış olmasının delil olarak kabul edildiği, bu soruşturmalara dayanılarak başvurucunun örgüt içinde vahamet arz etmeyen olaylarda yer aldığı sonucuna varıldığı, başvurucu hakkındaki GBT kayıtlarının hükme esas alındığına dair kararda bir ibare bulunmadığı, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 217. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca suçun hukuka uygun elde edilmiş her türlü delille ispat edilebileceği, Mahkeme kararının gerekçesinde daha önce yapılmış adli soruşturmalardaki bilgilerin dikkate alındığı belirtilmiştir.

53. Başvurucu; cevap dilekçesinde bahse konu eylemlerle ilgili bilgilerin dava dosyasına Emniyetin GBT ve bilgi fişi uygulaması neticesinde girebileceğini, bu eylemlerin davayla ilgisi olmadığını ve beraatla sonuçlandığını ifade etmiştir.

54. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."

55. Başvurucunun ihlal iddiasına konu olan masumiyet karinesi, Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenmektedir.

56. Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

"Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz"

57. Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin (2) numaralı fırkası şöyledir:

"Kendisine bir suç isnat edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır."

58. Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti "asıl" olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).

59. Bu çerçevede masumiyet karinesi kural olarak hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilkedir. Suç isnadı mahkûmiyete dönüşen kişiler açısından ise artık "hakkında suç isnadı olan kişi" statüsünde olmadıkları için masumiyet karinesi iddiasının geçerli bir dayanağı kalmamaktadır. Ancak ceza davası sonucunda kendisine isnat edilen suçu işlemediğinin sabit olduğu veya suçu işlediğine kesin olarak kanaat getirilemediği, bu nedenle sanık hakkında beraat kararı verilen durumlarda kişi hakkında masumiyet karinesinin devam ettiğinin kabulü gerekir. Çünkü böyle durumlarda Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü ve Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkraları anlamında kişinin suçluluğu sabit olmamıştır ve bu nedenle kişi suçlu sayılamaz.

60. Somut olayda başvurucunun beraat ettiğini belirttiği protesto eylemlerine katılmış olması, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 31/1/2008 tarihli kararında başvurucunun örgüt üyeliğinden mahkûm edilmesine esas alınan deliller arasında sayılmıştır. Bununla birlikte Yargıtay tarafından onanarak kesinleşen 28/8/2012 tarihli İlk Derece Mahkemesi kararında, başvurucunun örgüt üyeliği suçunu işlediği münhasıran tanık beyanlarına ve arama sonucu ele geçen kitap üzerinde parmak izinin çıkmasına dayandırılmıştır (bkz. § 28). Bu itibarla başvurucunun beraatla sonuçlandığını belirttiği soruşturmalara konu eylemlerin başvurucunun mahkûmiyetine esas alınmadığı görülmektedir.

61. Öte yandan Mahkemenin 28/8/2012 tarihli kararının MLKP terör örgütüyle ilgili değerlendirmelerin yapıldığı kısmında başvurucu dâhil tüm sanıkların anılan örgütün yöntemlerine uygun biçimde YÖK'ü protesto etmek amacıyla korsan gösteri yaptıkları şeklindeki ibare de beraatla sonuçlanan eylemlerin hükme esas alındığı yönünde anlaşılamaz. Öncelikle başvurucunun katıldığı belirtilen eylemlerden herhangi birinin YÖK'ü protesto etmeye yönelik olduğu ileri sürülmemiştir. İkinci olarak ise bahse konu ifadede tüm sanıkların katıldığı bir eylemden söz edilmekle birlikte başvurucunun daha önce katılmış olduğu eylemlerden herhangi birine diğer sanıkların da iştirak ettiğine dair bir bilgiye dosya içinde rastlanılmamıştır. Dolayısıyla Mahkeme kararındaki ibareyle başvurucunun belirttiği eylemlerin kastedildiği söylenemez.

62. Yukarıdaki tespitler doğrultusunda başvurucunun anılan bilgilerin GBT kaydı ya da bilgi fişi şeklinde dosyaya girdiğine yönelik ayrı bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir. Ayrıca dosya içinde başvurucunun iddiasını destekleyen herhangi bir bilgi ve belgeye de rastlanılmamıştır.

63. Açıklanan nedenlerle masumiyet karinesine yönelik bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurucunun şikayetinin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Esas Yönünden

a. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

64. Başvurucu; sonradan inkâr edilen, tanıkların işkence/baskı altında verdiklerini belirttikleri ve müdafiileri olmaksızın alınan kolluk ifadelerinin hükme esas alındığını ileri sürmüştür.

65. Bakanlık yazısında, tanıklar G.B., S.G. ve B.Y.nin başka bir soruşturma kapsamında ve müdafileri olmaksızın kolluk tarafından alınan ifadelerinin mahkûmiyete dayanak yapılan deliller arasında sayıldığı, bu kişilerin başvuruya konu yargılama aşamasında dinlenilmediği ancak bu ifadelerin hükme esas alınan yegâne delil olmadığı, başvurucunun bir kitap üzerinde parmak izinin tespit edilmesinin ve başvurucunun katıldığı ve hakkında soruşturma açılan eylemlerin de Mahkeme kararında delil olarak gösterildiği belirtilmiştir.

66. Başvurucu cevap dilekçesinde bu ifadelere ilişkin yargılama safahatına ilişkin evrakları, işkence iddiasıyla AİHM'e yapılan başvuruları ve kararı Mahkemeye sunduklarını, bu kişilerin dinlenmesi taleplerinin kabul edilmediğini, işkence altında alınan ifadelerin hükme esas alınmasının ve tanıkların Mahkeme huzurunda dinlenilmemesinin AİHM tarafından adil yargılanma hakkının ihlali olarak görüldüğünü ileri sürmüştür.

67. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

68. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.

69. Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilk cümlesi şöyledir:

"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir."

70. Hakkaniyete uygun yargılamanın bir unsuru olan gerekçeli karar hakkı, Anayasa'nın 141. maddesinin birinci fıkrası uyarınca mahkemelerin uyması gereken bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir. Bir muhakemede usule ilişkin koruma sağlayan adil yargılanma hakkının önemli unsurlarından biri olan gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 31).

71. Anayasa'daki hakların etkili bir biçimde korunması için davaya bakan mahkemelerin Anayasa'nın 36. maddesine göre "tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi" vardır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33). AİHM içtihatlarına göre bir mahkemenin davaya yaklaşımının, anılan mahkemenin başvurucuların iddialarına yanıt vermekten ve başvurucuların temel şikâyetlerini incelemekten kaçınmasına neden olması hâlinde Sözleşme’nin 6. maddesi, davanın hakkaniyete uygun bir biçimde incelenmesi hakkı bakımından ihlal edilmiş olur (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84, 85).

72. Mahkemeler, kararlarını hangi temele dayandırdıklarını yeterince açık olarak belirtme yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülük, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olmasının yanı sıra tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], § 34).

73. Zira bir davada tarafların hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün içerik ve kapsamı ile bu hükme varılırken mahkemenin neleri dikkate aldığını ya da almadığını gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması gerekçeli karar hakkı yönünden zorunludur (Sencer Başat ve diğerleri [GK], § 38).

74. Mahkemelerin bu yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya, karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Diğer bir ifadeyle derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değildir (Yasemin Ekşi [GK], B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56).

75. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği, davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], § 35).

76. Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], § 39).

77. Makul gerekçe davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 24). Gerekçelendirme, davanın sonucuna etkili olay, olgu ve kanıtları açıklamak yükümlülüğü olmakla birlikte bu şekildeki gerekçelendirmenin mutlaka detaylı olması gerekmez. Ancak gerekçelendirmenin, iddia ve savunmadan birinin diğerine üstün tutulma sebebinin ve bu kapsamda davanın taraflarınca gösterilen delillerden karara dayanak olarak alınanların mahkemelerce kabul edilme ve diğerlerinin reddedilmesi hususunda makul dayanakları olan bir bilgilendirmeyi sağlayacak ölçü ve özene sahip olması beklenir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], § 37).

78. Anayasa Mahkemesinin rolü, derece mahkemelerinin hangi delile dayanarak karar vermesinin gerektiğinin tespiti değilse de sonuca etkili iddia, savunma ve delillerin kararın gerekçesinde karşılanıp karşılanmadığı adil yargılanma hakkı çerçevesinde yapılacak incelemenin haricinde bırakılamaz.

79. Somut olayda başvurucunun mahkûmiyetine gerekçe gösterilen deliller, üç tanığın başka bir dosya kapsamında verdikleri ve sonrasında inkâr ettikleri ifadeleri ile başvurucunun bir kitap üzerinde bulunan parmak izinden oluşmaktadır (bkz. §§ 28, 66). Dolayısıyla tanık ifadeleri başvuruya konu yargılamada dayanılan esas deliller arasında yer aldığı ve bu beyanlara yönelik iddiaların kararda yeterince karşılanması gerektiği açıktır.

80. Başvurucu, tanık ifadelerinin müdafi olmaksızın kollukta ve işkence sonucu alındığını belirtmiş ve buna ilişkin dayanaklarını sunmuştur (bkz. §§ 12, 17).

81. Başvurucunun, tanıkların Mahkeme huzurunda dinlenmediğine ilişkin iddiasının bireysel başvuru süresinin dolmasından çok sonra sunduğu cevap dilekçesinde dile getirilmiş olması nedeniyle incelenmesi olanağı bulunmamaktadır. Bununla birlikte müdafi yokluğunda veya işkenceye dayalı alınan ifadelere hükümde dayanılmasının yargılamanın hakkaniyete uygun biçimde görülmesine olan etkisi dikkate alındığında (Aligül Alkaya ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1138, 27/10/2015, § 170; Güllüzar Erman, B. No: 2012/542, 4/11/2014, §§ 61, 65); başvurucunun tanık ifadelerine karşı öne sürdüğü ve bir ölçüde temellendirdiği iddiaların bahse konu yargılamanın çözümü için esaslı bir unsur teşkil ettiği açıktır.

82. Somut olayda ise tanık ifadelerinin müdafii yokluğunda verildiğine ve sonradan geri çekilmiş olduğuna, bu ifadelerin işkenceye dayalı alındığına yönelik iddiaların gerekçeli kararda herhangi bir biçimde değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla davanın esasına etkili bu konunun kararda karşılanmış olduğu ve başvurucunun gerekçeli karar hakkına riayet edildiği söylenemez.

83. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 36. ve 141. maddelerinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

b. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

84. Başvurucu, yargılamanın uzun bir sürede sonuçlandığını ileri sürmüştür.

85. Bakanlık yazısında, benzer nitelikteki başvurulara ilişkin daha önce bildirilmiş olan görüşlere atıfta bulunularak görüş sunulmasına gerek görülmediği bildirilmiştir.

86. Başvurucu, cevap dilekçesinde Yargıtayın bozma kararı sonrasına kadar tutuklu yargılandığını, kendisine yönelik suçlamalara konu tüm delillerin toplanmış olduğunu, yargılama süresince dosyaya eklenen yeni bir delilin bulunmadığını belirtmiştir.

87. Makul sürede yargılanma hakkı, adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa'nın 141. maddesi de -Anayasa'nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).

88. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde bulundurulması gereken ölçütlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

89. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anıdır (Ersin Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35). Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun gözaltına alındığı 3/1/2005'tir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarihtir (Ersin Ceyhan, § 35). Mevcut olayda yargılama, Yargıtay onama kararının verildiği 8/7/2013 tarihinde yani 8 yıl 6 ay 5 günde sonuçlanmıştır.

90. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesi neticesinde başvurucunun 3/1/2005 ile 15/9/2009 tarihleri arasında tutuklu olarak yargılandığı, Yargıtayın bozması sürecinde başvurucu yönünden yapılan esaslı bir araştırmanın bulunmadığı, başvurucu müdafii birçok duruşmaya mazeret bildirerek ya da bildirmeksizin katılmamış ise de bunun yargılamayı önemli biçimde etkilemediği, diğer sanıklar yönünden araştırılması gereken çok sayıda eylem bulunmakla birlikte başvurucunun bu eylemlere katıldığına yönelik bir iddia veya inceleme bulunmadığından başvurucu yönünden konunun karmaşık bir nitelik taşımadığı değerlendirilmiştir. Bu itibarla 8 yıl 6 ayın üzerinde sonuçlandırılan yargılamada makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

91. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

4. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

92. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.

93. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesini talep etmiş; tazminat talebinde bulunmamıştır.

94. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

95. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

96. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebi hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA,

B. 1. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 2. Hukuka aykırı delil yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 3. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

 4. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. 1. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

 2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere (kapatılan) Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

E. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE

20/4/2016tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(O.Y. [1.B.], B. No: 2013/6899, 20/4/2016, § …)
   
Başvuru Adı O.Y.
Başvuru No 2013/6899
Başvuru Tarihi 2/9/2013
Karar Tarihi 20/4/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, hazır bulunması gereken kişilerin tamamı olmaksızın gerçekleştirilen ev aramasının, başka bir dosya kapsamında müdafileri olmaksızın kollukta verilen ve işkence altında alındığını ileri sürerek sonraki aşamalarda geri alınan tanık ifadelerinin, polis kaydı (GBT) ya da bilgi fişi yoluyla dosyaya girmiş olan ve beraatla sonuçlanan protesto/gösteri eylemlerine ilişkin bilgilerin hükme esas alınması ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle masumiyet karinesinin ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki hukuka aykırı delil yasağının, gerekçeli karar ile makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Gerekçeli karar hakkı (ceza) İhlal Yeniden yargılama
Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) İhlal İhlalin tespiti
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (hukuka aykırı deliller, bariz takdir hatası vs.) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Masumiyet karinesi (Ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 314
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi