TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
UTKU KALI BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/6900)
Karar Tarihi: 18/11/2015
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Hasan Tahsin GÖKCAN
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Aydın ŞİMŞEK
Başvurucu
Utku KALI
Vekili
Av. Ceren KALI
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması ve itiraz merciince alınan savcılık görüşünün tebliğ edilmemesi nedenleriyle Anayasa’nın 2., 19. ve 141. maddelerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 19/8/2013 tarihinde İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi aracılığıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 29/1/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 16/09/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve başvuru belgelerinin bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Bakanlık tarafından 6/10/2015 tarihinde, başvurucunun şikâyetlerine benzer şikâyetlere ilişkin önceden yapılan başka başvurularda, incelemede göz önüne alınacak kriterlere ilişkin görüş bildirildiğinden bu başvuru yönünden görüş sunulmasına gerek duyulmadığı belirtilmiştir.
6. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Hatay ili Reyhanlı ilçesinde 11/5/2013 tarihinde saat 13.40’ta iki ayrı bombalı terör saldırısı düzenlenmiştir. Birkaç dakika arayla düzenlenen saldırılarda elliden fazla kişi hayatını kaybetmiş, yüz elliye yakın kişi ise yaralanmıştır.
9. Söz konusu terör saldırılarının ardından “Redhack” isimli Türk hacker grubu tarafından 22/5/2013 tarihinde, anılan saldırılara ilişkin olduğu iddia edilen bir kısım askerî yazışma, internet sitelerinde yayımlanmıştır.
10. Başvurucu, Amasya İl Jandarma Komutanlığında “jandarma ulaştırma er” olarak askerlik görevini yapmakta iken anılan belgelerin yayımlanması olayıyla ilişkili olarak 23/5/2013 tarihinde gözaltına alınmıştır.
11. Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) 5'inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı Askerî Mahkemesinin (Sivas) 24/5/2013 tarihli ve E.2013/850, K.2013/67 sayılı kararı ile başvurucunun “yasaklanan bilgileri temin ve yasaklanan bilgileri açıklama” suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
“... suçu işlediğine dair kuvvetli delillerin bulunması, şüphelinin eyleminin birlik disiplinini ağır derecede ihlâl eden bir fiil olması, isnat edilen suçun nitelik itibari ile kaçma şüphesini içermesi, soruşturmanın henüz devam ediyor olması sebebiyle delilleri karartma şüphesinin bulunması, üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti de göz önünde bulundurulduğunda 5530 sayılı kanunla değişik 353 SK.nun 71 nci maddesi 'Askeri Disiplinin Korunması' cümlesi ve 5271 sayılı CMK. nun 100'ncü maddesi uyarınca şüphelinin üzerine atılı suçlardan dolayı TUTUKLANMASINA”
12. KKK 5'inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı Askerî Mahkemesi, Askerî Savcılık tarafından talepte bulunulması üzerine resen yaptığı inceleme sonucunda verdiği 21/6/2013 tarihli ve E.2013/942, K.2013/102 sayılı kararı ile başvurucunun tutukluluğunun devamına karar vermiştir.
13. Başvurucu, 24/6/2013 tarihinde karara itiraz etmiş; KKK 2'inci Ordu Komutanlığı Askerî Mahkemesinin (Malatya) 4/7/2013 tarihli ve K.2013/A-12-280 sayılı kararı ile itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir. Mahkeme, itiraz incelemesi sırasında Askerî Savcılık tarafından bildirilen “itirazın reddi” yönündeki yazılı görüşü başvurucuya tebliğ etmemiştir.
14. Başvurucu anılan kararı 19/7/2013 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.
15. Başvurucu 19/8/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. KKK 5'inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı Askerî Savcılığının 17/7/2013 tarihli ve E.2013/502 sayılı iddianamesi ile başvurucunun “devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etme ve devletin güvenliğine ve siyasal yararına ilişkin belgeleri açıklama” suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Askerî Mahkemesine kamu davası açılmıştır.
17. İddianame ile başvurucuya yöneltilen suçlamalar şöyledir:
“Şüpheli J.Er Utku KALI’nın [başvurucu] görevli olduğu Amasya İl Mrk. J. K.lığı santralinde 21 Mayıs 2013 saat 13.20’de İl J.K.lığı tarafından gönderilen ... bilgisayar numaralı ve J.İsthb.Bşk.lığınca ‘Devletin Güvenliği, iç ya da dış siyasal yararları bakımından ve niteliği açısından gizli kalması gereken bilgilerden olduğu’ tespit edilen dört adet ‘gizli’ gizlilik dereceli mesajdan bir suret bilgisayar çıktısı alması gerekirken iki suret bilgisayar çıktısı aldığı, almış olduğu bilgisayar çıktılarından bir sureti hakkında yapılması gereken işlemleri yaparak dört adet mesajı cezaevi karakol komutanı J.Kd.Bçvş. E.A.’ya teslim ettiği, elinde kalan diğer mesaj suretlerinin üzerine ‘gizli’ ve ‘İvedi’ kaşeleri vurduktan bilirkişi raporu ile şüpheli J.Er Utku KALI’ya ait olduğu tespit edilen Iphone 4S marka cep telefonunda kullanılan C.K.Z. adına kayıtlı ... numaralı hattan E.P.isimli sivil şahsa ait ... numaralı hattın 18:17:19 da arayarak 13 saniye konuştuğu, 18:18:23’de tekrar arayarak 210 saniye görüştüğü, elinde mevcut mesaj emirlerinin fotoğrafını Iphone 4S marka cep telefonuyla Apple ürünleri için yakından kaliteli resim çekmek amacıyla geliştirilmiş olan Camera Plus programı vasıtasıyla18:53:58 ile 18:54:55 saatleri arasında çektiği ve E.P.’ye ait ... numaralı cep telefonu ile anlık iletişim ve veri aktarma özelliği olan Whatsapp programı vasıtasıyla iletişim kurduğu, telefon üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde; bu iletişim kayıtlarında JPG uzantılı resim dosyalarına rastlanıldığı ve bu resimlerin internetten yayınlanan resimler olduğunun tespit edildiği ... anlaşılmıştır.”
18. KKK 5'inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı Askerî Mahkemesinin 15/08/2013 tarihli ve E.2013/870, K.2013/166 sayılı kararı ile görevsizlik kararı verilerek dosya, Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesine (12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı mülga Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesi ile görevli) gönderilmiştir.
19. Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesince E.2013/43 sayılı dosya üzerinden yürütülen yargılamada 11/11/2013 tarihli celsede başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir.
20. 21/02/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile 3713 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine dosya, Samsun Ağır Ceza Mahkemesinin 13/3/2014 tarihli ve E.2013/43, K.2014/13 sayılı kararı ile Amasya Ağır Ceza Mahkemesine E.2014/98 sayısı ile devredilmiştir.
21. Dava, inceleme tarihi itibarıyla İlk Derece Mahkemesinde derdesttir.
B. İlgili Hukuk
22. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme” kenar başlıklı 327. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin eden kimseye üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.”
23. 5237 sayılı Kanun’un “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama” kenar başlıklı 329. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.”
24. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tutuklama nedenleri” kenar başlıklı 100. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.”
25. 25/10/1963 tarihli ve 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun “Tutuklama nedenleri” kenar başlıklı 71. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması durumunda Ceza Muhakemesi Kanununda belirtilen tutuklama nedenlerinden birinin varlığı hâlinde veya askerî disiplinin korunması amacıyla şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir.”
26. 353 sayılı Kanun’un “Tutukluluk halinin incelenmesi” kenar başlıklı 75. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, askerî savcının istemi üzerine tutuklama kararını veren askerî mahkeme tarafından 71 inci madde hükümleri göz önünde bulundurularak karar verilir. Bu karar şüpheliye tebliğ olunur.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 18/11/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 19/8/2013 tarihli ve 2013/6900 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
28. Başvurucu, tutukluluğun devamına ilişkin kararların maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek olan hukuki gerekçeden yoksun olduğunu, kanunda yer alan tabirlerin yazılması suretiyle tutukluluğun devam ettirildiğini, soruşturmada kendisinin erişebileceği tüm deliller toplandığından delillerin karartılması şüphesinin bulunmadığını, askerî disiplinin korunması amacıyla uygulanan tutukluluğun tedbir niteliği ile bağdaşmadığı gibi ölçülü de olmadığını, tutukluluğun devamı kararına karşı yaptığı itirazın incelenmesinde itiraz merciince alınan savcılık görüşünün kendisine tebliğ edilmediğini belirterek Anayasa’nın 2., 19. ve 141. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve hak ihlali tespiti ile birlikte tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü, tutukluluğun makul süreyi aşmasına ve tutukluluğun devamı kararına yönelik itirazı inceleyen merciin, Savcılık görüşünü kendisine bildirmemesine yöneliktir. Bu nedenle başvurunun Anayasa’nın 19. maddesi ile koruma altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekmektedir.
1. Adli Yardım Talebi Yönünden
30. Ayrıntıları Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen adli yardım talebinin değerlendirilmesine ilişkin ilkeler temelinde somut olayda, başvuru tarihinde askerî ceza infaz kurumunda tutuklu olan başvurucunun, sosyal güvenlik kapsamında bir geliri olduğuna ve adına kayıtlı aracı veya taşınmaz malı olduğuna yönelik bir belgeye rastlanmamış olup geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu, UYAP üzerinden dosya arasına alınan Sosyal Güvenlik Kurumu sorgu kaydından anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun talepleri bu aşamada açıkça dayanaktan yoksun olmadığından adli yardım talebinin kabulü gerekir.
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. İtiraz Merciince Alınan Savcılık Görüşünün Bildirilmediği İddiası
31. Başvurucu, tutukluluğun devamı kararına karşı yaptığı itirazın incelenmesinde itiraz merciince alınan Savcılık görüşünün kendisine tebliğ edilmediğini ileri sürmüştür.
32. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
“Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.”
33. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 5. maddesinin (4) numaralı fıkrası şöyledir:
“Yakalama veya tutulma yoluyla özgürlüğünden yoksun kılınan herkes, tutulma işleminin yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre içinde karar verilmesi ve eğer tutulma yasaya aykırı ise, serbest bırakılması için bir mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.”
34. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci ve Sözleşme’nin 5. maddesinin (4) numaralı fıkraları, her ne sebeple olursa olsun hürriyeti kısıtlanan kişiye tutuklanmasının yasallığı hakkında süratle karar verebilecek ve tutulması kanuni değilse salıverilmesine hükmedebilecek bir mahkemeye başvurma hakkı tanımaktadır. Anılan Anayasa ve Sözleşme hükümleri esas olarak tutukluluğun yasallığına ilişkin itiraz başvurusu üzerine bir mahkeme nezdinde yürütülmekte olan davalardaki tahliye talepleri veya tutukluluğun uzatılması kararlarının incelenmesi açısından bir güvence oluşturmaktadır (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 30).
35. 353 sayılı Kanun’un 75. maddesinde soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda askerî savcının istemi üzerine tutuklama kararını veren askerî mahkeme tarafından tutuklama nedenlerinin düzenlendiği 71. madde hükümleri göz önünde bulundurularak karar verileceği hükme bağlanmıştır.
36. 353 sayılı Kanun’un 75. maddesine göre yapılacak değerlendirme, resen yapılmakta olup Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası ile hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı merciine itiraz edebilme hakkı kapsamında değerlendirilemez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 32). Bu çerçevede resen gerçekleştirilen tutuklulukla ilgili incelemeler sonucunda verilen kararlar “konu bakımından” yetki kapsamı dışındadır (Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 40). Bireysel başvuru kapsamında olmayan bu kararların usulüne dâhil alt unsurlar da kararlarla aynı hukuki sonuca tabidir (Hüseyin Arasan, B. No: 2014/4246, 6/5/2015, § 56).
37. Açıklanan nedenlerle başvurucunun, 353 sayılı Kanun’un 75. maddesine göre Mahkemece resen yapılan inceleme ve 21/6/2013 tarihinde verilen tutukluluğun devamı kararına yönelik yapılan itirazın incelemesi neticesinde KKK 2'inci Ordu Komutanlığı Askerî Mahkemesince 4/7/2013 tarihinde alınan Savcılık görüşünün kendisine tebliğ edilmediği yönündeki iddiasının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığı İddiası
38. Başvurucu, tutukluluğun devamına ilişkin kararların hukuki gerekçeden yoksun olduğunu ve kanunda yer alan tabirlerin yazılması suretiyle tutukluluğun devam ettirildiğini, delillerin karartılması şüphesinin bulunmadığını, tutukluluğun ölçülü olmadığını ileri sürmüştür. Başvurucunun anılan şikâyetlerinin, tutukluluk süresinin makul olup olmadığı yönünden incelenmesi gerekmektedir.
39. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak belirlendikten sonra Anayasa’nın ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
40. Anayasa'da yer alan kurallara benzer şekilde Sözleşme’nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasında herkesin özgürlük ve güvenlik hakkına sahip olduğu, anılan fıkranın (a) ve (f) bentlerinde belirtilen hâller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimsenin özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağı belirtilmiştir (Mehmet İlker Başbuğ, B. No: 2014/912, 6/3/2014, § 42).
41. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin; ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirilmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilecekleri hükme bağlanmıştır (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).
42. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”
43. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip olduğu güvence altına alınmıştır (Murat Narman, § 60).
44. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir sanığın tutuklu olarak bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine rağmen Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha ağır basan somut bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabilir (Murat Narman, § 61).
45. Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasını sağlamak, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla yukarıda belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarında bu olgu ve olayların ortaya konması gerekir (Murat Narman, § 62).
46. Tutuklama tedbirine, kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hâlâ devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler ”ilgili” ve ”yeterli” görüldüğü takdirde yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara ilişkin olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler; sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (Murat Narman, § 63).
47. Dolayısıyla Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde esas olarak serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı göz önüne alınmalıdır. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedeninin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekir (Murat Narman, §§ 64, 65).
48. Bir kişinin gerekçeden tamamen yoksun bir yargı kararıyla tutuklanması ve tutukluluğunun uzatılması kabul edilemez. Bununla beraber tutukluluğu meşru kılan gerekçeler gösterilerek bir zanlı ya da sanığın tutuklanmasının keyfî olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak aşırı derecede kısa gerekçelerle ve hiçbir yasal hüküm gösterilmeden tutuklama kararı vermek ya da tutukluluğu devam ettirmek bu çerçevede değerlendirilmemelidir. Öte yandan itiraz veya temyiz merciinin, itiraz veya temyiz incelemesine konu mahkeme kararına ve bu karardaki gerekçelere katıldığı durumlarda buna ilişkin kararını ayrıntılı olarak gerekçelendirmemesi, kural olarak gerekçeli karar hakkına aykırılık teşkil etmez (Hanefi Avcı, §§ 70, 71).
49. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Murat Narman, § 66).
50. Somut olayda soruşturma aşamasında KKK 5’inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı Askerî Mahkemesinin 21/6/2013 tarihli kararında “şüpheli hakkında kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu soruşturmanın devam ediyor olması tüm delillerin henüz toplanamamış olması nedeniyle delilleri karartma şüphesinin devam ediyor olması, tutuklulukta geçen sürenin üzerine atılı suçun kanunda belirlenen cezası ile orantılı olması” gerekçesiyle başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiştir. Başvurucunun tutukluluğun devamı kararına yönelik itirazı, KKK 2’inci Ordu Komutanlığı Askerî Mahkemesinin 4/7/2013 tarihli kararı ile “şüphelinin atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin bulunması, üzerine atılı cezanın alt üst sınırları, kaçma şüphesinin bulunması, tutuklulukta geçirdiği süre dikkate alınarak” reddedilmiştir.
51. Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılama aşamasında başvurucunun 21/10/2013 tarihli ilk celsede yapmış olduğu tahliye talebini “sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir somut olguların mevcudiyeti, (güvenlik kamera kayıtları, soruştu(r)ma aşamasında dinlenen tanık beyanları, iletişimin tes(p)itini içeren kayıtlar, sanığa ait telefon üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen rapor, bilirkişi raporları) sanığın tutuklu kaldığı süre, iddiaya göre sanık hakkında hükmolunabilecek cezanın üst sınırı, savunmasının tespit edilmemesi ve dosya içeriğine göre kaçma şüphesinin mevcudiyeti ve buna göre de tutuklama nedeninin varlığı kabul edilerek, tutuklama yasağı bulunmaması ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı” gerekçesiyle reddetmiştir.
52. Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler; ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde tutulabilirler. Bu şartların tutukluluk süresince devam ediyor olması, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu ve meşruiyeti bakımından olmazsa olmaz bir koşul olmakla birlikte bu durumun devam edip etmediğinin ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulması ve yürütülen işlemlerde gerekli özenin gösterilmesi gerekir (Burhan İsmailoğlu, B. No: 2012/349, 25/6/2014, § 37).
53. Somut olayda başvurucu, 23/5/2013 tarihinde gözaltına alınmış; 24/5/2013 tarihinde tutuklanmış ve İlk Derece Mahkemesince 11/11/2013 tarihinde tahliye edilmiştir. Buna göre başvurucunun özgürlüğünden yoksun kaldığı süre 5 ay 18 gündür.
54. Dava dosyasının incelenmesi neticesinde Derece Mahkemelerince “güvenlik kamera kayıtları, tanık beyanları, iletişimin tespiti kayıtları, sanığa ait telefon üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen rapor ve bilirkişi raporları” gibi delillere istinaden kuvvetli suç şüphesi altında bulunduğu kabul edilen başvurucu hakkında verilen tutukluluğun devamı kararlarının gerekçelerinde; genel olarak suçun niteliğine, delillerin karartması ihtimaline, kaçma şüphesinin bulunmasına ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacak olmasına değinildiği görülmektedir. Başvurucu hakkında askerlik görevi nedeniyle erişim sağladığı ve devletin güvenliği, iç ya da dış siyasal yararları bakımından ve niteliği açısından gizli kalması gereken bilgileri içeren bir kısım belgeyi temin ederek bu belgeleri iletişim kurduğu bazı kişiler aracılığıyla internet ortamında paylaştığı iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Başvurucu yargılama aşamasında savunmasının alındığı 11/11/2013 tarihli ikinci celsede tahliye edilmiştir. Mahkemelerce somut delillere dayalı olarak kuvvetli suç şüphesi altında bulunduğu kabul edilen başvurucu hakkında verilen tutukluğun devamına ilişkin kararların gerekçeleri, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içeriktedir. Somut olaydaki tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu gerekçeler, 5 ayı aşan tutukluluk süresi yönünden ilgili ve yeterlidir. İlgili ve yeterli gerekçelere dayanılarak başvurucunun özgürlüğünden yoksun bırakıldığı dikkate alındığında tutukluluk süresinin makul olduğu görülmektedir.
55. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlâlin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olunması nedeniyle adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. İtiraz merciince alınan Savcılık görüşünün bildirilmediğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik,
2. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin tahsilinin başvurucunun mağduriyetine neden olacağı anlaşıldığından 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten muaf tutulmasına
18/11/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.