TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ZEKİ GENÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/7139)
|
|
Karar Tarihi: 17/2/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe GÜLTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Zeki GENÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet Emin TURĞUT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, belediyeden işçilik alacaklarının tahsil edilememesi
nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/9/2013 tarihinde Batman İdare Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 28/2/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/5/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 23/6/2015 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Batman ili Beşiri ilçesi İkiköprü
Belde Belediyesinde (Belediye) işçi olarak çalışmakta iken 14/1/2009 tarihinde
emekliye sevk edilmiştir.
8. Belediye Başkanınca imzalanan 14/1/2009 tarihli yazıda,
başvurucuya 22.788 TL azami emeklilik kıdem tazminatının ve 16.655 TL ikramiye
alacağının ödenmesi uygun görülmüştür. Belediye tarafından başvurucuya alacağın
10.000 TL tutarındaki kısmı ödenmiştir.
9. Başvurucu, ödenmeyen işçilik alacaklarının tahsili amacıyla
Belediye aleyhine 4/6/2009 tarihinde (Kapatılan) Beşiri İcra
MüdürlüğününE.2009/93 sayılı dosyasında 29.443 TL asıl alacak, 883 TL faiz
olmak üzere toplam 30,326 TL tutarında ilamsız icra takibi başlatmıştır.
10. Başvurucu, Belediyenin borca itiraz etmesi üzerine, itirazın
kaldırılması talebiyle 29/7/2009 tarihinde (Kapatılan) Beşiriİcra
Mahkemesine başvurmuştur.
11. Mahkemenin 5/10/2010 tarihli ve E.2009/4, K.2010/2 sayılı
kararıyla Belediye Başkanı'nın oluruna sunulan 14/1/2009 tarihli yazı uyanınca
başvurucuya azami 22.788 TL tutarında emeklilik kıdem tazminatı, 16.655 TL
tutarında ikramiye alacağı olmak üzere 39.443 TL tutarın ödenmesinin uygun
görüldüğü ve yazının Belediye Başkanı tarafından imzalandığı, Belediye
Başkanlığı tarafından verilen ve imzası inkar edilmeyen yazının 9/6/1932
tarihli ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 68. maddesine göre borç ikrarını
içeren belge niteliğinde olduğu, borcun ödendiğine dair herhangi bir evrakın
sunulmadığı bu nedenle Belediye tarafından yapılan itirazın yerinde olmadığı
belirtilerek davanın kabulüne, takip konusu asıl alacağın %40'ı oranında icra
inkar tazminatının başvurucuya ödenmesine ve itirazın kaldırılmasına karar
verilmiştir.
12. Temyiz üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 27/9/2011
tarihli ve E.2011/1826, K.2011/16872 sayılı ilamıyla İlk Derece Mahkemesinin
kararı onanmıştır.
13. Başvurucunun talebi üzerine, Beşiri İcra Müdürlüğünün
15/11/2011 tarihli yazısıyla E.2009/93 sayılı takip dosyasında yer alan
50.726,76 TL tutarın yedi gün içerisinde dosya hesabına yatırılması, aksi hâlde
borcun icra yoluyla tahsil edileceği Belediyeye tebliğ edilmiştir.
14. Beşiri İcra Müdürlüğünün kapatılması üzerine, icra takibine
Batman 1. İcra Dairesinin E.2012/6146 sayılı dosyasında devam edilmiştir.
15. Başvurucunun takip talebini yenilemesi üzerine, takibe
Batman 1. İcra Dairesinin E.2013/129 sayılı dosyasında devam edilmiştir.
16. Batman 1.İcra Dairesinin 19/8/2013 tarihli yazısıyla
başvurucunun takip talebini yenilediği, 19/8/2013 tarihi itibarıyla 60.636,47
TL borcun yeni takip dosyası hesabına yatırılması gerektiği, aksi hâlde borcun
cebri icra yoluyla tahsil edileceği Belediyeye tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 12/9/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
18. Batman 1. İcra Dairesinin 20/8/2015 tarihli dosya hesabı
uyarınca takibe konu bakiye borç tutarı 65.993,49 TL olarak tespit edilmiştir.
19. Başvurucu Anayasa Mahkemesine sunduğu 14/10/2015 tarihli
yazıda, yaklaşık 65.000 TL tutarındaki takip alacağının 24.899,34 TL
tutarındaki kısmının ödendiğini bildirmiş, buna ilişkin banka dekontunu ibraz
etmiştir.
20. Belediyenin Anayasa Mahkemesine sunduğu 17/12/2015 tarihli
yazıda, başvurucunun alacağının 17/4/2015 tarihinde ödendiği ifade edilmiş,
alacağın 25.000 TL tutarındaki kısmının ödendiğine ilişkin belgeler ibraz
edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
21. 2004 sayılı Kanun’un 82. maddesinin “İtirazın kesin olarak kaldırılması” kenar
başlıklı 68. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(Değişik
birinci fıkra: 17/7/2003-4949/16 md.) Talebine itiraz
edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç
ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların
yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye
müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay
içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın
kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilâmsız
takip yapılamaz.
Borçlu itirazını varit gösterecek hiçbir belge
ibraz edemezse icra mahkemesi itirazın kaldırılmasına karar verir.
...
(Değişik: 9/11/1988 -
3494/2 md.) Borçlunun gösterdiği belge altındaki imza
alacaklı tarafından inkar edilirse hakim, 68/a
maddesinde yazılı usule göre yaptığı inceleme neticesinde imzanın alacaklıya
ait olduğuna kanaat getirdiği takdirde alacaklının itirazın kaldırılması
talebini reddeder ve alacaklıyı sözü edilen belgenin taalluk ettiği değer veya
miktarın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. Alacaklı genel mahkemede
dava açarsa bu para cezasının infazı dava sonuna kadar tehir olunur ve alacaklı
bu davada alacağını ve imzanın kendisine ait olmadığını ispat ederse bu ceza
kalkar."
22. 2004 sayılı Kanun’un “Haczi
caiz olmıyan mallar ve haklar” kenar
başlıklı 82. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi şöyledir:
“Aşağıdaki şeyler haczolunamaz:
Devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen
mallar,”
23. 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun "Belediyenin yetkileri ve imtiyazları" kenar
başlıklı 15. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Belediyenin proje
karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu
hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen
vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 17/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu, 2009 yılında işçilik alacaklarının tahsili
amacıyla İkiköprü Belediyesi aleyhineyürüttüğü
ilamsız icra takibine itiraz edilmesi üzerine (Kapatılan)Beşiriİcra
Mahkemesince itirazın kaldırılmasına ve takibin devamına karar verildiğini,
takibin kesinleşmesine karşın kamu mallarının haczinin mümkün olmaması nedeniyle
haciz talebinde bulunamadığını ve alacağını tahsil edemediğini belirterek yargı
kararının yerine getirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, takip konusu
alacağını tahsil edememesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş, maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, her ne kadar Beşiri İcra
Mahkemesince verilen, borca itirazın kaldırılmasına ilişkin kararın icra
edilmediğinden şikâyet etmekte ise de maddi anlamda kesin hüküm niteliğini haiz
olmayan (Alba İnşaat Ticaret Ltd. Şti., B. No:
2013/1313, 26/2/2015, § 55), hakkında genel mahkemelerde dava açılması yolu
saklı tutulan, takip hukukuna özgü ve icra takibinin devamını sağlamaya yönelik
sonuç doğuran Mahkeme kararının; takibe devam edilmesi ve Belediyeye takip
konusu borcun ödenmesi hususunda ihtarın tebliğ edilmesi suretiyle kısmen icra
edildiği, öte yandan Mahkemece hükmedilen icra inkar tazminatının ise
kesinleşen takibe konu borcun kapsamında olduğu hususları değerlendirildiğinde
başvurucunun şikâyetlerinin bir bütün olarak mülkiyet hakkı kapsamında
incelenmesi uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
28. Anayasa'nın
"Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
29. Bireysel başvuru yoluyla mülkiyet hakkının ihlali iddiasının
ileri sürülebilmesi için mülkiyetin konusu olan
"sahip olunan bir mülk"e, ihlal sonucunu
doğuracak bir müdahalenin bulunması gerekmektedir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 26).
30. Bir alacağın; mahkeme hükmü, hakem kararı veya idari bir
kararla yeterli derecede icra edilebilir kılındığının ortaya konulması hâlinde
mülk olarak kabul edilmesi gerekir (Burdov/Rusya, B. No: 59498/00, 7/5/2002 § 40, Stran Greek Refineries
ve Stratis Andreadis/Yunanistan,
B. No: 13427/87, 9/12/1994, § 59; Krstic/Sırbistan,
B. No:45394/06, 10/12/2013, § 76). Somut olayda başvurucunun, Belediyenin
yetkili organları tarafından düzenlenen ve borç ikrarını içeren bir belgeye
dayanan, mülkiyet hakkı kapsamında icra edilebilir nitelikte bir alacağının
olduğu anlaşılmıştır.
31. Başvuru konusu olayda, başvurucunun Belediyede çalışmakta
iken emekliye sevk edildiği, işçilik alacaklarını gösteren ve Belediye Başkanı
tarafından imzalanan belgeye dayanarak icra takibi yürüttüğü, Belediyenin borca
itirazı üzerine Mahkemece itirazın kaldırılmasına karar verildiği, temyiz
üzerine verilen kararın onandığı tespit edilmiştir.
32. Başvurucu; Anayasa Mahkemesine sunduğu 14/10/2015 tarihli
yazıda, yaklaşık 65.000 TL olan alacağın 24.899,34 TL tutarındaki kısmının
ödendiğini bildirmiştir.
33. Belediyenin Anayasa Mahkemesine sunduğu 17/12/2015 tarihli
yazıda ise başvurucunun alacağının 17/4/2015 tarihinde ödendiği ifade edilmiş,
alacağın 25.000 TL tutarındaki kısmının ödendiğine ilişkin belgeler ibraz
edilmiştir.
34. Bir kamu kurumunun ödemesi gereken belli bir miktar tazminat
söz konusu olduğunda, mağdurluk statüsünün ortadan kaldırılması için bu bedelin
tamamının ödenmesi ve ödemenin gecikmesine ve enflasyona bağlı hissedilir
derecede değer kaybının bulunmaması gerekir (Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 59).
35. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında belirttiği üzere
kamu kurumları nezdindeki alacağın tahsili amacıyla birey icra takibine
zorlanmamalıdır (Kenan Yıldırım ve Turan
Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 47). Buna rağmen icra takibi
başlatılması hâlinde başvurucunun alacak hakkının, icra dosyasında kesinleşen
güncel tutarın tamamının ödenmesiyle sona ereceğinde kuşku yoktur. Somut olayda
ise takibe konu bakiye borcun tamamının ödenmediği, başvurucunun alacak
hakkının sona ermediği anlaşılmıştır.
36. Başvuru konusu olaydaki gibi işçilik alacaklarını gösteren
ve Belediye Başkanı tarafından imzalanan belgeye dayanan alacağın veya
tazminatın tamamının ödenmemesi, mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına
müdahale niteliğindedir (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, § 61).
37. İcra edilebilir nitelikteki alacağın ödenmesindeki
gecikmenin, başvurucunun mülkiyet hakkına bir müdahale olduğu kabul edilmekle
beraber ödemede ne kadar süreli bir gecikmenin hak ihlali sayılacağının
tespitinde; ödemenin yerine getirilmesi konusunda idarenin tutumu,
öngörülebilirliğin sağlanıp sağlanmadığı, alacak veya tazminatın ödemenin
gecikmesi nedeniyle değer kaybedip kaybetmediği, ödemenin toplam süresi gibi
somut koşulların incelenmesi gerekir (Arman Mazman, B. No: 2013/1752, 26/6/2014, §§ 48-
66).Bununla birlikte, kamu kurumları borçlarını ifa etmemek için ekonomik
kaynak yokluğunu mazeret olarak ileri süremez (Kenan
Yıldırım ve Turan Yıldırım, § 46).
38. Başvuru konusu olayda Belediye Başkanı tarafından imzalanan
14/1/2009 tarihli yazı uyanınca başvurucuya azami 22.788 TL tutarında emeklilik
kıdem tazminatı, 16.655 TL tutarında ikramiye alacağı olmak üzere 39.443 TL
tutarın ödenmesi uygun görülmüştür. Alacağın 10.000 TL tutarındaki kısmı
başvurucuya ödenmiştir. Başvurucu, alacağın kalan kısmının tahsili amacıyla
Belediye aleyhine 4/6/2009 tarihinde Beşiri İcra Müdürlüğünde ilamsız icra
takibi başlatmıştır. Başvurucunun takibe konu alacağının 25.000 TL tutarındaki
kısmının 17/4/2015 tarihinde banka hesabına ödendiği, buna karşın 20/8/2015
tarihli dosya hesabı uyarınca bakiye borç tutarının 65.993,49 TL olarak tespit
edildiği, alacağın kalan kısmı hakkında herhangi bir ödeme planı sunulmadığı
gibi kalan kısmın ne zaman ödeneceği hususunda başvurucuya herhangi bir tarih
aralığının bildirilmediği tespit edilmiştir. (bkz. §§
8-20).
39. Başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında kabul edilen
alacağının; işçilikten doğan emeklilik kıdem tazminatı ve ikramiye alacağı
olduğu, alacağın başvurucunun yaşamını sürdürmesi bakımından önem arz ettiği,
alacağın 25.000 TL tutarındaki kısmının borç ikrarını içeren belgenin tanzim
tarihinden itibaren beş yıl üç ay geçtikten sonra ödendiği, kalan tutarın ise
Anayasa Mahkemesi karar tarihi itibarıyla ödenmediği anlaşılmıştır. İcra
organları vasıtasıyla tespit edilen borcun tahsili amacıyla idarelerin bir
kısım mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceğine ilişkin kanuni düzenleme de
dikkate alındığında alacağın ödenmeyen kısmına ulaşmada belirsizlik bulunduğu,
bu durumun icra makamları tarafından kesinleştirilen takibi de etkisiz kıldığı
tespit edilmiştir (Şenal Haylaz, B. No: 2013/3457, 25/2/2015, §
79).
40. Belirtilen tespitler ışığında, Belediyenin borç ikrarına
dayanan alacağı ödememesi, mülkiyetten barışçıl yararlanma veya mülkiyete saygı
ilkesini ihlal niteliğindedir.
41. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
Erdal TERCAN bu görüşe katılmamıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
43. Başvurucu ödenmeyen takip konusu alacağın ödenmesi ve 18.000
TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
44. Bireysel başvuru dosyasının incelenmesi sonucunda takip
konusu borcun Belediye tarafından ödenmemesi nedeniyle başvurucunun mülkiyet
hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır (bkz. § 41).
45. Başvurucu, hak ihlalinin giderilmesi için borcun ödenmesini
ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Başvurucunun takibe konu
alacağının kalan kısmının, belgenin düzenlendiği 14/1/2009 tarihindenAnayasa
Mahkemesince kararın verildiği tarihe kadar geçen altı yıllık sürede ödenmediği
tespit edilmiştir. Başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğidikkate
alındığında başvurucunun yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararı karşılığında başvurucuya takdiren net 12.000
TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
46. Başvuruya konu kesinleşen icra takibi sonucunda hesaplanan
borcun tamamının ödenmediği ve bu hususun başvurucunun mülkiyet hakkını ihlal
ettiği gözetilerek takip konusu borcun kalan kısmının ifa edilmesinde
başvurucunun hukuki yararı bulunduğundan 6216 sayılı Kanun'un (1) ve (2)
numaralı fıkraları gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması ve
kesinleşen ödeme emrinin gereklerinin yerine getirilmesini temin etmek amacıyla
kararın bir örneğinin İkiköprü Belde Belediyesine
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin, mülkiyet
hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması ve kesinleşen ödeme
emrinin gereklerinin yerine getirilmesini temin etmek üzere İkiköprü
Belde Belediyesine GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 12.000 TL
manevi tazminat ÖDENMESİNE; tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 198,35 TL harç ve 1.800 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini
takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay
içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği
tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
17/2/2016 tarihinde Erdal TERCAN'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.
KARŞIOYGEREKÇESİ
1. Başvurucu, Belediyeden22.788 TL emeklilik kıdem tazminatı ve
16.655 TL ikramiye alacağının olduğunu, alacağının bir kısmının ödenip geri
kalan kısmının ödenmediğini, ödenmeyen kısım için belediyeye karşı haciz yolu
ile takip yaptığını, belediyenin itiraz ettiğini, itirazın icra mahkemesince
kaldırıldığını ve takibin devamına kararı verildiğini, bu kararın temyiz
edildiğini, temyiz talebinin reddedildiğini ve kararın onandığını, Belediyeye
alacağının ödenmesi için ihtarda bulunmasına rağmen alacağının ödenmediğini,
takibin kesinleşmesine karşın kamu mallarının haczinin mümkün olmaması
nedeniyle haciz talebinde bulunamadığını ve alacağını tahsil edemediğini
belirterek, yargı kararının yerine getirilmemesi nedeniyle adil yargılanma
hakkının, takip konusu alacağını tahsil edememesi nedeniyle mülkiyet hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Bölüm çoğunluğu, başvurucunun alacağının kesinleştiğini, bu
alacağın bir Belediyeden olduğunu, kesinleşen alacağın hemen ödenmesi
gerektiğini, ödenmesi için kamu kurumlarının kaynak yokluğu mazeretini ileri
süremeyeceğini, Belediyenin ödeme yapmadığı gibi, herhangi bir ödeme planı da
sunmadığını, idarelerin bir kısım mal ve haklarının haczedilemeyeceğine ilişkin
kanuni düzenlemeler de dikkate alındığında,alacağın
ödenmeyen kısmına ulaşmada belirsizlik bulunduğunu, bu durumun kesinleşen
takibi etkisiz kıldığını belirterek, başvuruyu kabul edilebilir bulmuş ve ihlâl
kararı vermiştir.
3. Aşağıda belirtilen gerekçelerle Bölüm çoğunluğunun görüşüne
katılmam mümkün olmamıştır.
4. Anayasa’nın 148. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesine göre
bireysel başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması
gerekir. Keza 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin 2. fıkrası gereğince de
başvuruda bulunmadan önce idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının
tüketilmiş olması gerekir.
5. Mahkememizin istikrar bulmuş uygulaması gereğince de, bireysel başvuruda bulunmadan önce, kamu gücü ihlâlini
gidermek için etkili olanidari ve yargısal başvuru
yollarının tüketilmesi gerekir. Nitekim, Mahkememiz bir kararında konuya
ilişkin olarak şöyle demektedir:
“16. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre
bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin
tüm organlarının anayasal ödevi olup, bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle
derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından
değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır.
17. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi
hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru
yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu
ilke uyarınca, başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini,
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara
sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli
özeni göstermiş olması gerekir" (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013).
7. Başvuruya konu olan alacak, işçi alacağıdır. Başvurucu 2004 sayılıİcra ve İflâs Kanunu’na(İİK)
göre Belediyeye karşı genel haciz yolu takip yapmış, Belediyenin takibe itiraz
etmesi üzerine, itirazın kesin olarak kaldırılmasına ve takibin devamına kararı
verilmiştir. Bu aşamadan sonra, alacaklının takibe devam edebilmek için İİK m.
78 vd. gereğince haciz talebinde bulunması gerekir. İcra müdürünün re’sen harekete geçip takibi devam ettirmesi mümkün
değildir.
8. Başvuru konusu olayda, başvurucu, Belediyeye karşı haciz yolu
ile takip yapmış, takibin kesinleşmesinden sonra, Belediyenin bir kısım mal ve
haklarının haczinin caiz olmadığını gerekçe göstererek, borçlu Belediyeye karşı
haciz talebinde bulunmamış, ihtarda bulunarak alacağının ödenmesini istemiş,
aradan uzunca bir süre geçtikten sonra da, alacağının
ödenmediğini belirterek bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. İİK’nun 82. maddesinin 1.
fıkrasının 1. bendine göre , “Devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz
olmadığı gösterilen mallar,” haczedilemez. Keza, 3/7/2005 tarihli ve
5393 sayılı Belediye Kanunu'nun "Belediyenin yetkileri ve
imtiyazları" kenar başlıklı 15. maddesinin son fıkrasına göre de: "Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla
elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan
malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri
haczedilemez."
10. Bu hükümler de dikkate alındığında, Belediyeye karşı yapılan
genel haciz yolu ile takip kesinleştikten sonra, alacaklı haciz istemeksizin
Belediyenin borcunu ödemesini bekleyip aradan bir süre geçtikten sonra,
alacağının ödenmediği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilir mi, başvuruda
bulunduğunda, haciz istemek, tüketilmesi gereken bir yol olarak kabul
edilebilir mi ?
11. Bölüm çoğunluğu, yukarıdaki soruya olumlu cevap vermiş ve
Belediye kendisine karşı yapılan takip kesinleştikten sonra, borcunu ödememişse,
alacaklıhaciz istemek zorunda olmaksızın bir süre
bekledikten sonra, bireysel başvuruda bulunabileceğine ve bu başvurunun kabul
edilebilir olduğuna ayrıca alacaklının mülkiyet hakkının ihlâl edildiği
sonucuna varmıştır.
12. Kanaatimce, Belediyeden alacaklı olan bir kimsenin
Belediyeye karşı yaptığı haciz yolu ile takip kesinleştikten sonra, alacaklının
Belediyenin mallarının haczini istemesi, alacağının ödenmediği gerekçesiyle
bireysel başvuruda bulunabilmesi için, tüketilmesi gereken bir yol olarak kabul
edilmelidir. Her ne kadar, 5393 sayılı Kanun’un 15. maddesinin son fıkrasında
Belediyenin bazı mal ve haklarının haczedilemeyeceği kabul edilmişse de, bunların dışında kalanların haczi caizdir. Bu şekilde
alacaklının, Belediyenin haczi caiz mallarını haczettirerek alacağına kavuşması
mümkündür. Bu yolla alacağına kavuşabilen çok sayıda alacaklı olduğu gibi,
Yargıtay kararlarında da borçlu Belediyenin mal ve haklarından haciz caiz
olmayanların dışındakilerin, haczedilebileceği kabul edilmektedir.
13. Nitekim Yargıtay bir kararında şöyle demektedir: “Somut olayda haczedilen banka hesaplarına yatırılan
paraların bir kısmı su bedelinden kaynaklanmakta olupBelediyenin
su gelirleri, vergi, resim ve harç hükmünde olmayıp, 5393 sayılı Kanun’un
15/son maddesi uyarınca kamu hizmetinde fiilen kullanılmadığı sürece haczine
engel bir hüküm bulunmamaktadır. Borçlu Belediyece icra takibine konu edilen ve
haciz konusu su bedellerinin fiilen kamu hizmetinde kullanıldığı da
ispatlanamamıştır. O halde, mahkemece su bedelleri yönünden de şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe
ile kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir” (Ygt.
12. HD, 13.04.2010, E.2009/27345, K.2009/8899).
14. Alacaklı, Belediyenin haczi caiz olan mal ve haklarını
haczettirerek alacağına kavuşabilir. Bu nedenle, İİK m.82,I/b.1’deki
hükmü ve 5393 sayılı Kanun’un 15. maddesindeki Belediyenin bazı mal ve
haklarının haczedilemeyeceğine ilişkin hükmü gerekçe göstererek, daha baştan
Belediyenin mallarının haczinin caiz olmadığını kabul edip, alacaklının haciz
istemeden bireysel başvuruda bulunmasını kabul etmek, bireysel başvurunun
ikincillik ilkesine uygun değildir. Ayrıca böyle bir uygulama, kısa bir süre
içinde Anayasa Mahkemesini, kamu kurumlarından alacaklı olanlar için tahsilat
merkezi haline dönüştürebilir.
15. Mahkememiz tarafından, bir belediyeye karşı takip yapıp
kesinleşen alacağını alamayan kişilerin, mülkiyet hakkının ihlâli gerekçesiyle
yapmış oldukları başvurularda, başvurucular, bireysel başvuruda bulunmadan önce
Belediyeye karşı haciz istemişler, Belediyenin bazı hak veya alacaklarına haciz
konulmuş, ancak Belediyenin şikayeti üzerine
kaldırılmıştır. Burada, alacaklının haciz istediğini o yolu tükettiğini ancak
alacağına kavuşamadığını kabul etmek mümkündür.Nitekim
somut olaya benzer şekilde belediyeden işçilik alacağı nedeniyle belediyeye
karşı yapılan takip sonucu, alacağı ödenmeyen işçi, belediyenin bankadaki
parası üzerine haciz koydurmuş, borçlu belediyenin şikayeti üzerine haciz
kaldırılmış ve daha sonra bireysel başvuruda bulunmuştur. Bunun üzerine AYM şu
şekilde karar vermiştir (Şenal Haylaz B.
No:2013/3457):
“58. Hukuka aykırı olarak işçinin iş akdine
son veren idarenin, işçilik alacakları veya tazminatlarının tahsiline ilişkin
mahkeme kararını makul sürede uygulamaması ya da icra etmemesi adil yargılanma
hakkının ihlali niteliğindedir. Somut olayda başvurucu lehine verilen Mahkeme
kararı, başvurucunun bu kararın icrası için gerekli tüm girişimlerde
bulunmasına rağmen Belediye tarafından gerekçe gösterilmeksizin 3/8/2010 icra
takip tarihinden itibaren dört yılı aşkın süre boyunca yerine getirilmemiştir.”
16. Somut başvuru konusu olayda ise, başvurucu alacaklı, borçlu
Belediyeye karşı hiç haciz talebinde bulunmamış, ihtarname göndermiştir.
Alacaklı tarafından gönderilen ihtarname, haciz talebi yerine geçmeyeceği gibi,
borçlunun mallarının haczini ve takibi ilerletmeyi sağlayan bir işlem de
değildir.
17. Yukarıda belirtildiği üzere, İİK’nun
da öngörülen sisteme göre, alacaklının takibi kesinleştikten sonra, takibe
devam edebilmek için haciz talebinde bulunması gerekir. Bölüm çoğunluğunun
kabul ettiği gerekçe doğrultusunda hareket edildiğinde, alacaklı haciz
istemeden alacağının ödenmesini bekleyecek, aradan bir süre geçtikten sonra
bireysel başvuruda bulunması kabul edildiğinde, kamu kurum ve kuruluşlarına
karşı İİK’da öngörülen takip sisteminin de fiili
olarak değiştirilmesi sonucu ortaya çıkacaktır. Zira, kamu kurum ve
kuruluşlarına karşı devlet malları haczedilemez hükmü gereğince, haciz
yapılması istenmeyecek, takibin haciz ve satış aşamaları fiilen yürürlükten
kaldırılmış olacaktır.
18. Yukarıda belirtilen gerekçelerle, inceleme konusu
başvurunun, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunması
gerektiği kanaatinde olduğumdan, Bölüm çoğunluğunun görüşüne katılmadım.