TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
NEZİHE ÇOKSÜER VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/7286)
Karar Tarihi: 22/6/2015
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör Yrd.
Yusuf Enes KAYA
Başvurucular
Nezihe ÇOKSÜER
Meliha ESEN
Perihan KIRMIZI
Adnan GÖKALP
Yüksel SUBATAN
Harbiye GÖKALP
Aytan DEMİR
Havla ÖNEN
Vekilleri
Av. Ali AYDEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucular, 30/11/1967 tarihinde murisleri tarafından Derik Tapulama Hâkimliğinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının halen devam ettiğini, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını kullanamadıklarını, taşınmazlarının gelirlerinden yararlanamadıklarını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, tazminat talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 27/9/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel eksiklik bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 18/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 28/1/2015 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 10/2/2015 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Mardin ili Derik ilçesi Hisaraltı köyünde 1967 yılında yapılan kadastro çalışmaları esnasında 85 parsel numaralı taşınmaz, F.A. adına tespit görmüş, başvurucuların murislerinin tespite yaptığı itiraz Mardin Tapulama Müdürlüğü tarafından reddedilmiş, bu karardan sonra başvurucuların murisleri, Derik Tapulama Hâkimliğinde 30/11/1967 tarihinde F.A. aleyhine kadastro tespitine itiraz davası açmışlardır.
8. Derik Tapulama Hâkimliği, 26/3/1971 tarih ve E.1967/169, K.1971/26 sayılı karar ile hâkimlerin davadan çekinmeleri nedeniyle merci tayini için dosyanın Yargıtaya gönderilmesine karar vermiştir.
9. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 25/5/1971 tarih, E.1971/6136, K.1971/5068 sayılı ilâmıyla Kızıltepe Tapulama Mahkemesini davaya bakmak için görevlendirilmiştir.
10. Kızıltepe Tapulama Mahkemesi, 25/3/1974 tarih ve E.1972/22, K.1974/77 sayılı kararı ile tespitin iptaline, dava konusu taşınmazın davacılar adına tapuya tesciline karar vermiştir.
11. Anılan kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 1/12/1978 tarih ve E.1978/10137, K.1978/14420 sayılı ilâmıyla İlk Derece Mahkemesinin kararını bozmuştur.
12. Bozma ilâmı üzerine dava, Kızıltepe Tapulama Mahkemesinin E.1979/3 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
13. Kızıltepe Tapulama Mahkemesi 20/3/1981 ve E.1979/3, K.1981/34 sayılı kararıyla Mahkemenin görevsizliğine, dosyanın Derik Tapulama Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
14. Anılan kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 1/10/1981 tarih ve E.1981/12500, K.1981/10729 sayılı ilâmıyla merci olarak belirtilen Mahkemenin fiili ve hukuki nedenin kalkmasından sonra bile dava dosyası hakkında yetkisizlik kararı veremeyeceği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesinin kararını bozmuştur.
15. Bozma ilâmı üzerine dava, Kızıltepe Tapulama Mahkemesinin E.1982/18 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
16. Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin kapatılması ve dava dosyalarının Mardin Kadastro Mahkemesine devredilmesinden sonra dava dosyası, Mardin Kadastro Mahkemesinin E.2013/85 sayılı dosyasına kaydedilmiş olup, yargılama hâlen devam etmektedir.
17. Başvurucular, 27/9/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
18. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ile 21/6/1987 tarih ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrası, 28. maddesinin birinci fıkrası, 29. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları, 30. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 32. maddesinin birinci fıkrası ve 36. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi (Bkz. B. No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 16-22).
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 27/9/2013 tarih ve 2013/7286 numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
20. Başvurucular, 30/11/1967 tarihinde murisleri tarafından Derik Tapulama Hâkimliğinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının Mardin Kadastro Mahkemesinde halen devam ettiğini, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını kullanamadıklarını, taşınmazlarının gelirlerinden yararlanamadıklarını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
22. Başvurucular, 30/11/1967 tarihinde murisleri tarafından Derik Tapulama Hâkimliğinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının Mardin Kadastro Mahkemesinde halen devam ettiğini, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını kullanamadıklarını, taşınmazlarının gelirlerinden yararlanamadıklarını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
23. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
24. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
25. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda taşınmaz mülkiyeti hakkında Derik Tapulama Mahkemesinde açılan ve Mardin Kadastro Mahkemesine devredilen kadastro tespitine itiraz davasında, 3402 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
26. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 30/11/1967 tarihidir.
27. Başvuruya konu dava, başvurucuların miras bırakanlarından intikalle takip etmekte oldukları bir uyuşmazlık olup, bu yönüyle makul süre değerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin başlangıç anı, mirasçıların yargılamaya katıldıkları an değil, somut olayda muris açısından değerlendirmeye esas alınan sürenin başlangıç anıdır (B. No: 2013/1115, 5/12/2013, § 51).
28. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
29. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinden, başvurucuların murisi tarafından davalı F.A. aleyhine kadastro tespitine itiraz davası açıldığı, davanın Derik Tapulama Mahkemesinin E.1967/169 sayılı dosyasına kaydedildiği, Mahkemenin 26/3/1971 tarihli ilâmı ile hâkimlerin davadan çekinmeleri nedeniyle merci tayini için dosyanın Yargıtaya gönderilmesine karar verildiği, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin davaya bakmak için Kızıltepe Tapulama Mahkemesini görevlendirdiği anlaşılmıştır. Kızıltepe Tapulama Mahkemesinin 25/3/1974 tarihli kararıyla kadastro tespitinin iptaline, taşınmazların davacılar adına tapuya tesciline karar verdiği, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 1/12/1978 tarihli kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozulduğu, bozma üzerine davanın Mahkemenin E.1979/3 sayılı dosyasına kaydedildiği, yapılan yargılama sonunda Kızıltepe Tapulama Mahkemesinin görevsizlik kararı vererek dosyayı Derik Tapulama Mahkemesine gönderdiği, yapılan temyiz incelemesi sonucunda İlk Derece Mahkemesinin kararının bozulduğu ve davanın Mahkemenin E.1982/18 sayılı dosyasına kaydedildiği belirlenmiştir. Mahkemece, 6/7/2005 tarihli duruşmada Derik Tapulama Mahkemesine keşif yapılması konusunda talimatlar yazıldığı, ancak bu talimatların yerine getirilmediği ve dosya kapsamında henüz keşif yapılamadığı anlaşılmıştır. Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin kapatılması üzerine dosyanın Mardin Kadastro Mahkemesine devredildiği ve yargılamanın halen devam ettiği belirlenmiştir.
30. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya konu yargılamanın kadastro mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (§ 18).
31. Kadastro mahkemesi nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle 3402 sayılı Kanun’da yer alan ve yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 54-64; B. No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 53-62; B. No: 2013/1115, 5/12/2013, §§ 60-67; 2012/673, 19/12/2013, §§ 37-43).
32. Başvuruya konu davanın taraf sayısı ve mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık nitelikte olduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında, 3402 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve kırk yedi yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
33. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucular uzun süren yargılama nedeniyle taşınmazlarını kullanamadıklarını, taşınmazlarının gelirlerinden yararlanamadıklarını belirterek, Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş olup, başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitler ışığında, mülkiyet haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
35. Başvurucular, maruz kaldıkları zarar karşılığı olarak ayrı ayrı 300.000,00 TL manevi ve toplam 250.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.
36. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
37. Başvurucuların tarafı oldukları uyuşmazlığa ilişkin kırk yedi yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucular Harbiye Gökalp, Aytan Demir, Nezihe Çoksüer’in her birine net 4.150,00 TL, başvurucular Adnan Gökalp, Yüksel Subatan, Havla Önen’in her birine net 1.000,00 TL, başvurucular Meliha Esen, Perihan Kırmızı’nın her birine net 500,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
38. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
39. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
40. Başvuruya konu yargılamanın kırk yedi yılı aşkın bir süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucuların,
1. Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucular Harbiye Gökalp, Aytan Demir, Nezihe Çoksüer’in her birine net 4.150,00 TL, başvurucular Adnan Gökalp, Yüksel Subatan, Havla Önen’in her birine net 1.000,00 TL, başvurucular Meliha Esen, Perihan Kırmızı’nın her birine net 500,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucular tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Mardin Kadastro Mahkemesine gönderilmesine,
22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.