TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SADULLAH ARSLAN BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2013/7278)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Sadullah ARSLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Yılmaz FİDAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 23/3/1990 tarihinde Savur Kadastro
Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının halen devam ettiğini,
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını, yargılama sürecinde
taşınmazını kullanmadığını ve taşınmazının gelirlerinden yararlanamadığını
belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 27/9/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde Komisyona sunulmasına engel eksiklik bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 30/9/2014 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 22/1/2015 tarihinde, kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 23/2/2015
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama
dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Mardin ili, Savur ilçesi, Şenocak köyünde 1984 yılında
yapılan kadastro çalışmaları sırasında 431 parsel numaralı taşınmazın başvurucu
adına tespit edilmesi üzerine, Maliye Hazinesi tarafından tespitin iptali için
17/9/1984 tarihinde Mardin Kadastro Müdürlüğü Tapulama Komisyonuna itiraz
edilmiş, itiraz 12/3/1990 tarihinde reddedilmiştir.
8. Bunun üzerine Maliye Hazinesi, başvurucu aleyhine
23/3/1990 tarihinde Savur Kadastro Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz
davası açmış, dava dosyası Savur Kadastro Mahkemesinin E.1990/20 sayılı
dosyasına kaydedilmiştir.
9. Başvurucu, 27/9/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Savur Kadastro Mahkemesi, 12/1/2015 tarih ve E.1990/20,
K.2015/5 sayılı kararıyla davanın reddine taşınmazın tespit gibi tapuya
tesciline karar vermiştir.
11. Anılan karar, Maliye Hazinesi tarafından temyiz edilmiş
olup, temyiz incelemesi halen devam etmektedir.
B. İlgili Hukuk
12. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ile 21/6/1987 tarih ve 3402
sayılı Kadastro Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrası, 28. maddesinin
birinci fıkrası, 29. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları, 30.
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 32. maddesinin birinci fıkrası ve 36.
maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi (Bkz. B. No: 2012/12, 17/9/2013, §§
16-22).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 27/9/2013 tarih ve 2013/7278 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu, 23/3/1990 tarihinde Savur Kadastro
Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının halen devam ettiğini,
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını, yargılama sürecinde
taşınmazını kullanmadığını ve taşınmazının gelirlerinden yararlanamadığını
belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
15. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
16. Başvurucu, 23/3/1990 tarihinde Savur Kadastro
Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının halen devam ettiğini,
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını, yargılama sürecinde
taşınmazını kullanmadığını ve taşınmazının gelirlerinden yararlanamadığını
belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
17. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve
AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer
alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke
ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut
başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda
belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup,
ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının
yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 38–39).
18. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
19. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin
6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul
sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda taşınmaz
mülkiyeti hakkında Savur Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz
davasında, 3402 ve 6100 sayılı Kanunlarda yer alan usul hükümlerine göre
yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan
bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
20. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı
karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle
davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 23/3/1990 tarihidir.
21. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden
yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını
içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi
olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı
başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
22. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinden,
Mardin ili, Savur ilçesi, Şenocak köyünde 1984 yılında yapılan kadastro
çalışmaları sırasında 431 parsel numaralı taşınmazın başvurucu adına tespit
edilmesi üzerine Maliye Hazinesi tarafından 23/3/1990 tarihinde kadastro
tespitine itiraz davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda Savur Kadastro
Mahkemesince davanın reddine ve taşınmazın başvurucu adına tapuya tesciline
karar verildiği, bu kararın Maliye Hazinesince temyiz edildiği ve temyiz
incelemesinin devam ettiği anlaşılmaktadır.
23. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya
konu yargılamanın kadastro mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, 3402 sayılı
Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir
yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel
usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul
sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 12).
24. Kadastro mahkemesi nezdindeki yargılamaların makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve
Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle 3402 sayılı Kanun’da yer alan ve
yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara
alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 54-64; B.
No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 53-62; B. No: 2013/1115, 5/12/2013, §§ 60-67;
2012/673, 19/12/2013, §§ 37-43).
25. Başvuruya konu davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken
usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık nitelikte
olduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında, 3402 sayılı
Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut
başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı
ve yirmi beş yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama sürecinde makul
olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
26. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
27. Başvurucu uzun süren yargılama nedeniyle taşınmazı
üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunamadığını, taşınmazının gelirlerinden
yararlanamadığını belirterek, Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiş olup, başvurucunun makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitler
ışığında, mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının ayrıca
değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
28. Başvurucu, 100.000,00 TL maddi, 200.000,00 TL manevi
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
29. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
30. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yirmi beş
yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 24.900,00 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
31. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş
olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında
illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat talebinin
reddine karar verilmesi gerekir.
32. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler
uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
33. Başvuruya konu yargılamanın
yirmi beş yılı aşkın bir süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede
yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği
açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven
ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın
mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen,
kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.
Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 24.900,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun
tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan
198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL
yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın
tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren
dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona
erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Yargıtaya gönderilmesine,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.