TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SELİN MİRKELAM BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/7472)
Karar Tarihi: 7/1/2016
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Bahadır YALÇINÖZ
Başvurucu
Selin MİRKELAM
Vekili
Av. Gül Esen MİRKELAM
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Galatasaray Üniversitesine kabul edilmek için 29/5/2011 tarihinde yapılan sınavda başarısız sayılma üzerine sınavın iptali istemiyle açılan davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının, 42. maddesinde düzenlenen eğitim ve öğrenim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/9/2013 tarihinde Kocaeli 2. İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 31/3/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 12/6/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 11/7/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 25/7/2014 tarihinde başvurucuya bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 5/8/2014 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, 2011 yılında İstanbul ilinde bulunan Saint Joseph Lisesinden dereceyle mezun olmuştur.
9. Başvurucu, 29/5/2011 tarihinde Galatasaray Üniversitesine öğrenci alımı için yapılan iç sınava katılmış ancak sınav sonucunda başarısız olmuştur. Sınav sonuç belgesinde puanının belirtilmemesi nedeniyle başvurucu tarafından yapılan itiraz ise sonuçsuz kalmıştır.
10. Başvurucunun söz konusu sınavın iptali ya da sınav sonucunun iptal edilerek yapılacak sıralamada ilgili bölüme yerleştirilmesi ve kayıt hakkı tanınması istemiyle 19/9/2011 tarihinde İstanbul 2. İdare Mahkemesi kaydına giren dilekçe ile açtığı davada İstanbul 2. İdare Mahkemesi, 7/10/2011 tarihli ve E.2011/1850, K.2011/1988 sayılı kararıyla dava dilekçesindeki eksiklik ve çelişkilerin giderilmesi suretiyle otuz gün içinde yeniden dava açılmak üzere dava dilekçesinin reddine karar vermiştir.
11. Anılan karar başvurucuya 1/11/2011 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu yenileme dilekçesini İstanbul 2. İdare Mahkemesine gönderilmek üzere 1/12/2011 tarihinde Kocaeli 2. İdare Mahkemesine vermiş, anılan dilekçe 7/12/2011 tarihinde İstanbul 2. İdare Mahkemesinin kaydına girmiştir.
12. İstanbul 2. İdare Mahkemesi 21/12/2011 tarihli ve E.2011/2363, K.2011/2523 sayılı kararıyla dava dilekçesinin 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3. maddesine uygun olmadığı gerekçesiyle reddine ilişkin 7/10/2011 tarihli ve E.2011/1850, K.2011/1988 sayılı kararın 1/11/2011 tarihinde davacı vekilinin gösterdiği adrese tebliğ edilmesine karşın mevzuatta öngörülen otuz günlük süre içerisinde dilekçenin yenilenerek en geç 1/12/2011 tarihinde dava açılması gerekirken bu süre geçirildikten sonra 7/12/2011 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesi olanağının bulunmadığı gerekçesiyle davayı süre aşımı yönünden reddetmiştir.
13. Başvurucu, davanın süresinde açıldığı ve yenileme dilekçesinin 1/12/2012 tarihinde Kocaeli 2. İdare Mahkemesine sunulduğu gerekçesiyle kararı temyiz etmiş; Danıştay Sekizinci Dairesi 10/10/2012 tarihli ve E.2012/4059, K.2012/7248 sayılı kararıyla temyiz istemini reddederek İlk Derece Mahkemesi kararını onamıştır.
14. Karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 27/6/2013 tarihli ve E.2013/4092, K.2013/5559 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
15. Karar başvurucuya 27/8/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 25/9/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. 2577 sayılı Kanun’un 4. maddesi şöyledir:
“Dilekçeler ve savunmalar ile davalara ilişkin her türlü evrak, Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlıklarına veya bunlara gönderilmek üzere idare veya vergi mahkemesi başkanlıklarına, idare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalıp kalmadığına bakılmaksızın asliye hukuk hakimliklerine veya yabancı memleketlerde Türk konsolosluklarına verilebilir.”
18. Aynı Kanun’un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına veya 4 ncü maddede yazılı yerlere verilen dilekçelerin harç ve posta ücretleri alındıktan sonra deftere derhal kayıtları yapılarak kayıt tarih ve sayısı dilekçenin üzerine yazılır. Dava bu kaydın yapıldığı tarihte açılmış sayılır.”
19. Aynı Kanun’un 15. maddesi şöyledir:
“1. (Değişik: 5/4/1990 - 3622/6 md.) Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;
a) 3/a bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine; idari yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine,
b) 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerde davanın reddine,
c) 3/f bendine göre, davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması halinde, dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma tebliğine,
d) 3/g bendinde yazılı halde otuzgün içinde 3 ve 5 inci maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak yahut (c) bendinde yazılı hallerde, ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılmış ise otuzgün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine,
e) 3/b bendinde yazılı halde dilekçelerin görevli idare merciine tevdiine,
Karar verilir.
2. Dilekçelerin görevli mercie tevdii halinde, Danıştaya veya ilgili mahkemeye başvurma tarihi, merciine başvurma tarihi olarak kabul edilir.
3. Dilekçelerin 3 ncü maddeye uygun olmamaları dolayısıyla reddi halinde yeni dilekçeler için ayrıca harç alınmaz.
4. (Değişik: 10/6/1994 - 4001/7 md.) İlk inceleme üzerine Danıştay veya mahkemelerce verilen; bu maddenin 1/a bendinde belirtilen idari yargının görevli olduğu konularda davanın görev ve yetki yönünden reddine ilişkin kararlarla, 1/c bendinde yazılı gerçek hasma tebliğ ve 1/d bendindeki dilekçe red kararları dışında, kararın düzeltilmesi veya temyiz yoluna; tek hakim kararına karşı ise itiraz yoluna başvurulabilir.
5. (Ek: 5/4/1990 - 3622/6 md.) 1 inci fıkranın (d) bendine göre dilekçenin reddedilmesi üzerine, yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde dava reddedilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 7/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; Saint Joseph Lisesinden dereceyle mezun olduğunu, Galatasaray Üniversitesine girmek için katıldığı iç sınavın çok iyi geçtiğini ancak açıklanan sınav sonucuna göre başarısız olduğunu, sınavın iptali istemiyle açtığı davada dilekçe ret kararı üzerine yenilenen dilekçenin Kocaeli İdare Mahkemesine kayıt tarihinin 1/12/2011 tarihi olmasına rağmen Mahkemece dilekçenin İstanbul İdare Mahkemesine kayıt tarihi olan 7/12/2011 tarihinin esas alındığını ve buna göre davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiğini, Mahkeme kararlarının gerekçesiz olduğunu, Kocaeli İdare Mahkemesine kayıt tarihi yerine İstanbul İdare Mahkemesine varış tarihinin esas alınmasının gerekçesinin belirtilmediğini, davanın makul sürede sonuçlandırılmadığını, Galatasaray Üniversitesinde eğitim görme hakkının elinden alındığını, vakıf üniversitesine kayıt yaptırmak zorunda kalması nedeniyle maddi zararının bulunduğunu belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ve 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim ve öğrenim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun şikâyetlerinin, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığına ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine yönelik olduğu ve başvurunun bu iki başlıkta değerlendirilmesi gerektiği uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılama Süresinin Makul Olmadığına İlişkin İddia
23. Başvurucu, açtığı davanın makul sürede sonuçlandırılamaması nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18) Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde dikkate alınması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).
25. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde dikkate alınması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
26. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir. Hukuk sisteminde yer alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu hukuku” alanına dâhil olan ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan davalar da Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesinin koruması kapsamına girmektedir. Bu anlamda, belirtilen düzenlemelerde yer verilen güvenceler, başvurucunun haklarına zarar verdiği iddia edilen idari bir kararın iptali talebiyle açılan davalara da uygulanacaktır. Başvuruya konu davanın, başvurucunun katıldığı sınavda başarısız sayılması işleminin iptali isteminden kaynaklandığından medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğuna kuşku yoktur (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 44).
27. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı kural olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup bu tarih somut başvuru açısından davanın yenilenmesi için sunulan dilekçenin kayıt tarihi olan 1/12/2011’dir.
28. Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52). Bu kapsamda somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihinin, başvurucunun karar düzeltme talebinin Danıştay Sekizinci Dairesince reddedildiği 27/6/2013’tür.
29. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesi neticesinde başvurucunun katıldığı sınavda başarısız sayılması işleminin iptali istemiyle açtığı davaya ilişkin sunduğu dilekçede hata yapması nedeniyle dilekçesinin yenilenmesine karar verildiği, başvurucunun yenileme dilekçesini 1/12/2011 tarihinde sunduğu, İlk Derece Mahkemesinin 21/12/2011 tarihinde davanın süre aşımı yönünden reddine karar verdiği, başvurucunun kararı temyiz ettiği, Danıştay Sekizinci Dairesinin 10/10/2012 tarihli kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararını onadığı anlaşılmıştır. Başvurucu karar düzeltme talebinde bulunmuş ve Danıştay Sekizinci Dairesi 27/6/2013 tarihli kararı ile bu talebi reddetmiş, uyuşmazlığa konu yargılama bu tarih itibarıyla sona ermiştir.
30. Hukuk sistemimizde idari yargı alanında yer alan uyuşmazlıklara ilişkin dava sürelerinin makul yargılama süresini aştığı yönündeki tespitlere, AİHM kararlarında yer verilmiş olup özellikle idari yargı alanındaki yapısal sorunlar ve Danıştay nezdinde temyiz ve karar düzeltme incelemelerinde geçirilen uzun yargılama sürelerinin ihlal kararlarına temel oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda idari yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından özellikle 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümleri de dikkate alınarak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (Selahattin Akyıl, §§ 54-60).
31. Somut olaya bakıldığında yenileme dilekçesinin verildiği tarihten itibaren ilk derece yargılamasında geçen sürenin 20 gün, kanun yolunda geçen sürenin 1 yıl 6 ay 6 gün ve toplam yargılama süresinin 1 yıl 6 ay 26 gün sürdüğü, başvuru konusu olayda uygulanması gereken usul hükümleri dikkate alındığında söz konusu iki dereceli yargılama prosedüründe geçen 1 yıl 6 ay 26 günlük yargılama süresinin makul süreyi aşmadığı ve başvuruya konu uyuşmazlığın karara bağlanmasının yargılama makamlarının tutumu nedeniyle geciktirildiğine dair bir bulgu saptanmadığı anlaşılmaktadır.
32. Yukarıda açıklanan nedenlerle başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yargılama süresi makul süreyi aşmamış ve başvuruya konu uyuşmazlığın karara bağlanmasının yargılama makamlarının tutumu nedeniyle geciktirildiğine dair bir bulgu saptanmamıştır.
33. Açıklanan nedenlerle başvuruya konu yargılamanın makul süreyi aşmadığı ve Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
34. Başvurucunun, açtığı davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle başvurunun bu bölümüne ilişkin olarak kabul edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
35. Başvurucu, girdiği sınavın iptali istemiyle açtığı davada dilekçe ret kararı üzerine yenilenen dilekçenin Kocaeli İdare Mahkemesine kayıt tarihinin 1/12/2011 olmasına rağmen Mahkemece dilekçenin İstanbul 2. İdare Mahkemesine kayıt tarihi olan 7/12/2011 tarihinin esas alındığını ve buna göre davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının alt güvencelerinden olan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. Adalet Bakanlığı görüş yazısında, mahkemeye erişimin bir unsuru olan mahkeme hakkının mutlak bir hak olmadığı, özellikle bir davanın açılabilirliğine ilişkin bazı sınırlamalar ve niteliği gereği bu konuda düzenleyici işlemlere konu olabileceği belirtilmiştir. Bununla birlikte bu sınırlamaların dava açmak isteyen bir kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek seviyeye ulaşmaması gerektiği, başvurucunun başvuru dilekçesi ekinde sunduğu belgelerden dava yenileme dilekçesinin Kocaeli 2. İdare Mahkemesi vasıtasıyla davanın görüldüğü İstanbul 2. İdare Mahkemesine gönderildiği, Kocaeli 2. İdare Mahkemesine dilekçenin kayıt tarihinin 1/12/2011 olduğu oysa hem İlk Derece Mahkemesinin hem de Yüksek Mahkemenin, başvurucunun dilekçesinin Kocaeli 2. İdare Mahkemesine kayıt tarihi yerine İstanbul 2. İdare Mahkemesine kayıt tarihi olan 7/12/2011 tarihini esas aldığı belirtilerek başvurucunun iddiaları incelenirken bu hususların dikkate alınması gerektiği yönünde beyanda bulunulmuştur.
37. Başvurucu cevap dilekçesinde başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.
38. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
39. Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” kenar başlıklı 40. maddesi şöyledir:
“Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.
Kişinin, resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”
40. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
41. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52). AİHM, mahkemeye etkili erişim hakkını “hukukun üstünlüğü” ilkesinin temel unsurlarından biri olarak kabul etmekte ve mahkemeye etkili erişim hakkının, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirdiğini ifade etmektedir. Bu sebeple hukuki belirsizliklerin ya da uygulamadaki belirsizliklerin tarafların mahkemeye erişimine zarar verdiği durumlarda bu hakkın ihlal edildiğine karar verilmektedir (Geffre/Fransa, B. No: 51307/99, 23/1/2003, § 34).
42. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların hakkın özünü zedeleyecek şekilde kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38). Devletler, bir davanın açılabilirliğine ilişkin olarak takdir hakları gereği bazı sınırlamalar getirebilir ve bu davalar, niteliği gereği düzenleyici işlemlere konu olabilir. Bununla birlikte bu sınırlamalar dava açmak isteyen bir kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek seviyeye ulaşmamalıdır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Edificaciones March Gallego S.A./İspanya, B. No: 28028/95, 19/2/1998, § 34; Rodríguez Valín/İspanya, B. No: 47792/99, 11/10/2001, § 22).
43. Mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hâle getiren uygulamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. Bununla birlikte dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ne var ki öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmek gerekir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Osu/İtalya, B. No: 36534/97, 11/7/2002, §§ 36-40).
44. 2577 sayılı Kanun’un 4. ve 6. maddelerine göre dava veya kanun yollarına yönelik başvurunun yöneltildiği merci dışındaki eş değer kabul edilebilecek merciler aracılığıyla yapılan başvurular geçerli kabul edilmekte ve başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığı aracı kılınan mercie yapılan başvuru tarihine göre hesaplanmaktadır (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 35).
45. 2577 sayılı Kanun’un 15. maddesinde ise Kanun’un 3. ve 5. maddelerine uygun hazırlanmadığı gerekçesiyle dava dilekçesinin reddedilmesi durumunda davacı tarafından mahkeme kararına uygun olarak dilekçenin otuz gün içinde yenilenmesi gerektiği belirtilmiştir.
46. Somut olayda başvurucunun sınavın iptali ya da sınav sonucunun iptal edilerek yapılacak sıralamada ilgili bölüme yerleştirilmesi ve kayıt hakkı tanınması istemiyle açtığı davada, İstanbul 2. İdare Mahkemesi 7/10/2011 tarihli kararıyla dava dilekçesindeki eksiklik ve çelişkilerin giderilmesi suretiyle otuz gün içinde yeniden dava açılmak üzere dava dilekçesinin reddine karar vermiş; bu karar 1/11/2011 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. Verilen yenileme dilekçesi üzerine Mahkeme, otuz günlük yasal süre içerisinde dilekçenin yenilenerek en geç 1/12/2011 tarihinde açılması gerekirken bu süre geçirildikten sonra 7/12/2011 tarihinde davanın yenilendiğini belirterek süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar vermiştir. Başvurucu tarafından yenileme dilekçesinin Kocaeli 2. İdare Mahkemesine 1/12/2011 tarihinde sunulduğu yönündeki itirazları da yerinde görülmeyerek kanun yolu başvuruları reddedilmiştir.
47. Başvurucu; bireysel başvuru formu ekine, yenileme dilekçesine ait olduğunu ileri sürdüğü Kocaeli 2. İdare Mahkemesince düzenlenen 1/12/2011 tarihli ve 2011/447 muhabere numaralı tahsilat makbuzu ile yenileme dilekçesinin kayıt tarihinin 1/12/2011 olduğuna ilişkin Kocaeli 2. İdare Mahkemesi Yazı İşleri Müdürlüğünün 25/9/2013 tarihli yazısını sunmuştur.
48. İstanbul 2. İdare Mahkemesinin dilekçe ret kararı üzerine davanın hangi tarihte yenilendiği hususunun açıklığa kavuşturulması için Mahkememizin 7/10/2015 tarihli yazısı ile konu hakkında İstanbul 2. İdare Mahkemesinden bilgi ve yenileme dilekçesinin havaleli örneği istenmiştir. Anılan Mahkeme, dilekçe ret kararına ilişkin yenileme dilekçesinin 1/12/2011 havale tarihli olarak Kocaeli 2. İdare Mahkemesi kanalıyla gönderildiğini ve 7/12/2011 tarihinde Mahkeme kayıtlarına girdiğini, nöbetçi hâkim tarafından Kocaeli 2. İdare Mahkemesi kanalıyla gelen dilekçeye havale yapılması gerekirken davalı idareye gidecek nüshaya havalenin yapıldığını ve dosyaya nöbetçi hâkim tarafından havalesi yapılan dilekçenin takıldığını, Kocaeli 2. İdare Mahkemesi havaleli dilekçenin ise hâlihazırda karşı tarafa gönderilmek üzere sehven dosya kapağına takıldığını, yapılan incelemede dilekçe ret kararı üzerine sunulan yenileme dilekçesinin 1/12/2011 tarihli olduğu hâlde 7/12/2011 havale tarihli dilekçenin işleme alınması sonucu davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiğini bildirmiş; yenileme dilekçesinin 1/12/2012 havale tarihli örneğini göndermiştir.
49. Mahkemeye erişim hakkına yönelik sınırlamaların veya mevzuat yorumlamalarının dava açmak isteyen bir kişinin anılan hakkının özüne zarar verecek seviyeye ulaşmaması gerektiği ilkesi yönünden başvuru konusu olay değerlendirilmesi gerekir. Somut olayda dilekçe ret kararı üzerine Kocaeli 2. İdare Mahkemesi vasıtasıyla İstanbul 2. İdare Mahkemesine sunulan yenileme dilekçesinin Kocaeli 2. İdare Mahkemesi kayıtlarına 1/12/2011 tarihinde alındığı, bu tarih itibarıyla başvurucunun davasını süresinde yenilediği oysa İstanbul 2. İdare Mahkemesince bu durum fark edilmeyerek yenileme dilekçesinin kendi kaydına girdiği 7/12/2011 tarihi esas alınarak süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verildiği görüldüğünden Mahkemenin, süre koşullarını açıkça hukuka aykırı olarak uygulaması nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği anlaşılmaktadır.
50. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
51. Başvurucu, açtığı davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesi üzerine başka bir vakıf üniversitesine kaydını yaptırdığını ve bu nedenle maddi ve manevi zararlarının oluştuğunu belirterek tazminat talebinde bulunmuştur.
52. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
53. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde adil yargılanma kapsamında bulunan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği tespit edilmiştir. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 2. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
54. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmesi nedeniyle yalnızca ihlal tespiti ve yargılanmanın yenilenmesine karar verilmesiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine, başvurucunun maddi tazminat talebinin ise reddine karar verilmesi gerekir.
55. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılama süresinin makul olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın İstanbul 2. İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 198,35 harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
7/1/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.