TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SELİN MİRKELAM BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/7472)
|
|
Karar Tarihi: 7/1/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Selin MİRKELAM
|
Vekili
|
:
|
Av. Gül Esen MİRKELAM
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1.
Başvuru, Galatasaray Üniversitesine kabul edilmek için 29/5/2011 tarihinde
yapılan sınavda başarısız sayılma üzerine sınavın iptali istemiyle açılan
davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde
düzenlenen adil yargılanma hakkının, 42. maddesinde düzenlenen eğitim ve
öğrenim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2.
Başvuru 25/9/2013 tarihinde Kocaeli 2. İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır.
Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde
başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3.
İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 31/3/2014 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4.
Bölüm Başkanı tarafından 12/6/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5.
Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık)
gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 11/7/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine
sunmuştur.
6.
Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 25/7/2014 tarihinde
başvurucuya bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını
5/8/2014 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7.
Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit
edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8.
Başvurucu, 2011 yılında İstanbul ilinde bulunan Saint Joseph Lisesinden
dereceyle mezun olmuştur.
9.
Başvurucu, 29/5/2011 tarihinde Galatasaray Üniversitesine öğrenci alımı için
yapılan iç sınava katılmış ancak sınav sonucunda başarısız olmuştur. Sınav
sonuç belgesinde puanının belirtilmemesi nedeniyle başvurucu tarafından yapılan
itiraz ise sonuçsuz kalmıştır.
10.
Başvurucunun söz konusu sınavın iptali ya da sınav sonucunun iptal edilerek
yapılacak sıralamada ilgili bölüme yerleştirilmesi ve kayıt hakkı tanınması
istemiyle 19/9/2011 tarihinde İstanbul 2. İdare Mahkemesi kaydına giren dilekçe
ile açtığı davada İstanbul 2. İdare Mahkemesi, 7/10/2011 tarihli ve
E.2011/1850, K.2011/1988 sayılı kararıyla dava dilekçesindeki eksiklik ve
çelişkilerin giderilmesi suretiyle otuz gün içinde yeniden dava açılmak üzere
dava dilekçesinin reddine karar vermiştir.
11.
Anılan karar başvurucuya 1/11/2011 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu yenileme
dilekçesini İstanbul 2. İdare Mahkemesine gönderilmek üzere 1/12/2011 tarihinde
Kocaeli 2. İdare Mahkemesine vermiş, anılan dilekçe 7/12/2011 tarihinde
İstanbul 2. İdare Mahkemesinin kaydına girmiştir.
12.
İstanbul 2. İdare Mahkemesi 21/12/2011 tarihli ve E.2011/2363, K.2011/2523
sayılı kararıyla dava dilekçesinin 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu’nun 3. maddesine uygun olmadığı gerekçesiyle reddine
ilişkin 7/10/2011 tarihli ve E.2011/1850, K.2011/1988 sayılı kararın 1/11/2011
tarihinde davacı vekilinin gösterdiği adrese tebliğ edilmesine karşın mevzuatta
öngörülen otuz günlük süre içerisinde dilekçenin yenilenerek en geç 1/12/2011
tarihinde dava açılması gerekirken bu süre geçirildikten sonra 7/12/2011
tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesi olanağının
bulunmadığı gerekçesiyle davayı süre aşımı yönünden reddetmiştir.
13.
Başvurucu, davanın süresinde açıldığı ve yenileme dilekçesinin 1/12/2012
tarihinde Kocaeli 2. İdare Mahkemesine sunulduğu gerekçesiyle kararı temyiz
etmiş; Danıştay Sekizinci Dairesi 10/10/2012 tarihli ve E.2012/4059,
K.2012/7248 sayılı kararıyla temyiz istemini reddederek İlk Derece Mahkemesi
kararını onamıştır.
14. Karar
düzeltme talebi de aynı Dairenin 27/6/2013 tarihli ve E.2013/4092, K.2013/5559
sayılı kararıyla reddedilmiştir.
15.
Karar başvurucuya 27/8/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16.
Başvurucu 25/9/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17.
2577 sayılı Kanun’un 4. maddesi şöyledir:
“Dilekçeler ve savunmalar ile davalara ilişkin
her türlü evrak, Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlıklarına veya bunlara
gönderilmek üzere idare veya vergi mahkemesi başkanlıklarına, idare veya vergi
mahkemesi bulunmayan yerlerde büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalıp
kalmadığına bakılmaksızın asliye hukuk hakimliklerine veya yabancı
memleketlerde Türk konsolosluklarına verilebilir.”
18.
Aynı Kanun’un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi
başkanlıklarına veya 4 ncü maddede yazılı yerlere
verilen dilekçelerin harç ve posta ücretleri alındıktan sonra deftere derhal
kayıtları yapılarak kayıt tarih ve sayısı dilekçenin üzerine yazılır. Dava bu
kaydın yapıldığı tarihte açılmış sayılır.”
19.
Aynı Kanun’un 15. maddesi şöyledir:
“1. (Değişik: 5/4/1990 - 3622/6 md.) Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki
maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna
aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;
a) 3/a bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu
konularda açılan davaların reddine; idari yargının görevli olduğu konularda ise
görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden
reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine,
b) 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerde davanın
reddine,
c) 3/f bendine göre, davanın hasım gösterilmeden veya yanlış
hasım gösterilerek açılması halinde, dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek
hasma tebliğine,
d) 3/g bendinde yazılı halde otuzgün
içinde 3 ve 5 inci maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları
tamamlanmak yahut (c) bendinde yazılı hallerde, ehliyetli olan şahsın avukat
olmayan vekili tarafından dava açılmış ise otuzgün
içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin
reddine,
e) 3/b bendinde yazılı halde dilekçelerin görevli idare
merciine tevdiine,
Karar verilir.
2. Dilekçelerin görevli mercie tevdii halinde, Danıştaya veya ilgili mahkemeye başvurma tarihi, merciine
başvurma tarihi olarak kabul edilir.
3. Dilekçelerin 3 ncü maddeye
uygun olmamaları dolayısıyla reddi halinde yeni dilekçeler için ayrıca harç
alınmaz.
4. (Değişik: 10/6/1994 - 4001/7 md.) İlk inceleme üzerine Danıştay veya mahkemelerce
verilen; bu maddenin 1/a bendinde belirtilen idari yargının görevli olduğu
konularda davanın görev ve yetki yönünden reddine ilişkin kararlarla, 1/c
bendinde yazılı gerçek hasma tebliğ ve 1/d bendindeki dilekçe red kararları dışında, kararın düzeltilmesi veya temyiz
yoluna; tek hakim kararına karşı ise itiraz yoluna
başvurulabilir.
5. (Ek: 5/4/1990 - 3622/6 md.) 1 inci fıkranın (d) bendine göre dilekçenin
reddedilmesi üzerine, yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı
takdirde dava reddedilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20.
Mahkemenin 7/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21.
Başvurucu; Saint Joseph Lisesinden dereceyle mezun olduğunu, Galatasaray
Üniversitesine girmek için katıldığı iç sınavın çok iyi geçtiğini ancak
açıklanan sınav sonucuna göre başarısız olduğunu, sınavın iptali istemiyle
açtığı davada dilekçe ret kararı üzerine yenilenen dilekçenin Kocaeli İdare
Mahkemesine kayıt tarihinin 1/12/2011 tarihi olmasına rağmen Mahkemece
dilekçenin İstanbul İdare Mahkemesine kayıt tarihi olan 7/12/2011 tarihinin
esas alındığını ve buna göre davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiğini,
Mahkeme kararlarının gerekçesiz olduğunu, Kocaeli İdare Mahkemesine kayıt
tarihi yerine İstanbul İdare Mahkemesine varış tarihinin esas alınmasının
gerekçesinin belirtilmediğini, davanın makul sürede sonuçlandırılmadığını,
Galatasaray Üniversitesinde eğitim görme hakkının elinden alındığını, vakıf
üniversitesine kayıt yaptırmak zorunda kalması nedeniyle maddi zararının
bulunduğunu belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının ve 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim ve öğrenim
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
22.
Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi
ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Bu kapsamda başvurucunun şikâyetlerinin, yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmadığına ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine yönelik
olduğu ve başvurunun bu iki başlıkta değerlendirilmesi gerektiği uygun
görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılama Süresinin Makul Olmadığına İlişkin İddia
23.
Başvurucu, açtığı davanın makul sürede sonuçlandırılamaması nedeniyle
Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
24.
Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı
dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18) Sözleşme metni
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen
Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da
unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve
mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde dikkate alınması gerektiği
açıktır (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).
25.
Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili
makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın
süresinin makul olup olmadığının tespitinde dikkate alınması gereken
kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri,
§§ 41-45).
26.
Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca medeni hak ve
yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir.
Hukuk sisteminde yer alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu hukuku” alanına
dâhil olan ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki haklar ve yükümlülükler
üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan davalar da Anayasa’nın 36.
maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesinin koruması kapsamına girmektedir. Bu
anlamda, belirtilen düzenlemelerde yer verilen güvenceler, başvurucunun
haklarına zarar verdiği iddia edilen idari bir kararın iptali talebiyle açılan
davalara da uygulanacaktır. Başvuruya konu davanın, başvurucunun katıldığı
sınavda başarısız sayılması işleminin iptali isteminden kaynaklandığından
medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğuna kuşku yoktur (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, § 44).
27.
Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre
değerlendirmesinde sürenin başlangıcı kural olarak uyuşmazlığı karara
bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle
davanın ikame edildiği tarih olup bu tarih somut başvuru açısından davanın
yenilenmesi için sunulan dilekçenin kayıt tarihi olan 1/12/2011’dir.
28.
Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde
yargılamanın sona erme tarihidir (Güher
Ergun ve diğerleri, § 52). Bu kapsamda somut yargılama faaliyeti
açısından sürenin bitiş tarihinin, başvurucunun karar düzeltme talebinin
Danıştay Sekizinci Dairesince reddedildiği 27/6/2013’tür.
29.
Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesi neticesinde başvurucunun
katıldığı sınavda başarısız sayılması işleminin iptali istemiyle açtığı davaya
ilişkin sunduğu dilekçede hata yapması nedeniyle dilekçesinin yenilenmesine
karar verildiği, başvurucunun yenileme dilekçesini 1/12/2011 tarihinde sunduğu,
İlk Derece Mahkemesinin 21/12/2011 tarihinde davanın süre aşımı yönünden
reddine karar verdiği, başvurucunun kararı temyiz ettiği, Danıştay Sekizinci
Dairesinin 10/10/2012 tarihli kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararını onadığı
anlaşılmıştır. Başvurucu karar düzeltme talebinde bulunmuş ve Danıştay
Sekizinci Dairesi 27/6/2013 tarihli kararı ile bu talebi reddetmiş, uyuşmazlığa
konu yargılama bu tarih itibarıyla sona ermiştir.
30.
Hukuk sistemimizde idari yargı alanında yer alan uyuşmazlıklara ilişkin dava
sürelerinin makul yargılama süresini aştığı yönündeki tespitlere, AİHM
kararlarında yer verilmiş olup özellikle idari yargı alanındaki yapısal
sorunlar ve Danıştay nezdinde temyiz ve karar düzeltme incelemelerinde
geçirilen uzun yargılama sürelerinin ihlal kararlarına temel oluşturduğu
anlaşılmaktadır. Bu kapsamda idari yargı makamları nezdindeki yargılamaların
makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru
konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından özellikle 2577 sayılı Kanun’da
yer alan usul hükümleri de dikkate alınarak makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (Selahattin
Akyıl, §§ 54-60).
31. Somut
olaya bakıldığında yenileme dilekçesinin verildiği tarihten itibaren ilk derece
yargılamasında geçen sürenin 20 gün, kanun yolunda geçen sürenin 1 yıl 6 ay 6
gün ve toplam yargılama süresinin 1 yıl 6 ay 26 gün sürdüğü, başvuru konusu
olayda uygulanması gereken usul hükümleri dikkate alındığında söz konusu iki
dereceli yargılama prosedüründe geçen 1 yıl 6 ay 26 günlük yargılama süresinin
makul süreyi aşmadığı ve başvuruya konu uyuşmazlığın karara bağlanmasının
yargılama makamlarının tutumu nedeniyle geciktirildiğine dair bir bulgu
saptanmadığı anlaşılmaktadır.
32.
Yukarıda açıklanan nedenlerle başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin
yargılama süresi makul süreyi aşmamış ve başvuruya konu uyuşmazlığın karara
bağlanmasının yargılama makamlarının tutumu nedeniyle geciktirildiğine dair bir
bulgu saptanmamıştır.
33.
Açıklanan nedenlerle başvuruya konu yargılamanın makul süreyi aşmadığı ve Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
34.
Başvurucunun, açtığı davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun
olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri
de bulunmamaktadır. Bu nedenle başvurunun bu bölümüne ilişkin olarak kabul
edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
35.
Başvurucu, girdiği sınavın iptali istemiyle açtığı davada dilekçe ret kararı
üzerine yenilenen dilekçenin Kocaeli İdare Mahkemesine kayıt tarihinin
1/12/2011 olmasına rağmen Mahkemece dilekçenin İstanbul 2. İdare Mahkemesine
kayıt tarihi olan 7/12/2011 tarihinin esas alındığını ve buna göre davanın süre
aşımı nedeniyle reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının alt
güvencelerinden olan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
36.
Adalet Bakanlığı görüş yazısında, mahkemeye erişimin bir unsuru olan mahkeme
hakkının mutlak bir hak olmadığı, özellikle bir davanın açılabilirliğine
ilişkin bazı sınırlamalar ve niteliği gereği bu konuda düzenleyici işlemlere
konu olabileceği belirtilmiştir. Bununla birlikte bu sınırlamaların dava açmak
isteyen bir kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek seviyeye
ulaşmaması gerektiği, başvurucunun başvuru dilekçesi ekinde sunduğu belgelerden
dava yenileme dilekçesinin Kocaeli 2. İdare Mahkemesi vasıtasıyla davanın
görüldüğü İstanbul 2. İdare Mahkemesine gönderildiği, Kocaeli 2. İdare
Mahkemesine dilekçenin kayıt tarihinin 1/12/2011 olduğu oysa hem İlk Derece
Mahkemesinin hem de Yüksek Mahkemenin, başvurucunun dilekçesinin Kocaeli 2.
İdare Mahkemesine kayıt tarihi yerine İstanbul 2. İdare Mahkemesine kayıt
tarihi olan 7/12/2011 tarihini esas aldığı belirtilerek başvurucunun iddiaları incelenirken
bu hususların dikkate alınması gerektiği yönünde beyanda bulunulmuştur.
37.
Başvurucu cevap dilekçesinde başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.
38.
Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti”
kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
39.
Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin
korunması” kenar başlıklı 40. maddesi şöyledir:
“Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen
herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme
hakkına sahiptir.
Devlet, işlemlerinde,
ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini
belirtmek zorundadır.
Kişinin, resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler
sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin
edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”
40.
Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı”
kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
41.
Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim
hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir
şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §
52). AİHM, mahkemeye etkili erişim hakkını “hukukun üstünlüğü” ilkesinin temel
unsurlarından biri olarak kabul etmekte ve mahkemeye etkili erişim hakkının,
mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak
isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip
olmasını gerektirdiğini ifade etmektedir. Bu sebeple hukuki belirsizliklerin ya
da uygulamadaki belirsizliklerin tarafların mahkemeye erişimine zarar verdiği
durumlarda bu hakkın ihlal edildiğine karar verilmektedir (Geffre/Fransa, B. No: 51307/99, 23/1/2003, § 34).
42.
Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen
bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların hakkın özünü
zedeleyecek şekilde kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü
olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013,
§ 38). Devletler, bir davanın açılabilirliğine
ilişkin olarak takdir hakları gereği bazı sınırlamalar getirebilir ve bu
davalar, niteliği gereği düzenleyici işlemlere konu olabilir. Bununla birlikte
bu sınırlamalar dava açmak isteyen bir kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne
zarar verecek seviyeye ulaşmamalıdır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Edificaciones March Gallego
S.A./İspanya, B. No: 28028/95, 19/2/1998, § 34; Rodríguez Valín/İspanya, B. No: 47792/99,
11/10/2001, § 22).
43.
Mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hâle getiren
uygulamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. Bununla birlikte dava açma
ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava
açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir
gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ne var ki öngörülen
süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış
hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını
kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmek gerekir
(Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Osu/İtalya,
B. No: 36534/97, 11/7/2002, §§ 36-40).
44.
2577 sayılı Kanun’un 4. ve 6. maddelerine göre dava veya kanun yollarına
yönelik başvurunun yöneltildiği merci dışındaki eş değer kabul edilebilecek
merciler aracılığıyla yapılan başvurular geçerli kabul edilmekte ve başvurunun
süresinde yapılıp yapılmadığı aracı kılınan mercie yapılan başvuru tarihine
göre hesaplanmaktadır (Remzi Durmaz,
B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 35).
45.
2577 sayılı Kanun’un 15. maddesinde ise Kanun’un 3. ve 5. maddelerine uygun
hazırlanmadığı gerekçesiyle dava dilekçesinin reddedilmesi durumunda davacı tarafından
mahkeme kararına uygun olarak dilekçenin otuz gün içinde yenilenmesi gerektiği
belirtilmiştir.
46.
Somut olayda başvurucunun sınavın iptali ya da sınav sonucunun iptal edilerek
yapılacak sıralamada ilgili bölüme yerleştirilmesi ve kayıt hakkı tanınması
istemiyle açtığı davada, İstanbul 2. İdare Mahkemesi 7/10/2011 tarihli
kararıyla dava dilekçesindeki eksiklik ve çelişkilerin giderilmesi suretiyle
otuz gün içinde yeniden dava açılmak üzere dava dilekçesinin reddine karar
vermiş; bu karar 1/11/2011 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.
Verilen yenileme dilekçesi üzerine Mahkeme, otuz günlük yasal süre içerisinde
dilekçenin yenilenerek en geç 1/12/2011 tarihinde açılması gerekirken bu süre
geçirildikten sonra 7/12/2011 tarihinde davanın yenilendiğini belirterek süre
aşımı nedeniyle davanın reddine karar vermiştir. Başvurucu tarafından yenileme
dilekçesinin Kocaeli 2. İdare Mahkemesine 1/12/2011 tarihinde sunulduğu
yönündeki itirazları da yerinde görülmeyerek kanun yolu başvuruları reddedilmiştir.
47.
Başvurucu; bireysel başvuru formu ekine, yenileme dilekçesine ait olduğunu
ileri sürdüğü Kocaeli 2. İdare Mahkemesince düzenlenen 1/12/2011 tarihli ve
2011/447 muhabere numaralı tahsilat makbuzu ile yenileme dilekçesinin kayıt
tarihinin 1/12/2011 olduğuna ilişkin Kocaeli 2. İdare Mahkemesi Yazı İşleri
Müdürlüğünün 25/9/2013 tarihli yazısını sunmuştur.
48.
İstanbul 2. İdare Mahkemesinin dilekçe ret kararı üzerine davanın hangi tarihte
yenilendiği hususunun açıklığa kavuşturulması için Mahkememizin 7/10/2015
tarihli yazısı ile konu hakkında İstanbul 2. İdare Mahkemesinden bilgi ve
yenileme dilekçesinin havaleli örneği istenmiştir. Anılan Mahkeme, dilekçe ret
kararına ilişkin yenileme dilekçesinin 1/12/2011 havale tarihli olarak Kocaeli
2. İdare Mahkemesi kanalıyla gönderildiğini ve 7/12/2011 tarihinde Mahkeme
kayıtlarına girdiğini, nöbetçi hâkim tarafından Kocaeli 2. İdare Mahkemesi
kanalıyla gelen dilekçeye havale yapılması gerekirken davalı idareye gidecek
nüshaya havalenin yapıldığını ve dosyaya nöbetçi hâkim tarafından havalesi
yapılan dilekçenin takıldığını, Kocaeli 2. İdare Mahkemesi havaleli dilekçenin
ise hâlihazırda karşı tarafa gönderilmek üzere sehven dosya kapağına
takıldığını, yapılan incelemede dilekçe ret kararı üzerine sunulan yenileme
dilekçesinin 1/12/2011 tarihli olduğu hâlde 7/12/2011 havale tarihli dilekçenin
işleme alınması sonucu davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiğini bildirmiş;
yenileme dilekçesinin 1/12/2012 havale tarihli örneğini göndermiştir.
49.
Mahkemeye erişim hakkına yönelik sınırlamaların veya mevzuat yorumlamalarının
dava açmak isteyen bir kişinin anılan hakkının özüne zarar verecek seviyeye
ulaşmaması gerektiği ilkesi yönünden başvuru konusu olay değerlendirilmesi
gerekir. Somut olayda dilekçe ret kararı üzerine Kocaeli 2. İdare Mahkemesi
vasıtasıyla İstanbul 2. İdare Mahkemesine sunulan yenileme dilekçesinin Kocaeli
2. İdare Mahkemesi kayıtlarına 1/12/2011 tarihinde alındığı, bu tarih
itibarıyla başvurucunun davasını süresinde yenilediği oysa İstanbul 2. İdare Mahkemesince
bu durum fark edilmeyerek yenileme dilekçesinin kendi kaydına girdiği 7/12/2011
tarihi esas alınarak süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verildiği
görüldüğünden Mahkemenin, süre koşullarını açıkça hukuka aykırı olarak
uygulaması nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
anlaşılmaktadır.
50.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde başvurucunun mahkemeye erişim hakkının
ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
51. Başvurucu,
açtığı davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesi üzerine başka bir vakıf
üniversitesine kaydını yaptırdığını ve bu nedenle maddi ve manevi zararlarının
oluştuğunu belirterek tazminat talebinde bulunmuştur.
52.
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
53.
Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde adil yargılanma kapsamında bulunan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği tespit edilmiştir. İhlalin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
İstanbul 2. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
54.
Mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmesi nedeniyle yalnızca ihlal tespiti ve
yargılanmanın yenilenmesine karar verilmesiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine,
başvurucunun maddi tazminat talebinin ise reddine karar verilmesi gerekir.
55.
Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet
ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. 1. Yargılama süresinin makul
olmadığına ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Mahkemeye
erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C.
İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere kararın İstanbul 2. İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D.
Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer
taleplerin REDDİNE,
E.
198,35 harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F.
Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru
tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde
bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ
UYGULANMASINA,
G.
Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
7/1/2016
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.