TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
DİDEM TÜTENK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/7525)
|
|
Karar Tarihi: 10/6/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 14/7/2015-29416
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Nahit GEZGİN
|
Başvurucu
|
:
|
Didem TÜTENK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, hükümlü olarak
tutulduğu ceza infaz kurumunda herhangi bir disiplinsiz davranışta bulunmadığı
halde, haksız ve keyfi bir şekilde hücreye koyma cezası ile
cezalandırılmasının; bu kararı inceleyen infaz hâkimliğinin etkili bir
soruşturma yapmamasının; infaz hâkimliğinin kararına itirazını inceleyen
mahkemenin, kendisini ve avukatını dinlemek için çağırmayıp lehine olan hiçbir
delili toplamamasının; ilk kez disiplin cezası almasına rağmen on beş gün gibi
uzun bir süreyle hücreye koyma cezası verilmesinin ve bu ceza sonucu konulduğu
hücrede bazı imkânlardan yoksun bırakılmış olmasının, Anayasa’nın 17., 25. ve
38. maddelerinde güvence altına alınan, işkence ve eziyet yasağı, düşünce ve
kanat özgürlüğü ile suç ve cezaların kanuniliği ilkesini ihlal ettiğini ileri
sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 2/10/2013
tarihinde İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde tespit edilen
eksiklikler tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğinin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 31/1/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde yer
aldığı şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi
ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu hakkında, hükümlü
olarak bulunduğu İzmir Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu
Başkanlığının 24/5/2013 tarihli ve 2013/428 sayılı kararı ile "Koğuşunda yapılan genel aramaya karşı çıkmak ve kurum
görevlilerine hakaret etmek" gerekçesiyle on beş gün süreyle
hücreye koyma cezası verilmiştir.
6. Anılan karara karşı başvurucunun
itirazını inceleyen Karşıyaka İnfaz Hâkimliği (Hâkimlik), başvurucunun beyanını
almış, ilgili ceza infaz kurumu ikinci müdürü ile disiplin cezasına konu
tutanağı düzenleyen infaz koruma memurlarını dinlemiş, başvurucunun memurlara
hakaret ettiği iddiasıyla ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığını araştırmış; Başsavcılık tarafından,
30/5/2013 tarihli ve E.2013/715 sayılı iddianame ile başvurucu hakkında görevli
memura hakaret suçundan kamu davası açıldığını tespit etmiştir.
7. Hâkimlik, 19/8/2013 tarihli ve
K.2013/1864 sayılı kararı ile “Tutanak
düzenleyicilerin anlatımları, kurum ikinci müdürünün tutanağı doğrulayan
beyanları, disiplin kurulu kararının içeriği dikkate alınarak, itirazın yerinde
olmadığı” gerekçesine istinaden, disiplin cezasının onanmasına karar
vermiştir.
8. Başvurucunun anılan
karara itirazı, Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 28/8/2013 tarihli
ve 2013/2436 Değ. İş. sayılı kararı ile “Hücreye koyma cezası ile bu cezanın onanmasına
ilişkin verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu” gerekçesiyle
kesin olarak reddedilmiştir.
9. Başvurucu, bu kararı
2/9/2013 tarihinde öğrendiğini ifade etmektedir.
10. UYAP üzerinden
yapılan incelemede, anılan kararın başvurucuya 29/8/2013 tarihinde bildirildiği
ve bildirime ilişkin olarak da aynı tarihli tebliğ-tebellüğ tutanağı
düzenlendiği anlaşılmıştır.
11. Başvurucu, kesinleşen
disiplin cezası gereğince hücrede tutulduğu 2/10/2013 tarihinde Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
12. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 38. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
“(1) Çocuklar haricindeki hükümlüler hakkında
uygulanabilecek disiplin cezaları ağırlık derecesine göre şunlardır:
…
f) Hücreye koyma.
(2) Toplu, bedensel, zalimane, insanlık dışı
veya küçültücü cezalar disiplin cezası olarak uygulanamaz.”
13. 5275 sayılı Kanun’un 44. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“(1) Hücreye koyma cezası, hükümlünün eylemlerinin nitelik ve ağırlığına
göre bir günden yirmi güne kadar, açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere,
geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her türlü temastan
yoksun bırakılmasıdır.”
14. 5275 sayılı Kanun’un
52. maddesi şöyledir:
“(1) Disiplin cezalarına ve tedbirlerine karşı şikâyet ve itiraz
durumunda 16.5.2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu hükümleri
uygulanır.
(2)
Diğer mevzuattan kaynaklanan dilekçe ve şikâyet hakkı saklıdır.”
15. Ceza
İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Tüzüğün 4. maddesinin (4) numaralı fıkrası şöyledir:
“(4) Mahkeme kesinleşen ve yerine getirilmesini
onayladığı ceza ve güvenlik tedbirine ilişkin hükmü Cumhuriyet başsavcılığına
gönderir. Kesinleşen mahkûmiyet kararlarının infazı Cumhuriyet savcısı
tarafından izlenir ve denetlenir.
a)
Cumhuriyet başsavcısı veya görevlendireceği Cumhuriyet savcısı; kurumun
mevzuata göre yönetilmesini ve infaz hizmetlerinin temel insan haklarına uygun
olarak yerine getirilmesini ister ve denetler. Görüş ve önerilerini denetleme
defterine yazar, gerekli gördüğü durumlarda Bakanlığa bilgi verir.”
b)
Kurumda çalışan tüm görevliler Cumhuriyet başsavcısının veya görevlendireceği
Cumhuriyet savcısının istediği her türlü bilgiyi vermekle yükümlüdür.”
16. Anılan Tüzük’ün 150.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“(1) Hücreye koyma cezası, hükümlünün eylemlerinin
nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık havaya çıkma hakkı
saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her
türlü temastan yoksun bırakılmasıdır.
…
(3)
Hücre, yaşamsal gereksinimleri karşılayacak şekilde ve özellikle, bel hizasında
100 x75 cm ebadında penceresi olan ve en az odanın genişliğinde havalandırması
bulunan dokuz veya on metrekare büyüklüğünde, duş ve tuvaleti olacak şekilde
düzenlenir.
(4)
Hücreye konulan hükümlünün, resmi yetkili merciler ve avukatı ile görüşmesine
engel olunmaz.
(5)
Hücreye koyma cezasının infazı sırasında hükümlü, günde bir saat açık havada
bulunabilme hakkından mutlaka yararlandırılır ve kitap okumasına izin verilir.”
17. 16/5/2001 tarihli ve 4675
sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu’nun 1. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
“Bu kanun, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde
bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili
faaliyetlere yönelik şikâyetleri incelemek, karara bağlamak ve kanunlarla
verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere kurulan infaz hâkimliklerine
ilişkin hükümleri kapsar.”
18. 4675 sayılı Kanun’un
4. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“ (1) İnfaz hâkimliklerinin görevleri şunlardır:
1.
Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri,
yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri,
beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının
korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri,
çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve
karara bağlamak.
…
3.
Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan disiplin tedbirleri ve verilen disiplin
cezalarının kanun, tüzük veya yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı
olduğu iddiasıyla yapılan şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
…
(2)
Kanunlarda başka bir yargı merciine bırakılan konulara ilişkin hükümler
saklıdır.”
19. 4675 sayılı Kanun’un 5. maddesi
şöyledir:
“Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında
yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri
ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlem veya faaliyetlerin
öğrenildiği tarihten itibaren on beş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren
otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.
Şikâyet,
dilekçe ile doğrudan doğruya infaz hâkimliğine yapılabileceği gibi; Cumhuriyet
başsavcılığı veya ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürlüğü aracılığıyla da
yapılabilir. İnfaz hâkimliği dışında yapılan başvurular hemen ve en geç üç gün
içinde infaz hâkimliğine gönderilir. Sözlü yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır
ve bir sureti başvurana verilir.
Şikâyet
yoluna, kendisi ile ilgili olmak kaydıyla hükümlü veya tutuklu ya da eşi,
anası, babası, ayırt etme gücüne sahip çocuğu veya kardeşi, müdafii,
kanunî temsilcisi veya ceza infaz kurumu ve tutukevi izleme kurulu
başvurabilir.
Şikâyet
yoluna başvurulması, yapılan işlem veya faaliyetin yerine getirilmesini
durdurmaz. Ancak, infaz hâkimi giderilmesi güç veya imkânsız sonuçların doğması
ve işlem veya faaliyetin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte
gerçekleşmesi durumunda işlem veya faaliyetin ertelenmesine veya durdurulmasına
karar verebilir.”
20. 4675 sayılı Kanun’un 6. maddesinin
ilgili kısımları şöyledir:
“…
Şikâyet
başvurusu üzerine infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta
içinde karar verir; ancak, gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu
işlem veya faaliyet hakkında resen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve
belge isteyebilir; ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet
savcısının da yazılı görüşünü alır. Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet
üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep
edilen diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını verir. Hükümlü
veya tutuklu, savunmasını, hazır bulunmak ve vekâletnamesini ibraz etmek
koşuluyla avukatıyla birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabilir. İnfaz hâkimi
gerekli görmesi durumunda hükümlü veya tutuklunun savunmasını ceza infaz
kurumunda da alabilir.
İnfaz
hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti yerinde görmezse reddine; yerinde görürse,
yapılan işlemin iptaline ya da faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine
karar verir.
…”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
21. Mahkemenin 10/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 2/10/2013 tarihli ve 2013/7525
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, hükümlü olarak
tutulduğu İzmir Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda herhangi bir disiplinsiz
davranışta bulunmadığı halde, Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı
tarafından, koğuşta arama yapılmasını engellediği ve görevli memurlara hakaret
ettiği gerekçesiyle haksız ve keyfi bir şekilde hücreye koyma cezası ile
cezalandırıldığını, disiplin cezası kararına itirazını inceleyen Hâkimliğin,
infaz koruma memurları tarafından düzenlenen çelişkili ve taraflı tutanağı
hükme esas alıp olay yerine ilişkin kamera kayıtlarını incelemediğini ve aynı
koğuş içerisinde bulunan ve olayı gören diğer kişileri tanık olarak
dinlemediğini, Hâkimliğin kararını inceleyen Mahkemenin de kendisini ve
avukatını dinlemek için çağırmayıp lehine olan hiç bir delili toplamadığını,
ayrıca ilk kez bir disiplin cezası alması dikkate alınmaksızın, on beş gün gibi
uzun bir süreyle bir hücrede tutulmasına karar verildiğini, verilen bu cezanın,
işlediği iddia edilen disiplin suçu ile orantılı olmadığını, muhalif
düşünceleri sebebiyle bu şekilde cezalandırıldığını düşündüğünü; kesinleşen bu
ceza nedeniyle konulduğu hücrenin, sadece sekiz metre karelik, içerisinde
hiçbir iletişim ve haberleşme aracı bulunmayan bir yer olduğunu, hücrede
bulunduğu süreçte, kimseyle görüştürülmediğini, süreli yayınları takip
edemediğini, infaz koruma memurlarınca baskı altında tutulduğunu, gün içinde
sadece bir saat süreyle havalandırmaya çıkarıldığını, hücreye sıcak su
verilmediğini ve revire çıkarılmadığını belirterek, Anayasa’nın 17., 25. ve 38.
maddelerinde güvence altına alınan işkence ve eziyet yasağı, düşünce ve kanaat
özgürlüğü ile suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri
sürmüş, manevi tazminat ve adli yardıma karar verilmesi ile bir insanın yaşama
hakkını ihlal ettiğini düşündüğü hücre cezasının kaldırılması taleplerinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Adli
Yardım Talebi Yönünden
23. Ayrıntıları Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay
(B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında
belirtilen adli yardım talebinin değerlendirilmesine ilişkin ilkeler temelinde somut olayda, başvurucunun,
sosyal güvenlik kapsamında bir gelirinin ve adına
kayıtlı bulunan taşınır veya taşınmaz
malının olmadığı, başvuru tarihi itibarıyla hükümlü olarak bir ceza
infaz kurumunda bulunduğu, geçimini önemli ölçüde zor
duruma düşürmeksizin yargılama giderini ödeme gücünden yoksun olduğu, UYAP üzerinden yapılan incelemeden anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan talebinin kabulü gerekir.
2. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
24. Başvurucunun şikâyetlerinin özü, Ceza İnfaz Kurumu
disiplin Kurulu Başkanlığının verdiği disiplin cezasının haksız ve keyfi
olduğu, bu cezayı onayan Hâkimliğin
etkili bir soruşturma yapmadığı ile kesinleşen cezanın uygulanması sırasında kendisine kötü muamelede bulunulduğu iddialarına ilişkindir. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirilmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların
gerçekliğinin hukuki tavsifini kendisi tayin eder. Bu
nedenle başvurucunun iddiaları, disiplin cezası yönünden Anayasa’nın 36. maddesi, disiplin cezasının uygulanma koşulları yönünden ise Anayasa’nın
17. maddesi ile ilişkili görülerek, değerlendirmenin bu maddeler kapsamında ve ayrı ayrı
yapılması gerektiği kanaatine varılmıştır.
a. Adil
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
25. Başvurucu, Ceza infaz Kurumu
Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından haksız ve keyfi bir şekilde disiplin
cezasıyla cezalandırılmasının ve bu cezayı onayan Hâkimliğin etkili bir
soruşturma yapmamasının, anayasal haklarını ihlal ettiğini ileri sürmektedir.
26. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“(5) Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi
içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren on beş gün içinde
ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler. Mahkeme,
öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek
talebi kabul veya reddeder.”
27. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolları öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekir.”
28. Bireysel başvurunun
ön şartlarından birisi de başvuru süresidir. Süre, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul
hükmüdür (Yasin
Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 18).
29. 6216 sayılı Kanun'un
47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği
tarihten itibaren otuz gün içinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer
mahkemeler yahut yurt dışı temsilcilikler
vasıtasıyla yapılması gerekmektedir.
30. Somut olayda başvurucu hakkında verilen disiplin cezası yönünden başvuru yolları, Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/8/2013 tarihli kararı ile tüketilmiş olup anılan nihai
karar başvurucu tarafından 29/8/2013 tarihinde öğrenilmiştir. Başvurucu, kararı öğrendiği tarihten itibaren otuz gün
içinde ve en nihayetinde 30/9/2013 tarihine kadar bireysel başvuruda bulunması gerekirken, 2/10/2013 tarihinde başvuruda bulunmuş ve süresi içinde
başvuruda bulunmaması ile ilgili olarak
herhangi bir mazeret de ileri sürmemiştir.
31. Açıklanan nedenlerle,
başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz günlük
yasal süresi içinde yapılmayan başvurunun bu kısmının,
diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiği İddiası
32. Başvurucu, tutulduğu
hücrenin fiziki koşullarını ve tutulması sırasında bazı haklardan mahrum bırakılmasını başvuru konusu yapmış, tutulma sırasında maruz kaldığı muamelenin, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
33. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası
şöyledir:
“Kimseye
işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetine bağdaşmayan bir cezaya
veya muameleye tabi tutulamaz”
34. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“… Başvuruda bulunabilmek için
olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
35. 6216 sayılı Kanun’un 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“ (2) İhlale neden olduğu
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve
yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir.”
36. Anılan Kanun’un 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer verilen kanun yollarının tüketilmesi
koşulu, bireysel başvurunun temel hak ihlallerini önlemek için son ve
olağanüstü bir çare olmasının doğal sonucudur. Diğer bir ifadeyle, temel hak
ihlallerini öncelikle idari makamların ve derece mahkemelerinin gidermekle
yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılmaktadır (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 20).
37. Temel hak ve özgürlüklere saygı,
devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup, bu ödevin ihmal edilmesi
nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal
makamların görevidir. Bu nedenle, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği
iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar
tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
38. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin yetkili idari ve yargısal
mercilerce düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur.
Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca,
başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde
yetkili idari ve yargısal mercilere
usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip
olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara
sunması ve aynı zamanda bu
süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için
gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
39. Somut olayda başvurucu, şikâyetine konu ihlal iddialarına
ilişkin olarak başvuru yollarının tamamını tükettiğini ifade etmekte olup
başvuru formu ve eklerinin incelenmesinden,
sadece hakkında verilen disiplin cezasına karşı itirazda bulunduğu anlaşılmaktadır. Başvurucu, hücrede tutulduğu sırada kendisine kötü muamelede bulunulduğu iddiası ile ilgili olarak
herhangi bir başvuru yolunu tükettiğini bildirmediği gibi, tüketmemesine ilişkin olarak da bir sebep ileri
sürmemiştir.
40. Başvuruya konu
şikâyetler ile ilgili yukarıda belirtilen (bkz.§§14-20) mevzuat gereğince,
başvurucunun, şikâyetlerini iletebileceği ve yapıldığını iddia ettiği kötü
muamelenin derhal son verilmesini isteyebileceği idari ve yargısal mercilerin
bulunduğu görülmektedir. İlgili hükümler kapsamında başvurucu, şikâyetlerini
öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere iletebilecek, tutulma yeri ve
koşulları sebebiyle kötü muameleye maruz bırakıldığını ileri sürebilecek ve bu
koşulların en kısa zamanda uygun hale getirilmesini ve/veya kötü muamele
iddiasına konu disiplin cezasının infazının durdurulmasını ya da ertelenmesini
isteyebilecek iken, bu yollara başvurmamıştır.
41. Başvuruya konu olay ve
şikâyetler (bkz.§ 22) dikkate alındığında, mevcut başvuru yollarının
ulaşılabilir, başvurucunun şikâyetleri açısından telafi imkânına sahip ve bir
çözüm sağlayabilecek nitelikte olmadığını söyleyebilmeyi mümkün kılan bir sebep
bulunmadığından, başvuru yollarının tüketilmesi kuralına istisna tanınmasını
gerektiren bir durumun da olmadığı görülmektedir.
42. Dolayısıyla başvurucunun, şikâyetlerini ve
varsa bu konudaki kanıtlarını öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal
mercilere iletmeden ve hak ihlali iddialarını öncelikle bu makamların
değerlendirmesini ve çözüme kavuşturulmasını beklemeden, doğrudan Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
43. Açıklanan nedenlerle,
başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin“başvuru yollarının tüketilmemesi” nedeniyle kabul edilemezliğine
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun adli yardım
talebinin KABULÜNE,
B. Başvurunun,
1. Adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden “süre
aşımı”,
2. Kötü muamele yasağının
ihlal edildiği iddiası yönünden “başvuru
yollarının tüketilmemiş olması”
nedenleriyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2)
numaralı fıkrası uyarınca, başvurucunun yargılama giderini ödemekten tamamen
MUAF TUTULMASINA,
10/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.