logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Karakısa [2.B.], B. No: 2013/7971, 15/10/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET KARAKISA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/7971)

 

Karar Tarihi: 15/10/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

Raportör

:

Bahadır YALÇINÖZ

Başvurucu

:

Mehmet KARAKISA

Vekili

:

Av. Halil ÖZTÜRK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) tarafından reddedilmesi nedeniyle Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen sosyal hukuk devleti ve 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkeleriyle 36. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 6/11/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 30/6/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAYLAR VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, askerlik hizmeti esnasında verilen temizlik görevini yerine getirmek için içtima alanından koğuşlar bölgesine gittiği sırada, buzlu merdivenlerden çıkarken ayağının kayması sonucu sol kolunun üzerine sertçe düştüğünü ve merdivenlerden aşağı yuvarlandığını, düşme sonrası birkaç gün beklediğini, bu süre içinde şişlik ve morluklar oluştuğunu ifade etmiştir.

6. Başvurucu 8/3/2011 tarihinde revire çıkarılmış, devam eden tedavi süreci sonunda Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Sağlık Kurulunun 17/10/2011 tarihli raporuyla ''B 58/F 10 askerliğe elverişli değildir.'' kararı verilerek terhis edilmiştir.

7. Başvurucu, askerlik hizmeti sırasında kaygan olan merdivenler için kaymayı engelleyici tedbir almadığı ve kazaya sebebiyet verdiği gerekçesiyle, uğradığını ileri sürdüğü 200.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi zararının tazmini istemiyle idare aleyhine dava açmıştır.

8. AYİM İkinci Dairesi, 27/2/2013 tarihli ve E.2013/139, K.2013/352 sayılı kararıyla davayı reddetmiş ve reddedilen maddi ve manevi tazminat miktarları üzerinden 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) 14. maddesi uyarınca takdir edilen 13.690 TL avukatlık ücretinin başvurucudan alınarak davalı idareye verilmesine karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:

"Dava dosyası, tıbbi kayıtlar, K.K.K.lığı As. Savcılığının KYOK ve tanık ifade tutanakları dikkate alındığında; K.K.K.lığı As.Sav.lığının 22.08.2012 tarihli, AS.SAV.:2012/183 MÜT (240750) sayılı ve "Maddi ve manevi tazminat" konulu yazısında davacının talimat yoluyla alınan ifadesinde "... 06.03.2011 tarihinde hava kar yağışlı olduğundan koğuşlar bölgesinde merdivenden çıkarken kaydım ve sağlam olan sol kolumun üzerine düştüm. Bu olay üzerine kolumda şişlik ve morluk oldu. Olay olurken tektim, yanımda kimse yoktu, daha sonra ağrılarım çok olduğundan dolayı olaydan bir gün sonra Nöbetçi Amirini bulamadığımdan dolayı P.Çvş. Hasan BAŞAR'a ulaştım ve rahatsızlığımı söyledim." şeklinde ifadesini verdiği, davacının 06.03.2011 tarihinde düşmesine rağmen 08.03.2011 tarihinde revire gidene kadar Tk.K.na bilgi vermediği, bu tarihte yoklamaya katılması gerekirken amirlerine bilgi vermeden vizite sorumlusu personel ile birlikte revire gittiği, düşme olayının olduğu gün saat 12.45 sularında içtima alanına gitmek üzere koğuş merdivenlerinden çıkarken düştüğünü beyan etmesine rağmen, davacının görevli olduğu Komutanlık Hizmet Tk. içtima alanında gitmek için merdivenden çıkmak gerekmediği, aksine Tb. Binasının 2'nci katındaki koğuşundan içtima alanına gitmek için merdiven inmek gerektiği, iddia edilen olayın meydana geldiği 06.03.2011 tarihinde Güvercinlik Havalimanı Meydan Meteoroloji Müdürlüğünden alınan ve Kr.HvcI.K.lığının da içinde bulunduğu Güvercinlik/Ankara bölgesinin meteorolojik verilerine göre anılan bölgede kar yağışı olmadığı, hafif yağmur olduğu, sıcaklığın saat 11.50 itibariyle 7 derece, saat 12.50 itibariyle de 8 derece olduğu, davacı iddialarına göre Pazar günü olduğu tespit edilen olay tarihinde davacıya amirleri ya da BI.Nöb-Astsb. tarafından temizlik görevi verilmediği, davacının koğuşlar bölgesinin birinci katında kaldığı ve bu kata çıkan merdivenin bina içerisinde olduğu ve nedenle buzlanma olmasının mümkün olmadığı, davacının kullandığı koğuş binası çevresinde merdiven bulunmadığı, koğuşa gitmek için kullanılan güzergahlarda da merdiven bulunmadığı, tanık ifadelerine göre olay bölgesinin bina içinde olması nedeniyle hiç buzlanma olayı yaşanmadığı, aksine koğuşlar bölgesinde kaloriferler yanması nedeniyle kış boyunca ortalama 17 derece sıcaklık olduğu, olay günü davacıyı gören tanıkların ifadelerine göre davacının kolunu çok sıkı bir şekilde bandajladığı, arkadaşlarının ikazlarına rağmen bandajı gevşetmediği, hatta revir görevlisinin ikazlarıyla bandajı çıkardığı, aynı akşam tekrar aynı şekilde kolunu bandajladığı ve tanıklara "hava değişimi alıp buradan gitmem lazım' şeklinde beyanlarda bulunduğu, bir başka tanığa da "eğer askerde kalırsa büyük maddi zararlar edeceğini, hava değişimi aldığı takdirde büyük paralar kazanacağını" ifade ettiği anlaşıldığından davacının askerliğe elverişsiz hale gelmesine sebep olan rahatsızlığının ortaya çıkması ile askerlik hizmetinin sebep ve tesiri arasında herhangi bir illiyet bağının bulunmadığı, iddia edilen olayın olduğu koğuşlar bölgesinin bina içinde olduğu, bu nedenle buzlanmaya sebep olabilecek herhangi bir nedenin bulunmadığı, davacının iddia ettiği kendisine temizlik görevi verildiği emrini kanıtlayabilecek herhangi bir delil, tanık beyanı olmadığı, davacının iddia ettiği düşerek kolunun yaralanması olayına kimsenin sebep olmadığı, dolayısıyla idarenin meydana gelen zararı tazminle sorumlu tutulamayacağı kanaatine varılarak, davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.”

9. Başvurucu, AYİM kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın düzeltilmesini talep etmiş; AYİM İkinci Dairesinin 18/9/2013 tarihli ve E.2013/1176, K.2013/999 sayılı kararıyla talebin reddine karar verilmiş ve karar 10/10/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

10. Başvurucu 6/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

11. 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdari Mahkemesi Kanunu’nun 46. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümle şöyledir:

“Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.”

12. 2/11/2011 tarihli ve 28103 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) 14. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

13. Mahkemenin 15/10/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 6/11/2013 tarihli ve 2013/7971 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

14. Başvurucu, söz konusu rahatsızlığının askerlik hizmeti sırasında kendine tevdi edilen temizlik görevini icra etmek üzere merdivenlerden çıkarken kayarak düşmesi sonucunda meydana geldiğini belirtmiştir. Kendini askerliğe elverişsiz hâle getirmek suçlamasıyla yapılan soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini iddia eden başvurucu, aleyhine olan tanık ifadelerinin idarenin baskısıyla alınmış olabileceğini, yaşanan kazadan idare sorumlu olduğu hâlde tazminata hükmedilmemesi dolayısıyla Anayasa'nın sosyal hukuk devleti ve eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Kararın iptali ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

15. Başvurucu, bireysel başvuru süresi geçtikten sonra 6/5/2014 tarihinde sunduğu ek beyan dilekçesinde ise ilave olarak davanın reddedilmesi sonucunda idareye 13.690 TL vekâlet ücreti ödemeye mahkûm edildiğini, davayı açtığı 3/7/2012 tarihinde askerî idari yargıda henüz ıslah müessesesi bulunmadığından olası hak kayıplarının önüne geçmek için tazminat miktarının yaklaşık bir değer üzerinden belirlendiğini, söz konusu meblağın çok yüksek olması nedeniyle mahkemeye erişim hakkını, dolayısıyla adil yargılama hakkını ihlal ettiğini ileri sürerek bu mahkûmiyet kararının iptalini talep etmiştir.

B. Değerlendirme

16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin adil yargılanma hakkı çerçevesinde yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği başlıkları altında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası

17. Başvurucu açtığı davanın reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

18. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

19. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

20. 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

21. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

22. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular bariz takdir hatası veya açık keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

23. Başvurucu, söz konusu rahatsızlığının askerlik hizmeti sırasında meydana geldiğini, bu nedenle idarenin sorumluluğu bulunmasına rağmen tazminata hükmedilmemesinden dolayı Anayasa'nın sosyal hukuk devleti ve eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

24. AYİM İkinci Dairesi ise başvurucunun askerliğe elverişsiz hâle gelmesine neden olan rahatsızlığının ortaya çıkması ile askerlik hizmetinin sebep ve tesiri arasında herhangi bir illiyet bağının bulunmadığı, dolayısıyla idarenin zarardan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir (bkz. § 8).

25. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Nadi Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).

26. Somut olayda başvurucu, yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge sunmamıştır. Başvurucunun sadece Mahkemece delillerin değerlendirilmesini istediği ve verilen kararın içeriğinin adil olmadığı şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.

27. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiği İddiası

28. Başvurucu, aleyhine hükmedilen avukatlık ücretinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

29. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

30. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

31. Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik koşullarından olan başvuru süresine riayet edilmesi şartı, bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında resen nazara alınması gereken bir başvuru koşuludur (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 19).

32. Yukarıda belirtilen hükümler uyarınca bireysel başvurunun; başvuru yollarının tüketildiği veya başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Bu yönüyle başvuru yollarının tüketilmesi ve başvuru süresine ilişkin koşullar arasında yakın bir bağlantı bulunmaktadır. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen “olağan başvuru yolları” ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olarak anlaşılması gerekir. Olağan başvuru yollarının tamamının tüketilmesi ibaresinin katı bir şekilde yorumlanması, birtakım başvurular açısından bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmayan neticelere yol açabilecektir. Bu nedenle olayın özel şartları içinde etkisiz ve yetersiz olan bir kanun yolunun tüketilmesi şartı aranmaksızın her bir başvuru yolunun somut başvurular açısından etkili olup olmadığının ayrı ayrı denetlenmesi gerekmektedir (Taner Kurban, § 20).

33. Bireysel başvurunun, başvuru yolu öngörülmeyen durumlarda, ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmekle birlikte başvuru süresinin başlangıç tarihinin belirlenmesi noktasında, başvurucunun ihlal oluşturan işlem, eylem veya kararla ilgili yeterince bilgi sahibi olması şartı aranacaktır. Bu kapsamda ilgili nihai kararın tebliğinin öngörüldüğü hâllerde tebliğ tarihinin, tebliğ öngörülmeyen hâllerde ise başvurucunun kararın içeriğini kesin olarak öğrenebildiği tarihin esas alınması gerekir (Taner Kurban, § 21).

34. Somut olayda başvurucu, 6/11/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunduğu başvuru formunda askerlik hizmeti sırasında düşme sonucunda uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açtığı davanın reddine karar verildiğini, bu karara yaptığı karar düzeltme talebinin AYİM İkinci Dairesinin 18/9/2013 tarihli kararıyla reddedildiğini ve kararın 10/10/2013 tarihinde kendisine tebliğ edildiğini belirtmiş ve tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerinde düzenlenen sosyal hukuk devleti ve eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

35. Başvurucu daha sonra 6/5/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunduğu dilekçesinde, AYİM kararında hüküm altına alınan ve davalı idareye ödenmesine karar verilen 13.690 TL avukatlık ücreti nedeniyle mahkemeye erişim hakkının da ihlal edildiğini iddia etmiştir.

36. Görüldüğü üzere aleyhine hükmedilen avukatlık ücreti nedeniyle başvurucu tarafından mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine yönelik şikâyet, AYİM İkinci Dairesinin nihai kararının tebliğ tarihi olan 10/10/2013 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılmamıştır. Diğer yandan 6/11/2013 tarihli başvuru formunda da aleyhe hükmedilen avukatlık ücretinden şikâyet edilmemiş, açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle sosyal hukuk devleti ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği şikâyetinde bulunulmuştur.

37. Açıklanan nedenlerle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak otuz gün içinde şikâyette bulunulmadığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması,

2. Mahkemeye erişim hakkının ihlali iddiasının süre aşımı

nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,

15/10/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mehmet Karakısa [2.B.], B. No: 2013/7971, 15/10/2015, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET KARAKISA
Başvuru No 2013/7971
Başvuru Tarihi 6/11/2013
Karar Tarihi 15/10/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) tarafından reddedilmesi nedeniyle Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen sosyal hukuk devleti ve 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkeleriyle 36. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Kanun yolu şikâyeti (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Mahkemeye erişim hakkı (idare) Süre Aşımı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 1602 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu 47
6459 İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 1
KHK 659 Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 14
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi