TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KERİME AKYOL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/8139)
|
|
Karar Tarihi: 13/4/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Kerime
AKYOL
|
|
|
2. Sultan
GEZER
|
|
|
3. Mehmet
ÖZMEN
|
|
|
4. Rahime
ZENGER
|
|
|
5. Bahar
KOCAKAPLAN
|
|
|
6. Nevzat
ÖZMEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Kadri
AKGÜN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, murislerinin terör örgütü üyeleri tarafından 1987
yılında öldürülmesi neticesinde bu özel durumları dikkate alınmaksızın
17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvurunun ve açılan davaya
ilişkin yargılama işlemlerinin olayın gerçekleştiği tarih itibarıyla Kanun
kapsamı dışında olduğu gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma
hakkının, mülkiyet hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/11/2013 tarihinde İdil Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 29/2/2016 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucular, murislerinin 9/7/1987 tarihinde terör olayları
neticesinde öldüğünü iddia etmiş; oluşan zararları için 27/7/2005 tarihinde
Şırnak Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurduklarını
belirtmişlerdir.
6. Komisyon 17/7/2007 tarihli ve 2007/3-1910 sayılı kararında "...süre yönünden (5233 sayılı Kanunun geçici 1.
maddesinde "19/7/1987 tarihi ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih
arasında işlenen 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1., 2., 3. ve 4.
maddeleri kapsamına giren eylemler veya anılan tarihler arasında terörle mücadele
kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel
hukuk tüzel kişilerinin maddi zararları hakkında da bu Kanun hükümleri
uygulanır." denildiğinden olayın 9/7/1987 tarihinde meydana geldiği) ...
talebin reddine..." karar vermiştir.
7. Başvurucular tarafından belirtilen ret işlemi aleyhine Mardin
İdare Mahkemesinde dava açılmıştır.
8. Mardin İdare Mahkemesinin 11/6/2008 tarihli ve E.2007/2637,
K.2008/971 sayılı kararı ile davanın reddine hükmedilmiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir;
"...Dava konusu olayda, 9/7/1987
tarihinde aile fertlerinin öldürülmesinden dolayı tazminat talebiyle idareye
başvuran davacıların, talebinin gerekçesi olan olayın 9/7/1987 tarihinde
meydana geldiği, ancak yukarıda anılan hükümlerden de anlaşılacağı üzere, 5233
sayılı Kanun kapsamında karşılanacak zararların 19/7/1987 tarihinden sonra
meydana gelen olayları kapsadığı görülmektedir.
Bu durumda, kanunda belirtilen 19/7/1987
tarihinden önce meydana gelen olay nedeniyle yapılan tazminat talebinin
reddedilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
Öte yandan, davacıların terör nedeniyle
köylerini terk etmelerinden dolayı uğramış oldukları zararlar için ayrı bir
dosya açıldığı ve zararların araştırıldığı anlaşıldığından davacıların buna
ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir. "
9. Başvurucuların temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 2/10/2012 tarihli ve E.2011/9537, K.2012/5935 sayılı ilamı ile
kararın usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin
kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği belirtilerek onanmasına
karar verilmiştir.
10. Başvurucuların karar düzeltme istemi, aynı Dairenin
26/6/2013 tarihli ve E.2013/6949, K.2013/5071 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
Karar düzeltme isteminin reddi kararı başvuruculara 3/10/2013 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
11. Başvurucular 4/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
12. 5233 sayılı Kanun’un 1., 4., 6., 7., 8., geçici 3., geçici
4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki
Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008 tarihli ve
E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 31/12/2008
tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin
20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014,
§§ 15-28).
13. 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Bu Kanun, 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren
eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar
gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin
hükümleri kapsar.”
14.
5233 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir yıl içinde ilgili valilik ve kaymakamlıklara başvurmaları hâlinde,
19/7/1987 tarihi ile bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih arasında işlenen 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya
anılan tarihler arasında terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler
nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî
zararları hakkında da bu Kanun hükümleri uygulanır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 13/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
16. Başvurucular; terör olayları neticesinde murislerinin
9/7/1987 tarihinde öldüğünü, yaşanan olayların Peçenek katliamı olarak basında
ve kamuoyunda bilindiğini, bu olay neticesinde on altı kişinin öldüğünü ve
birçok kişinin yaralandığını, köylerini terk etmek zorunda kaldıklarını, 5233
sayılı Kanun kapsamında yaptıkları talebin ve akabinde açtıkları davanın 5233
sayılı Kanun kapsamında olmadığından reddedildiğini, Kanun'un kapsamının
19/7/1987 yılına kadar olduğunu, murislerinin ölümünün ise Kanun kapsamının on
gün öncesinde kaldığını, on gün sonrasında oluşan zararlar için tazminat
verilirken kendilerine tazminat verilmemesinin eşitlik ilkesini ihlal ettiğini,
5233 sayılı Kanun'un uygulama sürecini belirtilen geçici 1. maddesininsomut
norm denetimi yapılmak üzere Anayasa'ya aykırılığını ileri sürdüklerini ancak
Mahkemenin anılan iddialarını karşılamadığını, verilen kararın adil olmadığını
belirterek Anayasa’nın 10., 17., 35. ve 36. maddelerinde tanımlanan haklarının
ihlal edildiğini iddia etmiş ve tazminat talebinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
17. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucuların, 5233
sayılı Kanun kapsamındaki zararlarının tazmini amacıyla açtıkları davanın
reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 10., 17., 35. ve 36. maddelerinde tanımlanan
haklarının ihlal edildiğini iddia ettikleri anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi,
olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp
olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvurucuların ihlal iddiaları aşağıdaki başlıklar altında incelenmiştir:
1. Eşitlik İlkesinin
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucular, 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptıkları
giderim taleplerinin Kanun kapsamında olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini
ancak on gün sonraki olaylar hakkında başvuruda bulunanlar için Komisyonun
tazminat ödenmesi yönünde karar verdiğini, Kanun kapsamı dışında bırakılarak
Anayasa’nın 10. maddesinde tanımlanan eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia
etmişlerdir.
19. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda, tazminat
taleplerinin reddedilmesi nedeniyle ayrımcılığa maruz kalındığı iddiası daha
önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlarında,
başvurucuların kendilerine hangi temele dayalı olarak ayrımcılık yapıldığına
ilişkin herhangi bir beyanda bulunmadıkları gibi belirtilen iddialarını
temellendirecek herhangi bir somut bulgu ve kanıt da sunmamış oldukları dikkate
alınarak başvurucuların anılan iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğu sonucuna
varılmıştır (Mesude Yaşar, B. No:
2013/2738, 16/7/2014, §§ 43-48; Cahit Tekin,
B. No: 2013/2744, 16/7/2014, §§ 39-44).
20. Somut başvurular açısından yapıldığı iddia edilen
ayrımcılığın hangi temele dayalı olduğuna dair bir beyanda bulunulmadığı,
belirtilen iddiaları temellendirecek herhangi bir somut bulgu ve kanıt
sunulmadığı gibi farklı karar verilmesini gerektiren bir yön de
bulunmamaktadır.
21. Açıklanan nedenlerle başvurucuların eşitlik ilkesinin ihlal
edildiği iddialarının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adil Yargılanma Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucular, 5233 sayılı Kanun'un uygulama sürecini
belirtilen geçici 1. maddesinin somut norm denetimi yapılmak üzere Anayasa'ya
aykırılığını ileri sürdüklerini ancak Mahkemenin anılan iddialarını
karşılamadığını, murislerinin ölümünün kanun kapsamı dışında kaldığı
gerekçesiyle davalarının haksız olarak reddedildiği belirterek Anayasa’nın 36.
maddesi kapsamında düzenlenen adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia
etmişlerdir.
23. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara
ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye
tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların mahkemece kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013,
§ 24).
24. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu
şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir
hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa
Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, § 26).
25. Başvurucular, murislerinin 9/7/1987 tarihinde terör olayları
neticesinde öldüğünüiddia ederek oluşan zararlarının
karşılanması talebiyle Komisyona yaptıkları başvurunun reddi neticesinde 5233
sayılı Kanun kapsamında Mardin İdare Mahkemesinde Komisyon kararının (bkz. § 6)
iptali istemiyle dava açmışlardır.
26. Başvuruya konu İdare Mahkemesi kararında 9/7/1987 tarihinde
aile fertlerinin öldürülmesinden dolayı tazminat talebiyle idareye başvuran
başvurucuların, talebinin gerekçesi olan olayın 9/7/1987 tarihinde meydana
geldiği ancak 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanacak zararların 19/7/1987
tarihinden sonra meydana gelen olayları kapsadığının görüldüğü, bu durumda
kanunda belirtilen 19/7/1987 tarihinden önce meydana gelen olay nedeniyle
yapılan tazminat talebinin reddedilmesine yönelik işlemde hukuka aykırılık
bulunmadığı, ayrıca başvurucuların terör nedeniyle köylerini terk etmelerinden
dolayı uğramış oldukları zararlar için ayrı bir dosya açıldığı ve zararların
araştırıldığı başvurucuların bu konuya ilişkin itirazlarının yerinde
görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Başvurucuların
iddiaları, temyiz merciince de incelenip reddedilmek suretiyle yerel Mahkeme
kararı onanmış, karar düzeltme talepleri ise reddedilmiştir.
27. Başvurucuların iddialarına yönelik olarak 5233 sayılı Kanun,
17/7/2004 tarihinde terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen
faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin bu zararlarının karşılanmasına
ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla çıkarılmıştır. Kanun'un uygulama
süresi ise geçici birinci maddesiyle belirlenmiştir. Anılan madde de bu
Kanun'un yayımı tarihinden itibaren bir yıl içinde ilgili valilik ve
kaymakamlıklara başvurmaları hâlinde 19/7/1987 tarihi ile bu Kanun'un yürürlüğe
girdiği tarih arasında işlenen 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunu'nun 1., 3. ve 4. maddeleri kapsamına giren eylemler veya anılan
tarihler arasında terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle
zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddi zararları
hakkında uygulanacağı düzenlenmiştir. 5233 sayılı Kanun oluşan ihtiyaçlara
yönelik çıkarılan özel bir giderim usulüdür ve belirli bir süreci kapsamaktadır.
Başvurucuların ileri sürdükleri olayın olduğu tarih, Kanun kapsamı dışında
kalmaktadır ancak başvurucuların gerçekleştiğini iddia ettikleri olay akabinde
oluşan zararları için 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunun kapsamında genel hükümlere göre dava açma imkânlarının mevcut olduğu da
görülmektedir. Bu çerçevede Derece Mahkemesinin kararı (bkz. § 8)
değerlendirildiğinde kararda bariz takdir hatası ve açık bir keyfîlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle başvurucular tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin
başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
13/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.