TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUSTAFA ÖCAL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/8196)
|
|
Karar Tarihi: 2/12/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Kamil
KAYA
|
Başvurucular
|
:
|
1. Mustafa ÖCAL
|
|
|
2. Feride ÖCAL
|
|
|
3. Aziz ÖCAL
|
|
|
4. Bahittin ÖCAL
|
|
|
5. Tevfik ÖCAL
|
|
|
6. Nurten DİNCER
|
|
|
7. Yusuf ÖCAL
|
|
|
8. Gülsüm ÖCAL
|
|
|
9. Hakkı ÖCAL
|
|
|
10. Haydar ÖCAL
|
Vekili
|
:
|
Av. Yalçın KASAROĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu
Başkanlığı tarafından verilen tazminatın düşük olması nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 13/11/2013 tarihinde doğrudan Anayasa Mahkemesine
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 20/5/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası
içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucuların ortak murisi O.Ö.nün, dört taşınmazını hayatta iken eşine temlik
etmesi nedeniyle çocukları olan başvurucular Aziz, Mustafa ve Tevfik Öcal ile
diğer başvurucuların murisi R.H.Ö. tarafından 15/7/1985 tarihinde Mersin 3.
Asliye Hukuk Mahkemesinde tenkis davası açılmıştır. Davacılardan R.H.Ö.nün 26/1/1998 tarihinde
ölümü ile davayı mirasçıları devam ettirmiştir.
6. Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesince uyuşmazlık hakkında verilen kararın Yargıtay tarafından
bozulması üzerine yeniden yapılan yargılama sonunda 31/10/2011 tarihli ve
E.2006/43, K.2011/576 sayılı kararla dava konusu taşınmazlardan biri hakkındaki
davanın feragat nedeniyle reddine, diğer taşınmazlar yönünden 607.864,65 TL’nin
davalılardan tahsiline karar verilmiş; taraf vekillerinin temyizden feragat
etmeleri üzerine anılan hüküm 6/2/2012 tarihinde kesinleşmiştir.
7. Başvurucu Yusuf Öcal dışındaki başvurucular, söz konusu hukuk
davasının makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 8/1/2010 tarihinde Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) tazminat istemiyle başvuruda bulunmuş; başvuru
5681/10 numaraya kaydedilmiştir.
8. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair
Kanun’un yürürlüğe girmesinin ardından başvurucular 15/3/2013 tarihinde Adalet
Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığına (Komisyon) başvuru
yaparak AİHM başvuru formuna atıfla aynı taleplerinin 6384 sayılı Kanun
hükümlerine göre sonuçlandırılmasını istemişlerdir.
9. Komisyon 27/6/2013 tarihli ve K.2013/222 sayılı karar ile
Komisyona başvuru yapmadan önce AİHM’e başvuru
yapmadığından başvuruculardan Yusuf ÖCAL’ın talebinin
reddine, diğer başvurucular yönünden ise iki dereceli bir yargılamada AİHM’e bireysel başvururu
hakkının Türkiye tarafından tanınmasından itibaren 25 yıl 7 gün süren
yargılamanın makul olmadığı ve başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının
ihlal edildiği gerekçesiyle AİHM’in uzun yargılama
konusundaki yerleşik içtihatları da dikkate alınarak başvurucular Aziz, Mustafa
ve Tevfik ÖCAL’ın her birine ayrı ayrı 4.550 TL,
diğer başvuruculara ise bir davacının mirasçıları olmaları nedeniyle aynı aile
ekonomik birliği içinde değerlendirilerek tamamı için 4.550 TL tazminat
ödenmesine karar vermiştir.
10. Başvurucular anılan karara; manevi tazminat miktarının AİHM
içtihatlarına aykırı biçimde düşük belirlendiği, belirlenen tazminat tutarının
uğranılan zararın karşılığı olmadığı iddiasıyla itiraz etmişlerdir. İtiraz
başvurusu bütün başvurucular adına ortak vekil tarafından yapılmış, Yusuf Öcal
hakkında ayrı bir itiraz konusu ileri sürülmemiştir.
11. İtirazı inceleyen Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. Kurulu,
18/9/2013 tarihli ve İ.2013/32, K.2013/54 sayılı kararında “yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması
nedeniyle hükmedilen tazminatın mahiyeti gereği manevi tazminat niteliğinde
olduğu, Komisyon tarafından hükmedilen tazminatın makul sürenin aşımıyla
orantılı olarak belirlendiği, hakkaniyete ve AİHM içtihatlarına uygun olduğu”
gerekçeleriyle itirazın reddine karar vermiştir. Kararda başvurucu Yusuf Öcal
yönünden bir değerlendirme yapılmamıştır.
12. Karar 4/11/2013 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucular 13/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
14. 6384 sayılı Kanun’un 1. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun amacı, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine yapılmış bazı başvuruların tazminat ödenmek suretiyle çözümüne dair
esas ve usullerin belirlenmesidir.”
15. 6384 sayılı Kanun’un 2. maddesi şöyledir:
“(1) Bu Kanun;
a) Ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve
kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul
sürede sonuçlandırılmadığı,
b) Mahkeme kararlarının geç veya eksik icra
edildiği ya da hiç icra edilmediği,
iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış
başvuruları kapsar.
…”
16. 6384 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Komisyona müracaat, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine başvuru tarihini ve numarasını gösteren resmi kayıt kabul mektubu,
başvuru formu ve diğer ilgili bilgi ve belgelerle birlikte, müracaat edenin kimlik
bilgilerini içeren imzalı bir dilekçeyle yapılır.
(2) Başvuran, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren altı ay içinde Komisyona müracaat edebilir. Bu süre içinde
müracaatta bulunmayanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin münhasıran iç hukuk
yollarının tüketilmemiş olması gerekçesine dayanan kabul edilemezlik kararının
kendilerine tebliğinden itibaren bir ay içinde de Komisyona müracaat
edebilirler.”
17. 6384 sayılı Kanun’un 6. maddesi şöyledir:
“(1) Komisyon;
a) Müracaat konusu başvurunun, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesince öngörülen iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu dışındaki
diğer kabul edilebilirlik şartlarını taşımadığını,
b) Komisyona süresinde müracaat edilmediğini,
c) Müracaat edenin hukuki menfaati olmadığını,
ç) Müracaatın 2 nci
madde kapsamına girmediğini,
tespit ederse müracaatı reddeder.
…”
18. 6384 sayılı Kanun’un 7. maddesi şöyledir:
“(1) Komisyon, müracaat hakkında dokuz ay
içinde karar vermek zorundadır.
(2) Komisyon, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
emsal kararlarını da gözetmek suretiyle müracaat konusunda gerekçeli olarak
karar verir.
(3) Komisyon kararlarına karşı tebliğ
tarihinden itibaren on beş gün içinde Komisyon aracılığıyla Ankara Bölge İdare
Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz dilekçesi müracaata ilişkin diğer tüm
belgelerle birlikte derhal itiraz merciine gönderilir. Bu itiraz öncelikli
işlerden sayılarak üç ay içinde karara bağlanır. Mahkeme tarafından Komisyon
kararı yerinde görülmezse işin esası hakkında karar verilir. İtiraz üzerine
verilen kararlar kesindir.
(4) Ödenmesine karar verilen tazminat, kararın
kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde Bakanlık tarafından ödenir. Ödemeye
ilişkin düzenlenecek kâğıtlar damga vergisinden, yapılacak işlemler harçlardan
müstesnadır.”
19. 6384 sayılı Kanun’un 9. maddesi şöyledir:
“(1) Bu Kanun, 23/9/2012 tarihi itibarıyla
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde kaydedilmiş başvurular hakkında
uygulanır.
…”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 2/12/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvurucuların 13/11/2013 tarihli ve 2013/8196 numaralı bireysel başvurusu
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
21. Başvurucular, tarafı oldukları hukuk davasının makul sürede
sonuçlandırılmaması nedeniyle uğradıkları zararın tazmini için yaptıkları
başvuruya ilişkin olarak Komisyonun, AİHM içtihatlarına aykırı biçimde
belirlediği tazminat miktarının düşük olduğunu ve karar verilen tazminat
tutarının uğranılan zararın karşılığı olmadığını belirterek Anayasa'nın 36.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş
ve tazminat talebinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
22. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde başvurucuların,
Komisyon tarafından düşük miktarda tazminata hükmedilmesinden şikâyet ettikleri
anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların anılan ihlal iddialarının;
delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ile Komisyonca
verilen kararın adil olmadığına ilişkin olduğu anlaşıldığı için başvuru, adil
yargılanma hakkı yönünden incelenmiştir.
23. Başvuru konusu ihlale neden olduğu ileri sürülen Komisyon
kararında başvurucu Yusuf Öcal’ın tazminat talebinin reddine, diğer
başvurucuların tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmesi nedeniyle
inceleme, başvurucu Yusuf Öcal ile diğer başvurucular yönünden ayrı
yapılmıştır.
1. Başvurucu Yusuf Öcal’ın Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (3)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Başvuru dilekçesinde başvurucunun ve varsa temsilcisinin
kimlik ve adres bilgilerinin, işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle ihlal edildiği
ileri sürülen hak ve özgürlüğün ve dayanılan Anayasa hükümlerinin, ihlal
gerekçelerinin, başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru
yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih
ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine,
dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların
aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır.”
25. 6216 sayılı Kanun’un, “Bireysel
başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar
başlıklı 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Bireysel başvuru hakkında kabul edilebilirlik
kararı verilebilmesi için 45 ila 47 nci
maddelerde öngörülen şartların taşınması gerekir.
(2) Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya
temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan
ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan
yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
26. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3)
numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca Anayasa
Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar
hakkındaki iddialarını ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal
edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını kanıtlamak başvurucuya
düşer (Veli Özdemir, B.
No: 2013/276, 9/1/2014, § 19).
27. Başvurucunun; kamu gücünün işlem,
eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile
dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile
ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya
kararların aslı ya da örneğini başvuru dilekçesine eklemesi şarttır. Başvuru
dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da
ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru
kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin
gerekçeler ile deliller açıklanmalıdır (Veli
Özdemir, § 20).
28. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda
başvurucuların başvurularını titizlikle hazırlama ve takip etme yükümlülükleri
vardır. Bu yükümlülüğün bir gereği olarak başvurucu, ihlal edildiğini iddia
ettiği Anayasa hükmünün nasıl ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak
suretiyle hukuki iddialarını kanıtlamak zorundadır. Başvurucu tarafından soyut
şekilde birtakım Anayasa hükümlerine atıfta bulunulmuş olması iddiaların
ispatlandığı anlamına gelmez. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu,
Anayasa’ya aykırılığın soyut biçimde ileri sürülmesini sağlayan bir yol olarak
düzenlenmemiştir. (Halil İbrahim Aydın ve
diğerleri, B. No: 2014/483, 19/11/2014, § 29)
29. Somut olayda başvuruculardan Yusuf Öcal’ın Komisyondan önce AİHM’e başvurusu olmadığından bu başvurucunun talebinin
reddine karar verilmiştir. Tüm başvurucular yönünden ortak hazırlanan başvuru
formu ve ekindeki dilekçelerde, Komisyon tarafından düşük miktarda tazminata
hükmedilmesinden şikâyet edilmiş ancak başvurucu Yusuf Öcal’ın Komisyona
yaptığı başvurunun öncesinde AİHM’e başvurusu bulunup
bulunmadığına ve bu başvurucunun talebinin reddine ilişkin Komisyon kararının
bu başvurucunun anayasal haklarını ne şekilde ihlal ettiğine ilişkin Anayasa
Mahkemesine bir bilgi ve belge ibraz edilmemiştir.
30. 6384 sayılı Kanun’un 1. ve 9. maddeleri gereğince Komisyonun
inceleme yetkisi 23/9/2012 tarihi itibarıyla AİHM nezdinde kaydedilmiş
başvurularla sınırlı olduğundan başvurucu Yusuf Öcal hakkındaki Komisyon
kararının Anayasa Mahkemesi tarafından bireysel başvuru kapsamında
incelenebilmesi için anılan başvurucunun, Komisyona yaptığı başvurunun
öncesinde AİHM’e başvurusu bulunduğuna ilişkin
belgeleri bireysel başvuru yaparken Anayasa Mahkemesine ibraz ederek ihlal
iddiasını ispatlaması gerekir. Somut başvuruda, başvurucu Yusuf Öcal bu
koşulları yerine getirmeyerek iddiasını temellendirmediğinden başvurusunun
esasının incelenmesi imkânı bulunmamaktadır.
31. Açıklanan nedenlerle başvurucu Yusuf Öcal tarafından ileri
sürülen ihlal iddialarının başvurucu tarafından kanıtlanmamış olması nedeniyle
başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Diğer Başvurucuların Adil
Yargılanma Haklarının İhlal Edildiği İddiası Yönünden
32. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen
işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan
etkilenenler tarafından yapılabilir.”
33. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinde kimlerin bireysel
başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre
bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel
ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar; başvuruya konu
edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da
ihmalinden dolayı başvurucunun “güncel bir hakkının ihlal edilmesi”, bu
ihlalden dolayı kişinin “kişisel olarak” ve “doğrudan” etkilenmiş olması ve
bunların sonucunda başvurucunun kendisinin “mağdur” olduğunu da ileri sürmesi
gerekir (Fetih Ahmet Özer, B. No:
2013/6179, 20/3/2014, § 24).
34. Başvuru konusu olayda başvurucular, Komisyonun hükmettiği
tazminat miktarının AİHM içtihatlarına aykırı şekilde düşük belirlenmesi nedeniyle
adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
35. Başvurucuların tarafı olduğu hukuk davası sonunda,
davacılarca feragat edilen kısım dışında davanın kabulüne karar verilmiş ve
karar kesinleşmiştir. Başvurucu Yusuf Öcal dışındaki başvurucular, yargılamanın
makul sürede sonuçlanmadığı iddiasıyla AİHM’e
başvurmuş, başvuruları incelenme aşamasında iken 6384 sayılı Kanun’un yürürlüğe
girmesi üzerine AİHM’e yaptıkları başvuru ve
taleplerini 6384 sayılı Kanun uyarınca kurulan Komisyona iletmişlerdir.
36. Komisyon 27/6/2013 tarihli kararı ile başvuruculardan Yusuf
Öcal dışındaki başvurucular yönünden iki dereceli bir yargılamada 25 yıl 7 gün
süren yargılamanın makul olmadığı ve başvurucuların makul sürede yargılanma
haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle AİHM’in uzun
yargılama konusundaki yerleşik içtihatlarını, olayın kendine özgü koşullarını,
başvuruculara isnat edilebilecek kusurun bulunmamasını ve davanın başvurucular
açısından taşıdığı önemi de dikkate alarak başvurucular Aziz, Mustafa ve Tevfik
Öcal’ın her birine ayrı ayrı 4.550 TL; diğer başvuruculara ise bir davacının
mirasçıları olmaları nedeniyle aynı aile ekonomik birliği içinde
değerlendirilerek tamamı için 4.550 TL tazminat ödenmesine karar vermiştir.
Başvurucular tarafından karara yapılan itiraz, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3.
Kurulu tarafından reddedilmiştir.
37. Anayasa Mahkemesi açısından, idari makamlar ve derece
mahkemeleri tarafından başvurucu lehine bir tedbir ya da kararın alınması
suretiyle ihlalin tespit edilmesi ve verilen karar ile bu ihlalin uygun ve
yeterli biçimde giderilmesi hâlinde ilgili tarafın artık mağdur olduğu ileri
sürülemeyecektir. Bu iki koşul yerine getirildiği takdirde bireysel başvuru
mekanizmasının ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesinin inceleme yapmasına
gerek kalmayacaktır. Bu kapsamda Anayasa’nın 36. maddesine ilişkin şikâyetler
açısından, yargılama sürecinin ve usulünün adilliğine riayet edilerek
hakkaniyete uygun ve makul bir gerekçeye dayalı olarak verilen bir karar mağdur
sıfatını ortadan kaldırabilecektir (Sadık
Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 83; Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, §§ 61, 74).
38. Aynı şekilde AİHM de ulusal yetkililerce ihlalin açıkça veya
özü itibarıyla tespit edilmesi ve verilen karar ile bu ihlalin uygun ve yeterli
biçimde giderilmesi hâlinde ilgili tarafın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
(Sözleşme) 34. maddesi anlamında bundan böyle mağdur olduğunu ileri
süremeyeceğini belirtmektedir (Fatma
Yüksel/Türkiye, B. No: 51902/08, 9/4/2013, § 44). Bu iki koşul
yerine getirildiği takdirde Sözleşme ile düzenlenen koruma mekanizmasının
ikincil niteliği nedeniyle AİHM’in inceleme yapması
mümkün değildir (Eckle/Almanya, B. No: 8130/78, 15/7/1982, §§
64-70; Jensen/Danimarka, B. No: 48470/99; Cataldo/İtalya, B. No: 45656/99; Göktepe/Türkiye, B. No: 64731/01,
26/4/2005).
39. Mağdur sıfatının ortadan kalkması, özellikle ihlal edildiği
ileri sürülen hakkın niteliği ve ihlali tespit eden kararın gerekçesi ile bu
kararın ardından ilgili açısından uğradığı zararların varlığını devam ettirip
ettirmediğine bağlı bulunmaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Freimanis ve Lidums /Letonya,
B. No: 73443/01, 74860/01, 9/2/2006, § 68). Başvurucuya sunulan telafi
imkânının uygun ve yeterli olup olmadığı kararı, söz konusu Anayasal temel hak
ve özgürlüğün ihlalinin niteliği gözönünde
bulundurularak dava koşullarının tamamının değerlendirilmesi sonucunda
verilebilecektir. Bu çerçevede bir başvurucunun mağdur sıfatı, Anayasa
Mahkemesi önünde şikâyet ettiği durum için idari veya yargısal bir kararla
kendisine ödenmesine karar verilen tazminata da bağlı olabilecektir (Benzer
yöndeki AİHM kararları için bkz. Gafgen/Almanya
[BD], B. No: 22978/05, § 116, Fatma Yüksel/Türkiye, §§
48, 49).
40. Sözleşme’nin 46. maddesi bağlamında AİHM, Ümmühan Kaplan/Türkiye (, B. No: 24240/07,
20/3/2012, §§ 75-77) kararında Türkiye'nin, en geç kararın kesinleşmesini takip
eden bir yıl içinde Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 13.
maddesi bağlamındaki makul süre aşımı şikâyetleri hakkında yeterli ve uygun
tatmin sağlayabilecek bir iç hukuk yolu oluşturması gerektiğine karar
vermiştir. AİHM bu iç hukuk yolunun, kendisine sunulacak olan benzer
başvuruların yığılmasını engellemek amacıyla Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru yolunun açılması tarihine kadar yapılacak olan ve kendi önünde hâlen
derdest olan başvurularla ilgili olduğunu da vurgulamıştır.
41. Başvuru konusu olayda Yusuf Öcal dışındaki başvurucuların
makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmiş ve tazminata
hükmedilmiştir. Başvurucuların, 6384 sayılı Kanun ile oluşturulan iç hukuk
yolunun AİHM’in
Ümmühan Kaplan/Türkiye kararında belirttiği ilkeleri taşımadığı
yahut Komisyon tarafından ödenmesine karar verilen tazminat tutarının kendilerine
ödenmediği yönünde bir iddiada da bulunmadıkları anlaşılmıştır.
42. Bu durumda 6384 sayılı Kanun ile kurulan Komisyon tarafından
gerçekleştirilen yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle Yusuf Öcal dışındaki
başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğinin tespit
edildiği ve bu ihlal sebebiyle başvuruculara tazminat ödenmesine karar
verildiği görüldüğünden yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle
ortaya çıkan ihlalin, Komisyonun tespitine esas olan olayla ilgili
başvurucuların mağduriyetinin Anayasa Mahkemesinin benimsediği ölçüler
çerçevesinde açıkça ve orantısız olmayacak şekilde giderildiği, bundan dolayı
ihlalin güncelliğini yitirmesi nedeniyle bireysel başvuru tarihi itibarıyla
başvurucuların mağdur statüsünün bulunmadığı sonucuna varmak gerekir.
43. Açıklanan nedenlerle Yusuf Öcal dışındaki başvurucuların,
bireysel başvuru tarihi itibarıyla mağdur statüsü bulunmadığından başvurunun bu
kısmının da diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucu Yusuf Öcal’ın adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması,
2. Diğer başvurucuların adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından
yetkisizlik nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde bırakılmasına
2/12/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.