TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖZCAN PEKTAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6879)
|
|
Karar Tarihi: 2/12/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Mehmet Sadık YAMLI
|
Başvurucu
|
:
|
Özcan PEKTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1.
Başvuru, kamu görevlisi hakkında uygulanan disiplin cezasına karşı açılan
davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2.
Başvuru 11/9/2013 tarihinde doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılmıştır. Dilekçe
ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde tespit edilen
eksiklikler tamamlanmış, başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek
bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3.
Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4.
Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit
edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
5.
Başvurucu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel
Müdürlüğü görevi nedeniyle Reklam Kurulu Başkanlığı görevini de sürdürmekte
iken hakkında yapılan disiplin soruşturmasıyla bir firmanın yakıt tasarrufu
yaptığı iddia edilen cihazı hakkında, cihaz adıyla yayın yapan internet
sitesindeki reklamlarla ilgili şikâyetin incelenmesi olurunu 16 ay geciktirdiği
gerekçesiyle aylıktan kesme disiplin cezası ile cezalandırılmıştır.
6.
Başvurucunun disiplin cezasının iptali istemiyle açtığı dava, Ankara 11. İdare
Mahkemesinin 7/6/2011 tarihli ve E.2010/1389, K.2011/897 sayılı kararında,
disiplin soruşturması raporu ve ekinde yer alan bilgi ve belgelere göre
başvurucunun aynı konu sebebiyle daha önce hakkında reklam durdurma cezası
uygulanan firma ile ilgili reklamlara yönelik şikâyet hakkında, inceleme
yapılması yönünde olur verme işlemini sürüncemede bırakmak suretiyle bilinçli
olarak (16 ay) geciktirdiği sonucuna varıldığından dava konusu disiplin
cezasının verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle
reddedilmiştir.
7.
İlk Derece Mahkemesi kararı temyiz edilerek Danıştay Onikinci
Dairesinin 30/10/2012 tarihli ve E.2011/10160, K.2012/7152 sayılı kararı ile
oyçokluğuyla onanmıştır.
8.
Karar düzeltme istemi aynı Dairenin 4/7/2013 tarihli ve E.2013/1891,
K.2013/5952 sayılı kararı ile oyçokluğuyla reddedilmiştir.
9.
Ret kararı 13/8/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
10.
Başvurucu tarafından 11/9/2013 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.
11.
Ayrıca başvurucu hakkında ceza soruşturması için de izin verildiği, söz konusu
iznin kaldırılması istemiyle Danıştay Birinci Dairesine yapılan itirazın kabul
edilerek 30/11/2010 tarihli ve E.2010/1716, K.2010/1863 sayılı kararla Reklam
Kurulu Başkanlığında çok fazla iş yoğunluğu olduğu, şikâyetlerin geç de olsa
incelemeye alınarak karar verildiği, ayrımcılık kastıyla hareket edildiğini
gösteren tespit bulunmadığı gerekçesiyle soruşturma izninin kaldırıldığı
anlaşılmaktadır.
B. İlgili Hukuk
12.
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Disiplin cezalarının çeşitleri
ile ceza uygulanacak fiil ve hâller” kenar başlıklı 125. maddesinin
birinci fıkrasının (C) bendi şöyledir:
“C - Aylıktan kesme:
Memurun, brüt aylığından 1/30 - 1/8 arasında kesinti yapılmasıdır.
Aylıktan kesme
cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
a) Kasıtlı olarak;
verilen emir ve görevleri tam ve zamanında yapmamak, görev mahallinde
kurumlarca belirlenen usul ve esasları yerine getirmemek, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçleri korumamak, bakımını yapmamak,
hor kullanmak,
…”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13.
Mahkemenin 2/12/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 11/9/2013
tarihli ve 2013/6879 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14.
Başvurucu; disiplin cezasının hukuka aykırı şekilde verildiğini, cezaya konu işin
bekletilmediğini, işin beklediği sürenin ortalama süreler olduğunu, olayda
kasıt unsurunun gerçekleşmediğini, söz konusu disiplin cezasının verilebilmesi
için kasıt olması gerektiğini, hakkında verilen soruşturma izninin Danıştay
Birinci Dairesi tarafından kaldırıldığını, gerek bu kararda gerekse Danıştay Onikinci Dairesi onama kararındaki karşıoylarda
haklılığının kabul edildiğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; yargılamanın
yenilenmesine karar verilmesini istemiştir.
B. Değerlendirme
15.
Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz."
16.
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel
başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar
başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça
dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
17.
Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında bireysel başvurulara ilişkin
incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi
tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir.
18.
Bir anayasal hakkın ihlali iddiasını içermeyen, yalnızca derece mahkemelerinin
kararlarının yeniden incelenmesi talep edilen başvuruların açıkça dayanaktan
yoksun ve Anayasa ile Kanun tarafından Mahkemenin yetki kapsamı dışında
bırakılan hususlara ilişkin olduğu açıktır. Bu kapsamda bireysel başvuruya konu
davadaki olayların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması,
yargılama sırasında delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile
kişisel bir uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından getirilen çözümün esas
yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru incelemesinde değerlendirmeye
tabi tutulamaz. Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece
ve açık keyfîlik veya bariz takdir hatası içermedikçe
derece mahkemelerinin kararlarındaki maddi ve hukuki hatalar bireysel başvuru
incelemesinde ele alınamaz. Bu çerçevede, derece mahkemelerinin delilleri
takdirinde açık keyfîlik veya bariz bir takdir hatası
bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No:
2012/1027, 12/2/2013, §§ 25, 26).
19.
Somut olayda başvurucu; disiplin cezasına dayanak raporun gerçeği
yansıtmadığını, cezaya konu şikâyetin inceleme süresinin rutin süre olduğunu
dolayısıyla işin geciktirilmediğini, kasıt unsurunun bulunmadığını, hakkında
verilen ceza soruşturması izninin Danıştay Birinci Dairesi tarafından kaldırıldığını, gerek bu kararda gerekse Danıştay Onikinci Dairesi onama kararındaki karşıoylarda
haklılığının kabul edildiğini ileri sürmüştür. İlk Derece Mahkemesi,
başvurucunun aynı konudan daha önce hakkında reklam durdurma cezası uygulanan
firma ile ilgili reklamlara yönelik şikâyet hakkında inceleme yapılması yönünde
olur verme işlemini sürüncemede bırakmak suretiyle bilinçli olarak (16 ay)
geciktirdiği sonucuna vararak davanın reddine karar vermiş ve bu karar Danıştay
Onikinci Dairesi tarafından oyçokluğuyla onanmıştır.
Başvurucunun bireysel başvuruya esas şikâyeti ise Danıştay Birinci Dairesince
soruşturma izni kaldırılmış olmasına rağmen disiplin cezasının
kaldırılmamasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
20.
Anayasa'nın 129. maddesinin son fıkrasında "Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen
suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar
dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlıdır." hükmü
yer almaktadır. Bu hüküm, Anayasa'nın 128. maddesi anlamında memur ve diğer
kamu görevlilerinin işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü haklarında ceza
kovuşturması açılabilmesini, kural olarak idari merciin iznine bağlamaktadır.
21.
Anayasa’nın 129. maddesi çerçevesinde çıkarılan 2/12/1999 tarihli ve 4483
sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun'un 1.
maddesinde, bu Kanun’un amacının memurlar ve diğer kamu görevlilerinin
görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin
vermeye yetkili mercileri belirlemek ve izlenecek usulü düzenlemek olduğu, 2.
maddesinde disiplin hükümlerinin saklı olduğu; 5. maddesinde izin vermeye
yetkili merciin, bu Kanun kapsamına giren bir suç işlendiğini bizzat veya 4.
maddede belirtilen şekilde (ihbar, bildirim ve şikâyet) öğrendiğinde bir ön
inceleme başlatacağı, 7. maddesinde yetkili merciin belirtilen süreler içinde
soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi konusunda karar vermek zorunda
olduğu, 9. maddesinde soruşturma izni verilmesine ilişkin kararlara karşı
yetkili merciin, niteliğine göre Danıştay İdari Dairesi ya da bölge idare
mahkemesi olduğu hüküm altına alınmıştır.
22.
6/1/1982 tarihli ve 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun 1. maddesinde Danıştay, “yüksek idare mahkemesi, danışma ve inceleme mercii”
olarak tanımlamış; 41. maddesinde idari işlere ilişkin idari uyuşmazlıklar ve
görevlerin Birinci ve Onyedinci Daireler ile İdari
İşler Kurulunda görüleceği ve 42. maddesinin (k) bendinde memurlar ve diğer
kamu görevlilerinin yargılanmalarına ilişkin mevzuat uyarınca görülecek işlerin
Danıştay Birinci ve Onyedinci Dairelerince
inceleneceği ve karara bağlanacağı öngörülmüştür.
23.
4483 sayılı Kanun'un, Danıştay İdari Dairesine verdiği soruşturma izni
verilmesine ya da verilmemesine ilişkin itirazı inceleme görevi, yargılama
faaliyeti kapsamında olmayıp idari bir görevdir (AYM, E.2006/163, K.2006/121,
27/12/2006).
24.
Başvuru konusu olayda disiplin cezasına ilişkin uyuşmazlığın esasını çözmeye
yetkili yargı organı ise idare mahkemesi ile Danıştay Onikinci
Dairesi olup bu yargı yerlerince disiplin cezasına ilişkin uyuşmazlığın esası
incelenerek başvurucunun olur verme işlemini sürüncemede bırakmak suretiyle
bilinçli olarak (16 ay) geciktirdiği sonucuna varılmış ve 657 sayılı Kanun’un
125. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde aranan kasıt koşulunun disiplin
hukuku anlamında gerçekleştiği kanaatine varılarak dava reddedilmiştir.
25.
Bilindiği üzere ceza ve ceza muhakemesi hukuku ile disiplin hukuku farklı kural
ve ilkelere tabi disiplinlerdir (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 30).
Disiplin cezaları; kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin
gereklerine aykırı eylemlerine karşı düzenlenen idari yaptırımlar olup aynı
maddi olay çerçevesinde daha düşük ispat standardı kullanılarak kişinin
disiplin sorumluluğu çerçevesinde yaptırıma tabi tutulması mümkündür.
26.
4483 sayılı Kanun çerçevesinde soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine
ilişkin kararlar, ön inceleme soruşturmasının adli soruşturmaya dönüşüp
dönüşmeyeceği, dönüşecek ise soruşturulacak fiilin çerçevesinin ne olacağı gibi
noktalarda belirleyici olmaktadır. Diğer bir ifadeyle bu aşamada verilen ve
kesinleşen kararlar, suç unsurlarının varlığı veya yokluğu konusunda maddi anlamda
kesin hüküm oluşturmayacağı gibi ilgili hakkındaki disiplin soruşturmasını ve
bunun sonucunda daha düşük ispat standardı aranan disiplin cezasına ilişkin
kararları etkilememektedir.
27.
Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların
özünün, Derece Mahkemesi tarafından delillerin ve mevzuatın
değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla
yargılamanın sonucunun hukuka aykırılık teşkil ettiğine ilişkin olduğu
görülmektedir.
28.
Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler
hakkında bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma
olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir
şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından
dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin bir bilgi ya da kanıt
sunmadığı gibi somut başvuruya konu yargılamaya yukarıda açıklanan ilkeler
çerçevesinde bakıldığında soruşturma izni kaldırılmasına rağmen disiplin
cezasına karşı açılan davanın reddedilmesine ilişkin kararda bariz takdir
hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir
durum da tespit edilmemiştir.
29.
Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu
şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararının bariz takdir hatası
veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından
başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A.
Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B.
Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
2/12/2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.