TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ACARKENT SİTE YÖNETİMİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/834)
Karar Tarihi: 18/9/2014
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
Raportör
Selami ER
Başvurucu
Acarkent Site Yönetimi
Temsilcisi
Fikret MADRALI
Vekil
Av. Ahmet DOKUCU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, aidatlarını zamanında ödemeyen üyesi hakkında yaptığı icra takibi ve icra takibine itiraz davası sonucunda alacağının ödenmesine hükmedilmesi ve site yönetimi kararında her ay için %10 gecikme faizi öngörülmesine rağmen bakiye alacağı için açtığı davada alacağın yasal faiziyle tahsiline karar verilmesi ve mahkeme kararlarının gerekçesiz olması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği, adil yargılanma hakkı, etkili başvuru hakkı ve eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin ortadan kaldırılması için gerekli tedbirlerin alınmasını veya alacağının gecikme faiziyle birlikte ödenmesini talep etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 22/1/2013 tarihinde İzmir Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 31/3/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 25/4/2014 tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 26/6/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, üyesi bulunan Ş.T.’nin ana giderler ve gayrimenkulü yapan kooperatife olan borçları ile işleyen faizini ödememesi nedeniyle 30/6/2005 tarihinde toplam 10.515,49 TL tutarlı icra takibi başlatmış, Ş.T., 15/6/2006 tarihli dilekçesiyle borca itiraz etmiştir.
8. İtiraz üzerine Karşıyaka 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde 5/10/2006 tarihinde itirazın iptali davası açılmıştır.
9. Davada Ş.T., kooperatif hissesini 2/1/2003 tarihinde devraldığından önceki dönem borcundan sorumlu olmadığını ve kendisine gerekli tebligat ve çağrılar yapılmadığından site yönetiminin kararlarının geçerli olmadığını ileri sürmüş, başvurucu ise kooperatifin tasfiye olduğunu ve alacaklarının apartman yönetimine temlik edildiğini ve bu durumun yasal olduğunu ileri sürmüştür.
10. Mahkeme kooperatif ve site yönetiminin defter ve belgeleri ile icra dosyasını delil olarak kabul ederek bilirkişiye başvurmuştur.
11. 9/4/2008 tarihli bilirkişi raporuyla, Ş.T.’nin hisseyi tüm hak ve borçlarıyla devraldığı, kooperatif ve site yönetimi karar defterinde aidatların ödenmemesi halinde aylık %10 faiz öngörüldüğü, Ş.T.’nin başvurucuya 250,00 asıl alacak, 180,00 TL elektrik gideri ile 7.680,00 TL kooperatiften gelen borcu bulunduğu ancak, başvurucunun kooperatiften gelen borcu kapsamında 6.665,00 TL ödenmesini talep ettiği, bu borçlardan 250,00 TL’lik kısmı için takip tarihinden itibaren aylık %10 gecikme faizi uygulanabileceği, diğerleri için takip tarihinden itibaren uygulanması gereken faizin yıllık %12 olduğu tespit edilmiştir.
12. Mahkemece tarafların itirazları doğrultusunda aynı bilirkişilerden ek rapor istenmiş, 30/10/2008 tarihli cevapta eski rapordaki kanaatin tekrar edildiği belirtilmiştir.
13. Yapılan yargılama sonunda Mahkeme bilirkişi raporuna atıf yaparak bu doğrultuda verdiği 4/11/2008 tarih ve E.2006/1983, K.2008/1780 sayılı kararıyla, 250,00 asıl alacak, 180,00 TL elektrik, 6.665,00 TL kooperatiften gelen alacak yönünden itirazın iptaline, takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, asıl alacağın %40’ı oranında icra inkâr tazminatının tahsiline hükmetmiştir.
14. Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 21/11/2011 tarih ve E.2011/7753, K.2011/11618 sayılı kararıyla ilk derece mahkemesi kararı onanmıştır.
15. Başvurucu takip konusu yapmadığı 1.015,00 TL asıl alacak ile 21.600,00 TL gecikme faizinin tahsili talebiyle Karşıyaka 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde 9/1/2009 tarihinde icra takibi yapmaksızın yeni bir alacak davası açmıştır.
16. Mahkeme, diğer davanın kesinleşmesini bekledikten sonra, belirtilen dava dosyası ile bu dosyadaki bilirkişi raporu ve karara atıf yaparak 14/2/2012 tarih ve E.2009/77, K.2012/181 sayılı kararıyla başvurucunun önceki davada 7.680,00 TL alacağının tespit edildiği, bunun 6.665,00 TL’sinin önceki yargılamada talep konusu yapıldığı, gecikme tazminatı konusundaki talebin reddedildiği, sonuç olarak başvurucunun 1.015,00 TL bakiye alacağının bulunduğu gerekçesiyle, 1.015,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte başvurucuya ödenmesine karar vermiştir.
17. Temyiz edilen karar Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 28/5/2012 tarih ve E.2012/4596, K.2012/6302 sayılı kararıyla onanmıştır.
18. Başvurucunun karar düzeltme talebi aynı Dairenin 22/11/2012 tarih ve E.2012/9546, K.2012/13028 sayılı kararıyla reddedilmiş ve karar aynı tarihte kesinleşmiştir.
19. Kesinleşen karar başvurucuya 26/12/2012 tarihinde tebliğ edilmiş ve başvurucu 22/1/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
20. 23/6/1965 tarih ve 2942 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 2814 sayılı Kanunla değişik “Anagayrimenkulün genel giderlerine katılma” kenar başlıklı 20. maddesi şöyledir:
“Kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça:
a) Kapıcı, kaloriferci, bahçıvan ve bekçi giderlerine ve bunlar için toplanacak avansa eşit olarak;
b) Anagayrimenkulün sigorta primlerine ve bütün ortak yerlerin bakım, koruma, güçlendirme ve onarım giderleri ile yönetici aylığı gibi diğer giderlere ve ortak tesislerin işletme giderlerine ve giderler için toplanacak avansa kendi arsa payı oranında;
Katılmakla yükümlüdür.
c) Kat malikleri ortak yer veya tesisler üzerindeki kullanma hakkından vazgeçmek veya kendi bağımsız bölümünün durumu dolayısıyla bunlardan faydalanmaya lüzum ve ihtiyaç bulunmadığını ileri sürmek suretiyle bu gider ve avans payını ödemekten kaçınamaz.
Gider veya avans payını ödemeyen kat maliki hakkında, diğer kat maliklerinden her biri veya yönetici tarafından, yönetim planına, bu Kanuna ve genel hükümlere göre dava açılabilir, icra takibi yapılabilir. Gider ve avans payının tamamını ödemeyen kat maliki ödemede geciktiği günler için aylık yüzde beş hesabıyla gecikme tazminatı ödemekle yükümlüdür.”
Birinci fıkradaki giderlere, kat maliklerinden birinin veya onun bağımsız bölümünden herhangi bir suretle faydalanan kişinin kusurlu bir hareketi sebep olmuşsa, gidere katılanların yaptıkları ödemeler için o kat malikine veya gidere sebep olanlara rücu hakları vardır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 18/9/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 22/1/2013 tarih ve 2013/834 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, aidat ve diğer giderleri zamanında ödemeyen üyesi hakkında yaptığı icra takibi ve icra takibine itiraz davası sonucunda talep ettiği alacağına hüküm kurulduğunu, bakiye alacağı için açtığı davada ise site yönetimi kararında her ay için %10 gecikme faizi öngörüldüğü halde yasal faizle alacağını almasına karar verildiğini belirterek, kesinleşmiş yargı kararına uygun karar verilmediğini, gerekçesi belirtilmeden karar verildiğini, bu nedenlerle kişi hürriyeti ve güvenliği, adil yargılanma hakkı, etkili başvuru hakkı ve eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin ortadan kaldırılması için gerekli tedbirlerin alınmasını veya alacağının gecikme faiziyle birlikte kendisine ödenmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
23. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini düşünen, medeni haklara sahip gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru açısından dava ehliyeti tanınmıştır. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise bireysel başvurunun ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabileceği düzenlenmiştir.
24. Başvurucu Acarkent Site Yönetimi, bir özel hukuk tüzelkişisidir. Başvuru, başvurucu Acarkent Site Yönetimi’ni temsile yetkili başkanı Fikret MADRALI adına başvurucunun vekili tarafından yapılmıştır. Başvuru konusunun başvurucu Acarkent Site Yönetimi’ne ödenmesi gereken aidatların tahsili amacıyla açılan davada verilen karara ilişkin şikayetler olduğu anlaşıldığından, başvurucu özel hukuk tüzel kişisinin güncel ve kişisel bir hakkını doğrudan ilgilendiren başvurunun Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruda kişi yönünden yetkisi kapsamında olduğu görülmüştür.
25. Başvurucu, aidat ve diğer giderleri zamanında ödemeyen üyesi hakkında yaptığı icra takibi sonrası bakiye alacağı için açtığı davada, site yönetimi kararında her ay için %10 gecikme faizi öngörüldüğü halde yasal faizle alacağının tahsiline karar verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği, adil yargılanma ve etkili başvuru hakları ile eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar. Başvurucunun şikâyetlerinin özü verilen kararın sonucu itibarıyla adil olup olmadığına yönelik olup, bu iddialar yargılamanın sonucunun adil olmadığı iddiası kapsamında değerlendirilmiş, başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlali iddiaları ise ayrıca incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
i. Gerekçeli Karar Hakkının İhlali İddiası
26. Başvurucu somut başvuruya konu alacak davasına ilişkin ilk derece mahkemesi ve Yargıtay kararlarının gerekçesiz olduğunu iddia etmektedir.
27. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”
28. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
29. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre Mahkemece açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir.
30. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisidir. Bu bağlamda Anayasa’nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de, hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
31. Mahkemelerin hükümleri için gerekçe yazmaları gerekmekle birlikte bunun tarafların tüm iddialarına detaylı yanıt vermek zorunluluğu şeklinde anlaşılmamalıdır. Gerekçe yazma yükümlülüğünün ileri sürülen iddiaların davanın sonucuna etkisi yönünden her davanın şartları çerçevesinde değerlendirilerek belirlenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda ileri sürülen iddianın kabulü halinde davanın sonucuna etkili olması bekleniyor ise mahkemelerin bu iddiayı değerlendirmeleri gerekebilir.
32. Öte yandan temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararıyla aynı fikirde olması ve bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da basit bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, temyiz merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
33. Somut olayda Mahkemece, dava konusu alacaklar daha önce icra takibi sonrasında icra takibine itiraz davasına konu olduğundan ve belirtilen karar kesinleştiğinden, önceki dava dosyasındaki deliller, kooperatifin ve başvurucunun defter ve belgeleri ile yine belirtilen davada alınan bilirkişi raporuna göre bakiye alacak için başvurucu lehine karar verilmiştir. Mahkeme gerekçeli kararında celp ettiği ve kesinleşen önceki dava dosyası ve bu dosyada yer alan bilirkişi raporunu esas alarak başvurucunun bakiye alacağının yasal faizle tahsiline karar vermiştir (bkz. § 16). Yargıtay tarafından da Mahkemece verilen kararın gerekçesine atıf yapılarak ve bu gerekçe aynen kabul edilerek hüküm onanmış ve karar düzeltme istemi reddedilmiştir (bkz. § 17-18). Dolayısıyla ilk derece mahkemesi ve Yargıtay kararlarının gerekçesiz olduğundan söz edilemez.
34. Açıklanan nedenlerle somut başvuruya konu alacak davasında derece mahkemesi ve Yargıtay kararlarının yeterli gerekçe ihtiva ettiği anlaşıldığından, başvurucunun bu yöndeki iddialarının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığı İddiası
35. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
36. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
37. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
38. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açıkça keyfilik veya bariz takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, açıkça keyfilik veya bariz takdir hatası bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
39. Başvurucu, aidat ve diğer giderleri zamanında ödemeyen üyesi hakkında yaptığı icra takibi sonrası bakiye alacağı için açtığı davada her ay için %10 gecikme faizi öngörüldüğü halde yasal faizle alacağını almasına karar verilmesi nedeniyle haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
40. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun yukarıdaki iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına, derece mahkemelerinin uyuşmazlığa getirdiği çözümünün âdil olmamasına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
41. Başvurucunun daha önce icra takibine konu yaptığı alacakları için açtığı davada talep etmemesi nedeniyle kendisine ödenmesine karar verilmeyen bakiye alacağı için açtığı yeni alacak davasında Mahkeme, önceki dava dosyasını celp etmiş ve önceki dava dosyası ve bilirkişi raporunu (bkz. § 11) esas alarak bakiye alacağın yasal faizle başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Başvurucu önceki yargılamada %10 gecikme faizi konusunda kesinleşmiş bir karara ulaştığını iddia etse de karar incelendiğinde böyle bir hüküm kurulmadığı anlaşılmaktadır (bkz. § 13).
42. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
43. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun somut başvuruya konu alacak davasıyla ilgili olarak iddialarının kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, derece mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
2. Yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerine bırakılmasına,
18/9/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.