TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FARUK METE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/8489)
|
|
Karar Tarihi: 8/9/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Şebnem NEBİOĞLU ÖNER
|
Başvurucu
|
:
|
Faruk METE
|
Vekili
|
:
|
Av. Vedat KARADUMAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu 2002 yılında
kendisine ait taşınmazla ilgili olarak açılan kamulaştırma bedelinin tespitine
ilişkin davanın ilk derece mahkemesinde derdest olması nedeniyle makul sürede
yargılama hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek, ihlalin tespitiyle uğradığı
manevi zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 15/11/2013
tarihinde Ergani Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca,
kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 19/3/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının 18/4/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Karayolları Genel Müdürlüğü
tarafından başvurucuya ait taşınmazla ilgili olarak, 26/9/2002 tarihinde Ergani
Asliye Hukuk Mahkemesinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil talebiyle
dava açılmıştır.
8. Ergani Asliye Hukuk
Mahkemesinin E.2002/423 sayılı dosyası üzerinde yürütülen yargılama
neticesinde, Mahkemenin 18/3/2003 tarih ve E.2002/423, K.2003/153 sayılı kararı
ile idarece açılan davanın kabulüne hükmedilmiştir.
9. İlk Derece Mahkemesi kararı
temyiz edilmekle, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 19/2/2004 tarih ve E.2003/89,
K.2004/1407 sayılı kararı ile bozulmuştur.
10. Bozma kararı sonrasında
Ergani Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2004/274 sırası üzerinde yapılan yargılama
sonucunda, Mahkemenin 25/5/2006 tarih ve E.2004/274, K.2006/251 sayılı kararı
ile davanın kabulüne hükmedilmiştir.
11. İlk Derece Mahkemesi kararı
temyiz edilmekle, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 19/9/2012 tarih ve E.2012/12326,
K.2012/16817 sayılı kararı ile bozulmuştur.
12. Bozma kararı sonrasında
Ergani Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2012/636 sırası üzerinden yapılan yargılama
neticesinde, Mahkemenin 30/4/2013 tarih ve E.2012/636, K.2013/309 sayılı kararı
ile davanın kabulüne hükmedilmiş olup, karar temyiz edilmekle, dosya hâlen Yargıtayda derdesttir.
B. İlgili
Hukuk
13. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi
şöyledir:
“Hâkim, yargılamanın
makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider
yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 8/9/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 15/11/2013 tarih ve 2013/8489
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
15. Başvurucu, 2002 yılında
kendisine ait taşınmazla ilgili olarak açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve
tescile ilişkin davanın İlk Derece Mahkemesinde derdest olduğunu, dosyanın
kanun yolu incelemesine gönderilmesi söz konusu olduğundan, yargılama süresinin
daha da uzayacağını, yargılamanın uzun sürmesinin yargılama makamlarının
işlemlerinden kaynaklandığını ve ekonomik durumu kötü olduğu için kamulaştırma
bedelinin tespitini konu alan davanın süratle sonuçlandırılmasında önemli bir
hukuki menfaatinin bulunduğunu beyan ederek, Anayasa’nın 36. maddesinde
tanımlanan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
16. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas İnceleme
17. Başvurucu, 2002 yılında
kendisine ait taşınmazla ilgili olarak açılan hukuk davasının İlk Derece
Mahkemesinde derdest olması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
18. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve
AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer
alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke
ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 38).
19. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın
141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi
gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde
bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 39).
20. Makul sürede yargılanma
hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz
kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması ile adaletin
gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazası olup, hukuki
uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama
faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup
olmadığının her bir başvuru açısından ayrıca değerlendirilmesi gerekir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 40).
21. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
22. Ancak, belirtilen
kriterlerden hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına belirleyici
değildir. Yargılama sürecindeki tüm gecikme periyotlarının ayrı ayrı tespiti
ile bu kriterlerin toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun
yargılamanın gecikmesi açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 46).
23. Yargılama faaliyetinin makul
sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın
türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi
gereklidir.
24. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda,
asliye hukuk mahkemesi nezdinde açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve
tescile ilişkin bir davanın söz konusu olduğu görülmekle, 6100 sayılı Kanun’da
yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni
hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 49).
25. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olmakla beraber, bazı özel durumlarda girişimin niteliği göz önünde
tutularak uyuşmazlığın ortaya çıktığı daha önceki bir tarih başlangıç tarihi
olarak kabul edilebilmektedir Somut başvuru açısından benzer bir durum söz
konusu olup, makul süre değerlendirmesinde nazara alınacak zaman diliminin
başlangıç tarihi, başvurucu ile idare arasında anlaşmazlık tutanağı
düzenlendiği anlaşılan 11/6/2002 tarihidir (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 45).
26. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı
sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak
sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 52).
27. Davanın ikame edildiği tarih
ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman
bakımından yetkisinin başladığı tarihin farklı olması halinde, dikkate alınacak
süre, 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç
tarihinden itibaren geçen süredir.(B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 51).
28. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun bir adet taşınmaza ilişkin
kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil talebi olduğu, 26/9/2002 tarihinde
açılan davanın yargılama sürecinde ilk derece mahkemesince verilen iki ayrı
kararın temyiz incelemesi neticesinde bozulduğu, son bozma kararını takiben
mahkemenin E.2012/636 sırasına kaydı yapılan davanın yargılaması sonucunda
verilen kararın temyiz edildiği, taraflarında iki kişinin yer aldığı davanın
hâlihazırda temyiz mercii nezdinde derdest olduğu anlaşılmaktadır.
29. İlgili yargılama evrakının
incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin asliye hukuk mahkemesi
önünde sürdüğü görülmekle, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları
konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli
hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu
olduğu ve 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede
çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (§ 12-18).
30. 6100 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiş olup (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 54-64), başvuruya konu davanın
mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu
yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak
bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek
bir yön bulunmadığı ve söz konusu on iki yılı aşkın yargılama sürecinde makul
olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
31. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi
Yönünden
32. Başvurucu, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 25.000,00 TL manevi tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
33. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
34. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin on iki yıllı aşkın yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren
11.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
35. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
36. Başvuruya konu yargılamanın
on iki yılı aşkın bir süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede
yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği
açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven
ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın
mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen,
kararın bir örneğinin ilgili mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.
Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya 11.650,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin ilgili mahkemesine gönderilmesine,
8/9/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.