TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İZZET ABLAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/8527)
|
|
Karar Tarihi: 12/11/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Ceren Sedef EREN
|
Başvurucu
|
:
|
İzzet ABLAK
|
Vekili
|
:
|
Av. Eyyüp
BULUT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, terör suçlarında verilen mahkûmiyet kararının
gerekçesinin geç yazılması nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/11/2013 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, terör suçları işlediği şüphesiyle 19/4/2011
tarihinde gözaltına alınmıştır. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi 9/4/2013
tarihinde başvurucunun terör örgütü propagandası yapma ve terör örgütü adına
suç işleme suçlarından mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin devamına karar
vermiştir. Anılan mahkûmiyet hükmü öncelikle kısa kararla açıklanmış, gerekçeli
karar ise başvurucuya 23/10/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
8. Başvurucu 22/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
9. Başvurucu gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilmesi üzerine
8/11/2013 tarihinde hakkındaki mahkûmiyet kararına karşı gerekçeli temyiz
dilekçesi ile temyiz başvurusunda bulunmuştur. Yargıtay 9. Ceza Dairesi
19/2/2014 tarihinde hükmün onanmasına karar vermiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
10. Mahkemenin 12/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
11. Başvurucu, gerekçeli mahkûmiyet kararının kendisine yaklaşık
altı ay on dört gün gibi bir sürede tebliğ edilmesi ve böylece Yargıtaya temyiz başvurusunda bulunmasının altı ay gibi
makul olmayan bir süre geciktirilmesi nedeniyle tutukluluğunun daha erken sona
erdirilmesi imkânından mahrum bırakıldığını belirterek kişi özgürlüğü ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
12. Anayasa Mahkemesi; bir kimsenin yargılanmakta olduğu davada
ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olması ve hükümle birlikte tutukluluğun
devamına veya tutuklamaya karar verilmesi hâlinde hüküm sonrasındaki tutulma
hâlinin suç isnadına bağlı olarak değil mahkûmiyete bağlı tutma olarak kabul
edilmesi gerektiğini, nitekim bireysel başvuru incelemesi açısından
tutuklamanın şartları ile mahkûmiyet kararı verilmesi arasındaki esaslı farkın
bunu gerektirdiğini ifade etmiştir. Zira mahkûmiyete karar verilmekle isnat
olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta erdiği kabul
edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya
hükmedilmektedir. Anayasa Mahkemesi bu durumdaki tutulmanın kuvvetli suç
şüphesi ve bir tutuklama nedenine dayalı olan suç isnadına bağlı tutma
niteliğinde olmadığının açık olduğunu, ayrıca hükümle birlikte verilen
tutukluluğun devamı veya tutuklama kararı sonrasındaki hürriyetten yoksun
kalmanın mahkûmiyete bağlı tutma olarak kabulü için mahkûmiyet hükmünün
kesinleşmesinin de zorunlu olmadığını belirtmiştir (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726,
2/7/2013, § 33).
13. Buna göre başvurucunun suç isnadına bağlı tutulma hâli,
hakkında ilk derece mahkemesince mahkûmiyet kararının verildiği 9/4/2013
tarihinde sona ermiştir. Başvurucunun bu tarihten sonraki döneme ilişkin olarak
hürriyetinden yoksun kalması, Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası
kapsamında bir suç isnadına bağlı tutma niteliğinde değil aynı maddenin ikinci
fıkrası kapsamında mahkûmiyete bağlı tutma, bir diğer ifadeyle "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların
ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" niteliğindedir.
Bu nitelikteki bir tutmayla ilgili olarak yapılan bireysel başvuruda suç
isnadına bağlı tutmaya ilişkin güvencelerin uygulanması mümkün değildir (Ç.Ö. [GK], B. No: 2014/5927, 19/7/2018, §
37).
14. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen
"mahkemelerce verilmiş hürriyeti
kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi"
ile bağlantılı bir ihlal iddiası söz konusu ise Anayasa Mahkemesinin görevi
kişinin hürriyetten yoksun bırakılmasının kısmen ya da tamamen bu koşullarda
gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit etmekle sınırlıdır (Ç.Ö., § 38). Bu kapsamda yapılan
incelemede başvurucunun mahkûmiyet kararını ve mahkûmiyete bağlı tutma kararını
veren mercinin bir mahkeme olmadığı, kararın
hürriyeti kısıtlayıcı bir niteliğinin bulunmadığı veya hürriyetten yoksun
bırakılmanın mahkemece verilen hürriyeti kısıtlayıcı ceza ya da tedbirinin
kapsamını aştığı şeklinde bir iddiasının bulunmadığı görülmektedir. Anayasa
Mahkemesince de bu yönde herhangi bir tespite varılmamıştır.
15. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
16. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun mahkûmiyet hükmü ile
birlikte verilen tutukluluğun devamı kararı üzerine tutulması yönünden bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
17. Başvurucu gerekçeli mahkûmiyet kararının kendisine 6 ay gibi
makul olmayan bir sürede tebliğ edilmesi nedeniyle makul sürede yargılanma
hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013
tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı
Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde
eklenmiştir. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların
uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra
edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel
başvuruların Anayasa Mahkemesince verilecek başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde
yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu
Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
19. Ferat Yüksel (B. No: 53984/00, 30/3/2004, § 37) kararında Anayasa Mahkemesi,
yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç
veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018
tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak öngörülen
Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir, ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
bulunan bir yol olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna
başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun
ikincil niteliği ile
bağdaşmayacağı sonucuna ulaşarak başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 27-36).
20. Somut olayda da başvurucu 22/11/2013 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur. Bu bağlamda mevcut başvuruda da anılan karardan
ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
22. Başvurucu; uzun süre ana dilde savunma hakkının görmezden
gelindiğini, delillere karşı beyanda bulunma imkânının ortadan kaldırıldığını
ve savunma hakkının engellendiğini de ileri sürmüştür.
23. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1)
ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden
olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı,
bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna
ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
24. Somut olayda başvurucu söz konusu iddiaları soyut bir
şekilde ileri sürmüş, bireysel başvuru formunda anılan iddialarıyla ilgili
başka hiçbir açıklamaya yer vermemiştir. Bu nedenle söz konusu iddiaların
temellendirilmemiş şikâyet kapsamında kabul edilmesi gerekmektedir.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının ise açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
12/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.