TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ALİ ASLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2335)
|
|
Karar Tarihi: 12/11/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Denizhan HOROZGİL
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Ali ASLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Engin GÖKOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yargılama sırasında bazı taleplerin mahkemece hukuka
aykırı olarak reddedilmesi ve bazı usule ilişkin güvencelere riayet edilmemesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının; tutukluluğun devamına ilişkin kararların
gerekçesiz olması nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda ayrıca başvurucunun yöneticisi olduğu
sendikanın faaliyetleri kapsamında katıldığı bazı yasal etkinlikler ile
bulundurduğu bazı yayınların terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyetinde
delil olarak kullanılması nedeniyle de ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin
ihlal edildiği iddia edilmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu 1980 doğumlu olup olayların meydana geldiği
Tunceli'de matematik öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Başvurucu ayrıca aynı
tarihlerde Tunceli Eğitim-Sen şube başkanlığı ve yöneticiliği görevlerini de
yürütmüştür.
8. Başvurucu, DHKP/C terör örgütüne üye olduğu gerekçesiyle
17/10/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve 19/10/2011 tarihinde tutuklanmıştır.
Cumhuriyet savcısı 5/4/2012 tarihli iddianamesi ile başvurucunun terör
örgütünün faaliyetlerini düzenlemek suretiyle örgütü yönetme ve terör örgütü
propagandası yapma suçlarından cezalandırılmasını talep etmiştir.
9. Yargılama sırasında 17/5/2012 tarihli celsede başvurucu müdafii, bazı tanıkların dinlenmesini talep etmiştir.
Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) ise dinletilmek istenen tanıkların,
sanık ve müdafilerinin savunma yaptıkları duruşmada salonda bulunduklarını,
iddia ve savunmaları dinlediklerini tespit etmiştir. Bu durumu ve ayrıca sanık müdafiinin tanık dinletmek istediği konunun telefon görüşme
içeriği olmasını gözönüne alan Mahkeme tanık dinletme
talebini reddetmiştir. Mahkeme ayrıca sanık müdafiinin
hangi konuda tanık dinletmek istediğini ve tanık olarak dinletmek istediği
kişilerin açık kimlik bilgileri ile adreslerini mahkemeye bildirdiği takdirde
talebin bir sonraki celse yeniden ele alınmasına, tanıkların sanık müdafii tarafından bir sonraki celsede hazır edilmeleri
hâlinde ise ifadelerinin alınmasına karar vermiştir. Mahkeme, bir sonraki
celsede sanık müdafii tarafından hazır edilen
tanıkları duruşmada dinlemiştir.
10. Mahkeme 24/9/2012 tarihinde başvurucunun DHKP/C terör
örgütüne üye olma suçundan 10 yıl 6 ay hapis cezası ile mahkûmiyetine
hükmetmiştir.
11. Mahkeme, gerekçeli kararına iddianame ve sanık savunmalarını
özetleyerek başlamıştır. Daha sonra DHKP/C terör örgütünün oluşumunu,
gelişimini, kurulduğu tarihten itibaren gerçekleştirdiği terör eylemlerini, DHKP/C terör örgütü ile Haklar ve
Özgürlükler Cephesi (HÖC), Halk Cephesi, Haklar Derneği, Gençlik Federasyonu ve
Yürüyüş dergisinin irtibatını açıklamıştır.
12. İlk derece mahkemesi; terör örgütü üyeliği suçundan verdiği
mahkûmiyet hükmünde başvurucunun üzerinde yapılan aramada Yürüyüş dergisinin
bulunmasını, bu derginin satışını yapmasını ve gelirini örgüte aktarmasını,
terör örgütüne eleman kazandırmak amacıyla sanatsal faaliyetler organize
etmesini, çatışmalarda öldürülen terör örgütü üyelerini sahiplenmesini, onları
şehit olarak görmesini, resim ve posterlerini taşımasını ve terör örgütü
tarafından ilan edilen devrim şehitleri
haftasında terör örgütü üyelerinin mezarlarını ziyaret etmesini
dikkate almıştır.
13. Mahkeme; başvurucunun terör örgütü üyeleri ile ilgili
başlatılan açlık grevi ve ölüm oruçlarına destek vermesini, terör örgütüne
yönelik gerçekleştirilen operasyonlara karşı basın açıklamalarına katılmasını, Halk Cephesi imzalı pankart, afiş, resim
ve simgeler taşımasını, terör örgütü faaliyeti gösterdikleri iddiasıyla
haklarında soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişilerin durumunu yakından
takip etmesini ve bunlar hakkında örgüt faaliyetlerini takip eden kişilere
bilgi vermesini de mahkûmiyet gerekçesinde değerlendirmeye almıştır.
14. Kararda H.Y. isimli bir şahsın başvurucu hakkındaki
ifadesine de yer verilmiştir. Bu beyana göre 2009 yılında Tunceli'de düzenlenen
Munzur Doğa ve Kültür Festivali'ne gezmek için gelen ve Dersim Haklar
Derneğinin çadırında kalan H.Y., kendisinden şüphelenildiği için Ovacık
istikametine götürülmüş ve başvurucu tarafından "Seni aramıza kim soktu, kimin adına çalışıyorsun,
seni DHKP/C adına sorguluyoruz." denilerek darp edilmiştir. Bu
olayla ilgili başvurucunun evinde yapılan aramalarda DHKP/C terör örgütü ile
ilgili yasak yayınların ele geçirildiği belirtilmiştir.
15.
Ayrıca Mahkeme; başvurucunun örgüt tarafından önem atfedilen belirli gün veya
haftalarda örgütün talimatlarıyla düzenlenen birçok etkinliğe katılmasına,
katılımın fazla olması için çaba göstermesine ve bu etkinliklerde "Kahrolsun faşizm yaşasın mücadelemiz, yaşasın
devrimci dayanışma, A.Y. ölümsüzdür, anaların öfkesi katilleri boğacak, katil
devlet hesap verecek, bedel ödedik bedel ödeteceğiz, yaşasın devrimci dayanışma"
ve "Baskılar bizi yıldıramaz, türküler
susmaz halaylar sürer, kahrolsun faşizm yaşasın mücadelemiz, gözaltılar serbest
bırakılsın, Mahir-Hüseyin-Ulaş kurtuluşa kadar savaş, yaşasın devrimci
dayanışma" şeklinde sloganlar atarak ve "Kızıldere son değil, savaş" şeklinde
çeşitli pankartlar taşıyarak terör örgütü propagandası yapmasına da vurgu
yapmıştır. Mahkeme, yapmış olduğu bu tespitlere ilişkin başvurucunun bazı
telefon görüşmelerine ve terör örgütünün amaçları doğrultusunda faaliyet
gösteren internet sitelerindeki haber içeriklerine de kararında yer vermiştir.
16. Mahkeme bu şekilde "öğretmenlik
görevini ve bu görevden ötürü bir süre üstlendiği sendikal görevi terör örgütü
faaliyetleri için araç olarak kullandığı, sendikal görev ve demokratik tepki
görüntüsü altında eylemlerini bu şekilde kamufle ettiği"
kanaatine vardığı başvurucunun DHKP/C terör örgütü üyesi olduğu sonucuna
ulaşmıştır.
17. Temyiz üzerine mahkûmiyet kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi
tarafından 15/11/2013 tarihinde onanmıştır. Başvurucu, nihai karardan 12/2/2014
tarihinde haricen haberdar olduğunu belirtmiş; 21/2/2014 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal ([GK], B. No: 2014/15440,
22/5/2019, §§ 28-39) başvurusu
hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 12/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Tanık Dinletme
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, yargılama sırasında tanık dinletme talebinde
bulunduğunu ancak bu talebin mahkemece reddedildiğini beyan ederek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin olarak birçok kararında tanık
dinletme hakkıyla ilgili ilkeleri belirlemiştir.
22. Savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin
ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme hakkı, silahların eşitliği ilkesinin bir
gereğidir. Tanıkların dinlenmek üzere çağrılmasının uygun olup olmadığının
değerlendirmesi, kural olarak derece mahkemelerinin takdir yetkisi
dâhilindedir. Ancak bu hak, sanığın lehine olan bütün tanıkların çağrılmasını
ve dinlenmesini gerektirmez. Bu düzenlemenin esas amacı, sanığın aynı koşullar altında ve silahların eşitliği ilkesine uygun olarak
tanık dinletme talebinde bulunabilmesinin sağlanmasıdır. Dolayısıyla bir
sanığın bazı tanıkları dinletemediğinden şikâyet etmesi yeterli olmayıp ayrıca
bu tanıkların dinlenmesinin hangi nedenlerle önemli olduğunu ve gerçeğin ortaya
çıkması için neden gerekli olduğunu açıklamak suretiyle tanık dinletme talebini
desteklemesi gerekmektedir (Atila Oğuz
Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, § 47; Ahmet Zeki Üçok, B. No: 2013/1966, 25/3/2015, § 70).
23. Somut olayda başvurucu, savunma tanıklarının
dinlenmemesinden şikâyet etmektedir. Ancak anılan tanıkların dinlenmesinin
hangi nedenlerle önemli olduğu ve gerçeğin ortaya çıkması için neden gerekli
olduğu başvurucu tarafından açıklanmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun tanık
dinletme hakkına yönelik ihlal iddialarını temellendirmediği sonucuna
varılmıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adil Yargılanma Hakkı
Kapsamındaki Diğer İhlal İddiaları
a. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu, henüz yargılamanın ilk celsesinde dosyanın
mütalaa hazırlanması için savcılığa verildiğini ve dosyada yer alan görüntülere
ilişkin veya üyesi olduğu Sendikanın eylemleriyle ilgili uzman görüşü
alınmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca; hakkında 26/9/2004 tarihli ve
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 62. maddesinin uygulanmama gerekçesinin
açıklanmadığını, arama ve elkoyma kararının kanunda öngörülen usule uygun
olarak uygulanmadığını beyan ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu
gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre
özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal
edildiği, buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014,
§§ 19, 20).
27. Somut olayda başvurucu, ihlal iddialarını soyut ve genel
ifadelerle ileri sürmüş; haklarının ne şekilde ihlal edildiğine ilişkin
gerekçeleri açıklama yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların temellendirilemediği sonucuna
ulaşılmıştır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İfade ve Örgütlenme
Özgürlüklerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu, yöneticisi olduğu Sendikanın faaliyetleri
kapsamında katıldığı bazı yasal etkinlikler ile bulundurduğu bazı yayınların
terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetinde delil olarak kullanılmasını
şikâyet etmiştir. Başvurucu, Anayasa'da güvence altına alınan hakların
kullanılması niteliğinde olan eylemlerinin terör örgütüne üye olma suçunun
delili olarak kullanılmasının ifade ve örgütlenme özgürlüklerini ihlal ettiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
30. Katıldığı veya organize ettiği toplantılar ile bu
toplantılarda açıklanan bazı düşüncelerin terör örgütüne üye olma suçundan
verilen mahkûmiyet kararının delili olarak kullanılması başvurucunun ifade ve
örgütlenme özgürlükleri üzerinde caydırıcı etki doğurabilir. Dolayısıyla
başvurucunun Anayasa'nın 26. ve 33. maddesinde koruma altına alınan hakkına
müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir ( Metin
Birdal, § 48).
31. Başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde
öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin
ikinci fıkrası ile 33. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan millî güvenlik ve
kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır (Metin Birdal, §§ 52-53). Bu nedenle başvuru konusu müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.
a. Müdahalenin Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
32. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir
eylemin terör örgütüne üye olma suçunun mahkûmiyetinde delil olarak
kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu
bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir
müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir
(zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın,
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Ferhat
Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, § 51).
b. Somut Olayın
Değerlendirilmesi
33. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir
suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve
bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini
engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin
Birdal, §§ 60, 61).
34. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir
yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir.
Dolayısıyla başvurucu hakkında isnat edilen terör örgütü üyesi olma suçunun
sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup
olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; Yılmaz Çelik [GK],
B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45; krş. Ferhat
Üstündağ, § 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi
delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa
Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk Ceza Hukuku uygulamasına ilişkin
bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal,
§§ 67-71).
35. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör
örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının
o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza
kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek
kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin,
bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının
anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de
değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye
olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin
anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı
durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir
baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).
36. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet
kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı
caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine
karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların
terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak
etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
37. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için
derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet
kararlarında delil olarak kullanılmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını
göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki
denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı
karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilip gösterilemediği ile
sınırlı olacaktır (Metin Birdal,
§ 72).
38. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda başvurucunun
ifade ve örgütlenme özgürlüklerine yapılan müdahalelerin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca cevap verip
vermediği sorusuna cevap bulacaktır.
39. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi süreklilik,
çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti
ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucunun DHKP/C terör örgütünün
üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi başvurucu tarafından
sunulan bilgi ve belgeler ile derece mahkemelerince başvurucunun mahkûm
edilmesi için benimsenen gerekçeleri yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir
bütün olarak ve dikkatle incelemiştir.
40. Somut olayın koşullarında ilk derece mahkemesinin
başvurucuyu suç oluşturmadığı ve anayasal hakların kullanımından ibaret olduğu
ileri sürülen eylemleri nedeniyle mahkûm ettiği kabul edilmemiştir. İlk derece
mahkemesi diğer bazı deliller yanında DHKP/C'yi, terör örgütü mensuplarını veya
terör eylemlerini yücelten sloganların atıldığı veya pankartların açıldığı
terör örgütünün propagandasına dönüştürülen gösterilere katılmış olmasını
başvurucunun örgüt üyeliğini açıklayan ve eylemlerinin sürekliliğini gösteren
deliller olarak kullanmıştır (krş. Metin
Birdal, § 76).
41. Nitekim ilk derece mahkemesi mahkûmiyet hükmünde başvurucu
hakkındaki tanık beyanlarına, yapılan arama ve el koyma işlemlerine,
başvurucunun öldürülen terör örgütü üyelerini sahiplenmesine ve mezarlarını ziyaret
etmesine de dayanmıştır. Ayrıca Mahkeme, başvurucunun terör örgütünün
talimatıyla düzenlenen toplantılarda Halk Cephesi imzalı pankartlar taşımasını,
terör örgütünün propagandasını içeren sloganlar atmasını, terör örgütü
faaliyeti gösterdikleri iddiasıyla haklarında soruşturma veya kovuşturma
yürütülen kişilerin durumunu yakından takip etmesini de mahkûmiyet hükmüne esas
almıştır.
42. İlk derece mahkemesi, başvurucunun söz konusu toplantı ve
gösterileri organize etmek veya katılmak biçimindeki rolünün onun DHKP/C terör
örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi isteğiyle ve bilerek dâhil olduğuna
dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde
ortaya koymuştur. Bu bağlamda ilk derece mahkemesi, başvurucunun şikâyete konu
eylemlerinin mahkûmiyet hükmünde delil olarak kullanılmasının bir toplumsal
ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile göstermiştir.
43. Sonuç olarak başvurucunun ifade ve örgütlenme özgürlüklerine
yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir müdahale
olarak değerlendirilemez.
44. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda müdahalenin meşru olduğu açık
olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
45. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun ifade ve örgütlenme
özgürlüklerine ihlal edildiğine dair başvurusunun bir ihlal bulunmadığı açık
olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
C. Kişi Özgürlüğü ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
46. Başvurucu, tutukluluğun devamına ilişkin kararların
gerekçesiz olduğunu belirterek
kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
47. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla ilgili şikâyetleri
içeren bireysel başvurunun hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamı kararı
sonrasında yapılması hâlinde tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmemiş ise
kararın verildiğinin öğrenildiği tarihten itibaren, itiraz edilmiş ise itiraz
merciince verilen kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekmektedir (Fırat İşgören, B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34).
48. Somut olayda başvurucu, ilk derece mahkemesince 24/9/2012
tarihindeki hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz
ettiğine yönelik bir bilgi ve/veya belge sunmamıştır. Bu nedenlerle başvurunun
ilk derece mahkemesinin nihai kararının başvurucu ve müdafiinin
yüzüne karşı tefhim edildiği 24/9/2012 tarihinden itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekmektedir. Buna göre somut olayda 21/2/2014 tarihinde yapılan
bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
49. Açıklanan gerekçelerle kararın öğrenilmesinden itibaren otuz
gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İfade özgürlüğü ile örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine
ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
12/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.