TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CİHAN YEŞİL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/8635)
|
|
Karar Tarihi: 6/5/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 27/6/2015-29399
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
Raportör
|
:
|
Murat ŞEN
|
Başvurucu
|
:
|
Cihan YEŞİL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu Bolu F Tipi Yüksek
Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz koruma memurlarının saldırısına
maruz kalarak hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanmasının, bu olay
nedeniyle Disiplin Kurulu tarafından kendisine verilen iki ayrı 20 gün süreli
hücreye koyma cezasına karşı yaptığı itirazda avukatı huzurunda savunma yapmak
için kendisine makul süre verilmemesinin ve üç ayrı cezaevine sevkinin yapılarak
avukatı ile görüşmesinin kısıtlanmasının kötü muamele yasağını ve adil
yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüş, disiplin cezalarının sonuçları
itibariyle kaldırılması ve tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 28/11/2013 tarihinde Elazığ
Ceza Mahkemeleri Ön Bürosu vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını
karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım isteminde bulunmuştur.
4. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 28/2/2014 tarihinde,
adli yardım talebinin kabulü ile başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına ve dosyanın Bölüme gönderilmesine karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 18/7/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin
görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.
6. Başvuru konusu olay ve olgular 18/7//2014 tarihinde
Bakanlığa bildirilmiştir. Bakanlık görüşünü, ek süre sonunda 22/9/2014
tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık görüşü, başvurucuya 25/9/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir. Başvurucu görüşe karşı cevaplarını 8/10/2014 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve ekleri ile Bakanlık görüşünde ve UYAP
üzerinden temin edilen belgelerde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle
şöyledir:
9. Başvurucu, başvuru tarihinde Elazığ
E Tipi Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.
10. Başvurucu, 8/2/2013 tarihinde infaz koruma memurları
tarafından yaralandığını ve işkenceye maruz kaldığını belirterek vekilleri
vasıtasıyla Bolu Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyetçi olmuştur. Yapılan
soruşturma sonucunda bazı infaz koruma memurları hakkında zor kullanma
yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçundan Bolu
Asliye Ceza Mahkemesinde dava açılmış ancak işkence, kasten öldürmeye teşebbüs,
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, tehdit ve hakaret suçundan kovuşturma
yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
11. Kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karara yapılan
itiraz, Düzce Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmiş ve anılan karar
kaldırılmıştır. Bunun üzerine Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı, altı şüpheli infaz
koruma memuru hakkında işkence suçundan Bolu Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası
açmıştır.
12. Bolu Asliye Ceza Mahkemesinde infaz koruma memurları
hakkında açılan zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle
kasten yaralama suçuna ilişkin E.2013/243 sayılı dosyası Bolu Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2013/246 sayılı dosyası ile birleştirilmiştir. Birleştirilen
dosya, Bolu Ağır Ceza Mahkemesinde halen derdesttir.
13. Başvurucunun infaz koruma memurlarını şikâyetine konu
olan olay ile ilgili olarak başvurucu hakkında disiplin soruşturması
açılmıştır. Disiplin soruşturması sonucunda Disiplin Kurulu, başvurucuya,
13/2/2013 tarihli ve 2013/20 sayılı kararı ile "hükümlü ve tutukluları kasten veya neticesi sebebiyle ağırlaşmış
yaralama ve görevlileri her türlü kasten yaralama" eylemi ve
14/2/2013 tarihli ve 2013/21 sayılı kararı ile "kurum görevlilerine karşı hakaret ve tehditte bulunmak"
eylemi nedeniyle iki ayrı 20 gün hücreye koyma cezası vermiştir.
14. Başvurucu, anılan kararlara karşı 27/2/2013 tarihinde
Bolu İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. Şikâyet dilekçesinde aynı koğuşta
bulunan hükümlüler M.Ç., S.A. ve E.R.’nin tanık
olarak dinlenmesini ve şikâyetin duruşmalı incelenmesini talep etmiştir. Bunun
üzerine Bolu İnfaz Hâkimliği her iki itiraz ile ilgili olarak başvurucunun
savunmasının alınması için başvurucunun sevk edildiği cezaevlerinin bulunduğu
yerler gözetilerek önce Tekirdağ İnfaz Hâkimliğine sonra Elazığ
İnfaz Hâkimliğine talimat yazmıştır.
15. Elazığ İnfaz Hâkimliğinde her iki şikâyet
kapsamında Bolu İnfaz Hâkimliği tarafından yazılan 3/7/2013 tarihli talimat
üzerine yapılan 4/7/2013 tarihli duruşmada başvurucu "ben beyanlarımı avukatım ile birlikte vermek
istiyorum. Avukatım Hüseyin Yılmazdır, kendisi Diyarbakır Barosuna kayıtlıdır.
Kendisine ben haber vereceğim avukatım ile beyanda bulunacağım. Şu an beyanda
bulunmak istemiyorum, talimatın mahkemesine iadesini istiyorum, daha sonra
itiraz dilekçemle ilgili avukatımla beyanda bulunacağım"
şeklinde açıklamada bulunmuştur.
16. Başvurucunun talebi doğrultusunda iade edilen talimat
üzerine Bolu İnfaz Hâkimliği başvurucunun şikâyet dosyasını Bolu Cumhuriyet
Başsavcılığına göndererek görüş istemiştir. Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı,
16/7/2013 tarihli mütalaasında başvurucunun savunması alındıktan ve ileri
süreceği deliller toplandıktan sonra mütalaa istenmesi yönünde görüş beyan
etmiştir. Bunun üzerine Bolu İnfaz Hâkimliği, Elazığ
İnfaz Hâkimliğine tekrar talimat yazarak başvurucunun talebi doğrultusunda
avukatı ile birlikte dinlenilmesini, varsa delillerinin sorulmasını başvurucuya
makul bir süre verilerek bu yönde tebligat yapılmasını istemiştir.
17. Elazığ İnfaz Hâkimliği, Elazığ E Tipi
Kapalı İnfaz Kurumuna yazdığı 1/8/2013 tarihli müzekkerede, başvurucunun
avukatı ile görüşüp birlikte savunma yapıp yapmayacağının sorulmasını, avukatı
ile savunma yapması halinde avukatının kimliğini bildirmesi için bir hafta süre
verilmesini, bu hususun başvurucuya tebliğ edilmesini ve düzenlenecek tutanağın
gönderilmesini istemiştir.
18. Elazığ E Tipi Kapalı İnfaz Kurumu
13/8/2013 tarihli ve 2013/10493 sayılı cevabında başvurucunun avukatına
ulaşamadığını, ulaşmak için yakınları aracılığıyla haber gönderdiğini, haber
gelmesi durumunda başvurucunun kendiliğinden bir dilekçe ile avukatının ismini
ve adresini bildireceğine dair beyanda bulunduğunu belirtmiştir.
19. Talimatların iadesi üzerine Bolu İnfaz Hâkimliği,
9/9/2013 tarihli ve E.2013/573, K.2013/1645 sayılı kararında başvurucunun
"hükümlü ve tutukluları kasten veya
neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama ve görevlileri her türlü kasten yaralama"
eylemi nedeniyle aldığı disiplin cezasına dair şikâyetlerinin "makul süre içinde savunma yapmadığı ve delilleri de
sunmadığı" gerekçesiyle reddine karar vermiştir. Başvurucunun
"kurum görevlilerine karşı hakaret ve
tehditte bulunmak" eylemi nedeniyle aldığı disiplin cezasına
ilişkin şikayetleri ise İnfaz Hâkimliğinin 10/9/2013 tarihli ve E.2013/574,
K.2013/1651 sayılı kararında "makul
sürenin iki kez verilmesine rağmen savunma yapmadığından savunma hakkından
vazgeçmiş sayılacağı" anlaşılmakla disiplin cezası verilmesine dair
kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile reddedilmiştir.
20. Anılan kararlara karşı itiraz, Bolu Ağır Ceza
Mahkemesinin sırasıyla 23/10/2013 tarih ve 2013/1126 Değişik İş sayılı ve
7/10/2013 tarihli 2013/1159 Değişik İş sayılı kararları ile reddedilmiştir.
21. Başvurucu, kararların kendisine tebliğ edilmediğini ve
28/10/2013 tarihinde kararlardan haberdar olduğunu belirtmiştir.
22. Başvurucu, 26/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
23. 16/5/2011 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği
Kanunu'nun 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
" Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan disiplin
tedbirleri ve verilen disiplin cezalarının kanun, tüzük veya yönetmelik
hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu iddiasıyla yapılan şikâyetleri
incelemek ve karara bağlamak."
24. 4675 sayılı Kanun'un 6. maddesi şöyledir:
"Şikayet başvurusu, 5 inci
maddede yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hâkimliğinin görev ve yetki
alanı dışında kalan bir işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan
kimselerce yapılmışsa infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden
reddeder; şikayet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o
mercie gönderir.
Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın
dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir; ancak, gerek gördüğünde karar
vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında resen araştırma
yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca ceza infaz kurumu
ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı görüşünü alır. (Ek
cümle: 22/7/2010-6008 S.K/5.md.) Disiplin cezasına
karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını
aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra
kararını verir. (Ek cümle: 22/7/2010-6008 S.K/5.md.)
Hükümlü veya tutuklu, savunmasını, hazır bulunmak ve vekaletnamesini ibraz
etmek koşuluyla avukatıyla birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabilir. (Ek
cümle: 22/7/2010-6008 S.K/5.md.) İnfaz hâkimi gerekli
görmesi durumunda hükümlü veya tutuklunun savunmasını ceza infaz kurumunda da
alabilir.
İnfaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti yerinde görmezse
reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da faaliyetin
durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir.
İnfaz hâkimi, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4/4/1929
tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre inceleme
ve işlemlerini yürütür ve kararını verir.
İnfaz hâkiminin kararlarına karşı şikayetçi veya ilgili
Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğden itibaren bir hafta içinde Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre acele itiraz yoluna gidilebilir.
İtiraz, infaz hâkimliğinin kurulduğu yer ağır ceza
mahkemesine, ağır ceza mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması halinde
(2) numaralı daireye yapılır. İnfaz hâkimi aynı zamanda bu mahkemenin üyesi
olduğu takdirde itirazla ilgili karara katılamaz."
25. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"(1) Hücreye koyma cezası, hükümlünün eylemlerinin
nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık havaya çıkma hakkı
saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her
türlü temastan yoksun bırakılmasıdır.
2) Bir günden on güne kadar hücreye koyma cezasını
gerektiren eylemler şunlardır:
…
j) Kurum görevlilerine hakaret veya tehditte bulunmak.
…
(3) Onbir günden yirmi güne kadar
hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
...
e) Hükümlü ve tutukluları kasten veya neticesi sebebiyle
ağırlaşmış yaralamak ile görevlileri her türlü kasten yaralamak.
…
(4) Hücre, yaşamsal gereksinmeleri karşılayacak biçimde
düzenlenir."
26. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa
Cezaevleri Kuralları Hakkında REC (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararlarında hükümlü
ve tutukluların disiplin ve cezalandırılmalarına dair kısmı şöyledir:
“Disiplin suçu işlediği öne sürülen mahpuslar:
a. Kendilerine isnat edilen suçlamaların mahiyeti hakkında
anlayacakları bir dilde ve ayrıntılı olarak bilgilendirilmelidir;
b. Savunmalarını hazırlayabilmeleri için yeterli zaman ve
imkanlara sahip olmalıdırlar;
c. Savunmalarını bizzat kendilerinin yapmasına ya da
adaletin yararı bunu gerektiriyorsa hukuki bir yardım alarak yapmalarına izin
verilmelidir;
d. Tanık dinlenmesini istemelerine ve onları dinlemelerine,
ya da kendileri adına dinlenmelerine izin verilmelidir;
ve,
e. Soruşturma esnasında kullanılan dili anlayamıyor veya
konuşamıyorsa bir çevirmenin yardımından ücretsiz olarak yararlanmalıdır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 6/5/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 26/11/2013 tarih ve 2013/8635 numaralı bireysel başvurusu
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu Bolu F Tipi Yüksek
Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda 9-10 gardiyanın saldırısına maruz
kalarak hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığını, bununla ilgili halen
Bolu Asliye Ceza Mahkemesinde davanın derdest olduğunu, ancak bu olaya ilişkin
cezaevi disiplin kurulunca kendisine iki ayrı 20 gün süreli hücre cezası
verildiğini, kararlara karşı Bolu İnfaz Hâkimliğine itirazda bulunduğunu, bazı
hükümlüleri tanık gösterdiğini ancak bunların dinlenmediğini, avukatı ile
savunma yapmak istediğini ancak İnfaz Hâkimliğinin kendisine makul bir süre
vermediğini, ayrıca sırasıyla Tekirdağ 1 Nolu F Tipi,
Kırıkkale ve Elazığ Ceza İnfaz Kurumlarına sevkinin yapılarak avukatı ile
irtibatının koparıldığını belirterek Anayasa’nın 17. ve 36. maddelerinde
tanımlanan kötü muamele yasağı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş, hücre hapis cezasının sonuçları ile kaldırılması ve tazminat
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
29. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, başvurucu, diğer
iddiaları ile birlikte, 9-10 gardiyanın saldırısına maruz kalarak hayati
tehlike geçirecek şekilde yaralandığını belirterek Anayasa’nın 17. maddesinin
ağır bir şekilde ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Öte yandan başvurucu,
Bakanlık görüşüne karşı beyanında da başvurusunun İnfaz Hâkimliğinin kararına
yönelik olduğunu, gardiyanların saldırısına ilişkin olarak Ağır Ceza Mahkemesi
veya Cumhuriyet Savcılığının yaptığı işlemlere yönelik bir şikâyetinin
olmadığını beyan etmiştir.
30. Başvurucu, başvuru formunda infaz koruma memurlarının
eylemleri nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesinin ağır bir şekilde ihlal
edildiğini ileri sürmüş ise de Bakanlık görüşüne karşı verdiği beyanda genel
olarak hakkında verilen hücreye koyma cezasına karşı yaptığı itirazda İnfaz
Hâkimliğinin kendisine yapılan işkence ve kötü muameleyi gözetmemesi ve cezaya
karşı yaptığı itirazın reddi yönünde adil olmayacak şekilde karar vermesinden
şikâyetçi olmuştur. Nitekim beyanında Anayasa Mahkemesine İnfaz Hâkimliğinin “gayri hukuki” uygulamasını şikâyet
ettiğini ifade etmiştir.
31. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurulara ilişkin
incelemesi başvuru kapsamıyla sınırlı olup başvurucu tarafından ileri
sürülmeyen herhangi bir hak ihlalinin resen incelenmesi mümkün değildir.
Dolayısıyla her ne kadar başvuru formunda Anayasa’nın 17. maddesinin ihlal
edildiğine yönelik iddialar ileri sürülmüş ise de Bakanlık görüşüne karşı verilen
beyanda anılan hususa ilişkin herhangi bir şikâyetin olmadığının beyan edilmesi
üzerine Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında inceleme yapılmasına gerek
görülmemiştir. Bu nedenle başvurucunun iddiaları aşağıda adil yargılanma hakkı
yönünden incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
32. Başvurucu, hakkında verilen iki ayrı 20 gün hücreye koyma
disiplin cezasına yaptığı şikâyetin değerlendirilmesinde Bolu İnfaz Hâkimliği
tarafından disiplin cezasına konu olaydaki kötü muamelenin gözetilmediğini, gösterdiği
tanıkların dinlenmediğini, avukatı ile savunma yapmak istediğini ancak İnfaz
Hâkimliğinin kendisine makul bir süre vermediğini, ayrıca sırasıyla Tekirdağ 1 Nolu F Tipi, Kırıkkale ve Elazığ Ceza İnfaz Kurumlarına
sevkinin yapılarak avukatı ile irtibatının koparıldığını belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Bakanlık görüşünde, başvurunun kabul edilemezliğine dair
herhangi bir beyanda bulunmamıştır.
34. Mahkûmlara uygulanan disiplin yaptırımlarına karşı 4675 sayılı
Kanun’un 6. maddesi gereğince infaz hâkimliğine şikâyet hususu kabul
edilmiştir. Bu çerçevede disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz
hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen diğer
delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını verir. Hükümlü veya
tutuklu, savunmasını, hazır bulunmak ve vekâletnamesini ibraz etmek koşuluyla
avukatıyla birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabilir. Dolayısıyla hükümlü
veya tutuklulara uygulanacak disiplin yaptırımlarına ilişkin olarak infaz
hâkimliğine yapılacak bir şikâyet ile yargı yolu sağlanmıştır (Gülmez/Türkiye, B. No: 16330/02,
20/5/2008, § 29).
35. Başvurucunun, hücre hapsi cezasının infazı ile haberleşme
veya iletişim araçlarından ve ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılması sonucu
ortaya çıkacağından disiplin cezasının kişisel hak ve bu bağlamda “medeni” hak niteliğinde olduğu kabul
edilmelidir (bkz. Gülmez/Türkiye,
§ 25; Ganci/İtalya, B. No. 41576/98, 30/10/2003, §
25; Enea/İtalya [BD], B. No: 74912, 17/9/2009, §§
105-107). Dolayısıyla başvurucunun disiplin cezasına çarptırılmasından dolayı
yaptığı şikâyetin infaz hâkimliği tarafından incelenmesinin “medeni hak” kapsamında kaldığının ve
dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesi ile Sözleşme’nin 6. maddesinin birinci
fıkrasının uygulanmasının mümkün olduğunun kabul edilmesi gerekir.
36. Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında hükümlü olan
başvurucunun hakkında verilen disiplin cezasına karşı yaptığı itirazın
değerlendirilmesinde Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurusunun, açıkça dayanaktan yoksun
olmadığından ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir
neden de görülmediğinden kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
37. Başvurucu, hakkında verilen disiplin cezasına yaptığı
itirazda İnfaz Hâkimliğinin disiplin cezasına konu olan kötü muameleyi
gözetmediğini, gösterdiği tanıkları dinlemediğini, avukatı ile savunma yapmak
istediğini ancak kendisine makul bir süre vermediğini, ayrıca sırasıyla
Tekirdağ 1 Nolu F Tipi, Kırıkkale ve Elazığ Ceza İnfaz Kurumlarına sevkinin yapılarak avukatı ile
irtibatının koparıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
38. Bakanlık görüşünde, başvurucunun iddialarını suç isnadına
bağlı Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b), (c) ve (d)
bentleri kapsamında değerlendirmiştir. Bu çerçevede başvurucunun savunmasının
alınması için Bolu İnfaz Hâkimliğinin ilgili infaz hâkimliklerine talimat
yazdığını ancak başvurucunun savunmasını avukatı ile yapacağını beyan ederek
savunma yapmaktan imtina ettiğini, bunun üzerine infaz hâkimliğinin
başvurucunun itirazından altı ay sonra ret kararı verdiğini belirtmiştir.
Bakanlık, ayrıca, bu süreç içinde Bolu Asliye Ceza Mahkemesinde devam eden ve
başvurucunun müşteki sıfatı ile taraf olduğu dosyada başvurucunun iki avukat
ile temsil edildiğini, karara itiraz edilmesi gibi işlemleri yürüten
avukatların cezaevinde başvurucu ile de görüştüklerini, başvurucunun bu
avukatlarla birlikte savunmasını yapmak istediğine dair ya da bu avukatlara
ulaşamadığına dair dosya içerisinde bir bilgi mevcut olmadığını ifade etmiştir.
Bununla birlikte başvurucunun disiplin cezasına karşı verdiği şikâyet dilekçesinde
isimlerini belirttiği tanıkların dinlenmesi için Bolu İnfaz Hâkimliği
tarafından herhangi bir girişimde bulunulduğuna, tanıkların hazır edilmeleri
için ilgili cezaevine talimat yazdıklarına dair dosya içerisinde bir bilgi
bulunmadığı belirtilmiştir.
39. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında, infaz
hâkimliğinin, tanıklarını dinlemediğini, herhangi bir delil toplamadığını,
avukatları ile irtibatını kesmek için başka cezaevlerine sevk edildiğini ve
infaz hâkimliğinin cezaevi idaresinin tuttuğu tutanaklar üzerinden karar
verdiği iddialarını yinelemiştir.
40. Sözleşme’nin 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (b), (c) ve
(d) bentleri şöyledir:
“3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara
sahiptir:
…
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara
sahip olmak;
c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin
yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan
yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak
bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek;
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma
tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve
dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;…”
41. Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrası
kapsamında hakkında suç isnadında bulunulan kimseye tanınan haklar arasında (b)
bendinde “savunmasını hazırlamak için
yeterli zamana ve kolaylıklara sahip olma”, (c) bendinde "kendini bizzat veya seçeceği bir avukat aracılığı ile
savunma" (d) bendinde de "aleyhine
olan tanıkları sorguya çekme ve sorguya çektirme; lehine olan tanıkların
aleyhine olan tanıklarla aynı şartlarda hazır bulunmalarını ve sorguya
çekilmelerini sağlama" hakları da bulunmaktadır.
42. Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının “suç isnadına” ve “medeni hak ve yükümlülüklere” ilişkin dava
türlerinin her birine uygulanabileceğinde herhangi bir tereddüt
bulunmamaktadır. Bununla birlikte başvurunun kabul edilebilirliğine ilişkin
olarak yukarıda yapılan değerlendirmede başvurucunun iddialarının Sözleşme’nin
6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının “medeni
hak ve yükümlülükler” yönü kapsamında kaldığı değerlendirilmiştir.
Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında sayılan haklar madde
metninde de belirtildiği üzere münhasıran suç isnadı altında bulunan kişilere
tanınmış usuli haklardır. Bu hakların Sözleşme’nin 6.
maddenin (1) numaralı fıkrasında belirtilen “medeni
hak ve yükümlülükler” ile ilgili “uyuşmazlıklar”
için uygulanıp uygulanamayacağının belirlenmesi gerekmektedir.
43. AİHM, Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrada
belirtilen “medeni hak ve yükümlülükler”
ile ilgili uyuşmazlıklarda “hakkaniyete
uygun yargılanma” kavramına uygun düştüğü ölçüde maddenin ikinci ve
üçüncü fıkrasında belirtilen suç isnadı altındaki kişilere tanınan usuli hakların da güvence altına alındığını kabul
etmektedir (Dombo Beheer B.V./Hollanda,
B. No. 14448/88, 27/10/1993, §§ 31-33; Albert
ve Le Compte/Belçika, B. No: 7299/75,
7496/76, 10/2/1983, §§ 39-41). Bu bağlamda AİHM, “suç isnadına” maruz kalmış kişilere uygulanacak 6. madenin
(2) ve (3) numaralı fıkrası hükümlerinin uygun düştüğü ölçüde “kıyasen” (mutatis
mutandis) disiplin soruşturmaları için de
uygulanabilir olduğunu kabul etmiştir (Albert
ve Le Compte/Belçika, § 39).
44. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Sözleşme’nin 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında yer alan “hakkaniyete
uygun yargılama” kavramının, aynı maddenin (3) numaralı fıkrasında
yer alan “suç isnat edilmiş kişi”nin
asgari haklarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu kabul etmiştir (Erol Aydeğer, B.
No: 2013/4784, 7/3/2014, § 34). Bununla birlikte Mahkeme, Anayasa'nın 38.
maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından disiplin
cezalarının da bu maddede öngörülen ilkelere tâbi olduğunu belirtmiştir (AYM,
20/10/2011 tarih ve E.2010/28, K.2011/139 sayılı kararı). Böylelikle Anayasa
Mahkemesi, Sözleşme’nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında belirtilen
masumiyet karinesinin disiplin suçları için de uygulanabileceğini öngörmüştür.
45. Öte yandan, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye
Devletlere Avrupa Cezaevleri Kuralları Hakkında REC (2006) 2 Sayılı Tavsiye
Kararlarında da hükümlülere uygulanacak disiplin cezaları bakımından
Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında belirtilen usuli hakların tanınması gerektiği tavsiye edilmiştir (bkz.
§ 26).
46. Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, somut olayda
başvurucunun disiplin cezasına karşı yaptığı itirazlarda uygun düştüğü ölçüde “kıyasen” Sözleşme’nin 6. maddesinin (3)
numaralı fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerinin tanıdığı usuli
güvencelere sahip olduğu kabul edilmesi gerekir. Bu kapsamda başvurucunun
iddiaları savunma ve tanık dinletme hakları kapsamında aşağıda iki ayrı
başlıkta incelenmiştir.
i. Savunma Hakkının İhlali İddiaları
47. Başvurucu, hakkında verilen disiplin cezasına yaptığı
itirazda avukatı ile savunma yapmak istediğini ancak İnfaz Hâkimliğinin
kendisine makul bir süre vermediğini, ayrıca sırasıyla Tekirdağ 1 Nolu F Tipi, Kırıkkale ve Elazığ
Ceza İnfaz Kurumlarına sevkinin yapılarak avukatı ile irtibatının koparıldığını
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
48. AİHM, “hakkaniyete
uygun yargılama” kavramından hareket ederek adil yargılamanın
gereklerini saptamıştır. Bu gereklerden en önemlisi Anayasa’nın 36. maddesinde
de açıkça ifade edilmiş olan “savunma hakkı”dır.
Ceza yargılamasındaki savunma haklarının güvence altına alınması demokratik
toplumun temel bir ilkesidir. Bu sebeple AİHM’e göre
hakkaniyete uygun bir yargılamanın gerçekleştirilmesi için, yargılamanın
yürütülmesi sırasında alınan önlemlerin, savunma hakkının yeterince ve tam
olarak kullanılması ile uyumlu olması ve bu hakların teorik ve soyut değil,
etkili ve pratik olacak şekilde yorumlanması gerekmektedir (Erol Aydeğer, §
32).
49. Savunmanın hazırlanması için gerekli zamana sahip olma
hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen “meşru
vasıta ve yollardan yararlanmak” kavramının kapsamındadır. Bu hak
gereğince sanığa ve müdafiine savunma için gerekli
hazırlıkları yapabilecekleri zamanın verilmesi gerekmektedir (Erol Aydeğer, §
38). Nitekim savunma yapacak kişiye savunma yapabilmesi için yeterli zaman
verilmesi alelacele yargılama yapılmasını önlemeyi amaçlamaktadır (Kröcher ve Müller/İsviçre,
B. No. 8463/78, 8/7/1981).
50. Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b)
bendinde belirtilen “yeterli kolaylıklar”
kavramı yargılama başlamadan önce veya yargılama sırasında savunmayı
hazırlayabilmek için gerekli olduğu ölçüde avukata erişim hakkı da dâhil olmak
üzere gerekli bilgi ve belgelere ulaşmak gibi “silahların
eşitliğini” sağlamayı amaçlamaktadır (Campbell ve Fell/Birleşik Krallık, B. No:
7819/77 7878/77, 28/6/1984; Öcalan/Türkiye,
B. No: 46221/99, 12/5/2005; Jespers/Belçika, B. No: 8403/78, 15/10/1980).
51. Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (c)
bendinde hakkında bir suç isnadında bulunulan kişinin “Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafiinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için
gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli
görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak
yararlanabilmek” hakkı bulunduğu belirtilmiştir. Sanık kendisini
bizzat savunma hakkına sahip olduğu gibi bir müdafi yardımıyla savunma hakkına
da sahiptir. Ancak müdafi ile temsil edilme hakkı bakımından önemli olan,
yargılamaya bir bütün olarak bakıldığında, başvurucunun müdafi yardımından
etkili bir biçimde yararlanmış olmasıdır (Erol
Aydeğer, § 40).
52. Ceza yargılaması temelinde savunma hakkının ve bu
bağlamda Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b) ve (c)
bentlerinin “hakkaniyete uygun yargılanma”
kavramına uygun düştüğü ölçüde disiplin suçlarına kıyasen uygulanabileceği
kabul edilmiştir (bkz. §§ 67-70). Bu bağlamda yukarıdaki paragraflarda (bkz. §
73-75) ceza yargılaması temelinde belirlenen ilkelerin uygun düştüğü ölçüde
başvurucunun iddiaları açısından değerlendirilmesi mümkündür.
53. Somut olayda başvurucunun, vekil ile temsil edilmesi için
mevzuatta herhangi bir zorunluluk bulunmamaktadır. Nitekim başvurucunun da
savunmasını hazırlamak için infaz hâkimliğinden herhangi bir vekil atanması
talebi de bulunmamaktadır. Başvurucu, kendisinin vekilinin olduğunu ve
savunmasını vekili ile birlikte yapacağını belirtmiştir. Dolayısıyla başvuru
konusu olayda temel sorun başvurucunun vekil ile temsil edilememesi değil
Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b) bendi kapsamında
savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylık sağlanmasına yöneliktir.
54. Başvurucunun hakkında verilen iki ayrı disiplin cezasına
karşı talimatla savunması alınmak istendiğinde başvurucu savunmasını avukatı
ile yapmak istediğini beyan etmiştir (bkz. § 15). Bu beyan üzerine yetkili
infaz hâkimliği bu hususu tutanağa geçirerek talimatı yetkili Bolu İnfaz
Hâkimliğine iade etmiştir. Bunun üzerine Bolu İnfaz Hâkimliği, Elazığ İnfaz Hâkimliğine tekrar talimat yazarak başvurucuya
bir hafta süre vererek bu hususu Elazığ Kapalı İnfaz Kurumu aracılığı ile
başvurucuya tebliğ ettirmiştir. Ancak başvurucunun, avukatına ulaşamadığının,
ulaşmak için yakınları aracılığıyla haber gönderdiğinin, haber gelmesi
durumunda kendiliğinden bir dilekçe ile avukatının ismini ve adresini bildireceğini
beyan ettiğine ilişkin düzenlenen tutanak üzerine talimat Bolu İnfaz
Hâkimliğine iade edilmiştir. Bunun üzerine Bolu İnfaz Hâkimliği, iki ayrı
disiplin cezasına "makul süre içinde
savunma yapmadığı ve delilleri de sunmadığı" ve "makul sürenin iki kez verilmesine rağmen savunma
yapmadığından savunma hakkından vazgeçmiş sayılacağı"
gerekçesiyle usul ve yasaya uygun bulunan disiplin cezaları ile ilgili
itirazları reddetmiştir (bkz. § 17).
55. 4675 sayılı Kanun’un 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
eklenen cümleye göre disiplin cezasına karşı yapılan şikâyeti inceleyen infaz
hâkiminin hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen
delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını vermesi gerekir. Ancak
savunma yapmayan veya savunma yapmayarak infaz hâkimliğindeki yargılamayı
sürüncemede bırakan hükümlü ve tutuklular için nasıl bir yol izleneceği anılan
Kanun’da açıklığa kavuşturulmamıştır. Bununla birlikte “medeni hak ve yükümlülükler” ile ilgili
bir yargılamaya konu olan somut olay açısından savunması alınacak kişinin,
savunma yapmayarak ilgili yargılamayı sürüncemede bırakmaya yönelik kanaat elde
edilmesi gibi gerekçelerle kişinin savunma yapmaktan imtina ettiğinin kabul
edilmesinin makul olmadığı söylenemez.
56. Başvuru konusu olayda, Bolu İnfaz Hâkimliği, başvurucunun
savunmasının alınması için Elazığ İnfaz Hâkimliğine
iki kez talimat yazmıştır. İlk talimat üzerine başvurucunun beyanı alındığı
4/7/2013 tarihinden İnfaz Hâkimliğinin itirazın reddine karar verdiği
8-9/9/2013 tarihine kadar başvurucunun beyanında belirttiği savunmasını avukatı
ile birlikte yapma talebine yönelik olarak herhangi bir girişimde bulunduğuna
yönelik dosya kapsamında herhangi bir hususa rastlanmamıştır. Nitekim
başvurucunun avukatının isim ve adresini dilekçe ile bildireceğini beyan
etmesine rağmen herhangi bir girişimde bulunduğuna yönelik bir iddia da ileri
sürülmemiştir (bkz. § 18).
57. Somut olaya ilişkin olarak Bolu İnfaz Hâkimliği
başvurucunun savunmasını yapabilmesi için yaklaşık iki aylık süre içinde iki
kez imkân tanımış ve kendisine buna ilişkin en son talimatında ayrıca bir
haftalık süre de vermiştir. Başvurucuya iki kez savunma hakkı verilmesine
rağmen savunma yapmaması gerekçesiyle de İnfaz Hâkimliği itirazın reddine karar
vermiştir. Cezaevinde bulunan başvurucunun hakkında uygulanan disiplin cezası
sonrasında iki ayrı cezaevine nakledilmesine dair iddialar yönünden ise Bolu
İnfaz Hâkimliğinin başvurucuya iki kez savunmasını yapması için makul olmadığı
söylenemeyecek zaman ve kolaylıklar tanıdığı söylenebilir. Öte yandan
başvurucu, cezaevinde bulunmasından kaynaklanan iletişiminin engellenmesi
nedeniyle avukatına ulaşamadığına yönelik herhangi bir iddiada bulunmamıştır.
Dolayısıyla, İnfaz Hâkimliğinin Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının
(b) bendi uyarınca başvurucunun savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve
kolaylıkları sağlamadığını söylemek mümkün değildir.
58. Açıklanan nedenlerle, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında
güvence altına alınan savunma hakkının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.
Üyeler Serruh KALELİ ve Hicabi
DURSUN bu görüşe katılmamıştır.
ii. Tanık Dinletme Hakkının İhlali İddiaları
59. Başvurucu, infaz hâkimliğine yaptığı itirazda gösterdiği
tanıkların dinlenmemesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri
sürmüştür.
60. Yargılama makamları yargılamanın taraflarınca ileri
sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır.
Bununla birlikte, belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve
gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi
esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada geçerli olan delil sunma
ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup olmadığını
denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp, Mahkemenin görevi
başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının
değerlendirilmesidir. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri
ışığında, taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması
şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve
inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda,
delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da
yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi gerekir (Muhittin Kaya,
B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).
61. Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d)
bendinde ilk olarak, sanığın iddia tanıklarını sorguya çekme veya çektirme
hakkı güvence altına alınmıştır. Kovuşturma sırasında bütün kanıtların
tartışılabilmesi için, kural olarak, bu kanıtların aleni bir duruşmada ve
sanığın huzurunda ortaya konulmaları gerekir. Bu kural istinasız olmamakla
birlikte, eğer bir mahkûmiyet sadece veya belirleyici ölçüde, sanığın
soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı
bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise, sanığın
hakları Sözleşme’nin 6. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde
kısıtlanmış olur. Olayın tek tanığı varsa ve sadece bu tanığın ifadesine
dayanılarak hüküm kurulacak ise, bu tanık duruşmada dinlenmeli ve sanık
tarafından sorgulanmalıdır. Bu tanığın, sanığın sorgulamadığı bir dönemde
alınan önceki ifadesine dayanılarak mahkûmiyet kararı verilemez (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99,
20/3/2014, § 46).
62. Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d)
bendinde ikinci olarak sanığın, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla “aynı koşullar altında” davet edilmelerinin
ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme hakkı güvence altına alınmıştır. Sanığa
tanınan bu güvence, silahların eşitliği ilkesinin bir gereğidir. Tanıkların
dinlenmek üzere çağırılmasının uygun olup olmadığının değerlendirmesi, kural
olarak, derece mahkemelerinin takdir yetkisi dâhilindedir. Sözleşme’nin 6.
maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi, sanığın lehine olan bütün
tanıkların çağrılmasını ve dinlenmesini gerektirmez. Bu düzenlemenin esas
amacı, sanığın “aynı koşullar altında”
ve “silahların eşitliği ilkesi”ne uygun olarak tanık
dinletme talebinde bulunabilmesinin sağlanmasıdır. Dolayısıyla, bir sanığın
bazı tanıkları dinletemediğinden şikâyet etmesi yeterli olmayıp, ayrıca bu
tanıkların dinlenmesinin hangi nedenlerle önemli olduğunu ve gerçeğin ortaya
çıkması için neden gerekli olduğunu açıklamak suretiyle tanık dinletme talebini
desteklemesi gerekmektedir (Atila Oğuz
Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, § 47).
63. Ceza yargılaması temelinde tanık dinletme hakkının ve bu
bağlamda Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinin “hakkaniyete uygun yargılanma” kavramına
uygun düştüğü ölçüde disiplin suçlarına kıyasen uygulanabileceği kabul
edilmiştir (bkz. §§ 67-70). Bu bağlamda yukarıdaki paragraflarda (bkz. § 84-86)
ceza yargılaması temelinde belirlenen ilkelerin uygun düştüğü ölçüde
başvurucunun iddiaları açısından değerlendirilmesi mümkündür.
64. Başvuru konusu olaya ilişkin olarak 4675 sayılı Kanun’un
6. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen cümleye göre disiplin cezasına
karşı yapılan şikâyeti inceleyen infaz hâkiminin talep edilen delilleri
toplayıp değerlendirdikten sonra kararını vermesi gerekir. Nitekim başvurucu
disiplin cezasına konu olan olaya doğrudan tanık olduklarını iddia ettiği ve
aynı koğuşta bulunan isimlerini de verdiği bazı hükümlülerin dinlenmesini talep
etmiştir (bkz. § 14). Ancak Bolu İnfaz Hâkimliği, başvurucunun itiraz
dilekçesinde dinlenmesini talep ettiği ve başvurucunun iddiaları kapsamında
olaya doğrudan şahitlik ettiği ileri sürülen tanıkları dinlemediği gibi,
dinlememesinin gerekçesini de belirtmemiştir.
65. Dolayısıyla hükümlü olan başvurucuya verilen disiplin
cezasına yapılan itirazlarda Sözleşme’nin 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (d)
bendinin disiplin suçlarında kıyasen uygulanabilirliği ve bu bağlamda 4675
sayılı Kanun’un açık hükmü ile güvence altına alınan delillerin toplanması
hususu birlikte değerlendirildiğinde başvurucun tanık dinletme hakkının
sağlanamadığının kabul edilmesi gerekir.
66. Açıklanan nedenlerle, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan tanık dinletme hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi
Yönünden
67. Başvurucu, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği için
maddi, manevi tazminat ve disiplin cezalarının sonuçları itibariyle
kaldırılması talebinde bulunmuştur.
68. 6216 sayılı Kanun'un "Kararlar" kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
"Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir."
69. Başvurucu uğradığı maddi ve manevi zararlarının
karşılanmasını talep etmiştir. Başvurucu, uğradığını iddia ettikleri maddi
zarar ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesine herhangi bir belge sunmamıştır.
Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için, başvurucuların
uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile tazminat talebi arasında illiyet
bağı kurulması gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesine herhangi bir belge
sunmayan başvurucunun maddi tazminat talebi reddedilmelidir.
70. Başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alının tanık dinletme hakkının ihlal edilmesi nedeniyle yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
2.250,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Üye Nuri
NECİPOĞLU bu görüşe katılmamıştır.
71. Başvuruya konu iddialara ilişkin olarak başvurucunun iki
ayrı 20 gün süreyle hücreye koyma cezası ile cezalandırılması üzerine yaptığın
itirazın infaz hâkimliği tarafından değerlendirilmesinde adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğine karar verildiği gözetilerek, başvurucu hakkındaki
yargılamada 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca
gereği yapılmak üzere dosyanın ilgili Bolu İnfaz Hâkimliğine ve karardan bilgi
edinilmesi için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun, Anayasa’nın 36. maddesinin ihlaline ilişkin
şikâyetlerin KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA, OY
BİRLİĞİYLE,
B. Başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan
savunma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE, üyeler
Serruh KALELİ ve Hicabi DURSUN’un karşıoyu ve OY ÇOKLUĞUYLA,
C. Başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan
tanık dinletme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE, OY
BİRLİĞİYLE,
D. Başvurucuya net 2.250,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, üye Nuri NECİPOĞLU’nun
karşıoyu ve OY
ÇOKLUĞUYLA, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE, OY
BİRLİĞİYLE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
F. Kararın bir örneğinin 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı
fıkrası uyarınca yargılamanın yenilenmesi için Bolu İnfaz Hâkimliğine,
aynı maddenin (3) numaralı fıkrası uyarınca başvurucuya ve Adalet Bakanlığına
gönderilmesine,
6/5/2015 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
Başvurucu,
hükümlü kaldığı cezaevinde;
- Gardiyanların saldırısı ile
yaralandığını,
- Olaya ilişkin olarak
kendisine iki ayrı hücre cezası verildiğini,
- Karara itiraz etmiş ve tanık
göstermiş ise de dinlenmediklerini,
- İnfaz hakimliğinin savunma
için makul süre vermediğini,
- Üç değişik cezaevine sevk
edilerek Avukat ile bağının koparıldığını
- Neticede kötü muamele yasağı
ve Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Başvurucunun şikayeti üzerine infaz
koruma memurları hakkında işkence suçundan açılan davanın halen derdest olduğu
görülmektedir.
Değerlendirme:
Savunma
hakkının ihlali yönünden;
Başvurucu, şikayete konu eylemlerin
geçtiği yer cezaevinden, önce Tekirdağ sonra Elazığ cezaevine sevk edilmiş,
soruşturmayı yürüten Bolu İnfaz Hakimliği başvuru konusu her iki şikayet
nedeniyle Elazığ İnfaz Hakimliği’ne ifade alınması yönünde yazdığı talimat
başvurucu tarafından verilen Avukat ile beyanda bulunmak cevabı üzerine iade
edilmiştir.
Bu
aşamada Hakimlik, Adil yargılanma ilkesi kapsamında savunma hakkına verilmesi
gereken öncelik ve önem konusunu dikkate almayarak doğrudan Bolu Cumhuriyet
Başsavcılığı’na mütalaa için başvurmuş ise de Başsavcılığın savunmanın alınması
ve delillerin toplanması işlemi bittikten sonra MÜTALAA isteyin uyarısı ile
yeniden savunma almak ihtiyacına yönelmiştir.
Bolu İnfaz Hâkimliğinin ikinci talimatı üzerine Elazığ İnfaz Hâkimliği, başvurucuya avukatı ile savunmasını
yapması için bir hafta süre vererek bu hususu Elazığ Kapalı İnfaz Kurumu
aracılığı ile başvurucuya tebliğ ettirmiştir. Ancak bu tebligatta başvurucunun
avukatı ile savunma yapmamasının ne gibi bir sonuç doğuracağına yönelik ihtarda
bulunulmamıştır.
Hükümlünün ikinci kez yazılan talimata “Avukatıma haber
gönderdim, dönünce tebligat adresini bildireceğim.” şeklinde dilekçesinde yer
alan ifadesi, talimatın iade edildiği Bolu İnfaz Hakimliğince kısaca savunma
hakkından vazgeçme olarak sayılmış ve verilmiş disiplin cezasının usul ve
yasaya uygunluğuna karar verilmiştir.
4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu’nun 6. maddesinin (2)
numaralı fıkrasına 22/7/2010 tarih ve 6008 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile
eklenen cümle gereğince, disiplin cezasına karşı yapılan şikâyeti inceleyen
infaz hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen
delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını vermesi gerekir. Ancak
savunma yapmayan veya savunma yapmayarak infaz hâkimliğindeki yargılamayı
sürüncemede bırakan hükümlü ve tutuklular için nasıl bir yol izleneceği anılan
Kanun’da açıklığa kavuşturulmamıştır.
Bu tür durumlarda ilgili yargı mercii de savunma yapmayarak
yargılamayı sürüncemede bıraktığına yönelik kanaat oluşması veya yargılamanın
makul sürede sonuçlanmasına yönelik haklı beklentiler ile savunma yapılmasından
vazgeçildiği kabul edebilir. Ancak her halükarda
savunmadan vazgeçildiğinin kabulü için savunması istenen kişiye süre verilmiş
olması ve bu süre sonunda kişiye savunmasını yapmaz ise ne ile karşılaşacağını
bilmesi imkânı tanınmış olmalıdır.
Cezaevinde bulunan başvurucunun hakkında uygulanan disiplin
cezası sonrasında iki ayrı cezaevine nakledildiği gözetildiğinde avukatına
ulaşamaması makul görülebilir. Her ne kadar Bakanlık görüşünde, başvurucunun
başka vekiller aracılığı ile savunma yapmasının mümkün olduğu belirtilmiş ise
de başvurucunun savunmasını beraber yapmak istediği avukatının seçiminde özgür
olduğunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte başvurucuya
yapılan tebligatta savunma yapmaması halinde savunma yapmaktan vazgeçmiş
sayılacağı bildirilmemiştir. Dolayısıyla, İnfaz Hâkimliğinin Sözleşme’nin 6.
maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b) bendi uyarınca başvurucunun savunmasını
hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıkları sağladığını söylemek mümkün
değildir.
Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b) bendinde
belirtilen “yeterli kolaylıklar” kavramı yargılama başlamadan önce veya
yargılama sırasında savunmayı hazırlayabilmek için gerekli olduğu ölçüde
avukata erişim hakkı da dahil olmak üzere gerekli bilgi ve belgelere ulaşmak
gibi “silahların eşitliğini” sağlamayı amaçlamaktadır (Campell
ve Fell/Birleşik Krallık, B. No: 7819/77 7878/77,
28/6/1984; Öcalan/Türkiye, B. No: 46221/99, 12/5/2005; Jespers/Belçika,
B. No: 8403/78).
Sanık kendisini bizzat savunma hakkına sahip olduğu gibi bir
müdafi yardımıyla savunma hakkına da sahiptir. Ancak müdafi ile temsil edilme hakkı
bakımından önemli olan, yargılamaya bir bütün olarak bakıldığında, başvurucunun
müdafi yardımından etkili bir biçimde yararlanmış olmasıdır.
Anılan nedenler ile başvurucunun savunma hakkının ihlal
edilmediğine yönelik çoğunluk görüşüne katılınmamıştır.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvurucunun tanık dinletme hakkının ihlal edildiğine
dair çoğunluğun yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında manevi tazminata hükmedilmesine yönelik çoğunluğun kararına
katılmamaktayım.
2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık dinletme
hakkının ihlal edildiğine yönelik kararı Bolu İnfaz Hâkimliği kararının tamamen
hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşmaya matuf bir karar değildir. Nitekim adil
yargılanma hakkının ihlali iddialarına yönelik Anayasa Mahkemesinin yaptığı
inceleme yargılamada usulü güvencelerin sağlanıp sağlanmadığının tespiti ile
sınırlıdır. Bu kapsamda usuli güvencelerin yerine
getirilmediğine yönelik bir ihlal ve yargılamanın yenilenmesine kararının
verilmesi halinde ilgili yargı merci usuli
güvenceleri yerine getirerek yeni bir karar verecektir. Ancak bu kararın ne
yönde olacağı usuli güvencelerin yerine getirilmesi
ile ortaya çıkabilecek yeni duruma göre ilgili yargı merciinin takdirindedir.
Dolayısıyla kişiler hakkında verilen ve bireysel başvuruya konu olan yargı
merci kararının infaz edilip edilmediğinin, hak ihlalinin tazminat ile
giderilip giderilemeyeceğinin değerlendirilmesinde gözetilmesinin bir anlamı
yoktur. Zira usuli güvenceler getiren adil yargılanma
hakkının ihlalinin tespiti üzerine yargılanmanın yenilenmesi kararı kapsamında
ilgili yargı mercii, takdir alanı çerçevesinde belki de aynı kararı tekrar
verecektir. Bu durumda ilgili kişi hakkında verilen cezanın infazının herhangi
bir haksızlık yarattığını savunmak zordur.
3. Başvuru konusu olayda başvurucunun tanık dinletme
hakkının ihlal edildiğinin tespiti üzerine verilen yargılamanın yenilenmesi
kararı ile Bolu İnfaz Hâkimliği usuli güvenceleri
sağlayarak tekrar karar verecektir. Dolayısıyla başvurucu hakkında verilen
disiplin cezalarının infaz edilmiş olsa dahi bu infazların Anayasa Mahkemesinin
ihlal kararı ile tamamen hukuka aykırı ve kesin bir mağduriyete yol açtığının
kabulü mümkün değildir. Bu durum ancak Bolu İnfaz Hâkimliğinin yeniden yapacağı
yargılama sonunda belli olacaktır.
4. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan tanık dinletme hakkının ihlal edilmesine ve bu
bağlamda yargılamanın yenilenmesine karar verilmesi yeterli bir tazmin
sağladığından ayrıca manevi tazminata karar verilmesine yönelik sayın
çoğunluğun kararına katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü çoğunluğu 2013/8635 nolu başvuruda, başvurucunun savunmasını yapması için
gerekli zaman ve kolaylığın sağlanmadığına yönelik iddiaları açısından savunma
hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.
2. Somut olayda gözetilmesi gereken en önemli husus
başvurucunun cezaevinde hükümlü olmasıdır. Nitekim cezaevinde bulunmanın
kaçınılmaz sonuçları açısından başvurucunun dışarıda özgür olan kişilerden
farklı olarak çok daha kısıtlı imkânlar içinde olduğu konusunda tereddüt
bulunmamaktadır. Öte yandan hükümlü olmak, başvurucunun taraf olduğu
yargılamalarda kendisine her zaman ulaşma imkânını da tanımaktadır.
3. Hakkında verilen disiplin cezalarından sonra başvurucunun
iki ayrı cezaevine sevk edilmesi savunma hazırlayabilmek için olumsuz bir durum
yaratmaktadır. Ayrıca Bolu İnfaz Hâkimliğinin talimatları ile alınan
beyanlarında, başvurucu, sürekli olarak savunmasını avukatı ile yapacağını
ancak avukatına ulaşamadığını, ulaşınca hemen bildireceğini belirtmiştir.
Hükümlü olan başvurucunun savunma yapmaktan kaçtığı yönünde de herhangi bir
somut bilgi yoktur. Aksine alınan her beyanında avukatı ile savunma yapmak
istediğini belirtmiştir. Ancak İnfaz Hâkimliği bu hususları gözetmeden
başvurucunun savunma yapmaktan vazgeçtiğini değerlendirmiştir.
4. Somut olay açısından “medeni
hak ve yükümlülere” dair bir yargılamada savunması alınacak kişinin,
savunma yapmayarak yargılamayı sürüncemede bıraktığına yönelik kanaat elde
edilmesi veya yargılamanın makul sürede sonuçlanmasına yönelik beklentiler gibi
gerekçelerle kişiye savunmasını yapmak için kesin bir süre verilmesinin ve aksi
takdirde savunma yapmaktan imtina ettiğinin kabul edilmesi mümkündür. Ancak
hangi amaç ile yapılacak olursa olsun savunması istenen kişinin kendisine
verilen süre sonunda savunmasını yapmaz ise ne ile karşılaşacağını bilmesine
imkânı tanınmalıdır. Başvuru konusu olayda Elazığ
İnfaz Hâkimliği vasıtasıyla Bolu İnfaz Hâkimliği başvurucunun savunma
yapmamasının ne gibi bir sonuç doğuracağını başvurucuya bildirmemiştir.
Başvurucuya avukatını bildirmesi için bir hafta süre verilmesine ilişkin
tebligatta da başvurucunun avukatı ile savunma yapmamasının ne gibi bir sonuç
doğuracağı bildirilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun savunmasını yapmak
istediğine dair beyanları dikkate alınmamıştır.
5. Cezaevinde bulunmanın sonucu olarak yeterli imkânlara
ulaşamama durumu gözetilmeden ve belirli bir süre içinde savunma yapmamanın
sonuçları açıklanmadan Bolu İnfaz Hâkimliğinin başvurucunun savunma yapmaktan
vazgeçtiğini kabul etmesinin, başvurucuya savunma için yeterli zaman ve
kolaylığın sağlandığı kanaatine varılamamaktadır. Bu gerekçelerle savunma
hakkının ihlal edilmediği yönündeki çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.