logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Yaşar Kaya [1.B.], B. No: 2013/8694, 23/7/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

YAŞAR KAYA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/8694)

 

Karar Tarihi: 23/7/2014

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Serruh KALELİ

Üyeler

:

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Zühtü ARSLAN

Raportör

:

Şükrü DURMUŞ

Başvurucu

:

Yaşar KAYA

Vekili

:

Av. Cavit ÖZTÜRK

 

 

Av. Mesut YILDIZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, kanunda öngörülen azami süreyi aşacak şekilde ve somut olgular gösterilmeden tutukluluğun devamına karar verildiğini ileri sürerek Anayasa’nın 19. ve 38. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 2/12/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 15/4/2014 tarihinde başvurunun, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 29/5/2014 tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular 29/5/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı, 16/4/2013 tarihinde daha önceki görüşlerine atıfta bulunarak başvuruya ilişkin ayrıca görüş sunmaya gerek görülmediğini bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, kasten öldürmeye azmettirme kapsamında 16/9/2008 tarihinde gözaltına alınmış ve Kartal 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 20/9/2008 tarih ve 2008/278 sayılı kararı ile tutuklanmıştır.

8. Kartal Cumhuriyet Başsavcılığının 26/12/2008 tarih ve 2008/677 sayılı iddianamesiyle başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında kasten öldürme ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından açılan dava Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E. 2009/1 sayılı dosyasında yürütülmüştür.

9. Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi 7/1/2010 tarihinde E.2009/424 sayılı dosyanın Mahkemenin E.2009/1 sayılı dosyasıyla birleştirilmesine ve yargılamanın E.2009/1 dosyası üzerine yürütülmesine karar vermiştir.

10. Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesince 25/3/2010 tarih ve E.2009/1, K.2010/75 sayılı kararla başvurucunun kasten öldürme suçlarından toplam 38 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi 19/4/2011 tarihli ilamla “katılma talebinde bulunulduğu halde, bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

11. Bozma sonrasında Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/11/2011 tarih ve E.2011/228, K.2011/396 sayılı kararıyla, başvurucunun kasten öldürme suçlarından toplam 38 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmen tutukluluğa karar verilmiştir. Temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2/4/2013 tarihli ilamla “Kartal 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/77 Esas sayılı dosyası ile iş bu dosya arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğundan her iki dosyanın birleştirilip sonucuna göre delillerin birlikte takdir edilerek sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi” gerekçesiyle hükmü bozmuştur.

12. Yeniden yapılan yargılamada İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi) 21/5/2013 tarih, E.2013/180, K. 2013/270 ve 13/5/2013 tarih, E.2013/173, K.2013/245 sayılı birleştirme kararlarıyla, davanın İstanbul Anadolu 7. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2012/77 dosyası ile birleştirilmesine karar vermiştir. İstanbul Anadolu 7. Ağır Ceza Mahkemesince de 23/5/2013 tarih, E.2012/77 ve K.2013/95 sayılı kararla yargılamanın İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2013/173 sayılı dosyası üzerinden yürütülmesine karar verilmesi üzerine görevli mahkemenin belirlenmesi için dosya Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmiştir. Yargıtay 5. Ceza Dairesi 8/7/2013 tarihinde “..İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/173 Esas, 2013/245 Karar sayılı birleştirme kararının KALDIRILMASINA, davanın İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi dosyası üzerinden yürütülmesine” karar vermiştir.

13. Başvurucunun, İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 7/10/2013 tarihli tutukluluk halinin devamı kararına yapmış olduğu itiraz İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/10/2013 tarih, 2013/1969 D.iş sayılı kararıyla reddedilmiştir. Ret kararı 11/11/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

14. İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi 9/4/2014 tarihinde mahkeme heyetinin reddi nedeniyle başvurucu hakkındaki dosyanın ayrılmasına karar vermiş, diğer sanıklar hakkındaki hükmünü açıklamıştır.

15. Başvurucu hakkındaki dava İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/188 dosyasında devam etmektedir.

16. Başvurucu 2/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

17. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81. ve 38. maddesi.

18. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:

“Madde 100 – (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),

(4) (Değişik: 2/7/2012-6352/96 md.) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.”

19. Aynı Kanun’un 101. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir;

 (2) (Değişik: 2/7/2012-6352/97 md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,

gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.

20. Aynı Kanun’un 102. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 23/7/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 2/12/2013 tarih ve 2013/8694 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

 A. Başvurucunun İddiaları

22. Başvurucu, kanunda öngörülen azami süreyi aşacak şekilde ve somut olgular gösterilmeden tutukluluğun devamına karar verildiğini belirterek Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiğini iddia etmiş ve serbest bırakılması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

 B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Kanuni Tutukluluk Süresinin Aşıldığı İddiası

23. Başvurucu, tutukluluk süresinin Kanunda öngörülen azami süreyi aşması nedeniyle tutulmasının hukuki olmadığını ileri sürmüştür.

24. Başvurucunun kanuni tutukluluk süresinin aşıldığına ilişkin şikâyetinin Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası açısından değerlendirilmesi gerekir.

25. Anayasa’nın 19. maddesi şöyledir:

“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

 Şekil ve şartları kanunda gösterilen:

 

 Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.

 

Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.

…”

26. Anayasa’nın 19. maddesinde özgürlük ve güvenlik hakkı güvence altına alınmış ve hiçbir bireyin özgürlüğünden keyfi bir biçimde yoksun bırakılamayacağı belirtilmiştir. 19. maddenin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu, ikinci ve üçüncü fıkralarında ise bireylerin bu haktan şekil ve şartları kanunda gösterilen bazı istisnai durumlarda mahrum edilebileceği kuralı yer almaktadır.

27. Buna göre, kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında belirlenen durumlardan birinin varlığı halinde söz konusu olabilir. Bir bireyin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanacağı durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Bu çerçevede 19. maddenin üçüncü fıkrasına göre suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini ve değiştirilmesini önlemek maksadıyla hâkim kararıyla tutuklanabilir. Tutuklamanın kanunda öngörülen şekil ve şartlara uygun olması gerekir.

28. 5271 sayılı Kanun’un 102. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresinin en çok iki yıl olduğu ve bu sürenin zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabileceği ancak uzatma süresinin toplam üç yılı geçemeyeceği belirtilmiş olup, madde metninde uzatma süreleri dâhil toplam tutukluluk süresinin azami 5 yıl olabileceği öngörülmektedir (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12/4/2011 tarih ve E.2011/1-51, K.2011/42 sayılı kararı).

29. Bu sürenin hesabında ilk derece mahkemesi önünde yargılama aşamasında geçen sürelerin dikkate alınması gerekir. Zira kişi yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm edilmişse, bu kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmakta ve tutmanın nedeni ilk derece mahkemesince verilen hükme bağlı olarak tutma haline dönüşmektedir. Nitekim AİHM, mahkûmiyet kararı sonrası tutulma halini tutukluluk olarak nitelendirmemekte ve temyiz aşamasında geçen süreyi tutukluluk süresinin hesabında dikkate almamaktadır Aynı yaklaşım Yargıtay Ceza Genel Kurulunca da benimsenmiş ve temyizde geçen sürenin tutukluluk süresine dâhil edilmeyeceğine hükmedilmiştir. (B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 41)

30. Somut olayda başvurucu 16/9/2008 tarihinde gözaltına alınmış, 20/09/2008 tarihinde tutuklanmış ve hakkında ilk derece mahkemesince 25/3/2010 tarihinde mahkumiyet kararı verilmiştir. Bu karar Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından 19/4/2011 tarihinde bozulmuştur. Bozma sonrası yapılan yargılama neticesinde ilk derece mahkemesi 23/11/2011 tarihinde yeniden mahkumiyete hükmetmiş ve bu karar da Yargıtay tarafından 2/4/2013 tarihinde bozulmuştur. Başvurucu hakkındaki dava halen derdesttir. Buna göre temyiz aşamasında geçen süreler hariç ilk derece mahkemesi önünde yargılanırken başvurucunun tutuklu kaldığı süre yaklaşık 3 yıl 5 aydır.

31. Buna göre başvurucunun toplam tutukluluk süresinin Kanun’da öngörülen 5 yıllık azami süreyi aşmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığı İddiası

32. Başvurucu tutukluluk süresinin makul olmadığı ve tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin varlığını gösteren delillere ilişkin somut olguların açıkça gösterilmediğini ileri sürmüştür.

33. Başvurucunun iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olmadığı, ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığı görüldüğünden başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

34. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip olduğu güvence altına alınmıştır.

35. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun, genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir sanığın tutuklu olarak bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine rağmen Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha ağır basan gerçek bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabilir (B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 61).

36. Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasını sağlamak, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla, yukarıda belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarında bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir (B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 62).

37. Tutuklama tedbirine kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra, uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hâlâ devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde, yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir. (B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 63).

38. Dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde esas olarak, serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı göz önüne alınmalıdır. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedenlerinden biri veya birkaçının varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk halinin makul kabul edilmesi gerekir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, §§ 63, 64).

39. Bir kişinin gerekçeden tamamen yoksun bir yargı kararıyla tutuklanması ve tutukluluğun uzatılması kabul edilemez. Bununla beraber tutukluluğu meşru kılan gerekçeler gösterilerek bir zanlı ya da sanığın tutuklanmasının keyfi olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak aşırı derecede kısa gerekçelerle ve hiçbir yasal hüküm gösterilmeden tutuklama kararı vermek ya da tutukluluğu devam ettirmek bu çerçevede değerlendirilmemelidir (B. No: 2013/9895, 2/1/2014, § 45). Ayrıca itiraz veya temyiz merciinin, itiraz veya temyiz incelemesine konu mahkeme kararına ve bu karardaki gerekçelere katıldığı durumlarda, buna ilişkin kararını ayrıntılı olarak gerekçelendirmemesi, kural olarak, gerekçeli karar hakkına aykırılık teşkil etmez (B. No: 2013/9895, 2/1/2014, § 46).

40. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir. (B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 66).

41. Tutukluluk süresinin hesabında ilk derece mahkemesi önünde yargılama aşamasında geçen sürelerin dikkate alınması gerekir. Zira kişi yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm edilmişse, bu kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma kapsamından çıkmakta ve tutmanın nedeni “ilk derece mahkemesince verilen hükme bağlı olarak tutma” haline dönüşmektedir. Bu bakımdan temyiz aşamasında geçen süreler tutukluluk süresinin değerlendirmesinde göz önünde bulundurulamaz. Ancak bozma kararı sonrasında bireyin durumu tekrar suç isnadına bağlı tutmaya dönüşeceğinden ilk derece mahkemesi önünde geçen süre değerlendirmede dikkate alınacaktır (B. No: 2013/338, 2/7/2013, § 41).

42. Başvurucunun tutuklu kaldığı süre de dikkate alınarak, tutukluluğunun devamına gerekçe gösterilen hususların “ilgili” ve “yeterli” olup olmadığı incelenmelidir.

43. Somut olayda dava dosyası incelendiğinde, 3/8/2008 tarihinde işlenen ve iki kişinin ölümüyle sonuçlanan kasten öldürme suçu nedeniyle hakkında verilen yakalama kararı sonrası başvurucu 16/9/2008 tarihinde yakalanmış ve 20/9/2008 tarihinde tutuklanmıştır.

44. Başvurucu hakkındaki tutukluluğun devamına ilişkin kararlar incelendiğinde; 25/11/2008, 17/12/2008, 6/1/2009, 19/8/2009, 9/12/2009, 4/2/2010 tarihli kararlar ve 4/3/2009, 2/4/2009, 30/4/2009, 28/5/2009, 25/6/2009, 21/7/2009, 17/9/2009, 15/10/2009, 10/11/2009, 7/1/2010, 24/2/2010 tarihli duruşmalarda “atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu” gerekçesiyle, 17/8/2011, 13/10/2011 tarihli kararlarda “atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu, tutuklu kaldığı süre” gerekçesiyle, 5/7/2011, 14/9/2011, 26/10/2011 tarihli duruşmalarda “atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu ve atılı suçun CMK.100/3 maddesinde sayılan suçlardan” gerekçesiyle, 20/6/2013, 16/7/2013, ve 14/8/2013 tarihli kararlarla “üzerlerine atılı suçun niteliği, yasada öngörülen cezalının alt sınırı, CMK’nun 100/3 maddesinde yer alan katalog suçlardan oluşu ve buna göre bir tutuklama nedeninin var sayılması; sanıkların aşamalardaki anlatımı, dosyada mevcut katılanların ve tanıkların anlatımı ve toplanan delillere göre suç şüphesinin halen devam ediyor olması, işin önemi, verilmesi beklenen ceza miktarına göre tutuklama tedbiri dışında uygulanacak adli kontrol güvenlik tedbirlerinin yetersizliği” gerekçesiyle, 9/9/2013 ve 7/10/2013 tarihli duruşmalarda “dosyada mevcut beyanlar, mağdur anlatımları, tutuklama tedbiri dışında başka tedbir uygulanması halinde sanığı atılı suçun kanunda yaptırıma bağlanan süresine göre kaçacağı ve bu sebeplerle sanık hakkındaki kuvvetli suç şüphesinin devam ediyor oluşu” gerekçesiyle tutukluluk hallerinin devamına karar verilmiştir.

45. Başvurucu, son olarak 5271 sayılı Kanun’un 102. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen azami beş yıllık tutukluluk süresinin aşıldığı iddiasıyla İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 7/10/2013 tarihli tutukluluk halinin devamına dair karara itiraz etmiştir. İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/10/2013 tarih ve 2013/1969 Değişik İş sayılı kararıyla “yargılama dosyası kapsamındaki olay ve yakalama tutunağı içerikleri, aşamalardaki ifade içerikleri, itiraz dilekçesinde ileri sürülen sebepler, tutuklama/tutukluluğun devamı kararında tutuklama sebepleri açısından gösterilen gerekçe ve yapılan değerlendirme ile tüm dosya kapsamı dikkate alınarak, itiraza konu kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu” gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.

46. Somut olayda başvurucu 16/9/2008 tarihinde gözaltına alınmış, 20/9/2008 tarihinde tutuklanmış ve Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/3/2010 tarihli kararıyla hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir. İlk defa özgürlüğünden mahrum bırakıldığı 16/9/2008 ile ilk derece mahkemesince hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği 25/3/2010 tarihleri arasında başvurucu “bir suç isnadına bağlı olarak tutulmuştur.

47. Başvurucu, derece mahkemesinin mahkûmiyet kararını temyiz etmiştir. İlk derece mahkemesinin karar tarihi olan 25/3/2010 ile temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay tarafından bu kararın bozulduğu 19/4/2011 arasında geçen sürede başvurucu, “ilk derece mahkemesince verilen hükme bağlı olarak tutulmuştur. Başvurucunun, ilk derece mahkemesinin mahkûmiyet kararı sonrasında tutulması, tutukluluk olarak nitelendirilemez. Temyiz aşamasında geçen süre tutukluluk süresinin tespitinde dikkate alınmaz.

48. Yargıtayın bozma kararı sonrasında başvurucunun yargılanmasına derece mahkemesinde devam edilmiştir. Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/11/2011 tarihli kararı ile başvurucunun yeniden hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Yargıtayın 2/4/2013 tarihli bozma kararı ile derece mahkemesince başvurucu yeniden “bir suç isnadına bağlı olarak” tutulmuştur. Derece mahkemesindeki dava derdest olup başvurucu halen tutukludur.

49. Buna göre başvurucu, özgürlüğünden mahrum bırakıldığı ilk tarih olan 8/8/2009 ile bireysel başvuru incelemesinin yapıldığı tarih arasında, temyiz aşamasında geçen süre hariç olmak üzere, toplam 3 yıl 5 ay özgürlüğünden yoksun kalmıştır.

50. Başvurucu, dava dosyası kapsamında kasten öldürmeye azmettirme ve ruhsatsız silah taşıma suçlarını işlediği iddiasıyla diğer dokuz sanıkla birlikte yargılanmıştır.

51. İlk derece yargılamasında verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçeleri incelendiğinde, bu gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olmadığı ve aynı hususların tekrarı niteliğinde olduğu görülmektedir. Somut olayda davanın niteliği, sanık sayısı ve isnat edilen suçlamalar dikkate alındığında, tutukluluk halinin devamına ilişkin gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğu söylenemez. İlgili ve yeterli olmayan gerekçelere dayanılarak başvurucunun özgürlüğünden yoksun bırakıldığı 3 yıl 5 aylık süre makul olarak değerlendirilemez.

52. Açıklanan nedenlerle, Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. Üyeler Nuri NECİPOĞLU ve Hicabi DURSUN bu görüşe katılmamıştır.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesinin Uygulanması

53. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, esas inceleme sonunda ihlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedileceği belirtilmiş olup, yerindelik denetimi yapılamayacağı, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

54. Başvuruda Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvurucu tazminat talebinde bulunmamış olup, anayasal haklarının ihlal edildiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

55. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL başvuru harcı ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

56. Karar örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

 V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Kanunda öngörülen azami tutukluluk süresinin aşıldığı” iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, OYBİRLİĞİYLE,

2. “Tutukluluğun makul süreyi aştığı” iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA, OYBİRLİĞİYLE,

B. Tutukluluğun makul süreyi aşması” nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE, üyeler Nuri NECİPOĞLU ve Hicabi DURSUN’un karşı oyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Karar örneğinin İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine, OYBİRLİĞİYLE,

D. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL başvuru harcı ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,

23/7/2013 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞI OY

 Başvurucuya isnat olunan suçun niteliği, dava kapsamında yargılanan sanık sayısı, isnat olunan suçlar için öngörülen cezalar, davanın nispeten karmaşık nitelikte olması ile tutukluluğun devamına dair kararların gerekçeleri dikkate alındığında, ilk derece yargılamasında devam eden tutukluluk, makul süreyi aşmamıştır.

 

Üye

Nuri NECİPOĞLU

Üye

Hicabi DURSUN

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Yaşar Kaya [1.B.], B. No: 2013/8694, 23/7/2014, § …)
   
Başvuru Adı YAŞAR KAYA
Başvuru No 2013/8694
Başvuru Tarihi 2/12/2013
Karar Tarihi 23/7/2014

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, kanunda öngörülen azami süreyi aşacak şekilde ve somut olgular gösterilmeden tutukluluğun devamına karar verildiğini ileri sürerek Anayasa’nın 19. ve 38. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) İhlal İhlalin tespiti
Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 81
38
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 100
101
102
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi