TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET TEMİZ BAŞVURUSU (5)
|
(Başvuru Numarası: 2013/8696)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Abuzer
YAZICIOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet TEMİZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hükümlü bulunduğu ceza infaz kurumu kantininde
satılan radyonun kalitesine bağlı olarak İngilizce ve Arapça radyo yayınlarını
dinleyememe nedeniyle ayrımcılık yasağı, haberleşme hakkı ve özel hayata saygı
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/11/2003 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 25/3/2014 tarihinde,
başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 25/3/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 5/9/2014 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 7/11/2014 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
11/11/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 24/11/2014 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu Ankara 2 No.lu F Tipi
Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda, kurum kantininde satılan el
radyosunun kalitesiz olduğundan bahisle dışarıdan bir radyo almak talebiyle
ceza infaz kurumu idaresine başvurmuştur.
10. Ceza İnfaz Kurumu, başvurucunun talebini reddetmiştir. Red gerekçesi şöyledir:
"Hükümlü dilekçesinde kurumumuz
kantininde satılan radyonun kalitesiz olduğu ve çekmediğini, kurum kantini haricinde
dışarıdan farklı bir radyo edinmek istediğini dile getirmiş ise de; Ceza İnfaz
Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmeliğin İkinci
Bölümü Elektrikli Eşyalar başlıklı 9. maddesinde "... kurum kantininden
satın almak kaydıyla bir adet kulaklıklı küçük el radyosu bulundurabilir."
gereğince ve Hükümlü/tutukluların dışarıdan aldıracağı radyoların teknolojik
olarak gelişmiş, Hükümlü/tutuklular arasında haberleşmeyi sağlayıcı radyolar
olabileceği Kurumumuzda satılmakta olan radyolarla Fm
bandında yapılan yayınların rahatlıkla dinlenebildiği, Hükümlü/tutuklunun
istemiş olduğu radyo ile uzun dalga yayınların dinlenebildiği, kurum Mektup
Okuma Komisyonunda yapılan incelemelerde örgütün Hükümlü/tutuklular ile
haberleşmede bu uzun dalga yayınları kullandığı tespit edildiğinden bu tarz
radyolar kurumumuzda satılmamaktadır."
11. Başvurucunun, kurumun kararına karşı verdiği şikâyet
dilekçesi, Sincan İnfaz Hâkimliğinin 27/9/2013 tarihli ve E.2013/4977,
K.2013/4869 sayılı kararı ile reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Yapılan incelemeye göre hem cezaevi
idaresinin görüşü hem de Yönetmeliğin 9. maddesine göre; hükümlü hakkında
yapılan uygulamanın ceza infaz kurumu kurallarına uygun olduğu, mevzuata aykırı
bir uygulamanın veya hukuka aykırılığın söz konusu olmadığı anlaşılmakla
yerinde olmayan şikâyetin reddine karar vermek gerekmiştir."
12. Anılan karara karşı yapılan itiraz, Sincan 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 30/10/2013 tarihli ve 2013/3393 Değişik İş sayılı kararı ile
reddedilmiştir.
13. Nihai karar, başvurucuya 6/11/2013 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
14. Başvurucu 18/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
15. 16/5/2001 tarih ve4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun "İnfaz Hâkimlerinin Görevi"
başlıklı 4. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Hükümlü ve tutukluların ceza infaz
kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri,
barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin
sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve
tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem
veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak."
16. 13/12/2004 tarihli 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un
“Hükümlünün radyo, televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma
hakkı” başlıklı 67. maddesinin (1), (2) ve (4) numaralı fıkraları
şöyledir:
“(1) Hükümlü, ceza infaz kurumlarında merkezî
yayın sistemi bulunduğu takdirde bu sisteme bağlı olarak radyo ve televizyon
yayınlarını izleme hakkına sahiptir.
(2) Merkezî yayın sistemi bulunmayan
kurumlarda, yararlı olmayan yayınların izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek
önlemler alınmak suretiyle bağımsız anten kullanılarak televizyon ve radyo
izlenmesine ve dinlenmesine izin verilir. Bu cihazlar, bedeli
kendisi tarafından ödenmek koşuluyla hükümlü adına kurumca satın alınır. Her ne
biçimde olursa olsun dışardan gelenler tarafından getirilen radyo, televizyon
ve bilgisayarlar kuruma alınmaz.
(4) Bu haklar, tehlikeli hâlde bulunan veya
örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.”
17. Bakanlar Kurulunun 20/3/2006 tarih ve 10218 sayılı kararı
ile kabul edilen Ceza ve İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün “Hükümlünün radyo, televizyon yayınları ile internet
olanaklarından yararlanma hakkı” başlıklı 90. maddesinin (1), (2) ve
(4) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Hükümlü, kurumlarda merkezî yayın sistemi
bulunduğu takdirde bu sisteme bağlı olarak radyo ve televizyon yayınlarını
izleme hakkına sahiptir.
(2) Merkezî yayın sistemi bulunmayan
kurumlarda, yararlı olmayan yayınların izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek
önlemler alınmak suretiyle bağımsız anten kullanılarak televizyon ve radyo
izlenmesine ve dinlenmesine izin verilir. Bu cihazlar, bedeli kendisi
tarafından ödenmek koşuluyla hükümlü adına kurumca satın alınır. Her ne biçimde
olursa olsun dışardan gelenler tarafından getirilen radyo, televizyon ve
bilgisayarlar kuruma alınmaz.
(4) Bu haklar, idare ve gözlem kurulu kararı
ile tehlikeli hükümlü oldukları saptananlar veya örgüt mensubu hükümlüler
bakımından kısıtlanabilir.”
18. 17/6/2005 tarihli ve 2005/25848 sayılı Ceza İnfaz
Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik'in
(Yönetmelik) 9. maddesini (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Koğuş, oda ve eklentilerinde, kantinden
temin edilmek koşuluyla, bir adet otuzyedi ekran
televizyon ile elektrikli su ısıtıcısı, saç kurutma makinesi ve büro tipi
buzdolabı ile kurumun bulunduğu coğrafi bölgenin iklim koşulları dikkate
alınarak, her koğuş veya odada bir adet vantilatör bulundurulmasına izin
verilebilir. Ayrıca her hükümlü, kurum kantininden satın almak kaydıyla bir
adet kulaklıklı küçük el radyosu bulundurabilir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 10/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu Ankara 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
kalitesiz radyo satılmak suretiyle İngilizce ve Arapça radyo dinlemekten mahrum
edilmesinin Anayasa'nın 10. ve 22. maddelerinde tanımlanan eşitlik, haberleşme
ve özel hayatın korunması haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüş ve tazminat
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun haberleşme ve özel hayata saygı
hakkının ihlaline ilişkin iddiaları, şikâyet konusu olayın niteliğine uygun
olmadığından ve somut olayda başvurucu, şikâyetini kalitesi düşük radyo
dinlemek zorunda kalması ve yabancı dildeki yayınlara ulaşamaması şeklinde
formüle ettiğinden başvurunun, Anayasa’nın 26 maddesinde düzenlenen ifade
özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
22. Öte yandan başvurucu, kaliteli radyo edinmesinin
engellenmesinin ayrımcılık yasağına aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Ayrımcılık
yasağı, dolayısıyla eşitlik ilkesi ihlal iddiaları yönünden başvurucunun,
kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile kendisine
yapılan muamele arasında bir farklılığın bulunduğunu ve bu farklılığın meşru
bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayırımcı bir nedene
dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir. Somut olayda başvurucu,
benzer olaylar ile kendi durumunun aynı olduğunu ortaya koyamadığı gibi
kendisine nasıl bir ayırımcılık yapıldığına ilişkin herhangi bir beyanda da
bulunmamıştır. Bu nedenle başvurucunun ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine
ilişkin iddiaları ayrıca incelenmemiştir.
23. Başvurucunun, Ceza İnfaz Kurumuna mahkumlar için getirtilen
radyoların kalitesiz olması, yabancı dilde yayınları çekmemesi ve dışarıdan
başka radyo getirtilmesine izin verilmemesine ilişkin talebinin reddine yönelik
kararın ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine ilişkin şikâyetleri açıkça dayanaktan
yoksun değildir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade
özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
24. Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu Ceza İnfaz Kurumundan
temin ettiği radyonun kaliteli olmadığını, tek tip olarak getirtilen radyoların
yabancı dilde yayınları çekmediğini, çabuk bozulduğunu, kendisinin dışarıdan
radyo temin etmesine izin verilmediğini, cezaevinde de olsa dış dünyadan
haberdar olmak istediğini, bildiği yabancı dildeki yayınları dinlemek
istediğini belirtmiştir.
25. Bakanlık görüş yazısında, haberleşme özgürlüğüne yönelik bir
müdahale olup olmadığı, gerçekleştirilen müdahalenin yasayla öngörülmüş olup
olmadığı, müdahalenin meşru amaçlara dayanıp dayanmadığı ve müdahalenin
demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı temelinde incelenmesi gerektiğini
belirtmiştir. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bazı kararlarına
atıfta bulunarak cezaevlerinde düzenin ve disiplinin sağlanması çok önemli
olduğundan kuralların daha sıkı uygulanabileceğini, ceza infaz kurumlarının
olağan ve makul gereksinimlerinin dikkate alınması gerektiğini ve cezaevlerinde
iletişim araçlarına ve yayınlara ulaşmaya ilişkin yapılacak bir kısıtlamanın,
bütün yayınları kapsayacak şekilde olmadığı sürece temel hak ve özgürlüklere
aykırı olmayacağını ifade etmiştir.
26. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı, başvuru dilekçesindeki
beyanlarını tekrar etmiş; ayrıca cezaevi idaresinden uzun dalga yayın yapan
radyo istemediğini sadece daha kaliteli bir radyo istediğini fakat talebinin
karşılanmadığını ileri sürmüştür.
27. Anayasa'nın "Temel
Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
28. Anayasa'nın "Düşünceyi
Açıklama ve Yayma Hürriyeti" kenar başlıklı 26. maddesi
şöyledir:
"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz,
yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. .
Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik,
kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi
ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların
cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin
açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının
yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin
gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının
kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek
kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir."
29. Anılan düzenlemeler uyarınca ifade özgürlüğü, sadece "düşünce ve kanaate sahip olma"
özgürlüğünü değil aynı zamanda sahip olunan "düşünce
ve kanaati (görüşü) açıklama ve yayma", buna bağlı olarak "haber veya görüş alma ve verme"
özgürlüklerini de kapsamaktadır. Bu çerçevede ifade özgürlüğü; bireylerin
serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği
düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya
başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi,
anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına
gelir (Emin Aydın, B. No:
2013/2602, 23/1/2014, § 40).
30. Bu bağlamda bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünün, ifade
özgürlüğünün norm alanı içinde olduğu konusunda hiçbir şüphe ya da anlaşmazlık
bulunmamaktadır (Kamuran Reşit Bekir
[GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 35).
31. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa’nın ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve
hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No. 74025/01, 6/10/2005, §
69). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü de (Yankov/Bulgaristan, B. No. 39084/97, 11/12/2003;
T./Birleşik Krallık, B. No.
8231/78, 12/10/1983) Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır. Hükümlü
ve tutukluların süreli veya süresiz yayınlara ulaşabilmesi hususu da bilgi ve
kanaatlere ulaşma özgürlüğünün somut yansıması olarak ifade özgürlüğünün norm
alanı kapsamında kalmaktadır (Kamuran Reşit
Bekir [GK], § 43).
32. Öte yandan cezaevinde bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak
suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin ve düzenin
korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda
mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir. Ancak bu durumda
dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlama makul ve
ölçülü olmalıdır (Silver ve
diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72 ..., 3/3/1983, §§
99-105). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğüne yapılacak bir
sınırlamada cezaevinde suçun önlenmesi, düzenin ve disiplinin sağlanması
açısından idarenin takdir aralığı daha geniştir (Kamuran Reşit Bekir [GK], § 44).
33. Diğer temel hak ve özgürlüklerde olduğu gibi ifade
özgürlüğü, sınırlanabilir bir haktır ve Anayasa'da yer alan temel hak ve
özgürlüklerin sınırlama rejimine tabidir. İfade özgürlüğüne ilişkin 26.
maddenin ikinci fıkrasında sınırlama sebeplerine yer verilmiştir. Ancak bu
özgürlüğe yönelik sınırlamaların da bir sınırının olması gerektiği açıktır.
Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasında Anayasa'nın 13. maddesindeki
ölçütler dikkate alınmak zorundadır. Bu sebeple ifade özgürlüğüne getirilen
sınırlamaların denetiminin Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçütler
çerçevesinde ve Anayasa'nın 26. maddesi kapsamında yapılması gerekmektedir (Fikriye Aytin ve diğerleri,
B. No: 2013/6154, 11/12/2014, § 27).
34. 5275 sayılı Kanun’un 67. maddesinin (1), (2) ve (3) numaralı
fıkralarında radyo ve televizyonların bedel karşılığı hükümlü ve tutuklulara
verilebileceği ve kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya yararlı olmayan
yayınların izlenmesini engelleyecek önlemlerin alınacağı belirtilmiştir.
Dolayısıyla merkezî yayın sistemi bulunmayan kurumlarda hükümlü ve tutuklulara
verilecek radyo ve benzeri iletişim araçları ile ilgili olarak cezaevi
idaresinin yapacağı ilk iş, yararlı olmayan yayınların belirlenmesi ve bunlara
ulaşımı engelleyici tedbirlerin tespit edilmesidir. Bu kapsamda, uzun dalga
yayın yapan radyolarla hükümlülerin örgüt bağlantısı kurmak amacıyla iletişim
kurduklarının belirlendiği, iletişim aracının niteliği gereği zararlı yayına
anında müdahale imkânı bulunmadığı; bu sebeple uzun dalga yayın yapan radyo
satışına engel olunduğu görülmektedir. Bununla birlikte cezaevi dışından radyo
gibi araçların cezaevine sokulmasına kurum güvenliği ve örgüt iletişimine engel
olması yönündeki meşru amaçlar çerçevesinde engel olunabileceği
anlaşılmaktadır.
35. Somut olayda başvurucunun daha kaliteli bir yayın dinlemek
için başka özellikte radyo temin edilmesi talebi, cezaevi idaresi tarafından
reddedilmiştir. Cezaevinde mevcut olan radyoların çabuk bozulan ve iyi yayın
yapmayan özellikte olduğu ileri sürülmüştür.
36. Başvuruya konu olayda çözümlenmesi gereken ilk mesele;
başvurucunun yeni ve iyi yayın yapan radyo talebinin kabul edilmemesinin, ifade
özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturup oluşturmadığını belirlemektir.
Sonraki aşamalarda, varlığı kabul edilen müdahalenin meşru amaçlara dayanıp
dayanmadığının, söz konusu hakkın özünü zedeleyecek ölçüde kısıtlanıp kısıtlanmadığının,
kısıtlamanın demokratik toplumda gerekli olup olmadığının ve kullanılan
araçların orantısız olup olmadığının tespit edilmesi gerekir.
a. Müdahalenin Varlığı
37. Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olan başvurucunun, kaliteli
yayın yapan radyo satın alma talebi, istenilen radyonun uzun dalgalı yayın
yaptığı gerekçesiyle kabul edilmemiştir. Dolayısıyla radyo satın alma talebinin
kabul edilmemesinin, başvurucunun kendini ifade etmek için dinlediği ve haber
edindiği bilgiler temelinde ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturduğu
açıktır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
38. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ifade
özgürlüğüne “kanunla öngörülmedikçe”
ve madde metninde belirtilen meşru amaçlar dışında müdahale edilemez. Aynı
zamanda ifade özgürlüğüne getirilecek bir sınırlamanın Anayasa’nın 13.
maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş
olma, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik
toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyet'in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
39. Yapılan müdahalede, Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan
müdahalenin "kanun"la yapılması şartına
aykırılık bulunduğuna ilişkin bir iddiada bulunulmamıştır. Yapılan
değerlendirmeler neticesinde 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlünün Radyo, Televizyon Yayınları İle İnternet
Olanaklarından Yararlanma Hakkı" kenar başlıklı 67. maddesi ileYönetmelik hükümlerinin "kanunilik" ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
40. Ceza İnfaz Kurumu "…
Hükümlü/tutukluların dışarıdan aldıracağı radyoların teknolojik olarak
gelişmiş, Hükümlü/tutuklular arasında haberleşmeyi sağlayıcı radyolar
olabileceği Kurumumuzda satılmakta olan radyolarla Fm
bandında yapılan yayınların rahatlıkla dinlenebildiği, Hükümlü/tutuklunun
istemiş olduğu radyo ile uzun dalga yayınların dinlenebildiği, kurum Mektup
Okuma Komisyonunda yapılan incelemelerde örgütün Hükümlü/tutuklular ile
haberleşmede bu uzun dalga yayınları kullandığı tespit edildiğinden …"
gerekçesi ile müdahalenin kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi amacı
güttüğünü belirtmiştir. Başvurucu, hakkındaki uygulamanın yasanın öngördüğü
amaçla uyumlu olmadığını ileri sürmüştür.
41. İfade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin meşru olabilmesi
için bu müdahalenin Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen
millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi; genel
sağlık, genel ahlak ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla
ve kanunla yapılmış olması gerekir.
42. Başvuru konusu olayda, başvurucunun hükümlü olması nedeniyle
belirlenen meşru amaçların cezaevinin kendi koşulları açısından
değerlendirilmesi gerekir. Bu çerçevede, uzun dalgalı radyo bulundurulması
açısından ceza infaz kurumlarında hükümlü ve tutukluların hak ve
özgürlüklerinin sınırlandırılmasında temel meşru amaç, kamu düzeni ve suçların
önlenmesi genel amacı temelinde cezaevinde güvenliğin ve disiplinin
sağlanmasıdır. Başvurucunun dışarıdan satın almak ve kullanmak istediği radyo,
Yönetmelik'te belirtilen şartları taşımadığı gerekçesiyle başvurucunun
talebinin reddedilmesi, cezaevi düzeninin, güvenliğinin sağlanması ve suçun
önlemesi amacıyla yapıldığı, bunun da Anayasa’nın ifade özgürlüğüne ilişkin 26.
maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç taşıdığı sonucuna
varılmıştır
iii. Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma
ve Ölçülülük
43. Başvurucu; cezaevinin uygulaması ile kendisini geliştirme
imkânının engellendiğini, radyonun kalitesiz olduğunu, çabuk bozulan radyo için
gereksiz masraf yaptığını iddia etmiştir. Talep ettiği radyonun verilmemesi
nedeniyle yabancı dilini geliştiremediğini, kalitesiz radyo almak istemediğini,
bu nedenle uzun zamandır radyosuz kaldığını, bu uygulamanın özgürlüklere aykırı
olduğunu belirtmiştir.
44. Bakanlık görüşünde, haberleşme özgürlüğüne yönelik
müdahalelerin varlığı hâlinde alınan önlemleri haklı kılacak gerekçelerin olup
olmadığının ve "sınırlama amacı ile
aracı arasında makul bir dengenin bulunup bulunmadığının"
demokratik toplum gerekleri açısından değerlendirilmesi gerektiği
belirtilmiştir.
45. İfade özgürlüğü mutlak olmadığından bazı sınırlandırmalara
tabi tutulabilir. İfade özgürlüğüne ilişkin olarak Anayasa'nın 26. maddesinin
ikinci fıkrasında sayılan sınırlandırmaların Anayasa'nın 13. maddesinin
güvencesinde olan demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük
ilkeleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı konusunda bir değerlendirme yapılması
gerekmektedir.
46. Anayasada belirtilen "demokratik
toplum" kavramı, çağdaş ve özgürlükçü bir anlayışla
yorumlanmalıdır. "Demokratik toplum
düzeninin … gerekleri" ölçütü, Anayasa’nın 13. maddesi ile
Sözleşme’nin “demokratik toplum düzeninin
gerekleri” ölçütünün bulunduğu 8., 9., 10. ve 11. maddelerindeki
paralelliği açıkça yansıtmaktadır. Bu itibarla demokratik toplum ölçütü;
çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik temelinde yorumlanmalıdır (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343,
5/6/2015, § 65).
47. Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde
sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Demokratik bir hukuk devletinde,
temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hâle getiren
sınırlamalara yer verilemez. Anayasa’nın, temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanmasını düzenleyen 13. maddesinde de temel hak ve özgürlüklerin özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’da öngörülen sebeplerle ve ancak kanunla
sınırlanabileceği kabul edilmiştir. Anayasal açıdan dokunulamayacak öz, her
temel hak ve özgürlük açısından farklılık gösterir. Bununla birlikte kanunla
getirilen sınırlamanın hakkın özüne dokunmadığının kabulü için temel hakların
kullanılmasını ciddi surette güçleştirip amacına ulaşmasına engel olmaması ve
etkisini ortadan kaldırıcı bir nitelik taşımaması gerekir (Kamuran Reşit Bekir [GK], § 62).
48. Hak ve özgürlüklere yapılacak her türlü sınırlamada devreye
girecek bir başka güvence de Anayasa'nın 13. maddesinde ifade edilen
"ölçülülük ilkesi"dir. Bu ilke, temel hak
ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin başvurularda öncelikli olarak
dikkate alınması gereken bir güvencedir. Anayasa'nın 13. maddesinde demokratik
toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük kriterleri iki ayrı ölçüt olarak
düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki ölçüt arasında ayrılmaz bir ilişki vardır.
Nitekim Anayasa Mahkemesi amaç ile araç arasında makul bir ilişki ve dengenin
bulunup bulunmadığını inceler (Tayfun Cengiz,
B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 53).
49. Anayasa Mahkemesi, müdahalenin demokratik bir toplumda
gerekli olup olmadığını, müdahalede bulunulurken hakkın özüne dokunulup
dokunulmadığını, ölçülü davranılıp davranılmadığını davanın bütününe ve her
olayın kendine has özelliklerine göre takdir edecektir (Yaman Akdeniz ve diğerleri, B. No:
2014/3986, 2/4/2014, § 43). Bu bağlamda başvurucunun Ceza İnfaz Kurumundaki
konumu, talebin içeriği, Ceza İnfaz Kurumunun niteliği gibi hususlar
değerlendirilecektir. Ayrıca yapılacak değerlendirmede, cezaevinin kaçınılmaz
şartları çerçevesinde suçun önlenmesi, kurum güvenliğinin ve cezaevi
disiplininin sağlanması açısından devletin takdir marjının daha geniş
yorumlanması gerektiği göz önünde tutulacaktır.
50. Ceza infaz kurumlarında barındırılan hükümlü ve tutukluların
oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri eşya ve maddeler, Yönetmelik'te
düzenlenmiş, bu çerçevede bulundurulacak eşyaların sayısı, niteliği, hacmi ve
bunların temin edilme şekilleri açıklığa kavuşturulmuştur. Buna göre her bir
hükümlünün kurum kantininden satın almak kaydıyla bir adet kulaklıklı küçük el
radyosu bulundurabilme ve kullanma hakları bulunmaktadır. Bununla birlikte 5275
sayılı Kanun'un 67. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında ise hükümlünün
radyo dinleme ve televizyon yayınlarını izleme hakkı bulunduğu belirtildikten
sonra bunların nasıl kullanılacağı ve edinme şekilleri de Kanun'da gösterilmiştir.
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğü'nün 24/5/2012 tarihli "GİZLİ"
ibareli yazısı ile Cumhuriyet başsavcılıklarına gönderdiği yazıda, kurum
kantininde FM ve orta dalga radyo cihazlarının satılması konusunda gerekli
özenin gösterilmesi istenmiştir.
51. Somut olayda
başvurucu; kurum kantininde satılan radyoların kalitesinin düşük olması ve
yabancı dildeki kanalları çekmemesi nedeniyle bu radyoları kullanamadığını
belirtmiştir. Ancak başvurucunun dışarıdan alınmasını istediği yeni radyonun,
uzun dalga yayın yapan nitelikte olması gerekçesiyle Cezaevi idaresi tarafından
kabul edilmemiştir. Bunun dışında herhangi farklı bir amaçla başvurucunun yeni
radyo talebinin reddedildiğine dair bir bilgi bulunmamaktadır. Yukarıda
belirtilen düzenlemeler ışığında her türlü radyonun ve iletişim aracının değil,
sadece uzun dalga özelliği taşıyan radyonun ceza infaz kurumlarındaki güvenliği
veya disiplini bozacak veya ceza infaz kurumlarındaki düzenli yaşamın
sürdürülmesini önleyecek şekilde bulundurulması ve dinlenmesi yasaklanmıştır.
52. Dolayısıyla somut olay açısından esas olan, başvurucunun
dışarıdan satın almak istediği yabancı dilde yayınlara ulaşabilen uzun dalgalı
radyonun ceza infaz kurumlarındaki güvenliği veya disiplini bozacak nitelikte
olup olmadığının incelenmesidir. Bu bağlamda ceza infaz kurumlarındaki
güvenliği veya disiplini bozacak şekilde eşya bulundurmanın müeyyideye
(dışarıdan satın alma talebinin, reddine) tabi tutulması, tek başına ifade
özgürlüğünün ihlali sonucunu doğurmayacaktır.
53. Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını
devlet idaresinden ayırmaya çalışmak suçundan müebbet hapis cezasıyla hükümlü
olan başvurucunun yabancı dilde -dolayısıyla uzun dalga- yayın yapma özelliği
bulunan bir adet radyonun, bedeli kendisi tarafından ödenmek üzere cezaevi
idaresince satın alınması, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün 24/5/2012
tarihli yazısı sonrasında Ceza İnfaz Kurumu tarafından kurumun düzeni ve
güvenliği için bir tehdit olarak değerlendirilmiştir. Bu tehdide yönelik olarak
Ceza İnfaz Kurumu idaresi, çok ağır olduğu söylenemeyecek bir işlem (talebi red kararı) ile düzenin ve güvenliğin bozulmasını
engellemeyi hedeflemiştir.
54. Ceza infaz kurumlarında düzenin ve güvenliğin sağlanması
için koğuş, oda ve eklentilerinde bulundurulacak eşyalara karşı daha hassas
olunması gerektiğinde herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Başvuru konusu
olayda uzun dalga özelliğine sahip radyo bulundurulması ve bu radyo ile yasak
yayınlar kapsamında terör örgütü propagandası yapan yayınların dinlenmesi ve
takip edilmesi, buradan verilecek mesajlara göre hareket edilmesi, Ceza İnfaz
Kurumunun düzeni ve güvenliği açısından idarenin daha hassas davranmasını
gerektiren bir durumdur. Ayrıca radyo yayını, diğer materyallere göre cezaevi
düzeni açısından kontrolü ve takibi zor, olumsuz durumlarda idarenin refleks
geliştirmesine fırsat vermeyecek özellikte bir iletişim aracıdır. Bundan dolayı
uzun dalga yayınlara izin verilmemesi, Cezaevi yönetimi açısından bir
zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle başvurucu talebinin
karşılanmaması; ceza infaz kurumlarında düzenin ve güvenliğin sağlanması,
dolayısıyla kamu düzeninin sağlanması amacıyla demokratik toplum düzeni
bakımından alınması gereken tedbirler kapsamında değerlendirilmiştir.
55. Bu kapsamda başvurucunun ifade özgürlüğü sınırlanırken ceza
infaz kurumunda düzeninin sağlanması şeklindeki kamu yararı ile kişilerin ifade
özgürlüğü arasında makul dengenin kurulmadığı söylenemez (Benzer yöndeki AİHM
kararı için bkz. Atilla ve diğerleri/Türkiye
(k.k.), B. No: 18139/07, 11/5/2010).
56. Ayrıca başvurucunun, diğer haberleşme ve iletişim
araçlarından istifade etmesinin yasaklanması ya da kurum kantininden uzun dalga
yayın yapma özelliği taşımayan radyo satın alması ve kullanmasının engellenmesi
söz konusu olmadığından başvurucu için tecrit şartları oluşmamıştır.
Dolayısıyla başvurucunun yabancı dilde yayınlar içeren daha kaliteli bir radyo
talebinin karşılanmaması, Cezaevinde düzenin ve disiplinin sağlanması amacını
gerçekleştirmek için ölçüsüz bir müdahale olarak kabul edilmemelidir.
57. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence
altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine
neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF
TUTULMASINA
10/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.