TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHMET TEMİZ BAŞVURUSU (5)
(Başvuru Numarası: 2013/8696)
Karar Tarihi: 10/3/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Abuzer YAZICIOĞLU
Başvurucu
Ahmet TEMİZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hükümlü bulunduğu ceza infaz kurumu kantininde satılan radyonun kalitesine bağlı olarak İngilizce ve Arapça radyo yayınlarını dinleyememe nedeniyle ayrımcılık yasağı, haberleşme hakkı ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/11/2003 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 25/3/2014 tarihinde, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 25/3/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 5/9/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 7/11/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 11/11/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 24/11/2014 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda, kurum kantininde satılan el radyosunun kalitesiz olduğundan bahisle dışarıdan bir radyo almak talebiyle ceza infaz kurumu idaresine başvurmuştur.
10. Ceza İnfaz Kurumu, başvurucunun talebini reddetmiştir. Red gerekçesi şöyledir:
"Hükümlü dilekçesinde kurumumuz kantininde satılan radyonun kalitesiz olduğu ve çekmediğini, kurum kantini haricinde dışarıdan farklı bir radyo edinmek istediğini dile getirmiş ise de; Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmeliğin İkinci Bölümü Elektrikli Eşyalar başlıklı 9. maddesinde "... kurum kantininden satın almak kaydıyla bir adet kulaklıklı küçük el radyosu bulundurabilir." gereğince ve Hükümlü/tutukluların dışarıdan aldıracağı radyoların teknolojik olarak gelişmiş, Hükümlü/tutuklular arasında haberleşmeyi sağlayıcı radyolar olabileceği Kurumumuzda satılmakta olan radyolarla Fm bandında yapılan yayınların rahatlıkla dinlenebildiği, Hükümlü/tutuklunun istemiş olduğu radyo ile uzun dalga yayınların dinlenebildiği, kurum Mektup Okuma Komisyonunda yapılan incelemelerde örgütün Hükümlü/tutuklular ile haberleşmede bu uzun dalga yayınları kullandığı tespit edildiğinden bu tarz radyolar kurumumuzda satılmamaktadır."
11. Başvurucunun, kurumun kararına karşı verdiği şikâyet dilekçesi, Sincan İnfaz Hâkimliğinin 27/9/2013 tarihli ve E.2013/4977, K.2013/4869 sayılı kararı ile reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Yapılan incelemeye göre hem cezaevi idaresinin görüşü hem de Yönetmeliğin 9. maddesine göre; hükümlü hakkında yapılan uygulamanın ceza infaz kurumu kurallarına uygun olduğu, mevzuata aykırı bir uygulamanın veya hukuka aykırılığın söz konusu olmadığı anlaşılmakla yerinde olmayan şikâyetin reddine karar vermek gerekmiştir."
12. Anılan karara karşı yapılan itiraz, Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/10/2013 tarihli ve 2013/3393 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir.
13. Nihai karar, başvurucuya 6/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 18/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
15. 16/5/2001 tarih ve4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun "İnfaz Hâkimlerinin Görevi" başlıklı 4. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak."
16. 13/12/2004 tarihli 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Hükümlünün radyo, televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma hakkı” başlıklı 67. maddesinin (1), (2) ve (4) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Hükümlü, ceza infaz kurumlarında merkezî yayın sistemi bulunduğu takdirde bu sisteme bağlı olarak radyo ve televizyon yayınlarını izleme hakkına sahiptir.
(2) Merkezî yayın sistemi bulunmayan kurumlarda, yararlı olmayan yayınların izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek önlemler alınmak suretiyle bağımsız anten kullanılarak televizyon ve radyo izlenmesine ve dinlenmesine izin verilir. Bu cihazlar, bedeli kendisi tarafından ödenmek koşuluyla hükümlü adına kurumca satın alınır. Her ne biçimde olursa olsun dışardan gelenler tarafından getirilen radyo, televizyon ve bilgisayarlar kuruma alınmaz.
(4) Bu haklar, tehlikeli hâlde bulunan veya örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.”
17. Bakanlar Kurulunun 20/3/2006 tarih ve 10218 sayılı kararı ile kabul edilen Ceza ve İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün “Hükümlünün radyo, televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma hakkı” başlıklı 90. maddesinin (1), (2) ve (4) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Hükümlü, kurumlarda merkezî yayın sistemi bulunduğu takdirde bu sisteme bağlı olarak radyo ve televizyon yayınlarını izleme hakkına sahiptir.
(4) Bu haklar, idare ve gözlem kurulu kararı ile tehlikeli hükümlü oldukları saptananlar veya örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.”
18. 17/6/2005 tarihli ve 2005/25848 sayılı Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik'in (Yönetmelik) 9. maddesini (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Koğuş, oda ve eklentilerinde, kantinden temin edilmek koşuluyla, bir adet otuzyedi ekran televizyon ile elektrikli su ısıtıcısı, saç kurutma makinesi ve büro tipi buzdolabı ile kurumun bulunduğu coğrafi bölgenin iklim koşulları dikkate alınarak, her koğuş veya odada bir adet vantilatör bulundurulmasına izin verilebilir. Ayrıca her hükümlü, kurum kantininden satın almak kaydıyla bir adet kulaklıklı küçük el radyosu bulundurabilir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 10/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu Ankara 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kalitesiz radyo satılmak suretiyle İngilizce ve Arapça radyo dinlemekten mahrum edilmesinin Anayasa'nın 10. ve 22. maddelerinde tanımlanan eşitlik, haberleşme ve özel hayatın korunması haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun haberleşme ve özel hayata saygı hakkının ihlaline ilişkin iddiaları, şikâyet konusu olayın niteliğine uygun olmadığından ve somut olayda başvurucu, şikâyetini kalitesi düşük radyo dinlemek zorunda kalması ve yabancı dildeki yayınlara ulaşamaması şeklinde formüle ettiğinden başvurunun, Anayasa’nın 26 maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
22. Öte yandan başvurucu, kaliteli radyo edinmesinin engellenmesinin ayrımcılık yasağına aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Ayrımcılık yasağı, dolayısıyla eşitlik ilkesi ihlal iddiaları yönünden başvurucunun, kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile kendisine yapılan muamele arasında bir farklılığın bulunduğunu ve bu farklılığın meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayırımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir. Somut olayda başvurucu, benzer olaylar ile kendi durumunun aynı olduğunu ortaya koyamadığı gibi kendisine nasıl bir ayırımcılık yapıldığına ilişkin herhangi bir beyanda da bulunmamıştır. Bu nedenle başvurucunun ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiaları ayrıca incelenmemiştir.
23. Başvurucunun, Ceza İnfaz Kurumuna mahkumlar için getirtilen radyoların kalitesiz olması, yabancı dilde yayınları çekmemesi ve dışarıdan başka radyo getirtilmesine izin verilmemesine ilişkin talebinin reddine yönelik kararın ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine ilişkin şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun değildir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
24. Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu Ceza İnfaz Kurumundan temin ettiği radyonun kaliteli olmadığını, tek tip olarak getirtilen radyoların yabancı dilde yayınları çekmediğini, çabuk bozulduğunu, kendisinin dışarıdan radyo temin etmesine izin verilmediğini, cezaevinde de olsa dış dünyadan haberdar olmak istediğini, bildiği yabancı dildeki yayınları dinlemek istediğini belirtmiştir.
25. Bakanlık görüş yazısında, haberleşme özgürlüğüne yönelik bir müdahale olup olmadığı, gerçekleştirilen müdahalenin yasayla öngörülmüş olup olmadığı, müdahalenin meşru amaçlara dayanıp dayanmadığı ve müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı temelinde incelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bazı kararlarına atıfta bulunarak cezaevlerinde düzenin ve disiplinin sağlanması çok önemli olduğundan kuralların daha sıkı uygulanabileceğini, ceza infaz kurumlarının olağan ve makul gereksinimlerinin dikkate alınması gerektiğini ve cezaevlerinde iletişim araçlarına ve yayınlara ulaşmaya ilişkin yapılacak bir kısıtlamanın, bütün yayınları kapsayacak şekilde olmadığı sürece temel hak ve özgürlüklere aykırı olmayacağını ifade etmiştir.
26. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı, başvuru dilekçesindeki beyanlarını tekrar etmiş; ayrıca cezaevi idaresinden uzun dalga yayın yapan radyo istemediğini sadece daha kaliteli bir radyo istediğini fakat talebinin karşılanmadığını ileri sürmüştür.
27. Anayasa'nın "Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
28. Anayasa'nın "Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti" kenar başlıklı 26. maddesi şöyledir:
"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. .
Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir."
29. Anılan düzenlemeler uyarınca ifade özgürlüğü, sadece "düşünce ve kanaate sahip olma" özgürlüğünü değil aynı zamanda sahip olunan "düşünce ve kanaati (görüşü) açıklama ve yayma", buna bağlı olarak "haber veya görüş alma ve verme" özgürlüklerini de kapsamaktadır. Bu çerçevede ifade özgürlüğü; bireylerin serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir (Emin Aydın, B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 40).
30. Bu bağlamda bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün norm alanı içinde olduğu konusunda hiçbir şüphe ya da anlaşmazlık bulunmamaktadır (Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 35).
31. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa’nın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No. 74025/01, 6/10/2005, § 69). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü de (Yankov/Bulgaristan, B. No. 39084/97, 11/12/2003; T./Birleşik Krallık, B. No. 8231/78, 12/10/1983) Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır. Hükümlü ve tutukluların süreli veya süresiz yayınlara ulaşabilmesi hususu da bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünün somut yansıması olarak ifade özgürlüğünün norm alanı kapsamında kalmaktadır (Kamuran Reşit Bekir [GK], § 43).
32. Öte yandan cezaevinde bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir. Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlama makul ve ölçülü olmalıdır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72 ..., 3/3/1983, §§ 99-105). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğüne yapılacak bir sınırlamada cezaevinde suçun önlenmesi, düzenin ve disiplinin sağlanması açısından idarenin takdir aralığı daha geniştir (Kamuran Reşit Bekir [GK], § 44).
33. Diğer temel hak ve özgürlüklerde olduğu gibi ifade özgürlüğü, sınırlanabilir bir haktır ve Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlama rejimine tabidir. İfade özgürlüğüne ilişkin 26. maddenin ikinci fıkrasında sınırlama sebeplerine yer verilmiştir. Ancak bu özgürlüğe yönelik sınırlamaların da bir sınırının olması gerektiği açıktır. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasında Anayasa'nın 13. maddesindeki ölçütler dikkate alınmak zorundadır. Bu sebeple ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamaların denetiminin Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçütler çerçevesinde ve Anayasa'nın 26. maddesi kapsamında yapılması gerekmektedir (Fikriye Aytin ve diğerleri, B. No: 2013/6154, 11/12/2014, § 27).
34. 5275 sayılı Kanun’un 67. maddesinin (1), (2) ve (3) numaralı fıkralarında radyo ve televizyonların bedel karşılığı hükümlü ve tutuklulara verilebileceği ve kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya yararlı olmayan yayınların izlenmesini engelleyecek önlemlerin alınacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla merkezî yayın sistemi bulunmayan kurumlarda hükümlü ve tutuklulara verilecek radyo ve benzeri iletişim araçları ile ilgili olarak cezaevi idaresinin yapacağı ilk iş, yararlı olmayan yayınların belirlenmesi ve bunlara ulaşımı engelleyici tedbirlerin tespit edilmesidir. Bu kapsamda, uzun dalga yayın yapan radyolarla hükümlülerin örgüt bağlantısı kurmak amacıyla iletişim kurduklarının belirlendiği, iletişim aracının niteliği gereği zararlı yayına anında müdahale imkânı bulunmadığı; bu sebeple uzun dalga yayın yapan radyo satışına engel olunduğu görülmektedir. Bununla birlikte cezaevi dışından radyo gibi araçların cezaevine sokulmasına kurum güvenliği ve örgüt iletişimine engel olması yönündeki meşru amaçlar çerçevesinde engel olunabileceği anlaşılmaktadır.
35. Somut olayda başvurucunun daha kaliteli bir yayın dinlemek için başka özellikte radyo temin edilmesi talebi, cezaevi idaresi tarafından reddedilmiştir. Cezaevinde mevcut olan radyoların çabuk bozulan ve iyi yayın yapmayan özellikte olduğu ileri sürülmüştür.
36. Başvuruya konu olayda çözümlenmesi gereken ilk mesele; başvurucunun yeni ve iyi yayın yapan radyo talebinin kabul edilmemesinin, ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturup oluşturmadığını belirlemektir. Sonraki aşamalarda, varlığı kabul edilen müdahalenin meşru amaçlara dayanıp dayanmadığının, söz konusu hakkın özünü zedeleyecek ölçüde kısıtlanıp kısıtlanmadığının, kısıtlamanın demokratik toplumda gerekli olup olmadığının ve kullanılan araçların orantısız olup olmadığının tespit edilmesi gerekir.
a. Müdahalenin Varlığı
37. Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olan başvurucunun, kaliteli yayın yapan radyo satın alma talebi, istenilen radyonun uzun dalgalı yayın yaptığı gerekçesiyle kabul edilmemiştir. Dolayısıyla radyo satın alma talebinin kabul edilmemesinin, başvurucunun kendini ifade etmek için dinlediği ve haber edindiği bilgiler temelinde ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturduğu açıktır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
38. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ifade özgürlüğüne “kanunla öngörülmedikçe” ve madde metninde belirtilen meşru amaçlar dışında müdahale edilemez. Aynı zamanda ifade özgürlüğüne getirilecek bir sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyet'in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
39. Yapılan müdahalede, Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan müdahalenin "kanun"la yapılması şartına aykırılık bulunduğuna ilişkin bir iddiada bulunulmamıştır. Yapılan değerlendirmeler neticesinde 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlünün Radyo, Televizyon Yayınları İle İnternet Olanaklarından Yararlanma Hakkı" kenar başlıklı 67. maddesi ileYönetmelik hükümlerinin "kanunilik" ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
40. Ceza İnfaz Kurumu "… Hükümlü/tutukluların dışarıdan aldıracağı radyoların teknolojik olarak gelişmiş, Hükümlü/tutuklular arasında haberleşmeyi sağlayıcı radyolar olabileceği Kurumumuzda satılmakta olan radyolarla Fm bandında yapılan yayınların rahatlıkla dinlenebildiği, Hükümlü/tutuklunun istemiş olduğu radyo ile uzun dalga yayınların dinlenebildiği, kurum Mektup Okuma Komisyonunda yapılan incelemelerde örgütün Hükümlü/tutuklular ile haberleşmede bu uzun dalga yayınları kullandığı tespit edildiğinden …" gerekçesi ile müdahalenin kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi amacı güttüğünü belirtmiştir. Başvurucu, hakkındaki uygulamanın yasanın öngördüğü amaçla uyumlu olmadığını ileri sürmüştür.
41. İfade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin meşru olabilmesi için bu müdahalenin Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi; genel sağlık, genel ahlak ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla yapılmış olması gerekir.
42. Başvuru konusu olayda, başvurucunun hükümlü olması nedeniyle belirlenen meşru amaçların cezaevinin kendi koşulları açısından değerlendirilmesi gerekir. Bu çerçevede, uzun dalgalı radyo bulundurulması açısından ceza infaz kurumlarında hükümlü ve tutukluların hak ve özgürlüklerinin sınırlandırılmasında temel meşru amaç, kamu düzeni ve suçların önlenmesi genel amacı temelinde cezaevinde güvenliğin ve disiplinin sağlanmasıdır. Başvurucunun dışarıdan satın almak ve kullanmak istediği radyo, Yönetmelik'te belirtilen şartları taşımadığı gerekçesiyle başvurucunun talebinin reddedilmesi, cezaevi düzeninin, güvenliğinin sağlanması ve suçun önlemesi amacıyla yapıldığı, bunun da Anayasa’nın ifade özgürlüğüne ilişkin 26. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır
iii. Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma ve Ölçülülük
43. Başvurucu; cezaevinin uygulaması ile kendisini geliştirme imkânının engellendiğini, radyonun kalitesiz olduğunu, çabuk bozulan radyo için gereksiz masraf yaptığını iddia etmiştir. Talep ettiği radyonun verilmemesi nedeniyle yabancı dilini geliştiremediğini, kalitesiz radyo almak istemediğini, bu nedenle uzun zamandır radyosuz kaldığını, bu uygulamanın özgürlüklere aykırı olduğunu belirtmiştir.
44. Bakanlık görüşünde, haberleşme özgürlüğüne yönelik müdahalelerin varlığı hâlinde alınan önlemleri haklı kılacak gerekçelerin olup olmadığının ve "sınırlama amacı ile aracı arasında makul bir dengenin bulunup bulunmadığının" demokratik toplum gerekleri açısından değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
45. İfade özgürlüğü mutlak olmadığından bazı sınırlandırmalara tabi tutulabilir. İfade özgürlüğüne ilişkin olarak Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan sınırlandırmaların Anayasa'nın 13. maddesinin güvencesinde olan demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkeleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı konusunda bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
46. Anayasada belirtilen "demokratik toplum" kavramı, çağdaş ve özgürlükçü bir anlayışla yorumlanmalıdır. "Demokratik toplum düzeninin … gerekleri" ölçütü, Anayasa’nın 13. maddesi ile Sözleşme’nin “demokratik toplum düzeninin gerekleri” ölçütünün bulunduğu 8., 9., 10. ve 11. maddelerindeki paralelliği açıkça yansıtmaktadır. Bu itibarla demokratik toplum ölçütü; çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik temelinde yorumlanmalıdır (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 5/6/2015, § 65).
47. Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Demokratik bir hukuk devletinde, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hâle getiren sınırlamalara yer verilemez. Anayasa’nın, temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasını düzenleyen 13. maddesinde de temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’da öngörülen sebeplerle ve ancak kanunla sınırlanabileceği kabul edilmiştir. Anayasal açıdan dokunulamayacak öz, her temel hak ve özgürlük açısından farklılık gösterir. Bununla birlikte kanunla getirilen sınırlamanın hakkın özüne dokunmadığının kabulü için temel hakların kullanılmasını ciddi surette güçleştirip amacına ulaşmasına engel olmaması ve etkisini ortadan kaldırıcı bir nitelik taşımaması gerekir (Kamuran Reşit Bekir [GK], § 62).
48. Hak ve özgürlüklere yapılacak her türlü sınırlamada devreye girecek bir başka güvence de Anayasa'nın 13. maddesinde ifade edilen "ölçülülük ilkesi"dir. Bu ilke, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin başvurularda öncelikli olarak dikkate alınması gereken bir güvencedir. Anayasa'nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük kriterleri iki ayrı ölçüt olarak düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki ölçüt arasında ayrılmaz bir ilişki vardır. Nitekim Anayasa Mahkemesi amaç ile araç arasında makul bir ilişki ve dengenin bulunup bulunmadığını inceler (Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 53).
49. Anayasa Mahkemesi, müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını, müdahalede bulunulurken hakkın özüne dokunulup dokunulmadığını, ölçülü davranılıp davranılmadığını davanın bütününe ve her olayın kendine has özelliklerine göre takdir edecektir (Yaman Akdeniz ve diğerleri, B. No: 2014/3986, 2/4/2014, § 43). Bu bağlamda başvurucunun Ceza İnfaz Kurumundaki konumu, talebin içeriği, Ceza İnfaz Kurumunun niteliği gibi hususlar değerlendirilecektir. Ayrıca yapılacak değerlendirmede, cezaevinin kaçınılmaz şartları çerçevesinde suçun önlenmesi, kurum güvenliğinin ve cezaevi disiplininin sağlanması açısından devletin takdir marjının daha geniş yorumlanması gerektiği göz önünde tutulacaktır.
50. Ceza infaz kurumlarında barındırılan hükümlü ve tutukluların oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri eşya ve maddeler, Yönetmelik'te düzenlenmiş, bu çerçevede bulundurulacak eşyaların sayısı, niteliği, hacmi ve bunların temin edilme şekilleri açıklığa kavuşturulmuştur. Buna göre her bir hükümlünün kurum kantininden satın almak kaydıyla bir adet kulaklıklı küçük el radyosu bulundurabilme ve kullanma hakları bulunmaktadır. Bununla birlikte 5275 sayılı Kanun'un 67. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında ise hükümlünün radyo dinleme ve televizyon yayınlarını izleme hakkı bulunduğu belirtildikten sonra bunların nasıl kullanılacağı ve edinme şekilleri de Kanun'da gösterilmiştir. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün 24/5/2012 tarihli "GİZLİ" ibareli yazısı ile Cumhuriyet başsavcılıklarına gönderdiği yazıda, kurum kantininde FM ve orta dalga radyo cihazlarının satılması konusunda gerekli özenin gösterilmesi istenmiştir.
51. Somut olayda başvurucu; kurum kantininde satılan radyoların kalitesinin düşük olması ve yabancı dildeki kanalları çekmemesi nedeniyle bu radyoları kullanamadığını belirtmiştir. Ancak başvurucunun dışarıdan alınmasını istediği yeni radyonun, uzun dalga yayın yapan nitelikte olması gerekçesiyle Cezaevi idaresi tarafından kabul edilmemiştir. Bunun dışında herhangi farklı bir amaçla başvurucunun yeni radyo talebinin reddedildiğine dair bir bilgi bulunmamaktadır. Yukarıda belirtilen düzenlemeler ışığında her türlü radyonun ve iletişim aracının değil, sadece uzun dalga özelliği taşıyan radyonun ceza infaz kurumlarındaki güvenliği veya disiplini bozacak veya ceza infaz kurumlarındaki düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde bulundurulması ve dinlenmesi yasaklanmıştır.
52. Dolayısıyla somut olay açısından esas olan, başvurucunun dışarıdan satın almak istediği yabancı dilde yayınlara ulaşabilen uzun dalgalı radyonun ceza infaz kurumlarındaki güvenliği veya disiplini bozacak nitelikte olup olmadığının incelenmesidir. Bu bağlamda ceza infaz kurumlarındaki güvenliği veya disiplini bozacak şekilde eşya bulundurmanın müeyyideye (dışarıdan satın alma talebinin, reddine) tabi tutulması, tek başına ifade özgürlüğünün ihlali sonucunu doğurmayacaktır.
53. Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak suçundan müebbet hapis cezasıyla hükümlü olan başvurucunun yabancı dilde -dolayısıyla uzun dalga- yayın yapma özelliği bulunan bir adet radyonun, bedeli kendisi tarafından ödenmek üzere cezaevi idaresince satın alınması, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün 24/5/2012 tarihli yazısı sonrasında Ceza İnfaz Kurumu tarafından kurumun düzeni ve güvenliği için bir tehdit olarak değerlendirilmiştir. Bu tehdide yönelik olarak Ceza İnfaz Kurumu idaresi, çok ağır olduğu söylenemeyecek bir işlem (talebi red kararı) ile düzenin ve güvenliğin bozulmasını engellemeyi hedeflemiştir.
54. Ceza infaz kurumlarında düzenin ve güvenliğin sağlanması için koğuş, oda ve eklentilerinde bulundurulacak eşyalara karşı daha hassas olunması gerektiğinde herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Başvuru konusu olayda uzun dalga özelliğine sahip radyo bulundurulması ve bu radyo ile yasak yayınlar kapsamında terör örgütü propagandası yapan yayınların dinlenmesi ve takip edilmesi, buradan verilecek mesajlara göre hareket edilmesi, Ceza İnfaz Kurumunun düzeni ve güvenliği açısından idarenin daha hassas davranmasını gerektiren bir durumdur. Ayrıca radyo yayını, diğer materyallere göre cezaevi düzeni açısından kontrolü ve takibi zor, olumsuz durumlarda idarenin refleks geliştirmesine fırsat vermeyecek özellikte bir iletişim aracıdır. Bundan dolayı uzun dalga yayınlara izin verilmemesi, Cezaevi yönetimi açısından bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle başvurucu talebinin karşılanmaması; ceza infaz kurumlarında düzenin ve güvenliğin sağlanması, dolayısıyla kamu düzeninin sağlanması amacıyla demokratik toplum düzeni bakımından alınması gereken tedbirler kapsamında değerlendirilmiştir.
55. Bu kapsamda başvurucunun ifade özgürlüğü sınırlanırken ceza infaz kurumunda düzeninin sağlanması şeklindeki kamu yararı ile kişilerin ifade özgürlüğü arasında makul dengenin kurulmadığı söylenemez (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Atilla ve diğerleri/Türkiye (k.k.), B. No: 18139/07, 11/5/2010).
56. Ayrıca başvurucunun, diğer haberleşme ve iletişim araçlarından istifade etmesinin yasaklanması ya da kurum kantininden uzun dalga yayın yapma özelliği taşımayan radyo satın alması ve kullanmasının engellenmesi söz konusu olmadığından başvurucu için tecrit şartları oluşmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun yabancı dilde yayınlar içeren daha kaliteli bir radyo talebinin karşılanmaması, Cezaevinde düzenin ve disiplinin sağlanması amacını gerçekleştirmek için ölçüsüz bir müdahale olarak kabul edilmemelidir.
57. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA
10/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.