logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mustafa Özbey [1.B.], B. No: 2013/8705, 23/3/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA ÖZBEY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/8705)

 

Karar Tarihi: 23/3/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Hüseyin PATIRAMAN

Başvurucu

:

Mustafa ÖZBEY

Vekili

:

Av. Seyfettin KAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, işkence ve görevi kötüye kullanma suçlarının işlendiği iddiasıyla yapılan şikâyet sonucunda hukuk kurallarının ve delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilerek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ve işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 27/11/2013 tarihinde Kağızman Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 15/4/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 15/6/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Bakanlığın 6/8/2015 tarihli görüşü başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Kars ili Kağızman ilçesi Tut köyünde ikamet eden başvurucu 9/6/1994 tarihinde köye gelen askerî özel hareket timlerinin kendilerinden yiyecek istediklerini ancak kendilerinin bu isteği kabul etmediklerini, ertesi gün yanında amcası ve yeğeni ile birlikte askerî tabura komutanla görüşmeye gittiklerinde görevli askerlerin gözlerini bağlayarak kendilerini askerî çadıra aldıklarını belirtmiştir.

8. Yanında bulunan amcası ve yeğeninin yaklaşık bir saat sonra bırakıldığını, kendisinin ise gözleri kapalı şekilde yirmi dört saat su ve aspirin verilerek tutulduğunu, bu zaman içinde falakaya yatırılarak sopa ile dövüldüğünü, vücudunun kızgın demirle dağlandığını ve bıyıklarının yolunduğunu, yüzünün sol tarafının kibrit ile yakıldığını, bayıldığında dışarıya çıkarılarak bir süre bekletildikten sonra bırakıldığını, olaydan bir gün sonra Kars ve Kağızman'da bulunan devlet hastanelerine başvurmasına rağmen doktorların rapor düzenlemediğini iddia etmiştir.

9. Başvurucu, çadırdan ayrıldıktan yaklaşık kırk sekiz saat sonra ayak tırnaklarından kan geldiğini; yapılanlar nedeni ile yıllar sonra ayağında damar tıkanıklığı oluştuğunu belirtmiştir.

10. Başvurucu maruz kaldığı olayın bir gazetenin 5/8/1994 tarihli sayısında haber olarak kullanıldığını belirterek bu gazete sayfasını delil olarak göstermiştir.

11. Olay nedeni ile başvurucu 21/5/2013 tarihinde şikâyette bulunmuş, Kağızman Cumhuriyet Başsavcılığınca işkence suçundan dolayı yürütülen soruşturma sonucunda 2/7/2013 tarihli ve S.2013/351, K.2013/247 sayılı kararla kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

''...İddia edilen işkence eylemine ilişkin somut delilin bulunmadığı, Kars Adli Tıp Şube Müdürlüğü'nce müştekinin vücudundaki yaraların nasıl meydana geldiğini saptamanın mümkün olmadığı, yaraların yaşamı tehlikeye sokmadığı, basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu, yüzünde sabit ize, duyularında ve organlarından birinin işlevinin zayıflamasına ve yitirilmesine neden olmadığı şeklinde rapor düzenlendiği, müştekinin beyanında verdiği bilgiyle şüphelinin saptanmasının mümkün olmadığı,

Ayrıca 5237 sayılı Kanun’un 7/2. maddeleri gereğince lehe yasanın uygulanması yapıldığında eylemin suç tarihinde yürürlükte bulunan 13/3/1926 tarih ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 243. Maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu, aynı suçun 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 94. maddesinde düzenlenen işkence suçu ile karşılaştırıldığında ceza miktarı bakımından 765 sayılı Kanun hükmünün daha lehe olduğunu, zamanaşımı bakımından da 765 sayılı kanunun 5237 sayılı Kanuna göre daha lehe olduğunu, 765 sayılı Kanun’un 102/3. maddesine göre suçun 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, şikayet ve soruşturmanın yapıldığı tarih itibari ile 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, bu süre içerisinde zamanaşımın kesintiye uğramadığını, olağan ve olağanüstü zamanaşımı süresinin dolması nedeni ile suçun takibin mümkün olmadığını,

Müşteki her ne kadar işkence suçlarından zamanaşımının kaldırıldığını iddia etmişse de, 30/4/2013 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanunun 9. maddesi ile 5237 sayılı Kanunun işkence suçunu düzenleyen 94. maddesinin son fıkrası ile bu suçlarda zamanaşımı işlemez hükmü getirilse de, lehe kanun değerlendirilmesi yapıldığında geçmişe dayalı olarak uygulamayacağı ....''

12. Başvurucunun anılan karara itirazı Ardahan Ağır Ceza Mahkemesinin 26/9/2013 tarihli ve 2013/322 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

''...zamanaşımı kesilmiş olsa bile suç tarihi itibariyle olağan ve 765 sayılı TCK'nın 104/2 maddesinde belirtilen olağanüstü zamanaşımı sürelerinin her ikisi de dolduğu, 6459 sayılı kanunun sanık aleyhine geçmişe yönelik uygulamayacağı, Kağızman Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 02/07/2013 tarih ve 2013/351 soruşturma sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından....''

13. İtirazın reddine dair karar 30/10/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 27/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

14. 13/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun zamanaşımı sürelerini düzenleyen 102. maddesi şöyledir:

"Kanunda başka türlü yazılmış olan ahvalin maadasında hukuku amme davası:

1- Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis ve müebbed ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerde yirmi sene,

2- Yirmi seneden aşağı olmamak üzere muvakkat ağır hapis cezasını müstelzim cürümlerde on beş sene,

3- Beş seneden ziyade ve yirmi seneden az ağır hapis veya beş seneden ziyade hapis yahud hidematı ammeden müebbeden mahrumiyet cezalarından birini müstelzim cürümlerde on sene,

4- Beş seneden ziyade olmamak üzere ağır hapis veya hapis yahud sürgün veya hidematı ammeden muvakkaten mahrumiyet cezalarını ve ağır para cezasını müstelzim cürümlerde beş sene,

5- Bir aydan ziyade hafif hapis veya otuz liradan ziyade hafif para cezasını müstelzim fiillerde iki sene,

6- Bundan evvelki bendlerde beyan olunan mikdardan aşağı cezaları müstelzim kabahatlerde altı ay geçmesile ortadan kalkar.

Bu kanunun ikinci kitabının birinci babında yazılı ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis veya müebbed yahud muvakkat ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerin yurd dışında işlenmesi halinde dava müruru zamanı yoktur."

15. 765 sayılı mülga Kanun’un zamanaşımını kesen sebepleri düzenleyen 104. maddesi şöyledir:

"Hukuku amme davasının müruru zamanı, mahkûmiyet hükmü yakalama, tevkif, celb veya ihzar müzekkereleri, adli makamlar huzurunda maznunun sorguya çekilmesi, maznun hakkında son tahkikatın açılmasına dair olan karar veya C. müddeiumumisi tarafından mahkemeye yazılan iddianame ile kesilir.

Bu halde müruru zaman, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeğe başlar. Eğer müruru zamanı kesen muameleler müteaddid ise müruru zaman bunların en sonuncusundan itibaren tekrar işlemeğe başlar. Ancak bu sebepler müruru zaman müdetini 102 nci maddede ayrı ayrı muayyen olan müddetlerin yarısının ilavesi ile baliğ olacağı müddetten fazla uzatamaz."

16. 765 sayılı mülga Kanun’un 243. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Bir kimseye cürümlerini söyletmek, mağdurun, şahsi davacının, davaya katılan kimsenin veya bir tanığın olayları bildirmesini engellemek, şikayet veya ihbarda bulunmasını önlemek için yahut şikayet veya ihbarda bulunması veya tanıklık etmesi sebebiyle veya diğer herhangi bir sebeple işkence eden veya zalimane veya gayriinsani veya haysiyet kırıcı muamelelere başvuran memur veya diğer kamu görevlilerine sekiz yıla kadar ağır hapis ve sürekli veya geçici olarak kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezası verilir."

17. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 94. maddesi şöyledir:

(1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Suçun;

a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,

b) Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla,

İşlenmesi hâlinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.

(5) Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi hâlinde, verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz.

(6)Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez

18. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "Zaman bakımından uygulama" kenar başlıklı 7. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 23/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu olay tarihinde köylerine gelen askerî özel hareket timlerinin bulunduğu tabura komutanla görüşmeye gittiğinde yaklaşık yirmi dört saat askerî çadırda tutulduğunu, burada askerler ile tabur komutanının işkencesine maruz kaldığını, işkencenin kendisinde kalıcı izler bıraktığını, dönem itibarıyla etkin bir şekilde haklarını arayamadığını, işkence suçlarından zamanaşımının kaldırılmasından sonra şikâyetçi olduğu soruşturma dosyasında Kağızman Cumhuriyet Başsavcılığınca hukuk kurallarının ve delillerin eksik ve hatalı değerlendirildiğini, olayın tanıklarının dinlenmediğini, konunun yeterince araştırılmadığını ve etkili soruşturma yapılmadığını belirterek Anayasa’nın 17., 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.

21. Bakanlık görüşünde somut başvuru konu olayların, iddialara göre 9/6/1994 tarihinde meydana geldiği ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru imkânının başladığı 23/9/2012 tarihinden önce olduğu hususları Anayasa Mahkemesinin dikkatine sunulmuştur.

B. Değerlendirme

22. Başvurucunun iddiaları yaklaşık yirmi dört saat askerî çadırda tutulduğu, bu sürede işkenceye maruz bırakıldığı, kendisine işkence ve kötü muamelede bulunan şahısların cezalandırılması amacıyla yapılan şikâyeti hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilerek adil yargılanma hakkının, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ve işkence yasağının ihlal edildiği hususlarına ilişkindir. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlaline yönelik şikâyetler işkence ve kötü muamele yasağının usul boyutu ile ilgili olması nedeniyle başvurucunun bütün iddiaları, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir.

1. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

23. Başvurucu, işkence altında yaklaşık yirmi dört saat askerî çadırda tutulduğunu belirterek Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”

25. Bu hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkemenin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).

26. Somut olayda başvurucunun askerî yetkililer tarafından 9/6/1994 tarihinde gözaltına alındığı, 10/6/1994 tarihinde serbest bırakıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucu serbest bırakıldığı 10/6/1994 tarihinden sonra ihlal iddiasının dayanağı olan tutulma işlemine karşı herhangi bir hukuk yoluna başvurmamıştır. Bu nedenle gözaltı tarihinin sona erdiği 10/6/1994 tarihini en son karar tarihi olarak almak gerekir. Bu tarih ise bireysel başvurular için Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi başladığı 23/9/2012 tarihinden öncedir.

27. Açıklanan nedenlerle başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerinin Anayasa Mahkemesinin yetkisinin başladığı tarihten önceye ait olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. İşkence ve Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

28. Başvurucunun iddiaları ve başvuruya konu soruşturma kapsamında elde edilen bilgi ve belgeler, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının maddi boyutunun ihlal edilip edilmediği konusunda değerlendirme yapılmasına imkân sağlayacak nitelikte kanıt unsuru içermemektedir. Bu nedenle başvurucunun işkence iddialarının sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi ancak devletin etkili soruşturma yükümlülüğünü gerektiği gibi yerine getirip getirmediğinin tespiti ile mümkün olabileceğinden kabul edilebilirlik incelemesinin de Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altında alınan işkence yasağının usul boyutu ile sınırlı olarak yapılması gerekli ve yeterli görülmüştür.

29. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."

30. Başvurucu 9/6/1994 tarihinde gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılana kadar tutulduğu yirmi dört saat içinde kolluk görevlilerinin kendisine işkence yaptıklarını ileri sürmektedir. Başvurucu, bu iddialarını 21/5/2013 tarihine kadar yetkili herhangi bir soruşturma mercii önüne taşımaksızın beklemek suretiyle pasif bir tutum sergilemiştir. Başvurucu iddia edilen olayın meydana geldiği tarihten yaklaşık yirmi yıl geçtikten sonra etkili bir soruşturma yapılmasının mümkün olamayacağı bir aşamada işkence iddialarını soruşturma makamlarının bilgisine sunmuştur. Başvurucunun şikâyeti üzerine soruşturmaya başlayan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucunun ifadesi alınarak gerekli yazışmalar yapıldıktan sonra " ... 765 sayılı Kanun’un 102/3. maddesine göre suçun 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, şikâyet ve soruşturmanın yapıldığı tarih itibari ile 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, bu süre içerisinde zamanaşımın kesintiye uğramadığını, olağan ve olağanüstü zamanaşımı süresinin dolması nedeni ile suçun takibin mümkün olmadığı..." gerekçesine dayanılarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.

31. Her ne kadar başvurucu; işkence iddiaları ile ilgili olarak terör olaylarının yoğun olduğu bir dönemde haklarını etkin olarak arayamadığını, şartların normalleşmesi ve işkence suçlarında zamanaşımı süresinin kaldırılması üzerine başvuru yaptığını belirtmişse de başvurucunun sorumlular hakkında şikâyetçi olmasını ve konuyu soruşturma makamlarının önüne taşımasını engelleyen bir durumun bulunmadığı, başvurucu tarafından ortaya konulan yeni argümanların ve Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından toplanan delillerin soruşturma öncesinde gerçekleşen dava zamanaşımını ortadan kaldıramayacağının kabulü gerekir.

32. Bu çerçevede 21/5/2013 tarihli şikâyet üzerine yürütülen soruşturma sonucunda işkence, eziyet veya insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele iddialarının gerçekliğinin tespitinin ve varsa sorumluların belirlenerek etkili bir şekilde cezalandırılmalarının sağlanamamış olmasında iddia edilen olay tarihi ile soruşturmanın başlatıldığı tarih arasında geçen yirmi yıla yakın sürenin etkili olduğu kuşkusuzdur. Anılan sürede başvurucunun işkence iddialarını, etkili soruşturma yürütülmesinin mümkün olduğu bir dönemde bu konuda herhangi bir engelleyici durum söz konusu olmamasına rağmen soruşturma makamlarının önüne taşımamış olmasından soruşturma makamlarının sorumlu tutulması ve dolayısıyla işkence yasağı bağlamında devlet tarafından etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğinin kabul edilmesi mümkün değildir.

33. Belirtilen nedenlerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

23/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mustafa Özbey [1.B.], B. No: 2013/8705, 23/3/2016, § …)
   
Başvuru Adı MUSTAFA ÖZBEY
Başvuru No 2013/8705
Başvuru Tarihi 27/11/2013
Karar Tarihi 23/3/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, işkence ve görevi kötüye kullanma suçlarının işlendiği iddiasıyla yapılan şikâyet sonucunda hukuk kurallarının ve delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilerek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ve işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı Zaman Bakımından Yetkisizlik

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 765 Türk Ceza Kanunu 102
104
243
5237 Türk Ceza Kanunu 7
94
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi