TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
METHİ EREN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/8767)
|
|
Karar Tarihi: 6/12/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Methi EREN
|
Vekili
|
:
|
Av. Kadri AKGÜN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kardeşleri terör örgütünce öldürülenin 17/7/2004
tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanun'dan yararlanma talebinin reddi yolundaki işleme
karşı açılan davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/12/2013 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu; kardeşleri Z.E. ve S.E.nin
terör örgütü mensupları tarafından 8/8/1993 tarihinde Şırnak ili İdil ilçesi
Yörük köyüne yapılan baskında öldürüldüğünü, bu özel durumundan kaynaklanan
güvenlik kaygısı nedeniyle köyünü terk etmek zorunda kaldığını iddia etmiştir.
9. Başvurucu 5233 sayılı Kanun kapsamına giren zararlarının
karşılanması talebiyle Şırnak Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon)
başvurmuştur.
10. Komisyon 18/2/2011 tarihli ve 2011/3-609 sayılı kararında,
köyün terör nedeniyle boşaltılmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar
vermiştir.
11. Başvurucu tarafından ret işlemine karşı Mardin İdare
Mahkemesinde dava açılmıştır.
12. Mardin İdare Mahkemesinin (Mahkeme) 28/12/2011 tarihli
kararı ile davanın reddine hükmedilmiştir. Kararın gerekçesinde Yörük köyünün
güvenlik gerekçesiyle boşaltılan köylerden olmadığı vurgulanmış ve köyde
sürekli olarak yaşayan bir nüfusun bulunduğuna işaret edilmiştir. Köyde olağan
yaşamın devam ettiğinin altını çizen Mahkeme, başvurucunun mal varlığına
erişmesine engel teşkil eden bir durumun mevcut olmadığını ve sonuç olarak
başvurucunun tazmini gerektiren bir zararının bulunmadığını belirtmiştir.
13. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 6/11/2012 tarihli kararı ile kararın usul ve hukuka uygun olduğu,
dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek
nitelikte görülmediği belirtilerek hükmün onanmasına karar verilmiştir.
14. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 10/9/2013
tarihli kararı ile reddedilmiştir. Karar düzeltme kararı, başvurucuya 4/11/2013
tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 3/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 8., geçici 1., geçici
3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı Eki Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008 tarihli
ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin
31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu
Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014,
§§ 15-28).
17. 5233 sayılı Kanun’un 7. maddesi şöyledir:
Bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla karşılanabilecek zararlar
şunlardır:
a) Hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara
verilen her türlü zararlar.
b) Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde uğranılan zararlar
ile tedavi ve cenaze giderleri.
c) Terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle
kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddî zararlar.
18. 5233 sayılı Kanun’un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı
Kanun’un 1. maddesiyle değişik 9. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı
ile üçüncü fıkrası şöyledir:
“Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm
hâllerinde (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı
sonucunda bulunan miktarın;
...
e) Ölenlerin mirasçılarına elli katı
tutarında,
Nakdî ödeme yapılır.
…
Birinci fıkranın (e) bendine göre belirlenen
nakdî ödemenin mirasçılara intikalinde 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun mirasa
ilişkin hükümleri uygulanır.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 6/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı başvurunun
ve açtığı davanın kardeşleri Z.E. ve S.E.nin terör
örgütünce öldürülmesine dair özel durumu nazara alınmaksızın reddedildiğini
ifade etmiştir. Başvurucu köyde olağan yaşamın devam ettiği ve terörden
kaynaklanan herhangi bir zararının bulunmadığı gerekçesiyle davasının Mahkemecereddedildiğini belirterek Anayasa’nın 35.
maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı ile 36. maddesinde tanımlanan hakkaniyete
uygun yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş ve tazminat talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, Mahkemece verilen ret kararı neticesinde
idarenin can ve mal güvenliğini sağlama yükümlülüğünü yerine getirmemesi sonucu
maruz kaldığı mülkiyet hakkından yoksun kalma durumu karşısında bir giderim
sağlanması imkânının kendisine tanınmadığını belirterek Anayasa’nın 35.
maddesinde tanımlanan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Anılan
ihlal iddiaları, adil yargılanma hakkının ihlali iddiasının incelenmesi sonucu
verilen karara bağlı olarak değerlendirileceğinden bu ihlal iddiası yönünden
ayrıca inceleme yapılmamıştır. Ayrıca başvurucu eşitlik ilkesinin ihlal
edildiğini iddia etmiş ise de yapıldığı iddia edilen ayrımcılığın hangi temele
dayalı olduğuna dair bir beyanda bulunulmadığı, belirtilen iddiaları
temellendirecek herhangi bir somut bulgu ve kanıt sunulmadığı dikkate
alındığında bu konuda da inceleme yapılmamıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
23. 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinde terör dışındaki ekonomik
ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi
istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları
zararların kapsam dışında olduğu açıkça belirtilmiştir.
24. Esasen taleplerin yapıldığı bölge itibarıyla özellikle
ekonomik ve sosyal nedenlerle yaşanan göç olayları ve bundan kaynaklanan
zararların yoğunluğu karşısında, 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmin
edilebilecek zararların tespitinde temel alınacak objektif bir ölçütün ihdas
edilmesi zorunlu görünmektedir. Bu kapsamda güvenlik kaygısının yerleşim
yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim
yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gereğinden terör olayları nedeniyle
toplumda oluşan korku ve endişe karşısında her bireyin farklı tepki
göstermesinin mümkün olduğu gerçeğinden hareket eden yargısal makamlar kişiden
kişiye değişebilen bir duygu olan güvenlik kaygısının “köyün ya da mezranın
tamamen boşalmış/boşaltılmış olması veya anılan yerleşim yerlerinde sadece
geçici köy korucularının kalması” şeklinde nesnel bir ölçüte dayandırılmasını
zorunlu görerek, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen
boşalmış olması hâlinde o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme
olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece oluşturulduğundan
hareket ederek 5233 sayılı Kanun kapsamında maddi zararların idarece ödenmesine
yasal olanak bulunmadığı ilkesini benimsemiştir (Mesude Yaşar, B. No:2013/2738, 16/7/2014 §§ 89, 90; Cahit Tekin, B. No: 2013/2744, 16/7/2014,
§§ 84, 85).
25. 5233 sayılı Kanun uyarınca ileri sürülen taleplerin,
belirtilen Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususu ve
mevzuat hükümlerinin yorumu esasen derece mahkemelerinin takdirindedir. Anılan
Kanun’un uygulanması bağlamında daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış olan
taleplere ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi, iddiaların kanun yolu
mahkemelerince değerlendirilmesi gereken hususlara ilişkin olduğunu belirterek
açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varmıştır (Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014, §§ 45-50). Bu
konudaki takdir esasen derece mahkemelerine ait olmakla beraber derece
mahkemesi kararlarının bariz bir takdir hatası içermesi durumunda anayasal bir
temel hak veya özgürlüğün ihlal edilip edilmediğinin tespiti noktasında farklı
bir değerlendirme yapılması gerekebilecektir (Mesude
Yaşar, § 93; Cahit Tekin,
§ 88).
26. Bu çerçevede başvurucunun en yakın aile fertlerinden olan
kardeşlerinin terör örgütü mensuplarınca öldürülmesine dair Jandarma Olay Yeri
Tespit Tutanağı ve Zarar Tespit Komisyonu kararları mevcuttur. Bu olgu
gözetildiğinde başvurucunun güvenlik kaygılarıyla yerleşim yerini terk etmiş
olması anlaşılabilir bir durumdur. Gerek Tazminat Komisyonu gerekse derece mahkemeleri
bu özel durumu dikkate almaksızın salt köyün boşaltılmadığına ve yerleşim
yerinde yaşayanların bulunduğu vakıasına dayanarak başvurucunun tazminat
isteminin esası hakkında değerlendirme yapmayı reddetmişlerdir. Anayasa
Mahkemesi, daha önceki kararlarında sadece yerleşim yerinin tamamıyla
boşaltılmış olup olmadığı kriterinin gözönünde
tutulmasının kimi durumlarda hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurabileceği ve
yerleşim yeri tamamen boşaltılmasa bile terör olaylarından kaynaklanan güvenlik
kaygısı nedeniyle bireysel olarak yerleşim yerinin terk edildiği hâllerin de
Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu başvuruda
anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
27. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
C. 6216 Sayılı Kanun’un
50. Maddesi Yönünden
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
29. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebinde
bulunmuştur.
30. Mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
31. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan ihlal kararının bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
Mardin İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
32. İhlalin tespitine ve yeniden yargılamaya karar verilmesinin
yeterli tatmin sağladığı değerlendirildiğinden başvurucunun tazminat
taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
33. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca
tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Mardin İdare Mahkemesine (E.2011/1334, K.2011/2695) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
E. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
6/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.