TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FARUK KARADAVUT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/8998)
|
|
Karar Tarihi: 6/1/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Okan TAŞDELEN
|
Başvurucu
|
:
|
Faruk KARADAVUT
|
Vekili
|
:
|
Av. Cem YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1.
Başvuru; trafik para cezasına itirazına ilişkin yargılamada tutanak
tanıklarının başvurucunun yokluğunda dinlenmesinin, yeterli araştırma
yapılmaksızın karar verilmesinin ve uygun olmayan gerekçelere dayanılmasının
adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2.
Başvuru 12/12/2013 tarihinde Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde, Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğinin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3.
Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 25/3/2014 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4.
Bölüm Başkanı tarafından 17/04/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik
ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5.
Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık)
gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 20/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine
sunmuştur.
6.
Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 1/7/2014 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını
16/7/2014 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7.
Başvuru dilekçesi ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle
şöyledir:
8.
Başvurucu 17/2/2012 tarihinde aracıyla bir kavşaktan geçerken tek taraflı maddi
hasarlı trafik kazası yapmıştır. Başvurucu, anne ve babasının da araçta
bulunduğunu ileri sürmektedir.
9.
Kaza mahallinde gerekli güvenlik tedbirlerini almadığından bahisle başvurucu
hakkında 154 TL tutarlı trafik cezası düzenlenmiştir.
10.
Başvurucu 13/9/2013 tarihli dilekçe ile gerekli önlemleri aldığını belirterek
söz konusu para cezasına itiraz etmiştir. Başvurucunun dilekçe ekinde sunduğu
iki fotoğrafta, aracın sağ ön tekerinin kaldırıma çıktığı, sağ arka tekerinin
kaldırıma yakın durduğu ve aracın arkasına reflektör konulduğu görülmektedir.
11.
Kayseri 8. Sulh Ceza Mahkemesi 23/9/2013 tarihli tensip zaptı ile başvurucunun
dilekçesinin bir örneğinin itiraz edilen kuruma tebliğ edilmesine ve itiraza
konu tutanakların asılları ile kamera (MOBESE) kayıtlarının istenmesine karar
vermiştir.
12.
Kayseri İl Emniyet Müdürlüğünün 17/10/2013 tarihli yazısında, ilgili mevzuat
hükümlerine yer verilmek suretiyle trafik cezasında hukuka aykırılık
bulunmadığı belirtilmiş ve olay yerini gösteren herhangi bir kameranın
bulunmadığı bildirilmiştir. Trafik idari para cezası karar tutanağı, trafik
kaza raporu ve alkol ölçüm raporu yazıya ek olarak gönderilmiştir.
13.
Mahkeme 22/10/2013 tarihli yazısıyla para cezası tutanağını düzenleyen
polislerden birinin hazır edilmesini talep etmiştir.
14.
Kayseri 8. Sulh Ceza Mahkemesi 8/11/2013 tarihli duruşmada tutanağı düzenleyen
iki polis memurunu dinlemiştir. Görevliler, gerekli tedbirlerin alınmaması
nedeniyle para cezası uyguladıklarını, bu esnada aracın durumunun başvurucunun
sunduğu fotoğraflardaki gibi olmadığını, kendi uyarılarından sonra aracın
trafiği tehlikeye sokmayacak bir hâle getirildiğini söylemişlerdir.
15.
Mahkeme 11/11/2013 tarihinde yaptığı ikinci duruşmanın ardından 2013/135
Değişik İş sayılı kararıyla itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.
Mahkeme; başvurucunun dilekçesini, idarenin cevabını ve tutanak tanıklarının
beyanlarını dikkate alarak idari para cezası karar tutanağının usulüne uygun
düzenlendiği sonucuna varmıştır.
16.
Dosya içeriğinden duruşma tarihlerinin başvurucuya bildirildiğini gösteren
herhangi bir bilgi tespit edilememiştir.
17.
Başvurucu 12/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
18. 13/03/2005
tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Başvurunun
incelenmesi” kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
“(4) Mahkeme, başvuruda bulunan kişilere cevap
dilekçesinin bir örneğini tebliğ eder; talep üzerine veya re’sen
tarafları çağırarak belli bir gün ve saatte dinleyebilir. Dinleme için
belirlenen günle tebligatın yapılacağı gün arasında en az bir haftalık zaman
olmasına dikkat edilir. Dinleme sırasında taraflar veya avukatları hazır
bulunur. Mazeretsiz olarak hazır bulunmama, yokluklarında karar verilmesine
engel değildir. Bu husus, tebligat yazısında açıkça belirtilir.
…
(6) Dinlemede sırasıyla; hazır bulunan başvuru sahibi ve
avukatı, ilgili kamu kurum ve kuruluşunun temsilcisi, varsa tanıklar dinlenir,
bilirkişi raporu okunur, diğer deliller ortaya konulur.
(7) Mahkeme, ilgilileri dinledikten ve bütün delilleri
ortaya koyduktan sonra aleyhinde idarî yaptırım kararı verilen ve hazır bulunan
tarafa son sözünü sorar. Son söz hakkı, aleyhinde idarî yaptırım kararı verilen
tarafın kanunî temsilcisi veya avukatı tarafından da kullanılabilir. Mahkeme
son kararını hazır bulunan tarafların huzurunda açıklar.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19.
Mahkemenin 6/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20.
Başvurucu; duruşmalara davet edilmediğini ve tutanak tanıklarının beyanlarına
karşı diyeceklerinin sorulmadığını, Mahkemenin olaya ilişkin yeterli inceleme
yapmaksızın itirazını reddettiğini ve karardaki gerekçelerin kabul edilemez
olduğunu belirterek gerekçeli karar ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
21. Anayasa
Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile
bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Bu itibarla başvurucunun şikâyetleri adil
yargılanma hakkı bağlamında tanıkları sorgulama, hakkaniyete uygun yargılama ve
gerekçeli karar hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
22.
Başvurucunun aleyhinde beyanda bulunan tanıkları sorgulama hakkının ihlal
edildiği iddiasının, açıkça dayanaktan yoksun olmadığından ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de
görülmediğinden kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir. Bu başlık
altında ulaşılacak sonuç, diğer şikâyetlerin incelenmesini esaslı biçimde
etkileyeceğinden başvurucunun hakkaniyete uygun
yargılama ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarının da kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Aleyhinde
Beyanda Bulunan Tanıkları Sorguya Çekme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Bakanlığın görüş yazısında; başvurucunun bulunmadığı ilk
duruşmada tutanağı düzenleyen görevlilerin dinlendiği ve başvurucunun
katılmadığı ikinci celsede itirazın reddine kesin olarak karar verildiği, Sulh
Ceza Mahkemesinin itirazı ilk ve tek dereceli mahkeme olarak incelediği,
başvurucu adına duruşma gününü bildirir davetiye çıkarılmadığı hususları ifade
edilmiştir.
24. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı başvuru formundaki
beyanlarını tekrarlamıştır.
25. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci
fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta
ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
26.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
“Adil yargılanma
hakkı” başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve (3) numaralı
fıkrasının (d) bendi şöyledir:
“1. Herkes davasının, … cezai alanda kendisine
yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş,
bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, adil ve kamuya açık olarak, …
görülmesini isteme hakkına sahiptir.
…
3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara
sahiptir:
...
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma
tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve
dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;”
27.
Anayasa’nın 36. maddesinde adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden
bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme’nin “Adil
yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde
belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).
Anayasa Mahkemesi içtihatlarına göre idari para
cezalarına ilişkin uyuşmazlıklar da adil yargılanma hakkının koruma alanı
içinde yer almaktadır (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 26;
Düzgit Yalova Gemi İnşa Sanayi A.Ş., B. No:
2013/8756, 15/4/2015, § 30).
28. Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer
alan ve “suç isnadı altındaki kişiler”e ilişkin olan “suçlamayla ilgili bilgilendirilme”, “savunma için yeterli
zaman ve kolaylıklara sahip olma”,
“bizzat, müdafii
vasıtasıyla veya adli yardımla savunma”, “tanık dinletme ve tanık sorgulama” ile “çevirmenden ücretsiz yararlanma” hakları
6. maddenin (1) numaralı fıkrasında koruma altına alınmış daha genel
nitelikteki “hakkaniyete uygun yargılanma”
hakkının özel görünüm şekilleridir (Sakhnovskiy/Rusya [BD], B. No: 21272/03, 2/11/2010, § 94; Asadbeyli ve
diğerleri/Azerbaycan, B. No:
3653/05, 11/12/2012, §§ 130-132).
29.
Bu nedenle Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasındaki özel
güvencelerin, 6. maddenin (1) numaralı fıkrasında yer alan hakkaniyete uygun
yargılanma hakkı ışığında değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca 6. maddenin (3)
numaralı fıkrasının (a-e) bentlerinde düzenlenen güvenceler arasında da bağ
bulunmakta olup bunlardan her biri yorumlanırken diğerleri de dikkate
alınmalıdır (Pélissier ve Sassi/Fransa [BD], B. No:
25444/94, 25/3/1999, §§ 51-54).
30.
Tanık, yargılamaya konu olay ile ilgili karar vermeye yetkili mahkemenin
kullandığı müşahhas ispat vasıtalarındandır. Tanık beyanı ise taraflardan olmayan
ancak olayın tanığı olmuş bir kişinin söz konusu olay hakkında edindiği
bilgileri sübut konusunda karar
verecek olan mahkeme ya da bu mahkeme yerine duruşma yaparak tanık dinlemeye
yetkili kılınmış bir mahkeme veya hâkim huzurunda tanıklık ederken yaptığı
sözlü açıklamalardır (Atila Oğuz Boyalı,
B. No: 2013/99, 20/3/2014, § 45).
31.
Başvurucunun aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme, lehine olan
tanıkların da aleyhine olan tanıklarla aynı koşullar altında davet
edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme hakkı, Sözleşme’nin 6.
maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi kapsamında düzenlenmiştir. Bu
nedenle başvurucunun, olayın doğrudan tanığı olan görevlilerin oturum açılmak
suretiyle yokluğunda dinlenmesi nedeniyle ona soru soramadığı yönündeki
iddiasının Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı
fıkrasının (d) bendi kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
32.
Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde ilk olarak
sanığın iddia tanıklarını sorguya çekme veya çektirme hakkı güvence altına
alınmıştır. Kovuşturma sırasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için kural
olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya konması
gerekir. Bu kural istinasız olmamakla birlikte bir mahkûmiyet sadece veya
belirleyici ölçüde sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya
sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere
dayandırılmış ise sanığın hakları, adil yargılanma hakkının güvenceleriyle
bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur. Olayın tek tanığı varsa ve sadece bu
tanığın ifadesine dayanılarak hüküm kurulacak ise bu tanık duruşmada dinlenmeli
ve sanık tarafından sorgulanmalıdır (Atila
Oğuz Boyalı, § 46).
33.
Sanığa, tanık ifadesinin alındığı sırada ya da yargılamanın daha sonraki bir
aşamasında aleyhte ifade veren tanığın beyanlarına itiraz imkânı tanınması
gerekmektedir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Van Mechelen ve diğerleri/Hollanda, B. No: 21363/93,
23/4/1997, § 51; Lüdi/İsviçre, B. No: 12433/86, 15/6/1992, § 49). Sözleşme’nin 6.
maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkraları, devletlere bu yönde olumlu önlemler
almayı zorunlu kılmaktadır. Bu önlemler, sanığa aleyhte ifade veren tanıklara
soru sorma ya da sordurma hakkını sağlamayı da kapsamaktadır (Benzer yöndeki
AİHM kararı için bkz. Sadak ve diğerleri/Türkiye, B. No:
29900/96, 17/7/2001, § 67).
34. Başvurucunun,hakkında
gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve
tanıkların beyanlarının doğruluğunu test etme imkânına sahip olması, adil bir
yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Böylelikle başvurucu,
aleyhindeki tanık beyanlarının zayıf ve/veya itibar edilmez noktalarını ortaya
koyup çelişmeli yargılama ilkesine uygun olarak onların güvenilirliğini test
edebilecek, tanığın inandırıcılığı ve güvenilirliği bakımından sorduğu
sorularla kendi lehine sonuçlar ortaya çıkarabilecek ve yargılama makamının
uyuşmazlık konusu olayı sadece iddia makamının ileri sürdüğü şekliyle değil
savunmanın argümanlarıyla da algılamasını sağlayabilecektir (AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, § 55).
35. AİHM, olayın tek delili bir tanık anlatımı ise
veya başka deliller de var olmasına rağmen mahkûmiyet hükmü tek bir tanık
anlatımı üzerine inşa ediliyorsa (tanık beyanı esaslı ve tek delil olarak
değerlendirilmiş ise) bahse konu tanığın muhakkak surette duruşmada
dinlenilmesini ve sanıkla yüzleştirilmesini adil yargılanma hakkı bakımından zaruri görmektedir (Sadak ve diğerleri/Türkiye, § 64).
Gerçekten de bu önemdeki bir tanığa sanığın (başvurucunun) soru sorabilmesi,
onunla yüzleşebilmesi ve yargılama makamında vicdani kanaatin -savunmanın
argümanları da gözetilerek- sağlıklı bir şekilde oluşabilmesi için bu bir
zorunluluk olarak belirmektedir (AZ.
M., § 55).
36.
Somut olayda başvurucu, hakkında düzenlenen trafik cezası tutanağına itiraz
etmiş ve aracın arkasına reflektör koyduğunu gösteren iki fotoğrafı dilekçesine
eklemiştir. Kayseri 8. Sulh Ceza Mahkemesi, öncelikle olay yerine ilişkin
kamera kayıtlarını araştırmış; olay yerini gören bir kameranın bulunmadığının
anlaşılması üzerine ise trafik cezası tutanağını düzenleyen görevlileri
duruşmada dinlemiştir. Bununla birlikte başvurucuya duruşma gününü bildirir
herhangi bir davetiye çıkartılmadığı ve başvurucunun bu nedenle duruşmaya
katılamadığı için tanık beyanlarına karşı kendi iddialarını Mahkeme önünde dile
getirme imkânından mahrum kaldığı anlaşılmaktadır.
37. Başvuruya
konu uyuşmazlığın çözümü bakımından tanık beyanlarının esaslı delil niteliği
taşımadığı da söylenemez. Başvurucunun dosyaya sunduğu fotoğraflarla
desteklediği ve gerekli güvenlik tedbirlerini aldığı iddiasının çürütülmesinde,
tutanak görevlilerinin ifadeleri esaslı bir rol oynamıştır. Mahkemenin
kararında hangi delile üstünlük tanındığına dair bir değerlendirmeye
gidilmemiş; sadece başvurucunun iddialarına, idarenin cevap yazısına ve tanık
ifadelerine yer verildikten sonra tutanak, fotoğraf benzeri diğer delillere
atıf yapmakla yetinilmiştir. İdarenin cevap yazısında mevzuat hükümlerine
değinilmiş olması karşısında başvurucunun gerekli güvenlik önlemlerinin
alındığı iddiasını ve fotoğrafların ortaya koyduğu görüntüyü çürütebilecek
esaslı delilin, polis memurlarının aksi yöndeki beyanları olduğu açıktır.
Nitekim polis memurları, aracın kendi uyarılarından sonra güvenli bir konuma
getirildiğini ve sonrasında fotoğraflarının çekildiğini Mahkeme huzurunda ve
başvurucunun yokluğunda beyan etmişlerdir.
38. Dolayısıyla
başvurucu; tanık ifadelerine karşı iddialarını bildirme, yönelteceği sorularla
tanık beyanlarının güvenilirliğini ve inandırıcılık derecesini test etme,
Derece Mahkemesinin uygun gördüğü ölçüde tanık ve benzeri diğer delillerini
ileri sürebilme olanağından mahrum kalmıştır. Kayseri 8. Sulh Ceza Mahkemesinin
uyuşmazlığı nihai biçimde karara bağladığı dikkate alındığında belirtilen
eksikliğin giderilebileceği başka bir yargılama safhası da bulunmamaktadır.
39. Sonuç
olarak tanıkların başvurucunun yokluğundaki duruşmada dinlenmesinin somut
olayın koşullarında adil yargılanma hakkının gerekleriyle bağdaşmayacağı kanaatine varılmıştır.
40. Bu itibarla başvurucunun aleyhinde beyanda bulunan tanıkları sorguya çekme hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
b. Başvurucunun Diğer İddiaları
41.
Yukarıda ulaşılan ihlal sonucu doğrultusunda başvurucunun adil yargılanma hakkı
kapsamındaki diğer iddialarının ayrıca incelenmesine gerek bulunmamaktadır.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
42.
Başvurucu, adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle maddi ve manevi
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
43.
Bakanlık yazısında, bir ihlal tespit edilmesi ve ihlalin başka bir şekilde
giderilmemesi hâlinde hakkaniyete uygun bir tazminata karar verilmesinin yerinde
olacağı belirtilmektedir.
44.
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
45.
Mevcut başvuruda, başvurucunun tanıkları sorguya çekme hakkının ihlal edildiği
tespit edilmiş olduğundan ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için dosyanın
ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
46.
Yeniden yargılama yapmak üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar
verilmesinin başvurucu bakımından yeterli bir tazmin oluşturduğu
anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi
gerekir.
47.
Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç
ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.998,35 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan aleyhinde
beyanda bulunan tanıkları sorguya çekme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Adil yargılanma hakkına ilişkin diğer iddialara
yönelik ayrı bir inceleme yapılmasına YER OLMADIĞINA,
D. Kararın bir örneğinin aleyhinde
beyanda bulunan tanıkları sorguya çekme hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kayseri (Kapatılan) 8. Sulh
Ceza Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun maddi ve manevi
tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
F. 198,35
TL harç ve 1.800,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin,
kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden
itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin
sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ
UYGULANMASINA,
H. Kararın
bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
6/1/2016
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.