TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ASIM HALLAÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/9039)
|
|
Karar Tarihi:30/3/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
Raportör
|
:
|
Bahadır
YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Asım
HALLAÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Hilal
KÜEY
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mahkeme kararlarının uygulanmaması ve kararları
uygulamayan kamu görevlileri hakkında yapılan suç duyurusunun sonuçsuz kalması
gerekçeleriyle adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/12/2013 tarihinde İzmir Bölge İdare Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 27/10/2015 tarihinde,
başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 27/10/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı 16/11/2015 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 29/12/2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
26/1/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 8/2/2016 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Projesi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, İstanbul ili Fatih ilçesi Neslişah ve Hatice
Sultan Mahalleleri (Sulukule) yenileme alanına
yönelik olarak Fatih Belediyesince hazırlanan Yenileme Avan Projesinin uygun
bulunmasına ilişkinİstanbul Yenileme Alanları Kültür
ve Tabiat Varlıkları Koruma BölgeKurulunun 2/11/2007
tarihli ve 20 sayılı kararı ileFatih Belediye
Meclisinin bu kararın uygulanmasına ilişkin 7/12/2007 tarihli ve 156 sayılı
kararının iptali istemiyle dava açmıştır.
10. İstanbul 4. İdare Mahkemesi 27/4/2012 tarihli ve E.2009/719,
K.2012/789 sayılı kararıyla İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 20 sayılı kararının TMMOB Mimarlar Odası
İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından açılan ve
Mahkemenin 2009/758 esasına kayıtlı davada verilen 26/4/2012 tarihli ve
K.2012/783 sayılı kararıyla iptal edildiği gerekçesiyle davanın bu kısmı
hakkında karar verilmesine yer olmadığına, bu işlem dayanak alınarak tesis
edilen Fatih Belediye Meclisinin dava konusu kararının ise dayanağının
kalmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
"Dava
konusu İstanbul İli, Fatih İlçesi, Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri (Sulukule) Yenileme Alanına yönelik hazırlanan Yenileme Avan
Projesinin uygun bulunmasına ilişkin İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 02.11.2007 tarihli ve 20 sayılı
kararı ileavan projesinin dayanak alındığı 5366
Sayılı Kanunun Anayasaya aykırı hükümler içerdiği, söz konusu Kanunda korumaya
ilişkin hükümler bulunmadığı gibi bunun aksine yönelik düzenlemeler bulunduğu,
söz konusu projeninbu bölgenin Kentsel ve Tarihi Sit
olarak belirlenmesine yönelik alınan Koruma Kurulu kararlarına ve yürürlükte
olan imar planları ile şehircilik ilkelerineaykırı
düzenlemeler içerdiği iddialarıyla iptali istemiyle TMMOB Mimarlar Odası
İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından Mahkememizin
2009/758 esasına kayden açılan davada yaptırılan
bilirkişi incelemesi sonucunda; "yenileme avan
projesinin uygun bulunmasına ilişkin dava konusu koruma kurulu kararının
bölgenin özellikleri de göz önüne alındığında5366 Sayılı Kanunda öngürülen amaçların gerçekleştirilmesine hizmet edebilecek
nitelikte ve kamu yararına uygun olmadığı sonucuna varıldığı" belirtilerek
26.04.2012 gün ve 2012/783 sayılı karar ile dava konusu İstanbul İli, Fatih
İlçesi, Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri (Sulukule)
Yenileme Alanına yönelik hazırlanan Yenileme Avan Projesinin uygun bulunmasına
ilişkin İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulunun 02.11.2007 tarihli ve 20 sayılı kararı ileavan
projesinin iptaline karar verildiği anlaşılmakla bu davanın İstanbul Yenileme
Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 2.11.2007 tarih
ve 20 sayılı kararının iptali istemine yönelik kısmı hakkında karar verilmesine
yer bulunmamaktadır.
Öte yandan, İdare Hukuku ilkelerine göre idari
planlar hukuken geçerli meşru bir nedene dayanmak zorundadır. Şayet idari
planın dayanağı durumundaki işlemin hukuka aykırılığı bir mahkeme kararı ile
ortaya konulmuş ise artık idari işlemin kendisi de hukuken sakat nitelikte bir
işlem durumuna düşmüş olacaktır.
Bu bakımdan, diğer dava konusu İstanbul
Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun
2.11.2007 tarih ve 20 sayılı kararının uygulanmasına ilişkin davalı belediyenin
07.12.2007 tarih ve 156 sayılı meclis kararının dayanağı olan İstanbul Yenileme
Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 2.11.2007 tarih
ve 20 sayılı kararının Mahkememizin 26.04.2012 gün ve 2012/783 sayılı kararı
ile iptaline kararverildiğinin anlaşılması karşısında
hukuken dayanaksız kalan dava konusu Fatih Belediye Meclisinin 07.12.2007 tarih
ve 156 sayılı kararındada hukuka ve mevzuata uyarlık
bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle; dava konusu İstanbul
Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun
02.11.2007 tarih ve 20 sayılı kararının uygulanmasına ilişkin davalı
belediyenin 07.12.2007 tarih ve 156 sayılı meclis kararına yönelik işlemin
iptaline, İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulunun 02.11.2007 tarih ve 20 sayılı kararına ilişkin kısmı hakkında karar
verilmesine yer olmadığına..."
11. Başvurucu; İstanbul 4. İdare Mahkemesinin iptal kararlarına
rağmen bu kararların uygulanmadığını, 11/6/2012 tarihinde bu kararların
tebliğine rağmen uyuşmazlığa konu alanda yürütüleninşaatçalışmalarına
devam edilerek hak sahiplerinin belirlenmesi için kura çekildiğini belirterek
yargı kararını uygulamadıklarını iddia ettiği kamu görevlileri hakkında
şikâyette bulunmuştur.
12. İçişleri Bakanlığı 6/3/2013 tarihli ve 2013/103 sayılı
kararıyla "...alandaki konutlarda
herhangi bir yerleşim ve sosyal ve ticari faaliyetinbulunmadığı
ve temyiz neticesinin beklendiği" tespitiyle Danıştay İkinci
Dairesinin konuyla ilgili içtihadına yer vermek ve 12/1/20011 tarihli ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 367. maddesi hükmüne atıf yapmak suretiyle
taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararların kesinleşmedikçe yerine getirilemeceği görüşüyle şüpheliler tarafından
gerçekleştirilmiş, cezai sorumluluğu gerektiren herhangi bir eylem bulunmadığı
gerekçesiyle 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca "soruşturma izni verilmemesi"ne karar verilmiştir.
13. Karara yapılan itiraz üzerine Danıştay Birinci Dairesi
8/10/2013 tarihli, E.2013/1074, K.2013/1237 sayılı kararıyla "...iptal kararlarında belirtilen eksikliğin
kararlardan önce yerine getirildiği", İstanbul 4. İdare
Mahkemesinin26/4/2012 tarihli ve E.2009/758, K.2012/783 sayılıiptal
kararının uygulanmadığı iddiası ile ilgili olarak ilgililer hakkında "şikayetin işleme konulmaması" kararına
karşı yapılan itirazın da Dairelerinin 2/7/2013 tarihli ve E.2013/820,
K.2013/960 sayılı kararıylareddolunduğunun
anlaşıldığı gerekçeleriyle itirazın reddine karar vermiştir.
14. Karar 13/11/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 13/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
16. Bunun yanındaİstanbul 4. İdare Mahkemesi
27/4/2012 tarihli ve E.2009/719, K.2012/789 sayılı kararının temyiz edilmesi
üzerine Danıştay Ondördüncü Dairesinin 26/2/2015
tarihli ve E.2013/5709, K.2015/1444 sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesi
kararı onanmış, 20/1/2016 tarihli ve E.2015/9144, K.2016/97 sayılı kararı ile
de karar düzeltme istemi reddedilmiştir.
17. İstanbul 4. İdare Mahkemesinin E.2009/758 ve 2009/719
esasına kayıtlı davalar hakkında verilen kararlar üzerine hazırlanan ve Fatih
Hatice Sultan ve Neslişah Sultan (Sulukule) Mahallelerine
ilişkin olarak avan projelerin uygun bulunmasına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul 2. Numaralı Yenileme Alanları
Kurulunun 27/7/2012 tarihli ve 51 sayılı kararı ile anılan kararın kabulüne
ilişkin Fatih Belediye Meclisinin 10/8/2012 tarihli ve 2012/60 sayılı kararının
iptali istemiyle başvurucu tarafından dava açılmıştır.
18. İstanbul 9. İdare Mahkemesi 18/9/2015 tarihli ve E.2014/294,
K:2015/1641 sayılı kararıyla, dava konusu işlemin avan
projenin genel olarak uygun bulunmasına ilişkin kısmı açısından davanın
reddine, 120 ada 21 parselde bulunan tescilli eserin yerinde korunmamasına
ilişkin kısmının iptaline karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
"Dava dosyası ile Mahkememiz'in
E:2012/1863 sayılı dosyasının incelenmesiyledava
konusu avan projenin uygun bulunmasına dair 27.7.2012
tarihli, 51 sayılı Koruma Kurulu Kararının projenin genel itibariyle uygun
bulunmasına ilişkin kısmı açısından yapılan değerlendirmede; anılan bilirkişi
raporunda, proje öncesinde, alan içindeki konut binalarınnıngenişliği
ve yüksekliği, sokakların genişliği, uzunluğu, kısalığı, çıkmaz sokakların
bulunması, konut ve avlu(boşluk) ilişkilerinin bölgenin sosyal ve kültürel özellliğinin bir parçası olduğu ancak daha geniş ve yüksek
konutlar ile sokaklar yapılarak ve araçlı ulaşıma ön plana çıkarılarak bölgenin
karakteristik özelliğinin bozulduğu ileri sürülmekte ise de, 5366 Sayılı
Kanun'un 1. maddesinde belirtilen amaçlardan birinin de bölgenin gelişimine
uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret,
kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabiî afet risklerine
karşı tedbirler alınması olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu kapsamda, sokak
doğrularının yeniden düzenlenerek çıkmaz sokakların ortadan kaldırıldığı, tabii
afet tehlikesi karşısında araç giriş çıkış güvenliğinin sağlandığı, insan
hayatı için daha yaşanabilir bir çevre oluşturulduğu kanaatine varılarak
işlemin bu kısmında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu avan
projenin uygun bulunmasına dair korumu kurulu kararının 120 Ada, 21 Parselde
yerinde olmayan tescilli kültür varlığı yapının, 117 Ada, 45, 46 parsellerde rekontrüksiyonun yapılmasının 05/11/1999 tarihli ve 660
sayılı ilke kararı kapsamında uygun olduğuna, 117 adaya ilişkin onaylı uygulama
projesinde, 45, 46 parseller üzerinde yer alan C4 tipi bloğun 120 Ada, 19
parselde inşa edilmesinde sakınca olmadığına dair kısmı açısından yapılan
değerlendirmede ise, 120 Ada, 21 Parselde bulunan tescilli eserin Mahkeme
kararıyla iptal edilen önceki avan projede yerinde
korunması gerektiği yolunda karar oluşturulmasına rağmen dava konusu projede
yerinde korunmayarak başka bir parsele aktarılmasında hukuka uyarlık
bulunmamıştır. Kaldı ki, önceden var olmakla birlikte herhangi bir nedenle yok
olan tescil şartlarını haiz bir eserin ihya edilmesi amaçlanıyorsa, kural
olarak yine eski yerinde ihyası asıl olup zorunlu bir neden olmadıkça bu
kuralın bertaraf edilmesi düşünülemez. Oysa dava konusu kararda tescilli eserin
bulunduğu yere yeni tip konut yapılmasının zorunlu gerekçelerinin ortaya
konulamadığı, nitekim bilirkişi raporunda da tescilli eserine yerinde
korunmasının mümkün olduğu belirtildiğinden dava konusu işlemde bu yönüyle dehukuka uyarlık bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; dava konusu işlemin avan projenin genel olarak uygun bulunmasana ilişkin kısmı
açısından davanın REDDİNE, 120 Ada, 21 parselde bulunan tescilli eserin yerinde
korunmamasına ilişkin kısmın İPTALİNE,"
19. Bu karara karşı temyiz yoluna başvurulmuş olup başvuru
hakkında hâlen bir karar verilmiş değildir.
20. Diğer taraftan başvurucu tarafından, İstanbul Fatih ilçesi
462 pafta 2484 ada57 parsel sayılı taşınmazları kapsayan alanın Bakanlar Kurulu
kararı ile Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri (Sulukule)
Kentsel Yenileme Alanı ilan edilen bölgenin ıslahı ve yenilenerek yaşatılması
amacıyla onaylanan avan projenin Mahkemece iptal
edilmesine rağmen yıkımların durdurulmadığından bahisle uğradığını iddia etiği
20.000TL maddi ve 900.000 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte tazminine
karar verilmesini istemiştir.
21. Başvurcu dava dilekçesinde, avan projeyi onaylayan İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve
Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulunun 2/11/2007 tarihli ve 20 sayılı kararı
ile bu kararın uygulanmasına yönelik Fatih Belediyesinin 7/12/2007 tarihli ve
156 sayılı kararının İstanbul 4. İdare Mahkemesinin 2009/758 ve 2009/719
esasına kayıtlı davalarda verdiği kararlarıyla iptal edilmiş olmasına rağmen
iptal kararı doğrultusunda yeni işlem tesis edilmediğini, İstanbul Yenileme
Alanları Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulunun 25/07/2012 tarihli
ve 51 sayılı kararı ile yeni bir avan projenin
varlığından söz edilmekte ise de bu projenin Mahkeme kararı dikkate alınarak
hazırlanmadığını belirtmiştir.
22. Mahkeme kararlarının uygulanmadığından bahisle açılan
tazminat davasına ilişkin olarak İstanbul 7. İdare Mahkemesi 30/6/2015 tarihli
ve E.2013/1541, K.2015/1406 sayılı kararıyla davanın reddine karar vermiştir.
Karar gerekçesi şöyledir:
"Uyuşmazlıkta; 03.04.2006 tarih ve
2006/10299 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yenileme alanı ilan edilen ve
yine19.10.2006 tarih, 2006/11296 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla acele
kamulaştırılan taşınmazlar maliki davacı tarafından taşınmazlarla mülkiyet
ilişkisi kalmasa da mahallede kiracı olarak ikamete devam ettiğini iddia eden
davacı tarafından İstanbul 4. İdare Mahkemesi'nin 26.04.2012 tarih, E:2009/758
ve K:2012/783 sayılı kararıyla iptal edilen yenileme alanı avan
projesinin uygulanmaya devam edildiği iddia edilmiş ise de, dosya kapsamı
belgelerden 02.11.2007 tarihli ve 20 sayılı kararla uygun bulunan avan projenin Mahkemece iptalinden sonra,İstanbul
Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nca uygun
bulunan 25.07.2012 tarih ve 51 sayılı avan projenin
Fatih Belediye Meclisi'nin 08.08.2012 tarih ve 2012/60 sayılı kararıyla
onaylandığı ve davacının bu işlemin iptali istemiyle açılan davanın derdest
olduğu söz konusu 51 nolu avan
proje kapsamında işlemlere devam edildiği anlaşılmakla, 2577 sayılı Kanunun 28.
maddesi kapsamında "Mahkeme kararının uygulanmaması" gerekçesiyle
tazminata hükmedilebilmesi içiniddia olunan zararla fiilarasındaki illiyet bağı ortadan kalktığından davacının
dava konusu tazminat taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir."
23. Başvurucu tarafından karar temyiz edilmiş olup başvuru
hakkında hâlen bir karar verilmiş değildir.
B. İlgili Hukuk
24. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 28. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Danıştay,
bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin
durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem
tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın
idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez..."
25. 4483 sayılı Kanun'un 9. maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkraları şöyledir:
"Soruşturma
izni verilmesine ilişkin karara karşı hakkında inceleme yapılan memur veya
diğer kamu görevlisi; soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı ise
Cumhuriyet başsavcılığı veya şikâyetçi itiraz yoluna gidebilir. İtiraz süresi,
yetkili merciin kararının tebliğinden itibaren on gündür.
İtiraza,
3 üncü maddenin (e), (f), g (Cumhurbaşkanınca verilen
izin hariç) ve (h) bentlerinde sayılanlar için Danıştay İkinci Dairesi,
diğerleri için yetkili merciin yargı çevresinde bulunduğu bölge idare mahkemesi
bakar. İtirazlar, öncelikle incelenir ve en geç üç ay içinde karara bağlanır.
Verilen kararlar kesindir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 30/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu; plana karşı açılan davada verilen Mahkeme
kararının uygulanmadığını, ilgililer hakkında yaptığı suç duyurusunun sonuçsuz
kaldığını, Danıştay kararındaki saptamanın gerçeği yansıtmadığını, yeni yapılan
planın iptal edilen planla neredeyse aynı olduğunu ve Mahkeme kararını
uygulanması niteliğinde olmadığını belirterek Anayasa’nın 36. ve 40.
maddelerinde düzenlenen adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespiti ile tazminat ödenmesine karar
verilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, İstanbul 4. İdare Mahkemesince
verilen kararlarınuygulanmaması nedeniyle yaptığı suç
duyurusu sonucu ilgililer hakkında soruşturma izni verilmemesinden ve
kararların uygulanmamasından şikâyet etmektedir. Başvurucu şikâyetlerinin iki
ayrı başlık hâlinde değerlendirilmesi gerekmiştir.
1. Suç Duyurusunun
Sonuçsuz Kaldığına İlişkin İddia
29. Başvurucu, İstanbul 4. İdare Mahkemesinin 2009/758 ve
2009/719 esasına kayıtlı davalar hakkında verdiği kararları uygulamayan kamu
görevlileri hakkında yapılan suç duyurusunun sonuçsuz kaldığından şikâyet
etmektedir.
30. Bakanlık görüş yazısında, başvurucunun Anayasa'nın 36.
maddesine dayanan ihlal iddiasının konusu Anayasa'da güvence altına alınmış ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) kapsamında olan temel hak ve
özgürlüklerin koruma alanı dışında kaldığı ve başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğunun değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
31. Başvurucu, başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.
32. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. …”
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
“Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek
Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
34. 6216 sayılı Kanun’un
“Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” kenar başlıklı 46.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı
doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.”
35. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre, Anayasa
Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu
gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıraSözleşme ve Türkiye’nin
taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka
ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18).
36. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip
olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden
bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme’nin
“Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde
belirlenmesi gerekir.
37. Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6.
maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların” ve
bir “suç isnadının” esasının
karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu
konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği
gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun ya medeni hak ve
yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya
yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması gerektiği
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma
hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme kapsamı
dışında kalacağından, bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).
38. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) içtihatlarına göre
bir ceza davasında üçüncü kişilerin suçlanması veya cezalandırılmasını talep
eden mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler,
Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır. Bu kuralın
istisnaları, ceza davasında medeni hak talebine imkân veren bir sistemin
benimsenmiş olması veya ceza davası sonucunda verilen kararın hukuk davası
açısından etkili ya da bağlayıcı olması hâlleridir (Perez/Fransa, B. No: 47287/99, 12/2/2004, § 70).
39. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
yürürlüğe girmesi ile ceza muhakemesinde şahsi hak iddiasında bulunma imkânı
ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ceza muhakemesi sürecinde medeni
haklarını ileri sürme imkânı bulunmamaktadır. Ayrıca soruşturma izni
verilmemesine dair kararın etkileri ceza muhakemesi süreci ile sınırlı olup
hukuk mahkemeleri açısından bağlayıcı bir etkisi bulunmamaktadır.
40. Başvurucu, suç işlediğini düşündüğü üçüncü kişiler hakkında
soruşturma açılmasını sağlamak amacıyla suç duyurusunda bulunmuş olup talebi üçüncü
kişilerin cezalandırılmasıyla sınırlıdır. Başvurucu, üçüncü kişilerin fiili
nedeniyle medeni haklarına yönelik bir müdahalenin bulunduğunu düşünüyor ve
buna ilişkin zararının giderilmesini istiyorsa, hukuk mahkemeleri önünde dava
açma imkânı vardır.
41. Sonuç itibarıyla başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesine
dayanan ihlal iddiasının konusu, Anayasa’da güvence altına alınmış ve Sözleşme
kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kalmaktadır.
42. Açıklanan nedenlerle başvuru konusu ihlal iddialarının
Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından,
başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Yargı Kararının İcrası
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
43. Başvurucu, İstanbul 4. İdare Mahkemesince verilen kararların
icra edilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında bulunan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
44. Bakanlık görüş yazısında; yargı kararlarının icrasının AİHM
tarafından adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirildiği, Anayasa
Mahkemesinin yargılamaya bir bütün olarak bakarak başvurucunun mahkemeye erişim
hakkının engellenip engellenmediğini belirleyerek bir sonuca ulaşması
gerektiğini belirtmiştir.
45. Başvurucu, başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.
46. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
47. Sözleşme’nin “Adil
yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile
ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar
konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
48. Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan AİHM içtihadıyla
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara Anayasa’nın 36.
maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
49. Anayasa’nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü,
diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların
korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biri olmakla birlikte aynı zamanda
toplumsal barışı güçlendiren, bireyin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme,
haksızlığı önleme uğraşının da aracıdır. Hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma
hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada
bulunma hakkını değil, yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan
bir haktır (AYM, E.2009/27, K.2010/9, 14/1/2010).
50. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de mahkemeye
erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme
ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da
kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması, yargılama sürecini tamamlayan ve
yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa
yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır (Kenan
Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 41).
51. Yargılama sonucunda mahkemenin bir karar vermiş olması
yeterli değildir; ayrıca bu kararın etkili bir şekilde uygulanması da gerekir.
Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını, taraflardan birinin aleyhine sonuç
doğuracak şekilde uygulanamaz hâle getiren düzenlemeler bulunması veya mahkeme
kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi hâllerinde “mahkemeye erişim hakkı” da anlamını
yitirir (Ahmet Yıldırım, B. No:
2012/144, 2/10/2013, § 28).
52. AİHM, kesinleşmiş ve bağlayıcı bir yargı kararının, lehine
karar verilen tarafın zarar görmesine rağmen infaz edilmemesi durumunda
Sözleşme’nin 6. maddesinin teminat altına aldığı mahkemeye erişim hakkının bir
anlam ifade etmeyeceğini vurgulamaktadır. Hangi yargı makamı verirse versin
hükmün infaz edilmesi, 6. madde anlamında “dava”nın
tamamlayıcı unsuru olarak değerlendirilmelidir (Burdov/Rusya, B. No: 59498/00, 7/5/2002, § 34).
53. Davaya taraf olan kişinin etkin korunması ve hukuka
uygunluğun sağlanması, idarenin kendisi hakkında verilebilecek nihai yargı
kararlarına uymasını gerektirmektedir. Şayet idare, yargı kararını uygulamayı
reddediyor veya ihmal ediyor ya da onu uygulamayı geciktiriyorsa, bu durumda
davada taraf olan kişinin davanın safahatı süresince yararlandığı Sözleşme’nin
6. maddesinde öngörülen teminatlar, her türlü varlık nedenini kaybetmektedir (Süzer ve Eksen Holding A.Ş./Türkiye, B.
No: 6334/05, 23/10/2012, § 115).
54. AİHM, Sözleşme’nin 6. maddesi kapsamında mahkemeye erişim
hakkının sadece teorik olarak bu hakkın tanınmasını değil, aynı zamanda o yargı
yerinden alınan nihai kararın icrasına yönelik meşru bir beklentiyi de
koruduğunu kabul etmiştir (Apostol/Gürcistan, B. No: 40765/02, 28/2/2007, §
54).
55. AİHM, eğer sözleşmeci devletin yasal sisteminin, kesin ve
bağlayıcı olan bir mahkeme kararının veya bir tarafın maruz kalacağı zararı
önleyen bir tedbir kararının uygulanamaz hâle gelmesine izin veriyorsa bu
durumda 6. maddeyle sağlanan mahkemeye erişim hakkının görünürde kalacağını
ifade etmiştir (Okyay ve diğerleri/Türkiye,
B. No: 36220/97, 12/7/2005, § 72).
56. Başvuru konusu olayda, başvurucu kiracı olarak bulunduğu
yere ilişkin yapılan planlama işlemlerine ilişkin İstanbul Yenileme Alanları
Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulunun 2/11/2007 tarihli ve 20
sayılı kararı ile bu kararın uygulanmasına yönelik Fatih Belediyesinin 7/12/2007
tarihli ve 156 sayılı kararının İstanbul 4. İdare Mahkemesinin 2009/758 ve
2009/719 esasına kayıtlı davalarda verdiği kararlarla iptal edildiği, anılan
iptal kararları üzerine yeni planlama işlemlerinin yapıldığı ve Fatih Hatice
Sultan ve Neslişah Sultan (Sulukule) Mahallelerine
ilişkin olarak avan projelerin uygun bulunmasına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul 2. Numaralı Yenileme Alanları
Kurulunun 27/7/2012 tarihli ve 51 sayılı kararı ile anılan kararın kabulüne
ilişkin Fatih Belediye Meclisinin 10/8/2012 tarihli ve 2012/60 sayılı kararının
alındığı görülmektedir.
57. Başvurucu tarafından İstanbul 4. İdare Mahkemesinin 2009/758
ve 2009/719 esasına kayıtlı davalarda verdiği kararların uygulanmadığı, iptal
edilen plana göre işlemlerin devam ettiği gerekçesiyle uğradığını ileri sürdüğü
maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açılan davada, alana ilişkin yaplan planlama işlemlerinin iptaline ilişkin kararlardan
sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul 2. Numaralı Yenileme Alanları Kurulunun
27/7/2012 tarihli ve 51 sayılı kararı ile yeni avan projenen uygun bulunduğu ve Fatih Belediye Meclisinin
10/8/2012 tarihli ve 2012/60 sayılı kararı ile onaylandığı, başvurucunun bu
işlemlerin iptali istemiyle açtığı davanın derdest olduğuve
yeni projeye göreişlemlere devam edilmesi nedeniyle
olayda Mahkeme kararının uygulanmaması dolayısıyla uğranıldığı ileri sürülen
zarar ile fiil arasında illiyet bağının ortadan kalktığı gerekçesine yer vermek
suretiyle İstanbul 7. İdare Mahkemesi 30/6/2015 tarihli ve E.2013/1541,
K.2015/1406 sayılı kararıyla davanın reddine karar vermiştir.
58. Diğer taraftan iptal edilen proje üzerine yukarıda anılan ve
yeni yapılan projeye yönelik açılan davalarda ilgili Mahkeme tarafından
yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda dava konusu işlemin avan projenin genel olarak uygun bulunmasına ilişkin
kısmının reddine, 120 ada 21 parselde bulunan tescilli eserin yerinde
korunmamasına ilişkin kısmının ise iptaline karar verildiği; bu davalara
ilişkin kanun yolu incelemelerinin ise sonuçlanmadığı görülmektedir.
59. Başvurucu tarafından her ne kadar İstanbul 4. İdare
Mahkemesinin 2009/758 ve 2009/719 esasına kayıtlı davalarda verilen kararların
uygulanmadığı belirtilerek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği ileri
sürülmekte ise de kararların uygulanmadığı gerekçesiyle açılan tam yargı
davasının reddedildiği ve iptal kararları üzerine yapılan yeni projeye ilişkin
açılan davalarda yalnızca 120 ada 21 parselde bulunan tescilli eserin yerinde
korunmamasına ilişkin kısmının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptal
edildiği, diğer kısımlarının ise hukuka uygun olduğu gerekçesiyle reddedildiği,
başvurucunun ise tescilli esere yönelik mahkeme kararının uygulanmadığına
ilişkin bir şikayetinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
60. Bu durumda İstanbul 4. İdare Mahkemesinin 2009/758 ve
2009/719 esasına kayıtlı davalarda verdiği iptal kararları üzerine yeni proje
hazırlandığı, yeni projeye karşı açılan davalarda 120 ada 21 parselde bulunan
tescilli eserin yerinde korunmamasına ilişkin kısmı dışında dava konusu
işlemlerin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle ret kararları verildiği,
başvurucunun tescilli esere yönelik bir iddiasının bulunmadığı ve ayrıca
mahkeme kararlarının uygulanmadığı gerekçesiye açtığı
tam yargı davasının da reddedildiği hususları bir arada değerlendirildiğinde
sonuç itibarıyla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin
bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
61. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Mahkeme kararlarının
uygulanmadığına ilişkin iddiası yönünden bir ihlalin olmadığı açık olduğundanbaşvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Suç duyurusunun sonuçsuz kaldığına ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargı kararının icrası hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA
30/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.