TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CAN İPÇİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/8580)
|
|
Karar Tarihi: 30/3/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
Raportör
|
:
|
Bahadır
YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Can İPÇİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Cavit
ÇALIŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, askerî öğrencilik statüsüne son verilmesi üzerine
maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebiyle açılan davada Anayasa’nın 36.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 18/9/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 23/12/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 19/1/2016 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucunun, Kara Harp Okulunda askerî öğrenci olarak
öğrenim görmekte iken kalp rahatsızlığı nedeniyle ve sağlık kurulu raporuna
dayanılarak okul ile ilişiği kesilmiştir.
8. Başvurucu; askerî öğrenciliğe engel rahatsızlığı nedeniyle
okula alınmaması gerektiği hâlde okula alındığını, bu nedenle emsallerine göre
hayatta geri kaldığını, sağlık hizmetindeki kusur nedeniyle bu durumun meydana
geldiğini iddia ederek uğradığını ileri sürdüğü 80.000 TL maddi ve 10.000 TL
manevi zararının tazmini istemiyle 10/6/2011 tarihinde Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi (AYİM) İkinci Dairesinde dava açmıştır.
9. Yapılan yargılama ve başvurucunun uğradığı zararın tespiti
için yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda AYİM İkinci Dairesinin
31/10/2013 tarihli ve E.2011/1383, K.2013/1192 sayılı kararı ile bilirkişi
raporu uyarınca başvurucuya 24.646 TL maddi, 3.000 TL manevi tazminat verilmesine,
fazlaya ilişkin taleplerin reddine, hükmedilen maddi ve manevi tazminat
miktarları üzerinden nispi olarak hesap edilen 3.397,52 TL avukatlık ücretinin
davalı idareden alınarak başvurucuya verilmesine, 26/9211 tarihli ve 659 sayılı
Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk
Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) 14.
maddesi gereğince reddedilen maddi ve manevi tazminat miktarları üzerinden
hesap edilen 6.778,94 TL avukatlık ücretinin de başvurucudan alınarak davalı
idareye verilmesine, davalı idare tarafından savunmaya ek olarak gönderilen
belgelerin aynı gizlilik derecesi ile iadesine hükmolunmuştur.
10. Başvurucu, AYİM kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu
ileri sürerek kararın düzeltilmesini talep etmiş ancak AYİM İkinci Dairesinin
16/4/2014 tarihli ve E.2014/693, K.2014/566 sayılı kararıyla talebin reddine
karar verilmiş ve karar 20/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu 9/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
12. 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile
4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 46.
maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümle şöyledir:
“Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde
belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar
verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere
artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap
verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.”
13. 1602 sayılı Kanun’un 52. maddesi şöyledir:
“Daireler veya Daireler Kurulu, bakmakta
oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapabilecekleri
gibi, tayin edecekleri süre içinde, lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve
her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden
isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine
getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya
mahsus olmak üzere uzatılabilir.
Taraflardan biri ara kararının icaplarını
yerine getirmediği takdirde bunun verilecek karar üzerindeki etkisi, görevli
daire veya kurulca önceden takdir edilir, ara kararında bu husus ayrıca
belirtilir.
Ancak, istenen bilgi ve belgeler Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğine ve yüksek menfaatlerine
veya Türkiye Cumhuriyetinin güvenliği ve yüksek menfaatleri ile birlikte
yabancı devletlere de ilişkin ise, Başbakan, Genelkurmay Başkanı veya ilgili
Bakan gerekçesini bildirmek suretiyle, söz konusu bilgi ve belgeleri
vermeyebilir.
(Değişik dördüncü fıkra: 19/6/2010-6000/20 md.) Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler taraf ve
vekillerine açıktır. Şu kadar ki; mahkeme tarafından getirtilen veya idarece
gönderilen bilgi, belge ve dosyalardan, başka şahıs ve makamların özel
bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğinin korunması veya idarenin
soruşturma metotlarının gizli tutulması maksatlarıyla taraf ve vekillerine
incelettirilmemesi kaydı konulanlar ile personelin özlük dosyasındaki dava
konusu haricindekiler taraf ve vekillerine incelettirilemez.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20 md.) Taraf ve vekillerine incelettirilemeyecek nitelikteki
bilgi ve belgeler; bulundukları yer itibarıyla taraf ve vekillerine açık olan
diğer evraktan ayrılamaz nitelikte iseler, taraf ve vekillerine
incelettirilecek suretleri, ilgili bölümleri idare tarafından karartılarak
ayrıca gönderilir.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20 md.) Davacı taraf veya vekili, karartılan veya verilmeyen
bilgi ve belgelerin savunmaya esas teşkil edecek unsurlar olduğu iddiası ile
mahkemeye itiraz edebilir. Yapılan bu itiraz, mahkeme tarafından incelenerek
haklı görülen hususlarda, mahkemenin belirleyeceği çerçevede daha önce
karartılan veya verilmeyen bilgi ve belgeler karşı tarafa incelettirilebilir.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20 md.) Bu hükümlere göre elde edilen ve gizlilik derecesine
sahip bilgi ve belgeler, taraf ve vekillerince mahkeme haricinde, diğer bir
maksatla kullanılamaz. Aksine davranışta bulunanlar hakkında ilgili kanun
hükümleri saklıdır.”
14. 659 sayılı KHK’nın 14. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve
idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi
amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve
avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler
lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve
işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler
lehine vekalet ücreti takdir edilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 30/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu; Mahkeme kararının hüküm kısmında iadesine karar
verilen ve davalı idare tarafından savunma ekinde sunulan belgeler hükme esas
alındığı hâlde bu belgelerin tarafına tebliğ edilmemesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının, Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklerin
özlerine dokunulmaksızın ilgili maddelerde belirtilen nedenlere bağlı olarak
ancak kanunla sınırlanabileceğini ve bu sınırlamanın ölçülü olması gerektiğini,
Anayasa'nın 36. maddesinin de 13. madde kapsamında kaldığı, 36. maddede ise
sınırlamaya ilişkin bir hüküm bulunmadığını ve bu çerçevede bu hakkın kanunla
dahi sınırlandırılamayacağını, ayrıca Anayasa'nın kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisini düzenleyen 91. maddesinin birinci fıkrasında Anayasa'nın
ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel hakların kanun
hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceğinin hüküm altına alındığını, aksi
düşünülse bile KHK düzenlemesinin ölçülü olmadığını, bu şekilde hak arama
özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüş; 7.096,94 TL maddi ve 3.000 TL
manevi zararının tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun davalı idare tarafından savunma
dilekçesinin ekinde sunulan belgelerin incelettirilmediği yönündeki iddiasının,
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiası
başlığında; aleyhe hükmedilen avukatlık ücretine yönelik iddiasının ise
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiası başlığı altında incelenmesi
değerlendirilmiştir.
a. Silahların Eşitliği ve
Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu, Mahkeme kararının hüküm kısmında iadesine karar
verilen ve davalı idare tarafından savunma ekinde sunulan belgeler hükme esas
alındığı hâlde bu belgelerin tarafına tebliğ edilmemesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
19. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların
eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usule
ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelir. Ceza davalarının yanı sıra medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili
uyuşmazlıklara ilişkin hukuk davaları ve idari davalarda da bu ilkeye uyulması
gerekir (Yaşasın Aslan, B. No:
2013/1134, 16/5/2013, § 32).
20. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
“...Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2)
numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
22. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru “ikincil
nitelikte bir kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan önce kural
olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
23. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının
uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya
çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine
başvurulmalıdır.
24. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği; başvurucunun
temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarını öncelikle yetkili idari
mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda
sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı zamanda bu
süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması
gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip
edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa
Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 16/4/2013, § 32).
25. Ceza davaları ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere yargılamanın tüm aşamalarında
silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama hakkının güvence altına
alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir
gereğidir. Asıl kural tarafların eşit şartlarda yargılamaya katılımının
sağlanması, gösterilen kanıtlardan ve sunulan görüşlerden bilgi sahibi olması
ve bunlarla ilgili görüşlerini bildirebilme imkânının kendilerine verilmesi
olup kamu güvenliği, misilleme riski altında olan şahitlerin korunması,
soruşturma usullerinin gizli tutulması gibi bazı istisnaların yargılama
usulünde yer alması mümkündür. Bu durumda dahi verilmeyen veya karartılan bilgi
ve belgelere karşı ilgiliye mahkemeye itirazda bulunabilme imkânı getirilmesi
adil yargılanmanın garanti altına alınması için bir gerekliliktir. Bu hususlar
1602 sayılı Kanun’un 52. maddesinde değişiklik yapan 19/6/2010 tarihli ve 6000
sayılı Kanun’un genel gerekçesi ile madde gerekçesinde de ifade edilmiş olup
değişikliğin sebebi olarak da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM)
31/10/2006 tarihinde verdiği Aksoy
(Eroğlu)/Türkiye kararı gösterilmiştir (Bülent Karataş, B. No: 2013/6428, 26/6/2014, § 74).
26. 6000 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle 1602 sayılı Kanun’un 52.
maddesinin dördüncü fıkrası değiştirilmiş ve maddeye beş ve altıncı fıkralar
eklenmiştir. Yapılan bu yeni düzenlemede dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin
taraf ve vekillerine açık olduğu ancak mahkeme tarafından getirtilen veya
idarece gönderilen bilgi, belge ve dosyalardan, başka şahıs ve makamların özel
bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğinin korunması veya idarenin
soruşturma metotlarının gizli tutulması maksatlarıyla taraf ve vekillerine
incelettirilmemesi kaydı konulanlar ile personelin özlük dosyasındaki dava
konusu haricindekilerin taraf ve vekillerine incelettirilemeyeceği, taraf ve
vekillerine incelettirilemeyecek nitelikteki bilgi ve belgeler bulundukları yer
itibarıyla taraf ve vekillerine açık olan diğer evraktan ayrılamaz nitelikte
ise incelettirilecek suretlerin ilgili bölümleri idare tarafından karartılmak
suretiyle ayrıca gönderileceği, davacı taraf veya vekilinin karartılan veya
verilmeyen bilgi ve belgelerin savunmaya esas teşkil edecek unsurlar olduğu
iddiası ile mahkemeye itiraz edebileceği, bu itirazın mahkeme tarafından
incelenerek haklı görülen hususlarda, mahkemenin belirleyeceği çerçevede daha
önce karartılan veya verilmeyen bilgi ve belgelerin karşı tarafa
incelettirilebileceği kural altına alınmıştır (Bülent
Karataş, § 75).
27. Başvuru konusu olayda,sağlık
sorunlarının bulunması nedeniyle askerî okula girmesi mümkün olmamasına rağmen
idarenin kusuru neticesinde okula kaydının yapıldığı ve daha sonra okul ile
ilişiğinin kesilmesi sonucunda emsallerine göre hayatta geri kaldığı gerekçesiyleuğradığı maddi ve manevi zararların tazmini
istemiyle başvurucu tarafından AYİM İkinci Dairesinde dava açılmış, Daire
idarenin hizmet kusurunun olduğu sonucuna ulaşarak başvurucunun uğradığı maddi
zararın tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırmış ve bilirkişi incelemesi
neticesinde tespit edilen maddi zarar ile takdir ettiği manevi zararın davalı
idareden alınarak başvurucuya ödenmesine karar vermiştir.
28. Başvurucu, iadesine karar verilen belgelerin varlığından
esas hakkındaki kararın kendisine tebliği ile haberdar olmuştur. Buna karşın
başvurucunun yaptığı karar düzeltme talebi incelendiğinde davalı idare
tarafından dava dosyasına sunulan belgelerin kendisine tebliğ edilmediği ve bu
bilgilerin hükme esas alındığına ilişkin herhangi bir iddiayı ileri sürmediği
gibi ilgili belgelerin incelettirilmesi ve bunun için yeterli süre verilmesi
yönünde de bir talepte bulunmadığı anlaşılmıştır (Uğur Ayyıldız, B. No: 2012/574, 6/2/2014, § 41).
29. Açıklanan nedenlerle başvuru konusu belgelerin
incelettirilmediği iddiasına yönelik kanun yollarının tamamı tüketilmeden
bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucunun aleyhine hükmedilen avukatlık ücretinin
mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği yönündeki şikâyeti açıkça dayanaktan
yoksun olmayıp başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun
bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
31. Başvurucu; ıslah imkânının ve haksız çıkan taraf lehine
nispi avukatlık ücretine hükmedilmesine yönelik bir düzenlemenin olmadığı
dönemde dava açtıklarını ve dava açarlarken o dönemin şartlarına göre dava
konusu miktarı belirlediklerini, dava devam ederken yürürlüğe giren 659 sayılı
KHK’daki düzenleme ile öngörmedikleri bir şekilde avukatlık ücreti ödemeye
mahkûm edildiklerini, bu durumun hak arama özgürlüğünü ihlal ettiğini iddia
etmiştir.
32. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı
36. maddesi şöyledir:
“Herkes, meşrû
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma (Değişik ibare: 3.10.2001-4709/14 md.) ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya
bakmaktan kaçınamaz.”
33. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen
veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme
kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52).
34. Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre
kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme
masraflarının hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına
müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun
talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir.
Ancak bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir
amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu
yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi
bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklememiş olması
gerekir (Özkan Şen, §§ 61, 62).
35. Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara avukatlık
ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına
yönelik bir sınırlama oluşturur. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi
için kamu yararı ile birey hakkı arasında makul bir dengenin gözetilmiş olması
gerekir. Başvuru konusu olayda 2/11/2011 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren
659 sayılı KHK ile idarenin taraf olduğu davaların, idarenin bünyesinde görev
yapan kadrolu hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından takibi öngörülmüş olup
davanın reddi hâlinde idare lehine avukatlık ücretine hükmedilmesi düzenleme
altına alınmıştır. Gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması
ve böylece mahkemelerin fuzuli meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede
bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu
yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir.
Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı
derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez.
Dolayısıyla davayı kaybetmesi hâlinde başvurucuya yüklenecek olan avukatlık
ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir (Serkan
Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 38, 39).
36. Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan
başvurucuların, reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan avukatlık
ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli
dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye
başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu kapsamda davanın özel
koşulları çerçevesinde masrafların makullüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim
hakkının asgari sınırını teşkil etmektedir (Özkan
Şen, § 54).
37. Başvurucunun tam yargı (tazminat) davasını açtığı 10/6/2011
tarihi itibarıyla yürürlükteki usul hükümlerinde, dava dilekçesinde belirtilen
talep konusu miktarın sonradan ıslah yoluyla değiştirilmesini öngören bir
düzenleme bulunmamaktadır.
38. Tazminat alacağının miktarı, ancak bilirkişi incelemesi ve
benzeri araştırmalardan sonra mahkemenin takdir yetkisi çerçevesinde
belirlenebilen bir olgudur. Tazminat müessesesinin bu özelliği gereği, hak
kazanılan tazminat miktarının dava açılmadan önce tam olarak bilinmesi veya
öngörülmesi mümkün değildir. Dava açılması aşamasında karşı karşıya kalınan bu
belirsizliğin talep edilen miktarın sonradan düzeltilmesi (ıslah) yoluyla aşılması
da 1602 sayılı Kanun gereği davanın açıldığı 10/6/2011 tarihi öncesinde mümkün
olmadığından hak kaybına uğramak istemeyen davacıların, tazminat taleplerine
ilişkin miktarları yüksek tutmaktan başka seçeneklerinin olmadığı
görülmektedir.
39. Başvurucunun da bu nedenle AYİM’e
açtığı davada uğradığı zarar için 80.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. AYİM, başvurucu lehine toplam 27.646,00 TL
maddi ve manevi tazminat ile 3.397,52 TL avukatlık ücretine hükmettikten sonra
başvurucunun reddedilen fazlaya ilişkin tazminat talepleri üzerinden davalı
idare lehine 6.778,94 TL avukatlık ücreti ödemesine karar vermiştir.
40. Başvurucu aleyhine avukatlık ücreti ödenmesini öngören
düzenlemenin tek başına mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği söylenemez. Bu
düzenleme sonucu gerçekleşen müdahalenin ölçülü olup olmadığının da incelenmesi
gerekir.
41. Somut olayın koşulları bir bütün hâlinde değerlendirildiğindebaşvurucunun,
dava açtığı sırada ıslah imkânının olmaması nedeniyle hak kaybına uğramamak
için talebini yüksek tuttuğu ve yargılama sonucunda hak kazandığı tazminat ve
avukatlık ücretinin yaklaşık %22’sine denk gelen kısmını avukatlık ücreti
olarak davalı idareye geri ödemek zorunda kaldığı görülmüştür. Böylece
başvurucunun tazminat alacağının önemli bir kısmından mahrum bırakıldığı ve bu
miktarın ölçülü olmadığı saptandığından mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
42. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
43. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
44. Başvurucu, 7.096,94 TL maddi ve 3.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
45. Başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişimhakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
46. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlalin sonuçlarının
ortadan kaldırılması bakımından yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmadığından salt ihlalin tespitiyle giderilemeyecek olan zararları
karşılığında başvurucuya, talebiyle bağlı kalınarak takdiren
net 3.000 TL manevi tazminat ödenmesine, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin ise reddine karar verilmesi gerekir.
47. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin
ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 3.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
30/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.