TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SÜLEYMAN ÖNER VE DİĞERLERİ
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/9062)
|
|
Karar Tarihi: 18/6/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucular
|
:
|
Süleyman ÖNER
|
|
|
Ahmet ÖNER
|
|
|
Mehmet KARAASLAN
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Ali AYDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, 31/3/1954
tarihinde Kızıltepe Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz
davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler ve tazminat talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular, 16/12/2013 ve
19/2/2014 tarihlerinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun
Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci
Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 16/1/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi
Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar
verilmiştir.
4. Başvurucular
Süleyman Öner ve Ahmet Öner tarafından yapılan 2013/9062 sayılı bireysel
başvuru dosyası ile Mehmet Karaaslan tarafından yapılan 2014/2213 sayılı
bireysel başvuru dosyası, aralarındaki hukuki ve fiili irtibat nedeniyle
birleştirilmiş, incelemeye 2013/9062 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden
devam edilmiştir.
5. İkinci Bölümün 29/1/2014 tarihli ara kararı gereğince başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
6.
Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiş, Adalet Bakanlığınca 26/3/2014 tarihli yazı ile görüş sunulmayacağı
bildirilmiştir.0
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru
formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Mardin ili Kızıltepe ilçesi Dikmen köyünde bulunan 457 ve 460
parsel numaralı taşınmazlara yönelik olarak başvurucu Mehmet Karaaslan ve
arkadaşları tarafından 31/3/1954 tarihinde Kızıltepe Asliye Hukuk Mahkemesinde
Maliye Hazinesi ve Dikmen Köyü tüzel kişiliği aleyhine tescil davası
açılmıştır.
9. Taşınmazların bulunduğu yerde yapılan kadastro
çalışmalarından sonra, 460 parsel numaralı taşınmaz, vergi kaydı ve senetsizden
İdan Karaaslan ve arkadaşları adına tespit
edilmiştir.
10. Kadastro Komisyonuna yapılan itiraz üzerine, anılan
parselin Kızıltepe Asliye Hukuk Mahkemesinde davalı olduğu gerekçesiyle tespit
tutanaklarının malik hanesi iptal edilerek Kadastro Mahkemesine gönderilmiştir.
11. Kızıltepe Asliye Hukuk Mahkemesince, dava konusu
taşınmazların bulunduğu yerde kadastro çalışması yapıldığı gerekçesiyle dava
dosyasının Kızıltepe Kadastro Mahkemesine devredilmesine karar verilmiş, dosya
Mahkemenin E.1966/194 sayısına kaydedilmiştir.
12. Başvurucular Ahmet Öner ve Süleyman Öner, dava konusu 460
parsel numaralı taşınmazın bir kısmını 20/12/2000 ve 29/7/2002 tarihli
gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleriyle haricen satın aldıklarını ileri sürerek
müdahil olarak davaya katılmak istemişlerdir.
13. Mahkemece, 13/6/2001 tarihinde başvurucu Ahmet Öner’in,
30/7/2002 tarihinde başvurucu Süleyman Öner’in müdahil davacı olarak davaya
kabullerine karar verilmiştir.
14. Mahkemece, 30/6/2010 tarih ve E.1966/194, K.2010/3 sayılı
kararla; başvurucu Mehmet Karaaslan tarafından açılan davanın kısmen kabulüne,
457 ve 460 parsel numaralı taşınmazların kısmen başvurucunun murisi Muse Karaaslan mirasçıları adına tapuya tesciline, müdahil
davacıların kadastro tespitinden sonraki bir hakka dayandıkları, satış vaadi
sözleşmesinin taraflarından ve dayanakları İdan Karaaslan
tarafından açılan davanın reddine karar verildiği gerekçesiyle, müdahiller
tarafından açılan davanın reddine karar verilmiştir.
15. Temyiz üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 2/11/2012
tarih ve E.2011/6686, K.2012/8681 sayılı ilamıyla; dava konusu taşınmazlara
komşu parsellere ait tapu kayıtlarının gönderilmesi için dosyanın geri
çevrilmesine karar verilmiştir.
16. Kararın temyiz incelemesi devam etmekte olup henüz
kesinleşmemiştir.
B. İlgili
Hukuk
17. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun “Usul
ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:
“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir
biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”
18. 21/6/1987 tarih ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun “Genel olarak görev”
kenar başlıklı 25. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Kadastro mahkemesi; taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı
ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde
gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu
sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen
işlere bakar; Kadastroya veya kadastro ile ilgili verasete ait uyuşmazlıkları
çözümleyebileceği gibi, istek üzerine veraset belgesi de verebilir. ”
19. 3402 sayılı Kanun’un “Mahalli mahkemelerde görülmekte olan
davaların devri ve eksik idari işler hakkında yapılacak işlem” kenar başlıklı 27.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Mahalli hukuk mahkemelerinde görülmekte olan kadastro ile ilgili ve
henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmaz mala ilişkin davalar hakkında o taşınmaz
mal için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevi sona
erer ve davalara ait dosyalar mahkemesine resen devrolunur”
20. 3402 sayılı Kanun’un “Kadastro davalarında usul” kenar başlıklı
28. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Kadastro hakimi, askı süresi
içinde açılacak davalar ve kadastro müdürü tarafından mahkemeye tevdi olunacak
taşınmaz mallara ait kadastro tutanakları ve mahalli hukuk mahkemelerinden
devredilen işler hakkında dava dosyası açar. İlgililerin başvurusunu
beklemeksizin kadastro tutanakları ile uyuşmazlığın çözümlenmesine etkili
olabilecek kayıt ve diğer bilgileri ilgili dairelerden getirtir. Hakim, duruşma gününü taraflara Tebligat Kanunu hükümlerine
göre resen tebliğ eder.”
21. 3402 sayılı Kanun’un “Yargılama usulü” kenar başlıklı 29.
maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları şöyledir:
“Kadastro mahkemesinde gelmeyen tarafın yokluğunda duruşma
yapılır. Taraflardan hiç biri gelmez ise dosya
işlemden kaldırılmaz. Hakim, toplanması mümkün olan
delilleri inceler ve 30 uncu madde hükmünce işi karara bağlar.
…
Bu Kanunun tatbikinde ayrıca açıklık bulunmıyan
hallerde basit yargılama usulü uygulanır.
Kadastro mahkemeleri adli tatile tabi değildir.”
22. 3402 sayılı Kanun’un “Deliller ve hakimin takdiri”
kenar başlıklı 30. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
“Kadastro tutanaklarında beyanlarına başvurulan kişiler, bu
beyanlarına gerekçe gösterilerek itiraz edilmedikçe, yeniden dinlenmezler.
Ancak hakim, kadastro tutanağındaki beyanla, duruşma
sırasında topladığı deliller arasında çelişki görürse, bunu gidermek için
tutanakta beyanlarına başvurulan kimseleri tanık sıfatıyla yeniden
dinleyebilir.
Kadastro komisyonlarından gönderilen tutanaklar ile mahalli
mahkemelerden devredilen dosyaların muhtevasından malik tespiti yapılamadığı
veya dava açan mirasçının dışında başka mirasçıların da bulunduğu anlaşıldığı takdirde,
hakim resen lüzum gördüğü diğer delilleri toplayarak
taşınmaz malın kimin adına tescil edileceğine karar vermekle yükümlüdür.
Taşınmaz malın ölü bir şahsa ait olduğu anlaşılır ve mirasçıları da tespit
edilemezse, ölü olduğu yazılmak suretiyle o şahsın adına tescil kararı
verilir.”
23. 3402 sayılı Kanun’un “Kararların tebliği, kanun yollarına başvurma ve
ilamların infazı” kenar başlıklı 32. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Kadastro mahkemesi kararları Tebligat Kanunu hükümlerine
göre resen taraflara tebliğ olunur.”
24. 3402 sayılı Kanun’un “Yargılama giderleri, kadastro harcı ve tahakkuku”
kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi şöyledir:
“Bu Kanun gereğince resen yapılması gereken soruşturma ve
tebligat işlemleri için zaruri giderler, ileride haksız çıkacak taraftan
alınmak üzere bütçeye konulan ödenekten karşılanır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Mahkemenin 18/6/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucuların 16/12/2013 ve 19/2/2014 tarihli, 2013/9062 numaralı başvuruları
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
26. Başvurucu Mehmet Karaaslan Kızıltepe Asliye Hukuk
Mahkemesinde açtığı tescil dava dosyasının 1966 yılında Kızıltepe Kadastro
Mahkemesine devredildiğini, başvurucular Ahmet Öner ve Süleyman Öner; dava
konusu taşınmazın bir kısmını gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleriyle haricen
satın aldıklarını, 2001 ve 2002 yıllarında Kızıltepe Kadastro Mahkemesindeki
davaya müdahil davacı olarak katıldıklarını, 30/6/2010 tarihinde davanın
reddine karar verildiğini, hükmün henüz kesinleşmediğini, yargılamanın makul
sürede sonuçlanmadığını, uzun süredir devam eden yargılama sürecinde taşınmazı
kullanamadıklarını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüşler, maddi ve manevi tazminat ödenmesini talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
27. Başvurucuların yargılamanın uzunluğuyla ilgili
şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi, bu şikâyet için diğer kabul
edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle,
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
28. Başvurucular, 31/3/1954 tarihinde açılan ve müdahil
davacı olarak katıldıkları Kızıltepe Kadastro Mahkemesindeki tespite itiraz
davasının devam ettiğini, yargılamanın makul sürede tamamlanmayarak Anayasa’nın
35. ve 36. maddesinde tanımlanan mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini iddia etmişlerdir.
29. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre, Anayasa
Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu
gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve
Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir
başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir
hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
30. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
31. Anayasa’nın “Duruşmaların
açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılması, yargının görevidir.”
32. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
33. Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve
adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın
36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §
38).
34. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır.
35. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi
uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede
karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, taşınmaz hakkında
Kızıltepe Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasında,
3402 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre
yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan
bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
36. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun
süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile
sıkıntılardan korunması ile adaletin gerektiği şekilde temini ve hukuka olan
inancın muhafazası olup, hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin
gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetinde gözardı
edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru
açısından münferiden değerlendirilmesi gerekir (B. No:2012/13, 2/7/2013, § 40).
37. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
38. Ancak, belirtilen kriterlerden
hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına belirleyici değildir.
Yargılama sürecindeki tüm gecikmelerin ayrı ayrı tespiti ile bu kriterlerin
toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun yargılamanın gecikmesi
açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 46).
39. Yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleşip
gerçekleşmediğinin saptanması için öncelikle uyuşmazlığın türüne göre
değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi gereklidir.
40. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı tarih
olup, bu tarih somut başvuru açısından, başvurucu Mehmet Karaaslan yönünden
31/3/1954 tarihidir.
41. Başvurucuların asli müdahil
sıfatıyla yargılama prosedürüne dâhil olmaları durumunda, yapılacak makul süre
değerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin başlangıç anı, davanın
açıldığı tarih değil, usule uygun olarak asli müdahale talebinde bulunulduğu
tarih olup (B. No: 2012/367, 17/9/2013, § 25), bu çerçevede makul süre
değerlendirmesinde nazara alınacak sürenin başlangıç tarihi başvurucular Ahmet
Öner ve Süleyman Öner yönünden sırasıyla, davaya müdahil davacı olarak
katıldıkları 13/6/2001 ve 30/7/2002 tarihleridir.
42. Davanın ikame edildiği tarih ile Anayasa Mahkemesinin
bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman bakımından yetkisinin
başladığı tarihin farklı olması halinde dikkate alınacak süre, 23/9/2012
tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç tarihinden itibaren
geçen süredir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 51).
43. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden
yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını
içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi
olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı
başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
44. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
yargılamanın konusunun, Kızıltepe ilçesindeki taşınmazın kadastro tespitine
itiraz ve taşınmazın tapuya tescili istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
45. Başvurucu Mehmet Karaaslan ve arkadaşları tarafından
31/3/1954 tarihinde Kızıltepe Asliye Hukuk Mahkemesinde Maliye Hazinesi ile
Dikmen köyü tüzel kişiliği aleyhine tescil davası açılmıştır. Taşınmazın bulunduğu
yerde kadastro çalışmalarının başlaması üzerine dava dosyası 1966 yılında
Kızıltepe Kadastro Mahkemesine devredilmiştir.
46. Yargılama devam ettiği sırada başvurucular Ahmet Öner ve
Süleyman Öner 13/6/2001 ve 30/7/2002 tarihlerinde müdahil davacı olarak davaya
katılmışlar ve taşınmazı haricen satın aldıklarını ileri sürerek adlarına
tescil edilmesi isteminde bulunmuşlardır.
47. Mahkemece birçok defa keşif kararları verilmiş ve farklı
gerekçelerle keşiflerin ertelenmesinden sonra, 9/6/1998 ve 18/4/2008
tarihlerinde keşifler yapılmış ve bilirkişi raporları alınmıştır. Tüm deliller
değerlendirilerek, 30/6/2010 tarihinde, başvurucu Mehmet Karaaslan tarafından
açılan davanın kabulüne, başvurucular Ahmet Öner ve Süleyman Öner tarafından
açılan davanın reddine karar verilmiştir. Karar temyiz edilmiş olup, temyiz
incelemesi devam etmektedir.
48. Yargılama evrakının incelenmesinden, özellikle tensip
zaptı kapsamında ikmaline başlanılması gereken tapu kaydı, birleşik kroki,
mahalli bilirkişi listesi gibi evrakın ilgili kurumlardan talep edilmeyerek,
yargılama sırasında münferit celselerde verilen ara kararları uyarınca kısım kısım talep edildiği, Mahkemece birçok defa dosyanın
incelemeye alındığı ve bu sebeple duruşmaların ertelendiği, keşif ara
kararlarının farklı gerekçelerle yerine getirilmediği ve birçok defa keşiflerin
ertelendiği anlaşılmaktadır.
49. 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile bu
Kanunda hüküm bulunmaması durumunda uygulama alanı bulacak olan ve medeni hak
ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için
geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı
Kanun’un 30. maddesi, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini
ortaya koymaktadır.
50. Belirtilen hükümlere rağmen, Mahkemece defalarca keşif
masraflarının ikmali, davaya dâhil edilmesi gereken şahısların tespiti ve
davaya dâhil edilmeleri, yargılama sırasında vefat edenlere ait veraset
ilamlarının sunulması için taraflara süreler verildiği, birçok defa keşif ara
kararlarının müracaat yokluğu, hava şartları, bilirkişi temin edilememesi,
güvenlik gibi nedenlerle yerine getirilmediği ve bu uygulamanın davada yer alan
taraf sayısı da nazara alındığında yargılamanın uzaması üzerinde baskın bir
etkiye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda verilen bir kısım keşif ara
kararlarından dönülerek tekrar taraf teşkili sağlanmaya çalışıldığı
görülmektedir.
51. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
yargılamanın gerek taşınmaz sayısı gerekse taraf sayısı bakımından ve keşif ve
bilirkişi incelemesi gibi usul işlemlerini gerektirmesine bağlı olarak karmaşık
bir niteliğe sahip olduğu, ancak yargılama sürecindeki gecikmeler ayrı ayrı
değerlendirildiğinde Kadastro Mahkemesinde tatbiki gereken yargılamayı
hızlandırıcı niteliğe sahip özel usul hükümlerine riayet edilmediği ve verilen
ara kararların birçoğunda taraflara eksikliklerin ikmali hususunda usul
hükümlerine aykırı şekilde süreler verilerek, yapılması gereken işlemlerin uzun
sürelerle yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.
52. Özellikle somut yargılama açısından dava malzemesinin
taraflarca hazırlanması ilkesinin geçerli olmadığı nazara alındığında,
yargılama makamlarının davayı gerekli süratle yürütme yükümlülüğünün daha
dikkatli bir şekilde ele alınması gerekmektedir (B. No: 2013/4687, 23/1/2014, §
47).
53. Yargılama sürecinde davanın taraflarının yargılamayı
geciktirici yöndeki işlem ve davranışları kural olarak, yargılamanın uzamasında
taraf kusuru olarak kabul edilmekte ise de, yargılama
makamlarının ilgili usuli imkânları kullanmak
suretiyle bu girişimleri engelleme sorumluluğu bulunmaktadır. Bu kapsamda,
taraflarca muhtelif celselerde mazeret dilekçeleri sunulduğu görülmekle
birlikte, başvurucuların tutumunun yargılamanın uzamasına özellikle bir etkisi
olduğu tespit edilememiştir.
54. Davada yer alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle
icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık
olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında başvurucu
Mehmet Karaaslan açısından altmış yılı aşkın süredir, başvurucu Ahmet Öner
açısından on üç yılı aşkın süredir ve Süleyman Öner açısından yaklaşık on iki
yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu
sonucuna varılmıştır.
55. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
56. Başvurucular ayrıca, uzun süren yargılama nedeniyle
taşınmazdan yararlanamadıkları gibi taşınmazdan sağlanan gelir desteğinden de
mahrum kaldıklarını belirterek, Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet
haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş olup, makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitler ışığında, mülkiyet
hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiaların ayrıca değerlendirilmesine gerek
görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
57. Başvurucular, taşınmazlarını uzun süren yargılama boyunca
kullanamadıklarını ve gelirlerinden istifade edemediklerini belirterek, maruz
kaldıkları zarar karşılığı başvurucu Mehmet Karaaslan için 100.000,00 TL maddi,
50.000,00 TL manevi tazminata, başvurucular Ahmet Öner ve Süleyman Öner için 250.000,00
TL maddi, 150.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.
58. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
59. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde
bulunulmuş olup, mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği
tespit edilmiş olmakla beraber, tespit edilen ihlalle iddia edilen maddi zarar
arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi
tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
60. Başvurucuların tarafı oldukları uyuşmazlığa ilişkin,
başvurucu Mehmet Karaaslan açısından altmış yılı aşkın süredir, başvurucu Ahmet
Öner açısından on üç yılı aşkın süredir ve Süleyman Öner açısından yaklaşık on
iki yıldır devam eden yargılama süreci nazara alındığında, başvurucuların
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında, başvurucu Mehmet
Karaaslan’ın kök murisin beş mirasçısından biri olduğu nazara alınarak 7.000,00
TL, başvurucu Ahmet Öner’e 13.300,00 TL, başvurucu Süleyman Öner’e 11.650,00 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
61. Başvurucu Mehmet Karaaslan tarafından yapılan 206,10 TL
harçtan oluşan yargılama giderinin anılan başvurucuya; başvurucular Ahmet Öner
ve Süleyman Öner tarafından yapılan 198,35 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin müştereken anılan başvuruculara ödenmesine, toplam 1.500,00 TL vekâlet ücretinin müştereken üç
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
62. Başvuruya konu yargılamanın uzun süredir devam ettiği ve
bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal
bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete
ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi
amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucuların,
1.
Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucu Mehmet Karaaslan’a 7.000,00 TL, başvurucu Ahmet Öner’e
13.300,00 TL, başvurucu Süleyman Öner’e 11.650,00 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE,
C. Başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D. Başvurucu Mehmet Karaaslan tarafından yapılan 206,10 TL harçtan
oluşan yargılama giderinin anılan başvurucuya; başvurucular Ahmet Öner ve
Süleyman Öner tarafından yapılan 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin
anılan başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, toplam
1.500,00 TL vekâlet ücretinin tüm başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin ilgili
Kızıltepe Kadastro Mahkemesine gönderilmesine,
18/6/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.