TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
PEYOTE MÜZİK FİLM ORG. TUR. GIDA SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/9345)
|
|
Karar Tarihi: 7/7/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 17/8/2015-29448
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Peyote Müzik Film Org. Tur. Gıda
San. ve Tic. Ltd. Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. Heval YILDIZ KARASU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, uygulanan idari
para cezasına karşı açılan davanın reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 36.
maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası
hakkındadır.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 18/12/2013
tarihinde Eskişehir 1. İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 4/10/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
13/3/2015 tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığının 8/4/2015
tarihli görüş yazısı 11/5/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.
Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevap sunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu şirketin işyerinde
yapılan 19/4/2013 tarihli denetimde, 7/11/1996 tarihli ve 4207 sayılı Tütün
Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun’un 2. maddesi
uyarınca kapalı alanda tütün ürünü tüketilmemesine ilişkin yasakların
uygulanması ve tedbirlerin alınması ile ilgili yükümlülüklerin yerine
getirilmediğinin tespiti üzerine, 27/5/2013 tarihli işlem ile başvurucu şirkete
5.943 TL idari para cezası uygulanmıştır.
8. Başvurucu şirket tarafından
bu para cezasının kaldırılması istemiyle Eskişehir 1. Sulh Ceza Mahkemesine
itiraz edilmiş, Mahkeme 20/9/2013 tarihli ve 2013/511 D. İş sayılı kararı ile
başvuruyu reddetmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
“… 4207 Sayılı Yasanın 5/2.maddesinde 04/07/2012 tarihinde
6354 Sayılı Kanunun 11.maddesi ile yapılan değişiklik ile işletme
sorumlularının denetim yapan yetkililer tarafından önce yazılı olarak
uyarılacağına ve bu uyarıya rağmen yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere idari
yaptırım uygulanacağına ilişkin düzenlemenin yürürlükten kaldırıldığı,
dolayısıyla başvuru sahibine bu hususta daha önce uyarıda bulunulmasının
gerekmediği, sigara içtiği tespit edilen müşterinin işletme sahiplerinin
kendisine izin vermediği halde sigara içtiğini beyan etmesinin hayatın olağan
seyrine uygun ve inandırıcı olmadığı, bu yoldaki beyanların olsa olsa Başvuru
Sahibi ile bu kişi arasında hukuk davası görülmesi durumunda bu dava için delil
olabileceği, somut olayda başvuru sahibi tarafından işletilen işletmede 4207
Sayılı Tütün Mamüllerinin Zararlarının Önlenmesine
Dair Kanunun 5/2. maddesi hükmüne rağmen sigara içildiği hususu aksi sabit
olana dek geçerli olan ve başvuru sahibi tarafından aksini ispatlayacak somut
bir delil/belge ortaya konulamayan 19/04/2013 tarihli suç tutanağı ile sabit
olduğu, Başvuru Sahibine ait işletme hakkında aynı kabahat eylemi nedeniyle
daha önce 13/05/2013 tarihinde de 4412 TL idari yaptırım uygulanması nedeniyle
kabahat eyleminin mükerrer olarak işlendiği, dolayısıyla uygulanan idari yaptırımın
usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda, Eskişehir Valiliği Tepebaşı Kaymakamlığı'nın
başvuruya konu idari yaptırım kararı hukuka uygundur ve açıklanan gerekçeler
doğrultusunda başvurunun reddine karar verilmiştir.
Açıklanan gerekçeler doğrultusunda ;
K A R A R :
1- Eskişehir Tepebaşı Kaymakamlığı İlçe Sağlık Müdürlüğü'nün
başvuru sahibi hakkında 4207 Sayılı Kanunun 6111
Sayılı Kanunun 202.maddesi ile değişik 5.maddesinin 2.fıkrası gereğince
yasakların uygulanması ve tedbirlerin alınması ile ilgili yükümlülüklerini mükerrir olarak yerine getirmemek kabahatinden dolayı
27/05/2013 tarih ve 2013/208 Karar sayılı 5943 TL değerindeki idari para
cezasının Hukuka uygun olması nedeniyle BAŞVURUNUN REDDİNE,
…”
9. Başvurucunun bu karara
itiraz etmesi üzerine, Eskişehir 3. Asliye Ceza Mahkemesi, itiraza konu kararın
usul ve esasa uygun olduğu gerekçesine yer vermek suretiyle 4/11/2013 tarihli
ve 2013/471 D.İş sayılı
kararı ile itirazın reddine karar vermiş ve karar, başvurucu şirket vekiline
18/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
10. Anayasa Mahkemesine
18/12/2013 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.
B. İlgili
Hukuk
11. 30/3/2005 tarihli ve 5326
sayılı Kabahatler Kanunu'nun “Başvuru yolu”
kenar başlıklı 27. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) İdarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine
ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden
itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza
mahkemesine başvurulabilir….”
12. 5326 sayılı Kanun'un “Başvurunun incelenmesi” kenar başlıklı
28. maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
“…
(4) Mahkeme,
başvuruda bulunan kişilere cevap dilekçesinin bir örneğini tebliğ eder; talep
üzerine veya re'sen tarafları çağırarak belli bir gün
ve saatte dinleyebilir. Dinleme için belirlenen günle tebligatın yapılacağı gün
arasında en az bir haftalık zaman olmasına dikkat edilir. Dinleme sırasında
taraflar veya avukatları hazır bulunur. Mazeretsiz olarak hazır bulunmama,
yokluklarında karar verilmesine engel değildir. Bu husus, tebligat yazısında
açıkça belirtilir.
…
(6) Dinlemede sırasıyla; hazır bulunan başvuru sahibi ve
avukatı, ilgili kamu kurum ve kuruluşunun temsilcisi, varsa tanıklar dinlenir,
bilirkişi raporu okunur, diğer deliller ortaya konulur.
(7) Mahkeme, ilgilileri dinledikten ve bütün delilleri
ortaya koyduktan sonra aleyhinde idarî yaptırım kararı verilen ve hazır bulunan
tarafa son sözünü sorar. Son söz hakkı, aleyhinde idarî yaptırım kararı verilen
tarafın kanunî temsilcisi veya avukatı tarafından da kullanılabilir. Mahkeme
son kararını hazır bulunan tarafların huzurunda açıklar.
(8) Mahkeme, son karar olarak idarî yaptırım kararının;
a) Hukuka uygun olması nedeniyle, "başvurunun
reddine",
b) Hukuka aykırı olması nedeniyle, "idarî yaptırım
kararının kaldırılmasına",
Karar verir.
…”
13. Anılan Kanun’un “İtiraz yolu” kenar başlıklı 29. maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
“(1) Mahkemenin verdiği son karara karşı, Ceza Muhakemesi
Kanununa göre itiraz edilebilir. Bu itiraz, kararın tebliği tarihten itibaren
en geç yedi gün içinde yapılır.
(2) İtirazla ilgili karar, dosya üzerinden inceleme
yapılarak verilir.
(3) Mahkeme, her bir itirazla ilgili olarak “itirazın
kabulüne” veya “itirazın reddine” karar verir.
…”
14. 4207 sayılı Kanun’un 2.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“ Tütün ürünleri;
a) Kamu hizmet binalarının kapalı alanlarında,
b) Koridorları dahil olmak üzere her türlü eğitim, sağlık,
üretim, ticaret, sosyal, kültürel, spor, eğlence ve benzeri amaçlı özel hukuk
kişilerine ait olan ve birden çok kişinin girebileceği (ikamete mahsus konutlar
hariç) binaların kapalı alanlarında,
c) Hususi araçların sürücü koltukları ile taksi hizmeti
verenler dâhil olmak üzere karayolu, demiryolu, denizyolu ve havayolu toplu
taşıma araçlarında,
ç) Okul öncesi eğitim kurumlarının,
dershaneler, özel eğitim ve öğretim kurumları dahil olmak üzere ilk ve orta
öğrenim kurumlarının, kültür ve sosyal hizmet binalarının kapalı ve açık
alanlarında,
d) Özel hukuk kişilerine ait olan lokantalar ile kahvehane,
kafeterya, birahane gibi eğlence hizmeti verilen işletmelerde,
tüketilemez.”
15. Aynı Kanun’un 5. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“2 nci
maddenin (a) bendi hariç birinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarında
belirtilen yasakların uygulanması ve tedbirlerin alınması ile ilgili
yükümlülüklerini yerine getirmeyen işletme sorumlularına, mahalli mülki amir
tarafından bin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına
kadar idarî para cezası verilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 7/7/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 18/12/2013 tarihli ve
2013/9345 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
17. Başvurucu şirket, idari para
cezasına konu olayda üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirdiğini, bu durumun
araştırılmadığını, olayın geçtiği yerde sigara içilmesinin serbest olduğunu,
tanık dinlenmediğini, keşif ve duruşma yapılmadığını, kanun yolu incelemesinde
verilen kararın gerekçesiz olduğunu belirterek, Anayasa'nın 36. maddesinde
tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve
olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun, adil yargılanma
hakkı kapsamında ileri sürdüğü iddialar yargılamanın sonucu itibarıyla adil
olmaması, sözlü yargılama yapılmaması ve gerekçeli karar hakkının ihlal
edilmesi başlıkları altında değerlendirilecektir.
1. Yargılamanın
Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
19. Başvurucu, idari para cezasına konu
olayda üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirdiğini, bu durumun
araştırılmadığını, olayın geçtiği yerde sigara içmenin serbest olduğunu, tanık
dinlenmediğini ve keşif yapılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü
fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
22. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
23. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa
Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve
Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
24. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, sigara içilen yerin çatısının ve yan duvarlarının cam olduğu, burada
sigara içilmesinin mevzuata aykırı olmadığı, olay günü işletmenin bütün özenine
rağmen bir müşterinin denetimcilerin geldiği anda barın yakınında sigara
yaktığı, müşterinin işletmenin ikazına rağmen burada sigara yaktığının
tutanakta da sabit olduğu iddiasıyla itiraz başvurusu yapmış; İlk Derece Mahkemesi
ise sigara içtiği tespit edilen müşterinin işletme sahiplerinin kendisine izin
vermediği halde sigara içtiğini beyan etmesinin hayatın olağan seyrine uygun ve
inandırıcı olmadığı, bu yoldaki beyanların başvurucu ile bu kişi arasında hukuk
davası görülmesi durumunda delil olabileceği, somut olayda başvuru sahibi
tarafından işletilen işletmede 4207 sayılı Kanun’a aykırı olarak sigara
içildiği hususunun tespit edildiği ve başvuru sahibi tarafından aksini
ispatlayacak somut bir delil/belge ortaya konulamayan 19/4/2013 tarihli suç
tutanağı ile sabit olduğu, başvurucuya ait işletme hakkında aynı kabahat eylemi
nedeniyle daha önce 13/5/2013 tarihinde de 4.412 TL idari yaptırım uygulanması
nedeniyle kabahat eyleminin mükerrer olarak işlendiği, dolayısıyla uygulanan
idari yaptırımın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle başvurunun reddine
karar vermiştir.
25. Adil yargılanma hakkı
bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün
adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda
adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun
yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı
veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi
delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği
veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan
unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe
ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir. Somut olayda başvurucunun
yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge
sunmadığı, aksine yargılama sonucunda verilen kararın içeriğinin adil olmadığı
şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.
26. Diğer taraftan, 19/4/2013
tarihinde tutulan tutanak uyarınca 27/5/2013 tarihli işlem ile verilen para
cezasının kaldırılması için yapılan başvuruya ilişkin İlk Derece Mahkemesi
kararında 13/5/2013 tarihli işlem ile daha önce de idari yaptırım kararı
uygulandığı ve eylemin mükerrerlik içerdiği belirtilmiştir. Mahkememizin
25/11/2014 tarihli bilgi isteme yazısı üzerine başvurucu tarafından gönderilen
22/12/2014 tarihli dilekçe ekindeki belgelerden, 13/5/2013 tarihli işleme konu
eylem tarihinin 7/4/2013 olduğu tespit edilmiş olup, İlk Derece Mahkemesi
kararında bu yönüyle de bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik söz konusu
değildir.
27. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, derece mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
28. Osman Alifeyyaz
PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.
2. Sözlü
Yargılama Yapılması Hakkının İhlal Edildiği İddiası
29. Başvurucu, sözlü yargılama
yapılmadan karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
30. Adalet Bakanlığı görüş
yazısında, mahkemelerin, sözlü olarak açıklamalara ihtiyaç duymadığı ve sözlü
açıklamaların bir öneminin olmadığı davalarda tarafların ileri sürdükleri
itirazlar ile diğer yazılı dokümanlara dayanarak karar verebildiği hallerde
sözlü yargılama yapılmasının zorunlu olmadığı, geleneksel anlamda ceza hukuku
kategorisinde değerlendirilemeyecek mahiyette olan idari para cezalarına
ilişkin yargılamalarda sözlü yargılama yapılmasının gerekli olmayabileceği, bu
hususların çeşitli AİHM kararlarında da belirtildiği, başvuru konusu olayda,
başvurucunun, karşı taraf ile eşitsizlik yaratacak ve bu itibarla çelişmeli
yargılama ilkesinin ihlaline sebebiyet verebilecek bir durumun ortaya çıkıp
çıkmadığı hususunda değerlendirmenin Anayasa Mahkemesine ait olduğu ifade
edilmiştir.
31. Anayasa'nın 141. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir
kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu
güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.”
32. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma
hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes … cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar
konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir…”
33. Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri de
Anayasa'nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması
ilkesidir. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini
kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak
ve yargılamada keyfiliği önlemektir. Anılan ilke bu yönüyle hukuk devletinin en
önemli gerçekleştirilme araçlarından birini oluşturur. Özellikle ceza
davalarında yargılamanın duruşmalı ve aleni yapılması silahların eşitliği
ilkesinin ve savunma hakkının güvencesini oluşturur. Ancak bu her türlü
yargılamanın mutlaka duruşmalı yapılmasının zorunlu olduğu anlamına gelmez.
Adil yargılama ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün
azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve
duruşma yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz (Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664,
17/9/2013, § 32).
34. Sözleşme’nin 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında “aleni yargılama” hakkının tanınması, zorunlu olarak
“sözlü yargılama” hakkını da içerir. Bununla birlikte, Sözleşme’nin bu
maddesinde yer alan söz konusu yükümlülük, mutlak değildir. Yargılamada,
tarafların şüpheye yer vermeyecek şekilde bu haklarından vazgeçmesi ve kamu
yararının sözlü yargılama yapılmasını gerekli kıldığı bir durumun bulunmaması
hâlinde, duruşma yapılmayabilir. Vazgeçmenin, açıkça veya zımnen yapılması
mümkündür. Duruşma yapılmasına ilişkin talebin sürdürülmemesi ya da hiç ileri
sürülmemesi, zımnen vazgeçmeye örnek gösterilebilir. Bunun yanında dava dosyası
ve tarafların yazılı görüşleri temelinde yeterince çözülemeyen hukuki ve
olgusal herhangi bir sorunla karşılaşılmaması örneğinde olduğu gibi
yargılamanın istisnai koşulları da duruşma yapılmasını gerektirmeyebilir (Aziz Ağarlı, B.
No: 2013/1377, 25/3/2015, §§ 23-24).
35. AİHM, “önemli bir isnat taşımayanlar” ile “ceza hukukunun çekirdeğini oluşturan”
davalar arasında ayrım yapmış, Sözleşme’nin 6. maddesi kapsamına giren fakat
geleneksel ceza hukuku kategorilerine ait olmayan suçların (örneğin trafik
kurallarının ihlali) yargılamasında duruşma yapılmasının gerekli
olmayabileceğini belirtmiştir (Jussila/Finlandiya
[BD], B. No: 73053/01, 23/11/2006, §§ 36, 43). Bu durum, özellikle
inandırıcılık sorunu taşımayan, karmaşık olmayan veya olaylarla ilgili hiçbir
tartışmanın bulunmadığı oldukça teknik davalar ile mahkemelerin tarafların
sunduğu görüşlere ve diğer belgelere dayanarak, adil ve makul bir biçimde karar
verebilecekleri davalar için geçerli olmaktadır (Aziz Ağarlı, § 27).
36. Yargılamaya taraf olan
kişilerin hakkaniyetli yargılama temelinde beyanlarını sözlü vermesinin gerektiği
durumlarda sözlü yargılama yapılmaması yargılamanın bir bütün olarak adil
olmasını engelleyebilir. Dolayısıyla, sadece dosyaya dayanılarak tatmin edici
bir çözümün sağlanamayacağı olaylarda, sözlü yargılamanın yapılması gerekir.
Sözlü yargılamaya karar vermede, davaya konu meselelerin çokluğu değil,
niteliği önem kazanacaktır (Aziz Ağarlı, § 28).
37. Somut olayda başvurucu, itiraz başvurusu üzerine sözlü yargılama
yapılmaksızın karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür. 5326 sayılı Kanun’un “Başvurunun incelenmesi” kenar başlıklı 28. maddesinin (4)
numaralı fıkrasında, mahkemenin, talep üzerine veya resen tarafları çağırarak
belli bir gün ve saatte dinleyebileceği kurala bağlanmıştır.
38. Başvuruya konu davanın
koşullarına bakıldığında, başvurucunun işyerinin kapalı kısmında sigara
içildiğinden bahisle uygulanan para cezasının kaldırılmasına ilişkin
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasında dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin
yeterli olduğu, İlk Derece Mahkemesinin, idari para cezasına ilişkin olarak
işlem dosyasında bulunan karar, tutanak ve dayanak teşkil eden tüm evrak
örnekleri ile kararın tebliğine ilişkin tebligat evrakı örneğini para cezasını
uygulayan ilgili idareden temin etmesinin ardından başvuruyu karara bağladığı, tüm
bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, başvuruya konu davada sözlü
yargılama yapılmamasının bir bütün olarak yargılamanın adilliğine zarar
vermediği ve sözlü yargılama hakkının ihlal edilmediği anlaşılmaktadır (Benzer
kararlar için Bkz. Kırmızı Gaa İnşaat Turizm Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti.,
B. No:2013/2370, 11/12/2014, §35; Aziz Ağarlı, § 30).
39. Açıklanan nedenlerle,
duruşmalı yargılama hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
40. Osman Alifeyyaz
PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.
3. Mahkeme
Kararının Gerekçesiz Olduğu İddiası
41. Başvurucu, Sulh Ceza
Mahkemesi tarafından verilen karara karşı yapılan başvuru üzerine Asliye Ceza
Mahkemesince verilen kararda gerekçe yer almadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
42. Mahkeme kararlarının
gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olmakla beraber,
bu hak yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde
yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme
zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun
ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının
cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt
Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No:
2013/1213, 4/12/2013, § 26).
43. Kanun yolu mahkemelerince
verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması, ilk derece mahkemesi
kararlarında yer verilen gerekçelerin onama kararlarında kabul edilmiş olduğu
şeklinde yorumlanmakla beraber (bkz. García Ruiz/İspanya, B. No: 30544/96,
21/1/1999, § 26) başvurucuların dile getirmesine rağmen ilk derece mahkemesinin
de tartışmadığı esaslı hususlara ilişkin temyiz başvuruları ile başvurucuların usuli haklarının ihlal edildiğine yönelik somut
şikâyetlerinin temyiz incelemesinde tartışılmaması gerekçeli karar hakkının
ihlali olarak görülebilir (Faik Gümüş,
B. No: 2012/603, 20/2/2014, § 49).
44. Başvuru konusu olayda İlk
Derece Mahkemesi, sigara içtiği tespit edilen müşterinin işletme sahiplerinin
kendisine izin vermediği halde sigara içtiğini beyan etmesinin hayatın olağan
seyrine uygun ve inandırıcı olmadığı, bu yoldaki beyanların başvurucu ile bu
kişi arasında hukuk davası görülmesi durumunda delil olabileceği, somut olayda
başvuru sahibi tarafından işletilen işletmede 4207 sayılı Kanun’a aykırı olarak
sigara içildiği hususunun tespit edildiği ve başvuru sahibi tarafından aksini
ispatlayacak somut bir delil/belge ortaya konulmadığı gerekçesiyle başvurunun
reddine karar vermiştir.
45. Bu karara karşı yapılan
itiraz üzerine Asliye Ceza Mahkemesi, İlk Derece Mahkemesi kararına atıf
yaparak ve Mahkemenin gerekçesini aynen kabul ederek itiraz başvurusunu
reddetmiştir. Dolayısıyla Asliye Ceza Mahkemesi kararının gerekçesiz olduğundan
söz edilemez.
46. Açıklanan nedenlerle,
gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan,
başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun
olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
47. Osman Alifeyyaz
PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun, “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Osman Alifeyyaz
PAKSÜT’ün kaşı oyu ve OY ÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, OY
BİRLİĞİYLE,
7/7/2015
tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvuru
konusu olayda İlk Derece Mahkemesi, sigara içtiği tespit edilen müşterinin,
işletme sahiplerinin kendisine izin vermediği halde sigara yaktığını beyan
etmesine rağmen bu durumun hayatın olağan seyrine uygun ve inandırıcı olmadığı
yolundaki bir kabulle, başvurunun reddine karar vermiştir.
2.
Yasalarda, işletme sahiplerine, sigara içen müşterilerine, sigara yasağını
hatırlatmak dışında, zor kullanarak engel olma imkanı
veren bir hüküm bulunmadığı gibi böyle bir zor kullanımının, işletme sahibinin
hukuki ve cezai sorumluluğunu da gerektirebileceği açıktır.
3. Bu
nedenle, işletme sahibinin, sigara içimine kendilerinin izin vermediği, ancak
müşterinin bunu dinlemeyip sigara yaktığı şeklindeki savunmasına ve müşterinin
bunu doğrulayan beyanlarına itibar edilmemesi, aksinin kanıtlanması mümkün
olmayan bir hal olup “hayatın olağan akışı”
tarzındaki kabulle itirazın reddi bariz bir takdir hatasıdır.
4.
Öte yandan başvurucu, sigara içilen yerin çatısının ve yan duvarlarının cam
olduğunu, bu tür bölümlerin 2009/13 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile sigara
içilmesi yasak yerler kapsamında bulunmayan açık yer sayıldığını, bu durumun
İlk Derece Mahkemesince gözetilmediğini, itirazlarının dinlenmediğini, keşfe
gidilmesi için yaptığı talebin dinlenmediğini ve gerekçesiz olarak
reddedildiğini belirtmektedir. Mahkemenin ve itiraz üzerine başvurucunun
itirazını reddeden Mahkemenin kararlarında başvurucunun iddialarını
karşılayacak her hangi bir gerekçeye yer verilmediği
anlaşılmaktadır.
5.
Hükmü etkileyebilecek önemli bir itirazın dinlenmemesi ve bunun nedeninin
gerekçeli kararda da gösterilmemesi, gerekçeli karar hakkının ihlalini
oluşturur.
Açıklanan
nedenlerle, başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekirken başvurunun kabul edilemezliğine karar verilmesine
katılmamaktayım.
|
|
|
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|