TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULLAH ORDU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/9414)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe GÜLTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Abdullah ORDU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 10/4/2006
tarihinde Şişli (Kapatılan) 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde aleyhine açılan
sebepsiz zenginleşme davasında usul ve yasaya uygun yargılama yapılmadığını,
taşınmazları hakkında orantısız olarak ihtiyati tedbir kararına hükmedildiğini,
yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüş, mağduriyetinin giderilmesini ve tazminat
ödenmesini talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru17/12/2013 tarihinde
Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler
tamamlanmış, Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci
Komisyonunca 18/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
6/11/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının10/12/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu aleyhine,
Rotterdam (Hollanda) Belediyesi tarafından, Türkiye'de taşınmazları olmasına
karşın bu durumu beyan etmeyerek Rotterdam Belediyesinden haksız olarak sosyal
yardım ödeneği aldığı iddiasıyla 10/4/2006 tarihinde Şişli 5. Asliye Hukuk
Mahkemesinin E.2006/170 sayılı dosyasında sebepsiz zenginleşme davası
açılmıştır.
8. Şişli 5. Asliye Hukuk
Mahkemesinin kapatılması üzerine yargılamaya İstanbul 12. Asliye Hukuk
Mahkemesinin E.2009/548 sayılı dava dosyasında devam edilmiştir.
9. Mahkemenin, 26/2/2013 tarih
ve E.2009/548, K.2013/52 sayılı kararıyla, davacı Belediye tarafından
başvurucunun Hollanda'da ödenen maaşına haciz konulduğunun bildirildiği,
başvurucunun maaşından yapılan kesintilerle alacağın tahsil edildiği, bu
nedenle davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle esas hakkında karar verilmesine
yer olmadığına karar verilmiştir.
10. Başvurucunun temyizi
üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25/6/2013 tarih ve E.2013/8876,
K.2013/11016 sayılı ilâmıyla karar onanmıştır.
11. Başvurucunun karar düzeltme
istemi, aynı Dairenin 8/10/2013 tarih ve E.2013/15134, K.2013/14142 sayılı
ilâmı ile reddedilmiştir.
12. Karar, başvurucuya
18/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu, 17/12/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
14. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 30. maddesi, 394. maddesinin (3) ve (4)
numaralı fıkraları, 396.maddesi (bkz. B. No: 2013/7740, 8/5/2014, §§ 15-17).
15. 22/4/1926 tarih ve 818
sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 61. maddesi şöyledir:
“Haklı bir sebep olmaksızın aharın zararına mal iktisabeden
kimse, onu iadeye mecburdur. Hususiyle muteber olmayan veya tahakkuk etmemiş
bulunan bir sebebe yahut vücudu nihayet bulmuş olan bir sebebe müsteniden ahzolunan şeyin, iadesi lazımdır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 10/3/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 17/12/2013 tarih ve 2013/9414
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
17. Başvurucu, 10/4/2006
tarihinde Şişli (Kapatılan) 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde aleyhine açılan sebepsiz
zenginleşme davasında usul ve yasaya uygun yargılama yapılmadığını, yetkisizlik
itirazının kabul edilmediğini, taşınmazları hakkında orantısız olarak ihtiyati
tedbir kararına hükmedildiğini, talep edilen alacak miktarının hatalı olduğunu,
davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle
esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, yargılamanın
makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Başvuru dilekçesi ve ekleri
incelendiğinde, başvurucunun10/4/2006 tarihinde Şişli (Kapatılan) 5. Asliye
Hukuk Mahkemesinde aleyhine açılan sebepsiz zenginleşme davasında verilen
kararın hatalı olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerekirken esas
hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen kararın adil yargılanma
hakkını ihlal ettiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi,
başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki
nitelendirmeyi bizzat yapar. Bu nedenle belirtilen iddialar yargılamanın sonucu
itibarıyla adil olmadığı iddiası çerçevesinde değerlendirilmiştir. Başvurucunun
taşınmazları hakkında orantısız olarak ihtiyati tedbir kararı verildiği
yönündeki iddiası mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir. Başvurucunun makul
sürede yargılama yapılmadığı yönündeki iddiaları ise ayrıca
değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
19. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü
fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
20. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
21. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
22. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan
sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu
olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça
Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
23. Başvuru konusu olayda
başvurucu, Rotterdam Belediyesi tarafından, Türkiye'de taşınmazları olmasına
karşın bu durumu beyan etmeyerek Rotterdam Belediyesinden haksız olarak sosyal
yardım ödeneği aldığı iddiasıyla Şişli 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2006/170
sayılı dosyasında aleyhine açılan sebepsiz zenginleşme davasında talep edilen
alacağın miktarının hatalı olduğu ve Mahkemenin yetkisizliği yönündeki
itirazlarının kabul edilmediğini, dava devam etmekte iken davalı tarafından
alacağın tahsil edildiğini bu nedenle davanın reddine karar verilmesi
gerekirken esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Mahkemece, tarafların
dilekçeleri ve delilleri toplanmış, bilirkişi raporu alınmış ve başvurucunun
Hollanda Geçim Kanunu’na göre gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu, malvarlığını ve
gelirini gizlediği iddiasıyla ilgili davanın açıldığı, yargılama devam ederken
davacı Belediye tarafından başvurucunun Hollanda'da ödenen maaşına haciz
konulduğunun bildirildiği, başvurucunun maaşından yapılan kesintilerle alacağın
tahsil edildiği, bu nedenle davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle esas hakkında
karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
25. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemeleri
tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
26. Başvurucu, yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi
olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı
tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı
bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt
sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
27. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de
içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. İhtiyati Tedbir Kararı Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal
Edildiği İddiası
28. 6216 sayılı Kanun'un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47.
maddesinin (3) ve (6) numaralı fıkraları şöyledir:
“(3) Başvuru dilekçesinde başvurucunun ve varsa
temsilcisinin kimlik ve adres bilgilerinin, işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle
ihlal edildiği ileri sürülen hak ve özgürlüğün ve dayanılan Anayasa
hükümlerinin, ihlal gerekçelerinin, başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin
aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru
dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem
veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin
eklenmesi şarttır.
…
(6) Başvuru evrakında herhangi bir eksiklik bulunması
hâlinde, Mahkeme yazı işleri tarafından eksikliğin giderilmesi için başvurucu
veya varsa vekiline onbeş günü geçmemek üzere bir
süre verilir ve geçerli bir mazereti olmaksızın bu sürede eksikliğin
tamamlanmaması durumunda başvurunun reddine karar verileceği bildirilir.”
29. 6216 sayılı Kanun’un, “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve
incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Bireysel başvuru hakkında kabul edilebilirlik
kararı verilebilmesi için 45 ila 47 nci
maddelerde öngörülen şartların taşınması gerekir.
(2) Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya
temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan
ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan
yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
30. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün bireysel
başvuruların içeriğini düzenleyen “Bireysel
başvuru formu ve ekleri” başlıklı 59. maddesinin ilgili bölümü
şöyledir:
“…
(2) Başvuru formunda aşağıdaki hususlar yer alır:
…
ç) Kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia
edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti.
d) Bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi
nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve delillere ait özlü
açıklamalar.
e) Başvurucunun güncel ve kişisel bir temel hakkının
doğrudan zedelendiği iddiasının dayanakları.
…
(3) Başvuru formuna aşağıdaki belgeler ya da onaylı
örnekleri eklenir:
…
e) Dayanılan belgelerin asılları ya da onaylı örnekleri.
…
(4) Başvurucu ihlal iddiasına dayanak gösterdiği üçüncü
fıkradaki belgelere herhangi bir nedenle erişememesi hâlinde bunun
gerekçelerini belirtir. Mahkeme gerekli gördüğü takdirde bu bilgi ve belgeleri
resen toplar.
…”
31. İçtüzüğün “Formun ve eklerinin hazırlanmasına ilişkin ilkeler”
başlıklı 60. maddesi şöyledir:
“(1) Başvuru formu, İçtüzüğün 59 uncu maddesine uygun olarak
düzenlenir ve aynı maddede belirtilen belgeler ya da onaylı örnekleri başvuru
formuna eklenir.
(2) Başvuru formu okunaklı ve başvurunun esasına yönelik
özlü bilgileri içerir şekilde hazırlanır. Başvuru formunun ekler hariç on
sayfayı geçmesi hâlinde başvurucunun ayrıca başvuru formuna olayların özetini
eklemesi gerekir.
(3) Başvurucu, başvuru formunun ekinde sunduğu belgeleri,
tarih sırasına göre numaralandırarak her bir belgeyi tanımlayıcı başlıklar
hâlinde dizi pusulasına bağlar.”
32. İçtüzüğün “Form
ve eklerinin ön incelemesi ve eksiklikler” başlıklı 66. maddesi
şöyledir:
“(1)Bireysel Başvuru Bürosu gelen
başvuruları şeklî eksiklikler bulunup bulunmadığı yönünden inceler. Başvuru
formunda veya eklerinde herhangi bir eksiklik tespit edilmesi hâlinde, bunların
tamamlattırılması için başvurucuya, varsa avukatına veya kanuni temsilcisine onbeş günü geçmemek üzere bir süre verilir.
(2) Eksikliklerin tamamlattırılmasına dair yazıda
başvurucuya geçerli bir mazereti olmaksızın verilen sürede eksiklikleri
tamamlamadığı takdirde başvurusunun reddine karar verileceği bildirilir.
(3) Başvurunun; süresinde yapılmadığı, 59 uncu ve 60 ıncı maddelerdeki şekil şartlarına uygun olmadığı ve tespit
edilen eksikliklerin verilen kesin sürelerde tamamlanmadığı hâllerde
Komisyonlar Başraportörü tarafından reddine karar
verilir ve başvurucuya tebliğ edilir. Bu karara tebliğ tarihinden itibaren yedi
gün içinde Komisyona itiraz edilebilir. Bu konuda Komisyonların verdiği
kararlar kesindir.”
33. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı, 48.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile İçtüzüğün 59. maddesinin ilgili
fıkraları uyarınca Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili
delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını ve dayanılan Anayasa
hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki
iddialarını kanıtlamak başvurucuya düşer (B. No: 2013/276, 9/1/2014, §
19).
34. Başvurucunun, kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali
nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa
hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya
da örneğini başvuru dilekçesine eklemesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu
gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair
olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki
haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve
deliller açıklanmalıdır (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 20).
35. 6216
sayılı Kanun’un 47. maddesinin (6) numaralı fıkrasına göre başvuru evrakında
herhangi bir eksiklik bulunması hâlinde, Anayasa Mahkemesi başvurucudan,
eksikliğin tamamlanmasını ister. İçtüzüğün 66. maddesinin (1) numaralı
fıkrasına göre Mahkemenin başvurucudan giderilmesini isteyebileceği
eksiklikler, “şekli eksiklikler”dir. 6216 sayılı Kanun’un
47. ve İçtüzüğün 66. maddesi birlikte değerlendirildiğinde Anayasa Mahkemesi
başvurucudan ilk olarak, usulünce doldurulmamış olan başvuru formunun usulüne
uygun olarak doldurulmasını isteyebilir. İkinci olarak ise başvurucunun “ihlal iddiasına dayanak gösterdiği” bilgi,
belge ve deliller başvuru dilekçesine eklenmemiş ise dayanılan bu belgelerin
tamamlanması istenebilir (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 21). Başka bir deyişle Anayasa Mahkemesi başvurucudan, dilekçesinde dayandığı
ancak Mahkemeye ibraz etmediği delillerini tamamlamasını isteyebilir(B. No: 2014/483, 19/11/2014, §
25).
36. Yukarıda belirtilen koşullar yerine
getirilmediği takdirde Anayasa Mahkemesi başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun
olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulabilir. İddiaların dayanaktan yoksun
olmadığı konusunda Anayasa Mahkemesinin ikna edilmesi, başvurucu tarafından
ileri sürülen iddiaların niteliğine bağlıdır. Başvurucunun başlangıçta, başvuru
hakkında kabul edilemezlik kararı verilmesini önlemek için başvuru formu ve
eklerinde iddialarını destekleyici belgeleri sunması ve gerekli açıklamaları
yapması zorunludur (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 23).
37. Başvuru dilekçesinde,
10/4/2006 tarihinde Şişli (Kapatılan) 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2006/170
sayılı dosyasında başvurucu aleyhine açılan sebepsiz zenginleşme davasında
başvurucunun taşınmazları hakkında orantısız olarak ihtiyati tedbir kararı
verildiği belirtilerek, mülkiyet hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüştür.
38. Başvurucunun, ihlale neden
olduğunu ileri sürdüğü Şişli (Kapatılan) 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin dava
dosyasının incelenmesinde, taşınmazlar hakkında verilen ihtiyati tedbir kararı
tespit edilememiştir. Anayasa Mahkemesince, başvurucuya, 23/12/2013 tarihli
yazı gönderilerek, ileri sürülen ihlalin dayanaklarına ilişkin bütün belgelerin
asıl veya onaylı suretlerinin eklenmediğinin tespit edildiği bildirilmiştir.
Anılan yazıya 8/1/2014 tarihinde cevap verilmesine karşın başvuru tarafından,
taşınmazlar hakkında orantısız olarak ihtiyati tedbir kararı verildiğine
ilişkin ihlal iddialarının dayanağı belgeler açıkça sunulmadığı gibi başvurucu,
herhangi bir bilgi ve belgenin ilgililerden istenmesi için Mahkemeden bir
talepte de bulunmamıştır.
39. Anayasa Mahkemesine yapılan
bireysel başvurularda başvurucuların başvurularını titizlikle hazırlama ve
takip etme yükümlülükleri vardır. Bu yükümlülüğün bir gereği olarak başvurucu,
ihlal edildiğini iddia ettiği Anayasa hükmünün nasıl ihlal edildiğine ilişkin
açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını kanıtlamak zorundadır.
Başvurucu tarafından soyut şekilde birtakım Anayasa hükümlerine atıfta
bulunulmuş olması iddiaların ispatlandığı anlamına gelmez. Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru yolu, Anayasa’ya aykırılığın soyut biçimde ileri sürülmesini
sağlayan bir yol olarak düzenlenmemiştir(B. No:
2014/483, 19/11/2014, § 29).
40. Başvurucunun, ihlal
iddiasının dayanağı olan tüm olayları göstermesi, başvuruyu aydınlatacak ve
hükmün esasını etkileyecek argümanları destekleyici tüm belgeleri başvuru
dilekçesine eklemesi gerekir. Şayet bir belge elde edilememişse, bunun da
nedenleri açıklanmalıdır. Somut başvuruda başvurucu bu koşulları yerine
getirmeyerek iddialarını temellendirmediğinden başvurusunun esasının
incelenmesi imkânı bulunmamaktadır (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 26).
41. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının başvurucu tarafından
kanıtlanmamış olması nedeniyle, başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Yargılamanın Süresinin Makul Olmadığı İddiası
42. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas Yönünden
43. Başvurucu, 10/4/2006
tarihinde Şişli (Kapatılan) 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde aleyhine açılan
sebepsiz zenginleşme davasında yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını
belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini iddia etmiştir.
44. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında
yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma
hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
45. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
46. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu
sebepsiz zenginleşme davasında, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut
yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama
olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
47. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih10/4/2006 tarihidir.
48. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih,
Yargıtay tarafından karar düzeltme isteminin reddedildiği 8/10/2013 tarihidir.
49. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, 10/4/2006 tarihinde Şişli (Kapatılan) 5. Asliye Hukuk
Mahkemesinde açılan davada, başvurucuya ait taşınmazların belirlenmesi ve
bedellerinin tespiti amacıyla ilgili kurumlarla yazışmaların yapıldığı, Roterdam Belediyesi tarafından başvurucuya yapılan
ödemelerin tespiti amacıyla Adalet Bakanlığı aracılığıyla Hollanda
makamlarından belgelerin talep edildiği,26/2/2013 tarihinde İlk Derece
Mahkemesince davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle esas hakkında karar
verilmesine yer olmadığına karar verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtayın 25/6/2013 tarihli ilâmıyla onandığı, karar
düzeltme isteminin Yargıtay tarafından verilen 8/10/2013 tarihli ilâmla
reddedildiği ve bu tarihte kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
50. 6100 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve
Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet
eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
51. Başvuruya konu sebepsiz
zenginleşme davasının mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin
niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakta ise de,
davaya bütün olarak bakıldığında, 1086 sayılı mülga Kanun ve 6100 sayılı Kanun
hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı
bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı, yargılamanın uzun
sürmesinde, başvurucuya atfedilecek bir kusur bulunmadığı anlaşılmakta olup,
söz konusu yedi yıl beş ay yirmi sekiz günlük yargılama sürecinde makul olmayan
bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
52. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
53. Başvurucu, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle mağduriyetinin giderilmesini ve
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
54. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
55. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yedi yıl beş ay yirmi sekiz günlük yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren net 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
56. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.
Yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İhtiyati tedbir kararı nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddiasının “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
4.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına
başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması
halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için
yasal faiz uygulanmasına,
10/3/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.