TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİBÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ALİ ŞANLI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/9515)
|
|
Karar Tarihi: 14/4/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Ali
ŞANLI
|
Vekili
|
:
|
Av. Ferman
YARDIMCI
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında zarar
tespit komisyonuna yapılanbaşvurunun reddedilmesi
nedeniyle açılan davada derece ve temyiz mahkemesince esasa etkili itirazların
cevaplanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının, zarara neden olan olay
sonucu meydana gelen ölümden güvenlik güçlerinin sorumlu olması nedeniyle de
yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/12/2013 tarihinde Batman İdare Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama
imkânının olmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuş; İkinci Bölüm
Üçüncü Komisyonunca başvurucunun adli yardım talebininkabulüne
karar verilmiştir.
4. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/9/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 4/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 21/3/2016 tarihli yazısında başvuru
hakkında verilen kabul edilebilirlik kararının gönderilmesi hâlinde görüş
bildirileceği belirtilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu; olay tarihinde Batman ili Kozluk ilçesi Yeniçağlar
köyünde ikamet ettiğini, 1997 yılının Temmuz ayında icar olarak ektiği 150
dönüm buğday tarlasının terör olayları nedeniyle güvenlik güçleri tarafından yürütülen
operasyonda kullanılan patlayıcılardan dolayı yandığını, yangın nedeniyle
babası M.S.Ş.nin kalp krizi geçirerek yaşamını
yitirdiğini belirterek 5233 sayılı Kanun hükümleri gereği 30/5/2008 tarihinde
Batman Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonuna
(Komisyon) başvurmuştur.
9. Komisyon 28/12/2010 tarihli ve E.2010/2-1706 sayılı kararıyla
başvurucunun talebini reddetmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...
5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan
müracaatın incelenmesi sonucunda; 4/10/2004 tarihli ve 2004/7955 sayılı
Yönetmelik hükümlerinde belirtilen şartlara uygun olması nedeniyle yapılan
incelemede, bilirkişi heyetince yapılan keşif, tutulan tutanaklar ve dosyada
bulunan diğer bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi sonucunda; Yeniçağlar köyü
ve mezraları boşaltılmamış olup, yıllar itibarıyla nüfusunda bir azalma
görülmemiştir, seçimler düzenli yapılmış olup, şahsa yönelik doğrudan bir
tehdit ve saldırı bulunmadığından, ödeme yapılmamasına, talebin reddine, ilgili
şahsayargı yoluna başvurarak zararın tazmin
edilmesini talep etme hakkının saklı olduğu hususları ile kararın tebliğine,
komisyonumuzca oy birliği ile karar verlidi."
10. Başvurucu; Komisyona yaptığı başvuruda köyün kısmen veya
tamamen boşaltıldığı yönünde iddiası olmadığını, terörle mücadele sırasında
askerlerin kullandığı bomba nedeniyle icar yoluyla ektiği tarlanın yandığını,
olay nedeniyle babasınınkalp krizi geçirerek
öldüğünü, ekinlerinin yandığına ilişkin haberin o dönemdeki yerel gazetede de
yayımlandığını, yine Yeniçağlar köyü muhtarının ve çevre köy muhtarlarının
birlikte imzaladıkları tutanakla yangın olayını doğruladıklarını, bu açıdan
zarara uğradığı hususunun sabit olduğunu belirterek kararın iptali için
Diyarbakır1. İdare Mahkemesinde iptal davası açmıştır.
11. Mahkeme 20/7/2011 tarihli ve E.2011/834, K.2011/1869 sayılı
kararıyla davayı yetki yönünden reddetmiş, dosyayı Batman İdare Mahkemesine
göndermiştir.
12. Dosya Batman İdare Mahkemesinin E.2011/1340 sırasına
kaydedilmiş, Mahkeme 2/12/2011 tarihli ve K.2011/1636 sayılı kararı ile davayı
reddetmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Dosyanın incelenmesinden; davacı vekili
tarafından, davacının ikamet ettiği köyden, bölgede yaşanan terör olayları ve
terör saldırılarından dolayı yaşamlarının tehlikeye girmesi nedeniyle göç etmek
zorunda kaldığı, göç sonucu taşınır, taşınmaz malvarlığı ile yoksun kalınan
malvarlığı zararının bulunduğu belirtilerek 5233 sayılı Yasa uyarınca tazminat
talebinde bulunulduğu, başvurunun dava konusu zarar tespit komisyon kararı ile
"Köyün ve mezraların boşalmadığı, yıllar itibarıyla nüfusunda azalma
olmadığı, seçimlerin düzenli olarak yapıldığı, şahsına yönelik saldırı
olmadığı” sebebiyle reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı
anlaşılmaktadır.
5233 sayılı Yasanın yukarıda aktarılan
maddelerinin değerlendirilmesinden; "terör eylemleri" veya
"terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler" sonucunda bir
yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle malvarlığına
ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Yasa hükümlerine göre
idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin
güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan
halk tarafından "tamamen" boşaltılmış olması halinde, yerleşim
yerinin boşaltılmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar Yasada
tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararın idarece karşılanması
mümkündür. Sosyal güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış
olması nedeniyle malvarlığına ulaşılamamasından kaynaklanan maddi zararın
idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması, o
yerleşim yerinde güvenli bir şekilde, yaşayabilme olanağını sağlayan asgari
güvenlik şartlarının idarece yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir
göstergesidir. Güvenlik kaygısının, yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere
ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre
değişmemesi gerekmektedir. Terör olayları nedeniyle toplumda oluşan korku ve
endişe karşısında her bireyin farklı tepki göstermesi mümkündür. Bu nedenle,
kişiden kişiye değişebilen bir duygu olan güvenlik kaygısının yukarıda
belirtildiği şekilde nesnel bir ölçüte dayandırılması zorunludur. Ancak, bir
yerleşim yerinde meydana gelen terör olayları nedeniyle yerleşim yerinde sadece
köy korucuları ile bunların aileleri kalmış, diğer köy halkının yerleşim yerini
terk etmiş olması halinde ise, yerleşim yerini kısmen terk eden köy halkının da
güvenlik kaygısıyla köyden ayrıldığının kabul edileceği ve bu nedenden dolayı
malvarlığına ulaşılamamasından kaynaklanan maddi zararın 5233 sayılı Yasa
hükümlerine göre idarece karşılanacağı açıktır.
Bu itibarla, bir yerleşim yerinde asgari
güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile
bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim
yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının, yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda
uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın, güvenlik kaygısından kaynaklandığından
bahisle 5233 sayılı Yasa hükümlerine göre idarece karşılanmasına olanak
bulunmamaktadır.
Olayda, Batman İli, Kozluk İlçesi, Yeniçağlar
Köyü ve Mezralarının “Boşalan, Kısmen Boşalan ve Boşalmayan Köyler"
listesinde isminin yer almadığı, genel nüfus sayımlarına görenüfusun
1990 yılında 1422, 1997 yılında 2034, 2000 yılında ise 1794 kişi olduğu, Kozluk
İlçe Seçim Kurulu’nun 07.08.2009 tarih ve 174 sayılı yazısında, 1990-2000
yılları arasında Kozluk İlçesine bağlı tüm köylerde muhtarlık seçimlerinin
yapıldığı ve seçim yapılmayan köy olmadığı, Batman İl Jandarma Alay Komutanlığı
tarafından tutulan 13/11/2009 tarihli tutanağa göre Yeniçağlar köyünde köy
boşaltma ve koruculuk sisteminin olmadığı ifade edilmiştir.
Bu durumda; aralarında davacının da bulunduğu
Yeniçağlar Köyü halkının bir kısmının, ekonomik, sosyal ve güvenlik
nedenleriyle de olsa köyden göç etmelerinden dolayı uğradıkları zararın, anılan
köyün tamamen boşalmamış olması diğer bir ifadeyle anılan köyde nesnel güvenlik
kaygısının yaşanmamış olması ve davacıya yönelik bir terör tehdidi ya da
saldırısının bulunmaması nedenleriyle, uğranıldığı ileri sürülen zararın, 5233
sayılı Yasa hükümlerine göre idarece karşılanmasına hukuki olanak
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; davanın reddine,
..."
13. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Danıştay Onbeşinci Dairesinin 11/10/2012 tarihli ve E.2012/2078,
K.2012/6830 sayılı ilamıyla onanmıştır.
14. Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 26/9/2013 tarihli ve
E.2013/9843, K.2013/6415 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
15. Ret kararı, 19/11/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş;
17/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 5233 sayılı Kanun'un 1. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya
terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara
uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri
belirlemektir."
17. 5233 sayılı Kanun'un 2. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"Bu Kanun, 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren
eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar
gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin
hükümleri kapsar.
18. 5233 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir yıl içinde ilgili valilik ve kaymakamlıklara başvurmaları hâlinde,
19.7.1987 tarihi ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih arasında işlenen 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına
giren eylemler veya anılan tarihler arasında terörle mücadele kapsamında
yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel
kişilerinin maddî zararları hakkında da bu Kanun hükümleri uygulanır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 14/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, 5233 sayılı Kanun kapsamında tazminat talebinde
bulunduğunu, Komisyonunun, ileri sürdüğü iddia çerçevesinde değerlendirme
yapmadığını ve talebini başka bir gerekçeyle reddettiğini, aynı iddialarla
Mahkemeye açtığı davanın da şablon gerekçelerle reddedildiğini, dilekçelerin
hiçbirisinde köyün terör olayları nedeniyle tamamen veya kısmen boşaltıldığı
yönünde bir iddia ileri sürmediği hâlde bu çerçevede değerlendirme yapıldığını,
talebinin tamamen yanan tarla nedeniyle uğradığı zarara ilişkin olduğunu ancak
Komisyon ve Mahkemenin iddialarla ilgili hiçbir değerlendirme yapmadığını,
temyiz ve karar düzeltme aşamalarında da itirazlarının cevaplandırılmadığını ve
talebinin aynı şekilde reddedildiğini, 1997 yılında meydana gelen terör
olayları sonucunda icar olarak ektiği 150 dönüm buğday ekili tarlasının
yandığını, buna ilişkin yerel gazetede haber yayımlandığını, köy muhtarlarının
da tutanak düzenlediklerini, yangını söndürmeye çalışırken bu olaya dayanamayan
babası M.Ş.Ş.nin kalp krizi geçirerek yaşamını
yitirdiğini, ölüm olayından güvenlik güçlerinin, kasıtlı veya ihmali
davranışları ile sorumlu olduklarını belirterek Anayasa’nın 17., 35. ve 36.
maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesindedüzenlenen hakkının ihlal edildiği iddiasının,
delillerin değerlendirilmesi ve yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu
anlaşıldığından Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında incelenmesi uygun
görülmüştür. Buna göre başvuru, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddia ve yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia başlıkları
altında incelenmiştir.
1. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
22. Başvurucu; Derece Mahkemesi ve Danıştay kararlarında davanın
sonucuna etki edecek nitelikteki iddialarıyla ilgili cevap verilmediğini,
davada ileri sürmediği vakıalar çerçevesinde değerlendirme yapılarak karar
verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
23. Başvurucu tarafından adil yargılanma hakkı kapsamında ileri
sürülen iddianın idari ve yargısal süreçte talep edilen husus dışında
değerlendirme yapılarak şablon gerekçelerle tazminat isteminin reddine karar
verilmesine ilişkin olması nedeniyle başvuru, gerekçeli karar hakkı kapsamında
incelenmiştir.
24. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda, gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiği iddiası daha önce bireysel başvuruya konu olmuş
ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlarında, başvurucuların
hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında olan özel durumlarının
değerlendirilmesi hariç olmak üzere başvurucular tarafından ileri sürülen ve
hüküm sonucunu etkilediği iddia edilen taleplerinin Derece Mahkemeleri
kararlarında denetlenerek reddedildiği, bu nedenlerle başvuruların bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğu sonucuna varılmıştır (Mesude
Yaşar, B. No: 2013/2738, 16/7/2014, §§ 79-82; Cahit Tekin, B. No: 2013/2744, 16/7/2014,
§§ 75-77).
25. Somut olayda başvurucunun 1997 yılında meydana gelen terör
olayları sırasında icar olarak ektiği 150 dönüm buğday ekili tarlasının
yandığını, buna ilişkin yerel gazetede haber yayımlandığını belirterek
zararının giderilmesi için Komisyona başvurduğu, Komisyonun, başvurucunun
yaşadığı Yeniçağlar köyü ve mezralarının terör nedeniyle boşaltılmadığı
olgusundan hareketle talebi reddettiği, Komisyon kararının iptali için açılan
davada ise Mahkemenin, başvurucunun ikamet ettiği köyün terör nedeniyle
boşaltılmadığını ve başvurucuya yönelik bir terör tehdidi ya da saldırısının
bulunmadığını belirterek davayı reddettiği anlaşılmıştır.
26. Başvurucu, idari ve yargısal sürecin tamamında icar yoluyla
ektiğini belirttiği 150 dönümlük buğday tarlasının, güvenlik güçlerinin
kullandığı bomba nedeniyle yandığı iddiasıyla tazminat talebinde bulunmuş ise
de başvurucunun babasının ektiği belirtilen tarlanın bilinmeyen bir nedenle
yandığı hususuna yönelik 15/7/1997 tarihli yerel gazetede çıkan haber ile
Komisyona başvuru tarihinden sonra muhtarlarca düzenlenen 22/4/2011 tarihli
tutanak çerçevesinde ileri sürülen iddianın, davanın sonucunu etkileyecek
derecede esaslı bir niteliği haiz olmadığı, başka bir ifadeyle başvurucunun
soyut ve temelsiz iddialarının Mahkemece ayrıntılı bir şekilde cevaplandırılmasının
zorunlu olmadığı, Mahkemenin gerekçeli kararında zararın 5233 sayılı Kanun
kapsamında kalıp kalmadığına değinilirken başvurucuya yönelik bir terör tehdidi
ya da saldırısının bulunmaması yönünde bir değerlendirme yapıldığı ve bu
şekilde iddiaların zımnen reddedildiği, bu açıdan başvurucunun karar sonucuna
etki etmeyecek nitelikteki iddiasıyla ilgili ayrıca bir değerlendirme
yapılmamış olmasının kararı gerekçeden yoksun bırakmayacağı, İlk Derece
Mahkemesince oluşturulan karar ve gerekçesine atıf yapılmak suretiyle hükmün
Danıştay tarafından onandığı ve karar düzeltme talebinin reddedildiği
anlaşılmıştır. Bu bakımdan başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiğine yönelik iddiaları hakkında farklı karar verilmesini gerektiren bir
yön bulunmamaktadır.
27. Açıklanan nedenlerle başvurucunun gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiği iddiasının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
28. Başvurucu; davaya konu olay nedeniyle babasının kalp krizi
geçirerek vefat ettiğini, ölüm olayından güvenlik güçlerinin kasıtlı veya
ihmali davranışları ile sorumlu olduklarını belirterek yaşam hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
29. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru “ikincil nitelikte bir
kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır (Makbule Talay, B. No: 2013/8592,
6/1/2016, § 42).
30. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının
uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya
çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine
başvurulmalıdır (Bayram Gök, B.
No: 2012/946, 26/3/2013, § 17)
31. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği başvurucunun,
temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını öncelikle yetkili idari
mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi; bu konuda
sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı zamanda bu
süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması
gerekir (Ayşe Zıraman
ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
32. Başvurucu; terörle mücadele sırasında askerlerin kullandığı
bomba nedeniyle icar yoluyla ektiği tarlanın yandığını, olay nedeniyle
babasının üzüntüden kalp krizi geçirerek öldüğünü, ölüm olayından güvenlik
güçlerinin sorumlu olduğunu, bu yönüyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
33. Başvurucunun öncelikle bu hak ihlali iddiası için öngörülen
tüm yargısal yolları tüketmiş olması gerekmektedir.
34. Başvurucu, olay nedeniyle sorumlu olduğunu iddia ettiği
kişilerle ilgili suç duyurusunda bulunduğu veya dava açtığına ilişkin herhangi bir
bilgi, belge sunmamış; bu konuda girişimde bulunduğu hususunda gerek başvuru
dilekçesinde gerekse dosya kapsamında bir bilgiye ulaşılamamıştır.
35. Belirtilen nedenlerle anılan hak ihlali yönünden
başvurucunun ilgili yargısal yollara başvurmaksızın bireysel başvuruda
bulunduğu anlaşıldığından başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurucunun yargılama
giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
14/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.