TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
COŞKUN GÖMÜÇ VE TAŞKIN GÖMÜÇ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/9597)
Karar Tarihi: 21/4/2016
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Alparslan ALTAN
Raportör Yrd.
Halil İbrahim DURSUN
Başvurucular
1. Coşkun GÖMÜÇ
2. Taşkın GÖMÜÇ
Vekili
Av. Mustafa Umut YALÇIN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yeterli personel ve gerekli teçhizat bulunmayan ambulansla yapılan nakil sırasında başvurucuların babasının vefat etmesi ve bu olayda sorumluluğu bulunan görevliler hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedenleriyle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. 2013/9597 numaralı bireysel başvuru 23/12/2013 tarihinde Malatya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, 2014/849 numaralı bireysel başvuru ise 14/1/2014 tarihinde Malatya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvuruların Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde, 2013/9597 numaralı bireysel başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/6/2015 tarihinde, 2014/849 numaralı bireysel başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Anayasa Mahkemesi tarafından 2014/849 numaralı başvuru dosyasının konu ve kişi yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2013/9597 başvuru numaralı dosya ile birleştirilmesine, incelemenin 2013/9597 başvuru numaralı dosya üzerinden yürütülmesine ve 2014/849 numaralı başvuru dosyasının kapatılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 2/9/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 13/10/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 28/10/2015 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
1. Başvurucuların Babası Necdet Gömüç’ün Arapgir Devlet Hastanesine Başvurması Üzerine Yaşanan Süreç
9. Başvurucuların 1933 doğumlu babaları Necdet Gömüç 30/8/2012 tarihinde saat 00.50 sıralarında Arapgir Devlet Hastanesi Acil Servisine başvurmuştur. Dr. M.Ö. tarafından muayene edilen Necdet Gömüç, akut miyokard enfarktüsü (kalp krizi) tanısıyla Malatya ilinde bulunan daha kapsamlı bir hastaneye saat 01.10 sıralarında sevk edilmiştir.
10. Hasta, Acil Tıp Teknisyeni (ATT: Sağlık meslek liselerinin acil tıp teknisyenliği bölümlerinden mezun olmuş kişileri ifade eder.) A.B. eşliğinde şoför H.K. kontrolündeki ambulans ile Hastaneden ayrılmıştır. ATT A.B., hastanın yolda iken nefes darlığının arttığını söylemesi üzerine Malatya İl Ambulans Servisi Komuta Kontrol Merkezini (Komuta Kontrol Merkezi) arayarak destek ekip istemiştir.Bunun üzerine Komuta Kontrol Merkezi, Yazıhan 1 No.lu 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonunda (Yazıhan İstasyonu) bulunan bir ambulansı destek amaçlı bölgeye yönlendirmiştir. İlerleyen dakikalarda hastanın durumu ağırlaşmış ve şuuru kapanmaya başlamıştır.
11. Yönlendirilen Yazıhan İstasyonu ambulansı, hastanın bulunduğu ambulans ile karşılaşmış ve ambulanstaki ATT E.A. hastanın bulunduğu ambulansa geçmiştir. Bu sırada entübe vaziyette olan hasta, bölgeye en yakın olan Malatya Devlet Hastanesi Beydağı Kampüsü'ne götürülmüştür.
12. Anılan Hastanenin hasta epikriz raporunun sonuç kısmında, hastanın durumuna ilişkin olarak “Hasta, Arapgir’den emay olarak Hastanemize 112 tarafından getirildi. Hastanemize exduhul olarak geldi. 40 dakika müdahale sonucu ex oldu.” ifadeleri kullanılmıştır.
2. Arapgir Cumhuriyet Başsavcılığınca Yürütülen Soruşturma Süreci
13. Başvuruculardan Taşkın Gömüç, Arapgir Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu 18/9/2012 tarihli dilekçe ile rahatsızlanan babasının Arapgir Devlet Hastanesi Acil Servisine götürüldüğünü, Dr. M.Ö. tarafından yapılan tetkikler neticesinde kalp krizi geçirdiği söylenen babasının, ATT A.B.nin bulunduğu ambulans ile 120 km uzaklıktaki Malatya’ya gönderildiğini; araca şuuru açık bir şekilde konuşarak giren babasının 40 km sonra şuurunun kapandığını, yolun 75. kilometresinde Yazıhan'dan yola çıkan diğer ambulansın geldiğini, Beydağı Devlet Hastanesi Acil Servisine götürülen babasının vefat ettiğinin yaklaşık yarım saat sonra kendilerine bildirildiğini belirterek görevli personel ile olayda kusuru bulunan idareciler hakkında şikâyetçi olmuştur. Başvuruculardan Coşkun Gömüç de yaşanan olayda sorumluluğu bulunan görevlilerden şikâyetçi olmuştur.
14. Arapgir Cumhuriyet Başsavcılığı, söz konusu olayda görev alan personel hakkında Malatya Valiliğinden ve Arapgir Kaymakamlığından 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun'un 4. maddesi uyarınca soruşturma izni istemiştir. Bunun üzerine Arapgir Devlet Hastanesi Acil Servisi, Arapgir 1 No.lu 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu (Arapgir İstasyonu) ve Malatya il Ambulans Servisi Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi personelleri hakkında ön inceleme başlatılmıştır. Daha sonra Malatya İl Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. H.H.A. ön inceleme raporunu hazırlamak üzere görevlendirilmiştir.
15. Ön incelemeci Dr. H.H.A. ilgili personelin ifadelerini almış, başvurucuları dinlemiş, müteveffa hakkında düzenlenen tıbbi belgeleri incelemiş ve hastalık hakkında kendisi de araştırma yaparak bir ön inceleme raporu hazırlamıştır. Ön inceleme raporunun sonuç kısmında “… hasta NECDET GÖMÜÇ’e Arapgir Devlet Hastanesinde, Arapgir 112 Acil Yardım Ambulansında ve Malatya Devlet Hastanesi Beydağı Kampüsü Acil Servisinde gerekli müdahale ve girişimlerin yapılmasına rağmen vefat ettiği, hasta için yapılabilecek tüm işlemlerin yapılmış olduğu …” belirtilmiş ve ilgili görevliler hakkında soruşturma izni verilmemesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.
16. Anılan rapor sonrasında Arapgir Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulu Müdürlüğü, 21/11/2012 tarihli ve K.2012/01 sayılı karar ile ön inceleme raporu doğrultusunda Arapgir Devlet Hastanesi Acil Servisinde görev yapan Dr. M.Ö., Hemşire Y.Y.C., Sağlık Memuru K.Ö. ve ATT A.B. hakkında soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir. Söz konusu rapor doğrultusunda Malatya Valiliği İl İdare Kurulu ise 22/11/2012 tarihli ve 128 sayılı karar ile Komuta Kontrol Merkezinde görevli Sağlık MemurlarıM.Ö. ve G.E. ile Acil Tıp Teknisyenleri Ş.A., B.İ., S.K., Y.F. ve Şoför H.K. hakkında soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir.
17. Başvurucular hem Arapgir Kaymakamlığının hem de Malatya Valiliğinin soruşturma izni verilmemesi kararlarına itiraz etmişlerdir. İtirazları inceleyen Malatya Bölge İdare Mahkemesi, Arapgir Kaymakamlığının işlemi ile ilgili olarak 10/12/2012 tarihli ve E.2012/255, K.2012/249 sayılı karar ile “…ön incelemeci tarafından, olay tarihinde ambulanslar ve Acil Sağlık Araçları ile Ambulans Hizmetleri Yönetmeliğine göre Arapgir 1 Nolu Acil Sağlık Hizmetleri Nokta İstasyonunda yeterli nöbetçi sağlık görevlisinin bulunup bulunmadığı, yine hastanın anılan Yönetmelikte belirtilen sayı ve nitelikte personel ile sevkinin sağlanıp sağlanmadığı hususlarının ve bunlarla ilgili sorumlu kişilerin belirlenerek bir rapor düzenlenmesi ve yetkili makam tarafından bu rapora dayanılarak bir karar verilmesi gerekirken, belirtilen hususları içermeyen inceleme raporu göz önüne alınarak verilen itiraza konu kararda isabet görülmediği…” gerekçesine dayanarak itirazın kabulüne karar vermiş ve yeniden karar verilmek üzere dosyayı Arapgir Kaymakamlığına iade etmiştir. Malatya Bölge İdare Mahkemesi, başvurucuların Malatya Valiliği işlemine karşı yaptıkları itirazı da 4/2/2013 tarihli ve E.2013/1, K.2013/19 sayılı karar ile yukarıda yer verilen gerekçelerle kabul etmiş ve yeniden karar verilmek üzere dosyayı Malatya Valiliğine iade etmiştir.
18. Ön inceleme raporunu hazırlamak üzere yeniden görevlendirilen Dr. H.H.A. Arapgir Kaymakamlığına ve Malatya Valiliğine bağlı personel hakkında yeniden inceleme başlatmıştır. Ön incelemeci Dr. H.H.A., olay günü Komuta Kontrol Merkezinde nöbetçi doktor olarak görev yapan M.D. ile olayın yaşandığı dönemde Malatya İl Ambulans Servisi Başhekimi olan Dr. S.İ. ve Başhekimlik personeli O.A.yı incelemeye dâhil etmiştir.
19. Ön İncelemeci Dr. H.H.A. öncelikle başvurucuların ifadelerini almıştır. Başvuruculardan Coşkun Gömüç 8/2/2013 tarihli ifadesinde özetle babasına zamanında müdahale edilmediğini düşündüğünü, ambulansın donanımının çok eksik olduğunu, ambulansta olması gereken personelin eksik olduğunu belirtmiş ve bu olayda sorumluluğu bulunan tüm kişilerin tespit edilmesini talep etmiştir. Başvuruculardan Taşkın Gömüç de benzer şekilde beyanda bulunmuştur.
20. Ön İncelemeci Dr. H.H.A. ilgili görevlilerin de ifadelerini almıştır. Arapgir Devlet Hastanesi Acil Servisinde başvurucuların babasını muayene eden Dr. M.Ö. ifadesinde özetle göğüs ağrısı şikâyeti ile hastaneye gelen Necdet Gömüç'e MI teşhisi koyduğunu, hastanede kardiyolog olmadığından vakit kaybetmemek için 112 Acil Servis ile görüşerek hastayı Malatya'ya sevk ettiğini, hasta yakınının kendisine "Siz de ambulansla gelmeyecek misiniz?" dediğini, kendisinin de Acil Servisi terk edemeyeceğini, ambulansta sağlık personelinin olduğunu söylediği, ambulansın tam donanımlı olduğunu belirtmiştir. Arapgir Devlet Hastanesi Acil Servisinde görev yapan Hemşire Y.Y. ile Sağlık Memuru K.Ö. de benzer yönde beyanda bulunmuştur.
21. Ön incelemeci Dr. H.H.A. Necdet Gömüç'ün nakledildiği ambulansta bulunan ATT A.B.nin 4/2/2013 tarihinde ifadesini almıştır. ATT A.B. hastanın nakline ilişkin olarak özetle Arapgir İstasyonunda nöbetçi iken kalp krizi geçiren bir hastanın Beydağı Devlet Hastanesine sevk edileceğinin kendisine söylendiğini, bunun üzerine hastanın ambulansa alındığını, hastanın ambulansa alındığı sırada genel durumunun iyi ve şuurunun açık olduğunu,hastanın MI hastası olması sebebiyle Komuta Kontrol Merkezinden destek ekip istediğini fakat telsiz ve telefon çekmediği için yetkililere ulaşamadığını, Arapgirden 30-40 km sonra Deregezen mevkiinde hastanın nefes almakta zorluk çektiğini söylediğini, bunun üzerine Komuta Kontrol Merkezinden ikinci ekibin gelmesini istediğini ve hastaya daha rahat müdahale edebilmek için ambulansı durdurduğunu ve ambulans şoföründen yardım istediğini, bu sırada hasta yakınlarının da yanlarına geldiğini, hasta yakınlarının ambulansın ön tarafına bindiğini ve ambulansın tekrar hareket ettiğini, bu sırada hastanın şuurunun açık olduğunu, Arguvan mevkiini geçtikten sonra hastanın şuurunun kapanmaya başladığını, bu nedenle hastayı entübe ettiğini, bu sırada ikinci ekip ile karşılaştıklarını ve ikinci ekipte bulunan sağlık memurunun kendi ambulanslarına geçtiğini, daha sonra kalp ritmi azalan hastaya kalp masajı yaptıklarını, hastanın kalp atımlarının kısa süreli aralıklarla döndüğünü fakat tekrar asistoliye girdiğini, bu şekilde hastayı Beydağı Devlet Hastanesine götürdüklerini beyan etmiştir. ATT A.B. ambulansın ve Arapgir İstasyonunun genel durumuna ilişkin olarak ise özetle ambulansın donanımının tam olduğunu, hastanın şok cihazı ile monitorize edildiğini, nöbet listelerinin tarafınca hazırlandığını, ağustos ayı olması nedeniyle personel eksikliklerinin bulunduğunu, olayın meydana geldiği dönemde Arapgir İstasyonunda görevli paramedik (Üniversitelerin Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu’ndaki 2 yıllık ambulans ve acil bakım teknikerliği programlarından mezun olmuş kişileri ifade eder.) bulunmadığını, görev yaptığı Arapgir İstasyonunda toplam sekiz yardımcı sağlık personeli bulunduğunu, sağlık personelinden ATT F.N.nin hamile olması ve düşük riski yaşaması nedeniyle raporu bulunduğunu, personel eksikliği nedeniyle olayın yaşandığı ayda yedi nöbetin tek personelle tutulduğunu ve personel eksikliğini Başhekimlik personeli O.A.ya sözlü olarak belirttiğini, Komuta Kontrol Merkezi yetkililerin tek personelle nöbet tutulan günleri bildiklerini belirtmiştir. Ambulans Şoförü H.K., hastanın nakline ilişkin yaşanan olaylar hakkında ATT A.B. ile benzer şekilde beyanda bulunmuştur.
22. Ön incelemeci Dr. H.H.A. Komuta Kontrol Merkezinde görevli Dr. M.D.nin 14/2/2013 tarihinde ifadesini almıştır. Dr. M.D. ifadesinde özetle Arapgir Devlet Hastanesi Acil Servisi hekiminin Komuta Kontrol Merkezini arayarak MI hastası olan bir kişiyi Malatya'ya sevk edeceğini söylediğini, kendisinin de hastayı ambulans ile göndermesini söylediğini, Komuta Kontrol Merkezinden ek bir personel yahut ambulans talebinde bulunulmadığını, belirli bir süre sonra hastanın yanında bulunan ATT'nin Komuta Kontrol Merkezini arayarak personel talebinde bulunduğunu, bunun üzerine Yazıhan İstasyonunda bulunan bir ambulansın yola çıkarıldığını, ambulansların her türlü donanımı olduğunu, Arapgir İstasyonunun A2 tipi bir istasyon olması nedeniyle bunlarda doktor çalıştırma zorunluluğunun bulunmadığını, olayın meydana geldiği dönemin ağustos ayı ve tayin dönemi olması nedeniyle zaman zaman personel sıkıntısı çekildiğini, ATT A.B.nin ekip arkadaşının hamile olması ve nöbetten muaf olması nedeniyle saat 17.00'den sonra görevine tek başına devam ettiğini, nöbet listelerinin İstasyonun sorumlu personeli tarafından hazırlandığını ve Başhekimlik personeli olan Sağlık Memuru O.A.ya gönderildiğini, istasyonların aylık nöbet çizelgelerinin Komuta Kontrol Merkezine gönderilmediğini, yönetmelik gereği ambulanslarda paramedik olması gerekmekle birlikte Sağlık Bakanlığı tarafından pek çok istasyona paramedik atamasının yapılmadığını, Arapgir İstasyonunda personelin tek çalışması konusunda bir müdahalesinin olmadığını belirtmiştir. Komuta Kontrol Merkezinde görevli diğer personel de Dr. M.D. ile benzer şekilde beyanda bulunmuştur.
23. Ön incelemeci Dr. H.H.A. olayın meydana geldiği tarihte Malatya İl Ambulans Servisi Başhekimliğinde sağlık memuru olarak görev yapan O.A.nın 11/2/2013 tarihinde ifadesini almıştır. Sağlık Memuru O.A. ifadesinde özetle şikâyet konusu olaydan başlatılan soruşturma ile haberdar olduğunu, nöbet listelerinin istasyonun sorumlu personeli tarafından düzenlendiğini ve nöbet değişim formlarının ay sonunda Başhekimliğe getirildiğini, istasyonlarda bilgisayar olmadığı için gönderilen bu listeleri bilgisayara aktardığını ve dosyaladığını, nöbet listelerinin düzenlenmesi ile ilgili herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, nöbet listelerini kontrol görevinin başhekimin yetkisinde olduğunu, istasyonlardaki personel eksikliğinin kendisine bildirildiğini, kendisinin de durumu başhekime sözlü olarak bildirdiğini, olayın meydana geldiği aylarda personel eksikliği olması nedeniyle Malatya İl Sağlık Müdürlüğüne personel talep yazısının yazıldığını belirtmiştir.
24. Ön incelemeci Dr. H.H.A. olayın meydana geldiği tarihte Malatya İl Ambulans Servisi Başhekimi S.İ.nin 14/2/2013 tarihinde ifadesini almıştır. Başhekim S.İ. ifadesinde özetle olay günü tarafına herhangi bir bilgi verilmediğini, Arapgir İstasyonunun A2 tipinde bir istasyon olup doktorsuz çalıştığını, ambulansın olay tarihinde araç ve medikal olarak hiçbir eksikliğinin bulunmadığını, nöbet listesine göre Arapgir İstasyonunda bir şoför ve üç ATT olmak üzere toplam dört personelin görevli olduğunu ancak ATT Y.Ç.nin idarenin bilgisi dışında Arapgir İstasyonu sorumlu personeli ATT A.B.nin bilgisi dâhilinde nöbet tarihini değiştirmiş olduğunu, bu yüzden saat 17.00'den sonra ambulansta tek personelin kalmış olduğunu, Arapgir İstasyonunun sorumlu personeli ATT A.B.nin konu ile ilgili olarak Arapgir Devlet Hastanesi Acil Servisindeki doktora, Komuta Kontrol Merkezi doktoruna ve Başhekimlikte çalışan personele gerekli bilgilendirmeyi yapmamış olduğunu, istasyonlardanöbet değişim ve nöbet listelerininistasyonun sorumlu personeli tarafından hazırlandığını, Arapgir İstasyonunda bu listelerin ATT A.B. tarafından hazırlandığını, aylık nöbet listelerinin Sağlık Memuru O.A. tarafından idare adına kontrol edildiğini, konu ile ilgili olarak Sağlık Memuru O.A.ya bilgi verilmediği için kendisine de bilgi ulaşmadığını, istasyonlarda tek başına nöbet tutulmaması konusunda ilgili personele gerekli uyarıyı yaptığını, olay tarihinde tek çalışıldığına dair tarafına bir bilgi verilmediğini, Arapgir İstasyonu kadrosunda beş acil tıp teknikeri (paramedik) ile on ATT bulunması gerekmekle birlikte Sağlık Bakanlığı tarafından acil tıp teknikerinin atanmadığını, on ATT kadrosunda ise ilgili tarihte sadece beş ATT.nin çalışmakta olduğunu, bu ATT.lerden F.N.nin ise hamile olması nedeniyle ambulansa binemeyeceğine dair raporunun bulunduğunu, olay tarihinde Arapgir İstasyonuna üç geçici personel görevlendirilerek eksikliğin giderilmeye çalışıldığını, Yazıhan İstasyonunun da A2 tipi istasyon olduğunu ve beş acil tıp teknikeri ve on ATT ile kadrolandırıldığını ancak ilgili dönemde Sağlık Bakanlığı tarafından iki paramediğin atanmış olduğunu, nöbet günü listesinde ise paramediğin bulunmadığını, aynı dönemde Malatya genelinde yirmi dört aktif istasyonun bulunduğunu ancak yalnızca yirmi üç paramediğin görev yaptığını, Arapgir İstasyonunda geçici olarak paramedik görevlendirme şanslarının olmadığını, ilçelerden merkeze ambulans ile hasta nakli için özel bir iznin gerekli olmadığını, Acil Serviste görevli doktorun hastayı sevk etmesi ve konu ile ilgili Komuta Kontrol Merkezi doktorunun onayını alması ile naklin yapıldığını, ATT'lerin kalbi duran bir hastaya gerekli müdahaleyi yapabileceğini belirtmiştir.
25. Ön incelemeci Dr. H.H.A. 1/2/2013 tarihli yazı ile Arapgir İstasyonuna ait nöbet listelerini hazırlamakla görevli kişi veya kişilerin isimlerinin, bu listelerin kimler tarafından denetlendiğinin ve denetleme yapanların yetki ve sorumluluklarının ne olduğunun tarafına bildirilmesini Malatya Acil ve Afetlerde Sağlık Hizmetleri Şube Müdürlüğünden talep etmiştir.
26. Malatya Acil ve Afetlerde Sağlık Hizmetleri Şube Müdürlüğü 5/2/2013 tarihli yazı ile Arapgir İstasyonunda nöbet listelerinin hazırlanmasından İstasyonun sorumlu personeli ATT A.B.nin görevli olduğunu, nöbet listelerinin günlük kontrolünden Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi doktorunun (ilgili tarihte Dr. M.D.) sorumlu olduğunu, nöbet listelerinin aylık kontrolünden ise Başhekimlikte görevli Sağlık Memuru O.A.nın sorumlu olduğunu bildirmiştir.
27. Ön incelemeci Dr. H.H.A. 1/2/2013 tarihli yazı ile Necdet Gömüç'ün nakledildiği ambulansın standardının ne olduğunu Malatya Acil ve Afetlerde Sağlık Hizmetleri Şube Müdürlüğünden sormuştur. Bunun üzerine ambulansın ilgili mevzuat hükümlerine göre sahip olması gereken teknik ve tıbbi donanım yönünden değerlendirilerek hazırlanan tespit tutanağı ön incelemeci Dr. H.H.A.ya gönderilmiştir. Tespit tutanağı şöyledir:
" (...) plakalı ambulans, İl Sağlık Müdürlüğünde 01/11/2012 tarih ve saat 14.40'ta 07/12/2006 tarih ve 26369 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Ambulanslar ve Acil Sağlık Araçları ile Ambulans Hizmetleri Yönetmeliğinin EK-1 ve EK-2 numaralı eklerinde belirtilen teknik ve tıbbi donanıma sahip olduğu, ambulansta bulundurulması gereken ilaç ve serumların bulunduğu tespit edilmiştir. İşbu tutanak tarafımızca 2 nüsha hazırlanarak müştereken imza altına alınmıştır."
28. Ön inceleme kapsamında Arapgir İstasyonunun 2012 yılı Ağustos ayı standart kadro sayısı ile çalışan kişi sayısının ve Arapgir İstasyonunda geçici personel çalışıyor ise bu kişilerin bilgilerinin gönderilmesi Malatya İl Sağlık Müdürlüğü Yönetim Hizmetleri Şube Müdürlüğünden talep edilmiştir. Gönderilen cevap yazısında, Arapgir İstasyonunun ATT standart kadrosunun on olduğu ancak istasyonda aktif olarak beş ATT'nin çalıştığı, paramedik kadrosunun beş olduğu ancak istasyonda paramedik bulunmadığı, Arapgir Devlet Hastanesinden bir sağlık memuru ile Komuta Kontrol Merkezinden üç sağlık personelinin geçici olarak Arapgir İstasyonunda görevlendirildiği ancak geçici görevlendirilen bir sağlık personelinin aktif olarak ağustos ayında çalışmadığı bildirilmiştir.
29. Malatya İl Sağlık Müdürlüğü Yönetim Hizmetleri Şube Müdürlüğünden ayrıca Arapgir İstasyonuna paramedik ataması yapılıp yapılmadığı sorulmuştur.Gönderilen cevap yazısında Arapgir İstasyonuna paramedik atamasının yapılmadığı, açıktan personel atama yetkisinin Sağlık Bakanlığında olması nedeniyle 2012 yılı Ocak ayında Sağlık Bakanlığından Arapgir İstasyonuna paramedik atanması talebinde bulunulduğu, Yazıhan İstasyonunda ise 2010 yılında atanmış iki paramediğin bulunduğu belirtilmiştir.
30. Malatya İl Sağlık Müdürlüğü Yönetim Hizmetleri Şube Müdürlüğünce ayrıca Malatya İl Ambulans Servisi Başhekimliğine bağlı kırk altı 112 Acil Yardım Sağlık İstasyonun bulunduğu, 2012 yılı Ağustos ayı itibarıyla bu istasyonlarda Sağlık Bakanlığı Personel Dağılım Cetveli'ne göre iki yüz paramedik kadrosunun bulunduğu ancak yirmi iki çalışan paramediğin olduğu, yine Sağlık Bakanlığı Personel Dağılım Cetveli'ne göre 456 ATT kadrosunun bulunduğu ancak çalışan 129 ATT'nin olduğu bilgileri verilmiştir.
31. Ön incelemeci Dr. H.H.A. ayrıca İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Turgut Özal Tıp Merkezi Başhekimliği Kardiyoloji Anabilim Dalı ile Acil Tıp Anabilim Dalından bilirkişi raporu talep etmiştir. Acil Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. H.O. tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda özet olarak Dr. M.Ö. ile ATT A.B. ve ATT E.A.nın hastaya gerekli tıbbi müdahaleyi yaptığı, kardiyak arrest olan hastalara uygulanacak ileri kardiyak yaşam desteğinin paramedik ve ATT'lere en ince detaylarına kadar öğrencilik yıllarında anlatıldığı ve bu tip vakıalarda en iyi şartlardaki müdahalelerde dahi başarı oranının %30’ları geçmediği belirtilmiştir. Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. N.A. tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda da özet olarak hastaya gerekli müdahalenin ana hatları ile gerçekleştirildiği ve yaşam desteği uygulamasının bu konuda yetkin doktorların yanı sıra eğitimli paramedik ve ATT'ler tarafından da yapıldığı ifade edilmiştir.
32. Ön incelemeci Dr. H.H.A., araştırmaları sonucunda elde ettiği veriler doğrultusunda Arapgir Kaymakamlığına bağlı ilgili personel hakkında 25/2/2013 tarihli yeni bir rapor hazırlamıştır. Ön İnceleme raporunun Arapgir Kaymakamlığı personeli hakkında değerlendirmeler içeren kısmı şöyledir:
" (...)
Arapgir Devlet Hastanesi doktoru M.Ö.nün hastaya gerekli müdahaleyi ve medikasyonu yaptığı, bilirkişi raporlarından da anlaşıldığı üzere en uygun tedavi seçeneğini sağlayabilmek için hastayı sevk ettiği, bir kusur ya da ihmalinin tespit edilmediğini,
Arapgir Devlet Hastanesi hemşiresi, Y.Y.C.nin hastaya gerekli müdahaleyi ve Doktor M.Ö.nün talimatlarını yerine getirdiği, bir kusur ya da ihmalinin tespit edilmediğini,
Arapgir Devlet Hastanesi Sağlık Memuru K.Ö.nün hastaya gerekli müdahaleyi ve Doktor M.Ö.nün talimatlarını yerine getirdiği, bir kusur ya da ihmalinin tespit edilmediğini,
Arapgir 1 no.lu 112 Acil Yardım İstasyonu sorumlu personeli ve o tarihteki nöbetçi personeli ATT A.B.nin bilirkişi raporlarından ve elde edilen bulgulardan anlaşıldığı üzere hastaya gerekli müdahaleyi yaptığı, müdahale ile ilgili kusur ya da ihmalinin tespit edilmediği, nöbet listesi oluşturulurken mevcut personel durumunu kullandığı ve kendi inisiyatifi ile hareket ettiği, nöbetlerin çift personel olmasını sağlayabileceğifakat paramedik ya da sertifika almış personel temin etme yetkisinin olmadığı,
(...)
SONUÇ
Yukarıda yapılan açıklamalar ve elde edilen bilgi ve belgeler ve bilirkişi raporları doğrultusunda, personelin ve idari personelin kendi yetki ve sorumluluğunu aşan müdahale imkanı olmayan konularda suçlanamayacağı; elde edilen bulgular ve bilirkişi raporlarından anlaşıldığı üzere mevcut personel yapı ve sayısından hasta Necdet GÖMÜÇ’ün etkilenmediği ve yine yapılan açıklamalar ve elde edilen bilgi ve belgeler ve bilirkişi raporları doğrultusunda hasta Necdet GÖMÜÇ’e Arapgir Devlet Hastanesinde, Arapgir 112 Acil Yardım Ambulansında ve Malatya Devlet Hastanesi Beydağı Kampüsü Acil Servisinde gerekli müdahale ve girişimlerin yapılmasına rağmen vefat ettiği, hasta için yapılabilecek tüm işlemlerin yapılmış olduğu anlaşıldığından,
Dr. M.Ö., Y.Y.C., K.Ö. ve A.B. hakkında 4483 sayılı Yasa gereğince "soruşturma izni verilmemesi" kanaatimde olduğumu (...) bildirir ön inceleme raporudur."
33. Ön incelemeci Dr. H.H.A., Malatya Valiliğine bağlı ilgili personel hakkında da 5/4/2013 tarihli bir rapor hazırlamıştır. Dr. H.H.A. olayın yaşandığı dönemde Malatya İl Ambulans Servisi Başhekimi olan Dr. S.İ. ile Başhekimlikte görevli Personel O.A., Komuta Kontrol Merkezinde görevli Dr. M.D. ile Sağlık Memurları M.Ö. ve G.E. ile Acil Tıp Teknisyenleri Ş.A., B.İ., S.K. ve Y.F. hakkındasoruşturma izni verilmemesi yönünde görüş bildirmiştir. Ön İnceleme raporunun Malatya Valiliği personeli hakkında değerlendirmeler içeren kısmı şöyledir:
"Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi doktoru M.D.nin bilirkişi raporlarından da anlaşıldığı üzere hastanın etkin tedavisinin yapılabilmesi ve hastanın zaman kaybını önlemek için sevk kararını onayladığı ve sevk edilecek hastane ile irtibata geçerek gerekli bilgilendirmeyi yaptığı,
Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi personeli M.Ö.nün yapılan uygulamalarda Nöbetçi Doktor M.D.yi bilgilendirdiği ve bir kusur ya da ihmalinin tespit edilmediğini,
Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi personeli Ş.A.nın yapılan uygulamalarda Nöbetçi Doktor M.D.yi bilgilendirdiği ve bir kusur ya da ihmalinin tespit edilmediğini,
Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi personeli B.İ. nin yapılan uygulamalarda Nöbetçi Doktor M.D.yi bilgilendirdiği ve bir kusur ya da ihmalinin tespit edilmediğini,
Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi personeli G.E.nin yapılan uygulamalarda Nöbetçi Doktor M.D.yi bilgilendirdiği ve bir kusur ya da ihmalinin tespit edilmediğini,
Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi personeli S.K.nın yapılan uygulamalarda Nöbetçi Doktor M.D.yi bilgilendirdiği ve bir kusur ya da ihmalinin tespit edilmediğini,
Komuta Kontrol Merkezi nöbetçi personeli Y.F.nin yapılan uygulamalarda Nöbetçi Doktor M.D.yi bilgilendirdiği ve bir kusur ya da ihmalinin tespit edilmediğini,
İl Ambulans Servisi Başhekimliği personeli O.A.nın nöbet listelerinin hazırlanmasına doğrudan etkisinin bulunmadığı fakat başhekimlik adına gerekli takibi yürüttüğü ve aksaklıkları başhekimliğe ilettiği, Arapgir 112 acil sağlık hizmetleri istasyonunda sağlık personelinin tek nöbet tutması konusunda bir dahlinin bulunmadığı,
İl Ambulans Servisi BaşhekimiDr. S.İ.nin Arapgir 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonunda sağlık personelinin tek nöbet tutması konusunda bir dahlinin bulunmadığı, en az iki sağlık personelinin nöbet tutabilmesi için ciddi personel eksikliği bulunmasına rağmen çaba sarf ettiği, kendisine Arapgir 1 no.lu 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonunda bazı nöbetlerin tek sağlık personeli tarafından tutulacağına dair bilgi verilmediği, bu nedenle de olaya müdahale edemediği, yine Arapgir 1 no.lu 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonunun eksik bulunan eksik bulunan sertifikalı ATT ve paramedik personel için kendisinin atama yetkisinin bulunmadığı, bu yetkinin Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğünde olduğu anlaşılmaktadır."
... 4483 sayılı yasa gereğince "soruşturma izni verilmemesi" kanaatimde olduğumu (...) bildirir ön inceleme raporudur."
34. Anılan raporlar sonrasında Arapgir Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulu Müdürlüğü, 26/2/2013 tarihli ve K.2013/01 sayılı karar ile ön inceleme raporu doğrultusunda Arapgir Kaymakamlığına bağlı personel hakkında soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir. Aynı şekilde Malatya Valiliği İl İdare Kurulu, 9/4/2013 tarihli ve K.2013/27 sayılı karar ile ön inceleme raporu doğrultusunda Malatya Valiliğine bağlı personel hakkında soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir.
35. Başvurucular, hem Arapgir Kaymakamlığının hem de Malatya Valiliğinin soruşturma izni verilmemesi kararına tekrar itiraz etmişlerdir. İtirazları inceleyen Malatya Bölge İdare Mahkemesi 6/5/2013 tarihli ve E.2013/51, K.2013/68 sayılı karar ile başvurucuların Arapgir Kaymakamlığının işlemine karşı yaptığı itirazın reddine; 11/7/2013 tarihli ve E.2013/79, K.2013/173 sayılı karar ile de başvurucuların Malatya Valiliğinin işlemine karşı yaptığı itirazın reddine karar vermiştir.
36. Arapgir Cumhuriyet Başsavcılığı, Malatya Valiliğine bağlı personel hakkında Malatya Bölge İdare Mahkemesince verilen kararın Cumhuriyet Başsavcılığına tebliğ edilmesi üzerine 29/7/2013 tarihli ve 2012/230, K.2013/87 Sor. sayılı kararla şikâyet edilen kişiler hakkında Malatya Valiliğince yapılan ön inceleme neticesinde soruşturma izni verilmediği ve anılan karara yapılan itirazın Malatya Bölge İdare Mahkemesince reddedildiği gerekçesi ile itiraz yasa yolu açık olmak üzere şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucuların anılan karara yaptığı itiraz, Elazığ 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/10/2013 tarihli ve 2013/964 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir. Bu kararın 27/11/2013 tarihinde başvurucuların vekiline tebliğ edilmesiyle 23/12/2013 tarihli ve 2013/9597 numaralı bireysel başvuru yapılmıştır.
37. Arapgir Cumhuriyet Başsavcılığı, Arapgir Kaymakamlığına bağlı personel hakkında Malatya Bölge İdare Mahkemesince verilen kararın Cumhuriyet Başsavcılığına tebliğ edilmesi üzerine 13/6/2013 tarihinde şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucular 30/10/2013 havale tarihli dilekçe ile kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz etmiştir. Elazığ 2. Ağır Ceza Mahkemesi 22/11/2013 tarihli ve 2013/1395 Değişik İş sayılı karar ile başvurucuların itirazının reddinde karar vermiştir. Bu kararın 31/12/2013 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmesiyle 14/1/2014 tarihli ve 2014/849 numaralı bireysel başvuru yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
38. 4483 sayılı Kanun'un "İzin vermeye yetkili merciler" başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bendi şöyledir:
"Soruşturma izni yetkisi;
a) İlçede görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında kaymakam,
b) İlde ve merkez ilçede görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında vali,
(...) Yokluklarında ise vekilleri tarafından bizzat kullanılır."
39. 4483 sayılı Kanun'un "Ön inceleme" başlıklı 5. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Ön inceleme, izin vermeye yetkili merci tarafından bizzat yapılabileceği gibi, görevlendireceği bir veya birkaç denetim elemanı veya hakkında inceleme yapılanın üstü konumundaki memur ve kamu görevlilerinden biri veya birkaçı eliyle de yaptırılabilir. İnceleme yapacakların, izin vermeye yetkili merciin bulunduğu kamu kurum veya kuruluşunun içerisinden belirlenmesi esastır. İşin özelliğine göre bu merci, anılan incelemenin başka bir kamu kurum veya kuruluşunun elemanlarıyla yaptırılmasını da ilgili kuruluştan isteyebilir. Bu isteğin yerine getirilmesi, ilgili kuruluşun takdirine bağlıdır."
40. 4483 sayılı Kanun'un "Ön inceleme yapanların yetkisi ve rapor" başlıklı 6. maddesi şöyledir:
"Ön inceleme ile görevlendirilen kişi veya kişiler, bakanlık müfettişleri ile kendilerini görevlendiren merciin bütün yetkilerini haiz olup, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre işlem yapabilirler; hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesini de almak suretiyle yetkileri dahilinde bulunan gerekli bilgi ve belgeleri toplayıp, görüşlerini içeren bir rapor düzenleyerek durumu izin vermeye yetkili mercie sunarlar. Ön inceleme birden çok kişi tarafından yapılmışsa, farklı görüşler raporda gerekçeleriyle ayrı ayrı belirtilir.
Yetkili merci bu rapor üzerine soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine karar verir. Bu kararlarda gerekçe gösterilmesi zorunludur."
41. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması" başlıklı 13. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir."
42. Haksız fiillerden doğan borç ilişkilerini düzenleyen 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "Sorumluluk" başlıklı 49. maddesi şöyledir:
"Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür."
43. 6098 sayılı Kanun'un haksız fiillerden doğan borç ilişkilerinin Ceza Hukuku ile ilişkisini düzenleyen 74. maddesi ise şöyledir:
"Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz."
44. 07/12/2006 tarihli ve 26369 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Ambulanslar Ve Acil Sağlık Araçları İle Ambulans Hizmetleri Yönetmeliği'nin "Ambulans ve acil sağlık aracı personeli" başlıklı 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi şöyledir:
"(1) Kara ambulanslarından;
a) (Değişik:RG-10/4/2012-28260) Acil yardım ambulanslarında en az üç personelden oluşan bir ekip görev yapar. Ekipte en az bir hekim veya bir paramedik veya Sağlık Bakanlığınca belirlenmiş modül eğitimlerini tamamlamış bir acil tıp teknisyeni ile diğer bir sağlık personeli ve bir şoför bulunur. Ambulansta sürücülük görevini öncelikle acil tıp teknisyeni veya zorunlu hallerde paramedik yürütebilir. Bu durumda şoför bulundurulmaz. Hekim bulundurulmayan acil yardım ambulanslarında hasta kabininde nakil esnasında hastaya müdahale etmek üzere görev yapan personelden en az biri paramedik olmalıdır. Hekim veya paramedik bulunmayan acil yardım ambulanslarında çalışacak acil tıp teknisyeni; temel modül, travma resüsitasyon, çocuklarda ileri yaşam desteği ve erişkin ileri yaşam desteği kurslarını başarı ile tamamlamış ve sertifika almış olmalıdır."
45. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/4/2011 tarihli ve E.2010/13-717, K.2011/129 sayılı kararı şöyledir:
"(...)
Bir davada dayanılan maddi olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini bulmak ve uygulamak HUMK.76.maddesi gereği doğrudan hakimin görevidir. Davacı, davalı doktor tarafından yapılan ameliyat nedeniyle ameliyat edilen bölgede yabancı cisim bırakıldığından yeniden ameliyat olmak zorunda kaldığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat istemiştir. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır (BK. 386-390). Vekil vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK.321/1.md.). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlar da, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmalı ve en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören doktor olan vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK.nun 394/1.maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise doktor sorumlu tutulmamalıdır.
(...)"
46. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1/2/2012 tarihli ve E. 2011/4-592, K.2012/25 sayılı kararı şöyledir:
Dava, desteğin yanlış tedavi sonucu öldüğü iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; kamu görevlisi doktorun eylemi nedeniyle açılan eldeki tazminat davasında husumetin adı geçen doktora yöneltilip yöneltilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Davacı taraf, davalı doktorun görevi sırasında kanamalı ve acil durumda olduğu halde destekleri olan hastaya müdahalede bulunmayıp, dış gebelik olan başka bir hastayla ilgilendiği; böylece, dikkatsizlik ve tedbirsizliği nedeni ile desteğin ölümüne neden olduğu iddiasıyla ve doktoru hasım göstererek eldeki tazminat davasını açmışlardır.
Davalının görevi dışında kalan kişisel kusuruna dayanılmadığına, dikkatsizlik ve tedbirsizliğe dayalı da olsa eylemin görev sırasında ve görevle ilgili olmasına ve hizmet kusuru niteliğinde bulunmasına göre, eldeki davada husumet kamu görevlisine değil, idareye düşmektedir. Öyle ise dava idare aleyhine açılıp, husumetin de idareye yöneltilmesi gerekir. Mahkemece, davalı doktor hasım gösterilerek açılan davanın husumet yokluğu nedeni ile reddedilmesi hukuka uygundur.
47. Danıştay İdari Dava Daireler Kurulunun 22/5/2003 tarihli ve E.2002/619, K.2003/350 sayılı kararı şöyledir:
Ankara 6. İdare Mahkemesi bozma kararına uymayarak 21.3.2002 günlü, E:2002/339, K:2002/325 sayılı kararıyla, uyuşmazlığın davacının uğradığı ses kaybının hatalı operasyon sonucunda oluşup oluşmadığının tespitine ilişkin olduğundan, Mahkemelerinin 17.3.1999 günlü ara kararıyla, davacının geçirdiği operasyonlara ilişkin bilgi ve belgelerin bulunduğu "Hasta Dosyaları" istenilmiş ise de; söz konusu dosyaların Ankara Numune Hastanesi arşivinde bulunamadığının (kaybolduğunun) bildirilmesi üzerine, Mahkemece davacı tarafından dosyaya sunulan belgeler ile davacının muayenesi sonucunda elde edilecek bilgiler ışığında bilirkişi incelemesine karar verildiği, bilirkişi tarafından hazırlanan 22.11.1999 ve 27.12.1999 günlü raporlarda, hastada, 8.11.1991 tarihindeki ilk operasyonu sırasında Bilateral Kord Vokal felci geliştiği, bu sebebin sinir kesisi veya basısına bağlı olarak gelişebileceği, zaman içinde sinir fonksiyonlarının geri dönebileceği, ancak hastada, erken dönemde solunum yetersizliği oluştuğu ve zaman içinde kalıcı hale geldiği, bu tür rahatsızlıklarda, ilk amacın yeterli hava girişinin sağlanması olduğu, ses kalitesi bozulması ihtimalinin göze alınabileceği, bu amaçla yapılan 2. ve 3. operasyonlarda ses kalitesinin düzeltilmediği ve kalıcı sekel niteliğinde uzuv kaybının oluştuğunun belirtildiği, 24.2.2000 günlü naip tezkeresi ile A.Ü. Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı'na gönderilen davacının yapılan muayenesi sonucunda düzenlenen raporda, davacının, uzuv kaybının (çalışma gücü oranının) %63 olduğunun belirlendiği, bu oran göz önüne alınarak 10.4.2000 günlü raporda, davacının fizik bütünlüğü, iktisadi geleceği ve sosyal konumu göz önüne alınarak 12.857.657.785.lira maddi zararın hesaplandığı, bu durumda davacının hatalı ameliyatlar sonucu uğradığı zararların hizmet kusuruna dayalı olarak davalı idarece tazmini gerektiği, davacının, istemde bulunduğu maddi tazminat miktarı göz önüne alınarak ve istemle sınırlı olarak 1.000.000.000. lira maddi tazminatın davalı idarece tazminine, maddi tazminata olay tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi istenmekte ise de, idarenin gecikmesine karşılık ödenen yasal faizin, başvuru tarihinden itibaren hesaplanacağı, önceki döneme ilişkin faiz isteminin de reddi gerekeceğinin açık olduğu, manevi tazminat istemi yönünden ise, manevi zararlar da, Anayasanın 125. maddesinde ifadesini bulan şekliyle, tazmin edilmesi gereken zararlardan olup, hukuka aykırı eylem veya işlemlerden dolayı ilgililerin duyduğu elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmek amacını taşıdığı, buna göre, davacının %63 oranında kayba uğrayan uzvunun sosyal yaşamdaki fonksiyonları, kayıp oranı ve hükmedilen maddi tazminat tutarı göz önüne alınarak mahkemelerince takdiren 5.000.000.000.- lira manevi tazminatın davalı idarece ödenmesine, öte yandan, davacı vekilince verilen 1.5.2000 günlü dilekçe ile maddi tazminat miktarının 13.000.000.000.- liraya çıkarılması istenmiş ise de, davanın genişletilmesi niteliğindeki istemin kabulünün mümkün bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 1.000.000.000.- lira maddi, 5.000.000.000.- lira manevi tazminat olmak üzere 6.000.000.000.- lira tazminatın davacıya ödenmesine, maddi tazminat tutarına, davalı idareye başvuru tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, başvuru tarihinden önceki döneme ilişkin yasal faiz isteminin reddine ilişkin bulunan ilk kararında ısrar etmiştir.
Davalı idare Ankara 6. İdare Mahkemesinin 21.3.2002 günlü, E:2002/339, K:2002/325 sayılı ısrar kararını temyiz etmekve bozulmasını istemektedir.
Temyiz edilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve dilekçede ileri sürülen temyiz sebeplerinin kararın kabule ilişkin kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından davalı idarenin temyiz isteminin reddine."
48. Danıştay 15. Dairesinin 9/4/2014 tarihli ve E.2013/5560, K.2014/2559 sayılı kararı şöyledir:
Dava; davacı tarafından, 04/01/2008 tarihinde Trabzon Numune ve Araştırma Hastanesi'nde gerçekleşen guatır ameliyatı sonucu ses tellerinin kesilmesi ve felç olmasında idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle 30.000,00 TL maddi, 40.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 70.000,00 TL tazminatın davalı idareden olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmininekarar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Trabzon İdare Mahkemesi'nce;Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan 03/09/2010 gün ve 8034 sayılı bilirkişi raporunda; "hasta hakkında, tiroid sintigrafisinde multinodüler olduğu USG hafif diffüz sol lopta 15x10 mm.lik nodüllerin küçük olduğu, sağda 6,5 mm.lik kistik solid ufak nodül olması dikkate alındığında ameliyat endiksiyonunun uygun olmadığı, ameliyattan önce biyopsi yapılmamasının eksiklik olduğu, hipoparatroidizim tablosunun, calsiyum ve parat hormon düzeylerinin eplasman tedavisini gerektirmediği, geçici hipoparatirodi olduğu, bilaüteral total operasyonunun tıbbi uygulamalarının uygun olduğu, bilatüreal kord vokal paralizisinin komplikasyon olduğu, operasyon öncesi biyopsi yapılmaması ve endiksiyonun ameliyat kararı alınmasında yeterli olmadığı nedeniyle (doktor) A. B.'nin uygulamasının tıp kurallarına uygun olmadığı oybirliğiyle mütalaa olunur." görüşlerine yer verildiği, hazırlanan rapor doğrultusunda,davacının fonksiyon kaybına uğramasında idarenin yürütülen tedavide hizmet kusurunun bulunduğu,sonucuna varılarak kusurlu eylemi ile davacının fonksiyon kaybına uğramasına neden olan davalı idarenin, davacının bu nedenle uğradığı zarara karşılamakla yükümlü olduğu, davacının uğradığı efor kaybının belirlenmesi amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda bilirkişi tarafından düzenlenen 23.11.2012 kayıt tarihli raporundan, tüm vücut fonksiyon kaybı olan %40 oranına göre 109.898,00 TL olarak hesaplandığı bu durum karşısında, bilirkişi raporunda belirtilen efor kaybı miktarının davacı tarafından talep olunan şekliyle 30.000,00 TL maddi ve 30.000 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte, davalı idarece ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Trabzon İdare Mahkemesi'nin 28/12/2012 tarih ve E:2009/595; K:2012/1509 sayılı kararının ONANMASINA."
49. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 7/10/2008 tarihli ve E.2008/11477, K.2008/11825 sayılı kararı şöyledir:
Dava konusu olay nedeniyle davacıların Cumhuriyet Savcılığına yaptığı şikayet başvurusunda bulundukları anlaşılmaktadır. Borçlar Kanunu 53. maddesine göre hukuk hakimi ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile bağlı değilse de verilecek mahkumiyet kararı ve tespit edilen maddi olguları ile bağlıdır. Bu durumda mahkemece hazırlık soruşturması sonucunun eğer dava açılmış ise ceza davasının sonucunun beklenerek, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde, hüküm kurulması usül ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
50. Mahkemenin 21/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
51. Başvurucular, babalarının yeterli personel ve gerekli teçhizat bulunmayan bir ambulans ile sevk edildiği hastaneye gittiği sırada vefat ettiğini, acil yardım ambulanslarında ilgili mevzuat uyarınca şoförden hariç en az üç kişilik bir ekip bulunması gerekmesine rağmen babalarının nakledildiği ambulansta sadece acil tıp teknisyeni ile şoförün bulunduğunu,araçta bulunan acil tıp teknisyeni kalp krizi geçiren babalarına müdahale edebilecek yeterliliğe sahip olmadığından ambulanstaki şok cihazının hiç kullanılmadığını, şüphelilerin verdiği ifadelerde de personel eksikliği bulunduğunun kabul edildiğini, personel eksikliğinin bulunduğu kabul edilmesine rağmen kusurun hep bir üst birime aktarılarak sorumluluktan kurtulunmaya çalışıldığını, personel eksikliğinin tamamlanması için gerekli çalışmaları yapmayan tüm personelin bundan sorumlu olduğunu, yaşanan olayda sorumluluğu bulunan kişiler hakkında yeterli bir inceleme yapılmadan dosyanın kapatıldığını, ceza soruşturması dahi yapılmadığını belirterek Anayasa’nın 17. maddesinde tanımlanan yaşam hakkının ve 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve sorumluların yargılanmasını önleyen kararların kaldırılması ile manevi tazminat taleplerinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
52. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri bir bütün olarak incelendiğinde başvurucuların temel olarak babaları Necdet Gömüç'ün yaşamının korunması için gerekli önlemlerin alınmamasından ve yaşam hakkı kapsamında etkili bir soruşturma yürütülmemesinden şikâyet ettiği anlaşılmıştır. Bu nedenle başvurucuların tüm iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
53. Bakanlık görüşünde, kabul edilebilirlik incelemesi ile ilgili olarak yaşam hakkı kapsamında “etkili bir yargısal sistem kurma” yönündeki pozitif yükümlülüğün her olayda mutlaka cezai işlem başlatmayı gerektirmediği, yaşam hakkına yönelik ihlal iddialarının kasıtlı bir eylem ile gerçekleştirilmediği durumlarda mağdurlara hukuki, idari hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olmasının yeterli olabileceği, somut olayda başvurucuların adli ya da idari yargıda tazminat davası açtığına ilişkin bir bilginin bulunmadığı, bu durumda başvurucuların hem ilgili doktorların ve idarenin sorumluluğunun ortaya konmasına hem de gerektiği takdirde tazminat ödenmesine imkân sağlayacak bir yoldan kendisini mahrum bıraktığı, anılan hususların kabul edilebilirlik incelemesi bakımından gözönünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir.
54. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
55. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenlerin bireysel başvuru hakkına sahip oldukları kurala bağlanmıştır. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişiler açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişilerin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Sadık Koçak ve diğerleri, B. No. 2013/841, 23/1/2014, § 65). Başvuru konusu olayda müteveffa Necdet Gömüç, başvurucuların babasıdır. Bu nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
56. Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkı, birbiriyle sıkı bağlantıları olan devredilmez ve vazgeçilmez haklardan olup devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunmaktadır. Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme,bunun yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51).
57. Söz konusu pozitif yükümlülük, sağlık alanında yürütülen faaliyetleri de kapsamaktadır. Nitekim Anayasa'nın 56. maddesinde herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, devletin "herkesin hayatını(,) beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak (...) amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini" düzenleyeceği ve bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak ve onları denetleyerek yerine getireceği kurala bağlanmıştır.
58. Devlet, sağlık hizmetlerini -ister kamu isterse özel sağlık kuruluşları tarafından yerine getirilsin- hastaların yaşamlarının korunmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınabilmesini sağlayacak şekilde düzenlemek zorundadır (Nail Artuç, B. No: 2013/2839, 3/4/2014, § 35).
59. Devletin yaşam hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüklerin bir de usule ilişkin yönü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54). Bu usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma türünün, yaşam hakkının esasına ilişkin yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak tespiti gerekmektedir. Buna göre yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmemiş ise "etkili bir yargısal sistem kurma" yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Bu ilke, tıbbi ihmal sonucu meydana geldiği ileri sürülen ölüm olayları için de geçerlidir. Bu durumlarda mağdurlara hukuki, idari hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59; Nail Artuç, § 37).
60. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet verildiği durumlarda Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında devletin sahip olduğu “etkili bir yargısal sistem kurma” yönündeki pozitif yükümlülük sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte soruşturmaların yürütülmesini mecburi kıldığından bu tür durumlarda mağdurlara sadece tazminat ödenmesi yaşam hakkı kapsamındaki ihlali gidermek ve mağdur sıfatını ortadan kaldırmak bakımından yeterli değildir. Ancak yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmediği durumlarda, özellikle tıbbi ihmal nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasının bulunduğu hâllerde mağdurlara yalnızca hukuk mahkemelerine ya da hukuk mahkemeleri ile birlikte ceza mahkemelerine başvurma imkânının sağlanmasıyla etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük yerine getirilmiş sayılabilir (Zeki Kartal, B. No: 2013/2803, 21/1/2016, § 78).
61. Bununla birlikte ihmal suretiyle meydana gelen ölüm ve yaralama olaylarında devlet görevlilerinin ya da kurumlarının bu konuda muhakeme hatasını veya dikkatsizliği aşan bir ihmali olduğu yani olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkileri göz ardı ederek tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda, insanların yaşamını veya vücut bütünlüğünü tehlikeye atan kişiler aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması Anayasa'nın 17. maddesinin ihlaline neden olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 60). Bu yaklaşım, yetkili kişi ve kurumların kamu ya da özel sağlık kuruluşlarına başvuran bir hastanın sağlık durumunun ciddiyetini bilmesine ya da bilmesinin gerekmesine rağmen meydana gelebilecek riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almayarak yahut hastanın tanı ve tedavisine ilişkin değerlendirme hatasını aşacak şekilde mesleki ödevlerine aykırı davranarak bir kimsenin hayatına veya vücut bütünlüğüne zarar vermesi hâlinde sağlık alanında yürütülen faaliyetlerde de geçerlidir (Kenan Sayın, B. No: 2013/5376, 14/10/2015, § 47).
62. Somut olayda Necdet Gömüç'ün ölüm olayı ile ilgili olarak başvurucuların kullanabileceği birden fazla hukuki yol bulunmaktadır. Bu kapsamda başvurucular, yaşanan olay hakkında bir ceza soruşturması başlatılmasını ve kusurlu olan personel hakkında kamu davası açılmasını yetkili Cumhuriyet Başsavcılığından talep edebilirler. İkinci bir yol olarak başvurucular, Necdet Gömüç'ün ölümünden sorumlu olduğunu düşündüğü kişiler aleyhine haksız fiilden ya da vekâlet sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluk kapsamında yetkili asliye hukuk mahkemesinde tazminat davası açabilirler. Üçüncü bir yol olarak ise başvurucular, yaşanan olayda hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle ilgili kamu idaresi aleyhine idari yargıda tam yargı davası açabilirler. Başvurucular, olayda ihmali olduğunu ileri sürdüğü görevliler hakkında suç duyurusunda bulunarak ceza soruşturması açılması talebinde bulunmuş olmakla birlikte hastanenin veya ilgili görevlilerin sorumluluklarına ilişkin herhangi bir hukuki yola başvurmamışlardır. Bu durumda üzerinde durulması gereken husus -somut olayın koşulları çerçevesinde- yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu "etkili bir yargısal sistem kurma" yönündeki pozitif yükümlülüğün anılan hukuki çarelerden herhangi biri ile yerine getirilip getirilmediğidir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Anna Todorova/Bulgaristan, B. No: 23302/03, 24/5/2011, § 74;Nurettin Demir ve Çiçek Demir/Türkiye, B. No: 34885/06, 13/11/2012, § 71).
63. Bireysel başvuru formu ve eklerinde sunulan bilgi ve belgeler ışığında mevcut başvurunun koşulları incelendiğinde başvurucuların yaşadığı üzüntü verici olayın kasti bir tutumdan kaynaklandığını gösteren herhangi bir bulgu olmadığı ve olayın meydana geldiği koşulların bu bağlamda herhangi bir şüphe uyandırmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucular da söz konusu olayın ilgili kamu görevlileri tarafından babalarına zarar vermek kastıyla gerçekleştirildiği yönünde bir iddia ileri sürmemiştir. Ön inceleme kapsamında yapılan araştırmalar neticesinde elde edilen veriler de ilgili kamu görevlilerinin yetkilerine açıkça aykırı davranarak Necdet Gömüç'ün ölümüne sebebiyet verdiği iddiasını desteklememektedir. Ön inceleme kapsamında elde edilen bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporlarında hasta Necdet Gömüç'e gerekli müdahalenin ana hatları ile gerçekleştirildiği (bkz. § 31), ilgili kamu görevlilerinin kendi yetki ve sorumlulukları kapsamında hareket ettiği ve kendilerine etfedilebilecek kişisel bir kusurun bulunmadığı (bkz. §§ 32, 33) yönünde değerlendirmeler yapıldığı görülmektedir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında başvuru konusu olayın yukarıda belirtilen istisnalar (bkz. § 61) kapsamında olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla Anayasa'nın 17. maddesi bağlamında devletin sahip olduğu "etkili bir yargısal sistem kurma" yönündeki pozitif yükümlülük, somut olayda mağdurlara adli ya da idari yargı mercileri önünde açabilecekleri bir tazminat ya da tam yargı davası yolunun sağlanması ile yerine getirilmiş sayılabilir.
64. Başvurucular, babalarının ölümü ile neticelenen olayda ihmali olduğunu ileri sürdüğü görevliler hakkında suç duyurusunda bulunarak ceza soruşturması açılması talebinde bulunmuş olmakla birlikte Türk hukuk sistemindeki mevcut hukuki yollardan olan ve hem ilgili personelin veya idarenin mesuliyetini saptayabilecek hem de gerektiği takdirde zararın ödenmesini sağlayabilecek olan hukuk mahkemelerinde tazminat davası ya da idari yargıda tam yargı davası açma imkânını kullanmamıştır. Yargıtay ve Danıştayın konu hakkındaki içtihatları (bkz. §§ 45-49) dikkate alındığında ceza kanunları uyarınca suç oluşturmayan eylem ve ihmallere karşı da ilgili kişi veya kurumlar aleyhine adli ya da idari yargı önünde açılacak davalar ile uğranılan zararların tazmininin mümkün olduğu görülmektedir. Bu nedenle başvuru konusu olay açısından ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olduğundan söz edilemeyecektir.
65. Hukuka veya sözleşmeye aykırı bir fiil nedeniyle başkasına verilmiş olan zararın tazmin edilmesi yükümlülüğünü ifade eden hukuki sorumluluk, ceza hukuku alanında suç diye adlandırılan insan davranışına göre daha geniş bir hukuka aykırı davranış grubunu kapsamaktadır. Bir eylemin suç teşkil edebilmesi için ilgili kanunda açıkça tanımlanması gerekirken haksız fiil için böyle bir sınırlamaya yer verilmemektedir. Ayrıca ceza hukuku alanında taksire dayalı sorumluluğun istisnai nitelik taşımasına rağmen kasten veya taksirle başkalarına verilen zararın hukuki sorumluluk kapsamında giderim imkânının daha fazla olduğu, ceza hukuku alanında objektif sorumluluğa yer verilmezken hukuki sorumluluk alanında objektif sorumluluk esasının da etkin şekilde uygulandığı ve hukuki sorumluluk alanında aynı maddi vakıalar çerçevesinde daha düşük bir ispat standardı kullanılarak kişisel sorumluluğun söz konusu olabildiği anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra hukuk sistemimizde ceza muhakemesinde şahsi hak iddiasında bulunma imkânı ortadan kaldırılırken hukuki sorumluluk alanındaki tazmin yükümlülüğünün asıl gayesinin zarar görenin zararının telafi edilmesi olduğu dikkate alındığında özellikle somut başvuruya konu ihlal iddiasına benzer uyuşmazlıklar açısından hukuki tazmin yolunun daha yüksek başarı şansı sunabilecek kullanılabilir ve etkili bir başvuru yolu olduğu anlaşılmaktadır (Işıl Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 44).
66. Açıklanan nedenlerle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 21/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.