TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
İLYAS AYIRKAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/9714)
Karar Tarihi: 16/10/2014
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Muharrem İlhan KOÇ
Başvurucu
İlyas AYIRKAN
Vekili
Av. Fuat NEBİOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi aşması nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 30/12/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonu, 2/7/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar vermiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucunun 29/3/2009 tarihinde işlediği iddia edilen kasten öldürme suçu kapsamında aynı tarihte gözaltına alınmış ve Kars Sulh Ceza Mahkemesinin 31/3/2009 tarihli kararı ile tutuklanmıştır.
6. Başvurucu hakkında Kars Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış ve Mahkemenin 16/9/2011 tarih ve E.2009/225, K.2011/188 sayılı kararıyla kasten öldürme suçundan 25 yıl hapis cezasına mahkûm edilmiştir.
7. Bu karar, temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 20/3/2013 tarih ve E.2012/5582, 2013/2288 sayılı ilamıyla “sanıklardan birisinin savunulmasının diğer sanık yönünden savunmada zafiyet yarattığı durumlarda sanıklar arasında menfaat zıtlığının bulunduğunun kabulü gerektiğinden; aynı olayda yargılanan ve suçu birlikte işledikleri iddia olunan sanıklar İ.ve Y.arasında menfaat zıtlığı bulunduğu anlaşıldığı halde, sanıklar İ. ve Y.nin savunmalarının aynı müdafiiler tarafından yapılması gerekçesiyle bozulmuştur.
8. Bozma sonrasında yapılan yargılamada Kars Ağır Ceza Mahkemesinin 4/6/2013 tarih ve E.2013/154, 2013/208 sayılı kararıyla başvurucu hakkında aynı cezaya hükmedilmiştir. Dava temyiz aşamasındadır.
9. Başvurucu 30/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
10. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 102. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 16/10/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 30/12/2013 tarih ve 2013/9714 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
12. Başvurucu, 29/3/2009 tarihinde işlediği iddia edilen kasten öldürme suçu kapsamında aynı tarihte gözaltına alındığını, 31/3/2014 tarihi itibarıyla Kanun’da öngörülen azami tutukluluk süresinin dolacağını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliğine ilişkin Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
13. Anayasa’nın 19. maddesi şöyledir:
“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.
…”
14. Anayasa’nın 19. maddesinde kişi hürriyeti ve güvenliği güvence altına alınmış olup, maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen haller dışında kimsenin hürriyetinden yoksun bırakılamayacağı kuralı yer almaktadır.
15. Buna göre, hürriyetten yoksun bırakılma ancak Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında belirlenen durumlardan birinin varlığı halinde söz konusu olabilir. Kişilerin hürriyetinin kısıtlanabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Bu çerçevede Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini ve değiştirilmesini önlemek maksadıyla hâkim kararıyla tutuklanabilir. Tutuklamanın kanunda öngörülen şekil ve şartlara uygun olması gerekir.
16. Kişi hürriyetine ilişkin sınırlamaların, kanunda belirtilen esas ve usule uygunluğunu sağlama yükümlülüğü ilke olarak idari organlara ve derece mahkemelerine aittir. İdare organları ve mahkemeler esas ve usule ilişkin hukuk kurallarına uymakla yükümlüdürler. Anayasa’nın 19. maddesinin amacı kişileri keyfi bir şekilde hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı korumak olup, maddede öngörülen istisnai hâllerde kişi hürriyetine getirilecek sınırlamaların maddenin amacına uygun olması gerekir. Bu nedenle Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan hürriyetten yoksun bırakmanın şekil ve şartlarının kanunda gösterilmesi kuralı gereğince, başvurucunun tutukluluk durumunun “kanuni” dayanağının bulunup bulunmadığının, kanunun hürriyetten yoksun kılmaya izin verdiği hâllerde ise, hukuk devleti ilkesi gereği, keyfiliği önlemek için, uygulanmasında yeterli ölçüde erişilebilir, kesin ve öngörülebilir olup olmadığının Anayasa Mahkemesince incelenmesi gerekir (B. No: 2012/1094, 7/3/2014, § 38).
17. Tutukluluğa ilişkin düzenlemeler, 5271 sayılı Kanun’un 100. ve devamı maddelerinde yer almaktadır. 5271 sayılı Kanun’un 102. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresinin en çok iki yıl olduğu ve bu sürenin zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabileceği, ancak uzatma süresinin toplam üç yılı geçemeyeceği belirtilmiştir. Buna göre uzatma süreleri dâhil toplam tutukluluk süresinin azami beş yıl olabileceği anlaşılmaktadır (B. No: 2012/1094, 7/3/2014, § 40).
18. Tutukluluğa ilişkin sürenin tespitinde ilk derece mahkemesi önündeki yargılamada tutuklu geçirilen sürenin dikkate alınması gerekir. Kişi yargılandığı davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm edilmişse, artık durumu “suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma” kapsamından çıkmakta ve tutukluluk ilk derece mahkemesince verilen hükme bağlı olarak tutma haline dönüşmektedir (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 33).
19. Somut olayda 29/3/2009 tarihinde gözaltına alınan başvurucu hakkındaki ilk derece yargılaması 16/9/2011 tarihli mahkumiyet kararıyla sonra ermiştir. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 20/3/2013 tarihli bozma ilamıyla yeniden başlayan yargılama ikinci kez ilk derece mahkemesinin 4/6/2013 tarihli mahkumiyet kararıyla sona ermiştir.
20. Bu belirlemeler karşısında, yargılama kapsamında başvurucu 29/3/2009-16/9/2011 tarihleri ile 20/3/2013-4/6/2013 tarihleri arasında “suç isnadına bağlı olarak” tutulmuştur. Temyiz aşamasında özgürlükten yoksun bırakılma mahkûmiyet kararlarına bağlı olarak gerçekleşmiştir. Başvurucunun ilk derece yargılamasında “suç isnadına bağlı olarak” özgürlüğünden yoksun kaldığı iki ayrı dönemdeki toplam süre yaklaşık 2 yıl 8 ay olup, bu süre Kanunda öngörülen azami tutukluluk süresini aşmamaktadır.
21. Açıklanan gerekçelerle, Kanunda öngörülen azami tutukluluk süresinin aşılmadığı ve bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edilmediği açık olduğundan, başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle, kanunda öngörülen azami tutukluluk süresinin aşıldığı iddiasıyla yapılan başvurunun “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 16/10/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.