logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Metin Aydoğan [2.B.], B. No: 2013/9717, 10/3/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

METİN AYDOĞAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/9717)

 

Karar Tarihi: 10/3/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

Raportör Yrd.

:

Gizem Ceren DEMİR KOŞAR

Başvurucu

:

Metin AYDOĞAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, iş akdinin feshedilmesi üzerine 8/10/2010 tarihinde açtığı işe iade davasında Yargıtay tarafından kesin nitelikte karar verilmesi gerekirken bozma kararı verildiğini ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespiti, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 26/12/2013 tarihinde Adana 4. İş Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede dosyanın Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 24/1/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 11/7/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 10/9/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, iş akdinin feshedilmesi üzerine, 8/10/2010 tarihinde İskenderun İş Mahkemesinde işveren şirket aleyhine işe iade davası açmıştır.

8. Mahkeme, 3/4/2012 tarih ve E.2010/766, K.2012/374 sayılı kararla, davalı işveren tarafından fesih için sebep olarak gösterilen hususların ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne ve davacının işe iadesine hükmetmiştir.

9. Davalının temyizi üzerine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 8/10/2012 tarih ve E.2012/13344, K.2012/21375 sayılı ilâmıyla, "davacının, işveren vekili olup olmadığı hususu yeterince araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulduğu" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

10. İskenderun İş Mahkemesi bozma kararına uyarak 30/4/2013 tarih ve E.2012/788, K.2013/572 sayılı kararıyla, bozma kararında gösterilen hususlarda yapılan inceleme neticesinde, "davacının, davalı şirketin iş yerinin bütünlüğünü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve çıkarma yetkisi bulunan iş veren vekili olması nedeniyle işe iade davası açma yetkisi bulunmadığı" gerekçesiyle davanın reddine hükmetmiştir.

11. Başvurucunun temyiz istemi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 24/9/2013 tarih ve E.2013/22129, K.2013/15421 sayılı ilâmıyla, hükmün onanmasına karar vermiştir.

12. Onama kararı başvurucuya 26/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

13. Başvurucu, 26/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

14. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ve 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 30/1/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrası, 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi, 22/5/2003 tarih ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesinin üçüncü fıkrası (Bkz. B.No: 2014/1981, 18/9/2014, §§ 17–22).

15. 4857 sayılı Kanun’un 18. maddesinin son fıkrası şöyledir:

İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri hakkında bu madde, 19 ve 21 inci maddeler ile 25 inci maddenin son fıkrası uygulanmaz.”

16. 4857 sayılı Kanun’un 21. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır…”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 26/12/2013 tarih ve 2013/9717 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

18. Başvurucu, iş akdinin feshedilmesi üzerine 8/10/2010 tarihinde açtığı işe iade davasında, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin son fıkrası hükmü gereğince Yargıtayın kesin olarak karar vermesi gerekirken bozma kararı verdiğini, bu hususun yasaya aykırı olduğunu ve bozma sonrasında davalının savunmasını ve delillerini genişletmesine olanak sağladığını, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Yargıtayın Bozma Kararı Vermesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası

19. Başvurucu, açtığı işe iade davasında, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin son fıkrası hükmü gereğince Yargıtayın kesin olarak karar vermesi gerekirken bozma kararı verdiğini ve bu hususun yasaya aykırı olduğunu ve bozma sonrasında davalının savunmasını ve delillerini genişletmesine olanak sağladığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

20. 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 “Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.”

21. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

22. Anayasa Mahkemesi, somut olayın kendine özgü şartları bağlamında, adil yargılanma hakkının ihlaline yönelik bir belirti bulunmadığı hallerde, bir ihlalin olmadığının açık olduğu gerekçesiyle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar verebilir.

23. Temyiz incelemesinde ilke olarak temyiz mercii, ilk derece mahkemesi kararının hukuka ve kanuna uygunluğunu denetler ve herhangi bir aykırılık tespit etmesi halinde yeniden karar verilmek üzere dosyayı ilk derece mahkemesine geri gönderir ve ilk derece mahkemesinin yerine geçerek karar veremez. Bu genel ilke, kanun koyucunun düzenlediği usul kanunları çerçevesinde tespit edildiği gibi yine usul kanunları ile bu genel ilkeye bazı hallerde istisnalar getirilmesi mümkündür (B. No: 2013/342, 17/11/2014, § 42).

24. İş hukukuna dayalı davalar, işçinin korunması ve mağduriyetinin önlenmesi amacıyla kısa sürede bitirilmesi öngörülen uyuşmazlıklardır. Bu amaçla iş hukukuna dayalı uyuşmazlıklar basit yargılama usulüne tabi oldukları gibi, kanun koyucu işe iade davalarının daha hızlı sonuçlandırılmasına yönelik de bir takım özel düzenlemeler yapmıştır. Bu çerçevede 4857 sayılı Kanun'un 20. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, işe iade davalarının temyiz aşamasında, ilk derece mahkemesinin kararının yerinde olmadığı kanaatine varılması ve araştırılması gereken başkaca bir husus da bulunmadığının tespiti durumunda, Yargıtay tarafından işe iade talebi hakkında kesin olmak üzere karar verilmektedir (B. No: 2013/342, 17/11/2014, § 43).

25. Genel kuralın istisnasını oluşturan söz konusu uygulamaya, ancak mahkemece araştırılması gereken başkaca bir husus bulunmadığının tespit edilmesi halinde başvurulmakta, mahkemece araştırılması gereken hususlar olduğunun anlaşıldığı durumlarda genel kurala uygun olarak dosya, gerekli araştırmanın yapılması amacıyla ilk derece mahkemesine geri gönderilmektedir.

26. Somut olayda, İskenderun İş Mahkemesinin kararı, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından, "davacının, işveren vekili olup olmadığı hususu yeterince araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulduğu" gerekçesiyle bozulduğu, bozma kararı üzerine Mahkemece, bozma ilamında eksik inceleme yapıldığı gösterilen hususlarda yeniden yapılan araştırma sonucunda uyuşmazlığın karara bağlandığı anlaşılmaktadır.

27. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin, yargılamaya konu uyuşmazlığın karara bağlanması için araştırılması gerekli olan bir hususun araştırılmadan hüküm kurulduğunu tespit etmesiyle, söz konusu araştırmanın yapılması için bozma kararı vermesinde, hukuka aykırı ve keyfi bir uygulama tespit edilmediği gibi, İlk Derece Mahkemesine direnme hakkı veren uygulamanın başvurucunun adil yargılanma hakkına yönelik bir müdahale teşkil etmediği açıktır.

28. Başvurucunun, Yargıtay tarafından bozma kararı verilmesi nedeniyle, savunmayı genişletme yasağının ihlal edildiği iddiasının ise, bozma gerekçesini oluşturan ve bozma sonrasında davanın reddi sebebi olarak gösterilen hususun, davalı tarafından yargılamanın ilk aşamasında, cevap dilekçesinde ileri sürüldüğü tespit edilmekle, temelsiz olduğu anlaşılmaktadır.

29. Açıklanan nedenlerle, Yargıtay tarafından bozma kararı verilerek dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesinde adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğu anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığı İddiası

30. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, başvurucunun yargılamanın uzunluğuna ilişkin şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

31. Başvurucu, 8/10/2010 tarihinde açtığı işe iade davasının makul sürede tamamlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

32. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).

33. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

34. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, iş akdinin feshi üzerine açılan işe iade davasının söz konusu olduğu görülmekle, 4857 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).

35. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 8/10/2010 tarihidir.

36. Sürenin bitiş tarihi ise, yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut olayda yargılamanın sona erdiği tarihin, İskenderun İş Mahkemesinin kararının Yargıtay 7. Hukuk Dairesi tarafından onandığı 24/9/2013 tarihi olduğu anlaşılmaktadır.

37. Makul sürede yargılanma hakkına ilişkin olarak yapılan değerlendirmede önemli bir ölçüt olan başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği kriteri çerçevesinde, bireylerin ekonomik geleceği ile çalışma barışı açısından arz ettiği önem nazara alındığında, iş uyuşmazlıklarının ivedilikle çözülmesi hususunda yargı organlarının özel bir itina göstermesi gerekmektedir. Bu nedenle kanun koyucu iş hukukunun çalışanı koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin dışında, sözlü yargılama usulüne tabi özel bir iş yargılaması sistemi ihdas ederek iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce, mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 59).

38. 6100 sayılı Kanun’un 447. maddesiyle, daha önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri yargılama usulleri kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına da uygulanmak üzere basit yargılama usulü getirilmiştir. Basit yargılama usulü yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772, 7/11/2013, §§ 64-65).

39. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, celse aralarının uzun tutulduğu ve yargılama süresinin büyük kısmının delillerin toplanması aşamasında geçtiği anlaşılmakta, iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıkların özellikle de işe iade talebini içeren feshe itiraz davalarının niteliği, başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun davadaki menfaati dikkate de alındığında, sonuç olarak İş Kanunu’nda öngörülen sürelere oranla haklı görülemeyecek derecede uzun bir süre olan iki yıl on bir ay on altı günde yargılamanın tamamlandığı görülmektedir.

40. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin iş mahkemesi önünde görüldüğü anlaşılmakla, 4857 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 4857 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (§ 14).

41. 4857 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2013/772, 7/11/2013, §§ 59-82).

42. Başvuruya konu davada yer alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği çerçevesinde davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu iki yıl on bir ay on altı günlük yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

43. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

44. Başvurucu, adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle 39.547,20 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

45. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

46. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin iki yıl on bir ay on altı günlük yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net 2.200,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

47. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

48. Başvurucu yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Yargıtayın bozma kararı vermesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Yargılama süresinin makul olmadığı yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 2.200,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

D. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Metin Aydoğan [2.B.], B. No: 2013/9717, 10/3/2015, § …)
   
Başvuru Adı METİN AYDOĞAN
Başvuru No 2013/9717
Başvuru Tarihi 26/12/2013
Karar Tarihi 10/3/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, iş akdinin feshedilmesi üzerine 8/10/2010 tarihinde açtığı işe iade davasında Yargıtay tarafından kesin nitelikte karar verilmesi gerekirken bozma kararı verildiğini ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespiti, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 447
30
5521 İş Mahkemeleri Kanunu 1
7
15
4857 İş Kanunu 20
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi