TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
TANSU İŞLER BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/9799)
Karar Tarihi: 14/4/2016
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Alparslan ALTAN
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör
Hüseyin TURAN
Başvurucu
Tansu İŞLER
Vekili
Av. Fatih SEMİZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, internet sitelerinde çıkan haber ve yayınlara karşı cevap ve düzeltme (tekzip) talebinin reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/12/2013 tarihinde Isparta 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Komisyon aşamasında 2013/9801 numaralı başvurunun, kişi yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2013/9800 sayılı başvuru dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
4. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 7/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 21/1/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 26/1/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu,Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır
7. Yapılan incelemede; 2013/9800 numaralı başvurunun, kişi ve konu bakımından aynı nitelikte olması nedeniyle 2013/9799 sayılı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
1. "www.bomba32.com" internet sitesinde yayınlanan haber nedeniyle yapılan başvuru
9. Başvurucu, www.bomba32.com internet sitesinin 20/9/2013 tarihli sayfasında 'İkinci Baharını Yaşamak İsterken Beş Parasız Kaldı' ve haber içeriğinde 'Motor Sağlam Dedi, Parayı Kaptırdı' başlıkları ile yayımlanan haberlerde; kendisinin H.Ç. isimli bir şahsı dolandırdığının ifade edilmesi nedeniyleilgili internet sayfasının içerik sağlayıcısına 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un 9. maddesi gereğince yayımlanmak üzere bir cevap ve düzeltme metninin yer aldığı bir ihtarname göndermiştir.
10. Söz konusu ihtarname 21/10/2013 tarihinde adı geçen internet sitesine tebliğ edilmiş olmasına rağmen cevap ve düzeltme metni yasal süresi içerisinde yayımlanmamıştır.
11. Bunun üzerine başvurucu, ikametgahının bulunduğu Bucak Sulh Ceza Mahkemesindentekzip talebinde bulunmuştur.
12. Bucak Sulh Ceza Mahkemesi 25/10/2013 tarihlive 2013/338 Değişik İş sayılı kararıyla başvurucunun talebini, söz konusu haberde bir değerlendirme yapılmayıp sadece iddiaların iddia eden kişinin ağzından aynen aktarılmış olması, başvurucunun soyadının yazılmamış olması ve kendisi hakkında bir yargıya varan ifadeler kullanılmamış olmasına dayanarak haberin basın özgürlüğü kapsamında kaldığı gerekçesiyle reddetmiştir.
13. Başvurucu ret kararına karşı yasal süresi içerisinde Bucak Asliye Ceza Mahkemesine itiraz etmiştir. Mahkeme 15/11/2013 tarihli ve 2013/245 Değişik İş sayılı kararıyla Bucak Sulh Ceza Mahkemesinin kararını yerinde görerek yapılan itirazı reddetmiştir.
14. Red kararı başvurucuya 27/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
2. "www.milliyet.com.tr" internet sitesinde yayınlanan haber nedeniyle yapılan başvuru
15. Başvurucu, www.milliyet.com.tr internet sitesinin 20/9/2013 tarihli sayfasında "Motor Sağlam Kalpte Pil Var Dedi 150 Bin Euro Gitti" başlığı ile yayımlanan bir haberde, kendisinin Hüseyin Çoban isimli bir şahsı dolandırdığınınifade edilmesi nedeniyleilgili internet sayfasının içerik sağlayıcısına 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesi gereğince yayımlanmak üzere bir cevap ve düzeltme metninin yer aldığı bir ihtarname göndermiştir.
16. Söz konusu ihtarname ilgiliye tebliğ edilmiş olmasına rağmen cevap ve düzeltme metni yasal süresi içerisinde yayımlanmamıştır.
17. Başvurucu, bunun üzerine ikametgahının bulunduğu Bucak Sulh Ceza Mahkemesindetekzip talebinde bulunmuştur.
18. Bucak Sulh Ceza Mahkemesi 30/10/2013 tarihli ve 2013/344 Değişik İş sayılıkararıyla başvurucunun talebini, söz konusu haberde bir değerlendirme yapılmayıp sadece iddiaların iddia eden kişinin ağzından aynen aktarılmış olması, başvurucunun soyadının yazılmamış olması ve kendisi hakkında bir yargıya varan ifadeler kullanılmamış olmasına dayanarak haberin basın özgürlüğü kapsamında kaldığı gerekçesiyle reddetmiştir.
19. Başvurucu ret kararına karşı yasal süresi içerisinde Bucak Asliye Ceza Mahkemesine itiraz etmiştir. Mahkeme 15/11/2013 tarihli ve 2013/240 Değişik İş sayılı kararıyla Bucak Sulh Ceza Mahkemesinin kararını yerinde görerek yapılan itirazı reddetmiştir.
20. Red kararı başvurucuya 27/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
3. "www.posta.com.tr" internet sitesinde yayınlanan haber nedeniyle yapılan başvuru
21. Başvurucu, www.posta.com.tr internet sitesinin 20/9/2013 tarihli sayfasında "Beş Parasız Kaldı" başlığı ile yayımlanan bir haberde, kendisinin Hüseyin Çoban isimli bir şahsı dolandırdığınınifade edilmesi nedeniyleilgili internet sayfasının içerik sağlayıcısına 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesi gereğince yayımlanmak üzere bir cevap ve düzeltme metninin yer aldığı bir ihtarname göndermiştir.
22. Söz konusu ihtarname ilgiliye tebliğ edilmiş olmasına rağmen cevap ve düzeltme metni yasal süre içerisinde yayımlanmamıştır.
23. Bunun üzerine ikametgahının bulunduğu Bucak Sulh Ceza Mahkemesindentekzip talebinde bulunmuştur.
24. Bucak Sulh Ceza Mahkemesi 25/10/2013 tarihli 2013/339 Değişik İş sayılıkararıyla başvurucunun talebini, söz konusu haberde bir değerlendirme yapılmayıp sadece iddiaların iddia eden kişinin ağzından aynen aktarılmış olması, başvurucunun soyadının yazılmamış olması ve kendisi hakkında bir yargıya varan ifadeler kullanılmamış olmasına dayanarak haberin basın özgürlüğü kapsamında kaldığı gerekçesiyle reddetmiştir.
25. Başvurucu ret kararına karşı yasal süresi içerisinde Bucak Asliye Ceza Mahkemesine itiraz etmiştir. Mahkeme 15/11/2013 tarihli ve 2013/239 Değişik İş sayılı kararıyla Bucak Sulh Ceza Mahkemesinin kararını yerinde görerek yapılan itirazı reddetmiştir.
26. Red kararı başvurucuya 27/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiş
27. Başvurucu 27/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
28. 4/5/2007 tarihli 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesi şöyledir:
"(1) İçerik nedeniyle hakları ihlâl edildiğini iddia eden kişi, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak kendisine ilişkin içeriğin yayından çıkarılmasını ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabı bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasını isteyebilir. İçerik veya yer sağlayıcı kendisine ulaştığı tarihten itibaren iki gün içinde, talebi yerine getirir. Bu süre zarfında talep yerine getirilmediği takdirde reddedilmiş sayılır.
(2) Talebin reddedilmiş sayılması halinde, kişi onbeş gün içinde yerleşim yeri sulh ceza mahkemesine başvurarak, içeriğin yayından çıkarılmasına ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabın bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasına karar verilmesini isteyebilir. Sulh ceza hâkimi bu talebi üç gün içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Sulh ceza hâkiminin kararına karşı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir.
(3) Sulh ceza hâkiminin kesinleşen kararının, birinci fıkraya göre yapılan başvuruyu yerine getirmeyen içerik veya yer sağlayıcısına tebliğinden itibaren iki gün içinde içerik yayından çıkarılarak hazırlanan cevabın yayımlanmasına başlanır.
(4) Sulh ceza hâkiminin kararını bu maddede belirtilen şartlara uygun olarak ve süresinde yerine getirmeyen sorumlu kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İçerik veya yer sağlayıcının tüzel kişi olması halinde, bu fıkra hükmü yayın sorumlusu hakkında uygulanır. "
29. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24/1/2007 tarihli ve E.2007/4-14, K.2007/32 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Anayasa'nın 28. maddesinde düzenlenen 'basın özgürlüğü' ilkesinin özel hukuk alanındaki sınırlaması MK.nun 24-25 ve BK.nun 49. maddeleridir. Basının olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğu vardır. Bunun içindir ki basının yayın yaparken yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylarındaki hukuka aykırı eylemlerden farklılıklar taşır. İşte bu farklılık ve ayrık durum gözetilerek yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluk sınırı belirlenmelidir. Basın dışındaki bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğu kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. İşte basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Ancak basın özgürlüğü ile kişilik değerleri karşı karşıya geldiğinde, çatışan iki değer aynı zamanda korunamayacağına göre somut olaydaki olgular itibariyle birinin diğerine üstün tutulması gerekir. Bunun sonucunda da, daha az üstün olan yarar, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında, o olayda ve o an için hukuk düzenince korumasız kalmasının uygun olacağı kabul edilecektir. Basının haber verme görevini yerine getirirken kullanacağı bu hakkın özel hukuk alanındaki sınıfı; gerçeklik, güncellik, kamu yararı, toplumsal ilgi ve konu ile ifade arasındaki düşünsel bağlılık kuralları olarak belirlenmiştir. Haber verme bu sınırlar içinde kullandığı sürece hukuka uygundur. Bu unsurlardan biri olan gerçeklik; verilen habere ya da anlatılmak istenen amaca ve hedefe konu olan içeriğin, yayın sırasında olayla ilgili durumuna uygunluğudur. Diğer bir anlatımla gerçeklik somut gerçeklik olmayıp, haberin verildiği andaki beliriş biçimine, görünürdeki gerçeğe uygunluktur."
30. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 14/10/1993 tarihli ve E.1993/4911, K.1993/5847 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Haberin gerçekliğine yönelik hâkim incelemesinin objektif ölçülere dayanması, ilgilisince gerçeğe aykırı sayılmasının değil basının haber verme hakkının ve toplumun bilgi edinme olanağının sınırlanmasına yol açmayacak biçimde görünürdeki gerçeğe uygun olup olmadığının asıl alınması; maddi gerçek araştırılma durumunda olmadığı için ortada görünen durum ve tarafların iddialarını kanıtlamak için sundukları bilgi ve belgeler değerlendirilmek suretiyle sonuca ulaşılması, hukukumuzda cevap ve düzeltme sistemimizce benimsenen yöntem(dir.)"
31. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "İlke" kenar başlıklı 24. maddesi şöyledir:
"Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır."
32. 4721 sayılı Kanun'un "Davalar" kenar başlıklı 25. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir.
Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.
Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır."
33. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "İhtiyati tedbirin şartları" kenar başlıklı 389. maddesinin (1) numaralıfıkrası şöyledir:
"(1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir."
34. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "Genel olarak" kenar başlıklı 49. maddesi şöyledir:
"Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür."
35. 6098 sayılı Kanun'un "Kişilik hakkının zedelenmesi" kenar başlıklı 77. maddesi şöyledir:
"Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir."
36. 6098 sayılı Kanun'un "Genel olarak" kenar başlıklı 77. maddesi şöyledir:
"Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.
Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur."
37. 6098 sayılı Kanun'un "İşin işgörenin menfaatine yapılması hâlinde" kenar başlıklı 530. maddesi şöyledir:
"İşsahibi, kendi menfaatine yapılmamış olsa bile, işgörmeden doğan faydaları edinme hakkına sahiptir; ancak zenginleştiği ölçüde, işgörenin masraflarını ödemek ve giriştiği borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
38. Mahkemenin 14/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
39. Başvurucu; internet sitelerinde yayımlanan, kendisini ismen belirtmemekle birlikte belirlenebilir bir şekilde tarif eden ve hakkında küçültücü değer yargıları barındıran haberlere karşı ilgili internet sitelerine gönderdiği cevap ve düzeltme metninin yayımlanmaması üzerine yetkili mahkemeye yaptığı itirazın, bu haberin basın hürriyeti kapsamında kalması gerekçesiyle reddedilmesinin Anayasanın "cevap ve düzeltme" hakkını düzenleyen 32. maddesine aykırı olduğunu iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun ihlal iddialarının özü, söz konusu internet haberlerinin, itibarına müdahale oluşturduğudur. Bu sebeple şikâyetlerin bir bütün olarak Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
41. Bakanlık görüş yazısında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin(AİHM) özel yaşama saygı hakkı kapsamındaki içtihadında benimsenen ilkelerin başvurunun değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması gerektiğini ifade etmiştir.
42. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
43. Başvuru konusu olaya benzer olaylarda uygulanacak ilkeler Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından Ahmet Çinko ve Erkan Çelik (B. No: 2013/6237, 2/7/2015, §§ 35-57) kararında ortaya konulmuştur.
44. Cevap ve düzeltme hakkı; bir kişinin saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına müdahale eden veya gerçeğe aykırı olan bir yayın yapılması durumunda aleyhine yayın yapılan kimsenin bu yayına cevap verme ve düzeltmeyi isteme hakkıdır. Bu hak ile kişiler yayın organlarının; kendisinin saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına verdiği zararlara karşı aynı yayın organını kullanarak kendini korumaktadır (Ahmet Çinko ve Erkan Çelik, §§ 43-44).
45. Hukuk sistemimizde cevap ve düzeltme hakkının, başvurudaki gibi 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesindeki usule uyarak sulh ceza hâkimliklerine başvurmak suretiyle veya hukuk mahkemelerinde açılacak çekişmeli dava yolu ile kullanılabilmesi mümkündür.
46. 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesinde düzenlenen cevap ve düzeltme yolu, ceza hukukuna özgü bir çekişmesiz yargılama faaliyeti olup sulh ceza hâkimi talep sahibinin sunduğu evrak üzerinden inceleme yapmakta dolayısıyla ilgili yayın organı ve sorumlular yapılan başvurudan haberdar olmamaktadırlar. Dahası aleyhlerine cevap ve düzeltme talep edilen ilgililer, duruşma açılmayacağı için çekişmeli davalar gibi duruşmada hazır bulunamamakta, kendilerini savunamamakta, hâkimin kararını etkilemek amacıyla sunulan delil, mütalaa ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamamakta ve bunlar hakkında yorum yapamamaktadırlar (Ahmet Çinko ve Erkan Çelik, § 50).
47. Cevap ve düzeltme yolu çekişmesiz bir yargı yolu olduğu, başka bir deyişle yargılamada karşı taraf bulunmadığı için karardan etkilenecek basın organının temsilcileri ile sorumlu kişiler silahların eşitliği ilkesinden faydalanamamakta, davacının iddiaları karşısında deliller de dâhil olmak üzere savunmalarını ortaya koymak için makul ve kabul edilebilir olanaklara sahip olamamaktadırlar. Cevap ve düzeltme yolu çekişmesiz bir yargı yolu olduğu için bu konuda verilen kararlar, basın yolu ile kişilik hakkının ihlali nedeniyle açılan diğer ceza veya hukuk davalarında da bir kesin hüküm teşkil etmemektedir (Ahmet Çinko ve Erkan Çelik, §§ 50, 51).
48. Cevap ve düzeltme hakkının kullanılmasının yollarından biri olan ve somut başvuruda kullanılmış bulunan 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesinde düzenlenen sulh ceza hâkimliklerindeki çekişmesiz yargı yolu, karardan etkilenecek olanlara yargılanma hukukunun usule ilişkin güvencelerinin kullandırılamadığı dolayısıyla çatışan haklar arasında dengelemenin yapılmasının zorlaştığı bir yoldur.
49. Tekzip kararı, bir haberin gerçek dışı olduğunu açıklama ve maddi gerçeği kamuya bildirme işlevine sahiptir. Çekişmesiz bir dava sonucunda bu kararı verebilmek ancak hukuka aykırılığın ve gerçek dışılığın çok belirgin olduğu ve zararın süratle giderilmesinin zaruri olduğu hâllerde mümkündür. Bu sebeple bireyin şeref ve itibarının korunması için hukuk düzenindeki diğer yollara göre (Örnek olarak sayılan bazı hukuki yollar için bkz. Ahmet Çinko ve Erkan Çelik, § 42) oldukça dar bir alanda etkili bir yol olduğu kabul edilmelidir (Ahmet Çinko ve Erkan Çelik, § 61).
50. Başvurucu, gerçek dışı haber ile hukuka aykırı olarak itibarına yapılan müdahalenin 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesi uyarınca çekişmeli bir yargılama yapılmadan, gecikmeksizin ve süratle bertaraf edilmesi gerekliliğini ortaya koyabilmiş değildir. Somut başvuruya konu ihlal iddiasında, diğer ceza veya hukuk yollarının daha yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun sulh ceza hâkimliklerinin görevinde bulunan cevap veya erişimin engellenmesi yolu dışındaki daha etkili diğer koruma yollarına başvurmadığı anlaşıldığından Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için tüm başvuru yollarının tüketilmesi koşulunu yerine getirdiği söylenemez.
51. Açıklanan nedenlerle başvurunun "başvuru yollarının tüketilmemesi" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Alparslan ALTAN bu görüşe katılmamıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın "başvuru yollarının tüketilmemesi" nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
14/4/2016 tarihinde Alparslan ALTAN'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvurucu, üç ayrı internet sitesinde kendisine yönelik hakaret ve suçlayıcı ifadeler içeren haberler yayınlanması üzerine bu haberlerle ilgili olarak hazırladığı tekzip metninin yayınlanması için bildirimde bulunmasına rağmen bu metnin yayınlanmaması üzerine aynı amaçla yargıya müracaat ettiğini, ancak derece mahkemelerince taleplerinin yetersiz gerekçelerle ve hukuka aykırı olarak reddedildiğini, anılan karara karşı yaptıkları itirazın da kesin olarak reddedildiğini, böylece Anayasa'nın 32. maddesinde belirtilen düzeltme ve cevap hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, Mahkememizce başvurucunun iddialarının Anayasanın 17. maddesi kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
2. Mahkememiz çoğunluğu tarafından, basın ve yayın organlarınca yapılan bir yayın nedeniyle şeref ve itibar hakkına hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen müdahalelerde mağdurun asıl gayesinin zararının telafi edilmesi olduğu kabul edilerek benzer uyuşmazlıklar açısından, koşullara göre diğer ceza veya hukuk yollarının daha yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olduğunun anlaşıldığı, başvurucunun ortaya çıktığını iddia ettiği zararın giderimi için uyuşmazlığın esasına dair ve somut başvuru açısından koşullara göre sulh ceza hâkimliklerinin görevinde bulunan cevap ve düzeltme yolu dışındaki daha etkili diğer koruma yollarına başvurmadığı, bu durumda Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için tüm başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun yerine getirildiğinin söylenemeyeceği gerekçesiyle başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
3. Başvurucu, üç ayrı internet sitesinde kendisine yönelik hakaret ve suçlayıcı ifadeler içeren haberler yayınlanması üzerine bu haberlerle ilgili olarak, her üç internet sayfası içerik sağlayıcılarına 4.5.2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 9. maddesi gereğince cevap ve düzeltme talebini içeren ihtarnameleri göndermiş, bu metinlerin yasal süresi içerisinde yayımlanmaması üzerine Bucak Sulh Ceza Mahkemesine başvurarak ayrı ayrı tekzip taleplerini iletmiş, bu Mahkeme tarafından taleplerinin reddine karar verilmesi üzerine bu kez kararlar aleyhine yasal süresi içerisinde Bucak Asliye Ceza Mahkemesine itirazda bulunmuş, nihayet itirazların da red kararlarıyla sonuçlanması üzerine bireysel başvuruda bulunmuştur.
4. Başvurucunun dilekçesi ve sunduğu deliller üzerinden inceleme yapan Bucak Sulh Ceza Mahkemesi "sözkonusu haberde bir değerlendirme yapılmayıp sadece iddiaların iddia eden kişinin ağzından aynen aktarılmış olması, başvurucunun soyadının yazılmamış olması ve kendisi hakkında bir yargıya varan ifadeler kullanılmamış olması, bu nedenle yazıların basın özgürlüğü kapsamında kaldığı" gerekçesiyle başvurucunun talebini reddetmiştir.
5. Başvurucunun iddiaları ile ilgili olarak çoğunluk tarafından yapılan değerlendirmede sulh ceza mahkemelerinin yetkisinde bulunan cevap ve düzeltme yolunun başvuruya konu basın açıklamaları nedeniyle şeref ve itibar hakkının korunmadığı yönündeki şikâyetler açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili bir başvuru yolu olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği belirtilerek somut olayda kişi dokunulmazlığı ve maddi ve manevi varlığını koruyup geliştirme hakkını koruyucu diğer ceza ve hukuk yollarının daha etkili olduğu düşüncesiyle başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varılmıştır.
6. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen kişi dokunulmazlığı ve maddi ve manevi varlığını koruyup geliştirme hakkını korumak üzere Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu gibi temel kanunlarda kişilerin başvurabileceği genel nitelikte kanun yolları düzenlenmiştir.
7. Anayasa'nın 32. maddesinde düzenlenen düzeltme ve cevap hakkı da kişi dokunulmazlığı ve maddi ve manevi varlığını koruyup geliştirme hakkını güvenceye alma amacıyla Anayasa'da özel olarak düzenlenen bir hukuki yoldur. Bu anlamda Anayasa'nın 32. ve Basın Kanunu'nun 14. maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiş bulunan bu hak kişi dokunulmazlığı ve maddi ve manevi varlığını koruyup geliştirme hakkını hızlı bir şekilde ve farklı bir yolla koruyan istisnai nitelikte bir başvuru yolu olarak ortaya çıkmaktadır.
8. Yayın yoluyla kamuoyunda oluşan olumsuz kanaati giderebilecek veya etkisini azaltabilecek en hızlı ve etkili yöntem cevap ve düzeltme hakkının kullanımıdır. Zira, diğer dava yollarına başvurulması halinde yayın tarihi ile verilecek mahkeme kararı arasında uzun zaman geçmesi nedeniyle bu yollar kişi aleyhine kamuoyunda oluşan olumsuz kanaati gidermekte veya etkisini azaltmakta yetersiz kalmaktadır. Bu yönüyle cevap ve düzeltme hakkının korunması açısından öngörülen cevap ve düzeltme talebinde bulunma yolu düzenlendiği alan bakımından etkili bir başvuru yolu ve kamuoyunda oluşan izlenimin etkisini azaltmanın en etkili ve hızlı yöntemidir. Düzeltme ve cevap hakkının temelinde de bireylere diğer başvuru yollarına nazaran daha hızlı ve etkin bir koruma sağlama düşüncesi bulunmaktadır.
9. İfade özgürlüğünün belirli sınırlamalara tabi tutulabileceği, bu sınırlama şartlarından birinin de "başkalarının şöhret veya haklarını" korumak olduğu dikkate alındığında, cevap ve düzeltme hakkının bu sınırlama kapsamında olduğu kabul edilmelidir. (benzer değerlendirmeler için bkz. Melnychuk/Ukrayna, B. No.28743/03, 05/07/2005, § 2). Haber ve bilgilerin farklı kaynaklardan alınması ile haber ve bilgi çoğulculuğunu ve dolayısıyla toplumun doğru bilgilendirilmesini sağlama fonksiyonu da bulunmaktadır (bkz. Ediciones Tiempo S.A./İspanya, B. No. 13010/87, 12/7/1989; Melnychuk/ Ukrayna, B. No. 28743/03, 05/07/2005, § 2). O halde cevap ve düzeltme hakkı, aynı zamanda, bireyin ifade özgürlüğünün bir parçasıdır ve bu hakkın kullanılmasını sağlamanın, devletin ifade özgürlüğü kapsamında pozitif edim yükümlülüğü olduğu kabul edilmektedir.
10. Devletin ifade hürriyeti alanındaki pozitif yükümlülüğü elbette kişilere veya kurumlara fikirlerini duyurmak için medyaya erişimde sınırsız bir hak tanınmasını gerektirmez. AİHM'e göre kural olarak gazeteler ve diğer medya kuruluşları, özel kişilerden gelen mektup, makale ve yorumları yayınlayıp yayınlamama konusunda editoryal özerklikten faydalanmalıdır. Bununla beraber çok istisnai koşullarda meşru olarak bir gazeteden, hakaret davası neticesinde verilmiş bir yargı kararının yayınlanmasını, bir özür yazısı ya da tekzip metninin yayınlanması istenebilir. İşte devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında kişilerin medyada kendilerini ifade etme hakkını garanti altına alması gerekebilir. Devlet, kitle iletişim araçlarına erişim talebinin reddedilmesi ile ilgili şartları bireyin ifade özgürlüğüne orantısız müdahale oluşturacak ölçüde bir keyfiliğe bırakmamalı ve söz konusu reddedilmeye karşı yerel makamlar önünde itirazı olanaklı kılacak düzenlemeleri yapmalıdır (Melnychuk/ Ukrayna, B. No. 28743/03, 05/07/2005, § 2).
11. Nitekim anılan kararda atıf yapılan Avrupa Konseyi kararları da bu hususu belirtmektedir. AK Bakanlar Komitesinin cevap hakkına ilişkin (74) 26 sayılı Kararında kişilere haklarında yayınlar konusunda kısa bir sürede düzeltme imkanının aynı değerdeki bir yazıyla sağlanması gerektiğini, kişinin ayrıca yayınlara karşı etkili bir başvuru yoluna sahip olması gerektiğini ifade etmektedir. AK Parlamenter Meclisi 1215 (1993) sayılı Tavsiye Kararına göre, medya konusundaki yasal düzenlemelerin, bilgilerin tarafsız bir şekilde aktarılması, çoğulcu fikir yapısını, cinsiyet eşitliğini ve iddialara maruz kalan her vatandaşa cevap hakkını içerecek şekilde kaleme alınması gerekir. AK Bakanlar Komitesinin cevap hakkına ilişkin (2004) 16 sayılı Tavsiye Kararında kişisel hakları etkileyen ve kişiler hakkında gerçeğe aykırı beyanlar içeren yayınlar hakkında ilgililere cevap hakkı ya da ona eşdeğer bir başvuru yolunun tanınması gerekir. Eğer düzeltme metni hiç ya da gerektiği şekilde yayınlanmaz ise buna karşı yazının yayınlanıp yayınlanmamasına karar verecek bir mahkeme ya da bağımsızlık ve tarafsızlık güvencelerine sahip bir makama itiraz yolunun öngörülmesi gerekir.
12. AİHM, benzer nitelikte bazı başvurularda, Türk Hükümetinin, başvurucu tarafından ceza davası açılmaması nedeniyle başvurunun "başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği" yönündeki itirazı üzerinde durmamıştır (Ramazan Yıldırım/Türkiye, B. No: 4300/05, 18/5/2010). Aynı şekilde hükümetin tazminat davası açılmadığından kabul edilemezlik itirazı da üzerinde durulmaya değer görülmemiştir (Adnan Oktar/Türkiye, B. No: 42876/05, 10/5/2011). Bu iki kararda da kabul edilemezlik kararı verilmiş ise de, başvurucuların cevap ve düzeltme yolundan sonra tazminat veya ceza davası açma yoluna gitmemiş olmaları nedeniyle başvuru yollarının tüketilmemiş olduğuna yönelik bir sonuca varılmamıştır.
13. Hatta AİHM, Nazif Yavuz/Türkiye (B. No: 34687/07, 18/11/2014) kararında başvurucunun kendisi hakkında basında çıkan haberlerle alakalı olarak gazetelere bir tekzip metni yayınlamak üzere gönderme dahil hiçbir girişimde bulunmadığını belirterek başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir. Gerekçede ilgilinin yazının sorumlularına karşı tazminat davası açabileceğini veya cevap ve düzeltme hakkının kullanılması yani tekzip metninin yayınlanması için mahkemelere başvurabileceğini, ancak başvurucunun bu başvuru yollarını tüketmemiş olduğu ifade edilmiştir (§ 37). Buna göre başvurucu kendisi açısından hangi yolu daha tatmin edici olarak değerlendirir ise o yolu kullandıktan sonra başvuru yapabilecektir. Bu yaklaşım AİHM'in başvuru yollarının tüketilmesi açısından benimsediği etkili başvuru yollarından birinin tüketilmesinin yeterli olduğunu kabul eden genel yaklaşımına da uygundur.
14. AİHM'e göre ihlalin giderimi bakımından potansiyel olarak etkili iç hukuk yolu birden fazla ise başvurucunun bu yollardan sadece birisine başvurması yeterli olup, bu yollardan hangisine başvuracağı konusundaki tercih de başvurucuya kalmıştır (Karakó/Macaristan, B. No: 39311/05, 28/4/2009) Mahkeme bir hukuk yolu tüketilmiş ise, aynı amaca matuf diğer hukuk yolunu tüketmenin gerekli olmadığı düşüncesindedir. Öte yandan dikkat çekilmesi gereken bir husus, kendi amaç ve talebi açısından en uygun hukuk yolunu seçmek konusunda başvurucunun tercih hakkına sahip olduğudur (Ruža Jelıčıć/Bosna Hersek (k.k.), B. No: 41183/02, 15/11/2005). Eğer ulusal hukuk, hukukun farklı alanlarında yani ceza ve medeni hukuk alanında birden fazla hukuk yolu düzenlemişse, Sözleşme'yi ihlal iddiası açısından bu hukuk yollarından sadece biri aracılığıyla sonuç almak isteyen bir başvurucunun, esas olarak aynı amaca sahip diğer başvuru yollarını tüketmesi gerekli değildir (Jasıńskı/Polonya, B. No: 72976/01, 6/12/2007, § 27).
15. Cevap ve düzeltme ile elde edilmek istenen sonuç çoğu zaman kişilik haklarını koruyan diğer hukuk yollarından farklı olarak değerlendirilebilir. Kural olarak başvurucunun cevap ve düzeltme hakkını kullanmadaki amacı, doğru olmadığını iddia ettiği haber veya bilginin kısa sürede düzeltilip doğrusunun yayınlanmasıdır. Diğer hukuk yollarında ise uğranılan zararın giderilmesi veya sorumluların cezalandırılması amaçlanır. Düzeltme ve cevap hakkının kullanılması kişiliği koruyan diğer yollara başvurulmasına engel olmadığı gibi bu yollar birbirinin alternatifi de değildir. Bu bağlamda cevap ve düzeltme hakkı ile diğer hukuki yollar aynı hukuki değeri korumadıklarından birbirleri için başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik sebebi olmamalıdırlar.
16. Çoğunluk kararında da belirtildiği gibi cevap ve düzeltme hakkının, aleyhine yayın yapılan kimseye, aynı yayın organını kullanarak saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına müdahale eden veya gerçeğe aykırı olan bir yayının yapılması durumunda iddialara cevap verme ve düzeltmeyi isteme imkânı veren anayasal bir hak olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Nitekim Anayasa'nın "Düzeltme ve cevap hakkı" kenar başlıklı 32. maddesinin birinci fıkrasında "Düzeltme ve cevap hakkı, ancak kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılması hallerinde tanınır ve kanunla düzenlenir." denilmiştir.
17. Cevap ve düzeltme hakkı, bir kişinin saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına müdahale eden veya gerçeğe aykırı olan bir yayının yapılması durumunda aleyhine yayın yapılan kimsenin bu yayına cevap vermek ve düzeltmeyi istemek hakkıdır. Bu hak ile bir kişi, kendisinin saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına medyanın verdiği zararlara karşı kendini korumaktadır (bkz. Ediciones Tiempo S.A./İspanya, B. No: 13010/87, 12/7/1989).
18. 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 14. maddesine göre cevap ve düzeltme hakkı sadece basılmış eserler için ve bunlar arasında sadece süreli yayınlar için kabul edilmiş bir haktır. Basın açısından ise cevap ve düzeltme hakkı, basın özgürlüğünün kötüye kullanılmasına karşı başvurulan ve klasik yargılama faaliyetlerinden daha kısa sürede netice alınmasını sağlayan bir tür tedbirdir. Süreli yayındaki bir yazının kötü tesirleri nasıl geniş bir alana süratle yayılıyorsa, cevap ve düzeltmeyle bunun giderilmesinin de aynı geniş alanda ve süratle gerçekleşmesi sağlanarak kişilerin korunması amaçlanmaktadır.
19. Özellikle sosyal ve görsel medyanın hızının inanılmaz boyutlara ulaştığı günümüzde daha kısa sürede netice alınmasını gerekli kılan hallerde Anayasa'nın 32. ve Basın Kanunu'nun 14. maddelerine uygun olarak cevap ve düzeltme haklarını kullanmak amacıyla gerekli başvuru yollarını tüketmiş olan başvurucuları diğer genel nitelikteki yollara başvurmaya zorlamak bireysel başvurular açısından cevap ve düzeltme hakkını anlamsız hale getirecek bir yaklaşımdır. Tazminat ve ceza davalarının sonuçlanma süreleri gözetildiğinde verilecek kararın başvurucular açısından etkili olacağını söylemek mümkün görünmemektedir. Cevap ve düzeltme hakkı kullanılarak daha kısa sürede netice alınmasını gerekli kılan hallerde başvurucuların yöneltildiği diğer dava yollarında geçecek süreler ihlali daha da ağırlaştıracaktır.
20. Kişilerin, kendileri hakkında kamuoyunda oluşan olumsuz imajı kısa sürede cevap ve düzeltme yoluyla tamir etmeyi amaçladığı, ayrıca ve açıkça tazminat veya sorumluların cezalandırılmasını hiçbir şekilde istemediği, yalnızca ve derhal cevap ve düzeltme hakkını kullanmak istediği durumlarda veya düzeltme ve cevap hakkının kullanılmasına konu yayında tazminatı veya cezalandırmayı gerektirmeyecek beyanların kullanıldığı hallerde cevap ve düzeltme hakkını öngören başvuru yolunun en etkili yol olduğu kuşkusuzdur.
21. Bu nedenle, bireysel başvuru yolunda, başvuru dilekçelerindeki şikâyetler ve talepler ile somut olayın özellikleri dikkate alınarak, başvurucuların cevap ve düzeltmeden ziyade sorumluların cezalandırılmasını ve/veya uğradığı zararlar nedeniyle tazminata karar verilmesini istediği durumlarda cezalandırma ve tazminat bakımından etkili diğer hukuk yollarına başvurması gerektiği söylenebilir. Ancak, cevap ve düzeltme hakkının kullanımına ilişkin başvuru yolunu etkisiz bir yol olarak nitelendirmek Anayasa ve Basın Kanununun açık düzenlemelerine aykırı olacağı gibi bireysel başvurunun amacıyla da bağdaşmaz.
22. Nitekim eldeki işe konu olayda da, cevap ve düzeltme taleplerini reddeden Mahkemelerin gerekçeleri dikkate alındığında başvurucunun düzeltme ve cevap hakkını kullanmaya yönelik başvuru yolu dışında tüketilmesi öngörülen diğer başvuru yollarından herhangi bir sonuç alma olanağı da çok fazla görünmemektedir.
23. Eldeki işte başvurucu açıkça, internet sayfasında çıkan haberlerde kendisi aleyhine hakaret ve suçlayıcı ifadeler içeren haberler yayınlanması üzerine bu haberlerle ilgili olarak hazırladığı tekzip metinlerinin yayınlanması için bildirimde bulunmasına rağmen bu metinlerin yayınlanmaması üzerine aynı amaçla yargıya müracaat ettiğini, ancak derece mahkemelerince taleplerinin yetersiz gerekçelerle ve hukuka aykırı olarak reddedildiğini, anılan kararlara karşı yaptığı itirazların da kesin olarak reddedildiğini, böylece anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Sonuç olarak başvurucu anayasal bir hak olan düzeltme ve cevap hakkını kullanmak amacıyla yaptığı başvuruların hukuka aykırı olarak reddedilmesi üzerine ve bu hakkı kullanmasını engelleyen kararlar aleyhine başvuruda bulunmuştur.
25. Başvurucu dilekçesinde haber nedeniyle itibarının ağır biçimde zedelendiğini, haber yayınlandığından beri birçok kişinin kendisini aradığını, çevresine karşı küçük düştüğünü ve söz konusu haber nedeniyle mağduriyetinin halen devam ettiğini belirtmiştir.
26. Başvurucunun başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar ve talepleri dikkate alındığında başvuru tamamen cevap ve düzeltme hakkının kullanımına ilişkin bulunmaktadır. Başvurucu bu konuda bizatihi Anayasa'nın 32. maddesiyle de düzenlenmiş bulunan ve 4.5.2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 9. maddesinde de açıkça düzenlenen etkili bir başvuru yolunu tüketerek bireysel başvuruyu gerçekleştirmiştir.
27. Başvurucu hakkındaki haberlerin ilgili internet sitelerinde 20.9.2013 tarihinde yayımlandığı gözetildiğinde, inceleme tarihi itibariyle aradan yaklaşık üç yıla yakın süre geçtikten sonra başvurucunun yine belli bir süre alacağı başka bir yola gitmeye yönlendirilmesi ileri sürülen hakkı anlamsız kılacaktır. Bu durumda amaç ve talepleri bakımından etkili bir başvuru yolunu tüketmiş olan başvurucuyu sonuç alamayacağı başka başvuru yollarına gitmeye zorlamak bireysel başvurunun amacı ile bağdaşmayacağı gibi başvurucunun hak arama hürriyetine de bir müdahale oluşturacaktır.
28. Belirtilen gerekçelerle, kabul edilerek esasının incelenmesi gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan, çoğunluğun "başvuru yollarının tüketilmemesi" nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğuna yönelik görüşüne katılmadık.
Üye