TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TANSU İŞLER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/9799)
|
|
Karar Tarihi: 14/4/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Tansu İŞLER
|
Vekili
|
:
|
Av. Fatih
SEMİZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, internet sitelerinde çıkan haber ve yayınlara karşı
cevap ve düzeltme (tekzip) talebinin reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibarın
korunması hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/12/2013 tarihinde Isparta 1. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Komisyon aşamasında 2013/9801 numaralı
başvurunun, kişi yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2013/9800 sayılı
başvuru dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
4. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca 7/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği
bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü
21/1/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa
Mahkemesine sunulan görüş 26/1/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu,Bakanlık görüşüne karşı
beyanda bulunmamıştır
7. Yapılan incelemede; 2013/9800
numaralı başvurunun, kişi ve konu bakımından aynı nitelikte olması nedeniyle
2013/9799 sayılı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya
üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
1. "www.bomba32.com" internet
sitesinde yayınlanan haber nedeniyle yapılan başvuru
9. Başvurucu, www.bomba32.com internet sitesinin 20/9/2013
tarihli sayfasında 'İkinci Baharını Yaşamak
İsterken Beş Parasız Kaldı' ve haber içeriğinde 'Motor Sağlam Dedi, Parayı Kaptırdı' başlıkları
ile yayımlanan haberlerde; kendisinin H.Ç. isimli bir şahsı dolandırdığının
ifade edilmesi nedeniyleilgili internet sayfasının
içerik sağlayıcısına 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan
Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanun'un 9. maddesi gereğince yayımlanmak üzere bir cevap ve
düzeltme metninin yer aldığı bir ihtarname göndermiştir.
10. Söz konusu ihtarname 21/10/2013 tarihinde adı geçen internet
sitesine tebliğ edilmiş olmasına rağmen cevap ve düzeltme metni yasal süresi
içerisinde yayımlanmamıştır.
11. Bunun üzerine başvurucu, ikametgahının bulunduğu Bucak Sulh
Ceza Mahkemesindentekzip talebinde bulunmuştur.
12. Bucak Sulh Ceza Mahkemesi 25/10/2013 tarihlive
2013/338 Değişik İş sayılı kararıyla başvurucunun talebini, söz konusu haberde
bir değerlendirme yapılmayıp sadece iddiaların iddia eden kişinin ağzından
aynen aktarılmış olması, başvurucunun soyadının yazılmamış olması ve kendisi
hakkında bir yargıya varan ifadeler kullanılmamış olmasına dayanarak haberin
basın özgürlüğü kapsamında kaldığı gerekçesiyle reddetmiştir.
13. Başvurucu ret kararına karşı yasal süresi içerisinde Bucak
Asliye Ceza Mahkemesine itiraz etmiştir. Mahkeme 15/11/2013 tarihli ve 2013/245
Değişik İş sayılı kararıyla Bucak Sulh Ceza Mahkemesinin kararını yerinde
görerek yapılan itirazı reddetmiştir.
14. Red kararı başvurucuya 27/11/2013
tarihinde tebliğ edilmiştir.
2. "www.milliyet.com.tr" internet
sitesinde yayınlanan haber nedeniyle yapılan başvuru
15. Başvurucu, www.milliyet.com.tr internet sitesinin 20/9/2013
tarihli sayfasında "Motor Sağlam Kalpte
Pil Var Dedi 150 Bin Euro Gitti" başlığı ile yayımlanan bir
haberde, kendisinin Hüseyin Çoban isimli bir şahsı dolandırdığınınifade
edilmesi nedeniyleilgili internet sayfasının içerik
sağlayıcısına 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesi gereğince yayımlanmak üzere bir
cevap ve düzeltme metninin yer aldığı bir ihtarname göndermiştir.
16. Söz konusu ihtarname ilgiliye tebliğ edilmiş olmasına rağmen
cevap ve düzeltme metni yasal süresi içerisinde yayımlanmamıştır.
17. Başvurucu, bunun üzerine ikametgahının bulunduğu Bucak Sulh
Ceza Mahkemesindetekzip talebinde bulunmuştur.
18. Bucak Sulh Ceza Mahkemesi 30/10/2013 tarihli ve 2013/344
Değişik İş sayılıkararıyla başvurucunun talebini, söz
konusu haberde bir değerlendirme yapılmayıp sadece iddiaların iddia eden
kişinin ağzından aynen aktarılmış olması, başvurucunun soyadının yazılmamış
olması ve kendisi hakkında bir yargıya varan ifadeler kullanılmamış olmasına
dayanarak haberin basın özgürlüğü kapsamında kaldığı gerekçesiyle reddetmiştir.
19. Başvurucu ret kararına karşı yasal süresi içerisinde Bucak
Asliye Ceza Mahkemesine itiraz etmiştir. Mahkeme 15/11/2013 tarihli ve 2013/240
Değişik İş sayılı kararıyla Bucak Sulh Ceza Mahkemesinin kararını yerinde
görerek yapılan itirazı reddetmiştir.
20. Red kararı başvurucuya 27/11/2013
tarihinde tebliğ edilmiştir.
3. "www.posta.com.tr" internet
sitesinde yayınlanan haber nedeniyle yapılan başvuru
21. Başvurucu, www.posta.com.tr internet sitesinin 20/9/2013
tarihli sayfasında "Beş Parasız
Kaldı" başlığı ile yayımlanan bir haberde, kendisinin Hüseyin
Çoban isimli bir şahsı dolandırdığınınifade edilmesi nedeniyleilgili internet sayfasının içerik sağlayıcısına
5651 sayılı Kanun'un 9. maddesi gereğince yayımlanmak üzere bir cevap ve düzeltme
metninin yer aldığı bir ihtarname göndermiştir.
22. Söz konusu ihtarname ilgiliye tebliğ edilmiş olmasına rağmen
cevap ve düzeltme metni yasal süre içerisinde yayımlanmamıştır.
23. Bunun üzerine ikametgahının bulunduğu Bucak Sulh Ceza Mahkemesindentekzip talebinde bulunmuştur.
24. Bucak Sulh Ceza Mahkemesi 25/10/2013 tarihli 2013/339
Değişik İş sayılıkararıyla başvurucunun talebini, söz
konusu haberde bir değerlendirme yapılmayıp sadece iddiaların iddia eden
kişinin ağzından aynen aktarılmış olması, başvurucunun soyadının yazılmamış
olması ve kendisi hakkında bir yargıya varan ifadeler kullanılmamış olmasına
dayanarak haberin basın özgürlüğü kapsamında kaldığı gerekçesiyle reddetmiştir.
25. Başvurucu ret kararına karşı yasal süresi içerisinde Bucak
Asliye Ceza Mahkemesine itiraz etmiştir. Mahkeme 15/11/2013 tarihli ve 2013/239
Değişik İş sayılı kararıyla Bucak Sulh Ceza Mahkemesinin kararını yerinde
görerek yapılan itirazı reddetmiştir.
26. Red kararı başvurucuya 27/11/2013
tarihinde tebliğ edilmiş
27. Başvurucu 27/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
28. 4/5/2007 tarihli 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesi şöyledir:
"(1) İçerik nedeniyle hakları ihlâl
edildiğini iddia eden kişi, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer
sağlayıcısına başvurarak kendisine ilişkin içeriğin yayından çıkarılmasını ve
yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabı bir hafta süreyle
internet ortamında yayımlanmasını isteyebilir. İçerik veya yer sağlayıcı
kendisine ulaştığı tarihten itibaren iki gün içinde, talebi yerine getirir. Bu
süre zarfında talep yerine getirilmediği takdirde reddedilmiş sayılır.
(2) Talebin reddedilmiş sayılması halinde,
kişi onbeş gün içinde yerleşim yeri sulh ceza
mahkemesine başvurarak, içeriğin yayından çıkarılmasına ve yayındaki
kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabın bir hafta süreyle internet
ortamında yayımlanmasına karar verilmesini isteyebilir. Sulh ceza hâkimi bu
talebi üç gün içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Sulh ceza hâkiminin
kararına karşı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna
gidilebilir.
(3) Sulh ceza hâkiminin kesinleşen kararının,
birinci fıkraya göre yapılan başvuruyu yerine getirmeyen içerik veya yer
sağlayıcısına tebliğinden itibaren iki gün içinde içerik yayından çıkarılarak
hazırlanan cevabın yayımlanmasına başlanır.
(4) Sulh ceza hâkiminin kararını bu maddede
belirtilen şartlara uygun olarak ve süresinde yerine getirmeyen sorumlu kişi,
altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İçerik veya yer
sağlayıcının tüzel kişi olması halinde, bu fıkra hükmü yayın sorumlusu hakkında
uygulanır. "
29. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24/1/2007 tarihli ve
E.2007/4-14, K.2007/32 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Anayasa'nın 28. maddesinde düzenlenen
'basın özgürlüğü' ilkesinin özel hukuk alanındaki sınırlaması MK.nun 24-25 ve BK.nun 49.
maddeleridir. Basının olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve
böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve
sorumluluğu vardır. Bunun içindir ki basının yayın yaparken yaptığı yayından
dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylarındaki hukuka
aykırı eylemlerden farklılıklar taşır. İşte bu farklılık ve ayrık durum
gözetilerek yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluk sınırı
belirlenmelidir. Basın dışındaki bir olaydaki davranış biçiminin hukuka
aykırılık oluşturduğu kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir
yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. İşte basının bu nedenle ayrı
bir konumu bulunmaktadır. Ancak basın özgürlüğü ile kişilik değerleri karşı
karşıya geldiğinde, çatışan iki değer aynı zamanda korunamayacağına göre somut
olaydaki olgular itibariyle birinin diğerine üstün tutulması gerekir. Bunun
sonucunda da, daha az üstün olan yarar, daha çok üstün
tutulması gereken yarar karşısında, o olayda ve o an için hukuk düzenince
korumasız kalmasının uygun olacağı kabul edilecektir. Basının haber verme
görevini yerine getirirken kullanacağı bu hakkın özel hukuk alanındaki sınıfı;
gerçeklik, güncellik, kamu yararı, toplumsal ilgi ve konu ile ifade arasındaki
düşünsel bağlılık kuralları olarak belirlenmiştir. Haber verme bu sınırlar
içinde kullandığı sürece hukuka uygundur. Bu unsurlardan biri olan gerçeklik;
verilen habere ya da anlatılmak istenen amaca ve hedefe konu olan içeriğin,
yayın sırasında olayla ilgili durumuna uygunluğudur. Diğer bir anlatımla
gerçeklik somut gerçeklik olmayıp, haberin verildiği andaki beliriş biçimine,
görünürdeki gerçeğe uygunluktur."
30. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 14/10/1993 tarihli ve
E.1993/4911, K.1993/5847 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Haberin gerçekliğine
yönelik hâkim incelemesinin objektif ölçülere dayanması, ilgilisince gerçeğe
aykırı sayılmasının değil basının haber verme hakkının ve toplumun bilgi edinme
olanağının sınırlanmasına yol açmayacak biçimde görünürdeki gerçeğe uygun olup
olmadığının asıl alınması; maddi gerçek araştırılma durumunda olmadığı için
ortada görünen durum ve tarafların iddialarını kanıtlamak için sundukları bilgi
ve belgeler değerlendirilmek suretiyle sonuca ulaşılması, hukukumuzda cevap ve
düzeltme sistemimizce benimsenen yöntem(dir.)"
31. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun
"İlke" kenar başlıklı
24. maddesi şöyledir:
"Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına
saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını
isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha
üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin
kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına
yapılan her saldırı hukuka aykırıdır."
32. 4721 sayılı Kanun'un "Davalar"
kenar başlıklı 25. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin
önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile
etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir.
Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya
kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.
Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri
ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş
görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı
saklıdır."
33. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun "İhtiyati tedbirin şartları"
kenar başlıklı 389. maddesinin (1) numaralıfıkrası
şöyledir:
"(1) Mevcut durumda meydana gelebilecek
bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya
da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın
yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık
konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir."
34. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun
"Genel olarak" kenar
başlıklı 49. maddesi şöyledir:
"Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille
başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı
bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür."
35. 6098 sayılı Kanun'un "Kişilik
hakkının zedelenmesi" kenar başlıklı 77. maddesi şöyledir:
"Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar
gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para
ödenmesini isteyebilir.
Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer
bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle
saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına
hükmedebilir."
36. 6098 sayılı Kanun'un "Genel
olarak" kenar başlıklı 77. maddesi şöyledir:
"Haklı bir sebep olmaksızın, bir
başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri
vermekle yükümlüdür.
Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin
geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması
durumunda doğmuş olur."
37. 6098 sayılı Kanun'un "İşin
işgörenin menfaatine yapılması hâlinde"
kenar başlıklı 530. maddesi şöyledir:
"İşsahibi,
kendi menfaatine yapılmamış olsa bile, işgörmeden
doğan faydaları edinme hakkına sahiptir; ancak zenginleştiği ölçüde, işgörenin masraflarını ödemek ve giriştiği borçlardan onu
kurtarmakla yükümlüdür."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
38. Mahkemenin 14/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
39. Başvurucu; internet sitelerinde yayımlanan, kendisini ismen
belirtmemekle birlikte belirlenebilir bir şekilde tarif eden ve hakkında
küçültücü değer yargıları barındıran haberlere karşı ilgili internet sitelerine
gönderdiği cevap ve düzeltme metninin yayımlanmaması üzerine yetkili mahkemeye
yaptığı itirazın, bu haberin basın hürriyeti kapsamında kalması gerekçesiyle
reddedilmesinin Anayasanın "cevap ve
düzeltme" hakkını düzenleyen 32. maddesine aykırı olduğunu
iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun ihlal iddialarının özü, söz
konusu internet haberlerinin, itibarına müdahale oluşturduğudur. Bu sebeple
şikâyetlerin bir bütün olarak Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası
kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
41. Bakanlık görüş yazısında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin(AİHM) özel yaşama saygı hakkı kapsamındaki
içtihadında benimsenen ilkelerin başvurunun değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması gerektiğini ifade etmiştir.
42. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
43. Başvuru konusu olaya benzer olaylarda uygulanacak ilkeler
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından Ahmet
Çinko ve Erkan Çelik (B. No: 2013/6237, 2/7/2015, §§ 35-57)
kararında ortaya konulmuştur.
44. Cevap ve düzeltme hakkı; bir kişinin saygınlığına, onuruna,
şeref ve itibarına müdahale eden veya gerçeğe aykırı olan bir yayın yapılması
durumunda aleyhine yayın yapılan kimsenin bu yayına cevap verme ve düzeltmeyi
isteme hakkıdır. Bu hak ile kişiler yayın organlarının; kendisinin saygınlığına,
onuruna, şeref ve itibarına verdiği zararlara karşı aynı yayın organını
kullanarak kendini korumaktadır (Ahmet Çinko
ve Erkan Çelik, §§ 43-44).
45. Hukuk sistemimizde cevap ve düzeltme hakkının, başvurudaki
gibi 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesindeki usule uyarak sulh ceza hâkimliklerine
başvurmak suretiyle veya hukuk mahkemelerinde açılacak çekişmeli dava yolu ile
kullanılabilmesi mümkündür.
46. 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesinde düzenlenen cevap ve
düzeltme yolu, ceza hukukuna özgü bir çekişmesiz yargılama faaliyeti olup sulh
ceza hâkimi talep sahibinin sunduğu evrak üzerinden inceleme yapmakta
dolayısıyla ilgili yayın organı ve sorumlular yapılan başvurudan haberdar
olmamaktadırlar. Dahası aleyhlerine cevap ve düzeltme talep edilen ilgililer,
duruşma açılmayacağı için çekişmeli davalar gibi duruşmada hazır bulunamamakta,
kendilerini savunamamakta, hâkimin kararını etkilemek amacıyla sunulan delil,
mütalaa ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamamakta ve bunlar hakkında yorum
yapamamaktadırlar (Ahmet Çinko ve Erkan
Çelik, § 50).
47. Cevap ve düzeltme yolu çekişmesiz bir yargı yolu olduğu,
başka bir deyişle yargılamada karşı taraf bulunmadığı için karardan etkilenecek
basın organının temsilcileri ile sorumlu kişiler silahların eşitliği ilkesinden
faydalanamamakta, davacının iddiaları karşısında deliller de dâhil olmak üzere
savunmalarını ortaya koymak için makul ve kabul edilebilir olanaklara sahip
olamamaktadırlar. Cevap ve düzeltme yolu çekişmesiz bir yargı yolu olduğu için
bu konuda verilen kararlar, basın yolu ile kişilik hakkının ihlali nedeniyle
açılan diğer ceza veya hukuk davalarında da bir kesin hüküm teşkil etmemektedir
(Ahmet Çinko ve Erkan Çelik, §§
50, 51).
48. Cevap ve düzeltme hakkının kullanılmasının yollarından biri
olan ve somut başvuruda kullanılmış bulunan 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesinde
düzenlenen sulh ceza hâkimliklerindeki çekişmesiz yargı yolu, karardan
etkilenecek olanlara yargılanma hukukunun usule ilişkin güvencelerinin
kullandırılamadığı dolayısıyla çatışan haklar arasında dengelemenin
yapılmasının zorlaştığı bir yoldur.
49. Tekzip kararı, bir haberin gerçek dışı olduğunu açıklama ve
maddi gerçeği kamuya bildirme işlevine sahiptir. Çekişmesiz bir dava sonucunda
bu kararı verebilmek ancak hukuka aykırılığın ve gerçek dışılığın çok belirgin
olduğu ve zararın süratle giderilmesinin zaruri olduğu hâllerde mümkündür. Bu
sebeple bireyin şeref ve itibarının korunması için hukuk düzenindeki diğer
yollara göre (Örnek olarak sayılan bazı hukuki yollar için bkz. Ahmet Çinko ve Erkan Çelik, § 42) oldukça
dar bir alanda etkili bir yol olduğu kabul edilmelidir (Ahmet Çinko ve Erkan Çelik, § 61).
50. Başvurucu, gerçek dışı haber ile hukuka aykırı olarak
itibarına yapılan müdahalenin 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesi uyarınca
çekişmeli bir yargılama yapılmadan, gecikmeksizin ve süratle bertaraf edilmesi
gerekliliğini ortaya koyabilmiş değildir. Somut başvuruya konu ihlal
iddiasında, diğer ceza veya hukuk yollarının daha yüksek başarı şansı
sunabilecek, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olduğu anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla başvurucunun sulh ceza hâkimliklerinin görevinde bulunan cevap veya
erişimin engellenmesi yolu dışındaki daha etkili diğer koruma yollarına
başvurmadığı anlaşıldığından Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunabilmek için tüm başvuru yollarının tüketilmesi koşulunu yerine getirdiği
söylenemez.
51. Açıklanan nedenlerle başvurunun "başvuru yollarının tüketilmemesi"
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Alparslan ALTAN bu görüşe katılmamıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
"başvuru yollarının tüketilmemesi"
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
14/4/2016 tarihinde Alparslan ALTAN'ın
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvurucu, üç ayrı internet sitesinde kendisine yönelik
hakaret ve suçlayıcı ifadeler içeren haberler yayınlanması üzerine bu
haberlerle ilgili olarak hazırladığı tekzip metninin yayınlanması için
bildirimde bulunmasına rağmen bu metnin yayınlanmaması üzerine aynı amaçla
yargıya müracaat ettiğini, ancak derece mahkemelerince taleplerinin yetersiz
gerekçelerle ve hukuka aykırı olarak reddedildiğini, anılan karara karşı
yaptıkları itirazın da kesin olarak reddedildiğini, böylece Anayasa'nın 32.
maddesinde belirtilen düzeltme ve cevap hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş,
Mahkememizce başvurucunun iddialarının Anayasanın 17. maddesi kapsamında
değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
2. Mahkememiz çoğunluğu tarafından, basın ve yayın organlarınca
yapılan bir yayın nedeniyle şeref ve itibar hakkına hukuka aykırı olarak
gerçekleştirilen müdahalelerde mağdurun asıl gayesinin zararının telafi
edilmesi olduğu kabul edilerek benzer uyuşmazlıklar açısından, koşullara göre
diğer ceza veya hukuk yollarının daha yüksek başarı şansı sunabilecek,
kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olduğunun anlaşıldığı, başvurucunun
ortaya çıktığını iddia ettiği zararın giderimi için uyuşmazlığın esasına dair
ve somut başvuru açısından koşullara göre sulh ceza hâkimliklerinin görevinde
bulunan cevap ve düzeltme yolu dışındaki daha etkili diğer koruma yollarına
başvurmadığı, bu durumda Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek
için tüm başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun yerine getirildiğinin
söylenemeyeceği gerekçesiyle başvurunun kabul edilemez olduğuna karar
verilmiştir.
3. Başvurucu, üç ayrı internet sitesinde kendisine yönelik
hakaret ve suçlayıcı ifadeler içeren haberler yayınlanması üzerine bu
haberlerle ilgili olarak, her üç internet sayfası içerik sağlayıcılarına
4.5.2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında
Kanun’un 9. maddesi gereğince cevap ve düzeltme talebini içeren ihtarnameleri
göndermiş, bu metinlerin yasal süresi içerisinde yayımlanmaması üzerine Bucak
Sulh Ceza Mahkemesine başvurarak ayrı ayrı tekzip taleplerini iletmiş, bu
Mahkeme tarafından taleplerinin reddine karar verilmesi üzerine bu kez kararlar
aleyhine yasal süresi içerisinde Bucak Asliye Ceza Mahkemesine itirazda
bulunmuş, nihayet itirazların da red kararlarıyla
sonuçlanması üzerine bireysel başvuruda bulunmuştur.
4. Başvurucunun dilekçesi ve sunduğu deliller üzerinden inceleme
yapan Bucak Sulh Ceza Mahkemesi "sözkonusu
haberde bir değerlendirme yapılmayıp sadece iddiaların iddia eden kişinin
ağzından aynen aktarılmış olması, başvurucunun soyadının yazılmamış olması ve
kendisi hakkında bir yargıya varan ifadeler kullanılmamış olması, bu nedenle
yazıların basın özgürlüğü kapsamında kaldığı" gerekçesiyle başvurucunun
talebini reddetmiştir.
5. Başvurucunun iddiaları ile ilgili olarak çoğunluk tarafından
yapılan değerlendirmede sulh ceza mahkemelerinin yetkisinde bulunan cevap ve
düzeltme yolunun başvuruya konu basın açıklamaları nedeniyle şeref ve itibar
hakkının korunmadığı yönündeki şikâyetler açısından makul bir başarı şansı
sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili bir
başvuru yolu olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği belirtilerek somut
olayda kişi dokunulmazlığı ve maddi ve manevi varlığını koruyup geliştirme
hakkını koruyucu diğer ceza ve hukuk yollarının daha etkili olduğu düşüncesiyle
başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varılmıştır.
6. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen kişi dokunulmazlığı ve
maddi ve manevi varlığını koruyup geliştirme hakkını korumak üzere Medeni
Kanun, Borçlar Kanunu, Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu gibi temel
kanunlarda kişilerin başvurabileceği genel nitelikte kanun yolları
düzenlenmiştir.
7. Anayasa'nın 32. maddesinde düzenlenen düzeltme ve cevap hakkı
da kişi dokunulmazlığı ve maddi ve manevi varlığını koruyup geliştirme hakkını
güvenceye alma amacıyla Anayasa'da özel olarak düzenlenen bir hukuki yoldur. Bu
anlamda Anayasa'nın 32. ve Basın Kanunu'nun 14. maddelerinde ayrıntılı olarak
düzenlenmiş bulunan bu hak kişi dokunulmazlığı ve maddi ve manevi varlığını
koruyup geliştirme hakkını hızlı bir şekilde ve farklı bir yolla koruyan
istisnai nitelikte bir başvuru yolu olarak ortaya çıkmaktadır.
8. Yayın yoluyla kamuoyunda oluşan olumsuz kanaati giderebilecek
veya etkisini azaltabilecek en hızlı ve etkili yöntem cevap ve düzeltme
hakkının kullanımıdır. Zira, diğer dava yollarına başvurulması halinde yayın
tarihi ile verilecek mahkeme kararı arasında uzun zaman geçmesi nedeniyle bu
yollar kişi aleyhine kamuoyunda oluşan olumsuz kanaati gidermekte veya etkisini
azaltmakta yetersiz kalmaktadır. Bu yönüyle cevap ve düzeltme hakkının
korunması açısından öngörülen cevap ve düzeltme talebinde bulunma yolu
düzenlendiği alan bakımından etkili bir başvuru yolu ve kamuoyunda oluşan
izlenimin etkisini azaltmanın en etkili ve hızlı yöntemidir. Düzeltme ve cevap
hakkının temelinde de bireylere diğer başvuru yollarına nazaran daha hızlı ve
etkin bir koruma sağlama düşüncesi bulunmaktadır.
9. İfade özgürlüğünün belirli sınırlamalara tabi tutulabileceği,
bu sınırlama şartlarından birinin de "başkalarının şöhret veya
haklarını" korumak olduğu dikkate alındığında, cevap ve düzeltme hakkının
bu sınırlama kapsamında olduğu kabul edilmelidir. (benzer
değerlendirmeler için bkz. Melnychuk/Ukrayna, B.
No.28743/03, 05/07/2005, § 2). Haber ve bilgilerin farklı kaynaklardan alınması
ile haber ve bilgi çoğulculuğunu ve dolayısıyla toplumun doğru
bilgilendirilmesini sağlama fonksiyonu da bulunmaktadır (bkz. Ediciones Tiempo S.A./İspanya, B.
No. 13010/87, 12/7/1989; Melnychuk/ Ukrayna, B. No.
28743/03, 05/07/2005, § 2). O halde cevap ve düzeltme hakkı, aynı zamanda,
bireyin ifade özgürlüğünün bir parçasıdır ve bu hakkın kullanılmasını
sağlamanın, devletin ifade özgürlüğü kapsamında pozitif edim yükümlülüğü olduğu
kabul edilmektedir.
10. Devletin ifade hürriyeti alanındaki pozitif yükümlülüğü
elbette kişilere veya kurumlara fikirlerini duyurmak için medyaya erişimde
sınırsız bir hak tanınmasını gerektirmez. AİHM'e göre
kural olarak gazeteler ve diğer medya kuruluşları, özel kişilerden gelen
mektup, makale ve yorumları yayınlayıp yayınlamama konusunda editoryal özerklikten faydalanmalıdır. Bununla beraber çok
istisnai koşullarda meşru olarak bir gazeteden, hakaret davası neticesinde
verilmiş bir yargı kararının yayınlanmasını, bir özür yazısı ya da tekzip
metninin yayınlanması istenebilir. İşte devletin pozitif yükümlülükleri
kapsamında kişilerin medyada kendilerini ifade etme hakkını garanti altına
alması gerekebilir. Devlet, kitle iletişim araçlarına erişim talebinin
reddedilmesi ile ilgili şartları bireyin ifade özgürlüğüne orantısız müdahale
oluşturacak ölçüde bir keyfiliğe bırakmamalı ve söz konusu reddedilmeye karşı
yerel makamlar önünde itirazı olanaklı kılacak düzenlemeleri yapmalıdır (Melnychuk/ Ukrayna, B. No. 28743/03, 05/07/2005, § 2).
11. Nitekim anılan kararda atıf yapılan Avrupa Konseyi kararları
da bu hususu belirtmektedir. AK Bakanlar Komitesinin cevap hakkına ilişkin (74)
26 sayılı Kararında kişilere haklarında yayınlar konusunda kısa bir sürede
düzeltme imkanının aynı değerdeki bir yazıyla sağlanması gerektiğini, kişinin
ayrıca yayınlara karşı etkili bir başvuru yoluna sahip olması gerektiğini ifade
etmektedir. AK Parlamenter Meclisi 1215 (1993) sayılı Tavsiye Kararına göre,
medya konusundaki yasal düzenlemelerin, bilgilerin tarafsız bir şekilde
aktarılması, çoğulcu fikir yapısını, cinsiyet eşitliğini ve iddialara maruz kalan
her vatandaşa cevap hakkını içerecek şekilde kaleme alınması gerekir. AK
Bakanlar Komitesinin cevap hakkına ilişkin (2004) 16 sayılı Tavsiye Kararında
kişisel hakları etkileyen ve kişiler hakkında gerçeğe aykırı beyanlar içeren
yayınlar hakkında ilgililere cevap hakkı ya da ona eşdeğer bir başvuru yolunun
tanınması gerekir. Eğer düzeltme metni hiç ya da gerektiği şekilde yayınlanmaz
ise buna karşı yazının yayınlanıp yayınlanmamasına karar verecek bir mahkeme ya
da bağımsızlık ve tarafsızlık güvencelerine sahip bir makama itiraz yolunun
öngörülmesi gerekir.
12. AİHM, benzer nitelikte bazı başvurularda, Türk Hükümetinin,
başvurucu tarafından ceza davası açılmaması nedeniyle başvurunun "başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği"
yönündeki itirazı üzerinde durmamıştır (Ramazan Yıldırım/Türkiye, B. No:
4300/05, 18/5/2010). Aynı şekilde hükümetin tazminat davası açılmadığından
kabul edilemezlik itirazı da üzerinde durulmaya değer görülmemiştir (Adnan
Oktar/Türkiye, B. No: 42876/05, 10/5/2011). Bu iki kararda da kabul edilemezlik
kararı verilmiş ise de, başvurucuların cevap ve
düzeltme yolundan sonra tazminat veya ceza davası açma yoluna gitmemiş olmaları
nedeniyle başvuru yollarının tüketilmemiş olduğuna yönelik bir sonuca varılmamıştır.
13. Hatta AİHM, Nazif Yavuz/Türkiye (B. No: 34687/07,
18/11/2014) kararında başvurucunun kendisi hakkında basında çıkan haberlerle
alakalı olarak gazetelere bir tekzip metni yayınlamak üzere gönderme dahil
hiçbir girişimde bulunmadığını belirterek başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir. Gerekçede ilgilinin
yazının sorumlularına karşı tazminat davası açabileceğini veya cevap ve
düzeltme hakkının kullanılması yani tekzip metninin yayınlanması için mahkemelere
başvurabileceğini, ancak başvurucunun bu başvuru yollarını tüketmemiş olduğu
ifade edilmiştir (§ 37). Buna göre başvurucu kendisi açısından hangi yolu daha
tatmin edici olarak değerlendirir ise o yolu kullandıktan sonra başvuru
yapabilecektir. Bu yaklaşım AİHM'in başvuru
yollarının tüketilmesi açısından benimsediği etkili başvuru yollarından birinin
tüketilmesinin yeterli olduğunu kabul eden genel yaklaşımına da uygundur.
14. AİHM'e göre ihlalin giderimi
bakımından potansiyel olarak etkili iç hukuk yolu birden fazla ise başvurucunun
bu yollardan sadece birisine başvurması yeterli olup, bu yollardan hangisine
başvuracağı konusundaki tercih de başvurucuya kalmıştır (Karakó/Macaristan,
B. No: 39311/05, 28/4/2009) Mahkeme bir hukuk yolu tüketilmiş ise, aynı amaca
matuf diğer hukuk yolunu tüketmenin gerekli olmadığı düşüncesindedir. Öte
yandan dikkat çekilmesi gereken bir husus, kendi amaç ve talebi açısından en
uygun hukuk yolunu seçmek konusunda başvurucunun tercih hakkına sahip olduğudur
(Ruža Jelıčıć/Bosna
Hersek (k.k.), B. No: 41183/02, 15/11/2005). Eğer
ulusal hukuk, hukukun farklı alanlarında yani ceza ve medeni hukuk alanında
birden fazla hukuk yolu düzenlemişse, Sözleşme'yi
ihlal iddiası açısından bu hukuk yollarından sadece biri aracılığıyla sonuç
almak isteyen bir başvurucunun, esas olarak aynı amaca sahip diğer başvuru
yollarını tüketmesi gerekli değildir (Jasıńskı/Polonya,
B. No: 72976/01, 6/12/2007, § 27).
15. Cevap ve düzeltme ile elde edilmek istenen sonuç çoğu zaman
kişilik haklarını koruyan diğer hukuk yollarından farklı olarak
değerlendirilebilir. Kural olarak başvurucunun cevap ve düzeltme hakkını
kullanmadaki amacı, doğru olmadığını iddia ettiği haber veya bilginin kısa
sürede düzeltilip doğrusunun yayınlanmasıdır. Diğer hukuk yollarında ise
uğranılan zararın giderilmesi veya sorumluların cezalandırılması amaçlanır.
Düzeltme ve cevap hakkının kullanılması kişiliği koruyan diğer yollara
başvurulmasına engel olmadığı gibi bu yollar birbirinin alternatifi de
değildir. Bu bağlamda cevap ve düzeltme hakkı ile diğer hukuki yollar aynı
hukuki değeri korumadıklarından birbirleri için başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik sebebi olmamalıdırlar.
16. Çoğunluk kararında da belirtildiği gibi cevap ve düzeltme
hakkının, aleyhine yayın yapılan kimseye, aynı yayın organını kullanarak
saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına müdahale eden veya gerçeğe aykırı
olan bir yayının yapılması durumunda iddialara cevap verme ve düzeltmeyi isteme
imkânı veren anayasal bir hak olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Nitekim
Anayasa'nın "Düzeltme ve cevap hakkı" kenar başlıklı 32. maddesinin
birinci fıkrasında "Düzeltme ve cevap hakkı, ancak kişilerin haysiyet ve
şereflerine dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar
yapılması hallerinde tanınır ve kanunla düzenlenir." denilmiştir.
17. Cevap ve düzeltme hakkı, bir kişinin saygınlığına, onuruna,
şeref ve itibarına müdahale eden veya gerçeğe aykırı olan bir yayının yapılması
durumunda aleyhine yayın yapılan kimsenin bu yayına cevap vermek ve düzeltmeyi
istemek hakkıdır. Bu hak ile bir kişi, kendisinin saygınlığına, onuruna, şeref
ve itibarına medyanın verdiği zararlara karşı kendini korumaktadır (bkz. Ediciones Tiempo S.A./İspanya, B.
No: 13010/87, 12/7/1989).
18. 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 14. maddesine göre cevap ve
düzeltme hakkı sadece basılmış eserler için ve bunlar arasında sadece süreli
yayınlar için kabul edilmiş bir haktır. Basın açısından ise cevap ve düzeltme
hakkı, basın özgürlüğünün kötüye kullanılmasına karşı başvurulan ve klasik
yargılama faaliyetlerinden daha kısa sürede netice alınmasını sağlayan bir tür
tedbirdir. Süreli yayındaki bir yazının kötü tesirleri nasıl geniş bir alana
süratle yayılıyorsa, cevap ve düzeltmeyle bunun giderilmesinin de aynı geniş
alanda ve süratle gerçekleşmesi sağlanarak kişilerin korunması amaçlanmaktadır.
19. Özellikle sosyal ve görsel medyanın hızının inanılmaz
boyutlara ulaştığı günümüzde daha kısa sürede netice alınmasını gerekli kılan
hallerde Anayasa'nın 32. ve Basın Kanunu'nun 14. maddelerine uygun olarak cevap
ve düzeltme haklarını kullanmak amacıyla gerekli başvuru yollarını tüketmiş
olan başvurucuları diğer genel nitelikteki yollara başvurmaya zorlamak bireysel
başvurular açısından cevap ve düzeltme hakkını anlamsız hale getirecek bir
yaklaşımdır. Tazminat ve ceza davalarının sonuçlanma süreleri gözetildiğinde
verilecek kararın başvurucular açısından etkili olacağını söylemek mümkün
görünmemektedir. Cevap ve düzeltme hakkı kullanılarak daha kısa sürede netice
alınmasını gerekli kılan hallerde başvurucuların yöneltildiği diğer dava
yollarında geçecek süreler ihlali daha da ağırlaştıracaktır.
20. Kişilerin, kendileri hakkında kamuoyunda oluşan olumsuz
imajı kısa sürede cevap ve düzeltme yoluyla tamir etmeyi amaçladığı, ayrıca ve
açıkça tazminat veya sorumluların cezalandırılmasını hiçbir şekilde istemediği,
yalnızca ve derhal cevap ve düzeltme hakkını kullanmak istediği durumlarda veya
düzeltme ve cevap hakkının kullanılmasına konu yayında tazminatı veya
cezalandırmayı gerektirmeyecek beyanların kullanıldığı hallerde cevap ve
düzeltme hakkını öngören başvuru yolunun en etkili yol olduğu kuşkusuzdur.
21. Bu nedenle, bireysel başvuru yolunda, başvuru
dilekçelerindeki şikâyetler ve talepler ile somut olayın özellikleri dikkate
alınarak, başvurucuların cevap ve düzeltmeden ziyade sorumluların
cezalandırılmasını ve/veya uğradığı zararlar nedeniyle tazminata karar
verilmesini istediği durumlarda cezalandırma ve tazminat bakımından etkili
diğer hukuk yollarına başvurması gerektiği söylenebilir. Ancak, cevap ve
düzeltme hakkının kullanımına ilişkin başvuru yolunu etkisiz bir yol olarak
nitelendirmek Anayasa ve Basın Kanununun açık
düzenlemelerine aykırı olacağı gibi bireysel başvurunun amacıyla da bağdaşmaz.
22. Nitekim eldeki işe konu olayda da,
cevap ve düzeltme taleplerini reddeden Mahkemelerin gerekçeleri dikkate
alındığında başvurucunun düzeltme ve cevap hakkını kullanmaya yönelik başvuru
yolu dışında tüketilmesi öngörülen diğer başvuru yollarından herhangi bir sonuç
alma olanağı da çok fazla görünmemektedir.
23. Eldeki işte başvurucu açıkça, internet sayfasında çıkan
haberlerde kendisi aleyhine hakaret ve suçlayıcı ifadeler içeren haberler
yayınlanması üzerine bu haberlerle ilgili olarak hazırladığı tekzip
metinlerinin yayınlanması için bildirimde bulunmasına rağmen bu metinlerin
yayınlanmaması üzerine aynı amaçla yargıya müracaat ettiğini, ancak derece
mahkemelerince taleplerinin yetersiz gerekçelerle ve hukuka aykırı olarak
reddedildiğini, anılan kararlara karşı yaptığı itirazların da kesin olarak
reddedildiğini, böylece anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Sonuç olarak başvurucu anayasal bir hak olan düzeltme ve
cevap hakkını kullanmak amacıyla yaptığı başvuruların hukuka aykırı olarak
reddedilmesi üzerine ve bu hakkı kullanmasını engelleyen kararlar aleyhine
başvuruda bulunmuştur.
25. Başvurucu dilekçesinde haber nedeniyle itibarının ağır
biçimde zedelendiğini, haber yayınlandığından beri birçok kişinin kendisini
aradığını, çevresine karşı küçük düştüğünü ve söz konusu haber nedeniyle
mağduriyetinin halen devam ettiğini belirtmiştir.
26. Başvurucunun başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar ve
talepleri dikkate alındığında başvuru tamamen cevap ve düzeltme hakkının
kullanımına ilişkin bulunmaktadır. Başvurucu bu konuda bizatihi Anayasa'nın 32.
maddesiyle de düzenlenmiş bulunan ve 4.5.2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen
Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 9. maddesinde de açıkça düzenlenen
etkili bir başvuru yolunu tüketerek bireysel başvuruyu gerçekleştirmiştir.
27. Başvurucu hakkındaki haberlerin ilgili internet sitelerinde
20.9.2013 tarihinde yayımlandığı gözetildiğinde, inceleme tarihi itibariyle
aradan yaklaşık üç yıla yakın süre geçtikten sonra başvurucunun yine belli bir
süre alacağı başka bir yola gitmeye yönlendirilmesi ileri sürülen hakkı
anlamsız kılacaktır. Bu durumda amaç ve talepleri bakımından etkili bir başvuru
yolunu tüketmiş olan başvurucuyu sonuç alamayacağı başka başvuru yollarına
gitmeye zorlamak bireysel başvurunun amacı ile bağdaşmayacağı gibi başvurucunun
hak arama hürriyetine de bir müdahale oluşturacaktır.
28. Belirtilen gerekçelerle, kabul edilerek esasının incelenmesi
gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan, çoğunluğun "başvuru yollarının
tüketilmemesi" nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğuna yönelik
görüşüne katılmadık.