TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİ ALTÜRK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/10022)
Karar Tarihi: 15/11/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör Yrd.
Leyla Nur ODUNCU
Başvurucular
1. Ali ALTÜRK(27/11/2017 tarihinde vefat etmiştir.)
2. Nahide ALTÜRK
3. Sabri ALTÜRK
4. Urfan ALTÜRK
Vekilleri
Av. Arzu PAMUKÇU YÖRDEM
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, terörle mücadele kapsamında yürütülen arazi tarama faaliyeti sırasında kayalıklardan düşme sonucu meydana gelen ölüm olayına ilişkin soruşturmanın etkili ve makul süratle sonuçlandırılmaması nedeniyle yaşam hakkının; 5233 sayılı Kanun kapsamında takdir edilen tazminat miktarının yetersiz olması, manevi tazminata hükmedilmemesi ve işlemlerin makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının; takdir edilen tazminatın faizinin ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. Başvuruda ayrıca 5233 sayılı Kanun'un 2., geçici 1. ve geçici 2. maddelerinin iptal edilmesi talebinde de bulunulmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular; birinci başvurucunun çocuğu, diğer başvurucuların kardeşleri olan Ü.A.nın görevli sivil vatandaş olarak korucu tim ile birlikte Uludere İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından Şırnak'ın Uludere ilçesi Davultepe ve Acem Kalesi olarak bilinen mevkide gerçekleştirilen gözetleme, arama ve tarama faaliyetleri sırasında 5/5/1998 tarihinde kayalıklardan yuvarlanarak vefat ettiğini iddia etmişlerdir.
9. Jandarma kıdemli üsteğmen, jandarma astsubay çavuş ve köy korucusu üç kişi tarafından düzenlenen 5/5/1998 tarihli Olay Yeri Tespit Tutanağına göre Uludere İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından keşif, gözetleme, arama ve tarama faaliyeti icra edilmesi maksadıyla görevlendirilen Ü.A., Acem Kalesi mevkiinin güney yamaçlarından düşme sonucu ölmüştür.
10. Olay hakkında Uludere Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma sonucunda 20/5/1998 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde olay tarihinde müteveffanın göreve giden korucu tim ile birlikte dağa çıktığı, mantar toplamak için ayrıldığı bir sırada sara hastalığı nedeniyle dengesini kaybederek düştüğü ve bunun sonucunda öldüğü belirtilmiştir.Kararda, bu sebeple olayda herhangi birine atfı kabil bir kusurun bulunmadığı vurgulanmıştır.
11. Birinci başvurucunun eşi, diğer başvurucuların annesi olan G.A., oğlu Ü.A.nın ölümü nedeniyle 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamında maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebiyle 2/8/2002 tarihinde İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığına başvuruda bulunmuştur.
12. İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığının 3/10/2002 tarihli işlemiyle; ölüm olayının 2330 sayılı Kanun kapsamına girmediğinden bahisle nakdi tazminat talebine ilişkin dosyanın Şırnak Valiliğince Uludere İlçe Jandarma Komutanlığına iade edildiği ve nakdi tazminat ödenmemesi yönünde tesis edilen işleme karşı başvurucunun dava açma hakkının bulunduğu belirtilerek başvuru reddedilmiştir. Ayrıca başvurucunun oğlunun 5/5/1998 tarihinde vefat ettiği, başvurunun 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 13. maddesinde öngörülen bir yıllık ve beş yıllık süre geçtikten çok sonra yapıldığı belirtilmiştir.
13. İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığının ret işleminin ardından başvurucuların murisi G.A., oğlu Ü.A.nın kayalıklardan düşerek ölmesi nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararlardan dolayı maddi ve manevi tazminat istemiyle tam yargı davası açmıştır.
14. Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 27/1/2005 tarihli kararında idareye başvuru süresi olan bir yıllık yasal sürenin bitiminden çok sonra 2/8/2002 tarihinde başvuru yapıldığı, dava açma süreleri geçtikten sonra açılan davanın esasının incelenmesinin süre aşımı nedeniyle mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
15. Başvurucuların murisi G.A.nın temyizi üzerine yapılan incelemede Danıştay Onuncu Dairesinin 11/4/2007 tarihli kararı ile red kararı onanmıştır.
16. Başvurucuların murisi G.A., oğlu Ü.A.nın ölümü nedeniyle 8/11/2004 tarihinde 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamına giren zararlarının karşılanması talebiyle Şırnak Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.
17. Komisyon 11/11/2005 tarihinde başvurunun 5233 sayılı Kanun kapsamına girmediği gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir.
18. Başvurucuların murisi G.A. tarafından, belirtilen ret işleminin iptali ve zararının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tazminine karar verilmesi talebiyle dava açılmıştır.
19. Başvurucuların murisi G.A. 4/4/2007 tarihinde vefat etmiştir.
20. Mardin İdare Mahkemesinin (Mahkeme) 13/3/2008 tarihli kararında dava konusu işlemin maddi tazminat talebinin reddine ilişkin kısmının iptaline, 5233 sayılı Kanun'un 9. maddesi uyarınca hesaplanacak maddi tazminatın ödenmesine, tazminat ödenmesi için yapılan başvurunun davalı idarenin kayıtlarına girdiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmiştir. Ayrıca manevi tazminat talepleri yönünden 5233 sayılı Kanun kapsamında olmadığından istemin reddine karar verilmiştir.
21. Davalı idarenin temyizi üzerine, Danıştay Onbeşinci Dairesinin 15/5/2012 tarihli kararı ile Mahkeme kararının yasal faizin başlangıç tarihi olarak Komisyonun karar tarihinin esas alınması gerektiği gerekçesiyle kararın faize ilişkin kısmının bozulmasına, diğer kısımlarının onamasına karar verilmiştir.
22. Mahkemece 26/9/2012 tarihinde, Danıştayın bozma kararı doğrultusunda karar verilmiştir.
23. Davalı idarenin temyizi üzerine, Danıştay Onbeşinci Dairesinin 21/1/2014 tarihli kararı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir. Onama kararı 30/5/2014 tarihinde başvurucuların vekiline tebliğ edilmiştir.
24. Komisyonun 20/9/2012 tarihli işlemi ile ölüm olayı nedeniyle 25.056,15 TL tazminat miktarının ödenmesine karar verilmiştir.
25. Başvurucuların vekili tarafından, vekâletnamesi bulunmaması nedeniyle başvurucu Nahide Altürk'ün payı hariç tutularak 13/12/2012 tarihinde 23.127,00 TL tazminat miktarı ve işlemiş faiz için Diyarbakır 2. İcra Dairesinde 2012/6254 numaralı dosya ile icra takibi başlatılmıştır. İdare tarafından icra dosyasına 35.748,64 TL ödeme yapılmış ve 25/6/2013 tarihinde başvurucuların vekili tarafından tahsilat gerçekleştirilmiştir.
26. Başvurucuların vekili tarafından İcra Dairesine hitaben yazılan 19/3/2013 tarihli dilekçe ile 2012/6254 numaralı dosyadaki faiz talebinden vazgeçildiği beyan edilmiştir.
27. Başvurucuların vekili tarafından Komisyona hitaben yazılan 9/10/2013 ve 3/6/2014 tarihli dilekçeler ile Komisyonca 25.056,15 TL tazminat ödenmesine karar verildiği, vekâletnamesi bulunmaması nedeniyle başvurucu Nahide Altürk'ün payı hariç tutularak 23.127,00 TL tazminat miktarı üzerinden Diyarbakır 2. İcra Dairesinde 2012/6254 numaralı dosya ile icra takibi başlatıldığı, idarece bu dosyaya ödeme yapılarak dosyanın kapatıldığı belirtilmiş ve Nahide Altürk'ün kalan payının ödenmesi talep edilmiştir.
28. Diyarbakır 2. İcra Dairesinin 2012/6254 numaralı icra dosyasının incelenmesinden dosyanın kapatıldığı tespit edilmiştir.
29. Komisyon Başkanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine gönderilen evraktan tazminat miktarından kalan payın yasal faizi ile birlikte 2.559,10 TL olarak hesaplandığı ve 26/1/2015 tarihinde ödemenin başvurucular vekilinin hesabına yapıldığı tespit edilmiştir. Komisyon Başkanlığınca, yapılmamış ödemenin bulunmadığı belirtilmiştir.
30. İcra Müdürlüğünden dosyanın güncel hesabı istenilmiş ve 8/11/2018 tarihli dosya hesabına göre ödenmemiş bakiye borcun bulunmadığı anlaşılmıştır.
31. Başvurucular 18/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
32. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6.,7., 8., 9., geçici 1. ve geçici 2. maddeleri; 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a eklenen geçici 2. madde.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 15/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucu Ali Altürk Yönünden
34. Başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine varılması hâlinde başvurunun düşmesine karar verilebilir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 80. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde başvurunun incelenmesine devam edilebileceği öngörülmüştür (Bayram Şahin, B. No: 2013/463, 16/5/2013,§ 16).
35. Başvuru tarihinden sonra ölen başvurucunun mirasçılarının makul bir süre içinde başvuruyu devam ettirme yönündeki iradelerini Anayasa Mahkemesine bildirmemeleri hâlinde İçtüzük hükümleri uyarınca başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine varılabilir (İskender Kaya ve diğerleri, B. No: 2014/7674, 23/3/2017, §§ 18-21).
36. Somut olayda başvurucu Ali Altürk başvuru tarihinden sonra 27/11/2017 tarihinde vefat etmiş ancak mirasçıları başvuruya devam etme yönünde iradelerini makul bir süre içinde bildirmemişlerdir. Somut olayda başvurunun incelenmesine devam etmeyi gerekli kılan ve İçtüzük'ün 80. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen nedenlerden biri de bulunmamaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurucu Ali Altürk'ün başvurusunun düşmesine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer Başvurucular Yönünden
1. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
38. Başvurucular; kardeşleri olan Ü.A.nın geçici köy korucusu olarak görev yapmakta iken Uludere İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından gerçekleştirilen gözetleme, arama ve tarama faaliyetleri sırasında 5/5/1998 tarihinde kayalıklardan yuvarlanarak öldüğünü, ölüm olayının soruşturulması konusunda adli makamların etkisiz olduğunu, soruşturma sonunda Ü.A.nın mantar toplamak için ayrıldığı sırada sara hastalığı nedeniyle dengesini kaybederek düştüğü ve bu sebeple öldüğü gerekçe gösterilerek kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, bu kararın ve gerekçesinin doğru olmadığını, muris Ü.A.nın koruculuk görevi sırasında öldüğünü, soruşturmanın akıbetinden haberdar edilmediklerini belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
b. Değerlendirme
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).
40.Başvuru konusu olayda başvurucular muris Ü.A.nın ölümü nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de başvuruya konu edilen Uludere Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığı kararı 20/5/1998 tarihinde verilmiş (bkz. § 10) ve başvurucular bu kararı 2002 yılında öğrendiklerini belirtmişlerdir. Başvurucular karara karşı herhangi bir kanun yoluna başvurduklarına dair bir beyanda da bulunmamışlardır.
41. Bu durumda başvurucuların ihlal iddialarının 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşen karara dayandığı dikkate alındığında başvurucuların ihlal iddialarının zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında kaldığı anlaşılmaktadır.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
a. Manevi Tazminat Talebinin Reddedilmesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
i. Başvurucuların İddiaları
43. Başvurucular, ölüm olayı nedeniyle manevi tazminata da hükmedilmesi gerektiğini fakat herhangi bir manevi tazminat ödenmediğini belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddia etmişlerdir.
ii. Değerlendirme
44. Başvurucuların manevi tazminat talepleri yönünden Mahkemenin 13/3/2008 tarihli kararı ile isteminin reddine hükmedilmiş (bkz. § 20) ve bu karar Danıştay Onbeşinci Dairesinin 15/5/2012 tarihli kısmen onama kararı ile kesinleşmiştir (bkz. § 21).
45. Yukarıda belirtilen ilke dikkate alındığında (bkz. § 39), başvurucuların ihlal iddialarının 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşen karara dayandığı, dolayısıyla başvurucuların ihlal iddialarının zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında kaldığı anlaşılmaktadır.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
47. Başvurucular 5233 sayılı Kanun kapsamında ileri sürülen giderim talebinin değerlendirilmesi hususundaki prosedürün makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
48. Anayasa Mahkemesi, Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu (Tazminat Komisyonu) Başkanlığına başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır.
49. Anılan kararda özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
50. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
51. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin Diğer İhlal İddiaları
52. Başvurucular; kardeşleri Ü.A.nın ölümü nedeniyle hükmedilen maddi tazminat miktarının zararlarını karşılamadığını, 5233 sayılı Kanun kapsamında düşük miktarda maddi tazminata hükmedildiğini belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
53. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
54. Somut olayda tazminat talebi ile Komisyona yapılan başvurunun reddine karar verilmiş; Komisyon kararının iptali ve zararın tazminine karar verilmesi için dava açılmıştır. İptal kararı ile başvuruculara tazminat ödenmesine hükmedilmiş, bu karar davalı idarenin temyizi üzerine kanun yolu aşamalarından geçerek kesinleşmiştir. İptal kararı akabinde Komisyonca inceleme yapılarak başvuruculara 25.056,15 TL tazminat ödenmesine dair 20/9/2012 tarihli ikinci karar verilmiştir. Bu karara karşı, anılan ihlal iddiası ile başvurucular tarafından idari yargıda açılmış bir dava bulunduğuna ilişkin herhangi bir bilgi ve belge Anayasa Mahkemesine sunulmamıştır.
55. Anayasa Mahkemesi, Komisyonun ilk kararında herhangi bir tazminat hesaplaması yapılmamış olması nedeniyle 11/11/2005 tarihli kararın iptal edilmesinden sonra Komisyonca yeniden yapılan değerlendirmenin ilkinden ayrı ve yeni bir süreç olduğu, dolayısıyla Komisyonca hesaplanan tazminatın yetersizliğine ilişkin iddiaların ancak Komisyonun 20/9/2012 tarihli ikinci kararına karşı idari yargıda açılacak bir davada dile getirilebileceği kanaatindedir. Diğer bir ifadeyle Komisyonun kararında belirtilen tazminatın yeterli olup olmayacağının denetiminde etkili yol idari yargıda açılacak iptal davasıdır. Cebri icra makamlarının Komisyonca hükmedilen tazminatı artırma yetkilerinin bulunmadığı izahtan varestedir. Tüm bu hususlar gözetildiğinde Komisyon kararında belirtilen tazminatın icraya konulmasının, tazminat miktarının yetersizliği bağlamında Komisyon kararının idari yargıda iptal davasına konu edilmesinin alternatifi olamayacağı değerlendirilmektedir.
56. Somut olayda başvurucular 20/9/2012 tarihli Komisyon kararına karşı idari yargıda iptal davası açma yoluna başvurduklarına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge sunmamışlardır. Bu nedenle başvuru yolunun tüketilmemesi nedeniyle başvurunun bu kısmının kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
57. Öte yandan Komisyon kararının yargısal bir karar olup olmadığının ve dolayısıyla Komisyondaki sürecin adil yargılanma hakkının kapsamında görülüp görülemeyeceğinin bu aşamada değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların düşük miktarda maddi tazminata hükmedildiğini belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
59. Başvurucular 5233 sayılı Kanun kapsamında ödenmesine karar verilen miktarın tamamının ödenmediğini belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
60. Komisyon tarafından takdir edilen 25.056,15 TL tazminat miktarına ilişkin asıl alacağın ödendiği, başvuru formunda açıkça beyan edilmiştir. Başvuru formu bir bütün olarak dikkate alındığında başvurucuların icra etmeme bağlamında öne sürdükleri asıl şikâyetin takdir edilen alacağa ilişkin faizin ödenmemesine yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, yapacağı incelemeyi faizin ödenmediği iddiasına hasredecektir.
61. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kayıtlarından ulaşılan icra dosyasından başvurucuların 19/3/2013 tarihli dilekçe ile faiz taleplerinden vazgeçtikleri görülmektedir. Bu durumda başvurucuların bu şikâyet bağlamında mağdur statülerinin sona erdiği sonucuna ulaşılmaktadır.
62. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. 5233 Sayılı Kanun'un 2., Geçici 1. ve Geçici 2. Maddelerinin İptali Edilmesi Gerektiğine İlişkin İddia
63. Başvurucular 5233 sayılı Kanun'un 2., geçici 1. ve geçici 2. maddelerinin Anayasa'ya aykırı oldukları iddiası ile iptal edilmesini talep etmişlerdir.
64. Bazı kanun hükümlerinin iptal edilmesi talebi daha önce bireysel başvurulara konu olmuş ve bireysel başvuru yolunun bireylere doğrudan yasama işleminin iptalini isteme yetkisi tanımadığı; bir yasama işleminin temel hak ve özgürlüğün ihlaline neden olması durumunda bireysel başvuru yoluyla doğrudan yasama işlemine değil ancak yasama işleminin uygulanması mahiyetindeki işlem, eylem ve ihmallere karşı başvuru yapılabileceği; bu şekilde bireysel başvuru yolunun kullanılabilmesi için söz konusu işlem, eylem ve ihmallere karşı varsa başvurulabilecek kanun yollarının da daha önce tüketilmiş olması gerektiği belirtilerek başvurucuların iddialarının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir (Arif Güneş, B. No: 2012/837, 5/3/2013, §§ 10-19; Gökhan Ünal, B. No: 2012/30, 5/3/2013, §§ 11-20; Ahmet Soysal, B. No: 2012/237, 26/3/2013, §§ 13-24; Ejder Bildik, B. No: 2013/8350, 10/6/2015, §§ 31-41).
65. Somut başvuruda başvurucular açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığı ve 5233 sayılı Kanun'un 2., geçici 1. ve geçici 2. maddelerinin Anayasa'ya aykırı oldukları gerekçesi ile iptal edilmesi gerektiğine ilişkin şikâyetin doğrudan ve soyut olarak yasama işlemi aleyhine yapıldığı sonucuna varılmıştır.
66. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
5. Diğer İhlal İddiaları
67. Başvurucular, idare ve yargı mercilerinin yetkilerini kötüye kullanması nedeniyle Anayasa'nın 14. maddesinde; birçok kişinin açtığı dava kısa sürede sonuçlanmasına rağmen kendi davalarının yargılamasının uzun sürmesi nedeniyle Anayasa'nın 10. ve 20. maddelerinde; murisleri Ü.A.nın ölümü sonrasında evlerinden dışarı çıkamamaları nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinde ve tazminat talebine ilişkin prosedürün etkili olmaması nedeniyle Anayasa'nın 40. maddesinde belirtilen haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
68. Başvurucuların ihlal iddialarını soyut olarak beyan ettikleri, sadece Anayasa'nın ilgili maddesini yazmakla yetindikleri tespit edildiğinden bu iddialar yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucu Ali Altürk'ün başvurusunun DÜŞMESİNE,
B. Diğer başvurucular yönünden;
1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Manevi tazminat talebinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. 5233 sayılı Kanun'un 2., geçici 1. ve geçici 2. maddelerinin iptali edilmesi gerektiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 15/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.