TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ ALTÜRK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/10022)
|
|
Karar Tarihi: 15/11/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Leyla Nur
ODUNCU
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ali ALTÜRK(27/11/2017 tarihinde vefat etmiştir.)
|
|
|
2. Nahide
ALTÜRK
|
|
|
3. Sabri
ALTÜRK
|
|
|
4. Urfan ALTÜRK
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Arzu
PAMUKÇU YÖRDEM
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, terörle mücadele kapsamında yürütülen arazi tarama
faaliyeti sırasında kayalıklardan düşme sonucu meydana gelen ölüm olayına
ilişkin soruşturmanın etkili ve makul süratle sonuçlandırılmaması nedeniyle
yaşam hakkının; 5233 sayılı Kanun kapsamında takdir edilen tazminat miktarının
yetersiz olması, manevi tazminata hükmedilmemesi ve işlemlerin makul sürede
sonuçlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının; takdir edilen
tazminatın faizinin ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir. Başvuruda ayrıca 5233 sayılı Kanun'un 2., geçici 1. ve
geçici 2. maddelerinin iptal edilmesi talebinde de bulunulmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular; birinci başvurucunun çocuğu, diğer
başvurucuların kardeşleri olan Ü.A.nın
görevli sivil vatandaş olarak korucu tim ile birlikte Uludere İlçe Jandarma
Komutanlığı tarafından Şırnak'ın Uludere ilçesi Davultepe
ve Acem Kalesi olarak bilinen mevkide gerçekleştirilen gözetleme, arama ve
tarama faaliyetleri sırasında 5/5/1998 tarihinde kayalıklardan yuvarlanarak
vefat ettiğini iddia etmişlerdir.
9. Jandarma kıdemli üsteğmen, jandarma astsubay çavuş ve köy korucusu
üç kişi tarafından düzenlenen 5/5/1998 tarihli Olay Yeri Tespit Tutanağına göre
Uludere İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından keşif, gözetleme, arama ve tarama
faaliyeti icra edilmesi maksadıyla görevlendirilen Ü.A., Acem Kalesi mevkiinin
güney yamaçlarından düşme sonucu ölmüştür.
10. Olay hakkında Uludere Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma
başlatılmıştır. Soruşturma sonucunda 20/5/1998 tarihinde kovuşturmaya yer
olmadığına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde olay tarihinde müteveffanın
göreve giden korucu tim ile birlikte dağa çıktığı, mantar toplamak için
ayrıldığı bir sırada sara hastalığı nedeniyle dengesini kaybederek düştüğü ve
bunun sonucunda öldüğü belirtilmiştir.Kararda,
bu sebeple olayda herhangi birine atfı kabil bir kusurun bulunmadığı
vurgulanmıştır.
11. Birinci başvurucunun eşi, diğer başvurucuların annesi olan
G.A., oğlu Ü.A.nın ölümü
nedeniyle 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun kapsamında maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebiyle 2/8/2002
tarihinde İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığına başvuruda
bulunmuştur.
12. İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığının 3/10/2002
tarihli işlemiyle; ölüm olayının 2330 sayılı Kanun kapsamına girmediğinden
bahisle nakdi tazminat talebine ilişkin dosyanın Şırnak Valiliğince Uludere
İlçe Jandarma Komutanlığına iade edildiği ve nakdi tazminat ödenmemesi yönünde
tesis edilen işleme karşı başvurucunun dava açma hakkının bulunduğu
belirtilerek başvuru reddedilmiştir. Ayrıca başvurucunun oğlunun 5/5/1998
tarihinde vefat ettiği, başvurunun 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu'nun 13. maddesinde öngörülen bir yıllık ve beş yıllık
süre geçtikten çok sonra yapıldığı belirtilmiştir.
13. İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığının ret
işleminin ardından başvurucuların murisi G.A., oğlu Ü.A.nın kayalıklardan düşerek ölmesi nedeniyle
uğradığını iddia ettiği zararlardan dolayı maddi ve manevi tazminat istemiyle
tam yargı davası açmıştır.
14. Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 27/1/2005 tarihli kararında
idareye başvuru süresi olan bir yıllık yasal sürenin bitiminden çok sonra
2/8/2002 tarihinde başvuru yapıldığı, dava açma süreleri geçtikten sonra açılan
davanın esasının incelenmesinin süre aşımı nedeniyle mümkün olmadığı
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
15. Başvurucuların murisi G.A.nın temyizi üzerine yapılan incelemede Danıştay
Onuncu Dairesinin 11/4/2007 tarihli kararı ile red
kararı onanmıştır.
16. Başvurucuların murisi G.A., oğlu Ü.A.nın ölümü nedeniyle 8/11/2004 tarihinde 17/7/2004
tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanun kapsamına giren zararlarının karşılanması talebiyle
Şırnak Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.
17. Komisyon 11/11/2005 tarihinde başvurunun 5233 sayılı Kanun
kapsamına girmediği gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir.
18. Başvurucuların murisi G.A. tarafından, belirtilen ret
işleminin iptali ve zararının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle
tazminine karar verilmesi talebiyle dava açılmıştır.
19. Başvurucuların murisi G.A. 4/4/2007 tarihinde vefat etmiştir.
20. Mardin İdare Mahkemesinin (Mahkeme) 13/3/2008 tarihli
kararında dava konusu işlemin maddi tazminat talebinin reddine ilişkin kısmının
iptaline, 5233 sayılı Kanun'un 9. maddesi uyarınca hesaplanacak maddi
tazminatın ödenmesine, tazminat ödenmesi için yapılan başvurunun davalı
idarenin kayıtlarına girdiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile
birlikte ödenmesine karar verilmiştir. Ayrıca manevi tazminat talepleri
yönünden 5233 sayılı Kanun kapsamında olmadığından istemin reddine karar verilmiştir.
21. Davalı idarenin temyizi üzerine, Danıştay Onbeşinci Dairesinin 15/5/2012 tarihli kararı ile Mahkeme
kararının yasal faizin başlangıç tarihi olarak Komisyonun karar tarihinin esas
alınması gerektiği gerekçesiyle kararın faize ilişkin kısmının bozulmasına,
diğer kısımlarının onamasına karar verilmiştir.
22. Mahkemece 26/9/2012 tarihinde, Danıştayın
bozma kararı doğrultusunda karar verilmiştir.
23. Davalı idarenin temyizi üzerine, Danıştay Onbeşinci Dairesinin 21/1/2014 tarihli kararı ile hükmün
onanmasına karar verilmiştir. Onama kararı 30/5/2014 tarihinde başvurucuların
vekiline tebliğ edilmiştir.
24. Komisyonun 20/9/2012 tarihli işlemi ile ölüm olayı nedeniyle
25.056,15 TL tazminat miktarının ödenmesine karar verilmiştir.
25. Başvurucuların vekili tarafından, vekâletnamesi bulunmaması
nedeniyle başvurucu Nahide Altürk'ün payı hariç
tutularak 13/12/2012 tarihinde 23.127,00 TL tazminat miktarı ve işlemiş faiz
için Diyarbakır 2. İcra Dairesinde 2012/6254 numaralı dosya ile icra takibi
başlatılmıştır. İdare tarafından icra dosyasına 35.748,64 TL ödeme yapılmış ve
25/6/2013 tarihinde başvurucuların vekili tarafından tahsilat
gerçekleştirilmiştir.
26. Başvurucuların vekili tarafından İcra Dairesine hitaben
yazılan 19/3/2013 tarihli dilekçe ile 2012/6254 numaralı dosyadaki faiz
talebinden vazgeçildiği beyan edilmiştir.
27. Başvurucuların vekili tarafından Komisyona hitaben yazılan
9/10/2013 ve 3/6/2014 tarihli dilekçeler ile Komisyonca 25.056,15 TL tazminat
ödenmesine karar verildiği, vekâletnamesi bulunmaması nedeniyle başvurucu
Nahide Altürk'ün payı hariç tutularak 23.127,00 TL
tazminat miktarı üzerinden Diyarbakır 2. İcra Dairesinde 2012/6254 numaralı
dosya ile icra takibi başlatıldığı, idarece bu dosyaya ödeme yapılarak dosyanın
kapatıldığı belirtilmiş ve Nahide Altürk'ün kalan
payının ödenmesi talep edilmiştir.
28. Diyarbakır 2. İcra Dairesinin 2012/6254 numaralı icra
dosyasının incelenmesinden dosyanın kapatıldığı tespit edilmiştir.
29. Komisyon Başkanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine
gönderilen evraktan tazminat miktarından kalan payın yasal faizi ile birlikte
2.559,10 TL olarak hesaplandığı ve 26/1/2015 tarihinde ödemenin başvurucular
vekilinin hesabına yapıldığı tespit edilmiştir. Komisyon Başkanlığınca,
yapılmamış ödemenin bulunmadığı belirtilmiştir.
30. İcra Müdürlüğünden dosyanın güncel hesabı istenilmiş ve
8/11/2018 tarihli dosya hesabına göre ödenmemiş bakiye borcun bulunmadığı
anlaşılmıştır.
31. Başvurucular 18/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
32. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6.,7., 8., 9., geçici 1. ve
geçici 2. maddeleri; 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle
9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı
Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a eklenen geçici 2.
madde.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 15/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucu Ali Altürk Yönünden
34. Başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir
sebebin olmadığı kanaatine varılması hâlinde başvurunun düşmesine karar
verilebilir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) 80. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği Anayasa'nın uygulanması ve
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da
insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde başvurunun incelenmesine
devam edilebileceği öngörülmüştür (Bayram
Şahin, B. No: 2013/463, 16/5/2013,§ 16).
35. Başvuru tarihinden sonra ölen başvurucunun mirasçılarının
makul bir süre içinde başvuruyu devam ettirme yönündeki iradelerini Anayasa
Mahkemesine bildirmemeleri hâlinde İçtüzük hükümleri uyarınca başvurunun
incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine varılabilir
(İskender Kaya ve diğerleri, B.
No: 2014/7674, 23/3/2017, §§ 18-21).
36. Somut olayda başvurucu Ali Altürk
başvuru tarihinden sonra 27/11/2017 tarihinde vefat etmiş ancak mirasçıları
başvuruya devam etme yönünde iradelerini makul bir süre içinde
bildirmemişlerdir. Somut olayda başvurunun incelenmesine devam etmeyi gerekli
kılan ve İçtüzük'ün 80. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında öngörülen nedenlerden biri de bulunmamaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurucu Ali Altürk'ün
başvurusunun düşmesine karar
verilmesi gerekir.
B. Diğer Başvurucular
Yönünden
1. Yaşam Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların
İddiaları
38. Başvurucular; kardeşleri olan Ü.A.nın
geçici köy korucusu olarak görev yapmakta iken Uludere İlçe Jandarma
Komutanlığı tarafından gerçekleştirilen gözetleme, arama ve tarama faaliyetleri
sırasında 5/5/1998 tarihinde kayalıklardan yuvarlanarak öldüğünü, ölüm olayının
soruşturulması konusunda adli makamların etkisiz olduğunu, soruşturma sonunda Ü.A.nın mantar toplamak için ayrıldığı sırada sara
hastalığı nedeniyle dengesini kaybederek düştüğü ve bu sebeple öldüğü gerekçe
gösterilerek kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, bu kararın ve
gerekçesinin doğru olmadığını, muris Ü.A.nın
koruculuk görevi sırasında öldüğünü, soruşturmanın akıbetinden haberdar
edilmediklerini belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
b. Değerlendirme
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin
başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve
kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012,
§ 17).
40.Başvuru konusu olayda başvurucular muris Ü.A.nın ölümü nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmekte ise de başvuruya konu edilen Uludere Cumhuriyet Başsavcılığının
kovuşturmaya yer olmadığı kararı 20/5/1998 tarihinde verilmiş (bkz. § 10) ve
başvurucular bu kararı 2002 yılında öğrendiklerini belirtmişlerdir.
Başvurucular karara karşı herhangi bir kanun yoluna başvurduklarına dair bir
beyanda da bulunmamışlardır.
41. Bu durumda başvurucuların ihlal iddialarının 23/9/2012
tarihinden önce kesinleşen karara dayandığı dikkate alındığında başvurucuların
ihlal iddialarının zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında
kaldığı anlaşılmaktadır.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
a. Manevi Tazminat
Talebinin Reddedilmesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
i. Başvurucuların
İddiaları
43. Başvurucular, ölüm olayı nedeniyle manevi tazminata da
hükmedilmesi gerektiğini fakat herhangi bir manevi tazminat ödenmediğini
belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddia etmişlerdir.
ii. Değerlendirme
44. Başvurucuların manevi tazminat talepleri yönünden Mahkemenin
13/3/2008 tarihli kararı ile isteminin reddine hükmedilmiş (bkz. § 20) ve bu
karar Danıştay Onbeşinci Dairesinin 15/5/2012 tarihli
kısmen onama kararı ile kesinleşmiştir (bkz. § 21).
45. Yukarıda belirtilen ilke dikkate alındığında (bkz. § 39),
başvurucuların ihlal iddialarının 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşen karara
dayandığı, dolayısıyla başvurucuların ihlal iddialarının zaman bakımından
Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında kaldığı anlaşılmaktadır.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
i. Başvurucuların
İddiaları
47. Başvurucular 5233 sayılı Kanun kapsamında ileri sürülen
giderim talebinin değerlendirilmesi hususundaki prosedürün makul sürede
sonuçlandırılmaması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan makul
sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
ii. Değerlendirme
48. Anayasa Mahkemesi, Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında
yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç
veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018
tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Adalet
Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu (Tazminat Komisyonu) Başkanlığına
başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı
sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden
inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır.
49. Anılan kararda özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali
külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle
ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir
başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân
tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması
nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu
hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa
Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı
şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat
Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin
bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak
başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı
vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
50. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
51. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Adil
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin Diğer İhlal İddiaları
i. Başvurucuların
İddiaları
52. Başvurucular; kardeşleri Ü.A.nın ölümü nedeniyle hükmedilen maddi tazminat
miktarının zararlarını karşılamadığını, 5233 sayılı Kanun kapsamında düşük
miktarda maddi tazminata hükmedildiğini belirterek adil yargılanma haklarının
ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
ii. Değerlendirme
53. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
54. Somut olayda tazminat talebi ile Komisyona yapılan
başvurunun reddine karar verilmiş; Komisyon kararının iptali ve zararın
tazminine karar verilmesi için dava açılmıştır. İptal kararı ile başvuruculara
tazminat ödenmesine hükmedilmiş, bu karar davalı idarenin temyizi üzerine kanun
yolu aşamalarından geçerek kesinleşmiştir. İptal kararı akabinde Komisyonca
inceleme yapılarak başvuruculara 25.056,15 TL tazminat ödenmesine dair
20/9/2012 tarihli ikinci karar verilmiştir. Bu karara karşı, anılan ihlal
iddiası ile başvurucular tarafından idari yargıda açılmış bir dava bulunduğuna
ilişkin herhangi bir bilgi ve belge Anayasa Mahkemesine sunulmamıştır.
55. Anayasa Mahkemesi, Komisyonun ilk kararında herhangi bir
tazminat hesaplaması yapılmamış olması nedeniyle 11/11/2005 tarihli kararın
iptal edilmesinden sonra Komisyonca yeniden yapılan değerlendirmenin ilkinden
ayrı ve yeni bir süreç olduğu, dolayısıyla Komisyonca hesaplanan tazminatın
yetersizliğine ilişkin iddiaların ancak Komisyonun 20/9/2012 tarihli ikinci
kararına karşı idari yargıda açılacak bir davada dile getirilebileceği
kanaatindedir. Diğer bir ifadeyle Komisyonun kararında belirtilen tazminatın
yeterli olup olmayacağının denetiminde etkili yol idari yargıda açılacak iptal
davasıdır. Cebri icra makamlarının Komisyonca hükmedilen tazminatı artırma
yetkilerinin bulunmadığı izahtan varestedir. Tüm bu hususlar gözetildiğinde
Komisyon kararında belirtilen tazminatın icraya konulmasının, tazminat
miktarının yetersizliği bağlamında Komisyon kararının idari yargıda iptal
davasına konu edilmesinin alternatifi olamayacağı değerlendirilmektedir.
56. Somut olayda başvurucular 20/9/2012 tarihli Komisyon
kararına karşı idari yargıda iptal davası açma yoluna başvurduklarına ilişkin
herhangi bir bilgi ve belge sunmamışlardır. Bu nedenle başvuru yolunun
tüketilmemesi nedeniyle başvurunun bu kısmının kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
57. Öte yandan Komisyon kararının yargısal bir karar olup
olmadığının ve dolayısıyla Komisyondaki sürecin adil yargılanma hakkının
kapsamında görülüp görülemeyeceğinin bu aşamada değerlendirilmesine gerek
görülmemiştir.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların düşük miktarda maddi
tazminata hükmedildiğini belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine
ilişkin iddialarının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
3. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların
İddiaları
59. Başvurucular 5233 sayılı Kanun kapsamında ödenmesine karar
verilen miktarın tamamının ödenmediğini belirterek mülkiyet haklarının ihlal
edildiğini iddia etmişlerdir.
b. Değerlendirme
60. Komisyon tarafından takdir edilen 25.056,15 TL tazminat
miktarına ilişkin asıl alacağın ödendiği, başvuru formunda açıkça beyan
edilmiştir. Başvuru formu bir bütün olarak dikkate alındığında başvurucuların icra etmeme bağlamında öne sürdükleri asıl
şikâyetin takdir edilen alacağa ilişkin faizin ödenmemesine yönelik olduğu
anlaşılmaktadır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, yapacağı incelemeyi faizin
ödenmediği iddiasına hasredecektir.
61. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kayıtlarından
ulaşılan icra dosyasından başvurucuların 19/3/2013 tarihli dilekçe ile faiz
taleplerinden vazgeçtikleri görülmektedir. Bu durumda başvurucuların bu şikâyet
bağlamında mağdur statülerinin sona erdiği sonucuna ulaşılmaktadır.
62. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin
kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
4. 5233 Sayılı Kanun'un
2., Geçici 1. ve Geçici 2. Maddelerinin İptali Edilmesi Gerektiğine İlişkin
İddia
a. Başvurucuların
İddiaları
63. Başvurucular 5233 sayılı Kanun'un 2., geçici 1. ve geçici 2.
maddelerinin Anayasa'ya aykırı oldukları iddiası ile iptal edilmesini talep
etmişlerdir.
b. Değerlendirme
64. Bazı kanun hükümlerinin iptal edilmesi talebi daha önce
bireysel başvurulara konu olmuş ve bireysel başvuru yolunun bireylere doğrudan
yasama işleminin iptalini isteme yetkisi tanımadığı; bir yasama işleminin temel
hak ve özgürlüğün ihlaline neden olması durumunda bireysel başvuru yoluyla
doğrudan yasama işlemine değil ancak yasama işleminin uygulanması mahiyetindeki
işlem, eylem ve ihmallere karşı başvuru yapılabileceği; bu şekilde bireysel
başvuru yolunun kullanılabilmesi için söz konusu işlem, eylem ve ihmallere
karşı varsa başvurulabilecek kanun yollarının da daha önce tüketilmiş olması
gerektiği belirtilerek başvurucuların iddialarının konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir (Arif Güneş, B. No: 2012/837, 5/3/2013, §§ 10-19; Gökhan Ünal, B. No: 2012/30, 5/3/2013, §§
11-20; Ahmet Soysal, B. No:
2012/237, 26/3/2013, §§ 13-24; Ejder Bildik,
B. No: 2013/8350, 10/6/2015, §§ 31-41).
65. Somut başvuruda başvurucular açısından farklı karar
verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığı ve 5233 sayılı Kanun'un 2., geçici
1. ve geçici 2. maddelerinin Anayasa'ya aykırı oldukları gerekçesi ile iptal
edilmesi gerektiğine ilişkin şikâyetin doğrudan ve soyut olarak yasama işlemi
aleyhine yapıldığı sonucuna varılmıştır.
66. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
5. Diğer İhlal İddiaları
67. Başvurucular, idare ve yargı mercilerinin yetkilerini kötüye
kullanması nedeniyle Anayasa'nın 14. maddesinde; birçok kişinin açtığı dava
kısa sürede sonuçlanmasına rağmen kendi davalarının yargılamasının uzun sürmesi
nedeniyle Anayasa'nın 10. ve 20. maddelerinde; murisleri Ü.A.nın
ölümü sonrasında evlerinden dışarı çıkamamaları nedeniyle Anayasa'nın 19.
maddesinde ve tazminat talebine ilişkin prosedürün etkili olmaması nedeniyle
Anayasa'nın 40. maddesinde belirtilen haklarının ihlal edildiğini iddia
etmişlerdir.
68. Başvurucuların ihlal iddialarını soyut olarak beyan
ettikleri, sadece Anayasa'nın ilgili maddesini yazmakla yetindikleri tespit
edildiğinden bu iddialar yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek
görülmemiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucu Ali Altürk'ün
başvurusunun DÜŞMESİNE,
B. Diğer başvurucular yönünden;
1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Manevi tazminat talebinin reddedilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin diğer ihlal
iddialarının başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. 5233 sayılı Kanun'un 2., geçici 1. ve geçici 2. maddelerinin
iptali edilmesi gerektiğine ilişkin iddianın
konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
15/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.