TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HAMİT ÇÖKLÜ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/10299)
|
|
Karar Tarihi: 29/6/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin MECEK
|
Başvurucu
|
:
|
Hamit ÇÖKLÜ
|
Vekili
|
:
|
Av. Serkan RAMANLI
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, işkence iddiası üzerine verilen zamanaşımı nedeniyle
kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan dolayı işkence ve kötü muamele yasağı
ile hak arama hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/6/2014 tarihinde Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 21/7/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 6/2/2016 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 22/3/2016 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesi tarafından başvurunun kabul edilebilirliği hakkında bir karar
verilmediği, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 71.
maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca ancak kabul edilebilirlik hakkında bir
karar verildikten sonra görüş bildirilebileceği belirtilerek başvuru hakkında
herhangi bir görüş sunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) üzerinden Yargıtay 9. Ceza Dairesinin E.2009/1492 sayılı ilamından elde
edilen bilgilere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. 1958 doğumlu olan başvurucu, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin
10/10/2007 tarihli ve E.2005/123, K.2007/112 sayılı dosyasında anayasal düzeni
ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan müebbet hapis cezasıyla
cezalandırılmıştır.
8. Başvurucuya verilen bu ceza Yargıtay 9. Ceza Dairesinin
30/4/2009 tarihli ve E.2009/1492, K.2009/5144 sayılı ilamıyla onanmıştır.
9. Başvurucu, Kocaeli 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza
İnfaz Kurumundan gönderdiği 29/1/2014 tarihli dilekçeyle 3/3/1999 ile 11/3/1999
tarihleri arasında Tarsus Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinde
sorgulandığı sırada dayak, falaka, Filistin askısı, vücuda elektrik verilmesi,
aç ve susuz bırakma, hayaların sıkılması ve hakaret gibi yöntemlerle maddi ve
manevi olarak işkenceye maruz kaldığını, kaburga kemiklerinden birinin
kırıldığını belirterek tam teşekküllü bir adli tıp kurumunda muayene edilerek
ilgili personel hakkında yasal işlem başlatılması için Adana 7. Ağır Ceza
Mahkemesine gönderilmek üzere suç duyurusunda bulunmuştur.
10. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 3/2/2014 tarihli yazısı ile
başvurucunun dilekçesi Adana Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
11. Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 5/2/2014 tarihli ve
2014/8840 (35) soruşturma ve 2014/438 sayılı yetkisizlik kararıyla dosya Tarsus
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
12. Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığının 21/2/2014 tarihli ve
2014/2113 (10) soruşturma 2014/1415 sayılı kararıyla zamanaşımı nedeniyle
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Her ne kadar suç tarihinde yukarıda açık
kimlik ve adres bilgileri yazılı Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2005/123 esas nolu dava dosyasından hükümlü Hamit Çöklü
03/03/1999-11/03/1999 tarihleri arasında görevli olan Tarsus Emniyet Müdürlüğü
Terörle Mücadele Şube Ekipleri tarafından işkenceye tabi tutulduğundan bahisle
şikayetçi olmuşve bu hususta soruşturmaya başlanılmış
ise de;
Yapılan soruşturma sonucunda, suç tarihinde
yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'nun 243/1
maddesinde üst sınırın 8 yıl olduğu, aynı yasanın 102/3 maddesi gereğince 10
yıllık dava zamanaşımı süresine tabi olduğu, suç tarihinden sonra yürürlüğe
giren5237 sayılı TCK'nun7/2 maddesi gereğince yapılan değerlendirmede ‘Suçun
işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren
kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.’şeklinde düzenlendiği, bu durum karşısında 765
sayılı TCK'nun zamanaşımına ilişkin düzenlemelerinin
açıkça şüpheli lehine olduğu dolayısıyla 765 sayılı TCK'nun
102/3 maddesinde belirtilen 10 yıllık dava zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu
ve dosya kapsamından aynı yasanın 102/4 maddesinde yazılan zamanaşımını kesen
nedenlerin de bulunmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla;
Olaydan dolayı açıklanan nedenlerle TCK’nın
64. maddesi uyarınca KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA, [karar
verilmiştir].
…”
13. Bu karara yapılan itiraz, Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesinin
2014/398 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir. Ret kararının gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“Mahkememizce yapılan değerlendirmede Tarsus C.Başsavcılığının 21/2/2014 tarih
ve 2014/2113 (10) sayılı kararındaki gerekçeye göre müşteki vekilinin
kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen karara itirazlarının REDDİNE [karar
verilmiştir].”
14. Ret kararı 13/5/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu 5/6/2014 tarihinde süresi içinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun
243. ve 102. maddeleri şöyledir:
“Madde 243 - (Değişik: 235 – 5/1/1961) (Değişik
1. Fıkra: 4449 – 26/8/1999) Bir kimseye cürümlerini söyletmek, mağdurun, şahsi
davacının, davaya katılan kimsenin veya bir tanığın olayları bildirmesini
engellemek, şikayet veya ihbarda bulunmasını önlemek için yahut şikayet veya
ihbarda bulunması veya tanıklık etmesi sebebiyle veya diğer herhangi bir
sebeple işkence eden veya zalimane veya gayriinsani veya haysiyet kırıcı
muamelelere başvuran memur veya diğer kamu görevlilerine sekiz yıla kadar ağır
hapis ve sürekli veya geçici olarak kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezası
verilir.
…
Madde 102 - (Değişik:
3531 – 29/6/1938) Kanunda başka türlü yazılmış olan ahvalin maadasında
hukuku âmme davası:
…
3 - Beş seneden ziyade ve yirmi seneden az ağır hapis veya beş seneden
ziyade hapis yahud hidematı
âmmeden müebbeden
mahrumiyet cezalarından birini müstelzim cürümlerde on sene,
… geçmesiyle ortadan kalkar.
…"
17. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan
kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin
lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur."
18. 4/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kamu davasını açmada takdir yetkisi” başlıklı
171. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir.
“Madde 171. (Değişik: 5560 – 19/12/2006)- (1)Cezayı kaldıran şahsî sebep olarak etkin pişmanlık
hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsî cezasızlık
sebebinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararı
verebilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 29/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, 1999 yılında Tarsus Emniyet Müdürlüğü Terörle
Mücadele Şubesinde kendisine işkence yaptıkları iddiasıyla 29/1/2014 tarihinde
yaptığı suç ihbarı sonucunda zamanaşımı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına
dair karar verildiğini, bu karara yaptığı itirazın gerekçesiz olarak
reddedildiğini ancak bu kararın Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’ne (AİHS/Sözleşme) aykırı olduğunu; zira işkencenin Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında zamanaşımına tabi olmadığının
belirtildiğini, bu nedenle verilen kararın işkence ve kötü muamele yasağı ile
hak arama hürriyetini ihlal ettiğini ileri sürerek ihlalin tespit edilerek
giderilmesi ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki
nitelendirmesini kendisi takdir eder(Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvurucu, hak arama hürriyeti ile işkence ve kötü muamele yasağının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ise de incelemenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında
yapılmasına karar verilmiştir.
22. Başvurucunun iddiaları ve başvuruya konu soruşturma
kapsamında elde edilen bilgi ve belgeler Anayasa'nın 17. maddesinin maddi
boyutunun ihlal edilip edilmediği konusunda değerlendirme yapılmasına imkân
sağlayacak nitelikte kanıt unsuru içermemektedir. Bu nedenle başvurucunun 1999
yılında gözaltında bulunduğu sırada polis memurları tarafından işkence
yapıldığı iddialarının sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi ancak
devletin etkili soruşturma yükümlülüğünü gerektiği gibi yerine getirip
getirmediğinin tespiti ile mümkün olabileceğinden başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan
işkence ve kötü muamele yasağının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul
boyutu ile sınırlı olarak yapılmasına karar verilmiştir.
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
"Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar
başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
24. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının
öncelikle genel yargı mercilerinde olağan yasa yolları ile çözüme
kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna iddia edilen hak ihlallerinin
bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir.
Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği başvurucunun ihlal iddialarını
öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu
konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında sunması, dava ve başvurusunu
takip etmek için gerekli özeni göstermesi gerekmektedir (Rıfat Bakır ve diğerleri, B. No:
2013/2782, 11/3/2015, § 45; Bayram Gök,
B. No: 2012/946, 26/3/2013, §§ 18, 19).
25. Gözaltında oldukları için, dış dünyayla ilişkileri kesilen
veya kendilerine destek olabilecek ve gerekli kanıtları oluşturabilecek doktor,
avukat, aile yakını veya arkadaşlarla görüşmeleri her an olanaklı olmayan
başvurucuların gözaltı sırasında maruz kaldıkları kimi kötü muamele
şikâyetlerini kanıtlamaları zordur (Cezmi
Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 99).
26. Bu nedenle AİHM kararlarında, bir kişinin sağlıklı hâldeyken
gözaltına alındığı ancak salıverildiği zaman vücudunda yaralanma tespit
edildiği durumlarda söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul bir
açıklama getirme ve mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak kanıtları
sunma yükümlülüğünün devlete ait olduğu, özellikle ilgili iddiaların doktor
raporları ile doğrulandığı hâllerde Sözleşme'nin 3. maddesi anlamında açık sorunların
ortaya çıkacağı ifade edilmiştir (Selmouni/Fransa [BD],
B. No: 25803/94, 28/7/1999, § 87; Ferhat/Türkiye,
B. No: 12673/05, 25/9/2012, § 33).
27. Başvuru konusu olaydaki gibi işkence ve kötü muamelenin
gerçekleşip gerçekleşmediğine, gerçekleşmişse faillerinin kim olduğuna dair
somut bir bilginin bulunmadığı durumlarda -özellikle de olayın gerçekleştiği
zamanda ve yerde- ilk anda yürütülecek soruşturma işlemleri çok büyük önem arz
etmektedir. Geçen zamanla birlikte kaçınılmaz bir şekilde delillerin kaybolması,
tanıkların yer değiştirmesi ve yaşananları hatırlamanın güçleşmesi gibi
nedenlerle delil toplama ve olayın gerçekleşme şeklini belirlemenin giderek
zorlaşacağı açıktır (Yavuz Durmuş ve
diğerleri, B. No: 2013/6574, 16/12/2015, § 62).
28. Somut olayda başvurucu 3/3/1999 ile 11/3/1999 tarihleri
arasında Tarsus İlçe Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinde gözaltında
bulunduğu sırada kaba dayak, Filistin askısı, vücuda elektik verilmesi, aç ve
susuz bırakma ve hayaları sıkılarak işkence gördüğünü, işkence sonucunda
kaburga kemiklerinden birinin kırıldığını ileri sürmektedir. Başvurucu bu
iddialarını 29/1/2014 tarihine kadar yetkili herhangi bir soruşturma mercii
önüne taşımaksızın beklemek suretiyle pasif bir tutum sergilemiştir. Başvurucu
işkencenin meydana geldiğini ileri sürdüğü tarihten on beş yıla yakın bir süre
geçtikten sonra etkili bir soruşturma yapılmasının mümkün olamayacağı bir
aşamada iddialarını soruşturma makamının bilgisine sunmuştur. Başvurucunun
şikâyeti üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dava zamanaşımı süresinin
dolduğu gerekçesine dayanılarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verilmiştir.
29. Başvurucu güvenlik güçleri tarafından kaburgasının
kırılmasına sebep olacak ciddiyette işkenceye maruz kaldığı iddiasını içeren
başvuru konusu olaya ilişkin olarak söz konusu olayın özelinde ve/veya genel
olarak hangi nedenle ilgili makamlara neden bu kadar uzun bir zaman sonra
müracaatta bulunduğunu ortaya koymamıştır. Hatta suç ihbarı dilekçesinde,
kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz dilekçesinde ve bireysel başvuru
formunda bu konuda hiçbir açıklamada bulunmamıştır.
30. Bu çerçevede 3/3/1999 ile 11/3/1999 tarihleri arasında
meydana geldiğini ileri sürdüğü olaya ilişkin 29/1/2014 tarihli şikâyet üzerine
yürütülen soruşturma sonucunda iddiaların gerçekliğinin tespitinin ve varsa
sorumluların belirlenerek etkili bir şekilde cezalandırılmalarının sağlanamamış
olmasında iddia edilen olay tarihi ile soruşturmanın başlatıldığı tarih
arasında geçen on beş yıla yakın sürenin etkili olduğu kuşkusuzdur. Anılan
zaman zarfında başvurucunun iddiasını -etkili soruşturma yürütülmesinin mümkün
olduğu bir dönemde ve bu konuda resen tespit edilmiş veya başvurucu tarafından
ortaya konmuş herhangi bir engelleyici durumun mevcudiyeti de söz konusu
olmamasına rağmen- soruşturma makamının önüne getirmemesinden bu makamın
sorumlu tutulması dolayısıyla işkence ve kötü muamele bağlamında devlet
tarafından etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğinin kabulü mümkün
değildir.
31. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının usul
yükümlülüğünün ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İşkence ve kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
29/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.