TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FİLİZ FIRAT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/10305)
|
|
Karar Tarihi: 5/12/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Gülbin AYNUR
|
Başvurucu
|
:
|
Filiz FIRAT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, uyuşmazlığın esasına yönelik talebin karara
bağlanmaması nedeniyle karar hakkının; davanın uzun sürmesi nedeniyle makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, bu aşamada başvuru hakkında bir görüş
bildirilmeyeceğini ifade etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Dokuz Eylül Üniversitesi Uygulama ve Araştırma
Hastanesinde hemşire olarak görev yapmaktadır.
9. Başvurucu 2/4/2008 ile 14/11/2009 tarihleri arasında
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 105. maddesi
uyarınca hastalık izni kullanmıştır. Başvurucu, hastalık izninin 2/4/2008 ile
16/4/2008 ve 26/5/2008 ile 19/6/2008 tarihleri arasındaki kısımlarında
hastanede yatarak tedavi görmüş; diğer kısımlarında ise sağlık kurulu raporuyla
istirahatli sayılmıştır.
10. Hastalık izninde olduğu süreçte fiilen görev yapmadığı
gerekçesiyle başvurucuya döner sermaye gelirinden pay ödenmemiştir.
11. Başvurucu, hastalık izni devam ederken 21/4/2009 tarihinde
idareye başvurmuş ve hem hastanede yatarak tedavi gördüğü hem de sağlık kurulu
raporlarıyla istirahatli sayıldığı süreler dâhil olmak üzere hastalık izni
süresince tarafına döner sermaye gelirinden pay (ek ödeme) ödenmesi gerektiğini
belirtmiştir. Başvurucu, bu süreçte kesilen ek ödeme tutarlarının hesaplanarak
yasal faiziyle birlikte ödenmesini istemiştir. Başvurucunun bu talebi idarece
cevap verilmemek suretiyle reddedilmiştir.
12. Başvurucu, söz konusu zımni ret işleminin iptali istemiyle
10/7/2009 tarihinde İzmir 1. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.
Başvurucu, dava dilekçesinde davanın konusunu hastalık izni nedeniyle kesilen
ek ödemelerinin tarafına ödenmesi istemi olarak göstermiştir.
13. Mahkeme, söz konusu yargılamada davanın konusunu
başvurucunun sadece hastanede yatarak tedavi gördüğü döneme (2/4/2008 ile
16/4/2008 ve 26/5/2008 ile 19/6/2008 tarihleri arasındaki dönem) ilişkin olarak
ödenmeyen ek ödemelerin ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin
işlemin iptali istemi olarak değerlendirmiş ve bu çerçevede yaptığı inceleme neticesinde
3/2/2010 tarihli kararıyla dava konusu işlemi iptal etmiştir. Kararın
gerekçesinde 657 sayılı Kanun'un 105. maddesi gereğince, çalışanların özlük
haklarına hastalık izni süresince dokunulamayacağı, bu itibarla başvurucunun
hastanede tedavi gördüğü döneme ilişkin olarak ödenmeyen ek ödemelerinin
idarece hesaplanarak ödenmesi gerekirken bu yöndeki başvurunun reddine ilişkin
işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı belirtilmiştir.
14. Başvurucu; davadaki talebinin sadece hastanede yatarak
tedavi gördüğü döneme ilişkin olarak ek ödeme yapılmasından ibaret olmadığını,
hastalık izninin tamamı süresince ödenmeyen ek ödemeye yönelik talepte
bulunduğunu, nitekim idareye başvurusunun da bu kapsamda olduğunu ancak
hastalık izninin hastane dışında geçen kısmına (sağlık kurulu raporuyla
istirahatli olduğu döneme) ilişkin talebiyle ilgili olarak Mahkemenin herhangi
bir değerlendirme yapmadığını belirterek kararı temyiz etmiştir.
15. Karar, Danıştay Sekizinci Dairesince (Daire) 12/3/2013
tarihinde onanmıştır.
16. Başvurucunun karar düzeltme istemi de aynı Dairenin
19/3/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
17. Nihai karar 30/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
18. Başvurucu 20/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19. 657 Kanun'un 105. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları
şöyledir:
"Memura, aylık ve özlük hakları
korunarak, verilecek raporda gösterilecek lüzum üzerine, kanser, verem ve akıl
hastalığı gibi uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç gösteren hastalığı hâlinde onsekiz aya kadar, diğer hastalık hâllerinde ise oniki aya kadar izin verilir.
Memurun, hastalığı sebebiyle yataklı tedavi
kurumunda yatarak gördüğü tedavi süreleri, hastalık iznine ait sürenin
hesabında dikkate alınır."
B. Uluslararası Hukuk
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes
davasının, ... esası konusunda karar verecek olan, ... bir mahkeme tarafından
... görülmesini isteme hakkına sahiptir..."
21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) mahkeme hakkının
görünümlerinden biri olan karar hakkı ile ilgili Kutic/Hırvatistan davasında yaptığı değerlendirmede, Sözleşme'nin
6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının hukuki uyuşmazlıkların tespiti için
mahkemeye erişim hakkını güvence altına aldığını yinelemekte ancak bu hakkın
yalnızca dava açma hakkı ile sınırlı olmadığını, aynı zamanda mahkemenin
"uyuşmazlık konusundaki kararını" elde etme hakkını da kapsadığını
belirtmektedir. AİHM'e göre bir taraf devletin iç
hukuk sistemi uyarınca, bir birey tarafından açılan davaya ilişkin yürütülen
yargılamalar neticesinde davanın nihai bir karara bağlanacağı garanti edilmeden
bu kişinin bir mahkeme önünde hukuk davası açmasına izin verilmesi yanıltıcı
olur. AİHM Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının davacılara
tanınan usule ilişkin güvenceleri -adil, aleni ve hızlı yargılama-,
uyuşmazlıklarının nihai bir çözüme kavuşturulacağını garanti etmeksizin detaylı
olarak açıklamasının anlamsız olacağına dikkat çekmektedir (Kutic/Hırvatistan, B. No: 48778/99, 1/3/2002, § 25).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 5/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, gerek idareye başvuru
dilekçesinde gerekse dava dilekçesinde talepte bulunmuş olmasına rağmen sağlık
kurulu raporu ile istirahatli olduğu döneme ilişkin olarak ek ödeme yapılması
istemi hakkında Mahkemenin herhangi bir değerlendirme yapmadığını ve bu hususta
bir hüküm kurmadığını belirtmektedir. Başvurucu, Mahkeme kararının talep
konusunun neden bu şekilde sınırlandırıldığına dair herhangi bir gerekçe
içermediğinden şikâyet etmektedir. Uyuşmazlığın tümü hakkında bir karar
verilmemesi nedeniyle yasa hükmü ile hastalık izni süresince güvence altına
alınan özlük haklarından yoksun bırakıldığını belirten başvurucu; adil
yargılanma, çalışma, maddi ve manevi varlığın korunması haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
24. Anayasa'nın 36. maddesi şöyledir:
"Herkes,
...yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir."
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisiiçindeki
davaya bakmaktan kaçınamaz."
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yukarıda belirtilen
şikâyetlerinin özü; iptal davasına konu uyuşmazlığın esasını oluşturan, sağlık
kurulu raporu ile istirahatli sayıldığı döneme ilişkin olarak da tarafına ek
ödeme yapılması talebi hakkında Mahkemece değerlendirme yapılmak suretiyle
olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olmasıdır. Bu itibarla belirtilen
ihlal iddiaları mahiyeti itibarıyla karar hakkı kapsamında incelenmiştir..
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan karar
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
27. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin
yargı organları önündedavacı veya davalı olarak iddiada
bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. 3/10/2001
tarihli ve 4709 sayılı Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasına
"adil yargılanma hakkı" ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin
gerekçesinde "değişiklikle Türkiye
Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına
alınmış olan adil yargılama hakkı[nın] metne
dahil" edildiği belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 36.
maddesinde herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu ibaresinin
eklenmesinin amacının Sözleşme'de düzenlenen adil
yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017,§ 54). Bu itibarla Anayasa'da güvence altına alınan
adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğinin Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar
başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B.No:
2012/1049, 26/3/2013, § 22).
28. Anılan maddenin ikinci fıkrasında ise hiçbir mahkemenin,
görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı belirtilmiştir. Bu
bağlamda Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, kişilere
davanın görüldüğü mahkemeden uyuşmazlığa ilişkin bir karar verilmesini isteme
güvencesini de sağlar.Öte
yandan Sözleşme'yi yorumlayan AİHM, Sözleşme'nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkeme hakkı şeklinde genel bir hakkı
düzenlediğini kabul etmekte ve bu hakkın karar hakkını da içerdiğini ifade
etmektedir (bkz. § 21).
29. Adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkeme
hakkı; mahkemeye erişim hakkı, karar hakkı ve kararın icrası haklarını içerir.
Karar hakkı genel itibarıyla mahkeme önüne getirilen uyuşmazlığın karara
bağlanmasını isteme hakkını ifade eder. Bununla birlikte karar hakkı bireylerin
sadece yargılama sonucunda şeklî anlamda bir karar elde etmelerini güvence
altına almaz. Bu hak aynı zamanda, dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin
esaslı taleplerin yargı merciince bir sonuca bağlanmasını da gerektirir.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
30. Başvurucu, idare aleyhine açtığı iptal davasının sebebinin
657 sayılı Kanun'un 105. maddesi uyarınca kullandığı hastalık izni süresince ek
ödemeden faydalandırılması ve bu dönemde hak ettiği hâlde tarafına ödenmeyen ek
ödeme tutarının ödenmesi talebi olduğunu belirtmektedir. Başvurucu, hastanede
yatarak tedavi görmemekle birlikte sağlık kurulu raporu ile istirahatli
sayıldığı döneme ilişkin talebiyle ilgili olarak herhangi bir karar
verilmediğinden şikâyet etmektedir.
31. Somut olayda değerlendirilmesi gereken mesele; başvurucunun
sağlık kurulu raporu ile istirahatli sayıldığı döneme ilişkin olarak ek ödeme
yapılması talebinin uyuşmazlığın esasına yönelik bir talep olup olmadığı,
Mahkemece yapılan değerlendirmenin kapsamı ile verilen iptal kararının bu döneme
ilişkin talebi karşılayıp karşılamadığının tespiti ile ilgilidir.
32. Başvurucunun 10/7/2009 tarihli dava dilekçesinde, hastalık
izni süresinceödenmeyen ek ödemelerin tarafına
ödenmesi talebiyle idareye yaptığı başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin
iptalini istediği anlaşılmaktadır. Başvurucunun dava konusu zımni ret işlemine
dayanak teşkil eden idareye başvuru dilekçesinde; hastalık izninin hem
hastanede yatarak tedavi gördüğü hem de sağlık kurulu raporlarına istinaden
istirahatli sayıldığı dönemlerinin tamamı içintarafına
ek ödeme yapılması gerektiğini açıkça belirttiği, keza dava dilekçesinde de söz
konusu talebini aynı şekilde tekrar ettiği görülmektedir. Bu açıdan sağlık
kurulu raporuyla istirahatli sayılan dönemde de ek ödemeden faydalandırılma
talebinin davanın esasına yönelik bir talep olduğu anlaşılmaktadır.
33. Mahkemenin ise gerekçeli kararında davanın konusunu sadece
hastanede yatarak tedavi görülen dönemde ödenmeyen ek ödemenin tarafına
ödenmesi talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemi
olarak belirttiği görülmektedir. Bu kabulden hareketle Mahkemenin iddia ve
savunma kurgusunun tamamen, hastalık izninin sadece hastanede yatarak tedavi
görülen kısmı temeline oturtulduğu, bu döneme ilişkin ek ödeme talebi yönünden
değerlendirme yapıldığı, dolayısıyla iptal hükmünün de bu döneme ilişkin olarak
verildiği anlaşılmaktadır.
34. Buna göre Mahkemenin, başvurucunun yargılama sürecinin tüm
aşamalarında dile getirdiği ve yargılamanın sonunda çözülmesi gerekli bir
uyuşmazlık olarak ortaya koyduğu, "hastalık izninin sağlık kurulu
raporuyla istirahatli sayıldığı dönemine ilişkin olarak da ek ödeme
yapılması" talebini davanın kapsamına dâhil etmediği görülmektedir.
Mahkemenin, davanın kapsamına ilişkin bu sınırlamayı yaparken herhangi bir
hukuki dayanak göstermediği dikkate alındığında esasen uyuşmazlığın konusunu
eksik tespit ettiği anlaşılmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak söz konusu talep
hakkında Mahkemece değerlendirme yapılmak suretiyle olumlu ya da olumsuz
herhangi bir karar verilmediği ya da bu talebin bir sonuca bağlanmadığı
görülmektedir. Bu açıdan başvurucunun, dava konusu ettiği uyuşmazlığın
belirtilen kısmı yönünden karar hakkından yoksun bırakıldığı sonucuna
ulaşılmıştır.
35. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
36. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
38. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
39. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
40. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olaydaki 4 yıl 8 ay 9 günlük
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
41. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
43. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilerek
ihlalin giderilmesi talebinde bulunmuştur.
44. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
45. Karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan ihlal kararının
bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 1. İdare Mahkemesine
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
46. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
47. Başvurucunun, yargılamanın makul süreyi aşması nedeniyle
tazminat talebi bulunmadığından bu konuda bir karar verilmesine gerek
bulunmamaktadır.
48. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Karar hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin karar hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 1. İdare
Mahkemesine (E.2009/935) GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
5/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.