TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SÜLEYMAN ÖZPINAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6710)
|
|
Karar Tarihi: 20/12/2017
|
R.G. Tarih ve Sayı: 6/2/2018-30324
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
SEVTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Süleyman
ÖZPINAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tüketici hakem heyetine yapılan şikâyetin kabul
edilmesine rağmen tüketici mahkemesine açılan itiraz davasında deliller dikkate
alınmadan ve tebliğ edilmeyen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması
nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu, bankadan kullandığı tüketici kredisi ve kredi
kartı taksitli avans kredilerinin geri ödemelerinden dolayı bazı taksitlerinin
ödenmemiş olarak gösterilmesi nedeniyle 249,18 TL fazla ödemenin iadesi için
31/7/2013 tarihinde Karatay Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyetine
(Heyet) başvurmuştur.
10. Heyet 20/9/2013 tarihli kararıyla başvurucunun talebi
doğrultusunda şikâyete konu bedelin başvurucuya iadesine karar vermiştir.
11. Banka, Heyet kararına karşı Konya Tüketici Mahkemesi
(Mahkeme) nezdinde 4/11/2013 tarihinde itirazda bulunmuştur.
12. Mahkemenin 16/4/2014 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulü
ile Heyet kararının 201,18 TL miktar yönünden kısmen iptaline, kararın hüküm
kısmının "...Başvurucunun kısmen haklı olduğuna, banka tarafından avans
işlem komisyonu adı altında alınan 48,00 TL bedelin başvurucuya iadesine,
fazlaya ilişkin talebinin reddine" şeklinde düzeltilerek onanmasına dosya
üzerinden yapılan inceleme sonunda kesin olarak karar verilmiştir.
13.Başvuru, kararın tebliğinden itibaren yasal süre içerisinde
yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
14. Uyuşmazlığa konu olay tarihi itibarıyla yürürlükte olan
23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı mülga Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un
6/3/2003 tarihli ve 4822 sayılı Kanun ile değiştirilen 22. maddesinin beşinci
fıkrası şöyledir:
"...
Değeri beşyüz milyon
liranın altında bulunan uyuşmazlıklarda tüketici sorunları hakem heyetlerine
başvuru zorunludur. Bu uyuşmazlıklarda heyetin vereceği kararlar tarafları
bağlar. Bu kararlar İcra ve İflas Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki
hükümlerine göre yerine getirilir. Taraflar bu kararlara karşı onbeş gün içinde tüketici mahkemesine itiraz edebilirler.
İtiraz, tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını durdurmaz. Ancak,
talep edilmesi şartıyla hakim, tüketici sorunları hakem
heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir. Tüketici sorunları hakem
heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği
karar kesindir.
..."
15.4077 sayılı mülga Kanun'un 23. maddesinin birinci ve ikinci
fıkraları şöyledir:
"Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak
çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır. Tüketici
mahkemelerinin yargı çevresi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.
Tüketici mahkemeleri nezdinde tüketiciler,
tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak davalar her türlü resim ve harçtan
muaftır. Tüketici örgütlerince açılacak davalarda bilirkişi ücretleri, 29 uncu
maddeye göre kaydedilen bütçede öngörülen ödenekten Bakanlıkça karşılanır.
Davanın, davalı aleyhine sonuçlanması durumunda, bilirkişi ücreti 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre davalıdan
tahsil olunarak 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye gelir
kaydedilir. Tüketici mahkemelerinde görülecek davalar Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun Yedinci Babı, Dördüncü Faslı hükümlerine göre yürütülür."
16. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 316. maddesi şöyledir:
"(1) Basit yargılama usulü, kanunlarda
açıkça belirtilenler dışında, aşağıdaki durumlarda uygulanır:
...
b) Doğrudan dosya üzerinden karar vermek
konusunda kanunun mahkemeye takdir hakkı tanıdığı dava ve işler.
…
g) Diğer kanunlarda yer alan ve yazılı
yargılama usulü dışındaki yargılama usullerinin uygulanacağı belirtilen dava ve
işler."
17.6100 sayılı Kanun'un 320. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1)Mahkeme,
mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar
verir.
..."
18. 6100 sayılı Kanun'un 447. maddesinin ikinci fıkrası şu
şekildedir:
"(2) Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan
18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan
yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan
maddelerine yapılmış sayılır."
B. Uluslararası Hukuk
19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 35. maddesine 14. Protokol'le eklenerek 1/6/2010
tarihinde yürürlüğe giren önemsiz zarar kriterine ilişkin içtihadında bu
kriterin, Sözleşme ve protokolleri ile güvence altına alınan hakların Avrupa
düzeyinde hukuksal açıdan korunmasını sağlama yönündeki temel görevine
yoğunlaşması için önemsiz başvuruları ivedilikle inceleme olanağı vermesi
amacıyla oluşturulduğunu belirtmektedir (Stefanescu/Romanya (k.k.),
B. No: 11774/04, 12/4/2011, § 35). Hâkimin küçük/önemsiz işlerle uğraşmaması
gerektiğini ifade eden (De minimis non curat praetor)
prensibe göre yeni kabul edilebilirlik şartının -bir hak ihlali ne denli gerçek
olursa olsun- uluslararası bir mahkeme tarafından incelenmeyi gerektirecek
asgari bir ağırlık düzeyine ulaşması gerektiği görüşüne dayanır (Korolev/Rusya (k.k.),
B. No: 25551/05, 1/7/2010). Bu kriterin incelenmesinde ihlal edildiği iddia
edilen hakkın mahiyetini, ihlal iddiasının ciddiyeti ve/veya ihlalin başvuranın
kişisel durumu üzerinde oluşturacağı olası sonuçlarını da gözönünde
bulundurmak gerekir (Giusti/İtalya, B. No: 13175/03, 18/10/2011, §
34).
20. AİHM, söz konusu kriteri uygularken Sözleşme ve
protokollerinin güvence altına aldığı insan haklarına saygının başvurunun
esastan incelenmesini gerektirip gerektirmediği hususunu da incelemektedir. Bu
kapsamda AİHM, önem kriteri getirilmeden önce de önüne gelmiş olan Sözleşme ile
ilgili hususta açık ve çokça uygulanmış olan bir içtihadın bulunması durumunda
bu incelemenin yapılmasının gerekli olmadığına hükmettiğini (Van Houten/Hollanda
(kayıttan düşürme), B. No: 25149/03, 29/9/2005, §§ 33-38; Kavak/Türkiye (k.k.),
B. No: 34719/04 ve 37472/05, 19/5/2009) hatırlatarak mahkeme içtihatlarını
genişletebilecek veya bunlara katkı sağlayabilecek nitelikteolmayan
başvuruları incelememektedir (Tayfun
Görgün/Türkiye (k.k.), B. No: 42978/06,
16/9/2014).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 20/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, sunduğu deliller dikkate alınmadan eksik inceleme
sonucu sadece karşı tarafın (Bankanın) beyanları uyarınca ve kredi kullanımına
ilişkin zorunlu masrafların tespiti amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi
sonucu Mahkemeye sunulan rapor tebliğ edilmeden karar verilmesi suretiyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma
hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri yönünden
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
24.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel
başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar başlıklı 48. maddesinin (2)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, Anayasanın
uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi
açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı
başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar
verebilir."
25. Başvurucunun ihlal iddiasına konu eksik inceleme sonucunda
kendisine tebliğ edilmeden hükme esas alınan bilirkişi raporu nedeniyle
uğradığı maddi kaybı, bir başka ifadeyle kredi taksitlerinin geri ödemelerinden
dolayı iadesini istediği bedelden reddedilen 201,18 TL nazara alındığında
başvurunun kabul edilebilirlik kriterlerinden olan anayasal ve kişisel önemden
yoksun olma kriteri yönünden incelenmesi gerekir.
1. Anayasal ve Kişisel
Önemden Yoksun Olma Kriterine İlişkin Genel İlkeler
26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasında herkesin
bireysel başvuru hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Diğer yandan yukarıda yer
verilen Kanun maddesinde (bkz. § 23) anayasal ve kişisel önemi düşük olan veya
bulunmayan başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebileceği hüküm altına
alınmıştır. Anılan düzenlemenin kaynağı, hâkimin küçük/önemsiz işlerle
uğraşmaması gerektiğini ifade eden kadim "De minimis
non curat praetor" ilkesidir. Bu ilkenin temelinde yatan
düşüncelerden biri mahkemelerin asıl işlevlerine odaklanmalarını sağlamak ve
buna engel teşkil edecek olan önem derecesi düşük davaların ve başvuruların iş
yükü oluşturmasını önlemektir (K.V.
[GK], B. No: 2014/2293,
1/12/2016, § 47).
27. Anılan hükümle anayasal ve kişisel önemden yoksun
başvuruların esastan incelenmemesine imkân tanıyan ek bir kabul edilebilirlik
kriteri getirilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm kabul edilebilirlik kriterlerini
taşısa hatta esas hakkında incelemeye geçildiğinde ihlal kararı verilebilecek
nitelikte olsa bile Kanun’da belirtilen nitelikteki bir başvuru kabul edilemez
bulunabilecektir (K.V., § 55).
Kanun’da anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların kabul edilemez
bulunabilmesi için iki koşul öngörülmüştür: “Anayasal önem” olarak
adlandırılabilecek olan birinci koşul "başvurunun Anayasa’nın uygulanması
ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi
açısından önem taşımaması”, “kişisel önem” olarak adlandırılabilecek olan
ikinci koşul ise “başvurucunun önemli bir zarara uğramaması”dır
(K.V., § 57).
28. Anayasal önem koşulunun uygulanmasıyla ilgili olarak kanun
koyucu “Anayasa’nın uygulanması açısından önem taşıma”, “Anayasa’nın
yorumlanması açısından önem taşıma” ve “temel hakların kapsamının ve
sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşıma” şeklinde üç unsur belirlemiş
olmakla birlikte temel hak ve özgürlüklerle ilgili Anayasa hükümlerinin
yorumlanması -işin doğası gereği- temel hak ve özgürlüklerin kapsamının ve
sınırlarının belirlenmesini de içermektedir. Bu nedenle anayasal önemin temel
hak ve özgürlüklere ilişkin Anayasa hükümlerinin “yorumlanması” ve
“uygulanması” açısından önem taşıma şeklinde ifade edilebilecek iki unsurunun
bulunduğunu kabul etmek gerekir (K.V.,
§ 61).
29. İşin doğası ve kanun metni dikkate alındığında bir
başvurunun anayasal öneminin bulunduğu sonucuna varılabilmesi için onun bu iki
unsurdan biri açısından önem taşımasının yeterli olduğu anlaşılmaktadır (K.V., § 62). Anayasa hükümlerinin
yorumlanması açısından önem taşıma unsurunun başta Anayasa Mahkemesinin
bireysel başvuru yoluyla daha önce yorumlamadığı meseleleri kapsadığında kuşku
bulunmamaktadır. Bununla birlikte Mahkeme, bir meseleyle ilgili olarak daha
önce Anayasa’nın ilgili hükümlerini yorumlamış olsa bile değişen durumları
dikkate alarak yeniden yorumlama ihtiyacı duyabilir. Bu durumda da o meseleye
ilişkin başvurunun anayasal öneminin bulunduğunu kabul etmek gerekir(K.V., § 63).
30. Anayasa’nın uygulanması açısından önem taşıma unsurunda ise
Anayasa hükümlerinin uygulanması açısından başvurunun önem taşıdığının
söylenebilmesi için kamu makamları ve derece mahkemelerinin belli bir meseleye
ilişkin uygulamalarının Anayasa Mahkemesi yorumlarından farklı olması ve bu
farklılığın da önemli olması gerekir (K.V.,
§ 64).
31. Kişisel önemin bulunmaması koşulu başvurucunun önemli bir
zarara uğramamış olmasını ifade eder. Bu husus ise -başvurucunun içinde
bulunduğu koşullar da dâhil olmak üzere- her olayın kendine özgü koşulları
dikkate alınarak ve objektif verilerden hareket edilerek Anayasa Mahkemesi
tarafından değerlendirilir (K.V.,
§§ 66, 67).
32. Zararın parayla ölçülüp ölçülememesi onun önemini
değerlendirme bakımından belirleyici değildir. Parayla ölçülmesi mümkün olmayan
zararlar yönünden de anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriterinin
uygulanması mümkündür. Öte yandan parayla ölçülebilen zararlar yönünden her
başvurucu için geçerli olacak ve kişisel önem koşulunun belirlenmesinde esas
alınacak belli bir meblağ belirlenmesi mümkün değildir. Belli bir meblağ,
başvurucuların içinde bulundukları kişisel koşullara göre farklı önem
derecesine sahip olabilir (K.V.,§
68).
2. İlkelerin Olaya
Uygulanması
33. Başvuru konusu olayda başvurucu aleyhine, Heyet kararının
iptali istemiyle açılan davada eksik inceleme sonucunda sunduğu deliller
dikkate alınmadan bankanın beyanları doğrultusunda, bilirkişi raporu kendisine
tebliğ edilmeden karar verildiği ve bu nedenle silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerinin ihlal edildiği şikâyetinde bulunulmuştur.
34. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin kapsam ve içeriğini belirlemiştir.
Mahkeme, içtihadında taraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve
yorum yapma hakkının tanınması ve
bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılması gerektiğini açıklamış; davanın taraflarının usule
ilişkin hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması
gerektiğine dikkat çekmiştir. Mahkemenin görevinin delillerin sunulması da
dâhil olmak üzere başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup
olmadığının değerlendirilmesi olduğuna vurgu yapmıştır. Herhangi bir davada
bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar vermenin
ayrıca bilirkişi raporunun kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi
hususlarının Mahkemenin değil derece mahkemelerinin görevi ve yetkisi dâhilinde
olduğunu belirtmiştir (Yüksel Hançer, B.
No: 2013/2116, 23/1/2014, §§ 17-19; Abdullah
Özen, B. No: 2013/4424, 6/3/2014, §§ 19-22; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No:
2013/7800, 18/6/2014, § 68; Yahya Murat
Demirel ve Hüsnü Barbaros Olcay, B. No: 2013/7996, 17/2/2016, § 54; İbrahim Demirayak,
B. No: 2013/4075, 10/3/2016, §§ 34-38; Reşit
Orak, B. No: 2014/13609, 19/7/2017, § 23).
35. Somut başvuruda dile getirilen şikâyete benzer şikâyetlerin
Anayasa Mahkemesince daha önce incelendiği ve ilgili Anayasa kurallarının
yorumlandığı anlaşılmaktadır. Dosya üzerinden karar vermek konusunda kanunun
mahkemeye takdir hakkı tanıdığı basit yargılama usulüne tabi davada, derece
mahkemesi uygulamasının Anayasa Mahkemesinin yukarıda yer verilen içithadında benimsediği yorumlardan farklı olduğu ileri
sürülebilirse de bu farklılığın davanın özel şartlarından kaynaklandığı ve
esaslı bir soruna işaret etmediği anlaşılmaktadır.
36. Buna göre Mahkemenin sıklıkla uygulanmış açık bir
içtihadının bulunduğu silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin
ihlal edildiğine ilişkin başvurunun genel bir soruna işaret etmediği gibi
Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve
sınırlarının belirlenmesi açısından da önem taşıdığının ortaya konulamadığı
sonucuna varılmıştır.
37. Diğer yandan bilirkişi raporunun tebliğ edilmemesi nedeniyle
şikâyet ve cevap dilekçesinde dile getirmediği hangi itirazlarını ileri
süremediğini açıklamayan başvurucu, Mahkemenin hükmüne esas aldığı bu rapor
doğrultusunda verilen karar ile 201,18 TL maddi kayba uğradığını belirtmiştir.
Bu miktarın kamu emeklisi olan başvurucunun içinde bulunduğu kişisel koşullara
göre kendisine ciddi anlamda zarar
verdiği ve kendisi için ne denli önemli olduğu hususunda herhangi bir
açıklamasının olmadığı da gözetildiğinde önemli bir zararı olduğu kanaatine
ulaşılamamıştır.
38. Açıklanan nedenlerle anayasal ve kişisel önemden yoksun
olduğu anlaşılan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal
edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve
kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
20/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.