İKİNCİ
BÖLÜM
KARAR
Başkan : Engin
YILDIRIM
Üyeler :
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Recai AKYEL
Raportör : Murat
ŞEN
Başvurucu : İbrahim
AKAN
Vekili :
Av. Ramazan DEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gösterilere müdahale
etmekte olan kolluk kuvvetlerinin attığı gaz kapsülünün gözüne isabet etmesi
üzerine sol gözü işlevini sürekli olarak kaybeden başvurucunun Vali ve İl
Emniyet Müdürü hakkında yaptığı şikâyetin işleme konulmamasının insan haysiyeti
ile bağdaşmayan muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/6/2014 tarihinde
İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona
sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca
29/6/2014 tarihinde, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
4. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca
29/6/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı 17/10/2014
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği
bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü
15/12/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa
Mahkemesine sunulan görüş 22/12/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 6/1/2015 tarihinde ibraz
etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru
formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. İstanbul
Valiliği 18/1/2013 tarihli ve 800 sayılı yazılarıyla 6/10/1983 tarihli ve 2911
sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 6. maddesi uyarınca
İstanbul'da toplantı ve gösteri yürüyüşü alanları olarak Kartal, Kadıköy,
Kadıköy Salı Pazarı ve Kazlıçeşme meydanlarını belirlemiştir.
10. TÜRK-İŞ
Konfederasyonu 2/4/2013 tarihli ve 2013-5 sayılı dilekçesiyle 1 Mayıs gününü
Taksim Meydanı'nda kutlamak istemiştir. Ayrıca birçok sendika ve sivil toplum
kuruluşu da kamuoyuna 1 Mayıs'ın Taksim Meydanı'nda kutlanacağını bildirmiştir.
11. İstanbul
Valiliği, anılan meydanda İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 2012 yılı sonunda
yayalaştırma projesi kapsamında inşaat çalışmasına başlaması, inşaat alanında
30-40 metre derinliğinde çukurlar ile çok geniş bir alanda hafriyat olması ve
mevcut fiziki şartların gösteriye katılacakların hayatı için tehdit
oluşturabileceği, güvenlik önlemlerinin alınmasında yetersiz kalınacağı
gerekçeleriyle 1 Mayıs'ın Taksim Meydanı'nda kutlanmasına izin vermemiştir.
12. Anılan
Valilik kararına rağmen göstericiler 1 Mayıs 2013 günü Taksim Meydanı'na
girmeye çalışmışlardır. Bunun üzerine kolluk, göstericilere müdahale etmiş;
göstericiler ve kolluk mensupları arasında yaralananlar olmuştur. Ayrıca bazı
göstericiler tarafından özel kişilerin ve kamunun mallarına zarar verilmiştir.
13. Başvurucunun
iddiasına göre başvurucu 1/5/2013 tarihinde ablasının evinegiderken o bölgede
gösterilere müdahale etmekte olan kolluk kuvvetlerinin attığı gaz kapsülünün
gözüne isabet etmesi üzerine yaralanmıştır. Başvurucu, İstanbul Eğitim ve
Araştırma Hastanesine kaldırılmış ve gözünden ameliyata alınmıştır.
Başvurucunun yaralanmasına ilişkin olarak İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğünün
17/1/2014 tarihli ve 2014/1144 sayılı raporunun ilgili kısmı şöyledir:
"...
Kişide göz perforasyonuna neden olan
yaralanmasının;
1-Kişinin yaşamını tehlikeye sokan
bir durum OLMADIĞI,
2-Kişi üzerindeki etkisinin basit bir
tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif OLMADIĞI,
3-Kişide kemik kırığı tarif
edilmediği,
4-Sol kaştaki yaralanmasının yüzde
sabit iz niteliğinde OLDUĞU,
5-Sol göz kaybına neden olan
yaralanmasının duyularından birinin işlevinin sürekli yitirilmesi niteliğinde
OLDUĞU kanaatini bildiri rapordur."
14. Anılan
yaralanmaya ilişkin olarak başvurucu 11/7/2013 tarihinde Başbakan, İçişleri
Bakanı, İstanbul Valisi, İstanbul İl Emniyet Müdürü ve doğrudan eylemi
gerçekleştiren kolluk görevlileri hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına
şikâyetçi olmuştur.
15. İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun şikâyetlerinin sadece kendine doğrudan
müdahalede bulunan polisleri değil olay tarihinde görevli Başbakan, İçişleri
Bakanı, İstanbul Valisi ve İstanbul İl Emniyet Müdürünü de kapsadığından
soruşturma dosyasını tefrik ederek Başbakan ve İçişleri Bakanı hakkındaki
şikâyetlerin 2013/109924 sayılı, İstanbul Valisi ve İstanbul İl Emniyet Müdürü
hakkındaki şikâyetlerin 2013/104316 sayılı ve doğrudan müdahalede bulunan
polisler hakkında şikâyetlerinin 2013/63476 sayılı Soruşturma dosyalarına
kaydedilmesine karar vermiştir.
16. İstanbul Valisi ve İstanbul İl
Emniyet Müdürü hakkındaki şikâyetlerin görevi kötüye kullanma suçu kapsamında
kaldığı değerlendirilerek 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer
Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun'un 3. maddesinin son fıkrası
ve 12. maddesinin birinci fıkrası uyarınca valilerle ilgili yapılacak hazırlık
soruşturmasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya Başsavcı Vekili tarafından
yapılacağından İstanbul Valisi ve İstanbul İl Emniyet Müdürü hakkındaki başvurucunun
şikâyeti 2/8/2013 tarihli ve K.2013/476 sayılı görevsizlik kararı ile Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
17. Başvurucunun yaralanmasına
doğrudan neden olan kolluk görevlileri hakkındaki soruşturma İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığının 21/11/2014 tarihli ve 2013/63476 sayılı yazılarına
göre anılan tarihte devam etmektedir. Başvuru dosyasının incelendiği tarih
itibarıyla ise dosyanın akıbeti hakkında başvurucu tarafından herhangi bir
bilgi verilmediği görülmüştür.
18. Başvurucunun İstanbul Valisi ve
İstanbul İl Emniyet Müdürü hakkında yapmış olduğu şikâyete yönelik olarak
İçişleri Bakanlığı 8/11/2013 tarihli ve 29428 sayılı kararıyla işleme koymama
kararı vermiştir.
19. Başvurucunun İçişleri Bakanlığının
kararına karşı yaptığı itiraz, Danıştay 1. Dairesinin 5/3/2014 tarihli ve
E.2013/1861, K.2014/319 sayılı kararıyla oyçokluğuyla reddedilmiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Dosyanın incelenmesinden,
Taksim Meydanının İstanbul'da toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılacak alanlar
arasında belirlenen ve Valiliğin 18.1.2013 tarihli yazısıyla kamuoyuna
duyurulan meydanlardan olmadığı, bu Meydanda 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü
Kutlamasına izin verilmediği, kaldı ki söz konusu alanda yayalaştırma projesi
kapsamında büyük çaplı inşaat çalışması yapıldığı ve Meydanın fiziki
şartlarının toplanma için uygun olmadığı, göstericilerin şiddet kullanmaları
üzerine kamu düzeninin gerektirdiği ölçüde müdahalede bulunulduğu, bu
nedenlerle şikayetin, 4483 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi kapsamında ön inceleme
yapılmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, ... [karar
verilmiştir]"
20. Anılan karar 21/5/2014 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucu 19/6/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
22. 4483 sayılı Kanun'un 3. maddesinin
ilgili kısımları şöyledir:
“Soruşturma izni yetkisi;
...
e) Bakanlar Kurulu kararı ile veya
Başbakanlık ve bakanlıklar ile bağlı kuruluşların merkez teşkilâtında görevli
olup, ortak kararla atanan memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında ilgili
bakan veya Başbakan,
...
Ast memur ile üst memurun aynı
fiile iştiraki halinde izin, üst memurun bağlı olduğu merciden istenir.”
23. 4483 sayılı Kanun'un 12.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Hazırlık soruşturması genel hükümlere
göre yetkili ve görevli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılır. Ancak
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreteri,
müsteşarlar ve valiler ile ilgili olarak yapılacak olan hazırlık soruşturması
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya Başsavcıvekili, kaymakamlar ile ilgili
hazırlık soruşturması ise il Cumhuriyet başsavcısı veya başsavcıvekili
tarafından yapılır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 16/11/2016 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu 1/5/2013 tarihinde
ablasının evine giderken 1 Mayıs nedeniyle gösteri yapanlara müdahale eden
kolluk kuvvetlerinin kullandığı gaz kapsülünün hedefi olduğunu, göstericilere
müdahale eden polisin yakın mesafeden kendisini nişan alarak gaz kapsülünü
ateşlediğini, bu nedenle sol gözünün sürekli olarak işlevini yitirdiğini,
İstanbul Valisi ve İstanbul İl Emniyet Müdürünün Anayasa, yasa ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına aykırı olarak 1 Mayıs kutlamalarının
Taksim Meydanı'nda yapılmasına izin vermeyerek meydana gelen şiddet
olaylarından sorumlu olduğunu ve onlar hakkında şikâyetçi olduğunu ancak
İçişleri Bakanlığının işleme koymama kararı verdiğini, anılan karara yaptığı
itirazın ise Danıştay 1. Dairesi tarafından reddedildiğini ve böylelikle anılan
kamu görevlileri hakkında yargılama sürecinin engellendiğini belirterek
Anayasa'nın 17., 26., 34., 36. ve 40. maddelerinde yer alan haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
B. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve
olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yukarıda belirtilen iddialarının özü 1
Mayıs gösterilerinin Taksim Meydanı'nda yapılmasına izin verilmemesi ve sol
gözünü kaybetmesine neden olan şiddet olaylarından sorumlu olarak gördüğü
İstanbul Valisi ve İstanbul İl Emniyet Müdürü hakkındaki şikâyetlerinin işleme koymama
kararı ile sonuçsuz kalmasına ilişkindir.
27. Başvurucu, kendisinin beyanı
kapsamında 1 Mayıs gösterilerine katılmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun
Anayasa'nın 34. maddesinde düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlal edildiği iddiaları tamamen varsayıma dayanmaktadır. Bu nedenle
başvurucunun katılmadığı bir gösteri nedeniyle "katılsaydı"
varsayımından hareketle kolluk kuvvetlerinin müdahalesinin toplama hakkını
ihlal ettiği iddialarının incelenmesine gerek görülmemiştir. Öte
yandan başvurucunun Anayasa'nın 36. ve 40. maddeleri kapsamında adil yargılanma
ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğine yönelik iddialarının, Anayasa'nın
17. maddesi kapsamındaincelenmesi gereken hususlar olduğu gözetilerek ayrıca
değerlendirilmemiştir.
28. Bu nedenle somut olaya ilişkin
değerlendirme, başvuruya konu olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak
Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında ve sadece devletin pozitif
yükümlülüğüne bağlı olarak etkili soruşturma yükümlülüğü bakımından
yapılmıştır.
29. Başvurucu, 1 Mayıs'ın Taksim
Meydanı'nda kutlanmasına izin verilmemesi üzerine meydana gelen şiddet olayları
esnasında gösterilere katılmamasına rağmen yakın mesafeden nişan alınmak
suretiyle gaz kapsülü atışı ile sol gözünü kaybetmesine ilişkin olarak İstanbul
Valisi ve İl Emniyet Müdürü hakkındaki şikâyetinin sonuçsuz kalmasının insan
haysiyeti ile bağdaşmayacak muamele yasağını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
30. Bakanlık görüşünde, başvurucunun
yaralanmasına neden olan eylemi gerçekleştiren kolluk görevlileri hakkındaki
soruşturmanın devam ettiği ancak İstanbul Valisi ve İl Emniyet Müdür hakkındaki
şikâyetlerin işleme konulmamasına karar verildiği belirtilerek başvuru
yollarının tüketilip tüketilmediğinin değerlendirilmesi gerektiği ifade
edilmiştir.
.
31. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı
olarak 1 Mayıs gösterilerinde kolluk görevlileri aleyhine yapılan şikâyetlerin
tek bir dosyada birleştirildiğini ve iki yıl geçmiş olmasına rağmen herhangi
bir kimlik tespiti yapılmadığını belirtmiştir. Öte yandan İstanbul Valisi ve İl
Emniyet Müdürü hakkında yaptığı şikâyetin herhangi bir ön inceleme yapılmadan
işleme konulmamasının insan haysiyeti ile bağdaşmayacak muamele yasağının usul
boyutunun ihlali anlamına geldiğini, barışçıl gösterilere orantısız müdahale
eden kolluk görevlilerinin bağlı olduğu ve talimatı ile hareket ettikleri
herkesin hak ihlallerinden sorumlu olduklarını ileri sürmüştür.
32. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci
ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz;
kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi
tutulamaz."
33. Bireyin,
bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17.
maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin
savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili resmî bir
soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Tahir Canan, § 25). Ancak bu
konuda bir soruşturmanın başlayabilmesi için öncelikle işkence ve kötü muamele
konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların
gerçekliğini tespit etmek için her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı
gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden
ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun
koşulların tespiti hâlinde bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan
bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28).
34. Söz
konusu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya
elverişli olmalıdır. Şayet bu mümkün olmazsa bu madde, sahip olduğu öneme
rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin
fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin
haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır. Devletin pozitif yükümlülüğü
kapsamında bazen tek başına soruşturma yapılmamış olması yahut yeterli
soruşturma yapılmamış olması da kötü muamele teşkil edebilmektedir. Bu bağlamda
soruşturmanın derhâl başlaması, kamu denetimine tabi olarak bağımsız biçimde
özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir (Tahir
Canan, § 25).
35. Somut
olay bu ilkeler kapsamında incelendiğinde başvurucunun iddialarının eylemi
gerçekleştiren kolluk görevlilerine yönelik olmadığı, 1 Mayıs kutlamalarının
Taksim Meydanı'nda yapılmasına izin vermeyen ve kolluk kuvvetlerine müdahale
talimatı veren İstanbul Valisi ve İstanbul İl Emniyet Müdürü hakkında işleme
koymama kararı verilme olduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda başvurucu, başvuru
formunda esas olarak İstanbul Valiliğinin aldığı karar üzerine İstanbul Valisi
ve İl Emniyet Müdürü'nün Taksim Meydanı'nda 1 Mayıs gösterisinin yapılmamasına
yönelik aldığı önlemlerden dolayı cezalandırılmasına yönelik soruşturma
yapılmasının engellenmesinin insan haysiyeti ile bağdaşmayacak muamele yasağını
ihlal ettiğini ileri sürmüştür. İstanbul Valisi ve İl Emniyet Müdürü'nün
verdiği talimatlar neticesinde kolluk görevlilerinin orantısız güç kullandığını
ve bu nedenle sol gözünü kaybetmesinden dolayı anılan kamu görevlileri hakkında
soruşturma yapılarak cezalandırılmaları gerektiği iddia edilmiştir.
36. Kolluk
müdahalesinden dolayı cezalandırılması talep edilen üst düzey kamu görevlileri
hakkında Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince devletin etkili
bir soruşturma yükümlülüğünden bahsedebilmek için öncelikle savunulabilir bir
iddianın ortaya konulması gerekmektedir. Savunulabilir bir iddianın esasını
hakkında soruşturma yapılacak kişilerin, mağdurun yaralanmasından ceza hukuku
anlamında sorumlu olabilme ihtimalinin ortaya konulması oluşturmaktadır. Aksi
takdirde devletin ceza hukuku kapsamında sorumlu olmayan kişiler hakkında da
makul kabul edilemeyecek bir şekilde soruşturma yükümlülüğü altına sokulması
söz konusu olur.
37.
Başvuru konusu olayda başvurucu, İstanbul Valisi ve İl Emniyet Müdürü'nün
talimatları nedeniyle şiddet olaylarının gerçekleştiğini ve bu nedenle sol
gözünü kaybettiğini ileri sürmüştür. Bu iddiaya ilişkin başvurucu, anılan kamu
görevlilerinin verdiği somut bir talimattan bahsetmemiştir. Genel olarak 1
Mayıs kutlamalarının Taksim'de yapılmasına izin verilmemesinin ve buna ilişkin
önlem alınması talimatı verilmesinin Vali ve Emniyet Müdürü'nün sorumluluğu
için yeterli olduğu belirtilmiştir. Başvurucunun ortaya koyduğu soyut iddialar
temelinde anılan kamu görevlilerinin, başvurucunun yaralanmasından ceza hukuku
kapsamında doğrudan sorumlu olduğunu söylemek mümkün gözükmemektedir.
Başvurucu, kolluğun ölçüsüz müdahalesi ile üst düzey kamu görevlilerinin
talimatları arasında ceza hukuku kapsamında illiyet bağının gösterebilir
savunulabilir bir bilgi veya belge de ortaya koymamıştır. Üst düzey kamu
görevlilerinin 1 Mayıs gösterilerinin Taksim'de yapılmasının engellenmesine
yönelik talimatları da anılan illiyet bağının kurulması için yeterli olduğu
söylenemez. Zira üst düzey kamu görevlilerinin müdahale talimatının, kolluk
görevlilerinin yetkisini aşacak ve suç oluşturacak nitelikte hareket etmelerine
yönelik olduğuna yönelik herhangi bir somut kanıt gösterilmemiştir. Dolayısıyla
somut olayda üst düzey kamu görevlileri hakkında işlemden kaldırma kararı
verilmesi etkili soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilmediği olarak
yorumlanamaz.
38. Bu
açıklamalar ışığında başvurucunun insan haysiyeti ile bağdaşmayan muameleye
tabi tutulduğu iddiaları için İstanbul Valisi ve İl Emniyet Müdürü hakkında
soruşturma yapılmasını gerekli kılar nitelikte kolluğun orantısız müdahalesi
ile İstanbul Valisi ve İl Emniyet Müdürü talimatları arasındailliyet bağını
gösterir hiçbir kanıt unsuru bulunmadığı dolayısıyla Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrası kapsamındaki iddialarının soyut ve kanıtlanmamış şikâyetlerden
oluştuğu anlaşılmaktadır.
39. Açıklanan
nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İnsan haysiyeti ile bağdaşmayacak
muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca
tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama
giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA16/11/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE
karar verildi.