TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EMİNE ADIGÜZELMAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/10625)
|
|
Karar Tarihi: 12/1/2017
|
R.G. Tarih ve Sayı: 21/2/2017 - 29986
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Kamil KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Emine
ADIGÜZELMAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Arif
BAHŞİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, boşanma davasında delillerin hatalı
değerlendirilmesi sonucunda verilen kararın adil olmaması ve bir kısım talebin
gerekçesiz reddedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/6/2014 tarihinde Malatya 2. Aile Mahkemesi
(Mahkeme) vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 25/11/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuruya ilişkin görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu aleyhine 14/12/2011 tarihinde eşi tarafından
boşanma davası açılmıştır. Başvurucu da aynı dosya üzerinden karşı dava yoluyla
boşanma, maddi ve manevi tazminat, tedbir nafakası ve ziynet eşyası alacağı
taleplerinde bulunmuştur.
8. Dava kapsamında davacı ve davalının tanıkları dinlenmiş,
tarafların sosyal ve ekonomik durumları araştırılmış, ziynet alacağı talebi
yönünden kuyumcu bilirkişiden rapor alınmıştır.
9. Mahkeme 19/4/2013 tarihli ve E.2011/932, K.2013/275 sayılı
kararı ile asıl ve karşı davanın ayrı ayrı kabulü ile tarafların boşanmalarına,
başvurucu için dava süresince takdir edilen 300 TL tedbir nafakasının karar
kesinleşinceye kadar devamına, başvurucunun maddi ve manevi tazminat ile ziynet
alacağı taleplerinin reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı
şöyledir:
“Davacı- karşı davalı vekili tarafından
mahkememize verilen 14/12/2011 tarihli dava dilekçesinde bildirdiği sebeplerle
müvekkilinin davalı-karşı davacıdan boşanmasına ve karşı davacının davasının
reddine karar verilmesini dava ve talep etmiş[tir].
Davalı- karşı davacı vekili tarafından
mahkememize verilen 11/01/2012 tarihli karşı dava dilekçesinde bildirdiği
sebeplerle davacının davasının reddine kendi davalarının kabulünekarar
verilmesini dava ve talep etmiş[tir].
Açılan dava M.K.nın 166/1. maddesine dayalı açılmış boşanma
davasıdır.
T.M.K.nın 166/1. fıkrasında, “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri
kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her
biri boşanma davası açabilir.” hükmü, 185. maddesinde “Evlenmeyle eşler
arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler, bu birliğin mutluluğunu el
birliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen
göstermekle yükümlüdürler. Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve
yardımcı olmak zorundadırlar.” hükmü, 186/3. maddesinde ise “Eşler birliğin
giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılırlar.” hükmü
düzenlenmiştir. Dinlenen taraf tanıkları beyanlarından da anlaşılacağı üzere
tarafların artık bir araya gelmelerinin zor olduğu ve evlilik birliğinin
kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirmediği anlaşılmakla, evlilik
birliğinin temelinden sarsıldığı sübut bul[muştur].”
10. Başvurucu tarafından boşanma hükmü dışındaki yönlerden
temyiz edilen bu karar, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 15/1/2014 tarihli ve
E.2013/18298, K.2014/502 sayılı ilamı ile onanmıştır. Onama ilamının ilgili
kısmı şöyledir:
“Taraflar arasındaki davanın yapılan
muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen,yukarıda
tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı (kadın) tarafından kusur
belirlemesi, tazminatların reddi, nafakalar ve ziynetler yönünden temyiz
edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı
delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle
davalı-davacı kadının miktar da belirterek yoksulluk nafakası isteminin
olmadığının anlaşılmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz
itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA ... karar
verildi.”
11. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 7/5/2014
tarihli ve E.2014/8278, K.2014/10510 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
12. Nihai karar başvurucuya 27/5/2014 tarihinde tebliğ edilmiş,
başvurucu 26/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 22/11/2011 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun
166. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri
kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her
biri boşanma davası açabilir.”
14. 4721 sayılı Kanun’un 169. maddesi şöyledir:
“Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle
eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların
bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen alır.”
15. 4721 sayılı Kanun’un 174. maddesi şöyledir:
“Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma
yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun
bir maddi tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik
hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat
olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
16. 4721 sayılı Kanun’un 175. maddesi şöyledir:
“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf,
kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü
oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”
17. 12/1/2011 tarihli ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 133. maddesi şöyledir:
“(1) Karşı dava, cevap dilekçesiyle veya esasa
cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe verilmek suretiyle açılır.
(2) Süresinden sonra karşı dava açılması hâlinde,
mahkeme davaların ayrılmasına karar verir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 12/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, aleyhine açılan boşanma davasına karşı dava
açarak boşanmanın yanı sıra nafaka, tazminat ve ziynet alacağı taleplerinde
bulunduğunu, yargılama sonunda boşanma dışındaki taleplerinin reddine karar
verildiğini, bu kararın eksik araştırma ve hatalı değerlendirme ile
verildiğini, kararın gerekçesiz olduğunu, sunduğu delillere ve lehine olan
tanık beyanlarına neden itibar edilmediğinin gerekçeli kararda açıklanmadığını,
lehine hükmedilen nafaka miktarının düşük olduğunu, boşanmaya sebep olan
olaylarda davacıyla eşit kusurlu sayılması için yeterli delil bulunmadığını,
tazminat ve ziynet alacağı taleplerinin haksız reddedildiğini belirterek
Anayasa’nın 2., 5., 10., 12., 17., 20., 36. ve 60. maddelerinde düzenlenen ilke
ve hakların ihlal edildiğini ileri sürmüş; yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
21. Başvurucu, Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının yanı sıra farklı maddelerde yer alan ilke ve hakların da
ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun şikâyetinin özünün, karşı
dava yoluyla ileri sürdüğü taleplerinin hatalı değerlendirme sonucunda
reddedilmesiyle adil olmayan karar verildiği ve bir kısım talebinin gerekçesiz
reddedildiğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
22. Öte yanda başvurucu, eksik araştırma ile karar verildiğini
iddia etmekle birlikte dava kapsamında talep ettiği hangi araştırmanın
yapılmadığı veya toplanmasını istediği hangi delillerin toplanmadığı konusunda
somut bir iddia ortaya koymamıştır.
23. Bu itibarla başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı
kapsamında değerlendirilmiş olup karşı dava dilekçesindeki bir kısım talebinin
gerekçesiz reddedildiğine ilişkin iddiası gerekçeli karar hakkı yönünden,
hatalı değerlendirme sonucunda adil olmayan karar verildiğine ilişkin iddiaları
ise yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddialar başlığı
altında incelenmiştir.
a. Yargılamanın Sonucu
İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddialar
24. Başvurucu, hatalı değerlendirme sonucunda boşanma dışındaki
taleplerinin reddine karar verildiğini, lehine hükmedilen nafaka miktarının
düşük olduğunu, boşanmaya sebep olan olaylarda davacıyla eşit kusurlu sayılması
için yeterli delil bulunmadığını, tazminat ve ziynet eşyası taleplerinin haksız
reddedildiğini belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Mahkeme,
… açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
27. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
28. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içermesi
ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri
ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular,derece mahkemesi
kararları bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
29. Somut olayda başvurucu; aleyhine açılan boşanma davasına
karşı dava açarak boşanma, maddi ve manevi tazminat, tedbir nafakası ve ziynet
alacağı taleplerinde bulunmuştur. Mahkeme, davacı ve davalı tanıklarını
dinleyerek bu tanık beyanlarına göre tarafların artık bir araya gelmelerinin
zor olduğu ve evlilik birliğinin kendilerine yüklediği sorumlulukları yerine
getirmedikleri, her iki tarafın eşit kusurlu davranışlarıyla evlilik birliğinin
temelinden sarsıldığı kanaatine ulaşmış ve tarafların boşanmalarına karar
vermiştir (bkz. § 9). Bu karar, Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir.
30. Mahkemece dosya kapsamındaki deliller değerlendirilerek
evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında her iki tarafın eşit kusuru olduğu
kanaatine varılması ve başvurucunun kişilik hakkına yönelik bir saldırı tespit
edilmemesi üzerine 4721 sayılı Kanun’un 174. maddesi (bkz. § 15) dikkate
alınarak başvurucunun maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar
verildiği anlaşılmaktadır.
31. Öte yandan başvurucunun miktar da belirterek yoksulluk
nafakası isteminin olmaması nedeniyle başvurucu lehine dava süresince takdir
edilen tedbir nafakasının kararın kesinleşmesinden sonra yoksulluk nafakası
şeklinde devamına hükmedilmediği Yargıtay onama ilamından (bkz. § 10)
anlaşılmıştır.
32. Derece Mahkemelerince yukarıda belirtilen şekilde yapılan
değerlendirme sonucunda evlilik birliğinin sarsılmasında tarafların eşit
kusurlu oldukları kabul edilerek başvurucunun maddi ve manevi tazminat ile
nafaka taleplerinin reddine karar verilmiş olmasında adaleti ve sağduyuyu hiçe
sayan tarzda herhangi bir keyfîlik tespit
edilmemiştir.
33. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun anılan iddiaları
incelendiğinde iddiaların özünün Derece Mahkemeleri tarafından delillerin
değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla
yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
34. Başvurucu; yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve
iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve
iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemeleri
tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi
Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.
35. Açıklanan nedenlerle yargılamanın sonucu itibarıyla adil
olmadığına ilişkin iddiaların açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
36. Başvurucu, karşı dava dilekçesinde yer alan boşanma
dışındaki taleplerinin reddine ilişkin kararın gerekçesiz olduğunu ileri
sürmüştür.
37. Başvurucunun karşı dava yoluyla ileri sürdüğü maddi ve manevi
tazminat ile nafaka taleplerinin hangi sebeple reddedildiği gerekçeli karardan
anlaşılmakla birlikte (bkz. §§ 30, 31) ziynet alacağı talebiyle ilgili
gerekçeli kararda herhangi bir değerlendirmeye yer verilmediği görülmüştür. Bu
nedenle ziynet alacağı talebi yönünden gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olmadığı sonucuna
varılmıştır.
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan ziynet
alacağı talebiyle ilgili gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
39. Başvurucu; karşı dava yoluyla ileri sürdüğü boşanma
dışındaki taleplerinin reddine ilişkin kararın gerekçesiz olduğunu, sunduğu
delillere ve lehine olan tanık beyanlarına neden itibar edilmediğinin gerekçeli
kararda açıklanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
40. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
41. Anayasa’nın “Duruşmaların
açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları
gerekçeli olarak yazılır.”
42. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir. Anayasa'da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden
bu hakkın kapsam ve içeriğinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).
43. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşmenin
lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi
ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 38).
44. Hakkaniyete uygun yargılamanın bir unsuru olan gerekçeli
karar hakkı, Anayasa'nın 141. maddesinin birinci fıkrası uyarınca mahkemelerin
uyması gereken bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir. Bir muhakemede usule
ilişkin koruma sağlayan adil yargılanma hakkının önemli unsurlarından biri olan
gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve
denetlemeyi amaçlamaktadır (Sencer Başat ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 31).
45. Anayasa'daki hakların etkili bir biçimde korunması için
davaya bakan mahkemelerin Anayasa'nın 36. maddesine göre tarafların
dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi
vardır (Sencer Başat ve diğerleri,
§ 30). AİHM içtihatlarına göre bir mahkemenin davaya yaklaşımının anılan
mahkemenin başvurucuların iddialarına yanıt vermekten ve başvurucuların temel
şikâyetlerini incelemekten kaçınmasına neden olması hâlinde Sözleşme'nin 6.
maddesi, davanın hakkaniyete uygun bir biçimde incelenmesi hakkı bakımından
ihlal edilmiş olur (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84,
85).
46. Öte yandan mahkemelerin başvurucuların önemli bazı
iddialarına yanıt vermemiş olması, kişinin iddialarının incelenmesi hakkının
yanında adil yargılanma hakkının önemli gerekliliklerinden biri olan
mahkemelerin kararı gerekçelendirme yükümlülüğü ile de ilişkilidir. Zira bir
muhakemede usule ilişkin koruma sağlayan adil yargılanma hakkının önemli
unsurlarından biri olan gerekçeli karar hakkı da kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır (Sencer Başat ve diğerleri, § 31).
47. Mahkemeler “kararlarını hangi temele dayandırdıklarını
yeterince açık olarak belirtme” yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülük,
tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olmasının yanı sıra
tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun
biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda
toplumun kendi adına verilen yargı kararlarının sebeplerini öğrenmelerinin
sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat
ve diğerleri, § 34).
48. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma
hakkının unsurlarından biri olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği
şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı,
kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık
bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız
bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm
Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2013/1213,
4/12/2013, § 26).
49. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği,
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 35).
50. Gerekçelendirme; davanın sonucuna etkili olay, olgu ve
kanıtları açıklamak yükümlülüğü olmakla birlikte bu şekildeki
gerekçelendirmenin mutlaka detaylı olması gerekmez. Ancak gerekçelendirmenin,
iddia ve savunmadan birinin diğerine üstün tutulma sebebinin ve bu kapsamda
davanın taraflarınca gösterilen delillerden karara dayanak olarak alınanların
mahkemelerce kabul edilme ve diğerlerinin reddedilmesi hususunda makul
dayanakları olan bir bilgilendirmeyi sağlayacak ölçü ve özene sahip olması
beklenir (Sencer Başat ve diğerleri,
§ 37).
51. Zira bir davada tarafların hukuk düzenince hangi nedenle
haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için usulüne
uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün içerik ve kapsamı ile bu hükme varılırken
mahkemenin neleri dikkate aldığı ya da almadığını gösteren, ifadeleri özenle
seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna
uyumlu hüküm fıkralarının bulunması "gerekçeli karar hakkı" yönünden
zorunludur (Sencer Başat ve diğerleri,
§ 38).
52. Somut olayda başvurucu, aleyhine açılan boşanma davasına
karşı dava açarak ziynet alacağı talebinde bulunmuştur. Mahkeme, taraflar
arasında geçimsizlik yarattığı iddia edilen olay ve olgular hakkında davacı ve
davalının tanıklarının beyanlarını alırken başvurucunun karşı dava yoluyla
talep ettiği ziynet eşyaları ile ilgili bilgi ve görgülerini de tespit etmiş;
ziynet alacağı talebi yönünden kuyumcu bilirkişiden rapor almıştır.
53. Yargılama sonunda Mahkeme, başvurucunun ziynet alacağı
talebinin reddine karar vermiş ancak gerekçeli kararında bu talebin hangi
gerekçeyle reddedildiği konusunda bir açıklamaya yer vermemiştir (bkz. § 9).
Yargıtay onama ilamında da bu taleple ilgili bir değerlendirme bulunmadığı
anlaşılmıştır (bkz. § 10).
54. Eşler arasında ziynet eşyası talebi, 4721 sayılı Kanun’da
boşanmanın ferî talepleri arasında düzenlenmediğinden uygulamada boşanma ve
ziynet davaları hukuki bağlantısı olmayan bağımsız davalar olarak
değerlendirilmekte, bu nedenle ziynet eşyalarına ilişkin taleplerin harcı
yatırılmak suretiyle ayrı bir dava dilekçesiyle ileri sürülmesi gerektiği kabul
edilmektedir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 8/3/2016 tarihli ve E.2015/14549,
K.2016/4448 sayılı ve 21/1/2016 tarihli ve E.2015/20785, K.2016/1184 sayılı
ilamları).
55. Başvuru konusu davada da başvurucu ziynet alacağıyla ilgili
talebini, harcını yatırmak suretiyle karşı dava yoluyla ileri sürmüştür. Bunun
sonucu olarak da başvurucu “davalı-karşı davacı” sıfatıyla davada yer almıştır.
56. Başvurucu ziynet alacağına ilişkin talebini boşanma
davasından bağımsız bir dava yoluyla ileri sürdüğünden bu talebin gerekçeli
kararda ayrı ve açık bir biçimde incelenmesi, bir başka deyişle gerekçeli
kararda bu taleple ilgili hükme varılırken nelerin dikkate alındığı ya da
alınmadığını gösteren, başvurucunun hangi nedenle haklı veya haksız görüldüğünü
anlayıp değerlendirebilmesine imkân sağlayan bir gerekçe bölümünün yer alması
zorunludur.
57. Somut davada ise başvurucunun ziynet alacağı talebiyle
ilgili gerekçeli kararda hiçbir değerlendirme ve açıklama yapılmadan talebin
reddine karar verildiği, Yargıtay onama ilamında da bu hususa değinilmeden
Mahkeme kararının onandığı anlaşılmıştır. Başvurucu tarafından bağımsız bir
dava konusu yapılan ziynet alacağı talebinin Derece Mahkemelerince herhangi bir
gerekçe ortaya konmadan reddedilmesi, başvurucunun davasının neden
reddedildiğini öğrenmesinin sağlanması gerekliliğine aykırı olduğu gibi adil
yargılanma hakkının önemli gerekliliklerinden biri olan mahkemelerin
kararlarını gerekçelendirme yükümlülüğüne aykırılık teşkil etmiştir. Bu nedenle
başvuru konusu davada başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
58. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36.maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
59. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
60. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
61. Adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
62. Adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin ziynet alacağı davası yönünden
yeniden yargılama yapılmak üzere Malatya 2. Aile Mahkemesine gönderilmesine
karar verilmesi gerekir.
63. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddiaların
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için ziynet alacağı davası yönünden yeniden
yargılama yapılmak üzere Malatya 2. Aile Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 12/1/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.