TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
İDRİS YAKUT BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/10709)
Karar Tarihi: 21/2/2019
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Volkan SEVTEKİN
Başvurucu
İdris YAKUT
Vekili
Av. Mehmet ERBİL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; gözaltında kötü muamele ve işkence yapılması nedeniyle işkence yasağının; tarafsız ve bağımsız mahkemece yargılama yapılmaması, önceden hazırlanan ifade tutanağının baskıyla imzalattırılması, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek haksız şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. 10/4/2010 tarihinde İstanbul'un Kadıköy ilçesi İskele Meydanı'nda yapılan "Sivil Demokratik Anayasa" konulu miting esnasında bir grup PKK/Kongra-Gel terör örgütü yandaşı, terör örgütü ve lideri lehine sloganlar atarak miting alanına girmiştir. Bu esnada üç şahsın MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu) kamera direğine tırmanarak kameraya zarar vermeye başlaması üzerine yapılan müdahale nedeniyle grup, güvenlik güçlerine kaldırım taşları atarak saldırmış, çıkan olaylarda yedi güvenlik görevlisi çeşitli yerlerinden yaralanmış ve bu üç şahıstan biri olan başvurucu, zor kullanılmak suretiyle saat 16.30'da yakalanmıştır.
10. Hakkındaki soruşturmanın tamamlanması için başvurucunun gözaltına alınmasına karar verilmiştir. Başvurucu, gözaltı işleminin yerine getirileceği polis merkezindeki nezarethaneye konulmadan önce adli muayene için Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürülmüş ve saat 17.58'de muayene edilmiştir. Gerçekleştirilen muayene sonucu verilen raporun ilgili kısmı şöyledir:
"Sağ frontal önde 3 adet yere dik yaklaşık 2x0,2 cm'lik mor menekşe eritemli sıyrıklar, sol frontalda yaklaşık 3x1 cm'lik içinde ters F harfi olan mor menekşe renkli eritemler, sağ tempora-panietolde 5x3 cm'lik eritemli şişlik, sağ el humerus arasında multipi en büyüğü 3x0,2 cm'lik eritemler, sol el bileğinde 2 adet lineer yanında 2x1 cm'lik eritemler, göğüs 8-10 hizasında ön ve arkada yere paralel lineer 5x0,5 cm'lik eritemler yine aynı yerde ön ve arka bölgede toplam 3 adet yaklaşık 2x1 cm'lik eritemler, sol femur arkada 2x1 cm'lik eritem, sağ tibie lateralde, sol tibia medrolde yaklaşık 3x0,5 cm'lik eritem olduğu, çekilen grafilerinde özellik görülmediği, hayati tehlikesi yoktur."
11. Aynı gün bu defa Adli Tıp Kurumu İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından yapılan muayene sonucu saat 20.15'te düzenlenen raporun Olayın Öyküsü (Olayın Oluş Şekli ile İlgili İddialar) kısmında; başvurucunun Kadıköy'deki miting alanına girerken orada bulunan şahıslarla polislerin çatışması arasında kaldığını, polislerin kendisini gözaltına alırken dövdüğü, tekme ve tokat attıkları, copla koluna, başına, bacağına, ayağına, vücuduna vurduklarını, sonra karakola gittiklerini, karakolda "Hazırolda dur" dediklerini, tokat vurup bacağına tekme attıklarını ifade ettiği, Lezyon veya Lezyonlarla İlgili Bulgular kısmında ilk rapordaki benzer bulguların saptandığı ve başvurucunun baş ağrısı ve ayakta duramama şikâyetlerinin olduğunu belirttiği, Diğer Bulgular kısmında herhangi bir not düşülmediği, Sonuç kısmında ise başvurucunun beyin cerrahisi kliniğine sevki ile beyin cerrahı tarafından muayene edilmesi ve gerekli tetkiklerin yapılması gerektiği kanaatini bildirir ön rapor olduğu kayıtlıdır.
12. Başvurucu bu rapor üzerine Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürülerek yeniden muayene edilmiştir. Burada yapılan nöroşirüriji konsültasyonu ve muayenesi sonucu verilen raporda; başvurucunun genel durumunun iyi, koopere oryante, DIIR+/+ [okunamadı], kroniel BT istendiği, hâlen acil nöroşirürijikel girişim düşünülmediği, KİBAS önerilerinde bulunulduğu, yüzde hiperemik çizikle uyumlu alan olduğu kayıtlıdır.
13. Son olarak tüm tıbbi raporlar değerlendirilerek Adli Tıp Kurumu İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından 11/4/2010 tarihinde saat 00.25'te düzenlenen rapordan başvurucunun yumuşak dokuda lezyonlara neden olan yaralanması nedeniyle yaşamını tehlikeye sokan bir durumun olmadığı, yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde, hafif nitelikte olduğu, kemik kırığı tarif ve tespit edilmediğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.
14. Bu arada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 10/4/2010 tarihinde başvurucu hakkında kırk sekiz saat süreyle verilen gözaltı süresi, ek gözaltı kararıyla yirmi dört saat süreyle 13/4/2010 saat 16.30'a kadar uzatılmıştır.
15. Yürütülen soruşturma kapsamında MOBESE teknik servisinin olay yerindeki incelemeleri sonucunda veri ve telekom kabloları koparılan MOBESE kamerasının zarar gören kabloları olay gecesi onarıldıktan sonra saat 23.00 sıralarında kameranın çalışır durumda olduğunun tespit edilmesi üzerine kolluk tarafından olay gününe ait saat 13.00-18.00 arasını gösteren görüntüler alınarak DVD ortamına aktarılmıştır. Olayla ilgili olarak MOBESE kamera görüntüleri ile Foto Film Şube Müdürlüğü ve ulusal kanallara ait kamera çekimlerinin incelenmesi sonucu önce yüzü puşi ile kapalı bir şahsın MOBESE kamerası direğine tırmandığı, ardından başvurucunun tırmandığı, en üsteki şahsın başvurucunun omuzlarına basarak MOBESE kamerasına ulaştığı, kablolarını kopararak zarar verdiğinin görüldüğü şeklinde 11/4/2010 tarihli tutanak düzenlenmiştir. Diğer yandan olay öncesinde 30/12/2009 tarihinde kollukta ve avukat huzurunda başvurucu aleyhine ifade veren A.Y. isimli şahsın başvurucu ile birlikte katıldığı diğer başka eylemlere ilişkin beyanlarının tespit edilmesi üzerine bu şahsa ulaşılmaya çalışıldığı ancak ulaşılamaması üzerine başvurucu ile ilgili olarak teşhis yaptırılamadığı anlaşılmaktadır.
16. Başvurucunun hakları hatırlatılarak 12/4/2010 tarihinde kollukta müdafii M.E.E. huzurunda alınan ifadesinde başvurucuya A.Y. ile birlikte katıldıkları iddia edilen yedi ayrı örgütsel eyleme ve Kadıköy İskele Meydanı'nda gerçekleşen olaylara dair sorular yöneltilmiştir. Başvurucu kendisine sorulan yedi farklı tarihteki eylemlere ilişkin olarak bir kısım eylemlere A.Y. ile birlikte, bir kısmına ise tek başına katıldığını, bu eylemlerde yüzünü kapatmadığını, slogan atmadığını, bir kısım eylemde grup içinden taş ve molotof atıldığını ancak kendisinin atmadığını ifade etmiştir. Kadıköy İskele Meydanı'ndaki olayla ilgili olarak ise başvurucu; MOBESE direğine çıkmaya çalışan, yüzü kapalı bir şahsın ayağı ile omzuna vurarak kendisinden yardım istediğini, bu şahsın kendisinin omuzuna basarak direğe çıkabildiğini, kendisinin de miting alanını yüksekten seyretmek amacıyla MOBESE direğine çıktığını, slogan attığını, sonrasında polisin kendisini yakaladığını belirterek pişman olduğunu bildirmiştir.
17. Başvurucu, suçlamalara ilişkin olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Savcılık)13/4/2010 tarihinde alınan ifadesinin ilgili kısmında kollukta verdiği ifadenin doğru olduğunu ve bu ifadesini aynen tekrar ettiğini belirterek benzer beyanlarda bulunmuştur. Ayrıca Kadıköy İskele Meydanı'nda yakalandıktan sonra polise kaldırım taşı atılmış olabileceğini, slogan atan grubun yanında bulunmuş ise de kendisinin slogan atmadığını, katıldığı eylemlerde yüzünü kapatmadığını, eylemlere katıldığı için çok pişman olduğunu, operasyonlar başlayınca Y. ve M. isimli grup arkadaşlarının ortadan kaybolduğunu ifade etmiştir. Bu işlem sırasında hazır bulunan başvurucunun müdafii M.E.E. ise başvurucunun yakalanmasının ardından götürüldüğü karakolda ciddi bir darp ve cebire maruz kaldığını, yüklenen suçlarla ilgili ikrarının alınmış olduğunu müşahede ettiğini, ayrıca nezarethanede kırk sekiz saat boyunca avukatla görüştürülmeden tek başına tutulmuş olması nedeniyle baskı altında olduğuna dair bir izlenim edindiğini belirtmiştir.
18. Savcılık ifade alma işleminin ardından aynı tarihte başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasını talep etmiştir. Talebi inceleyen İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucuyu aynı tarihte sorgulamıştır. Başvurucu sorgusunda 10/4/2010 tarihindeki mitinge katıldığını, buna ilişkin önceki beyanlarını tekrar ettiğini ancak katıldığını beyan ettiği diğer eylemlerin bir kısmına (taş ve molotof atılan) katılmadığını, Cumhuriyet Savcılığında psikolojik baskı altındayken farklı ifadeler verdiğini beyan etmiştir. Başvurucunun müdafii M.E.E.nin hazır bulunduğu sorgudaki beyanının ilgili kısmı şöyledir:
"Ben baro tarafından tayin edildim. Ben emniyete gittiğimde müvekkilim tek şüpheli olmasına rağmen nedensiz yere gözaltı süresi uzatılmıştı ve müvekkilim görüntü itibariyle çaresiz ve bitkin bir durumdaydı. Dosyadaki raporlardan da müvekkilimin bu dönemde darp ve cebire maruz kaldığı anlaşılmaktadır. Müvekkilim hakkında isnatlarda bulunan [A.Y.]yaklaşık 6 ay önce yakalanıp serbest bırakılmıştır. Müvekkilimin ifadesine başlanacağı sırada ifade tutanağının bu kişinin beyanları doğrultusunda emniyetçe önceden hazırlanıp kaydedildiğini farkettim. Müvekkilime sorduğumda ifadelerinin doğru olduğunu söyledi. Ancak ben buna ikna olmadım. Yine dosya kapsamına göre mobese kamerasına herhangi bir zarar verilmemiştir. Ayrıca direkte müvekkilimin üstünde bulunan kişi nedense yakalanmamıştır. Sonuç itibariyle müvekkilimin beyanları doğru kabul edildiyse samimi beyanlarda bulunduğundan TCK.221 maddesindeki etkin pişmanlıktan yararlanması gereklidir. Yine müvekkilimle irtibatlı olduğu belirtilen [A.Y.] yakalanıp serbest bırakılmış ve sonraki süreçte de müvekkilim bu kişiyle görüşmüştür. Yani müvekkilim arandığını düşünmesine rağmen adresinden ayrılmamış ve kaçmamıştır. Bu nedenle sabit ikametgah sahibi olan müvekkilimin öncelikle serbest bırakılmasını veya CMK.109 maddesindeki adli kontrol hükümleri uygulanarak serbest bırakılmasını talep ediyorum dedi."
19. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 13/4/2010 tarihinde, üzerine atılı suç nedeniyle başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir.
20. Savcılığın 14/4/2010 tarihli iddianamesiyle başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, terör örgütü propagandası yapma, görevi yaptırmamak için direnme, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme ile 13/12/2009, 27/12/2009 ve 10/4/2010 tarihli eylemler nedeniyle mala zarar verme suçlarından kamu davası açılmıştır.
21. Yargılama öncesinde başvurucunun müdafii S.Ö. 2/9/2010 havale tarihli dilekçesiyle, soruşturma sırasında baro tarafından görevlendirilen müdafii M.E.E.nin tanık olarak dinlenilmesini talep ederek başvurucunun kolluktaki ifadesinin baskı ve şiddet altında alındığını, gerçek iradesini yansıtmadığını, beyanların önceden hazırlandığına ve zorla imzalattırıldığına tanık olan kişinin bilgisine başvurmanın zorunlu olduğunu dile getirmiştir.
22. Başvurucunun müdafii S.Ö. 20/9/2010 havale tarihli dilekçesiyle de, başvurucunun kalabalığı biraz yukarıdan izleme merakı nedeniyle MOBESE direğine tırmanmaya çalışması dışında hiçbir eyleminin olmadığını, o sırada yakalanması üzerine kalabalığın polislere karşı koyduğunu ve bu esnada başvurucunun ciddi bir şiddete maruz kaldığını, işkence ve şiddetin verdiği korku ve travma ile İstanbul Terörle Şube Müdürlüğüne gönderilen başvurucuya burada da psikolojik şiddetin devam ettiğini belirterek tahliye talebinde bulunmuştur.
23. (Kapatılan) İstanbul 10. Ağır Ceza (CMK mülga 250. madde ile görevli) Mahkemesince (Mahkeme) yapılan duruşmanın 23/9/2010 tarihli ilk oturumunda başvurucu, müdafiinin hazır bulunduğu savunmasında kollukta verdiği ifadesini kabul etmemiş ve ifadenin okumadan kendisine imzalatıldığını bildirmiştir. Başvurucu, Savcılıkta korkarak ifade verdiğini ancak hâkim önüne geldiğinde kendisini güvende hissettiğini belirterek hâkim önünde yapılan sorgusunda verdiği ifadesini kabul ettiğini beyan etmiştir.
24. Duruşmanın 27/1/2011 tarihli ikinci oturumunda; Savcılık başvurucu müdafiinin tanık olarak bildirdiği, soruşturma aşamasında başvurucunun müdafiliğini yapan M.E.E.nin beyanlarının savunmaya yönelik olması nedeniyle tanık olarak dinlenilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Bunun üzerine Mahkeme, M.E.E.nin tanık olarak dinlenilmesine karar vermiştir.
25. 27/9/2011 tarihli oturumda M.E.E. tanık olarak dinlenilmiştir. Tanığın ifadesi şöyledir:
"Ben soruşturma aşamasında sanığın müdafii olarak Baro tarafından görevlendirildim, sanığın emniyette alınan ifadesi sırasında bilahare savcılıkta alınan ifadesi sırasında ve Nöbetçi hakimlikte alınan ifadesi sırasında müdafiisi olarak hazır bulundum, savcılıkta ve nöbetçi hakimlikte soruşturma aşamasında emniyet ifadesi sırasında yaşananları ayrıntılı olarak anlattım o ifademi aynen tekrar ediyorum, dedi.
Tanığa dizi 142 de Nöbetçi Hakimlik beyanı ve Dizi 138-139'daki savcılık beyanı okundu, soruldu: Doğrudur, dedi.
Tanık devamla; Ben emniyette gidip sanıkla görüştüğümde nezarette tek başına idi, iki gündür kendisi müdafii ile görüştürülmemişti, ayrıca ben gelmeden önce dosyadaki emniyet ifadesi [A.Y.nin] ifadesi doğrultusunda hazırlanmıştı, kendisine bu ifadeyi imzaladığı takdirde savcılıkca ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılacağı inandırılmıştı, ayrıca sanığın tek başına kalmaktan kaynaklanan korkusu vardı, hatta kolluk görevlileri sanık ifadesini değiştirmezse bana da şahsın büyük ihtimal ile serbest bırakılacağı söyenmişti, ayrıca sanığın ailesi ile de görüşülüp sanık ailesi vasıtasıyla da ikna edildiğini sanık bana söyledi, dedi.
Devamla; tanık olay gününe ait notlarına bakmak istedi ve notlarına baktıktan sonra yukarıdaki ifadesine ilaveten; sanığın yüzünde darp izleri ve üzerinde kan izleri gördüm, sanıktan sorduğumda bana karakolda dövüldüğünü söyledi."
26. Mahkeme 2/4/2013 tarihli kararıyla, başvurucunun görevi yaptırmamak için direnme suçundan beraatine, üzerine atılı diğer suçlardan mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin hükmen devamına, terör örgütü propagandası yapma suçundan ise 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi uyarınca kovuşturmanın ertelenmesine karar vermiştir.
27. Başvurucu, mahkûmiyet kararıyla birlikte verilen tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara 8/4/2013 tarihinde itiraz etmiş;itiraz, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince 19/4/2013 tarihinde reddedilmiştir.
28. Başvurucunun temyizi üzerine hüküm, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin (Daire) 17/1/2014 tarihli kararıyla 13/12/2009 tarihli eyleme konu mala zarar verme suçu haricindeki mahkûmiyet kararları yönünden onanarak kesinleşmiştir. Söz konusu mala zarar verme suçuna yönelik olarak ise başvurucunun üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeksizin beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi yasaya aykırı bulunarak bozulmuştur.
29. UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelerden anlaşıldığına göre Daire kararı başvurucuya 16/5/2014 tarihinde, başvurucu vekiline ise 30/5/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
30. Bozmaya uyularak mala zarar verme suçu yönünden yapılan yargılama sonunda İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 5/6/2014 tarihli kararıyla bozma doğrultusunda başvurucunun beraatine hükmedilmiş ve bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
31. Başvurucu 25/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 21/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu; tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin standart ve klişe nitelikte olduğunu, tutukluluğun makul süreyi aştığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
34. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurunun -ilk derece mahkemesince hüküm ile birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmemiş ise- kararın verildiği tarihten itibaren, itiraz edilmiş ise itiraz merciince verilen kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir (Muhammet Ömeroğlu, B. No: 2014/657, 17/5/2016, § 40).
35. Somut olayda hükümle birlikte başvurucunun tutukluluk hâli sona ermiştir. İlk derece mahkemesince hüküm ile birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına yapılan itiraz, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/4/2013 tarihli kararı ile reddedilmiştir. UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelerden anlaşıldığı üzere ret kararı başvurucu vekiline 18/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bu nedenle söz konusu iddiaya ilişkin başvurunun 18/5/2013 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken 25/6/2014tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İşkence ve Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
37. Başvurucu; mitingde gözaltına alınarak fiziki olarak polis şiddetine maruz kaldığını, bu şiddet ve baskı altında verdiği kolluktaki ifadesini; aynı korkuyla Savcılık ifadesini imzalamak zorunda kaldığını, böylelikle işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. Bakanlık görüş yazısında Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları inceleme hususunda zaman bakımından yetkisinin 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve eylemlere ilişkin başvuruları kapsadığı belirtilerek bireysel başvuru konusu yapılan 23/9/2012 tarihinden önceye ilişkin kötü muamele iddiaları bakımından bu hususun kabul edilebilirlik incelemesinde dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir.
39. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında Savcılık tarafından sorumlular hakkında resen bir soruşturma açılmaması nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
40. Anayasa Mahkemesi etkili soruşturma yükümlülüğünün söz konusu olduğu hallerde ve olayların şartlarına bağlı olarak yaptığı değerlendirilmelerinde, bir soruşturma başlatılmaması ya da soruşturma başlatılmakla birlikte uzun süre etkisiz yürütülmesi durumlarında başvuruculardan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için gerekli özeni göstermeleri ve şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunmaları gerektiğini vurgulamıştır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 77; Adle Azizoğlu ve Sedat Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018, § 84-87).
41. Somut olayda, başvurucunun kolluk görevlileri tarafından darbedildiği iddiasında bulunduğu anlaşılmaktadır (§ 11). Başvuru konusu bu iddiaya yönelik olarak başlatılmış bir ceza soruşturmasının bulunmadığı tespit edilmiştir.
42. İlgili şikâyetlerini Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu ile iletmede güçlük çektiği yönünde herhangi bir iddiada bulunmayan başvurucu, soruşturma aşamasında doktor huzurunda bizzat, Savcılık, sorgu ve yargılama aşamasında da müdafii aracılığıyla kötü muameleye ilişkin iddialarını dile getirdiği 2010 yılından -Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıç tarihi olan 23/9/2012 tarihini de aşacak şekilde- 25/6/2014 tarihine kadar bireysel başvuruda bulunmada hareketsiz kalmıştır. Başvurucu, bu tespitin aksine bir delil sunmadığı gibi hareketsiz kalmayı tercih etmesinin nedenine ilişkin bir açıklama da bulunmamıştır. Bu zaman zarfında yetkili makamlarca resen bir ceza soruşturması başlatılmadığından haberdar olan başvurucunun, gerekli özeni gösterme yükümlülüğü kapsamında söz konusu iddiaya ilişkin olarak Anayasa Mahkemesine süresinde bireysel başvuruda bulunmadığı görülmektedir. Bu itibarla başvurucunun maruz kaldığını ileri sürdüğü kötü muameleye ilişkin bir soruşturma başlatılmadığının açıkça farkında olduğu tarih ile bireysel başvuruda bulunduğu tarih arasında geçen uzun sürenin makul olduğu ve başvurunun süresinde yapıldığı kabul edilemez.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Makul Sürede Yargılama Hakkına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
44. Başvurucu, yargılamanın yaklaşık 4 yıl 2 aylık sürede sonuçlanması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
45. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır.
46. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
47. Mevcut başvurularda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adil Yargılanma Hakkına İlişkin Diğer İhlal İddiaları
49. Başvurucu; yargılamayı yapan özel yetkili mahkemenin tarafsız ve bağımsız olmadığını, gözaltında önceden hazırlanan ifade tutanağının baskıyla imzalattırıldığını, delillerin takdirinde yanılgıya düşüldüğünü ve somut bir delil olmadan haksız şekilde mahkûmiyet kararı verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
50. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuru yapılması gerekir.
51. Bireysel başvuruda başvuru süresinin başlangıcı, ihlalin başvurucu ve/veya vekili olması fark etmeksizin hangisi tarafından öğrenilirse öğrenilsin ilk öğrenilme tarihinden itibaren başlamaktadır (Kadir Turgut, B. No: 2014/4985, 6/7/2017, § 25).
52. Somut olayda nihai kararın 16/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği görülmektedir. İhlalin -yukarıdaki içtihatta da belirtildiği üzere- ilk olarak öğrenildiği 16/5/2014 tarihinden itibaren otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra 25/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşılmıştır.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İşkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Adil yargılanma hakkına ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/2/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.