TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FEYZULLAH GÜLTEKİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/13069)
|
|
Karar Tarihi: 21/2/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Zehra
GAYRETLİ
|
Başvurucu
|
:
|
Feyzullah
GÜLTEKİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Özkan
AKPINAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza davasında ilgisiz gerekçeyle mahkûmiyet kararı
verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinde tespit edilen eksikliklerin verilen sürede tamamlanmadığı
gerekçesiyle başvuru hakkında idari ret kararı verilmiştir.
4. Komisyonca başvurucunun idari ret kararına yönelik itirazının
kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. 1979 doğumlu olan başvurucu, olayların gerçekleştiği tarihte
Antalya'da ikamet etmektedir.
9. Başvurucunun aynı konutta ikamet ettiği arkadaşı G.E. ile
aralarında tartışma yaşandığı, bu tartışmadan sonra G.E.nin
evden ayrılması üzerine G.E.ye ait eşyaların başvurucu tarafından evden
çıkarılarak belirli olmayan bir yere götürüldüğü iddia edilmiştir.
10. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 25/2/2010 tarihli
iddianamesi ile başvurucu hakkında hırsızlık suçundan kamu davası açılmıştır.
11. Antalya 16. Asliye Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 9/4/2010
tarihli kararı ile başvurucunun atılı suçtan 1 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına
ve cezanın ertelenmesine hükmedilmiştir.Gerekçeli
kararın ilgili kısımları şöyledir:
"İddianamede sanığın belediye ekiplerince
işyerinin mühürlenmesine rağmen mührü kırarak ticari faaliyetine devam ettiği
belirtilip sanığın mühür bozma eyleminden cezalandırılması kamu adına talep ve
iddia olunmuştur.
...
İddia makamı esas hakkındaki mütalasında: Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamında
sanıklardan Feyzullah Gültekin in [G. E.]
ile birlikte gayri resmi olarak yaşadıkları [G.nin] babası [M. E.] tarafından ev eşylaarının alındığı bu
eşyaların müşterek olarak kullanıldığı daha sonra Feyzullah ın
bu eşyaları araları bozdulduğundan çaldığı alınanmalların [G.] ve Feyzullah a ortak yaşamda kullanmnak
üzere alınması sebebiyel sanık Feyzullah ın eylemi paylaş ve malik oluna mal üzerinden hırsızlık kabuliyle TCK 144/1-a ,53 md uyarınca cezalandırılmasına [A.nın] atılı suça karşıltığı sabit olmadığından beraatinekarar
verilmesini kamu adına talepmütalaa etmiştir.
Dosyadaki belge ve beyanların incelenmesinden,
mühürleme tutanağından ve mühür bozma tutanağının incelenmesinden sanığa ait
işyerinin 2009 yılı kasım ayında mühürlendiği ve sanığın işyerinin faaliyeti
amacıyla 1 aralık 2009 günü yapılan kontrolde mührü kırdığının anlaşıldığı
belirlendiğinden sanığın mühür bozma eyleminden cezalandırılmasına karar
verilmiş olup, şartları oluştuğundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması takdiren uygun görülmüştür.
...
HÜKÜM, Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
...
2-Sanık Feyzullah Gültein
in üzerine atılıhırsızlıkeylemi subuta
ermekle eylemin işleniş şeklineve sabıkasız
kişiliğine göre asgari hadden ceza tayini ile TCK 144/1-an maddesi gereğince 2 ayhapis cezası ile cezalandırılmasına ..."
12. Başvurucu ve müdafiinin hazır
bulunduğu 9/4/2010 tarihli celsede hüküm tefhim edilmiştir. 9/4/2010 tarihli
duruşma tutanağında gerekçeli kararın daha sonra yazılacağı belirtilmiştir.
13. Başvurucu 15/4/2010 havale tarihli temyiz dilekçesi ile
hırsızlık suçunu işlemediğini, suça konu edilen eşyaların bir kısmını yaşadığı
psikolojik bunalım nedeniyle çöpe attığını, diğer bir kısım eşyanın ise
kendisine ait olduğunu belirterek kararın bozulmasına karar verilmesi talebinde
bulunmuştur.
14. Başvuru dosyasında, gerekçeli kararın başvurucuya tebliğ
edilip edilmediğine dair herhangi bir bilgi veya belge bulunmamaktadır.
15. Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 15/1/2014 tarihli kararı ile
hüküm onanmıştır. Yargıtay onama kararının gerekçesi şöyledir:
"Evleneceklerinden
bahisle katılan [G.nin] babası katılan [M.] tarafından alınan ve katılan[G.ye] ait olduğu anlaşılan eşyaları sanığın çalması
karşısında sanığın eyleminin TCK'nın 155/1.maddesi kapsamında kaldığı
şeklindeki tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiş, sanığın
eylemi TCK'nın 142/1-b maddesi kapsamında hırsızlık suçunu oluşturduğu halde
yazılı şekilde karar verilmesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni
yapılmamıştır.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine,
toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli
kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre sanık Feyzullah Gültekin'in
temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle,eleştiri
dışında usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye
aykırı olarak ONANMASINA..."
16. Başvurucu 26/6/2014 tarihinde nihai karardan haberdar
olduğunu beyan etmiştir.
17. Başvurucu 25/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 21/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, hırsızlık suçundan yargılandığı davada ilgisiz
gerekçeyle mahkûmiyetine karar verildiğini, gerekçeli karar kendisine tebliğ
edilmeden Yargıtay tarafından hükmün onandığını belirterek gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti ve tazminat
taleplerinde bulunmuştur.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
20. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
22. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine
ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde de
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği
vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli
karar hakkının da dâhil olduğunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok
kararında vurgulamıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul
edilmesi gerekir (Abdullah Topçu,
B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
23. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği, anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
24. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların
muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip
incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen
yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri
[GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
25. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan
anlaşılmalıdır.
26. Kanun yolu incelemesi yapan merciin yargılamayı yapan
mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla
kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, § 57).
27. Bir davada tarafların -hukuk düzenince- hangi nedenle haklı
veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için usulüne uygun
şekilde oluşturulmuş, hükmün içerik ve kapsamı ile bu hükme varılırken
mahkemenin neleri dikkate aldığı ya da almadığını gösteren, ifadeleri özenle
seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna
uyumlu hüküm fıkralarının bulunması “gerekçeli karar hakkı” yönünden zorunludur
(Sencer Başat ve diğerleri, §
38).
ii. Genel İlkelerin Somut Olaya Uygulanması
28. Somut olayda başvurucunun hırsızlık suçundan
cezalandırılması talebiyle açılan davadaki tek celse olan 9/4/2010 tarihli
celsede gerekçesi daha sonra açıklanmak üzere başvurucunun atılı suçtan hapis
cezası ile cezalandırılmasına ve cezanın ertelenmesine karar verilmiş, hüküm
başvurucuya tefhim edilmiştir. Mahkemece 7/5/2010 tarihinde yazılan gerekçeli
kararda ise somut olayla ilgisi olmayan bir değerlendirme yapılarak mührü
kırdığı anlaşıl[an] sanığın mühür bozma eyleminden cezalandırılmasına karar
veril[diği] belirtilmiştir (bkz. § 11). Diğer bir
ifadeyle gerekçeli kararda başvurucunun mahkûm edildiği suça ilişkin
değerlendirme yerine başka bir olaya ilişkin değerlendirme yapılmıştır.
29. Bu durumda ilk derece mahkemesi tarafından davanın esas
sorunlarının incelenip incelenmediği belirli değildir. Derece mahkemesi
mahkûmiyet gerekçesinde neleri dikkate aldığını ya da almadığını gösteren
ilgili bir gerekçe göstermemiş ve kurulan hükmün dayanaklarını açıklamamıştır.
Kanun yolu merciinin de aynı gerekçeye atıf yapmak suretiyle hükmü onadığı
anlaşılmaktadır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde
başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
31. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar
verildiğinden adil yargılanma hakkı kapsamındaki delillerin eksik toplandığına
ve suçun tanımında hataya düşüldüğüne dair diğer şikâyetleri hakkında kabul
edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
32.
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı
ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)Esas
inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine
karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
33. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesine karar verilmesi ile
maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.
34. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
35. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun tespit edilebilmesi için öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını
ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin
ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet
Doğan, §§ 57, 58).
36. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususlarında derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
37. Başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut
başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
38. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un
50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken
iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılmasından ve
ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın
bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya 16. Asliye Ceza
Mahkemesine (E.2010/73, K.2010/337) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
39. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu
sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
40. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan ve
2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 2.681,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkı ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya
16. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2010/73, K.2010/337) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminata ilişkin talebin REDDİNE,
E. 206,10 TL harçtan ve 2.475 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.681,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
F.
Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına
başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması
hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için
yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G.
Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/2/2019 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.