TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYCAN YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/10799)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Aycan YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Erdoğan SONAR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, "resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık ve banka
kartının kötüye kullanılması" suçlarını işlediği iddiasıyla yargılandığı
davada yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını, "nitelikli dolandırıcılık" suçundan hakkında
verilen mahkûmiyet hükmünün, yeterli inceleme yapılmadan verildiğini, kararın
Yargıtay tarafından onandığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş, yargılamanın yenilenmesi ile manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 25/6/2014 tarihinde İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun
Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/9/2014tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 1/12/2014tarihinde, kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 11/12/2014
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle
şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında, 10/3/2009 tarihinde gözaltına alınmıştır.
8. İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi, 10/3/2009 tarih ve
2009/74 Sorgu sayılı kararı ile başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir.
9. Başvurucu hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının
20/3/2009 tarih ve E.2009/3281 sayılı iddianamesi ile "resmi belgede
sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık ve banka kartının kötüye
kullanılması" suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası
açılmıştır.
10. İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 1/10/2009 tarih ve
E.2009/120, K.2009/331 sayılı kararı ile başvurucunun, "banka kartının kötüye kullanılması"
suçundan beraatine, "resmi belgede sahtecilik" suçundan 1 yıl 8
ay hapis, "nitelikli
dolandırıcılık" suçundan 2 yıl 6 ay hapis ve 4.000,00 TL adli
para cezası ile cezalandırılmasına, ayrıca tahliyesine karar vermiştir.
11. Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 15. Ceza Dairesi,
11/3/2014 tarih ve 2012/11494, K.2014/4400 sayılı ilâmı ile "banka kartının kötüye kullanılması ve nitelikli
dolandırıcılık" suçlarından verilen hükmü onamış, "resmi belgede
sahtecilik" suçundan verilen hükmü bozmuştur.
12. Karar, 26/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu, 25/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
14. Bozma ilâmına uyularak yapılan yargılamada Mahkemece,
8/7/2014 tarih ve E.2014/262, K.2014/243 sayılı karar ile başvurucunun,"resmi belgede sahtecilik" suçundan 1 yıl 8
ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilmiştir.
15. Başvurucunun anılan karara itirazı, İstanbul 6. Ağır Ceza
Mahkemesinin 14/8/2014 tarih ve 2014/862 Değişik İş sayılı kararı ile
reddedilerek kesinleşmiştir.
B. İlgili
Hukuk
16. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 158.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) ve (j) bentleri, 204. maddesinin (1)
numaralı fıkrası, 245. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkraları; 4/12/2004
tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (e) bendi, 231. maddesinin (5) numaralı fıkrası.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun25/6/2014 tarih ve 2014/10799 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, 10/3/2009 tarihinde gözaltına alınarak aynı
tarihte tutuklandığını, 1/10/2009 tarihinde tahliye edildiğini, "resmi belgede sahtecilik, nitelikli
dolandırıcılık ve banka kartının kötüye kullanılması" suçlarını
işlediği iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında açılan kamu
davasında makul sürede yargılama yapılmadığını, İstanbul 5. Ağır Ceza
Mahkemesince "nitelikli
dolandırıcılık" suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün, lehe olan
hükümler değerlendirilmeden ve yeterli inceleme yapılmadan verildiğini,
Yargıtay tarafından kararın onandığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı
İddiası
19. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
20. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un48.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
21. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
22. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça
Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
23. Başvuru konusu olayda başvurucu, İstanbul 5. Ağır Ceza
Mahkemesince "nitelikli
dolandırıcılık" suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün, lehe olan
hükümler değerlendirilmeden ve yeterli inceleme yapılmadan verildiğini,
Yargıtay tarafından kararın onandığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Başvuru konusu olayda,
başvurucu hakkında, 20/3/2009 tarihinde "resmi
belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık ve banka kartının kötüye
kullanılması" suçlarını işlediği iddiasıyla açılan kamu
davasında İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesince, başvurucunun savunması alınmış,
müşteki ve tanıklar dinlenmiş, banka kayıtları ve bilirkişi raporları
değerlendirilerek, suça konu olayın önem ve değeri ile başvurucunun
duruşmalarda gözlenen kişiliği dikkate alınarak "nitelikli dolandırıcılık" suçundan takdiren 2 yıl 6 ay hapis ve 4.000,00 TL adli para cezası
ile cezalandırılmasına, başkaca yasal ve takdiri artırım veya indirim
yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Başvurucunun temyizi üzerine,
Yargıtay 15. Ceza Dairesinin11/3/2014 tarihli ilâmı ile "nitelikli dolandırıcılık"
suçundan verilen hüküm,“yapılan yargılamaya, karar yerinde gösterilen delillere,
Mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine,
incelenen dosya kapsamına göre, Cumhuriyet savcısı, sanık ve müdafiinin temyiz itirazlarının yerinde görülmediği” gerekçesiyle
onanmıştır.
25. Mahkemenin gerekçesi ile
başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi
tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
26. Başvurucu, yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi
olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı
tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı
bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt
sunmadığı gibi Mahkemenin kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfilik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
27. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de
içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Yargılama Süresinin Makul Olmadığı İddiası
28. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
29. Başvurucu, 10/3/2009 tarihinde gözaltına alınarak aynı
tarihte tutuklandığını, 1/10/2009 tarihinde tahliye edildiğini, "resmi belgede
sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık ve banka kartının kötüye
kullanılması" suçlarını işlediği iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığınca hakkında açılan kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
30. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme)’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali
iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün
olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının
somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer
verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
31. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§41–45).
32. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere,
cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara
bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç
olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları
uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625,
9/1/2014, § 31).Başvuru konusu olayda, başvurucu
hakkında, "resmi belgede sahtecilik,
nitelikli dolandırıcılık ve banka kartının kötüye kullanılması" suçlarını
işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan
suçlar5237sayılı Kanun’un 158. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (j) bendi,
204. maddesinin (1) numaralı fıkrası ile 245. maddesinin (1) ve (3) numaralı
fıkralarında hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu
çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36.
maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No:
2012/625, 9/1/2014, § 32).
33. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım
tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun
gözaltına alındığı 10/3/2009 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği
tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut
başvuru açısından bu tarih, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen karara
yapılan itirazın İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildiği
14/8/2014tarihidir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
34. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, 10/3/2009 tarihinde
gözaltına alınarak aynı tarihte tutuklanan başvurucu hakkında, Başsavcılığın
20/3/2009 tarihli iddianamesi ile "resmi
belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık ve banka kartının kötüye
kullanılması" suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası
açıldığı, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesince, başvurucunun savunmasının
alındığı, müşteki ve tanıkların dinlendiği, banka kayıtları ve bilirkişi
raporları değerlendirilerek1/10/2009 tarihli karar ile başvurucunun, "banka kartının kötüye kullanılması"
suçundan beraatine, "resmi
belgede sahtecilik" suçundan 1 yıl 8 ay hapis, "nitelikli dolandırıcılık"
suçundan 2 yıl 6 ay hapis ve 4.000,00 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına, ayrıca tahliyesine karar verildiği tespit edilmiştir.
Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 15. Ceza Dairesince 11/3/2014 tarihli
ilâm ile hükmün,"banka kartının kötüye kullanılması ve nitelikli
dolandırıcılık" suçlarından onanmasına, "resmi belgede sahtecilik"
suçundan bozulmasına karar verildiği belirlenmiştir. Bozma ilâmına uyularak
yapılan yargılamada Mahkemece, 8/7/2014 tarihli karar ile başvurucunun,"resmi belgede sahtecilik" suçundan 1 yıl 8
ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verildiği, başvurucunun anılan karara itirazının, İstanbul
6. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/8/2014 tarihli kararı ile reddedilerek
kesinleştiği anlaşılmıştır.
35. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§
24-40).
36. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve
davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken
özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da
söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu beş
yıl beş ay dört günlük yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu
sonucuna varılmıştır.
37. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
38. Başvurucu, makul sürede
yargılama yapılmadığı için 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
39. 6216 sayılı Kanun'un“Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
40. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin beş yıl beş ay dört günlük yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
3.350,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
41. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1.
Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
3. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 3.350,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
10/3/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.