TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
DAVUT EKİNCİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/10815)
|
|
Karar Tarihi: 22/11/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Akif
YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Davut EKİNCİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Ercan
KANAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması ve Cumhuriyet
savcısının verdiği mütalaaya karşı görüş alınmadan tutukluluk hâlinin devamına
karar verilmesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması, özel statülü mahkemede yargılama yapılması,
mahkûmiyet kararının gerekçesiz olması, keşif talebinin gerekçesiz olarak
reddedilmesi ve haksız yere mahkûmiyet kararı verilmesi nedenleriyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. PKK/KONGRA-GEL terör örgütü liderinin yanına yeni mahkûmların
sevk edilmesiyle cezeevi koşullarının
kötüleştirildiği iddia edilerek örgüt sempatizmanlarınca
bu durumun protesto edilmesi amacıyla örgütün yayın organlarınca sokak
eylemleri çağrısında bulunulmuştur.
9. Bu kapsamdaki eylemlerde kullanılmak üzere molotof kokteyl hazırlandığı bilgisine ulaşılması üzerine
başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında soruşturma başlatılmış; fiziki takip
yapılmıştır.
10. Başvurucu 2/12/2009 tarihinde gözaltına alınmış; dört günlük
gözaltı süresi sonrasında İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/116 Sorgu
sayılı kararıyla silahlı terör örgütüne üye olma ve tehlikeli maddeleri izinsiz
olarak bulundurma suçlarını işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren olgular olduğu gerekçesiyle 6/12/2009 tarihinde
tutuklanmıştır.
11. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK mülga 250. madde
ile görevli) 18/1/2010 tarihli iddianamesiyle, başvurucu hakkında silahlı terör
örgütüne üye olma, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma ve terör
örgütü propagandası yapma suçlarından kamu davası açılmıştır. İddianamede,
başvurucu ve diğer şüpheliler tarafından olay yerine getirilen poşetler içindehazırlanmış on yedi molotof
kokteylinin bulunduğu ve bunların sıvı deterjan ve yumurta ile güçlendirildiği,
şüphelilerin düzenlemeyi tasarladıkları molotoflu
eyleme, telefonla görüşerek ve mesaj yollayarak birbirlerini çağırdıkları ve
örgüt adına düzenlenmesi planlanan eyleme katılmak üzereyken yakalandıkları
iddia edilmiştir.
12. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK mülga 250. madde ile
görevli) 28/1/2010 tarihli kararı ile maddi gerçekliğin ortaya çıkarılmasına
imkân tanıyacak bazı deliller toplanmadan ve araştırılması gereken bazı
hususlar araştırılmadan düzenlenen iddianamenin iadesine karar vermiştir.
13. İddianamenin iadesi üzerine İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı, gerekli araştırma ve incelemeler sonrası 25/2/2010 tarihli yeni
bir iddianame düzenlemiş ve başvurucunun bir önceki iddianamede de yer verilen
suçlardan cezalandırılmasını talep etmiştir.
14. Mahkeme 29/11/2012 tarihli kararıyla başvurucu hakkındaki
silahlı terör örgütü üyesi olma suçuna ilişkin eylemlerin silahlı terör
örgütünün faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla örgüte silah sağlama suçunu
oluşturduğunu belirterek başvurucunun 13 yıl 9 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Diğer
eylemler yönünden ise kovuşturmanın ertelenmesine karar vermiştir.
15. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Yukarıda ayrıntısı belirtilen iletişimin
tespit tutanakları, yakalama ve el koyma tutanakları, tanık beyanları,
ekspertiz raporları ve diğer delillerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda;
sanık Davut EKİNCİ ve arkadaşlarının olay gönü saat 14.00-15.00 sıralarında molotof kokteylli eylem hazırlığı yapmak üzere DTP Esenler
ilçe binasında buluştukları, teknik takip ve istihbari
bilgi üzerine parti binasının bulunduğu caddeye gelen güvenlik görevlilerinin
saat 18:00 civarlarında tertibat alarak beklemeye başladıkları, saat 21.00
sıralarında sanık Davut EKİNCİ'nin yanında H. Ö. ve
M. Y. olduğu halde binadan çıkarak ... marka bir araca bindikleri, ellerinde 2
ayrı siyah poşet bulunduğu, araçla Güngören ilçesine doğru hareket ettikleri ve
Güngören ilçesi .... İlköğretim Okulu arasındaki boş, eğimli ve karanlık alana
doğru gittikleri, burada kendilerini bekleyen 10-12 kişilik bir gruba dahil oldukları,ellerindeki poşetleri
boş araziye bıraktıkları, bilahere yapılan müdaheleyle sanıklar[ın] ...
yakalanarak gözaltına alındıkları, iletişimin tespiti tutanakları [anlaşılmıştır.]"
16. Anılan mahkûmiyet kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin
13/2/2014 tarihli kararıyla onanmıştır.
17. Karar, başvurucu vekiline 27/5/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
18. Başvurucu 25/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314.
maddesi şöyledir:
"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci
bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silâhlı
örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye
olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna
ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.”
20. 5237 sayılı Kanun’un 315. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Yukarıdaki maddede tanımlanan örgütlerin
faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla bunların amaçlarını bilerek, bu
örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak suretiyle silâh temin eden,
nakleden veya depolayan kişi, on yıldan onbeş yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 22/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu, suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe
bulunmamasına rağmen matbu gerekçelerle devam ettirilen tutukluluğunun makul
süreyi aşması ve Cumhuriyet savcısının verdiği mütalaaya karşı görüş alınmadan
tutukluluk hâlinin devamına karar verilmesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla ilgili
şikâyetleri içeren bireysel başvurunun -ilk derece mahkemesince hüküm ile
birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmemiş ise- kararın
verildiği tarihten itibaren, itiraz edilmiş ise itiraz merciince verilen
kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir (Muhammet Ömeroğlu, B. No: 2014/657,
17/5/2016, § 40). Somut olayda başvurucu tarafından ilk derece mahkemesince
hüküm ile birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edildiğine
yönelik bir bilgi ve/veya belge bulunmamaktadır. Bu nedenle başvurunun ilk
derece mahkemesinin nihai kararını verdiği 29/11/2012 tarihinden itibaren otuz gün
içinde yapılması gerekirken 25/6/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre
aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
24. Açıklanan nedenlerle kararın öğrenilmesinden itibaren otuz
gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yagılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
27. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)
28. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29)
29. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında, somut olayda yaklaşık 4 yıl 2 ay sürdüğü
anlaşılan yargılamanın süresinin makul olduğu sonucuna varmak gerekir.
30. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
2. Kanuni Hâkim
Güvencesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
31. Başvurucu 4/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 250. maddesi ile görevli mahkemede yargılanmasının kanuni hâkim
güvencesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
32. Anayasa Mahkemesi, benzer başvurularda 5271 sayılı Kanun'un
250. maddesi uyarınca yargılama yapan ağır ceza mahkemelerinin doğal hâkim
ilkesine aykırılık oluşturmayacağına karar vermiştir (Deniz Seki, B. No: 2014/5170, 25/6/2015, §§ 51-57; Ersin Ekmekçi ve Sinan Ekmekçi, B. No: 2013/6068, 18/11/2015,§§ 47-52). Başvurucunun iddiası bakımından farklı bir
sonuca ulaşılmasını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.
33. Açıklanan nedenlerle başvurucunun iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
34. Başvurucu; suçun nasıl sübut bulduğuna ve yasal unsurlarının
ne olduğuna ilişkin bir değerlendirmenin gerekçeli kararda yer almadığını,
kendisinin örgütle sistemli bir bağını gösterir veriler bulunmadığını, buna
karşın gerekçe gösterilmeksizin mahkûm edildiğini belirterek gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da
dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında
vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul
edilmesi gerekir (Abdullah Topçu,
B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75)
36. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
37. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm
iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu
nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre
değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No:
2013/2995, 20/2/2014, § 51). Ancak ileri sürülen iddialardan biri kabul
edildiğinde davanın sonucuna etkili olması hâlinde mahkeme, bu hususa belirli
ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir (Yasemin
Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56).
38. Somut olayda, yapılan yargılama sonunda tarafların davanın
sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaları ile dosya kapsamı dikkate
alınarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu
görüldüğünden (bkz. § 15) gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının
açık olduğu anlaşılmaktadır.
39. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
4. Silahların Eşitliği
İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
40. Başvurucu; olay günü parti binasından ayrıldığına ilişkin
çevredeki kamera kayıtlarının incelenmesi talebinde bulunmasına rağmen bu
talebin yerine geçgetirildiğini vekeşif
yapılması talebinin gerekçesiz bir şekilde kabul edilmediğini belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
41. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes "iddia",
"savunma" ve "adil yargılanma" hakkına sahiptir.
Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak
"iddia" ve "savunma" hakkına birlikte yer verilmesi,
taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması
gerektiği anlamını da içermektedir.
42. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, bu ibarenin Türkiye'nin
tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil
yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen
"silahların eşitliği" ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında
yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin adil yargılanma hakkının kapsam ve
içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkeye uygun
yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması olanaklı değildir.
43. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule
ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelir (Yaşasın Aslan, B. No:
2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi, uyuşmazlığın her iki tarafına
da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını
kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B.
No. 2013/2116, 23/1/2014, § 18).
44. Diğer taraftan belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri
değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına
karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada
sunulan delilin geçerli olup olmadığını, delil sunma ve inceleme yöntemlerinin
yasaya uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında
olmayıp bu husustaki görevi başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil
olup olmadığını değerlendirmektir (Muhittin
Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve
Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).
Silahların eşitliği ilkesi kapsamında yapılacak inceleme de başvuru konusu
yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Yüksel Hançer, § 19).
45. İlk derece mahkemesinde yapılan yargılamanın 23/2/2012
tarihli celsesinin ilgili kısmı şöyledir:
“2- Sanık Davut Ekinci'ye ait 0541 ... nolu telefonun 02.12.2009 gününe aitarayan
ve aranan numaralar ile bulunduğu baz istasyonlarının bildirilmesi için TİB
(Ankara)'na yazı yazılmasına,
3- Bağcılar İlçe emniyet müdürlüğüne yazı
yazılarak 02.12.2009 günü saat 11:00-23:00 arası" K... Beyaz eşya
mağazasına (Bağcılar Merkez Mah. Güngören Cad. No: ... Bağcılar İstanbul) ait
güvenlik kamera kayıtlarının bir CD'ye aktararak mahkememize gönderilmesinin
istenmesine,
4- Esenler İlçe emniyet müdürlüğüne yazı yazılarak
02.12.2009 günü saat 11:00-23:00 arası DTP Esenler İlçe Başkanlığı binasının ( ... ) hemen karşısında bulunan B... isimli banka şubesine
ait güvenlik kamera kayıtlarının bir CD'ye aktararak mahkememize
gönderilmesinin istenmesine...”
46. Somut olayda ilk derece mahkemesi, keşif yapılması talebini
-dosya kapsamı ve dosyanın geldiği aşamayı dikkate alarak- davaya bir yenilik
katmayacağı gerekçesiyle reddetmiştir. Keşif talebinin dosyadaki mevcut
deliller dikkate alınarak reddedilmesine ilişkin kararın yeterli güvenceleri
içeren bir usul çerçevesinde verildiği ve usule ilişkin imkânlar noktasında
taraflar arasında farklı muamele yapılmadığı görülmektedir. Başvurucunun
soruşturma evresinde delil toplatma talebinde bulunmasına karşın bunun yerine
getirilmediğine ilişkin bir iddiası da bulunmamaktadır.
47. Mahkûmiyet hükmü başka delillerle desteklenerek
oluşturulduğundan silahların eşitliği ilkesine aykırı ve sonucu itibarıyla bir
tarafı diğer taraf karşısında önemli bir dezavantaj içine sokan bir uygulamanın
varlığından söz etmek mümkün değildir. Somut olayda savunma tarafının
itirazları üzerine ilgili yerlere yazı yazılmış ve delillerini sunma ve
inceletme noktasında taraflara uygun imkânlar tanınmıştır. Dolayısıyla
yargılamanın bütünlüğü içinde silahların eşitliği ilkesine yönelik bir ihlalin
olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.
48. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
5. Diğer İhlal İddiaları
49. Başvurucu; mahkûmiyet hükmünde yalnızca yakalama ve el
koymaya ilişkin tutanakların ve bu tutanakları düzenleyenlerin beyanlarının
dikkate alındığını, söz konusu tutanakların kanuna aykırı olduğunu, her türlü
şüpheyi giderecek tarzda nedensellik bağını doğrulayan hukuka uygun bir delil
bulunmadığı hâlde hakkında mahkûmiyet hükmü verilmesinin masumiyet karinesi ve
şüpheden sanık yararlanır ilkeleriyle bağdaşmadığını ve haksız olarak mahkûm edildiğini
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
50. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla
ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak
bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz
takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve
sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
51. Somut olayda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan
yargılamada, sanık savunmaları, olay nedeniyle düzenlenen tutanaklar, aramalar
sonucu elde edilen deliller, ekspertiz raporları, iletişim tespit tutanakları
ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verildiği
anlaşılmıştır. Başvurucunun anılan iddialarının esas itibarıyla derece
mahkemelerince verilen kararlarda delillerin değerlendirilmesinde isabet
bulunmadığına ve dolayısıyla kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
Yapılan yargılamada, Mahkemenin ve Yargıtayın
kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.
52. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yapılan yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 22/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.