TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HASAN ESİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1097)
|
|
Karar Tarihi: 8/9/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucu
|
:
|
Hasan ESİR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu,
21/12/2005 tarihinde Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (İş Mahkemesi sıfatıyla)
aleyhine açılan rücuen tazminat davasının tamamen
reddedilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verildiğini, yargılamanın makul
sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru,
20/1/2014 tarihinde Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır.
İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir
durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, kabul edilebilirlik incelemesi
Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar
verilmiştir.
4.
Bölüm tarafından 2/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 20/5/2014 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen,
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 20/12/2002 tarihinde aracını muayene ettirmek
için araç muayene istasyonunda kanala yaklaştığı sırada, arka tekerleğin kanala
düşmesi sonucu muayene kontrol teknisyeninin kafasına çarpmış ve yaralanmasına
neden olmuştur.
8. Başvurucu hakkında Rize Cumhuriyet Başsavcılığınca
18/3/2003 tarihinde Rize 2. Asliye Ceza Mahkemesine açılan kamu davası sonunda
Mahkemece, 12/11/2009 tarih ve E.2009/390, K.2009/498 sayılı kararla;
başvurucunun olayda 5/8 oranında kusurlu olduğu gerekçesiyle 807,00 TL adli
para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
9. Temyiz üzerine, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 10/5/2012
tarih ve E.2012/12414, K.2012/11824 sayılı ilamıyla; dava zamanaşımın geçmesi
nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verilmiştir.
10. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (SGK) tarafından
sigortalı olan muayene kontrol teknisyenine tedavi masrafı ve iş göremezlik
ödenekleri ödenmiştir.
11. SGK, 21/12/2005 tarihinde, başvurucu ile Karayolları
Genel Müdürlüğü (KGM) aleyhine Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (İş Mahkemesi
sıfatıyla)a açtığı davada, sigortalıya ödemeler yapıldığını ve davalıların
kusurlu olduğunu ileri sürerek yaptığı ödemelerin rücuen
tazminini talep etmiştir.
12. Mahkemece, 14/3/2013 tarih ve E.2005/1042, K.2013/224
sayılı kararla; bilirkişi heyetinin raporuna göre, olayda sigortalının %20,
başvurucunun %50, davalı KGM’nin %30 oranında kusurlu
oldukları gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 35.248,91 TL davacının peşin
sermaye değerli gelir alacağının, 12.251,47 TL geçici iş göremezlik ödeneği
alacağının ve 8.387,19 TL tedavi masraflarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
13. Tarafların temyizi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin
12/11/2013 tarih ve E.2013/7910, K.2013/21062 sayılı ilamıyla maddi hatalar
yönünden hüküm düzeltilerek onanmıştır.
14. Karar, başvurucuya 19/12/2013 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu, 20/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
16. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 30. maddesi ile 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 30/1/1950
tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrası
ile 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi, 31/5/2006 tarih ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 93. maddesinin
üçüncü fıkrası.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 8/9/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 20/1/2014 tarih ve 2014/1097 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, araç muayene istasyonuna aracı götürdüğünde
kontrol muayene teknisyeninin yanlış yönlendirme yaptığını, teknisyenin
kafasında miğfer ve üzerinde iş elbisesinin olmadığını, onun yönlendirmesi ile
kanala çıktığı sırada aracın şahsın kafasına çarptığını ve yaralanmasına neden
olduğunu, araç muayenesinin yapıldığı yerin KGM’ye
ait olmadığını, KGM’nin, kendi kurumuna ait olmayan
bir yerde araç muayenesi yaptırdığını, dolayısıyla kamu gücünün ihmali
nedeniyle kazanın meydana geldiğini, ayrıca mevzuata göre araç muayene
istasyonlarında meydana gelen kazalardan istasyonu işletenlerin sorumlu
olduğunu, işletenin kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu, dolayısıyla kendisine
kusur izafe edilemeyeceğini, aleyhine açılan davanın tamamen reddi gerektiği
halde kısmen kabulüne karar verildiğini ve yargılamanın makul sürede
sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
19. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde başvurucunun,
yargılama sırasında hukuk kurallarının yanlış yorumlanması, delillerin hatalı
değerlendirilmesi sonucu davanın kabulüne karar verilmesinin adil yargılanma
hakkını ihlal ettiğini ve yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını ileri
sürdüğü anlaşılmakla, akla, belirtilen iddiaların adil yargılanma hakkı
kapsamında, yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı ve yargılama süresinin
makul olmadığı iddiaları çerçevesinde değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı
İddiası
20. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
21. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un48.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
22. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
23. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça
Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
24. Somut olayda başvurucu,
kontrol muayene teknisyeninin yanlış yönlendirme yaptığını, teknisyenin
kafasında miğfer ve üzerinde iş elbisesinin olmadığını, onun yönlendirmesi ile
kanala çıktığı sırada aracın şahsın kafasına çarptığını, KGM’nin
ihmali nedeniyle kazanın meydana geldiğini, ayrıca mevzuata göre araç muayene
istasyonlarında meydana gelen kazalardan istasyonu işletenlerin kusursuz
sorumluluğunun bulunduğunu, dolayısıyla kendisine kusur izafe edilemeyeceğini,
aleyhine açılan davanın tamamen reddi gerektiği halde kısmen kabulüne karar
verildiğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
25. Mahkemece davanın tensip
zaptının düzenlenmesinden sonra, tarafların delilleri toplanmış, başvurucu
hakkında açılan ceza dava dosyası ve mahkûmiyet kararı incelenmiş, kusur
durumlarının ve tazminatın hesaplanması için bilirkişi raporları alınarak başvurucunun
meydana gelen iş kazasında tedbirsiz ve dikkatsiz araç sevk ederek kazaya
birinci dereceden sebebiyet verdiği ve %50 oranında kusurlu olduğu, KGM’nin %30, mağdurun ise %20 oranlarında kusurlu oldukları
gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, Yargıtay 10.
Hukuk Dairesince onanarak kesinleşmiştir.
26. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi
tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında
isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır.
27. Başvurucu, yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi
olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı
tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı
bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt
sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
28. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, Derece Mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de
içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Yargılama Süresinin Makul Olmadığı İddiası
29. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
30. Başvurucu, Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (İş
Mahkemesi sıfatıyla) aleyhine açılan rücuen tazminat
davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) metni ile
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil
yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36.
maddesi kapsamında yer vermektedir (B.No:
2012/13, 2/7/2013, § 38).Bu doğrultuda, makul sürede yargılanma hakkı da adil
yargılanma hakkının kapsamında değerlendirilmektedir.
32. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi
uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede
karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, sigortalıya ödenen
tazminatların rücuen tazmini davasında, 5521 sayılı
Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut
yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama
olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
33. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın
süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde
bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§41–45).
34. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından
21/12/2005 tarihidir.
35. Sürenin bitiş tarihi ise yargılamanın sona erme tarihi olan
12/11/2013 tarihidir.
36. İş mahkemelerinin görevi 5521 sayılı Kanun’un 1.
maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede, işçiyle işveren veya işveren vekili
arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından
doğan hukuk uyuşmazlıklarının iş mahkemelerinde çözümleneceği hüküm altına
alınmıştır.
37. Bu şekilde kanun koyucu, iş hukukunun çalışanı koruyucu
niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin
dışında özel bir iş yargılaması sistemi oluşturmuş ve iş davalarının, konunun
uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde
sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B.No:2013/4701,
23/1/2014, § 47).
38. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
başvurucu aleyhine SGK tarafından açılan davada, başvurucunun, aracını sevk ve
idare ettiği sırada SGK nezdinde sigortalı şahsa çarpması sonucu yaraladığı,
sigortalıya iş göremezlik aylığı bağlandığı ve başvurucunun kusurlu olduğu
iddiasıyla sigortalıya ödenen tazminatların rücuen tahsili
talep edilmiştir. Mahkemece, başvurucu hakkında açılan ceza dava dosyasının
sonuçlanması beklenmiş, sigortalıya yapılan ödemeler getirtilmiş, kusur
durumunun ve tazminatın tespiti için bilirkişi raporu alınmasına karar
verilmiştir. Raporların gelmesinden sonra 14/3/2013 tarihinde davanın kısmen
kabulü yönünde hüküm kurulmuştur. Kararın temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk
Dairesince 12/11/2013 tarihinde hüküm onanmış ve karar düzeltme yolu kapalı
olan hüküm anılan tarihte kesinleşmiştir.
39. 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü
yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve
Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet
eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No:
2013/772, 7/11/2013, §§ 49-66; B. No: 2013/4701, 23/1/2014, §§ 35-51).
40. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
iş kazasına dayalı rücuen tazminat davası; hukuki
meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin
toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate
alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve
usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla
yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Dolayısıyla
somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön
bulunmadığı ve söz konusu yaklaşık 8 yıllık yargılama sürecinde makul olmayan
bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
41. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
42. Başvurucu, yargılamanın
sonucunun adil olmadığı iddiası nedeniyle 62.546,87 TL maddi tazminat ile makul
sürede yargılama yapılmadığı için 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini
talep etmiştir.
43. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
44. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık sekiz yıllık yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya 5.850,00 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
45. Başvurucu tarafından
yargılamanın sonucunun adil olmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali
iddiasına dayalı olarak maddi tazminat talebinde bulunulmuştur. Anayasa
Mahkemesince, yargılamanın sonucunun adil olmadığı iddiasının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verildiği dikkate
alındığında, başvurucunun maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi
gerekir.
46. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.
Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
2.
Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya 5.850,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
8/9/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.