TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÜNSAL KARAHAN VE DİĞERLERİ
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/998)
|
|
Karar Tarihi: 8/9/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ünsal KARAHAN
|
|
|
2. Suzan KARAHAN
|
|
|
3. Müzeyyen CİZRELİ
|
|
|
4. Muazzez SOYSAL
|
|
|
5. Metin KARAHAN
|
|
|
6. Muhsin YILMAZ
|
Temsilcisi (Vasi)
|
:
|
Adnan KARAHAN
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Ali AYDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, Kızıltepe
Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının makul sürede
sonuçlanmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşler, tazminat talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 24/1/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 2/5/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının 21/5/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Maliye Hazinesi, Arif Karahan, Beşir Çengelli, İsmail Palay, Caziye Palay
ve Abdurrezzak Karadeniz, karşılıklı olarak
birbirleri aleyhine açtıkları davada, 364 parsel numaralı taşınmazın kadastro
tespitinin iptalini talep etmişlerdir.
8. Mahkemece, 25/12/1980 tarih ve E.1978/58, K.1980/60
sayılı kararla; dava konusu taşınmazın kadastro tutanağının malik hanesinin boş
bırakıldığı belirtilerek, tapulama işlemlerinin tamamlanması ve malik
hanelerinin doldurulması için tutanakların Tapulama Müdürlüğüne gönderilmesine
karar verilmiş ve aynı tarihte kesinleşmiştir.
9. Kızıltepe ilçesinde yapılan kadastro çalışmaları
sırasında 364 parsel numaralı taşınmaz kısmen başvurucuların murisleri Arif,
Muhsin ve Vedat Karahan ile kısmen Maliye Hazinesi adına tespit edilmiştir.
10. Başvurucuların murisleri Arif Karahan, Muhsin Karahan ve
Vedat Karahan, Maliye Hazinesi aleyhine; Hazine ve Beşir Çengelli,
başvurucuların murisleri Arif, Muhsin ve Vedat Karahan aleyhine 26/4/1985
tarihinde açtıkları davada, 364 parsel numaralı taşınmazın kadastro tespitinin
iptali ile adlarına tescilini talep etmişlerdir.
11. Mahkemece, 24/5/1989 tarih ve E.1985/4, K.1989/22 sayılı
kararla; davacı Maliye Hazinesinin açtığı davanın reddine, davacı Beşir Çengelli'nin itirazından vazgeçmesi nedeniyle itiraz
etmemiş sayılmasına, Arif Karahan ve arkadaşları tarafından açılan davanın
kısmen reddine karar verilmiştir.
12. Temyiz üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 6/7/1992
tarih ve E.1992/9325, K.1992/6947 sayılı ilamıyla eksik inceleme ve
değerlendirme sonucu karar verildiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
13. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 9/6/1993 tarih ve
E.1993/3992 tarih ve K.1993/188 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
14. Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama
sırasında, 12/11/2003 tarih ve E.1993/10, K.2003/8 sayılı kararla; E.1978/77
sayılı dava dosyasındaki taraflar ve dayanak tapu kayıtlarının benzer olduğu,
aralarında irtibat bulunduğu gerekçesiyle dava dosyasının E.1978/77 sayılı dava
dosyasıyla birleştirilmesine, yargılamaya bu dosya üzerinden devam edilmesine
karar verilmiştir.
15. Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin kapatılmasında sonra
yargılamaya Mardin Kadastro Mahkemesinin E.2013/99 sayılı dava dosyasında devam
edilmektedir.
16. Başvurucular, 24/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. İlgili
Hukuk
17. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi
şöyledir:
“Hâkim, yargılamanın
makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider
yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”
18. 21/6/1987 tarih ve 3402
sayılı Kadastro Kanunu’nun “Genel olarak görev” kenar başlıklı 25. maddesinin birinci
fıkrası şöyledir:
“Kadastro mahkemesi;
taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh
edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü
uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve
özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakar; Kadastroya veya kadastro ile
ilgili verasete ait uyuşmazlıkları çözümleyebileceği gibi, istek üzerine
veraset belgesi de verebilir.”
19. 3402 sayılı Kanun’un “Kadastro davalarında usul”
kenar başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Kadastro hakimi, askı süresi içinde açılacak davalar ve kadastro
müdürü tarafından mahkemeye tevdi olunacak taşınmaz mallara ait kadastro
tutanakları ve mahalli hukuk mahkemelerinden devredilen işler hakkında dava
dosyası açar. İlgililerin başvurusunu beklemeksizin kadastro tutanakları ile
uyuşmazlığın çözümlenmesine etkili olabilecek kayıt ve diğer bilgileri ilgili
dairelerden getirtir. Hakim, duruşma gününü taraflara
Tebligat Kanunu hükümlerine göre resen tebliğ eder.”
20. 3402 sayılı Kanun’un “Yargılama usulü” kenar
başlıklı 29. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları şöyledir:
“Kadastro mahkemesinde gelmeyen tarafın yokluğunda duruşma
yapılır. Taraflardan hiç biri gelmez ise dosya
işlemden kaldırılmaz. Hakim, toplanması mümkün olan
delilleri inceler ve 30 uncu madde hükmünce işi karara bağlar.
…
Bu Kanunun tatbikinde ayrıca açıklık bulunmıyan
hallerde basit yargılama usulü uygulanır.
Kadastro mahkemeleri adli tatile tabi değildir.”
21. 3402 sayılı Kanun’un “Deliller ve hakimin
takdiri” kenar başlıklı 30. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları
şöyledir:
“Kadastro
tutanaklarında beyanlarına başvurulan kişiler, bu beyanlarına gerekçe
gösterilerek itiraz edilmedikçe, yeniden dinlenmezler. Ancak hakim,
kadastro tutanağındaki beyanla, duruşma sırasında topladığı deliller arasında
çelişki görürse, bunu gidermek için tutanakta beyanlarına başvurulan kimseleri
tanık sıfatıyla yeniden dinleyebilir.
Kadastro
komisyonlarından gönderilen tutanaklar ile mahalli mahkemelerden devredilen
dosyaların muhtevasından malik tespiti yapılamadığı veya dava açan mirasçının
dışında başka mirasçıların da bulunduğu anlaşıldığı takdirde, hakim resen lüzum gördüğü diğer delilleri toplayarak
taşınmaz malın kimin adına tescil edileceğine karar vermekle yükümlüdür.
Taşınmaz malın ölü bir şahsa ait olduğu anlaşılır ve mirasçıları da tespit
edilemezse, ölü olduğu yazılmak suretiyle o şahsın adına tescil kararı
verilir.”
22. 3402 sayılı Kanun’un “Kararların tebliği, kanun
yollarına başvurma ve ilamların infazı” kenar başlıklı 32.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Kadastro mahkemesi
kararları Tebligat Kanunu hükümlerine göre resen taraflara tebliğ olunur.”
23. 3402 sayılı Kanun’un “Yargılama giderleri, kadastro
harcı ve tahakkuku” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasının
son cümlesi şöyledir:
“Bu Kanun gereğince
resen yapılması gereken soruşturma ve tebligat işlemleri için zaruri giderler,
ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere bütçeye konulan ödenekten
karşılanır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
24. Mahkemenin 8/9/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 24/1/2014 tarih ve 2014/998
numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
25. Başvurucular, 1978 yılında
Kızıltepe Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının
Mardin Kadastro Mahkemesinde halen devam ettiğini, yargılamanın makul sürede
sonuçlanmadığını, bu sürede taşınmazı kullanmadıklarını belirterek, mülkiyet ve
adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, tazminat talep
etmişlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
26. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
27. Başvurucular, kadastro
tespitine itiraz davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, mülkiyet
ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
28. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §
38).
29. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 39).
30. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu
olayda, taşınmaz mülkiyeti hakkında Mardin Kadastro Mahkemesinde devam eden
kadastro tespitine itiraz davasında, 3402 ve 6100 sayılı Kanun’larda
yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni
hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 49).
31. Makul sürede yargılanma
hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz
kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması ile adaletin
gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazası olup, hukuki
uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama
faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup
olmadığının her bir başvuru açısından ayrıca değerlendirilmesi gerekir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 40).
32. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın
kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki
tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin
niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde
göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
41–45).
33. Ancak, belirtilen
kriterlerden hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına belirleyici
değildir. Yargılama sürecindeki tüm gecikmelerin ayrı ayrı tespiti ile bu
kriterlerin toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun
yargılamanın gecikmesi açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 46).
34. Yargılama faaliyetinin makul
sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın
türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi
gereklidir.
35. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, idari işlem henüz tamamlanmadan
Kızıltepe Tapulama Mahkemesinin E.1978/58 sayılı dosyasında açılan dava tarihi
değil, 26/4/1985 tarihidir. Zira başvurucuların belirttikleri 1978
yılında açılan dava sonunda 25/12/1980 tarihinde kadastro tutanaklarının
Kadastro Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmiş ve bu karar anılan tarihte
kesinleşmiştir. Tutanakların doldurulmasından sonra 26/4/1985 tarihinde
kadastro tespitine itiraz davası açılmış olup, yargılama süreci anılan dava
tarihinden itibaren başlamaktadır.
36. Başvurucular mirasçı olarak
dâhili dava edilmek suretiyle yargılama sürecine katılmıştır. Miras bırakanından intikalle davayı takip etmekte olan
başvurucular açısından da makul süre değerlendirmesinde dikkate alınacak
sürenin başlangıç anı, başvurucuların yargılamaya katıldığı tarih değil, somut
olayda murisleri açısından değerlendirmeye esas alınan sürenin başlangıç anı
olan 26/4/1985 tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
37. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin
devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas
alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
38. Davanın ikame edildiği tarih
ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman
bakımından yetkisinin başladığı tarihin farklı olması halinde, dikkate alınacak
süre, 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç
tarihinden itibaren geçen süredir.(B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 51).
39. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, kadastro mahkemesinde açılan tespite itiraz davasının
bozma kararı sonucunda farklı esas numarası aldığı, dava konusu taşınmazlar
arasında bağlantı olması nedeniyle dava dosyalarının birleştirilmesine karar
verildiği, Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin kapatılması üzerine yargılamaya
Mardin Kadastro Mahkemesinin E.2013/99 sayılı dava dosyasında devam edildiği
anlaşılmaktadır.
40. İlgili yargılama evrakının
incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin ilk derece Mahkemesi
nezdinde geçen bölümünün tamamının Kadastro Mahkemesinde sürdüğü görülmekle,
3402 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama faaliyetinin
söz konusu olduğu ve 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile bu
Kanun’da hüküm bulunmaması durumunda uygulama alanı bulacak olan ve medeni hak
ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için
geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı
Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi
gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (§ 17-23).
41. Özellikle somut yargılama
açısından dava malzemesinin taraflarca hazırlanması ilkesinin geçerli olmadığı
nazara alındığında, yargılama makamlarının davayı gerekli süratle yürütme
yükümlülüğünün daha dikkatli bir şekilde ele alınması gerekmektedir (B. No. 2012/12, 17/9/2013, § 58; B. No. 2013/1115, 5/12/2013, § 64).
42. Kadastro mahkemesi
nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha
önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından,
özellikle 3402 sayılı Kanun’da yer alan ve yargılamada sürati temin etmeye
hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B.
No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 53-62; B. No: 2013/1115, 5/12/2013, §§ 60-67; 2012/673, 19/12/2013, §§ 37-43).
43. Başvuruya konu davada yer
alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin
niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla
birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, 3402 sayılı Kanun’da yer alan usul
hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı
bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yirmi
dokuz yılı aşkın yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu
sonucuna varılmıştır.
44. Açıklanan nedenlerle,
başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
45. Başvurucular ayrıca, uzun süren yargılama nedeniyle
taşınmazdan yararlanamadıkları gibi taşınmazdan sağlanan gelir desteğinden de
mahrum kaldıklarını belirterek, Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet
haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş olup, başvurucuların makul sürede
yargılanma haklarının ihlal edildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitler
ışığında, mülkiyet haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının ayrıca
değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
46. Başvurucular, taşınmazlarını
uzun süren yargılama boyunca kullanamadıklarını ve gelirlerinden istifade
edemediklerini belirterek, maruz kaldıkları zarar karşılığı 250.000,00 TL
maddi, 150.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.
47. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
48. Başvurucuların tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yirmi dokuz yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucu Muhsin Yılmaz
adına vasisi Adnan Karahan’a 26.600,00 TL (vesayet kararı devam ettiği sürece
vasiye, vesayet kararı sona erdiğinde başvurucu Muhsin Yılmaz’a), diğer
başvuruculara yargılamayı murislerinden intikalle takip etmekte oldukları
nazara alınarak ayrı ayrı 1.700,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
49. Başvurucular tarafından
maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile
iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
50. Başvurucular tarafından
yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00
TL vekâlet ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin başvuruculara
müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
51. Başvuruya konu yargılamanın
yirmi dokuz yılı aşkın bir süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede
yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği
açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven
ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın
mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen,
kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucuların,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucu Muhsin Yılmaz adına vasisi Adnan Karahan’a (vesayet
kararı devam ettiği sürece vasiye, vesayet kararı sona erdiğinde başvurucu
Muhsin Yılmaz’a) 26.600,00 TL, diğer başvuruculara ayrı ayrı 1.700,00 TL manevi
TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin
REDDİNE,
C. Başvurucular tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA
MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Mardin Kadastro Mahkemesine
gönderilmesine,
8/9/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.